Arama


_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
11 Şubat 2013       Mesaj #7
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Uygarlıkların gelişmesinde bilimin önemi,
Bilim ve Uygarlık

Uygarlık bir insan topluluğunun temelini oluşturur. Her halk uygarlığını kendinde taşır, kendisiyle götürür. Uygarlık yayıldığı zaman insanlığın ortak mirası zenginleşir, kendi üzerine kapanırsa hiçbir topluma hiçbir şey kazandırmaz, gelişmez, olduğu yerde sayar. Doğma, büyüme, olgunluk ve ölüm şeklindeki hayat sürecinin gelişigüzel bir şekilde insan topluluklarına uygulanması, uygarlığın alışverişsiz, etkisiz, kabul ve retsiz olamayacağını bizlere kanıtlar.

Uygarlık sürekli bir arayış içindedir. Kendi içinde çakıştığı noktalarda, bulunduğu halk tarafından düzlüğe çıkarılır. Halkın uygarlığı reddedememesinin kaçınılmaz olduğu sonucu uygarlığın halkla birlikte doğup yaşamasından çıkarılabilir.

Descartes' e göre, nasıl ki matematiğin mükemmelliği, verilerinin doğrulunda ve az şeyle çok şey anlatma gücündeyse; özdeyişlerin de mükemmelliği, söylenenlerin doğruluğunda ve az sözle çok şey anlatma gücündedir. Örneğin Einstein'ın bilim tanımı şöyle: “ Bilim, duyumsal yaşantılarımızın karmakarışık çeşitliliğini mantıksal yönden düzgün bir düşünce sistemi haline koymak çabasıdır.”

Ünlü Alman yazar Goethe' nin bilimle ilgili kısa bir paragraflık düşünceleriyse şöyle: “ Eğer bilgiye, bilime kendimizi verebiliyorsak bu, hayata daha donatılmış, daha güçlü olarak dönebilmek içindir. Hayatta sağlık ve erdemden sonra, bilgi ve bilimden daha değerli hiçbir şey yoktur; aynı zamanda onun kadar kolay ulaşılan, bedava elde edilen bir şeyde yoktur. Bütün iş sakin olmak ve bütün masraf da harcamaktan kurtulamayacağımız zamandır.” Elbetteki Goethe' nin burada kolay ulaşılabilirlikten kastettiği bilimin internetle olan ilişkisi değildi. Gerçektende bilime ulaşmak zannedildiği kadar zor, karmaşık bir süeç değildir. Harcanması gereken zaman bilinçli bir biçimde kullanıldığında bilim avcumuzun içinde kıpırdayan bir varlık gibidir.

Atatük' ün “hayatta en hakiki müşit ilimdir.” sözü oldukça yerinde bir değer biçmedir. Binlerce yıldan beri birikmiş ve insanlığa miras kalmış bilim hazinesine sahip olmaya kalkışmayan kimse, Cicero'nun sözlerine hak vermek zorundadır. “Doğmadan önce neler olduğunu bilmemek daima çocuk kalmak demektir.” diyor Cicero. Yanlızca güç ve özgülük bilimdir. Süekli olan mutluluk da bilgi ardından koşmak ve anlamaktan zevk almaktır.

Peki, Bilim kaçınılmaz mıdır?
Burada “kaçınılmaz” sözünden anlaşılan bilimin mutlaka ve ne olursa olsun ilerleyeceği gerçeğidir. Bertrand Russell'ın “ Eğer Kepler, Galileo ve Newton daha bebekken ölselerdi, şimdi içinde yaşadığımız Dünyanın 16.yy daki dünyadan pek ama pek az farkı olurdu.” şeklindeki sözü bana göre tarihteki talihsiz değerlendirmelerden biridir. Kanımca bilim kaçınılmazdır, kişilere ve/veya topluluklara hapsedilmesi yanlıştır. Bilim er ya da geç, zor ya da kolay, karmaşık ya da basit, yer ve zamana bağlı olmaksızın ortaya çıkacak, ilerleyecektir. Bütün bunların en güzel örneği, tarihte bilim adına haklı olduğu halde bilimsel çalışmalarından dolayı yaşadığı topraklardan sınırdışı edilen, işkenceye çarptırılan ve hatta kellesi vurulan birçok bilim adamıdır. Başka bir deyişle bilim kapılarıdır. Bilimin günün birinde bu kapılardan çıkışı kaçınılmazdır.

İçinde bulunduğumuz bu bilgi ve bilim çağında, artık bilimi süekli olarak daha iyi kuramların işgal ettiği bir kuramlar kümesi olarak düşünmemiz gerekiyor. Fikirlerimizi sınamayı ve bu fikirlerin düzeltilebilir olduğunu unutmamamız gerekiyor. “ Bilim değiştiği için geçerlidir.” sözü ile Peirce bunu en öz biçimde dile getirmiştir.

Tüm bilimsel sorunlar için geçerli tek bir yaklaşım olamayacağını insanoğlunun ataları yüzyıllar önce kavradı. Şimdi ise onların torunları olan bizlere düşen görev bilimin ışığında kendi en iyilerimizi aramamızdır. Yine Atatük' ün “İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her ferd-i milletin kafasına koyacağız.” sözü bize düşen görevi yeterince açıklar.

Son olarak birazda bilim ve uygarlık arasındaki ilişkiye değinmek gerekirse; Bütün bu anlatılanların tanımı şöyle ki: “ Bilim ile sağduyunun bir araya gelmesinden doğan bir yaşam biçimidir uygarlık.” Evet uygarlık gerçektende bir yaşam biçimidir ve bilim onun kaçınılmaz bir parçasıdır. Uygarlığın oluşumu ve ilerlemesi için ise bilim onun karanlıktaki en güçlü yol gösterici ışığıdır. Uygarlık ve bilim birbirlerini tamalayan iki olgudur.
Son düzenleyen Safi; 25 Kasım 2017 20:15