Arama

Ağıt Nedir? - Tek Mesaj #1

KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
1 Aralık 2007       Mesaj #1
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
Ağıt, Bir ölünün ya da acı bir olayın ardından söylenen ezgili şiirlere ağıt denir. Anadolu'da çok yaygın olan ağıt geleneğinin kökleri Orta Asya'ya kadar uzanır. Türkler ölülerinin ardından yuğ adını verdikleri tören­ler düzenler ve bugünkü ağıtların ilk örnekleri sayılan sagu'laı söylerlerdi. Bilinen en eski sagu, İÖ 7. yüzyılda yaşamış Türk Hakanı Alp Er Tunga'nın ölümü üzerinedir.

Anadolu'da, ölünün ardından düzenlenen yas törenlerinde genellikle kadınlar ağıt söy­ler. Ağıt söylemenin ya da yaygın terimiyle ağıt yakmanın bölgeden bölgeye değişen belli gelenek ve görenekleri vardır. Örneğin Çukurova'daki ağıt törenlerinde kadınlar sı­rayla ağıt yakarlar. Ağıt söyleyecek olan kadının önüne ölünün çamaşır bohçası konur. Ağıtçı bohçadan çıkardığı bir çamaşırı ağıt boyunca elinde tutar ve ağıtı bittikten sonra bohçayı yandaki ağıtçının önüne bırakır.

Belli bir şiir düzenine uygun olan ağıtlar dilden dile dolaşarak yaygınlaşır. Yüzyıllar boyu söylenerek, zengin bir sözlü edebiyat geleneği yaratacak kadar çok sayıda ağıt örneği günümüze ulaşmıştır. Ağıtta ölen kişi­nin yaşamından, anılarından, yiğitliğinden ve cömertliğinden söz edilir:
Odasında terzi işler Küheylanı yeri dişler Ünü büyük Kozanoğlum Kürk giydirip at bağışlar. (Kozanoğlu Ağıtı)
Gelinin baba evinden ayrılmasını, deprem, kıtlık, sel baskını gibi doğa felaketlerini ya da savaşın acılarını ve yıkımlarını konu alan ağıtlar da vardır. Bu ağıtlarda ölenlerin kişiliğinden çok geride kalanların acılan ve felaketler karşısındaki çaresiz başkaldırıları dile gelir. I. Dünya Savaşında Sarıkamış'ta binlerce askerin donarak ölmesini anlatan "Sarıkamış Ağıtı" bu türe örnektir:
Çadırlar dağa kuruldu Hücum borusu çalındı Bir Sarıkamış uğruna Doksan bin fidan kırıldı.
Türk halk edebiyatında ağıtlar, genellikle önceden hazırlanrnaksızın (doğaçlama) söyle­nen ve ozanı bilinmeyen (anonim) sözlü şiirlerdir. Bununla birlikte edebiyatımızda ozanı belli olan ve bir ezgi eşliğinde doğaçla­ma söylenmeyen yazılı ağıtlar da vardır. Recaizade Mahmud Ekrem'in, oğlu Nijad'ın ölümü üzerine yazdığı şiir bu tür bir ağıttır:
Bu ayrılık bana yaman geldi pek Ruhum hasta, kırık kolum kanadım Ya gel bana, ya oraya beni çek Gözüm nuru oğulcuğum, Nijad'ım.
Ağıtlar genellikle dörder dizelik, sekizli ya da on birli hece düzeniyle söylenir. Mani, türkü, koşma, semai gibi şiir türlerinin biçim ve söyleyiş özelliklerini yansıtan ağıtların Divan edebiyatındaki karşılığı mersiye denen şiir türüdür.

Batı edebiyatında ağıt yazılı edebiyat ürünleri arasındadır. Eski Yunan ve Roma çağında belirli nazım kalıplarıyla, ama he­men her konuda ağıt yazılabiliyordu. Batıda ağıtın, ölenin ardından söylenen bir yas şiirine dönüşmesi 15. ve 16. yüzyıllardaki Rönesans Çağı'na rastlar.


Kaynak: MsXLabs.org &Temel Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen KisukE UraharA; 4 Kasım 2008 18:30
Gerçekçi ol imkansızı iste...