Arama

Ludwig van Beethoven - Tek Mesaj #5

bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
20 Kasım 2012       Mesaj #5
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
LUCWIG VAN BEETHOVEN
Beethoven’in Dünyası


27 Mart 1827’de bütün zamanların en çok sevilen bestekârı Beethoven Viyana’da öldü. Cenazesine 20 bin Viyanalı katıldı. O zamana göre büyük bir kalabalık toplanmıştı. Zavallı Mozart’ın sahipsiz cenazesi ve naaşının kitlevi bir çukura atılması ile karşılaştırıldığında, bu cenaze töreni muhteşem bir görünümdü.

Hollanda asıllı Beethoven, 1770’in Aralık ayında Bonn’da doğdu. Hayatını Viyana’da geçirdi. Romantik dönemin en ilginç bestekârı demiyorum, münevveriydi. Bugün en genç hekimin bile teşhis koyup kolaylıkla tedavi edeceği kulak hastalığı hayatını karartmış, sağırlaşmıştı. Bütün Avrupa gibi Napoleon savaşlarından ve onun Avrupa’yı istilasından etkilenmişti; monarşilerin ve kilisenin hâkimiyeti bitecek diye bekliyorlardı.

Avusturya’da bütün zamanların üç müzik dâhisi birbirini tanımıştır; Haydn, Mozart, Beethoven. Birisi en çok beste yapan Mozart, öbürü dâhilere pek çok şey katmış Haydn idi; Beethoven ise sadece musiki dünyasını değil, Avrupa’nın altüst olduğu dönemde bütün grupları etkilemişti. Koruyucusu imparatorluk ailesinden olup kendini kiliseye adayan Kardinal Arşidük Rudolf’tu. Goethe ile ahbaptı; bir gün birlikte yürürlerken İmparator I. Franz, arabadan Weimar’lı devlet adamı, Alman edebiyatının ve ilminin en güzide insanı Goethe’yi değil, Beethoven’i selamlamıştı.

3. Senfoni’yi yani “Eroica”sını Napoleon için bestelemiştir ama Napoleon’un despotizm ve imparatorluğunu ilan etmesi eserin “bir kahramana” ithafıyla sınırlı kalmasına sebep olmuştur.

Klasisizmden Romantizme Geçişi Temsil Ediyordu

Döneminde Almanca konuşan dünya, en verimli çağını yaşıyordu. Özellikle Kant felsefesi Almanları oldukça etkiliyordu. Joseph Hammer, İran edebiyatını, ezcümle “Hafız”ı çevirmişti. “Hafız” çevirisi edebiyat ve felsefe çevrelerini altüst etti. Hegel onun yerli bir rüzgar getirdiğini söyledi. Goethe “Hafız” divanının çevirisini okuyup etkilenmiş ve “Batı-Doğu” divanını ortaya koymuştu. Fransa, Sylvester de Sacy gibi adamlarla doğunun tarihini ve edebiyatını Voltaire’in diline getiriyordu. Otokrat Rusya bile yeni bir döneme başlamıştı; Mart 1809’da Rus edebiyatını hem mizahı hem dili hem tarihçi fantezisiyle aydınlatacak Nikolay Gogol doğmuştu. Rusya’nın edebiyatı Almanya’nın müziğiyle Avrupa kültürünü ebedileştirecekti. Her yer bir yandan Napoleon sonrası monarşist ve tepkici Avrupa’nın, Metternich Avusturyası’nın ve Bourbone restorasyonunun havasını yaşarken yeni İtalya ve yeni Doğu Avrupa doğuyordu...

Beethoven müziği ile bu yeni dönemin üç “B”sinden biri olarak tanınır; öbür ikisi kendisinden çok evvelki Bach, diğeri kendinden sonraki Brahms’dır. Yani 18’inci yüzyılın müzik klasisizminden 19’uncu yüzyılın romantizmine geçişi temsil eder. İnsanların zihninde “Fidelio” operasındaki hürriyet ve direniş ile Schiller’in ölümsüz “An die Freude” şiirine yani “sevince” dayalı 9. Senfoni ile yer etmiştir. Tabii her büyük ve bilinen eserin baka eğilimlerle ucuzlatılması da mümkündür. Bugün 9. Senfoni’nin finali ve Schiller’in bu şiiri hangi bağlamda Avrupa Birliği’nin marşı oluyor, izahı güç...

Beethoven Mozart gibi mali sıkıntı içinde yaşamasa da ıstırap; yalnızlık ve hastalıkla boğuştu. Sadece 19’uncu yüzyılın müziğine damga vurmakla kalmadı, o yüzyılın Avrupalı münevverinin portresi olarak Avrupa dünyasından geçti.

kaynak...Defterimden Portreler (İlber ORTAYLI)