Arama

Roman ve Roman Türleri - Tek Mesaj #2

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Temmuz 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Roman
İçindeki belli bir kişi ya da bir grup insanın başından geçenleri, bu insan ya da insanların iç ve dış yaşantılarını belli bir kronolojik, mantıksal, duygusal ya da sanatsal ilişkiyi gözeterek öyküleyen ve belli bir uzunluğu aşan anlatılar için kullanılan edebi terimdir. Edebi türler içinde en yenisidir. Çünkü matbaanın bulunması ve kentsoylu bir okur kitlesinin ortaya çıkmasından sonra gelişmiştir.
Tanımlanması zor bir edebi türdür. Gelişmesini tamamlamamış tek türdür denebilir.
Roman düzyazıyla yazılır. Anlatılan olaylar kahramanlık öyküleri değil, sıradan insanların günlük yaşantılarıdır. Anlatılan olaylar, saraylar ve savaş alanları gibi destansı mekanlarda değil, sokaklar, evler, meyhaneler gibi sıradan mekanlarda geçer. Kullanılan dil, nazım türlerinde olduğu gibi ağdalı değil günlük ve sıradandır.
Roman tarihe en bağlı edebiyat türüdür. Toplumsal, politik olaylar gelişmelerle de yakın ilişkidedir.
Roman, felsefe ve sanattan boş inançları kovmak ve bunların yerine akıl ve gerçeği geçirmek isteyen bir kültürel dönüşümün ürünüdür. Bu nedenle toplumların gelişimine, yani tarihe kopmaz biçimde bağlıdır. İnsanı, öncelikle toplumsal ve tarihsel bir varlık olarak konu alan ilk sanat türüdür.
Romanın şimdiki hali, bir dönem dillere düşen reklam sloganını andırıyor. MFÖ'nün Mazhar'ı 'Şapkasız çıkmam abi' diyordu ya, tam o hesap: Artık aksesuvara, kostüme, dış donanıma bürünmeksizin, roman KENDİSİ OLARAK çıkmıyor, çıkamıyor. Çıksa da görünmüyor, görülmüyor, dolaşıma girmiyor.
Nedir romanın büründüğü donanım?
Son dönemde en çok göze batan boyutu tanıtım ve pazarlama tekniklerinin yaygın, etkin olarak romana da uygulanması. Ama birilerinin sandığı gibi sorun bu değil. Ortada bir 'ürün' varsa, bu 'pazar'a sunuluyorsa, pazarın koşulları da belliyse, o koşullar belirleyiciyse, 'yüce kitap, sanat, edebiyat' gibi sığınaklar bir şeyi değiştirmez.
Roman, evet bir 'mal'dır. Soru şu: Sadece mal mıdır? Görünen haliyle şapkasız-dış donanımsız çıkamayan roman, mal'dan öte bir anlam ve değere sahip değil. Her şeyden ve herkesten önce yazar için böyle bu. Neden?
Pazar'ı veri olarak kabul ettiğinizde, ürün tasarımı denen temel gerçeklikle karşı karşıya gelirsiniz: Ürünü pazarın durumuna, tüketici profiline, trentlerine göre düzenlemeniz gerekir. Kitaba, romana uygulayın bunu. Hangi anlatı tekniğini, yöntemini, hangi estetik anlayışı, ideolojiyi benimserseniz benimseyin, uygularsanız uygulayın sonuçta bir tür ISMARLAMA ROMAN yazıyorsunuzdur.
Öyleyse şunu saptayalım: Reklam, sadece profesyonellerin ücret karşılığı yaptığı ürün sonrası tanıtım-pazarlama etkinliği değildir. Söz konusu olan edebiyat ürünüyse, reklamın ana aktörleri pazar ve tüketici, daha ilk adımdan itibaren metne, yapıta, yazara nüfuz eder, onu DIŞARIDAN BELİRLER. Ortaya çıkan ürün -estetik niteliği(?!) ne olursa olsun PARA-ROMAN'dır.
Hemen söyleyeyim, buradaki 'para' mal ya da hizmetlerin piyasa değerinin göstergesi olan para değil. Yunanca'dan gelen 'para', önüne geldiği sözcüğe aslından farklı, onun yanında, ötesinde, karşısında, çevresinde anlamlarını kazandırır. Para-psikoloji, para-militer vb. örneklerde olduğu gibi, şimdi PARA-ROMAN var önümüzde.
Düşünsel, yazınsal, estetik tür, disiplin olarak biçimlenen romanla, onun yapısını, dilini, kurgusunu, geleneğini... her şeyini kullanan, ama onun temel öğesini; yazıyı, metni 'dışarı'nın; piyasanın güdümüne bırakan bugünün pazar ürünlerini ayrıştırmak gerekiyor. PARA-ROMAN'ı bu anlamda öneriyorum.
Kavramsal ayrıştırmanın ötesinde, niteliksel ayrıştırma ve sorgulama gerekiyor. Yukarıda 'para-militer' sözünü andım, onun ne olduğuna bakarsak, para-roman'ın da ne olup ne olmadığı, neye karşılık geldiği biraz açıklık kazanır.
Tüm dünyadaki faşist hareketleri düşünelim. Bizdeki örnekte de olduğu gibi 'devlete yardımcı güçler' olarak çıkarlar sahneye. Örgütlenme tavandan tabana askeri hiyerarşi, disiplin üzerine oturur. Dolayısıyla öngörülen toplum-insan modelini çekirdek yapıdan üretmeye başlarsınız. Mussolini'nin Kara Gömlekliler'i, Hitler'in SA'ları, bizde Çatlı-Ağca'yla şahikasına ulaşan ülkücüler gibi. Kısaca, ordunun yanında-onun dışında sivil ordu. İşte bu yapıya 'para-militer' deniyor.
Şimdinin para-roman'ını bir de bu gözle okumak gerekir. İşin ideolojik boyutu hiç konuşulmadığı için anımsatma gereği duyuyorum. Ve yine hiç konuşulmayan estetik boyut. O noktada da Terry Eagleton'ın saptamasını anmakla yetiniyorum, şimdilik: "Estetik değer, burjuva ahlakına (tüketime) teslim edilmeyecek kadar değerlidir. Olduğu gibi alınamayacak kadar da burjuva ahlakı tarafından kirletilmiştir."
Şapkasız çıkmam abi durumundaki PARA-ROMAN ve yazarlarına dönüp sormamız gerekiyor artık: Mal'ın ötesinde ne var?

Roman Türleri

Romantik Roman
Kişilerin duygularını, arzularını, düşüncelerini yalnızca kendilerine ait, içten gelen doğal ve gerçek olgular gibi görür. Örneğin Sir Walter Scott’un tarihsel romanları, Jean-Jacques Rousseau’nun eserleri ve Goethe’nin Genç Werther’in Acıları romanı gibi.

Gerçekçi Roman
Romantik romandan ayrı olarak kuru ve kuşkucu bir anlatım ve düşünce yapısı taşır. Balzac ve Stendhal’in romanları bu üsluptadır.

Doğalcı Roman

Üslup bakımından gerçekçi romana benzer. Olanın olduğu gibi yazılmasını öngörür. Emile Zola ve Robin Sharma ve Guy de Maupassant romanları doğalcı romanlardır.

Estetik Roman
Belli biçim ve anlatım kaygıları ile yazılmış romanlardır. Gustave Flaubert estetik romanın en önemli yazarıdır.

İzlenimci Roman
Diğer üsluplardan ayrı olarak eşyanın ve dış olayların kendi nesnel gerçeklikleriyle insanların bunları algılama biçimleri arasındaki farkları ortaya çıkarmaya yönelir. Yani dış gerçeklerden çok, duyu ve duygulara, iç yaşantının betimlenmesine öncelik verir. Ford Madox Ford’un romanları izlenimciliğin en sistemli ürünleridir.

Dışavurumcu Roman

20. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Dışavurumculuk toplumsal kimliklerin reddedilmesi ve insan yaşamını belirleyen toplum karşıtı ya da uygarlık karşıtı güçlerin öne çıkarılmasıyla belirlenir.Dostoyevski,Franz Kafka,Samuel Beckett ve Bertold Brecht’in romanları bu türün örneklerindendir.

Yeni Roman
Aslında dışavurumculuğun izlerini taşır. Özellikle 1930 s**rasında ilk örnekleri görülmeye başlandı. Kendisinden önceki akımlardan hiçbirine benzemeyen, yazma deneyini, hatta romanın olanaksızlığını romanın asıl k**usu haline getiren romanlardır. Yeni roman, yazma eyleminin kendisini sorgulamaya yönelir. Alain Robbe-Grillet, Michel Butor, Claude Sim**, Philippe Soller, Julio Cortazar gibi yazarlar bunu denemişlerdir.

Konu Bakımından
Konusu bakımından roman "tarihsel roman pikaresk roman duygusal roman, gotik roman, ruhbilimsel roman, töre romanı, oluşum romanı" türlerine ayrılır.

Tarihsel Roman
Uzak bir geçmişte yaşanan olayları konu alır. Ama tarihten daha derinlerde yatan insanla ilgili daha evresel bir gerçeği araştırmak amacıyla da yazılmış olabililer. Tarihi romanların örnekleri arasında Walter Scott’un romanlarını, Tolstoy’un Savaş ve Barış’ını, Stendhal’in Parma Manastırı’nı sayabiliriz. Bu türün önemli örnekleri arasında Lesage’nin Gil Blas de Santilane’ın Serüvenleri, Defoe’nun Talihli Metres’i, Thomas Mann’ın Dolandırıcı Felix Krull’un İtirafları’nı sayabiliriz.

Duygusal Roman
İnsanın duygusal yaşamını yüksek ve özenli bir üslupla betimleyen romanlardır. Bazen bu türde yazarın kendi duygularıyla, okurun duygularını sömürmesi ön plana çıkar. Laurence Sterne’in Fransa ve İtalya’da Hissi Seyahat adlı eseri, Rousseau’nun romanları, Madame de La Fayette’in Prenses de Cleves adlı romanı bu türe örnek gösterilebilir.

Gotik Roman
Gotik roman, İngiliz ve Amerikan romancılığına özgü bir türdür. 18. yüzyılın akılcılığına karşı çıkan bir türdür. Karanlık, korkutucu, çılgınlıklarla dolu bir ortamda geçen kanlı, şeytani, büyülü olayları konu alır.Gotik romanın günümüzdeki uzantıları bilimkurgu ve fantastik roman olarak gösterilebilir.