Arama

El-Kindi - Tek Mesaj #2

bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
12 Kasım 2012       Mesaj #2
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
El Kindi...

Yakub ibn İshak el-Kindi, Müslümanlar arasında "Arap Felsefeci" (Feylesufu'l Arab) olarak bilinip Batı dünyasında "Alkindus" olarak tanınır. Aslında el-Kindi, filozof unvanı taşıyan ilk Müslüman'dır ve diğer bir önemli nokta da saf Arap kanına sahip yegâne filozof olmasıdır. Astronomi, astroloji, psikoloji, tıp ve müzik gibi alanlarda yüzlerce eser yazmış ancak ünü, zamanın imtihanına karşı duran ilk büyük Müslüman filozof olmasından ileri gelir. Eğer İslami öğretilerle çeliştiğine inanmışsa büyük Yunan düşünürlerle çelişmekten çekince duymamasına karşın Yunan felsefesinin İslam dünyasına girişine büyük katkıda bulunmuştur. Buna karşın, felsefi görüşleri hayli tartışmalı olup Ortodoks Müslümanlar tarafından kuşkuyla karşılanmıştır.

El-Kindi, 801'de (tam tarihi bilinmemektedir) Kuzey Irak'ta Kufe'de dünyaya gelir. O dönemde Kufe büyük bir kültürel merkezdir ve yöne¬timdeki Abbasi halifeliğinin başkentidir. Nüfuzlu bir aileden gelmektedir. Bunun göstergesi El-Kindi'nin hem dedesi hem de babasının Kufe valisi olmalarıdır. Ancak babası onun doğumundan kısa bir süre önce ölmüştür. Soyağacı, Kinde adlı soylu bir Arap kabilesine dek uzanır. İlk eğitimini memleketinde almış ve sonra İran körfezine yakın olan Kuzey Irak'taki Basra'ya taşınmıştır. Kufe ve Basra kentleri aslen Arap askeri kentleri olagelmişlerdir. Örneğin Basra, iki büyük kelamcı olan Hasanu'l Basri (Ö.728) ve el-Eşari'nin (Ö.935) doğum yeridir ve her iki şehir de önemli dilbilim merkezleridir. El-Kindi daha sonra Basra'dan Bağdat'a geçmiştir. Bağdat, 762'de Abbasi Halifesi el-Mansur tarafından yine Bağdat isimli eski bir İran köyünün karşısında, Dicle'nin batı yakasında inşa edilmiştir. Asıl kent, üç eşmerkezli duvarla oval yapıdadır. Sonraki yarım yüzyılda bu kent Harun el-Reşid idaresinde bayındırlığının zirvesine ulaşmıştır. El-Kindi oraya gittiğinde halife diğer bir büyük tarihi figür ve sanat hamisi olan el-Me'mun'dur ve oval kent yakın geçmişteki bölünme savaşı nedeniyle harabe haldedir. El-Kindi Sultanlık himayesinden hem el-Me'mun hem de halefi el-Mutasım'ın idaresinde saray mahkemesinin danışmanı ve yardımcısı olarak yararlanmıştır. Kendisi Yunanca bilmeyip çevirilere dayanmak durumunda olsa da antik Yunan bilimi ve felsefe özellikle de Aristo felsefesi üzerine çalışmıştır.

Görevinin ilk aşaması, Mutezile hareketinin (vahye oranla akla müm¬kün olduğunca -şayet daha fazla olamıyorsa daha yüksek bir statü vermeyi arzulayan bir harekettir; ayrıca bkz. Eş'ari, Maturidi ve Zemahşeri) nüfuzuna tanık olur ve kimi zamanlar bir Mutezile sempatizanı olarak tanımlanır. Mutezile hareketi akılcı olarak bilinir ve dini doktrinlerini desteklemeyenlere eziyetle sonuçlanan bir "imtihan" (mihne) uyguladık¬ları için kimileri tarafından inanıldığı gibi hür düşünürler olmamasına karşın, Yunan mantık ilkelerini desteklemiştir. Büyük fakih İbni Hanbel söz konusu mihtıemn kurbanlarından birisidir. Bununla birlikte Mutezile, el-Me'mun idaresinde devletin resmi mezhebidir ve el-Kindi'ye Mute¬zili olması hiçbir zarar vermemiştir. Bu da 9. yüzyılın ortalarında Mutezili doktrinin gözden düşerken el-Kindi'ye olan rağbetin da azalmasıyla sonuçlanmıştır. Büyük kütüphanesine kısa süre içinde el konulmuş ve el-Kindi Basra'ya göç etmiştir. El-Kindi kısmen kendi entelektüel kibri, açıkçası birçok kişiyi kendisine yabancılaştıran ve Arap çevrelerde ahlak dışı kabul edilen hasislik ünü nedeniyle mahkemelerde birçok düşman kazanması nedeniyle yaşlılığını inzivayla geçirmiştir. Ölüm tarihi ve nedeni kesin olmamakla birlikte 873 civarında vefat ettiği söylenir.
El-Kindi, zengin ve aristokratik bir arka plana sahip olduğu için çoğunluğu Hıristiyanlardan oluşan birçok çevirmeni, antik Yunan eserlerini Arapça'ya çeviriyle görevlendirmiştir. Bu çevirilerin İslam düşüncesine önemli bir katkısı olduğu kanıtlanmıştır. Özellikle Aristo ve Eflatunun görüş ve eserlerine ilgi duymuş görünmektedir ve etkileyici birçok eserin düzenlenmesiyle bizzat meşgul olmuştur. Bazı araştırmacılar felsefe, psikoloji, tıp, matematik, müzik, astronomi, coğrafya, mantık, politika ve astroloji gibi çok çeşitli alanlarda üç yüzden fazla eseri ona atfetmişlerdir. Bazı çağdaşlarının aksine astrolojiyi gerçek bir bilim olarak kabul etmiş ancak bir hile biçimi kabul ettiği simya üzerine yazmayı reddetmiştir. Ayrıca, Aristo üzerine birkaç yorumsal eser kaleme almıştır. Ne yazık ki eserlerinin çoğunluğu büyük ölçüde 1258'de Bağdat'ı yağmalayan Moğol istilalarının sonucu olarak şu an kayıp durumdadır. Ancak kırk kadarı bize ulaşabildiği için tüm eserlerinin önemini değerlendirmek güçtür. Çok geçmeden onun eserlerinin yerini başkalarının alması ve sonuçta sonraki yazarlarca bu eserlere nadiren atıfta bulunulması da bu durumu daha da güçleştirir.

Tıp alanında ilaçların etkisini hesaplamada karmaşık bir sistem oluşturmuş, matemetiksel ve tıbbi alakalarını bir hastalığın olası seyrini tahmin için bir kural oluşturma girişimiyle birleştirmiştir. El-Kindi'nin asıl katkısı, entelektüel odağı, kelamdan felsefeye kaydırmasıdır. En iyi bilinen eseri Felsefe-i Uladır ve Kindi giriş kısmında şu tespitte bulunur:
Tüm insani eylemlerin nitelik açısından en soylusu ve mertebe açısından en yükseği felsefedir. Felsefe insanın kabiliyetini belirlediği için eşyanın gerçekte oldukları hal üzre bilgisi olarak tanımlanır. Filozofların teorik çalışmalarındaki amacı hakikat uyarınca yönetmek için pratik bilgisinde hakikati araştırmaktır.( )
El-Kindi'ye göre felsefeden elde edilen hakikat, İslam entelektüel dünyasındaki en tartışmalı konulardan biri olduğu kanıtlanan ve filozofların Ortodoks Müslümanlarca, özellikle de kelamcılar tarafından büsbütün düşmanlıkla değilse bile, kuşkuyla yaklaşılmasıyla sonuçlanan evrensel ve yüce hakikattir. İhtilafın nedenlerinden birisi, kelam ve şeriat ilimlerinin aksine, felsefenin ithal bir şey olduğu dolayısıyla da "İslami" olmadığı kabul edilmiştir. Bu, birçok Ortodoks tarafından benimsenen İslam'ın kendi kendine ayakta durduğu görüşüyle de çelişir. Yaşamın bütün yönleriyle alakalı tüm bilgiler Kuranda içerildiği üzere vahiyde bulunabilir. Bu eleştiriyi kullanarak El-Kindi aynı eserde şöyle yazar:
Asla hakikati tasdikten utanmamak ve bizden ayrı olan yabancı halklardan, farklı uluslardan gelmiş olsa bile kaynağı ne olursa olsun hakikati elde et¬mekten utanç duymamalıyız. Hakikati arayan kişi için diğer hiçbir amacın değeri ulvi değildir. Ne hakikat küçümsenmeli ne de savunucuları küçük görülmelidir. Aslında hakikat hiçkimseyi küçültmez aksine herkesi soylu laştırır.
El-Kindi, kelam ilmiyle elde edilen hakikatin felsefe yoluyla elde edilenle uyuşmaz olmadığını belirtir ve kelamcıların gerçeklikten çok felsefi mantık araçlarından yararlanmaları gerektiğini öne sürer. Keza her ne kadar El-Kindi, Peygamberlerin felsefecilerden büyük olduğu¬na ısrarla işaret etse de nebevi hakikatler filozofun hakikatleriyle uyum halindedir çünkü nebevi bilgi spontan ve yanılmazken filozof, mantık ve ispat kullanımıyla savaşım vermelidir; ayrıca hataya duyarlı olmalı¬dır. Bununla birlikte felsefecinin -yetkin olması koşuluyla- elde ettiği hakikat nebininkine eşittir. Böylesi tespitler tehlikeli bir alandır çünkü eğer felsefeci elde edilebilecek tüm bilgileri elde edebilirse vahye ya da nübüvvete niçin herhangi bir ihtiyaç olmaması sorusunu öne çıkarır.
El-Kindi'nin Felsefe-i Ulaşım yazmadaki amacı, Tanrının birliğinin kanıtını ortaya koymaktır. Aristo'nun görüşlerini benimseyen halefleri İbni Rüşd ve İbni Sina'nın aksine, el-Kindi, Tanrının evreni yoktan varettiğini (ex rıihilo) ve dolayısıyla madde sonlu olduğu için ona varlık verecek sonsuz bir varlığı gerektirdiği şeklindeki Ortodoks doktrini benimsemiştir. Kindi'ye göre sonsuz, Tanrı'dır. Tanrı hem yaratıcı hem de nimet vericidir, "İlk Neden'dir. Yunanca öğrenmedeki istekliliğine karşın el-Kindi, Yunan geleneğinin geleneksel İslami yorumlarla örtüşme- diği bir hususta Yunan geleneğini toptan reddetmekte tereddüt etmez. Bunun en açık ve önemli örneği, onun dünyanın kökeniyle ilişkin tartışmasıdır. Aristo âlemin ezeli olduğunu öne sürer. Öte yandan el-Kindi âlemin Allah tarafından yoktan var edildiğini kabul eder. Ona göre madde ve zaman sınırlıdır; yalnızca Tanrı ezeli, sonsuz ve değişmezdir. El-Kindi ruhla ilişkili olarak onun tıpkı güneşten sadır olan ışınlar gibi Tanrı'dan sudur eden basitçe bir varlık olduğunu belirtir. Dolayısıyla maddi bir cevhere sahip olmayıp manevi ve köken itibarıyla ilahidir. Bedenin ölümüyle ruh, ilahi ışığa döner ve doğaüstüne iştirak eder.

Daha spekülatif ve felsefi eserlerine ilaveten el-Kindi'nin etik ve pratik felsefeye ilgisi birçok eserde aşikârdır. Bu eserler arasında her ne kadar el-Kindi'ye ait oluşu kuşkulu olsa da Fi'l hile li def'il Ahzan sayılabilir. Kindi, burada stoacıların geleneğine yaklaşmış görünmektedir. Stoa etiğinin temeli, iyiliğin zahiri âlemde değil bizzat ruhun halinde, kişinin sıradan yaşamına sıkıntı veren ihtiras ve arzulardan kurtulduğu hikmet ve kendine hâkim olmada bulunduğu ilkesidir. Stoacı felsefenin dört büyük erdemi hikmet, cesaret, adalet ve itidal olup bu sınıflandırma Eflatunun öğretilerinden çıkmıştır. Stoacılar gibi el-Kindi de okurlarına bedenin yaşamındansa ruhun yaşamına yoğunlaşmalarını salık vermiş ve onları dünya mülküne bağlılığın aşırı gelişmesine karşı uyarmıştır.

El-Kindi bir saray hekimi olarak hizmet etmiş olsa da, tıbbı uygulamak yerine tıbbi eserler yazmayı tercih ederek bu disiplini bir ölçü¬de uygulamış görünmemektir. El-Kindi'nin şu ana dek bize ulaşabilen tıpla alakalı 36 tıbbi risalesinden çok azı orijinaldir. Onun katkısı daha çok orijinalliğinden ziyade, üslup ve sunumuna dayanır; bilimlerin sistematik ve anlaşılır sınıflanmalarını sağlayan ilk Arap yazar olması, onun saygınlığını gösterir. Çoğu bize ulaşmasa da matematik üzerine 14 eser yazmasının yanı sıra batıda Latince'ye ilk çevrilen eserlerden olup Alkindus ismini Avrupa'da yayan astronomi üzerine 44 eser kaleme almıştır. Avrupadaki ününe en azından katkıda bulunan diğer bir önemli eser de onun ışığının yol almasının zaman almadığı ve görme eyleminin gözlerden nesneye gönderilirken ışınlarla elde edildiğini ele aldığı fizik üzerine olan eseridir. Her zaman doğru olmasa da Avrupa'ya diğer birçok bilim adamının yanı sıra İngiliz filozof-bilim adamı Roger Bacon'un (Ö.1294) eserleri üzerinde etkili olan fizik bilimini tanıtmıştır. El-Kindi ayrıca bir müzik teorisyenidir. Geniş ölçüde Neo-Pisagorcu teorilerin yanı sıra Neo-Platonist müzik teorilerinden faydalanıp Lavtaya (ud) beşinci bir teorik tel ilave etmiş ve değişiklikte bulunmaksızın iki kat oktava ulaşmıştır.

Eserlerinden birçoğu Latince ve İbranice'ye çevrilmiş, özellikle Müslüman Endülüs'teki âlimlerce çokça okunmuştur. Eserleri genelde daha sonra Farabi (Kindi'nin ölümünden bir yıl sonra doğmuştur) ve İbni Sina gibi sonraki Müslüman filozoflarca önüne geçilmiş olsa da onun yaklaşımı daha sonra İhvanu's-Safa (bir külliyatı oluşturmayla meşgul olmuş bir topluluk) etkilemiştir. İhvanu's-Safa'nın eserlerinin Latince çevirileri sonraki jenerasyona mensup Avrupalı filozof ve bilim adamları üzerinde büyük bir etkiye sahiptir.

kaynak:İslamda 50 önemli isim
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.