Arama


plum - avatarı
plum
Ziyaretçi
28 Şubat 2013       Mesaj #6
plum - avatarı
Ziyaretçi
Tezhip Sanatı
MsXLabs.org


Tezhip kelimesi, Arapça zeheb (altın) kökünden türemiş olup, ‘altınlamak’ anlamına gelmektedir. Bununla beraber günümüzde daha çok İslam kökenli kitap bezeme sanatları içerisinde bulunan ve altınla beraber muhtelif renklerle yapılan ince detaylı süslemelere verilen isimdir. Tezhip sanatında altının yanı sıra, kökboyaların, renkli toprak boyaların, maden oksitlerin, bazı renkli taşların tozlarının tutkalla karıştırılarak kullanıldığı bilinmektedir. Sadece altın kullanılarak yapılan tezhiplere ise “halkar” adı verilmektedir. “Halkar” ezilmiş altının, jelatinli su ile karıştırılarak fırça ile sürülmesi ve tezhibin yanında daha iri formdaki çiçek ve motiflerle düzenlenmesi şeklinde yapılmaktadır. Halkarın bazı renklerle birlikte kullanıldığı türüne ise “şikâf” (renkli halkar) adı verilmektedir.

Tarihçe
Tezhip sanatı, doğuda olduğu kadar batıda da uygulama alanı bulmuş bir sanattır. Özellikle Ortaçağ’da Hristiyanlığın ve Yahudiliğin kutsal metinlerini, dua kitaplarını süslemede yoğun bir biçimde kullanılmıştır. Ancak zaman içerisinde resmin öne çıkmasıyla, tezhip yalnızca başlıklardaki büyük harfleri süslemekle sınırlı kalmıştır.

Türklerde tezhibin bilinen tarihi, Uygurlar’a kadar uzanmaktadır. Mani dininin Uygurlar arasında yayıldığı IX. asırda tezhip sanatının örnekleri bulunmaktadır. İlk tezhip örneklerine ise VIII-IX. asırda Orta Asya’da Karahoca ve Bezeklik’teki Uygur Türklerine ait duvar frenkslerinde rastlanmaktadır. Orta Asya’da VIII. asırdan itibaren önemli gelişmeler gösteren kitap sanatları ve tezhip, bir taraftan Hindistan’a, diğer taraftan İran’a geçerek oralarda da yeni tarzların oluşmasına sebep olmuştur. Tezhip sanatının buna bağlı olarak Doğu, Batı ve Selçuklu Türklerinde olmak üzere üç ayrı koldan gelişim gösterdiği gözlemlenmektedir.

Bu dönemlerde İslam ülkelerinde de tezhip sanatı oldukça yaygın bir sanattır. Anadolu’ya Selçuklular’ın getirdiği tezhip, en parlak dönemini Osmanlılar zamanında yaşamıştır. XV. asırda İran’da ve ardından Timurluların egemen olduğu Herat, Hive, Buhara, Semerkant gibi merkezlerde tezhip sanatı büyük gelişme göstermiştir. XV. asırda “Herat Mektebi” adı altında şaheserler vücuda getirilmiştir. Herat’ta geliştirilen üslup daha sonra da İran tezhip sanatını büyük ölçüde etkilemiştir. Osmanlı sanatçıları da XV-XVI. yüzyıllarda İran’la artan ilişkiler sonucunda Herat Okulu’nun birçok özelliğini yapıtlarında kullanmış, yeni bireşimler yaratmışlardır. Timur’un torunlarından Uluğ Bey, Hüseyin Baykara ve Vezir Ali Şir Nevai’nin himaye ve destekleri ile çoğu Türk olan sanatçıların meydana getirdiği “Herat Mektebi”, kimi Batılı sanat tarihçileri tarafından “Fars Sanatı” sayılarak İran’a maledilmeye çalışılmıştır.
İkinci kol olarak Batı’da Mısır’daki “Memlük Kitap Sanatı” gelişme gösterirken; üçüncü kolu da, Anadolu’da Türkler tarafından yapılan çalışmalar oluşturmuştur.

Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrinde motifler ve renkler açısından olağan gelişmesini yaşayan Türk tezhip sanatı, Yavuz Sultan Selim (1512-1520) döneminde Tebriz’den İstanbul'a getirtilen sanatçılarla önemli ilerlemeler ve yenilikler kaydetmiştir.

Osmanlı’da tezhip sanatının zirvede olduğu dönem, Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) dönemidir. Bu dönemde, zahriye, ser-levha, sure başları ve hatime sahifelerinde zengin işçilik görülmeye başlanmış, altın çok kullanılmış ve lacivert renk dönemin önemli rengi olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman devrinin ekol yaratan ünlü nakkaşlarının başında Şah Kulu ve Kara Memi gelmektedir.

1520-1526 yılları arasında faaliyet gösteren Şah Kulu, Osmanlı Sanatında kitap bezemesinden kumaşa, çiniden kuyumculuğa kadar yaygınlaşan özgün bir üslubun, saz üslubunun yaratıcısı olmuştur. Onun öğrencisi olan Kara Memi ise, Osmanlı süsleme sanatının gelmiş geçmiş en önemli sanatçılarından biri olarak dikkati çeker. Aslında müzehhip olan Kara Memi, kitap sanatının klasik kurallarının dışına çıkan, yeni motiflerle o güne değin görülmemiş bir üslubun yaratıcısı olmuştur. Kullanılan renkler ise altın ve laciverdin uyumu ile birlikte turuncu, yeşil, vişneçürüğü, pembe, sarı, eflatun, siyah ve bu renklerin çeşitli tonlarıdır. Çiçeklerde hemen hemen bütün renkler kullanılmıştır.

Bu dönemin müzehhipleri eserlerini oluştururken tabiattan ilham alarak, Osmanlı coğrafyasında sıkça yetiştirilen gül, nergis, lale, sümbül, süsen, haseki küpesi, zerrin ve bahar çiçeklerini motif olarak tercih etmişlerdir.

Lale Devri'nde (1718-1730), sanatın diğer dallarında olduğu gibi, tezhip sanatında da batı sanatının etkisi görülmeye başlamıştır. Fransız Rokoko sanatının tesiri sonucunda, klasik form tamamen terkedilmiş, iri çiçekler, buketler, vazo, saksı veya sepet içinde buketler, kurdela ile bağlanmış çiçekler bolca kullanılmış, XIX. asrın sonuna kadar bu üslup devam ettirilmiştir.

XX. asrın başlarında tükenme durumuna gelen tezhip sanatı, 1914 yılında kurulan “Medreset’ül-Hattatin” vasıtasıyla hat, cilt, çini ve ebru sanatlarıyla beraber yeniden canlanmaya başlamıştır. Günümüzde üniversitelerde yapılan tezhip eğitimlerine ek olarak bazı özel atölyelerde tezhip çalışmaları devam etmektedir.

Tezhipçilik ve Müzehhipler Hakkında
Tezhip sanatını icra eden kişiler eğer erkek ise “müzehhip”, kadın ise “müzehhibe” olarak adlandırılırken; tezhipli eserler ise “müzehhep” adıyla anılmaktadır. Müzehhipler yalnızca kitap süslemekle kalmayıp, farklı alanlar için de desen üreten, aynı zamanda kreatör, desinatör veya grafikçi olarak tanımlayabileceğimiz kişilerdir.

Esasen tezhip sanatı, diğer geleneksel süsleme sanatlarımızda da olduğu gibi kolektif çalışma suretiyle ortaya konulan geleneksel sanatlarımızdandır. Kitabın hattat tarafından yazılma işleminin tamamlanmasının ardından cetvelkeş, altın, siyah mürekkep veya sürh denilen kırmızı boya ile sayfa kenarlarına bir cetvel çeker. Ardından usta ve çıraklar, müzehhibin hazırladığı deseni kâğıda silker, bir veya birkaç müzehhip de boyama işlemini tamamlar. Bu işler saray nakkaşhanelerinde veya büyük müzehhiplerin atölyelerinde yapılırmış.

Başlangıçta kufi mushaflarda görülen bu sanat, hattın bezenmesi olarak hayata geçmiş; zaman içerisinde gelişerek diğer yazma eserlere de intikal ederek incelik, çeşitlilik ve zenginlik kazanmıştır. Hüsn-i hattı tamamlayan ve ona daha da güzellik kazandıran tezhip, devlet büyüklerinin, önemli kişilerin, kitap ve sanatseverlerin kütüphaneleri için yazılan başta dini kitaplar olmak üzere, divanları, mesnevileri, tarihî, ilmî, edebi el yazması kitapları, güzel yazı levhalarını, murakkaatları (güzel yazı albümleri) ve tuğraları süslemektedir.

Tezhip sanatı yazmalardaki süsleme alanlarının dışında, çini ve seramik sanatı, halı sanatı, kumaş sanatı, maden sanatı, ahşap sanatı, mimari yapılarda taş, tuğla ve alçı işçiliği, kalem işi, lake ve cam sanatlarında da uygulanabilmektedir.

Tarihten bugüne adını duyurmuş önemli müzehhiplerimiz arasında Baba Nakkaş, Şeyh Hamdullah, Şah Kulu, Kara Memi, Ali Üsküdari, Necmettin Okyay, İsmail Hakkı Altunbezer, Rikkat Kunt, Muhsin Demironat’ı sayabiliriz.

Tezhip Sanatı Malzemeler, Yapılış ve Sanatın Bazı İncelikleri
Tezhip sanatında kullanılan malzemeler kısaca; kâğıt, mühre, altın, boya, murakka ve fırçadan oluşmakla beraber, her birinin kullanımında hususi aşamalar söz konusudur.
Tezhip sanatının icrasına başlamadan önce, ilk olarak, uygulanacak alana uygun bir kompozisyon tasarlanmalıdır. Desen hazır olduğunda bir kopya kâğıdına özenle çizilerek kalıp çıkartılır. Tüm desen ince uçlu bir iğne ile belli aralıklarla delinerek tezhiplenecek alana kömür tozu ile desen silkilir. Koyu renk zemine çizilen desenler tebeşirle boyanmış eskiz kâğıdı yardımıyla geçirilmesinin ardından boyama işlemine geçilir.

Tezhip sanatının vazgeçilmez malzemesi olan altın, uzun bir ameliyeden sonra varak (ince levha) halde müzehhibin eline ezilmek üzere getirilir. Arap zamkı ile ezilen altın, su ile ipekten süzülür, dinlendirilir, daha sonra kurutularak toz haline getirilir. Tatbik edilecek alanlara bu toz, jelatinli su ile sürüldükten sonra akik taşından yapılmış mühre ile parlatılır. Altından sonra motif içleri boyanır, sadece zemin kısımları kaldığında tahrire (kontur çekmek) geçilir. Tahrirden sonra zemin renkleri boyanır. İç kısımları biten çalışmanın cetvelleri çekilir. Çalışmada sırasıyla bordürler, dış çerçeveler, halkarlı kısımlar boyanır, en son tığlar ve (eğer yapılacaksa) uygun görülen yerlere iğne perdah yapılarak eser sonlandırılır. Kısaca anlatmış olduğumuz bu sanatın her aşaması, sabır, dikkat ve özen istemektedir.

XII. ve XIII. yüzyıllarda parlak olarak tatbik edilen altın, daha sonraki yüzyıllarda değişik renklerde (yeşil, kırmızı, beyaz) imal edilmiş, bazen mat olarak da tatbik edilmiştir. Altının yanı sıra ağırlıkla kullanılan renk koyu mavidir. Çeşitli tonlarda tatbik edilen lacivert lahor çividi, lapis gibi adlarda toprak kökenli olup Arap zamkı ile halledilir. Esas iki ana rengin haricindeki ara renkler kırmızı, yeşil tonlarda, kısmen zemin rengi olarak kullanılmıştır. Çiçek motiflerinin renklenmesinde, bütün ana renkler ve tonları açıktan koyuya giden kademeli bir biçimde boyanır. Bir yazma eserde tezhiplenen bölümler şunlardır: İç kapak anlamında olan ve kitabın adı, müellifi bazen de kimin için yapıldığını belirten temellük kitabesinin bulunduğu zahriye kısmı, sanatçının bütün hünerini gösterdiği ser-levha ya da boş sayfalar, hattatın isminin konulması nedeniyle ketebe sayfası ya da hatime, son sayfalar, başlık yada mihrabiye diye adlandırılan ve Kur'an'da sureleri, diğer yazmalarda konu başları, cümle ve ayetleri birbirinden ayırmak için konan nokta ya da duraklar, sayfa kenarlarında görülen ve konuyla ilgili açıklamayı içeren gül süslemeleri. Bunlar secde, hizip, cüz ve aşr gülleridir.
Tezhip sanatının icrasında kullanılan desen ve kompozisyonlara çeşitli simgesel anlamlar yüklenmektedir. Örneğin; tezhipte kullanılan mavi renk, sonsuzluk ve huzuru; altın, güneşi; rumi motifi, kuşkanadını; hatai, penç bitkileri gibi yuvarlak kompozisyonlar, dünyayı; motiflerin komposizyon içindeki devamlı tekrarı da dünyanın devamlılığını ve ritmini temsil etmektedir.Ayrıca hayvan ve bitki stilizasyonlarının çoğunda mitolojik unsurlar yer almaktadır.
Tezhip tasarımlarında kullanılan motifler, doğadaki bitki ve hayvan biçimlerinin stilizasyonunun yanı sıra rumiler, geometrik motifler, geçme-zencerek, bulut, çintemani, münhani ve tığ motifleri şeklinde isimlendirilirler.

Tezhip Çeşitleri
1- Zahriye Tezhibi: Yazma eserlerde metinden önce yer alan süslemedir.
2- Fihrist Tezhibi: Yazma eserlerin bazılarında, metnin önünde, cetvelle kafeslenmiş bölmelerde fihrist tezhibi yer almaktadır.
3- Başlık Tezhibi: Yazma eserler mutlaka “Besmele” ile başlar, ardından metin gelir. Tezhipli bir eserde en azından bir ser-levha yani başlık tezhibi bulunmaktadır.
4- Arabaşlık ve Koltuk Tezhibi: Kur’an’daki sure başlıkları (ser-sure) dikdörtgen biçiminde bir levhayla çevrilmiştir. Diğer yazmalardaki eserler ise bazen dikdörtgen bir süsleme biçiminde bazen de koltuk tezhibidir. Koltuk tezhibi; arabaşlık nitelikli yazının yanındaki uygun dikdörtgen boşluklara yapılan simetrik süslemelerdir.
5- Gül Tezhibi: Türkler, Kur’an’ın cemaat içinde yüksek sesle okunan on ayetlik kısımlarına “aşr-ı şerif” adını vererek bu bölümlerin sonuna aşr gülleri koymuşlardır. Kur’an-ı Kerim’lerde sure, cüz, hizb, aşr ve secde kenarlarına yapılan yuvarlak süslemeye “gül” denilmektedir.
6- Sayfa Kenarı Tezhibi: Bazı yazmaların ara sayfalarının yazı kenarları da tezhiplenmektedir. Buna “sayfa tezhibi” denilmektedir.
7- Durak (Vakfe) Tezhibi: Kur’an’da ayetleri ayırmak, bazı yazmalarda cümlenin bittiğini belirtmek için küçük stilize çiçek, yıldız ve yuvarlak süslemeler yapılmıştır.
8- Boş Sayfa Tezhibi: Yazma eserlerde nadiren, arada boş bırakılan sayfalara tezhip yapıldığı görülmektedir.
9- Hatime Tezhibi: Yazma eserin sonunda hattat veya müstensihin adının, çeşitli duaların, nüsha tarihi vs. gibi bilgilerin üçgen biçiminde yeraldığı bitiş sayfasına “ketebe” adı verilir. Bu üçgen yazının iki yanına köşelik şeklinde tezhip uygulanmaktadır.

Günümüzde Tezhip Sanatı
Klasik yaklaşım, tarih boyunca yaratılmış ve kullanılmış formlar ve desenleri yinelemek, form ve desenlerin ana yapılarını bozmadan değişik kompozisyonlarda kullanmaktadır. Günümüz Türkiyesi'nde tezhip sanatında "klasik yaklaşım" denilen geleneksel akım devam ettirilmektedir.
Bazı tezhip sanatçıları klasik form ve desenleri kendi görüş ve algılarına göre değiştirerek degişik kompozisyon ve malzemelerle daha özgür bir yaklaşım tarzı kullanma eğilimindedirler.
Günümüzde Türkiye'deki pek çok üniversitede "tezhip bölümleri" yetenekli sanatçılar yetiştirmekte, ayrıca çeşitli kurslarda tezhip eğitimi de verilmektedir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen _Yağmur_; 1 Mart 2013 13:49