Arama


Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
26 Kasım 2007       Mesaj #1
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi

Bilinçaltı


Bilinçaltı sizce nedir? Üstü açılmamış, ürkütücü anı ve duyumların gizlendiği esrarengiz bir zihinsel mağara mı? Yoksa sadece, zihnin fonksiyonel bölümlerinden biri olarak sizin bir parçanız mı?
Kesinlikle ikincisi! Bilinç ve bilinçaltı işlevsel tanımlar olarak beynin herhangi bir anatomik parçasına tekabül etmez. Birbirinden farklı ve tamamlayan görevlerine göre özelleşmiş yeteneklere sahiptir.

Bilinç

; Bilişsel (kavrama) , mantıksal, karar verme fonksiyonlarını görür. Duyusal girdileri analiz eder. Düşünür, muhakeme eder, eleştirir, değerlendirir. Fikir ve/veya telkinleri yargılar, kabul eder veya reddeder. Mantık süreçleri egemendir.

Bilinçaltı

; Beyninizin farkında olmadığınız yanıdır. Bütün istemsiz vücut fonksiyonlarını kontrol eder. Bir anlamda otomatik pilottur. Hafıza deposudur. Deneyimlerinizi hatıralar şeklinde depolar. Zihninizin daha derin olan bu kısmı aynı zamanda heyecanlarınız , fikirleriniz , sezgileriniz , davranışlarınız , kendiniz hakkındaki imajınız ve alışkanlıklarınızdan da sorumludur. Bilinçaltı zihin telkin ve imgeleme yoluyla iknaya riayetkardır. Bilinçli zihnin aksine sorgulamadan önerileni kabul eder. Tekrarları olumlama olarak kabul eder. Pekiştirir. Otomatik davranışlar, alışkanlıklar da hafızada kayıtlı bilgiler arasındadır. Bilinçaltının vazifesi yaşamın idamesi ve mutluluğun sağlanmasıdır. Şuuraltı zihin “kanıtlarla ne ikna edilebilir ne de kandırılabilir. Fikirlere ve imajlara karşılık verir.

Bilinçli zihin çoğu kez dış dünyadan gelen verileri süzerek işleme tabii tutar. Sözgelimi tanıdık bir yolda giderken yol boyunca gördüğünüz her şeye dikkat etmeyip hatırlamayabilirsiniz. Kitap okurken ya da televizyon seyrederken dalıp size seslenildiğini fark etmediğiniz durumlarda olduğu gibi ...
Bilinç aynı anda 5±2 işi yapabilir. Daha fazla görev yüklendiğinde kilitlenir. Bu yüzden dikkatimizi yönlendirmediğimiz, bizi o anda ilgilendirmeyen bir çok veri bu filtreden süzülür. Beş duyumuzun karşılaştığı çok sayıda duyum, algılanmadan bilinçaltı hafıza deposuna geçebilir.
Gereksiz bilgiyi geçirmeyen beyin filtresi

Uzun otomobil yolculuğu yaptıysanız gün boyunca araba radyonuzun sadece yerel istasyonları aldığını , karanlık bastırınca çok daha uzak radyo istasyonlarının çekebildiğini fark etmişsinizdir. Gündüz mevcut olan parazitler kaybolmuştur. Güneş bizatihi bu elektromanyetik parazitlerin başında gelir. Hipnozda olan da buna benzer. Dış uyaranlara giriş kapatılır, içsel algıya odaklanılır.

Zihinsel kimlik %10 bilinç, %90 bilinçaltından oluşur. Bir aysberge benzetilebilir
Bilinç
  • Duyusal girişi analiz eder, değerlendirir.
  • Bilgiyi seri halinde işler, aynı anda genelde bir tek bilgi işlenir.
  • Kısa süreli hafızadan sorumlu
  • İradenin yeri
  • Espri, alay ve inkarı anlar
  • Yavaş ve belirsiz
  • Yeni şeyler deneme ve öğrenmeye heveslidir
  • Geçmiş –şu an- gelecek
  • Mantıkçı, muhakeme yeteneği ve akılcı karar vermeyi sağlar
  • Farkındalık
  • Dinlenmelidir
Bilinçaltı
  • Eleştirip yargılamadan hareket eder, kabul eder veya reddeder.
  • Bir çok görevi aynı anda yapabilir. Tüm vücut fonksiyonlarını yürütür.
  • Uzun süreli hafıza
  • Alışkanlıkların yeri
  • Kelimesi kelimesine anlar. İma, espri, inkar, istihzayı anlamaz.
  • Çabuk ve kesindir
  • Tekrarla öğrenir
  • Kendini koruma mekanizmasına sahiptir
  • Tek zamanlı çalışır. “Şimdi” vardır.
  • Duyguların yeridir.
  • 24 saat iş başındadır.
Literatürde mantıklı bir açıklaması olmaksızın, bilinçaltı bir dürtü ile fiziksel ya da psikolojik semptomların oluşturulması ya da uydurulmasına ve hasta rolü oynanmasına "yapay bozukluk" adı verilmektedir.

(1) Yapay bozukluk psişik veya organik semptomlarla ortaya çıkabilir. Organik bulgular gösteren alt grubu Munchausen Sendromu olarak tanımlanmaktadır.
(2) İnsan eli duyu ve motor fonksiyonların yanısıra, kişinin kendini ifadesine önemli katkılarda bulunan ve psikosomatik reaksiyonlardan oldukça fazla etkilenen bir organdır. Herhangi bir nedene bağlanamayan kronik ağrı, iyileşmeyen yaralar, dirençli ödem, atipik postür ve kontraktür gibi elde fonksiyon kaybına neden olan klinik tablolardan psikolojik bir rahatsızlık sorumlu olabilir.
(3) 1978'de Wallace ve Fitzmorris sık karşılaşılan ancak, herhangi bir sınıfa sokulamayan böyle belirtiler gösteren bir grup hastayı SHAFT sendromu olarak tanımlamıştır. SHAFT kelimesi sırasıyla "üzüntülü, kızgın, sıkıntılı, usandırıcı, inatçı" kelimelerinin İngilizce karşılıkları olan "sad, hostile, anxious, frustrated, tenacious" kelimelerinin baş harflerinden oluşturulmuştur.
(4) Bundan 2 yıl sonra Simmons ve Vasile ellerini yumruk şeklinde sıkıca tutarak kendine zarar veren 5 olgu tanımlamış ve bunlara Yumruk El Sendromu (YES-The clenched fist syndrome) adını vermişlerdir.
(5) Daha sonra Graham, SHAFT sendromlu hastaların sert yüzeylere yumruk atarak, ellerini uygunsuz bir postürde tutarak, kesici aletler kullanarak ya da doktoru gereksiz bir cerrahi girişime zorlayarak kendilerine zarar verdiklerini rapor etmiştir. Graham YES’nu, SHAFT Sendromunun içinde ellerini uygunsuz postürde tutan hastaların oluşturduğu bir alt grup olarak tanımlamıştır. (3,6) Grunert ise üst ekstremitedeki yapay bozuklukları self-mutilasyon, inatçı ödem ve anormal postür olmak üzere üç gruba ayırmıştır.( Konu ile ilgili son yayınlarda YES’da sadece fleksiyon postürü değil, atipik ekstansiyon postürünün de olabileceği ve YES’nun yanlış bir tanımlama olduğu vurgulanmaktadır.
Son düzenleyen perlina; 27 Ocak 2017 19:02