Arama

Çanakkale Kahramanları - Tek Mesaj #12

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Kasım 2005       Mesaj #12
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

ÇANAKKALE MUHAREBELERİNDE BİNBAŞI HALİS ATAKSOR

Binbaşı Halis Ataksor 1876 yılında Kütahya da doğmuş ve bütün ömrünü savaş meydanlarında geçirmiş mütevazı olduğu kadarda kahraman bir askerdir.

1 Mart1312 tarihinde Harbiye mektebine girerek, Şubat 1314 tarihinde muvaffakiyet ile bitirmiş, önce Trablusgarp daha sonra katıldığı balkan harbinde bir gözüne isabet eden şarapnel parçası ile yaralanmış ve yine ayni harp’te ayağından yaralanmıştır.
Bu zor savaş yıllarına müteakip 1915 yılında Sömürgeci, emperyal güçlerin

Çanakkale boğazını geçip İstanbul’u işgal etme emellerinden doğan Çanakkale muharebesine katılmıştır.

Diğer bir anısında ise şöyle anlatmaktadır:
- Yol boyunca top ve tüfek sesleri kulaklarımıza geldi durdu. Düşman
İkinci taburumuzla boğuşuyordu. Arıburnuna sırta gelince birden Yüzbaşımız Halis Efendi ayağından yaralandı. Atından atladı, çok kızgındı. Hepimizi yere yatırıp süngü taktırdı. Düşman sırtı tırmanmış bize doğru geliyordu. Hemen ateş açtık, hani biraz daha gecikseydik bütün sırta düşman yerleşecekti. Aramızdaki mesafe gittikçe kapanıyordu. Halis Efendi süngü hücumu verdi. Allah Allah sesleri ile sırttaki düşmana saldırdık, birbirimize girdik.

Onun gerçek bir ismi daha vardı (kör Halis) Balkan harbinde ayağından vurulduktan sonra gözüne isabet eden bir şarapnel parçasının Onda bıraktığı izin ismidir bu. Cesur bir askerdi. Fakat daima cesarettini tevazu ile gizler dururdu. Diğer bir hatıra sahibi "Tarih Konuşuyor"
İsimli mecmuada ona dair çıkan bir küçük hatırada, hatıra sahibi kendisinden şöyle bahseder.

Top ve mermilerin göz açtırmayacak şekilde üzerimize geldiği bir sırada Halis beyin ayakda duruşu dikkatimi çekti, yanına yaklaşıp;
- Kumandanım niçin hedef küçültmüyorsunuz, dediğimde, o askere metanet vermek için ayakda kalışını tevazu ifade eden şu sözlerle gizlemiştir.
- Nasıl olsa kalkmayacak mıyız? Bu ağır gövde ile yatmak zor oluyor da onun için ayaktayım cevabı ile karşılık verdi demektedir.

Binbaşı Halis beyin beklide en ilginç olabilecek yönüde, muharebe devam ederken tutmuş olduğu günlük dür. Halis bey bu kıymetli ve günümüze intikal eden günlüğünü top ve bombaların arasında kayıt etmiştir.
Daha sonra bu kıymetli günlüğü, evladı Yılmaz Ataksor günümüz diline çevirerek ‘Çanakkale Raporu’ adı altında yayınlamıştır.
Bundanda öte Halis beyin en fazla takdire şayan olan yönü ömrü muharebe meydanlarında geçmiş olmasına rağmen, Arapça, Farsça, Fransızca ve Almanca dillerine vakıf olmasıdır.

Halis bey daha Arıburnu cephesinde Tabur komutanı olmadan önce Sedülbahir’de bölük kumandanı iken onun kumandası altındaki erlerden Gelibolu’nun Ilgadere köyünden 1299 doğumlu Halil oğlu Ahmet uzun Seddülbahirde geçen olayları anlatırken şöyle diyor:

- Biz iskelede mevzilenmişken iskeleye bir düşman torpidosu yanaştı, içinden babalarının evindeymiş gibisine 20–30 kişi çıktı, meğer düşman askerleri arası sıra buraya çıkarmış, Bölük kumandanımız Halis efendi bize:

- Buraya mevzilendiniz, vazifeniz hiç kimseyi karaya çıkartmamaktır. Eğer karaya bir tek düşman neferi çıkartırsanız, hepinizi vururum. Eğer bende size bir hile yaparsam sizde beni vurun dedi. Hani yüzbaşımız çok yaman adamdı doğrusu! demekdedir.

Çanakkale muharebelerindeki Binbaşı Halis Bey e dönersek, Binbaşı Halis Çanakkale muharebesi sırasında 27. Alay 3.Tabur komutanı olarak bulunduğu sırada 25 Nisanda ilk çıkartma yapan düşman askerini taburunun başında ilk karşılayan askerdir.

Seddülbahirde, arıburnunu cephesinde tabur komutanı iken, özellikle Edirne sırtında düşmanla olan karşılaşması ve hal tarzı;

Özellikle sayısız fedakârlıklar ve kahramanlıklarla dolu olan muharebenin içinde bir ayrı sayfayı teşkil eder, şöyle ki; 27.alayın genç teğmenlerinden Mucip Kemal yeri Çanakkale ruhu nasıl doğdu ve Azerbaycan savaşları isimli kitabında Binbaşı Halis’in kahramanlığından övgüyle bahsetmektedir. Kitabında Arıburnunda bulunduğu sıralarda muharebenin tesiri bizim taraf içinde kendini göstermeye başladı. Mücadele bütün manasıyla dehşet ve ehemmiyet peydah ediyordu. Bu sırada tabur komutanımız Uşaklı Halis Bey geldi. Henüz yirmi yaşındaydım onun gelişi benim için imdat kuvveti oldu. Düşman vaziyetini tetkike başladı. Vaziyetin lehimize olduğuna dair bir kati olmadığını yüzünden okumak mümkündü. Bana durum muhakemesi yaptıktan ve emir verdikten sonra;

- Düşman herhalde denize dökülecektir dedi.

Gittikçe sararan yüzünden ve bakışlarından, kuvveti kaybolan gözlerinden bir mana çıkartmak istiyorum, fakat bunun için çok düşünmeye ve sebep aramaya lüzum kalmadı. Sol kolunun haki kumaşı yavaş, yavaş kızarıyor ve parmaklarının ucuna kandamlaları birikiyordu.

- Yaralanmışsınız dedim.

- Şimdi değil sizin bölüğe gelirken yolda oldu.

Sıhhiye çavuşu diye bir defa seslendim. Beni susturdu ve hemen ilave etti.

-“Asker yaralandığımı duymasın” dedi. Avcı hattında durumu tetkik etti. Bu tetkikin ne kadar sürdüğünü kestiremedim. Fakat komutanımın her dakika içinde yattığı yerde bile takatsizliğinin artmakta olduğunu hissettim. Bize karşı çok manalı ve büfen bakışları vardı. Anlıyorum ki yalnız bırakmak istemiyordu. Komutanımızı haddinden fazla tatmin ve temin etmeye çalıştık. Fedakâr komutanımız yavaş, yavaş müsterih olmaya ve bize ehemmiyet etmeye başladığını hissediyordum. Biraz sonra sesi toklaştı.

-“katiyen geri çekilmeyin size derhal takviye kuvvet göndereceğim” dedi. Bu emre müteakip bir erin yardımıyla yavaş, yavaş geriye doğru inmeye başladı. Diye hatıratında anlatıyor.

Bu kıymetli Asker 8.8.1915 tarihi itibariyle Binbaşı rütbesiyle 27. alay komutanı Şefik beyin 19.Tümen komutanlığına tayini ile birlikde Şefik beyin yerine 27. Alay komutanı olarak savaşı tamamlıyor. Ancak Çanakkale muharebesi sonrası vatana hizmeti güney cephesinde devam ediyor ve Mardin-Urfa-Siverek ve Diyarbakır'da milli mücadeleye katılarak mıntıka müfettişi görevinde bulunuyor.

Bu sırada tanıştığı Ziya Gökalp’ın Küçük mecmuasında makaleler yayınlıyor yayınladığı bu makaleler daha sonra ‘Diyarbakır tarihinde Komuk-eli’ adı altında kitaplaştırılıyor.

Bu değerli askerin vatana hizmet sevgisi emeklilik yıllarında da devam etmiş ve Uşak belediyesinde mühendis olarak hizmetlerine devam etmiştir.

Belediyedeki hizmet yıllarında Uşak vilayetinin alt yapı hizmetlerinde çalışmıştır.
Bu yıllarda gece geç saatlere kadar açıkta yol ve kanalizasyon inşaatlarında çalışmış ve bundan dolayı böbrek rahatsızlığı ve zatürree ye yakalanmıştır. Askeriyenin yardımıyla İstanbul da tedavi edilip tekrar memleketine dönmüş ve gene aynı şekilde kanalizasyon, yollar, parklar yapmaya devam etmiştir ve yine hastalanmış parasız olması nedeniyle bu kez İzmir valisinin yardımıyla tedavi ettirilmiş çok geçmeden bu kez 8.Ağustos.1933 de hayata gözlerini yummuştur.

Bir de tarih notu: Cumhuriyet döneminin ilk asfaltı Halis bey tarafından Uşak da döktürülmüştür.

Çok yönlü bir kişiliğe sahip olan Halis Bey, bu kısa sayılabilecek hayatı içerisinde bize şu eserleri bırakmıştır:
1. Çanakkale Raporu (Çanakkale savaşı sırasında tuttuğu günlük)
2. Diyarbakır tarihinde komuk eli (Ziya Gökalp’ın küçük mecmuada yayınladığı makaleler)
3. La Commune de Paris (Paris komünü) (Tercüme)
4. Heredot tarihi (Vefatıyla yarım kalmış tercüme)

Kendisini bu şekilde anlattık dan sonra,bu ülkeyi kanının son damlasına kadar savunmuş, başta dahi komutan ,varlığımızın temeli aziz Mustafa Kemal Atatürk ü ve tüm silah arkadaşlarını , muharebeler esnasında şehit olmuş tüm askerlerimizi burada bir kez daha saygı ile anarken, varlığımızın nedeni bu kıymetli insanlara Allah dan rahmet diliyoruz !

Unutulmaması gerekir ki; bu gün bu topraklarda özgürce yaşamamızın nedeni o güzel insanların bu kutsal toprakları Sömürgeci Emperyalistlere karşı savunmasında gizlidir!

Saygılarımla….

S.Serdar Halis Ataksor
Son düzenleyen Safi; 16 Kasım 2016 00:21