SÜKÛNET, -ti a. (ar. sükûndan osm. sükûnet).
1. Sakinlik, soğukkanlılık: Hakkında söylenenleri sükûnetle dinledi. Sükûnetini kaybetmek.
2. Sakinlik, sessizlik, durgunluk: Akşamın, evin, köyün sükûneti. Sükûneti sevmek.
3. Sükûnet bulmak, sakinleşmek, rahatlamak: yatışmak, durgunlaşmak: Hasta sükûnet buldu. Uzun süren fırtınadan sonra deniz nihayet sükûnet buldu.
—Esk. Sükûnet-bahş, rahatlatıcı, dinlendirici. || Sükûnetgâh, dinlenilen, huzura kavuşulan yer; mezar. || Sükûnet-yab, yatışan, sakinleşen.
Kaynak: Büyük Larousse