Arama


GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
6 Nisan 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi

fabl

Ad:  fabl.jpg
Gösterim: 5488
Boyut:  76.8 KB

insanların ahmaklık ve zayıflıklarını gözler önüne sermek amacıyla anlatılan, kahramanları genellikle insan gibi davranan ve konuşan hayvanlar olan alegorik masal. Fablda anlatılan öykü bir ahlak dersini içerir ve bu ders çoğu zaman öykünün sonunda açıkça dile getirilir.

Fablın kökeni çok eskiye uzanır. Eski Hint ve eski Akdeniz kültürlerinde birbirlerinden bağımsız olarak bu tür masallara rastlanır. Batı’da fabl geleneği Aisopos’la (İÖ 6. yy) başlatılırsa da Eski Yunanlı şair Hesiodos (İÖ 8. yy) atmaca ile bülbül fablını anlatmıştır. Ayrıca İÖ 7. yüzyılın savaşçı şairi Arkhilokhos’un benzer masallarına ait parçalar günümüze ulaşmıştır. Aisopos masallarının keşfedildiği yüzyılda türün adı Aisopos adıyla özdeşleştirilmiş, bu masalların halkın ortak ürününden çok bir yazarın ürünü olduğu düşünülmüştür.

Çağdaş derlemelerde yayımlanmış 200 kadar “Aisopos” fablı vardır, ama bunların yazarlarını ya da ilk biçimlerini bulmak olanaksızdır. Phaleronlu retorikçi Demetrios İÖ 4. yüzyılda bir Aisopos derlemesi hazırladığında, Aisopos çoktan bir efsaneye dönüşmüştü. Fablın manzum biçimleri ise daha sonra ve zamanla gelişti. Roma imparatoru Augustus’un sarayında azatlı bir köle olan şair Phaedrus manzum Latince fabllardan oluşan kitabında, kendi fabllarının yanı sıra inceden inceye işleyerek yeni bir biçim kazandırdığı eskinin sevilen fabllarına da yer verdi. IS 2. yüzyılda Babrios da hazırladığı derlemeye Eski Yunan fabllarını aldı. Aisopos tarzını geliştiren klasik yazar ve şairler arasında Romalı şair Horatius, Eski Yunanlı yaşamöyküsü yazan Plutarkhos ve büyük yergici Samosatalı Lukianos sayılabilir.

Çeşitli alegori türleri gibi fabl da ortaçağda serpilip gelişti. 12. yüzyıl sonuna doğru Marie de France, hayvan fablları ile Yunan ve Roma’nın önde gelenlerine ilişkin öykülerden oluşan 100’ü aşkın masalı derledi. Bir başka derlemede ise Christine de,'Pisan’ m Othea metni resimlemeleri öykülerin anlaşılmasını kolaylaştırıyor ve en sondaki ahlak öğüdünü güçlendiriyordu. Ortaçağda fablın yanı sıra bir hayvanın, bazen de bir bitki ya da taşın belirli özelliklerini betimleyen öykülerden oluşan bir edebiyat türü gelişti. Hıristiyan alegorileri yoluyla ahlak dersi, din eğitimi ve öğüt veren, genellikle de resimli olan bu kitaplar, 2. yüzyılın ortalarına doğru bilinmeyen bir yazar tarafından derlenen Physiologos adlı metne dayanır. Ortaçağ başlarında Avrupa’da yaygınlıkla okunan Physiologos çeviri ve uyarlamaları fablın gelişimini etkiledi.

Fabl zamanla gelişerek birçok hayvan öyküsünden oluşan, toplumu yeren, kahraman, kötü karakter ve kurban tiplerine yer veren daha uzun bir türü doğurdu. Destanı andıran ve destanın görkemli havasını alaya alan bu popüler tür, hayvan destanı olarak adlandırılır. Tek tek olaylar fabllardan alınmış olsa da, hayvan destanları fabllardan yalnızca uzunluklarıyla değil, ahlak dersini öne çıkarmayışlanyla da ayrılır. Avrupa’daki ilk örnekleri Latince olmakla birlikte, ortaçağ sonlarında Fransızca, Almanca ve Felemenkçe hayvan destanlarına rastlanır. Bunların en ünlüsü, kurnaz insanı simgeleyen Tilki Renart’ın kahramanı olduğu, birbiriyle bağlantılı yergili öykülerden oluşan Roman de Renart'dır.

Bu derlemede yer alan Tilki Renart ile Horoz Chantecler masalının daha sonra Alman, Felemenk ve İngiliz uyarlamaları ortaya çıktı. Örneğin, Geoffrey Chaucer Canterbury Tales'deki (Canteroury Öyküleri) “Nun’s Priest’s Tale”de bu masalı temel aldı. Rönesans şairi Edmund Spenser da 1591’de yayımlanan “Mother Hubberd’s Tale”de (Hubberd Ana’nın Öyküsü) bu hayvan masallarından yararlandı. Spenser bu yapıtında, sarayı ziyaret edip buradaki yaşamın taşradakin- den daha iyi olmadığını fark eden bir tilki ile maymunun öyküsüne yer verdi. John Dryden The Hind and the Panther (1687; Geyik ile Panter) adlı şiirinde hayvan destanlarından daha bilge ve ciddi bir yaklaşımla yararlandı; bu masalları ilahiyat tartışmasının alegorik çerçevesi olarak kullandı. Bernard de Mandeville Fable of the Bees'de (1714; Anların Masalı) öteden beri kullanılan arılar krallığı eğretilemesiyle insanların açgözlülüklerinin toplumsal düzeyde ortaya çıkardığı yararı göstermeye çalıştı. Joel Chandler Harris’in Uncle Remus: His Songs and His Sayings (1880; Remus Amca: Şarkıları ve Deyişleri) adlı yapıtındaki birçok olayın esin kaynağı Afrikalı kölelerle birlikte Amerika’ya ulaşan hayvan masallarıydı. George Orwell’in karşı-ütopyacı yergisi Animal Farm da (1945; Hayvan Çiftliği, 1954) çağdaş bir hayvan masalı uyarlamasıdır.

Hayvan destanlarından genellikle daha kısa olan fabl ise doruğuna 17. yüzyılda Fransa’da XIV. Louis’nin sarayında, özellikle Jean de La Fontaine’in yapıtlarında ulaştı. Türkçede birçok bölümü La Fontaine’in Masalları (1948), La Fontaine den Seçmeler (1983) ve daha birçok başka kitapta yayımlanan La Fontaine’in Fables'ının (1668, 1678-79, 1692-94) 1668 tarihli ilk bölümü Aisopos tarzındaydı. Sonrakilerde ise saray, saraydaki bürokratlar, kilise, gelişmekte olan burjuvazi ve kuşkusuz bütün insanlar yeriliyordu. La Fontaine temelde insanın kendini beğenmişliğini ele aldı. La Fontaine ile birlikte fabl türü bütün Avrupa’da bir canlanma yaşadı; romantizm döneminde Rusya’da İvan Andreyeviç Krilov La Fontaine’i izleyerek türün güzel örneklerini verdi.
19. yüzyılda çocuk edebiyatının gelişmesi fablın da yeni bir okur kitlesi bulmasına yol açtı. Lewis Carroll, Kenneth Grahame, Rudyard Kipling, Hilaire Belloc, Joel Chandler Harris, Beatrix Potter ve temelde çocuklar için yazmamış olsalar da, Hans Christian Andersen, Oscar Wilde, Antoine Saint-Exupery, J. R. R. Tolkien ve James Thurber gibi tanınmış yazarlar bu türde ürün verdi.

Hindistan’da Batı’daki fabl türünün benzeri olan sözlü hayvan masalları geleneği İÖ 5. yüzyıla değin uzanır. Pançatantra, Sanskrit dilinde bir hayvan masalları derlemesidir ve masaldaki kral aslana danışmanlık eden iki çakalın adıyla Kelile ve Dimne olarak bilinen, 8. yüzyıldan kalma Arapça çevirisiyle günümüze ulaştı. Birçok dile çevrilen bu masalların İbranice çevirisini 13. yüzyılda Capualı Johannes Latinceye uyarladı.

Çin’de hayvanları insanlar gibi davranıp düşünürken göstermek geleneklere aykırı düştüğünden hayvan masalları tam anlamıyla gelişemedi. Gene de 4-6. yüzyıl arasında Çinli Budacılar, dinsel öğretilerin daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla Hindistan’ da ortaya çıkmış Budacı hayvan masallarını uyarladılar.

Japonya’da Kociki (Eski Konular Derlemesi) ve Nihon şoki (Japon Vakayinameleri) gibi 8. yüzyıla ait tarih kitapları fabl türü masallarla doludur. Bunların çoğunda küçük ama zeki hayvanlar, büyük ve aptal olanları alteder. Japonya’da bu tür Kama- kura döneminde (1192-1333) doruğuna ulaştı. 16. yüzyılda Cizvit misyonerlerin Japonya’ya tanıttığı Aisopos fablları ise etkisini çağdaş dönemlere değin sürdürdü.

fabliau


ortaçağ Fransız edebiyatına özgü öykülü şiir. Eğlendirmeyi amaçlayan bu şiirler, canlı ayrıntıları ve gerçekçi gözlemleriyle dikkat çeker. Günümüze 150 kadar fabliau ulaşmıştır. Bunların çoğu basit şakalara ya da cinasa dayanır. Bazı şiirlerde ise kişinin içine düştüğü acıklı durumla alay edilir. Örneğin, adamın biri boğulmak üzereyken kendisine uzatılan bir kayıkçı kancasıyla kurtarılır, ama bu arada kanca adamın gözüne batar ve adam kör olur. Fabliau'ların çoğu erotiktir; verdikleri keyif, çoğu zaman ya edebe aykırı ya da açıktan açığa müstehcen durum ve serüvenlere dayanır. Boynuzlanmış koca ile karısı, becerikli ya da beceriksiz âşık ve ahlaksız papaz, çoğu şiirde rastlanan karakterlerdir. Aldatma teması sıkça işlenir; genellikle de aldatanın aldatılan durumuna düşmesi anlatılır.

Önceleri fabliau türünün burjuvazinin ve sıradan halkın edebiyatını temsil ettiği görüşü yaygındı. Ama bu görüş doğru görünmemektedir, çünkü fabliau'larda temel bir öğe olarak karşımıza çıkan bürleskin (ya da alay ve parodinin) anlaşılabilmesi saray çevresi, aşkı ve töresi hakkında epeyce bilgiyi gerektirmektedir. Ayrıca bu şiirlerde, kendilerinden daha üstün olanlara özenen alt tabakadan insanları küçük görme eğilimi görülür.

Fabliau'larda işlenen bazı konular, başka ülke ve zamanlarla koşutluk içinde olabilir. Olay örgülerinin çoğu halk masallarından ve öykülerinden alınmadır. Bazıları Eski Yunan ve Roma yapıtlarıyla yakınlık içindedir, küçük bir bölümü de Doğu kaynaklarından alınmadır. Öte yandan bu şiirlerde anlatılan öykülerin çoğu öylesine basittir ki, bunlar herhangi bir kaynaktan alınmadan kendiliğinden ortaya çıkmış da olabilir. Bilinen ilk fabliau olan Richeut yaklaşık 1175’ten kalmadır. Ama türün yaygın olduğu dönem, 13. yüzyıl ve 14. yüzyılın ilk yarısıdır. Fabliau'larm uzunluğu genellikle 200-400 dize arasında değişir, ama 20 dizeden az, 1.300 dizeden fazla olan örneklere de rastlanır. Fabliau yazarları arasında, Philippe de Beaumanoir gibi amatör şairlerin yanı sıra, Jehan Bodel ve Rutebeuf gibi profesyonel şairler de vardı. Öteki ülkelerin edebiyatlarında da fabliau'yu andıran manzum öykülere rastlanır. Örneğin Chaucer’ın “Reeve’s Tale”i (Taşra Memurunun Öyküsü) ünlü bir fabliau'dan esinlenmiştir. Aynı yazarın Canterbury Tales'de (Canterbury Öyküleri) yer alan öteki komik öykülerinin bazıları da fabliau'lardan alınmış olabilir.

kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 2 Ağustos 2016 01:18