Arama

Peyami Safa - Tek Mesaj #6

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Eylül 2015       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  p-safa.jpg
Gösterim: 903
Boyut:  49.2 KB

SAFA
(Peyami), türk yazar (İstanbul 1899 - ay. y. 1961). Şair İsmail Safa'nın oğludur. Abdülhamit II tarafından Sivas’a sürülen babası öldüğünde 2 yaşındaydı. 9 yaşındayken sağ elinin ekleminde başlayan kemik hastalığı yüzünden düzenli öğrenim göremedi. Bu hastalıkla ve uzun süren tedavisiyle ilgili iç ve dış gözlemleri hasta bir gencin serüveni, onun aşk, kıskançlık duygularıyla ilgili başarılı bir ruhçözüm romanı olan 9’uncu hariciye koğuşu'nu (1930) besledi. Posta telgraf nezareti’nde memurluk (1912-1914), öğretmenlik (1914 -1918) yaptıktan sonra basın hayatına atıldı; ölümüne dek gazetecilik yaptı. Geçim kaygusuyla kaleme aldığı romanlarıyla (Cumbadan rumbaya, 1936) Cingöz Recai adlı sevimli bir hırsızın serüvenlerini konu edinen polisiye romanlarında Server Bedi (annesi Server Bedia’nın adından) takma adını kullandı. Doğu-Batı uygarlıklarının farklılıkları, kültür değişmeleri, siyasal ideolojilerle yakından ilgilenerek yayımladığı Kültür haftası (1936), Türk düşüncesi (1953-1960) gibi dergilerde bu sorunlar üzerinde geniş biçimde durdu. Gazetelerde köşe yazarı olarak geniş okur topluluğuna seslendi. Türk inkılabına bakışlar (1938), Büyük Avrupa anketi (1938) gibi yapıtlarında Atatürk devrimlerini ve batılılaşmayı savunmasına karşın 1950'den sonra devrimlere ve toplumsal gelişmelere karşı çıktı (Mahutlar [1954], Osmanlıca-tûrkçe-uydurmaca [1970], Din- ınkılap-irtica [1971] vd.). Edebiyatla ilgili yazıları ve sert polemikleri (Sanat-edebiyat -tenkit, 1970) ona edebiyat dünyasında yaygın bir ad kazandırdı. Ancak asıl ününü toplumsal sorunlar yanında özellikle psikolojik gözlemlere dayanan romanlarıyla sağladı. Bu yapıtlarda Mütareke döneminde İstanbul'daki yaşamı, ahlaksal düşkünlükleri (Mahşer [1924], Sözde kızlar [1925]), Doğu ve Batı uygarlıkları karşısında seçim yapma zorunluluğuna itilen kahramanları (Fatih-Harbiye, 1931), kıskançlık, kuşku, tereddüt, aydınların bunalımlarını (Şimşek, 1928; Bir tereddüdün romanı, 1933) vd. konu edindi. 9'uncu hariciye koğuşu (1930) psikolojik derinliğiyle onun yapıtları arasında olduğu kadar türk roman geleneği içinde de önemli bir yer tutuyordu. Yazarın mistik yanı ağır basan son romanlannı (Matmazel Noraliya'nın koltuğu [1949], Yalnızız [1951]) ise büyük ölçüde kuruntu, korku duyguları, ruhçağırma, önsezi gibi konularda nesnel açıklaması olmayan veriler besliyordu.

Kaynak: Büyük Larousse