Arama

Psişik Güçler - Tek Mesaj #4

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Kasım 2007       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Ekminezi


Hipnoz veya psikolojik ayrışma halindeki süjede, içinde bulunduğu yaşamındaki ya da geçmiş yaşamlarındaki (enkarnasyonlarındaki) izlenimlerin tekrar canlanması olayına ve bunu sağlayan yönteme verilen addır.

Grekçe "ektos" (dışında, dışta) ve "mnimi" (hafıza) sözcüklerinden türetilen terim, ilk kez Fransız araştırmacı Dr. Pitre tarafından kullanılmıştır. Ekminezi olayında, hipnoz haline giren süjenin, "anıları hatırlaması" değil, eskiden cereyan etmiş olayları "yeniden yaşaması" söz konusudur. Ekminezi deneylerinde, süjenin uyanık haldeyken tam hatırlayamadığı veya tamamen unutmuş olduğu olayları bile tüm ayrıntılarıyla yeniden yaşadığı görülmüştür.
Ekminezi, reenkarnasyonun en önemli kanıtlarından biri olarak kabul edilir. Çeşitli ekminezi deneylerinde, yabancı dil bilmeyen süjelerin yabancı dil konuştukları, hiçbir müzik aletini çalmasını bilmeyen süjelerin de org ve piyano ile klasik müzik yapıtlarını çaldıkları görülmüştür.

Süjelerin geçmiş yaşamları (enkarnasyonları) ve yaşadıkları ev hakkında verdikleri ayrıntılı bilgilerin de, sözü edilen yerlerde yürütülen soruşturmalar ve eski kayıtların incelenmesi sonucunda doğru olduğu anlaşılmıştır.
Hipnoz yoluyla ekminezi üzerinde en fazla çalışmış kişilerden biri olan ABD'li psikolog Helen Wambach, 1088 süje üzerinde yaptığı ekminezi deneylerinin verileri sonucunda, ekminezinin reenkarnasyondan başka bir açıklaması olamayacağı sonucuna varmıştır. Psikolojik ayrışma yoluyla ekminezi yöntemini Dr. Bedri Ruhselman geliştirmiştir.

Ekstaz


Eski sözlüklerde, "ruhun dünyevi realitelerden kurtulduğu, kendinden geçme ve coşkunluk hali" olarak ifade edilen ekstaz, spiritüalist sözlüklerde, "ruh ile beden ilişkisinin belirli bir dereceye kadar gevşediği, dış dünya ile bağlarının kesildiği özel bir hal" olarak tanımlanır. Bir degajman halidir. Ekstaz, parapsikolojiye göre "değişik şuur halleri" nden biridir.

Ekstaz hali, histerik afeksiyonlar, spazmodik hastalıklar, aşırı oruçlar, uzun tefekkürler, bazı bedensel egzersizler sırasında kendiliğinden oluştuğu gibi, manyetizma yoluyla yapay olarak da oluşturulabilir. Manyetik ekstaz, manyetik hipnozun "en yüksek manyetik aşama" denilen halidir.

Ekstaz hali, trans haline çok yakındır. Ekstaz halinde, bedensel hareketsizlik, solunum ve dolaşımın yavaşlaması söz konusudur. Şamanlar, ekstaz tekniğini en iyi uygulayanlar arasında yer alır.

Mistikler, vecd adı da verilen ekstaz hali sırasında ilginç deneyimler yaşadıklarını açıklamışlardır. Bu deneyimlerini, benliğin, hatıraların ve iradenin yok olması, duyular aleminden ayrılma, şaşkınlık, aşk, sevinç ve mutluluk gibi ifadelerle açıklamaya çalışmışlarsa da, yaşadıklarının sözlerle ifade edilemeyeceğini, ancak bizzat yaşanarak anlaşılabileceğini belirtmişlerdir. Bedensiz varlıklardan gelen tesirler, vecd halindeki kişide, genellikle "rüyet" denilen vizyonlar olarak belirirler.

Trans


Kimi parapsikoloji sözlüklerinde, "iradi hareketlerin yokluğuyla ve düşüncenin otomatizma içerisine girmesiyle nitelenen, psikolojik ayrışma hali" ya da "paranormal bir fenomenin ortaya çıktığı veya çıkabileceği, az veya çok derinlikteki bilinçsizlik hali" olarak tanımlanan trans, spiritüalistlere göre, "ruh ve beden ilişkisinin (dolayısı ile perispri ve beden ilişkisinin) gevşemesi ile oluşan özel bir hal" dir ve bilincin kaybolmadığı trans halleri de vardır.

Önceleri yalnızca medyumların içine girdikleri özel bir hal için kullanılan trans terimi, parapsikolojide 'değişik şuur halleri' kapsamındaki bir şuur hali olarak ele alınır. Parapsikolojideki trans hali, alfa dalgalarının sürekliliğinin yokluğu ile karakterize edilir.
Spiritüalizm, parapsikolojinin sağladığı verilerden yararlanmakla birlikte trans fenomeninin maddi yanından çok, manevi yanıyla ilgilenir. Spiritüalizme göre trans ya da medyumnik trans, insanlığın en önemli bilgi araçlarından biridir. İnsan, trans haline girmeden de bedensiz varlıklar aleminden gelen tesirleri çeşitli görünümler altında (rüya, sezgi, ilham, uyanıkken düş görme, vizyon vb.) alırsa da, öte alemden fizik aleme bilgi akışının en verimli yolu, bu gezegen için transtır.

Dünya insanlığı, binlerce yıldır ilahi kaynaktan geldiği kabul edilen bütün bilgileri trans sayesinde almıştır. Trans, kimi koşullarda kendiliğinden oluşabildiği gibi, hipnoz ve psikolojik ayrışma yöntemleri ile yapay olarak da oluşturulabilir. Psikolojik ayrışma yöntemi ile sağlanan trans sayesinde, hipnotik ve manyetik transtaki gibi medyumun bilincini kaybetmesi söz konusu olmadan, bedensiz varlıklardan tebliğ alınabilmektedir.

Uykuda Geleceği Görme


John W. Dunne adlı bir İngiliz, gelecek ile ilgili olayların rüyalarda görülebilmesiyle ilgili araştırmalarıyla tanınmıştır. W. Dunne: "insanlar geleceği görebilme gücüne acaba farkında olmadan sahip midir?" diye sormaktadır. Acaba henüz olmamış fakat ileride olacak bazı olaylar bir an için gözümüzün önünden geçiyor ve biz bunu farketmiyor muyuz?

Geleceği önceden görebilmek meselesi yeni bir konu değildir... Asırlardan beri bazı sıradışı insanların kehanet gücüne sahip olduklarına inanılmıştır. Hatta inanışın da ötesinde, tarih içinde örnekleri de görülmüştür.

W. Dunne'nun hazırlayarak bilim adamlarına sunduğu raporda, rüyalarda gelecekten haber alınabileceğiyle ilgili kanıtları ortaya koymaya çalışmıştır. John W. Dunne, İngiltere'nin ilk askeri uçağının planını çizen dünyaca tanınmış bir uçak mühendisidir.

1928'lerde yayınladığı "Zamanla Bir Tecrübe" adlı eserde, W. Dunne, geleceği görme sahasında yaptığı araştırmalarını açıklamıştır. O yıllarda bilimsel çevrelerden çok miktarda eleştiri almasına rağmen aynı zamanda birçok psikolog ve fizikçi için yeni araştırma sahaları açmıştır.

W. Dunne bir şeyi daha evvel görmüş olmak duygusunun, aynı deneyimin daha önce bir rüyada insanın başından geçmiş olabileceğini iddia etti. Kendisini bu araştırmalara sevkeden, görmüş olduğu bir rüyası olmuştur.
W. Dunne o rüyasında kendisini bir adadaki dağın yamacında görmüştü. Dağın üzerindeki çatlaklardan duman ve buhar sütunları yükseliyordu. Bu manzara karşısında: "Tanrım bütün dağ infilak edecek" diye bağırmaya başlamıştı. Rüyanın daha sonraki bölümünde W. Dunne kendisini başka bir adada bulmuştu. Ölüm tehlikesindeki adalıları taşıyarak gemiler aramakla meşguldü. Kendisine yardım etmeyen Fransızlarla kavga ediyordu.

Bu rüyayı gördüğünde Afrika'nın tenha bir köşesinde bulunuyordu. Oraya gelen gazetelerde şu satırları okudu: "Martinigue'deki yanardağı patlamasında 40.000'den fazla insanın öldüğü tahmin ediliyor..." W. Dunne yazının geri kalan bölümünde patlamanın rüyasında gördüğü şekilde olduğunu okudu. Rüya gerçeğe uygundu... Bu olay üzerine uzun zaman düşünen W. Dunne, seneler sonra ikinci bir rüya gördü...

Bu rüyasında: "Yüksek demir parmaklıklarla çevrili iki tarlanın arasındaki yolda yürümekteydi. Aniden tarlanın birindeki bir at kişnemeye ve hiddetle tepinmeye başladı. Parmaklığa göz atan W. Dunne'nin içi rahatladı. Hayvan bunun üzerinden atlayamazdı. Fakat birkaç dakika sonra arkasında nal sesleri duyarak başını çevirdiğinde, azgın atın arkasından geldiğini gördü."

Ertesi gün mühendis kardeşi ile balığa çıkmıştı. Yolda giderken bir aralık kardeşine: "Şu ata bak" diye haykırdı. Etrafına bakındığında, rüyasında gördüğü yerde atın durduğunu hayretler içinde farketti. Yüksek parmaklığın arkasında da rüyasında olduğu gibi bir at çılgınca tepinmekle meşguldü.
W. Dunne: "Her şey rüyamdaki gibi olacak değil ya... Bu atın parmaklığı aşabileceğini zannetmiyorum" dedi. Fakat daha sözlerini bitirmemişti ki, at, parmaklığın üzerinden atladığı gibi üzerlerine saldırdı. İki kardeş zar zor kaçarak kendilerini kurtarabildiler. Bu olay W. Dunne'i çok etkilemişti. Atın saldırması değil, rüyasının gerçekleşmesi onu oldukça rahatsız etmişti...

W. Dunne bu türden rüyalar görmeye devam etti. Rüyalarda şaşılacak bir şey yoktu... Şaşılacak olan bu rüyaların gerçekleşmekte olduğuydu!... W. Dunne ilk önceleri geleceğe ait olayları görme duyusunun yalnız kendisine ait olduğunu zannediyordu... Ama bu tip olaylarla karşılaşan arkadaşlarım dinledikten sonra, bu olaylarla karşılaşan çok sayıda kişinin bulunduğunu farketti. Bu da onu araştırmaya ve olayın ardındaki gizemi çözebilmek için büyük bir çabaya yöneltti.
İlk araştırmaları, insanın geleceği görmesine engel olan şeyin uykuda bazı şartlar altında ortadan kalkabildiği gerçeğiyle karşılaşmasını sağladı. Fakat herkes bu şekilde geleceği göremiyordu. Kaldı ki birçok kişi uykudan uyandıktan sonra rüyalarım unutuyordu. Bu da ayrı bir sorundu. Belki de birçok kişi gelecekle ilgili bilgiler almakta fakat daha sonra uyanınca bunu unutmaktaydılar...

W. Dunne çalışmalarını sürdürürken rüyalarını unutmamak için kağıdını kalemini yatağın kenarında bulunduruyor ve gördüğü rüyaların tümünü uyandıktan sonra derhal not ediyordu. Tanıdıklarına da, rüyalarını bu şekilde kaydetmelerini söylüyordu.

Oxford Üniversitesi'nin öğrenceleri arasında yapılan bu tip deneyler; şaşırtıcı sonuçlar verdi. Geleceğe ait rüyaların geçmişe ait olanlardan çok daha fazla olduğu ortaya çıktı!...
"Zamanla Bir Tecrübe" adlı eserini bu araştırmalara dayanarak yazdı. W. Dunne daha sonraları, rüyaların geleceği öğrenmek için tek yol olmadığına karar verdi. Çok geçmeden uyanıkken de geleceğe ait bazı kehanetlerde bulunabildiğini keşfetti. Örneğin bazen hiç okumadığı bir kitabı eline alarak bunun içindeki olaylardan bahsedebiliyordu.

W. Dunne gördüğü rüyaların gerçekleşmesinden çok etkileniyordu. Bu olaylar, kendisine görünmeyen bir alemin görünmeyen bazı prensiplerini görünür kılıyordu. Ve sonunda insanın içinde büyük bir sırrın saklı olduğu gerçeğini kabul etti. Yaşamı boyunca çok sayıda insanın haberci rüyaları ile ilgili geniş bir araştırma yapan W. Dunne, özellikle kendisine anlatılan rüyaların içlerinden birkaç tanesini hiç ama hiç unutamadığını ifade etmiştir...
Son düzenleyen Safi; 12 Kasım 2017 22:51