Arama


evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
15 Ocak 2007       Mesaj #2
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
YANMAYI GÖZE ALAMAYAN (HZ) İBRAHİM OLAMAZ


R721801


Dost’un dostuna yolculuk

Öfke odunlarını, nefretin tutuşturduğu ateşe; teslimiyetle yürüyen İbrahimce bir düşünce atmosferine bürünüp düşüyoruz yollara. İçimizde kıramadığımız putların gölgelediği düşlerimizin arzularını, bir günlük de olsa geri plana itiyoruz.

Gökyüzüne bakıp uçsuz bucaksız evreni her zerresi ile yaratanın ne yıldızlar, ne güneş olamayacağının farkına varan Hz. İbrahim (aleyhisselam), varlığının anlamını da bu gözlemle keşfetmişti. Yoluna düştüğümüz Şanlıurfa’da varlığın içinde yokluğumuzun, yokluğumuzun içinde varlığımızın keşfine çıkmayı umut ediyoruz. Rahman’ın (celle celaluhu) Halil’i (dostu) olanın, halili olmak en büyük düşümüz.

Şanlıurfa’nın etrafında dumanlı dağların dumanı kaybolmuş, ceylanlar göçüp gitmişler buradan. Su içmek için hiç kimseyi ürkütmeden göle inen ceylan misali varıyoruz Şanlıurfa’ya.

Uzaktan Şanlıurfa kalesi ve Hz. İbrahim’in (as) ateşe fırlatıldığı mancınıklar görünüyor. Semavi din olan Musevilik, Hristiyanlık ve İslamiyet’in peygamber kabul ettiği peygamber Hz. İbrahim’in mekânına yaklaştıkça, dünyadaki din kaynaklı kavgaların, Hz. İbrahim bahçesinde ortak sevgiye dönüştüğü düşüncesi, Şanlıurfa’da kendini belirgin bir şekilde gösteriyor.

Dünyanın ve Türkiye’nin hemen her yerinden insanların her gün akın akın geldiği Halilürrahman, her zamanki gibi kalabalık günlerinden birini yaşıyor. Kafileler halinde gelen gurupların, elinde fotoğraf ve kamerası olan gazetecilerin imdadına, Urfalı çocuklar yetişiyor.

Çoğunun adı; Halil, İbrahim, Halil İbrahim, İbrahim Halil. İsterseniz, Hz. İbrahim’in Nemrut tarafından ateşe atılmasını anlatmaya başlıyorlar, Urfa şivesi ile.

Sokakta gördüğünüz herhangi bir Şanlıurfalıya da sorsanız, size Hz. İbrahim (as) kıssasını anlatacaktır. Bu yönü ile şehir halkı, Hz. İbrahim’le bütünleşmiş ondan bir parça gibidir.

Şanlıurfa Kalesi’nin altında bulunan geniş alan; camiler, türbeler, alışveriş merkezleri ve ‘Balıklı Göl’den oluşan ağaçların arasında, adeta yeşil bir cennet köşesi. Hele Harran’ın kavurucu sıcağı, ovasının ağaçsız çıplaklığı göz önünde bulundurulduğunda, Hz. İbrahim (as) bahçesinde olduğunuzu anlıyorsunuz.

Putları kırıp ateşe atılması

Yaşadığı devirde; suyun akışına kapılmayıp, yanlışları sorgulayan Hz. İbrahim etrafındakilerin putlara tapındığını görünce, Allah’ı arar. Karanlığı bölen yıldızlar olabilir mi diye düşünür, yıldızlar bir bir sönüp gider. Karanlığı boğan güneş olabilir mi der, güneş de akşam batar. O, batmayan ve bütün evreni yaratan bir yaratıcıyı arar ve de bulur.

Kendisine peygamberlik verilmesi ile birlikte, etrafında putlara tapanlara karşı tebliğe başlar. Bir gün puta tapanlar bir ayindeyken, balta ile bütün putları devirir. Baltayı en büyük putun boynuna bırakır.

Durumu haber alanlar, devrin Nemrutları, tanrı kabul ettikleri putlara yapılan saldırılar karşısında öfkeye kapılırlar.

Putları kıranın Hz. İbrahim (as) olduğu düşüncesine vardıklarında “Sen mi kırdın?” diye sorarlar. Hakkı göstermek için bir kez olsun yalan söyler Hz İbrahim. Biz yanlışlarımızı kapatmak için kaç yalana başvurur umursamayız bile. “Putları omzunda balta olan put kırmıştır” der. Herkes güler bu anlamsız savunmaya. Güldükleri aslında ağlanacak halleridir. “Bu taş nasıl kırsın?” derler. Bu kez gülen Hz İbrahim’dir. Yerinden hareket edemeyeceği düşünülen putlardan medet umanları uyarır. Kendisini koruyamayan, yerinden hareket edemeyen putların, insanı nasıl koruyabileceğini söyleyip, insanları Allah’a inanmaya çağırır.

Kendileri ile çelişkiye düşen zamanın kralı Nemrut ve etrafındaki nemrut ruhlular, hayat köleleri, putlarına yaptıkları saldırının cezası olarak Hz. İbrahim’in ateşe atılmasını isterler.

R721802

Bundan sonradır ki Şanlıurfa ile Hz. İbrahim (as) ayrılmaz bir bütün olurlar. Bugün binlerce balığın bulunduğu Balıklı Göl’ün bulunduğu yere dev bir ateş yakarlar. Ateş o kadar yüksektir ki yaklaşamazlar, ateşin içine kalede yaptıkları mancınık vasıtası ile atarlar mübarek peygamberi.

Nereden bilebilirler ki ateşle suyun özü birdir. Bilmezler ki ateşin de suyun da sahibi aynı varlıktır. Ve anlamazlar ki Hz. İbrahim’in dostu Allah’tır.

Ateşe gelen yüce emirle “ateş Hz. İbrahim’e serin olur”. Bundan sonrası efsaneye karışır, ateş suya, yanık odunlar balığa dönüşür.

İstanbul’daki cami güvercinlerine yem satan yemciler gibi burada da balıklar için yem satılır. Bir kap yem alıp balıklara doğru suya attığınızda, suyun yüzünde toplanan balıkların “bir yanlarının yanık gibi durduğunu” görürsünüz. Bu da Hz İbrahim’i yakarken sönmüş ağaçlardan olduğunun kanıtıdır Şanlıurfalılarca.

İnanmak ya da inanmamak gönül işidir. Lakin, Halilürrahman bölgesini gezip de Urfa etrafında dumanlı dağlar arayanlar bile burada manevi bir havanın varlığını ciğerlerine kadar teneffüs ederler.

Evliyalar yatağı Şanlıurfa

İslam kaynaklarında, Hz. İbrahim’in (as) Harran’da (Urfa) doğduğuna işaret edilmektedir. Burada Hz. İbrahim’in doğduğu ve yaşadığı mağara olduğuna inanılan mağara da mevcuttur. Burası ziyaretçiler tarafından büyük ilgi ile karşılanır. Geçmişten günümüze, Hz. İbrahim’in tek ilaha inanılan ‘Hanif’ dinin en son temsil edildiği İslamiyet’e gönül vermiş evliya türbeleri de burada bulunmaktadır.

Bunlardan en ilgi çekicisi, Bediüzzaman Said Nursi’nin (ks) makamıdır. Şanlıurfa’da hayatını kaybedip Halilürrahman’a gömülen Said Nursi’nin kabri, öldüğü 1960’lı yılardaki darbe hükümeti tarafından bilinmeyen bir yere götürüldüğü için burada makamı vardır.

Balıklı Göl’ün etrafındaki mana mekânlarını dolaşıp, ağaçların altındaki çay bahçesinde çayımızı yudumluyoruz. Daha gideceğimiz çok yol var. Göl kenarında içtiğimiz çayın verdiği serinlikle, gözümüzü Hz. İbrahim’in ateşe atıldığı mancınıkların bulunduğu kaleye çeviriyoruz.


R721803


Kaleye dış mekândan çıkılabildiği gibi kale içindeki taşlar oyularak yapılan merdivenlerden çıkmak da mümkün. Tavsiyemiz, çıkarken dış mekândan çıkıp inişte ise kalenin içindeki taşlı yollardan gelmek en güzeli.

Kaleye çıkıp hala ibretlik olarak ayakta duran iki mancınık ayağının dibinde turkuaz mavili puşili Şanlıurfalılarla fotoğraf çektiriyoruz.

Ayaklarımızın altına sığınmış yeşil ada gibi şehrin en güzel yerinde duran Halilürrahman’ı bakıp; Nemrutlaşan ruhumuza bir sineğin yeteceğini düşünüp, zulmün asla baki kalamayacağının farkına varıyoruz.

Gönülden bir teslimiyetle sonsuzluk kervanına katılmış olanları, İbrahimî bir sonun beklediğini bilmenin mutluluğu ile ötelere dalıyoruz…

Ayetler

“İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır..." (Mümtehine Suresi, 4)

“Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik. Davud'a da Zebur verdik.” (Nisa Suresi, 163)

“Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti. O da (istenenleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim'e): ‘Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım’ dedi. (İbrahim) ‘Ya soyumdan olanlar?’ deyince (Allah: ‘Zalimler benim ahdime erişemez’ dedi.” (Bakara Suresi, 124)

“Ahiret ise daha hayırlı ve daha süreklidir. Şüphesiz bu, önceki sahifelerde vardır; İbrahim'in ve Musa'nın sahifelerinde.” (A'la Suresi, 17-19)

“Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: ‘Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir." (Bakara Suresi, 140)

“Ey Kitap Ehli, İbrahim konusunda ne diye çekişip tartışıyorsunuz? Tevrat da, İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? İşte sizler böylesiniz; hakkında bilginiz olan şeyde tartıştınız ama hiç bilginiz olmayan bir konuda ne diye tartışıp duruyorsunuz? Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz.” (Al-i İmran Suresi, 65-66)

“İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hristiyan’dı: ancak, O Hanif (muvahhid) bir Müslümandı, müşriklerden de değildi.” (Al-i İmran Suresi, 67)

“Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: ‘Bu benim Rabbimdir.’ Fakat kayboluverince: ‘Ben kaybolup gidenleri sevmem’ demişti. Ardından Ay'ı, doğar görünce: ‘Bu benim Rabbim’ demiş, fakat o da kayboluverince: ‘And olsun’ demişti, ‘Eğer Rabbim beni doğru yola erdirmezse gerçekten sapmışlar topluluğundan olurum.’ Sonra Güneş'i doğar görünce: ‘İşte bu benim Rabbim, bu en büyük’ demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine demişti ki: ‘Ey kavmim, doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım. Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim.” (En’am Suresi, 76-79)

Nasıl gidilir?

Şanlıurfa’ya karayolu ve havayolu ile gidilebilir. Şehrin içerisindedir. Kafileler ve rehber eşliğinde gidilmesi, manevi atmosfer açısından doyurucu geçmesine sebep olur.

Hz. İbrahim Hakkında

M.Ö. 2000'li yılların başlarında yaşamış, üç semavî dinin ve bu dinlerin peygamberlerinin atası olarak kabul edilen peygamberdir. Doğduğu ve yaşadığı yerler hakkında, üç dinin kitaplarında ve âlimlerin verdiği bilgilerde farklılıklar vardır. İslâmi kaynaklara göre Hz. İbrahim, Harran'da dünyaya gelmiş, sonra babası ile Babil'e (bu günkü Filistin topraklarına) gitmiştir. Harran, bilindiği gibi günümüzdeki Şanlıurfa'dır.
Putperestler arasında yaşamış olmasına rağmen, hiçbir puta tapmadı. O, tek bir ilâhî gücün varlığına inanıyordu. Kur'an-ı Kerim'de adı en çok geçen Peygamberdir. Orada, putları nasıl kırdığı ve bu sebeple putperestlerce ateşe atılmasına rağmen yanmadığı anlatılır. Hadis-i Şerif'lerde de çok sık anılır. Hz. İbrahim, ateşe atılma olayından sonra, putperestlerin ve onların başı olan Nemrut'un bulunduğu bölgeden ayrılır, eşi Sâre, yeğeni Lût ve diğer adamlarıyla birlikte, önce Harran'a, ardından Ürdün ve Mısır'a gider, daha sonra da Filistin'e geçer.
Hz. İbrahim, ilerlemiş yaşına rağmen çocuğu olmayınca, Allah'a(cc) yalvarır, sâlih bir çocuk ister. Bir oğlu dünyaya gelir. Çocuğu koşabilecek çağa geldiğinde, onun kurban edilmesi gerektiği bildirilir. Bu bir imtihandır. Allah'a (cc) gerçekten inanıyorsa oğlunu kurban edecektir. Ismail'i kurban etmeye hazırlanır. İmtihanı başarmıştır. Kurban edeceği oğlu yerine gönderilen koçu kurban eder. Ayrıca, bütün insanlar tarafından ebediyyen anılmak üzere mükâfatlandırılır.
Kur'an-ı Kerim'de, Hz. İbrahim'in hayatından kesitler anlatılmış olmasına rağmen, ölümü hakkında bilgi yoktur. İslâm âlimlerinin yazdığı kitaplarda belirtildiğine göre ölüm meleği, çok yaşlı bir kişi görünümünde geldiğinde, Hz. İbrahim ona yemek ikram eder. Meleğin, yemek yemeğe mecâli yoktur. Hz. İbrahim O'na yaşını sorar. Kendisinden iki yaş büyük olduğunu öğrenir. Bunun üzerine O'nun durumuna düşmemek için Cenab-ı Allah'tan canını almasını niyaz eder. Bu isteği kabul edilir. Ebedî âleme intikal ettiğinde, kimi kaynaklara göre 175, kimilerine göre 200 yaşındadır. Kur'an-ı Kerim'e göre Hz. İbrahim, Hz. Nuh'un milletindendir.

Kaynak: Ahmed Cevdet Paşa, Peygamberler Tarihi.


Yol Notları
•Hz. İbrahim (as) Kur’an’da en çok ismi geçen peygamberdir.
•Üç din açısından (Hristiyan, Museviler ve Müslümanlar) açısından önemlidir.
•Urfa’da erkeklerin çoğunluğunun isimleri Halil, İbrahim, Halil İbrahim, İbrahim Halil.
•Kâbe’yi ilk inşa eden odur. Hristiyan ve Musevilerin kendisini peygamber olarak kabul etmelerine rağmen, Kâbe’ye sahip çıkmamaları manidardır.
•Yahudiler (Hz. İshak) ve Araplar (Hz. İsmail) soyundan gelen kardeş kavimdir.
•Hz. Eyüp’ün (as) hastalığında çile çektiği mağara da bu bölgede olup ziyaret edilmelidir.


HASAN MAHİR