Arama


virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
28 Ocak 2007       Mesaj #2
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi

YÖNETSEL VE TOPLUMSAL KOŞULLAR DEVLET.


1944’ten 1990’a değin Arnavutluk tek partili bir sosyalist cumhuriyetti. Yugoslav modeli izlenerek oluşturulan 1946 Anayasası, 1950’de Sovyet modeli doğrultusunda değiştirildi. 1976’da kabul edilen anayasa ile Arnavutluk’a özgü bir sosyalizm modelinin hukuksal çerçevesi belirlendi. Devlet örgütünün en üst organı, dört yılda bir seçilen ve yılda iki kez toplanan 250 üyeli Halk Meclisi’dir. Meclisin seçtiği devlet başkanı başbakan ve bakanlar kurulunu atar. 1966’da Adalet Bakanhğı’nm kaldırılması ile yargı sistemi, yasama organına doğrudan sorumlu bir Yüksek Mahkeme ile köy ve fabrika düzeyinde örgütlenen yerel mahkemelerden oluşturuldu. Yerel yönetim ise kırsal kesimde tarım kooperatifleri temelinde örgütlendi.

Yugoslav komünistlerinin katkısıyla genç partizanların 1941’de kurduğu Arnavutluk Emek Partisi (AEP), ülkenin tek partisi olarak 1944 sonrasında devlet gücünü elinde tuttu. 1991’de komünist olmayan üyeler de Halk Meclisi’ne seçildi. Aynı yıl Arnavutluk Emek Partisi adını Arnavutluk Sosyalist Partisi (ASP) olarak değiştirdi. 1992’de yapılan seçimleri ise Demokrat Parti kazandı.

ORDU.


Askerlik hizmetinin zorunlu olduğu Arnavutluk’ta rütbeler kaldırılarak yerine siyasi komiserlik kurumu getirildi. 20. yüzyıl ortalarındaki Kültür Devrimi sırasında, sonradan tüm topluma yaygınlaştırılan yarı askeri örgütlerin kuruluşuna önem verildi.

EĞİTİM.


1946’da yürürlüğe konan düzenleme ile 7-15 yaş arasında eğitim parasız ve zorunlu hale getirildi. Eğitimin amacı, çok yönlü bir “yeni insan” yetiştirmek olarak belirlendi. Bu amaca ulaşabilmek için öğrencilerin yedi ay süren zorlu bir eğitim döneminin ardından çeşitli sektörlerde iki ay geçici işçi olarak çalışmaları ve bir aylık süre için askeri eğitim görmeleri sağlandı. Yaygın eğitim etkinliklerine de büyük önem verilmektedir. Arnavutluk’ta yükseköğrenim, 1957’de kurulan Tiran Üniversitesinde yoğunlaştı. Yükseköğretimde ailenin gelirine bağlı olarak bir ücret alınmaktadır. Ayrıca yaygın bir mesleki ve teknik okullar ağı vardır. Eğitime verilen önemin bir sonucu olarak 1945’te yüzde 20 olan okuryazar oranı 1980’lerde yüzde 100’e yükselmiştir.

SOSYAL GÜVENLİK VE SAĞLIK.


Sovyet modelini örnek alan sosyal güvenlik sistemi ile herkese parasız sağlık hizmeti, sağlık sigortası ve emeklilik güvencesi sağlandı. Hükümet, kentlere yönelen göçleri durdurarak, büro işçilerinin kol emeği gerektiren işlerde çalışmalarını ve kırsal kesimlere gönderilmelerini gerçekleştirdi. Halk sağlığını koruyucu merkezlerin kurulmasına karşın, sağlığa aykırı çalışma koşulları bir ölçüde sürmektedir. Arnavutluk’ta ortalama ömür erkeklerde 69,6 yıl, kadınlarda ise 75,5 (1988-89) yıl dolayındadır. Çocuk ölüm oranı ise yaklaşık binde 25’tir.
Ad:  ARNAVUTLUK2.jpg
Gösterim: 1647
Boyut:  54.0 KB

KÜLTÜREL YAŞAM.


Özgün ve güçlü bir tarihsel kültürden söz etmenin zor olduğu Arnavutluk’ta gerçekleştirilen Kültür Devrimi, geleneksel ve sosyalist kültürel yaşamda köklü dönüşümlere yol açtı. Çin Kültür Devrimi ile aynı zamanda gerçekleştirilmesine ve kültürel yaşamda benzer etkiler doğurmasına karşın, Arnavutluk Kültür Devrimi’nin kendine özgü yanları vardı. 1966 Martı’nda, birçok parti ve devlet görevlisinin kentlerden köylere atanmasıyla başlayan Kültür Devrimi, partinin sıkı denetimi altında sürdürüldü. Geleneklere ve dinsel inanışlara olduğu kadar klasik Batı edebiyatına ve tiyatrosuna karşı yürütüleli mücadele, AEP’nin 1966’daki V. Kongresi ile doruğuna ulaştı.

Arnavutluk’un günümüzdeki en önemli kültür kurumu, Tiran’daki Ulusal Kütüphane’dir. Önemli müzeler arasında Arnavutluk Halk Kültürü Müzesi ile Ulusal Kurtuluş Mücadelesi Müzesi sayılabilir. Televizyon yayınlarının 1971’de başladığı ülkede güçlü bir radyo şebekesi vardır. Ülkedeki başlıca gazeteler siyasal partilerin yayın organlarıdır. Günümüzde uluslararası ün kazanan tek Arnavut yazar, romancı ve şair İsmail Kadare’dir. Ayrıca bak. Balkanlar.

TARİH


İLLYRİALILAR VE ROMALILARIN İŞGALİ.


Arnavutların ataları olan Hint-Avrupa kökenli İllyrialılar, İÖ y. 1000’den sonra Balkan Yarımadasının batısına yerleşerek çeşitli kabileler halinde yaşamaya başladılar. Komşu halklarla, özellikle de Yunanlılarla ilişkiye geçmelerine karşın, etnik kimliklerini ve dillerini korudular ve zamanla çeşitli bağımsız krallıklar kurdular. Bunların en tamnmışı Shkoder’deki İÖ 3. yüzyılın ikinci yarısında kurulan krallıktı. Krallığın sınırlarını Dalmaçya’dan Aoüs’e (bugün Viyosa) kadar genişleten Kral Agrani’nin ölümünden sonra karısı Teuta’nm sağladığı başarılar j Romalılar ile bir dizi çatışmaya yol açtı. IÖ 168’de bütün Balkan Yarımadasını ele geçiren Romalılar, Sava Irmağının doğusunda ve bugünkü Arnavutluk’un kuzeyindeki Drin Irmağının kuzeyinde kalan toprakları İllyria eyaleti haline getirdiler. İllyrialıürın yaşadığı öteki topraklar da başka eyaletlere bağlandı. Roma imparatorlarına bağlılığın karşılığında özerk yapısını koruyan İllyria, Roma ile Doğu Avrupa arasında önemli bir ticaret köprüsü işlevini üstlendi.

SLAV İSTİLASI.


Roma İmparatorluğu İS 395’te bölündükten sonra Drin Irmağının doğusunda kalan İllyria toprakları Doğu Roma İmparatorluğu’na bağlandı. 3. ve 5. yüzyıllarda Vizigotlarla Hunların saldırılarına uğrayan bölge, 6. yüzyılda Balkan Yarımadasına giren Slavların etkisi altında etnik yapısını yitirmeye başladı. Dillerini koruyan İllyrialıların yaşadığı topraklar bugünkü Arnavutluk, Yugoslavya’nın Kosova bölgesi, Batı Makedonya ve Kuzey Yunanistan’ın bazı kesimleri ile sınırlandı. 11. yüzyılda Batı Bulgaristan Krallığı’m ortadan kaldıran BizanslIlar bölgeyi egemenlik altına aldılar. İllyrialı yerine Arnavut adını ilk kez kullanan, babası Bizans imparatoru I. Aleksios Komnenos’un, Güney İtalya’ dan gelerek 1082’de Durazzo’yu (Durres) ele geçiren Normanlara karşı direnişini anlatan Anna Komnena oldu.

EPİR (EPEİROS) DESPOTLUĞU VE SIRP İŞGALİ.


IV. Haçlı Seferi sonunda Bizans’ta Latin İmparatorluğu kurulunca, Bizans imparatoru Mikhail Angelos Komnenos, Arnavutluk topraklarında, 1214’e değin yönettiği Epir Despotluğu’nu kurdu. Latin imparatorunu 1216’da yenilgiye uğratan Theodoros Angelos, 1224’te Bizans’a dönerken Bulgar kralı II. İvan Asen’e yenildi. Böylece Arnavutluk toprakları Bulgar Krallığı’na bağlandı. İvan Asen’in ölümünden sonra Epir Despotluğu yeniden kuruldu. 1264’te Bizans imparatoru VIII. Mikhail despotluğa son vererek, ülkeyi bir kez daha Bizans’a bağladı. 13. yüzyıl sonunda Arnavutluk topraklarının bir bölümünü ele geçiren Sırplar, 14. yüzyıl ortalarında kısa bir süre ülkenin tümüne egemen oldular.

OSMANLI AKINLARI VE İSKENDER BEY.


14. yüzyılın ikinci yarısında, Bizans etkisinden kurtulan Katolik Arnavut prensliklerin birbirleriyle çekişmelerinden yararlanarak bazı kentleri ele geçiren Venediklilerin ardından, Osmanlılar da Arnavutluk topraklarına girdiler ve prenslikleri vergiye bağlamaya başladılar. 1443’te (OsmanlIların İskender Bey adını verdiği) ulusal kahraman Gjergj Kastrioti, Arnavutları toparlayarak Ösmanlılarla savaşa tutuştu. II. Murad ve II. Mehmed’in (Fatih) ordularına karşı Napoli Krallığı ve papalığın yardımıyla art arda birçok başarı kazanan Kastrioti hummadan öldükten sonra Kroya Kalesi 1478’de OsmanlIların eline geçti. Venediklilerin 1501’de Durres’i OsmanlIlara bırakmasıyla Arnavutluk’un fethi tamamlandı.

OSMANLI EGEMENLİĞİ.


Osmanlıların fethiyle birlikte binlerce Arnavut İtalya’ya göç ederken, başta toprak sahipleri olmak üzere birçoklan da Müslümanlığı seçti. Osmanlı eğitim kuruluşlarında öğrenim gören Müslüman Arnavutların ordu ve yönetimde yüksek konumlar elde etmesine karşın, ulusal bilinç yok olmadı; Arnavutlar her fırsatta bağımsızlıkları için ayaklandılar. 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde bunalım başladığında, Arnavutluk’ta yönetim kargaşası ve ekonomik durgunluk doruğunda bulunuyordu. Merkezî otoritenin zayıflaması yerel önderleri harekete geçirdi. Güneyde, Yanya valiliğine kadar yükselen Tepede- lenli Ali Paşa’nın ayaklanması şiddetle bastırıldı, Ali Paşa 1822’de Yanya’da öldürüldü. Kuzeyde ise İşkodra ile Tiran arasındaki toprakları denetim altında tutan Buşati ailesinin üç kuşak boyunca süren direnişi 1831’de kırıldı. Osmanlı egemenliği yeniden sağlandıktan sonra Tanzimat Fermanı doğrultusunda gerçekleştirilen yönetsel ve toplumsal reformların etkisi sınırlı oldu.

BAĞIMSIZLIK HAREKETİ (1878-1914).


1878 Berlin Kongresi’nde, Rus Çarlığı’nın Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması ile Osmanlı Devleti’nden aldığı birkaç liman da dahil olmak üzere, Arnavutluk’un bazı bölgelerinin Karadağ’a verilmesi kararlaştırıldı. Buna karşı çıkan Arnavutlar, Osmanlıların da desteğiyle Prizren’de bir ulusal birlik oluşturdular. Avrupalı devletlerin gönderdiği donanma, Arnavutların bağımsızlık için çarpıştıklarını görerek tutum değiştiren OsmanlIların da yardımıyla, söz konusu limanları Arnavutların elinden aldı. Osmanlılar, dinsel farklılıklara karşı ulusal bilinci geliştiren Arnavutça yayınları yasakladılar ve Prizren Birliği’ni dağıttılar. Ama başka örgütler aracılığıyla varlığını sürdüren bağımsızlık hareketi, II. Meşrutiyetken sonra güç kazandı. 1909’da Manastır’da toplanan bir ulusal kongre, tam bağımsızlık yolunda ilk adım olarak, Osmanlı Devleti içinde İşkodra, Kosova, Manastır ve Yanya’yı (İanina) içine alacak özerk bir Arnavutluk isteğinde bulundu ve bir ulusal birlik komitesi seçti.

Önceleri bu isteğe karşı çıkan İttihat ve Terakki yönetimi, Arnavutların İsa Boletin öncülüğünde ayaklanarak 1913’de Üsküp’ü ele geçirmesi üzerine, uzlaşma yolları aramaya yöneldi. Bu durum Arnavutluk’u paylaşmak isteyen öteki Balkan ülkelerini harekete geçirdi. Osmanlı ordusunun kısa sürede yenilmesiyle üçlü bir saldırıya uğrayan Arnavutlar 28 Kasım 1912’de Avlonya’da bağımsızlıklarını ilan ettiler. İsmail Kemal Vlora ilk hükümetin başkanı oldu. Sırpların Kuzey Arnavutluk topraklarında ilerlemesi Avusturya-Macaristan İmparatorluğumu, Yunanistan’ın Avlonya dahil Güney Arnavutluk’u ilhak etmek istemesi de İtalya’yı tedirgin etti. Çatışmanın Avrupa’nın tümünü içine alacak bir savaşa dönüşmesini önlemek isteyen İngilizlerin çağrısıyla, Londra’da Balkan ülkelerinin de katıldığı bir konferans toplandı. Sonuçta Aralık 1912’de Arnavutluk’ un bağımsızlığı tanındı. Ama Arnavutların çoğunluğu oluşturduğu Kosova, Sırbistan’a bırakıldı. Yunanistan sınırı ise 1913’te uluslararası bir komisyon tarafından belirlendi. Avrupa devletlerinin yeni Arnavutluk devletinin başına getirdikleri Prens Wilhelm’in ülkeye gelmesinden sonra, Turhan Paşa’nın kurduğu yeni hükümet ülkede otorite sağlamaya çalıştı. Yunanistan’ın Güney Arnavutluk’u özerk Kuzey Epir bölgesi olarak ilan etmesi, Karadağ’ın Işkodra’yı işgali ve orta Arnavutluk’taki köylü ayaklanması, bu çabaları boşa çıkardı. I. Dünya Savaşı başladığında tam bir kargaşanın egemen olduğu ülke, savaşan tarafların işgaline uğradı ve tarafsız kalacağını ilan etmiş olmasına karşın, bir savaş alanı haline geldi.

ARNAVUTLUK KRALLIĞI.


I. Dünya Savaşı’ndan sonra toplanan Paris Konferansında Balkan ülkelerinin yanı sıra İtalya da Arnavutluk’un paylaşılması mücadelesine katıldı. Konferansta çözüme kavuşturulamayan Arnavutluk sorunu, Büyükelçiler Konferansı olarak anılan toplantıya devredildi. Bu arada, 1920’de İtalyan kuvvetlerinin varlığına karşın toplanan ulusal meclis, bir naiplik konseyi seçerek, Süleyman Delvinı başkanlığında bir hükümet oluşturdu. Tiran başkent ilan edildi. İtalyanların Avlonya’daki Arnavut ayaklanması üzerine çekilmesinden sonra, Arnavutluk, Aralık 1920’de Milletler Cemiyeti’ne girdi. Kasım 1921’de toplanan Büyükelçiler Konferansı, 1913’te belirlenen sınırları onayladı. Yugoslavya, Milletler Cemiyeti’nin müdahalesi ile, işgal ettiği Arnavutluk topraklarından çekilmek zorunda bırakıldı.

1922-24 arasında liberal aydınların demokratik bir rejim oluşturmak için gösterdikleri çabalar sonuçsuz kaldı. Haziran 1924’te çıkan bir ayaklanma ile ülkeyi terk etmek zorunda kalan Başbakan Ahmed Zogo, tutucu toprak sahiplerinin ve Yugoslavya’ nın desteğiyle altı ay sonra dönerek bir dikta rejimi kurdu. Zogo, Yugoslavya’ya olan yükümlülüklerine karşın, 1926 ve 1927’de imzaladığı antlaşmalarla İtalya ile ittifaka girdi ve 1928’de de kendisini I. Zogo adıyla kral ilan etti. Arnavutluk, ekonomik ve siyasal açıdan İtalya’ya bağımlı hale geldi. Gittikçe bozulan ekonomik durum, sefaletin ve köylüler ile liberal aydınların hoşnutsuzluğunun artmasına neden oldu. Çeşitli ayaklanma girişimleri şiddetle bastırıldı. Zogo yönetimi baskıyı artırmakla birlikte, İtalyan faşizmini izlemekten kaçındı. Eğitim ve kültür alanında katı bir ideolojik uygulamaya gidilmedi. Batıya üniversite eğitimi için gönderilen yüzlerce genç kadın ve erkek, dönüşlerinde ülkede yeni ve modern bir kamu yönetiminin oluşturulmasında etkin rol oynadıkları gibi, sol düşüncelerin yaygınlaşmasına da katkıda bulundular. Öte yandan merkezî hükümet otoritesinin tüm ülkede geçerli kılınmasıyla Arnavutluk’ta ilk kez gerçek anlamda ulusal birlik sağlanmış oldu.

1939’da Mussolini, İtalya ile Arnavutluk arasında bir gümrük birliği oluşturulması ve Arnavutluk sınırları içinde bir Italyan garnizonu kurulması yolunda bir ültimatom verdi. Ültimatomun reddi Zogo döneminin de sonu oldu. Mussolini, deniz ve hava kuvvetlerinin desteğinde 100 bin kişilik bir ordu ile Arnavutluk’u işgal etti. Ülkede kukla bir Arnavutluk hükümeti kurularak, İtalyan kraliyet ailesinden III. Vittorio Emanuele, Arnavutluk kralı ilan edildi. İtalya’nın savaş hazırlıkları doğrultusunda ülkenin doğal kaynakları büyük bir açgözlülükle yağmalandı.

II. DÜNYA SAVAŞI.


İtalyanların Arnavutluk üzerinden Yunanistan’ı işgal etme girişimi bozguna uğrayınca, Eylül 1942’de Yugoslavya’da bulunan Nazi birlikleri bölgeye girdi. İşgalin yarattığı şaşkınlığı üzerlerinden atan Arnavut milliyetçileri direniş hareketini başlatarak, toplumun bütün kesimlerini bir araya getiren ve demokratik bir rejimin kurulmasını amaçlayan “Balli Kombeta” adlı bir ulusal cephe örgütlediler. Askeri ve sivil önderler öncülüğünde oluşturulan çeteler, İtalya’nın savaş gücünü zayıflatmada önemli bir rol oynadı. Almanya’nın 1941’de Sovyetler Birliği’ne saldırması ile küçük ve dağınık gruplar halinde direniş hareketine katılan Arnavut komünistler, Tito’nun Yugoslavya’dan gönderdiği komünistlerin yardımıyla bir parti kurdular ve Ulusal Kurtuluş Hareketi (LNC) aracılığıyla halkın desteğini kazanmaya başladılar. Mussolini’nin çöküşünden sonra “Balli Kombeta” ile komünistler arasında birleşik cephe kurma girişimi sonuçsuz kaldı. Kasım 1944’te Enver Hoca başkanlığında kurulan hükümet Müttefikler tarafından tanındı.

KOMÜNİSTLERİN EGEMENLİĞİ.


Enver Ho- ca’nın başında bulunduğu hükümet, savaş sonrasında bir şiddet kampanyasına girişti ve düşmanla işbirliği yapmakla suçladığı binlerce kişiyi idam etti. İtalyanlara ve özel kişilere ait bütün taşınmaz mallar devletleştirildi. Toprak sahipleri etkisiz kılınarak toprakları köylülere dağıtıldı. Burjuvazi aşırı vergilendirme yoluyla mülksüzleştirildi. 1945’te Ulusal Meclis seçimleri yapıldı.

Arnavutluk’un 1946’da Korfu Boğazını mayınlayarak geçen gemilere ateş açması, İngiltere ile günümüze değin süren bir anlaşmazlığın doğmasına neden oldu. ABD de Arnavutluk ile diplomatik ilişkilerini kesti. 1948’e değin Yugoslavya ile sürdürülen yakın işbirliği, bu ülkenin Kominform’dan çıkarılmasıyla kesildi. Yeni adıyla Arnavutluk Emek Partisi’nin örgütlenme sekreteri ve gizli polisin başı Kotsi Dzodze’nin başını çektiği Yugoslav yanlısı klik, Enver Hoca ile Mehmed Şehu’nun önderliğindeki gruba yenildi; Dzodze ile önde gelen yandaşları vatana ihanetle suçlanıp idam edildi. Sovyetler Birliği ile ilişkilerini geliştiren Arnavutluk’ta 1950’de yapılan Ulusal Meclis seçimlerini, oyların yüzde 99’unu alan Demokratik Cephe’nin resmî adayları kazandı. Bundan sonra yapılan tüm seçimlerde de benzer sonuçlar alındı.

Sovyet blokundan coğrafi kopukluğuna karşın 1955’te Varşova Paktı’na giren Arnavutluk, Sovyetler Birliği’nden önemli ölçüde mali ve teknik yardım aldı. Hammaddelerin değerlendirilmesi amacıyla gönderilen binlerce uzmanın yanı sıra Vlore’de bir deniz üssü kurulmasına yönelik hazırlıklara girişildi.

Arnavutluk yöneticileri içerde Stalinci sistemi sürdürmekle birlikte, görünüşte Kruşçev’in yeni siyasetini destekler bir tutum takındılar. Sovyetler Birliği 1957’de Arnavutluk’un birikmiş borçlarını silerek yeni kredi açtı. 1960’tan sonra bozulmaya başlayan Sovyetler Birliği-Arnavutluk ilişkileri, 1961’de Sovyetler Birliği Komünist Partisi 22. Kongresi’nde Kruşçev’in Arnavutluk’u sert biçimde eleştirmesiyle kopma noktasına geldi. Aralık 1961’de Sovyetler Birliği Arnavutluk’la diplomatik ilişkilerini kesti. Arnavutluk, 1968’de Sovyetler Birliği’nin Çekoslovakya’ya müdahalesinin ardından Varşova Paktı’ndan ayrılma kararı aldı. Çin ile başlamış olan yakınlaşîna, 1964 başında Zhou Enlai’ın Arnavutluk’u resmen ziyaret etmesiyle güçlendi. Çin etkisi ve ekonomik yardımı 1960’lar boyunca sürdü. Ama 1970’lerin başındaki Çin-Amerika yakınlaşmasının ardından ilişkiler bozulmaya başladı ve Mao’nun ölümünden sonra 1978’de Çin ile kurulmuş bütün ekonomik ve‘ askeri bağlar koparıldı. Bu arada yalnızlıktan kurtulmak için Yugoslavya ve bazı Batı Avrupa ülkeleriyle ticari ve diplomatik ilişkiler kuran Arnavutluk, Aralık 1976’da kabul ettiği yeni anayasa ile Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti adını aldı.

11 Nisan 1985’te Enver Hoca’nm ölümü üzerine Arnavutluk Emek Partisi genel sekreterliğine Ramiz Alia seçildi. Ramiz Alia, Arnavutluk dış politikasında hiçbir değişiklik olmayacağını vurguladı. 1989’da Doğu Avrupa’daki komünist yönetimlerin art arda çöküşü Arnavutluk’ta da siyasal yaşamı hareketlendirdi. Ekonomik güçlüklerin de etkisiyle aydınların ve gençlerin başını çektiği muhalefet güçlendi. Hükümet yurtdışına çıkışı serbest bıraktı, din ve inanç özgürlüğü tanındı ve yabancı sermaye yatırımlarına izin verildi. Arnavutluk dışa açılmaya başladı ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansıma üye oldu. Aralık 1990’da yeni siyasal partilerin kurulmasına izin verilerek AEP’nin tekeli sona erdirildi. Mart 1991’de yapılan seçimlerde AEP ya da yeni adıyla Arnavutluk Sosyalist Partisi (ASP) başlıca rakibi Demokrat Parti’yi (DP) yenilgiye uğrattı. Ama seçim sonrasındaki genel grev Alia’yı bir koalisyon hükümeti kurmak zorunda bıraktı. Ekonomik çöküntü ve karışıklıklar nedeniyle binlerce kişi ülkeyi terk etmeye başladı. Mart 1992’de yapılan seçimleri büyük farkla DP kazandı ve ASP muhalefete düştü.

kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 25 Kasım 2016 05:09