Arama

Kösem Sultan

Güncelleme: 22 Ağustos 2014 Gösterim: 5.816 Cevap: 3
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
23 Mayıs 2012       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Kösem Sultan
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar
Osmanlı tarihinin ünlü ve nüfuzlu kadınlarından olan Kösem Sultan, 1590 yılında doğdu. Sultan Birinci Ahmed'in eşi, Sultan Dödüncü Murad'ın annesidir. Bosna beylerbeyi tarafından İstanbul'a kızlarağası olarak gönderilmiş, on beş yaşındayken Sultan Birinci Ahmed'e haseki olmuş, keskin zekasıyla padişahı etkisi altına almış ve bütün saraya nüfuzunu kabul ettirmiştir. Genç yaşında dul kalınca, tahta geçen kaynı Sultan Birinci Mustafa ve daha sonra da Sultan İkinci Osman zamanında devlet işlerine çok fazla karıştığı için eski saraya gönderilmiş, ancak oğullarından Sultan Dördüncü Murad'ın ilk saltanat yıllarında yeniden devlet yönetimini etkilemeye başlamıştır.
Sultan Murad büyüyüp yetiştikten sonra annesinin faaliyetlerini engellemişse de, genç yaşta ölümü üzerine Kösem sultan yeniden etkin hale gelmiştir. Torunu Sultan Dördüncü Mehmed zamanında Kösem Sultan, nüfuzu korumakla birlikte, gelini, padişahın annesi Turhan Sultan, Kösem Sultana karşı çıkmış ve bir gece dairesi basılarak boğdurulmuştur (1651).
Haseki Mâh-Peyker Kösem Valide Sultan
Ad:  200px-Kosem-sultan.jpg
Gösterim: 853
Boyut:  19.7 KB
  • Doğum: Anastasya, 1590, Bosna-Hersek, Osmanlı Devleti
  • Ölüm: 2 Eylül 1651, İstanbul, Osmanlı Devleti
  • Mezarı: I. Ahmet Türbesi, Sultan Ahmet Camii, İstanbul
  • Din: İslam
  • Ailesi:
    • Torunu:Sultan IV. Mehmed
    • Eşi: Sultan I. Ahmet Çocukları:
    • Oğulları: Sultan IV. Murat, Süleyman, Sultan I. İbrahim, Kasım;
    • Kızları: Ayşe Sultan
Mâh-Peyker Kösem (d. 1590 - ö. 2 Eylül 1651), Osmanlı devlet yönetiminde etkin bir rol oynamış Valide Sultan. Osmanlı padişahı I. Ahmed'in eşi olup, padişah IV. Murad ve I. İbrahim'in annesidir. Osmanlı tarihinin en güçlü kadın sultanlarındandır.
Osmanlı tarihinin etkili kadınlarından olan Kösem Sultan, 1590 yılında Yunanistan'da Anastasya adıyla doğdu. Bosna Beylerbeyi tarafından İstanbul'a kızlarağasına gönderildi. 15 yaşındayken Sultan I. Ahmet'e haseki oldu. Keskin zekasıyla padişahı etkisi altına aldı ve bütün saraya nüfuzunu kabul ettirdi. Kösem Sultan'ın Murad, Süleyman, İbrahim ve Kasım ve Ayşe adlarında

dört oğlu ve bir kızı oldu.
Kocası ölünce önce tahta geçen kocasının kardeşi Sultan I. Mustafa ve daha sonra da kocasının başka bir kadından olma oğlu Sultan II. Osman zamanında devlet işlerinde etkinliği arttı. Fakat II. Osman yaşı çok genç olmakla birlikte Kösem Sultan'ın devlet işlerine çok karışmasından rahatsız oldu ve muhtemelen annesi Valide Sultan Mahfiruz Hadice Sultan'ın da etkisiyle onu eski saraya gönderdi. Genç Osman'ın tahtan indirilmesi ve tekrar yerine geçen I. Mustafa'nın da tekrar tahttan indirilmesi üzerine tahta nihayet Kösem Sultan'ın kendi oğlu IV. Murat çıktı. IV. Murat tahta çıktığında sadece 11 yaşındaydı ve Kösem Sultan artık oğlu adına devleti büyük ölçüde yönetmeye başladı.
Osmanlı Devleti Padişahları olan Mâh-Peyker Kösem Sultan'ın oğulları.
Ad:  150px-IV._Murat.jpg
Gösterim: 739
Boyut:  10.3 KBAd:  150px-Ibrahim_I.jpg
Gösterim: 787
Boyut:  13.9 KB

Solda: IV. Murad (1612–1640) Sağda: İbrahim (1615–1648)
Zamanla Sultan IV. Murat olgunlaşarak annesinin faaliyetlerini bir ölçüde engellemeye başlamışsa da genç yaşta ölümü üzerine tahta Kösem Sultan'ın diğer oğlu İbrahim çıktı ve Kösem Sultan'ın nüfuzu tekrar arttı. İbrahim tahta çıktığında Osmanlı Hanedanı büyük bir krizle karşılaştı. İbrahim hanedanın tek erkek varisi durumundaydı ve acil bir şekilde hanedanın devamını sağlama zorunluğu vardı. Oysa I. İbrahim bir ölçüde dengesiz görünüyor ve kadınlarla olan ilişkilere ilgi duymuyordu. Osmanlı hanedanının devamını sağlama görevi büyük ölçüde Kösem Sultan'a düştü. Oğlunu tedavi amacıyla ülkenin her yanından üfürükçüler getirtti. Bu üfürükçülerin en ünlüsü Cinci Hoca lakabıyla tanınan Safranbolulu Karabaşzade Hüseyin Efendi'ydi. Nihayet İbrahim'in tahta çıkmasından 2 yıl sonra şehzade Mehmet doğdu.
Kösem Sultan buna karşılık olarak Hüseyin Efendi'ye Safranbolu'da, daha sonra Cinci Hanı olarak anılacak hanın yapım masraflarını karşılayacak para verdirmiştir. En nihayetinde hanedanın devamı sağlanmış oldu. Hatta Cinci Hoca o kadar güçlendi ki Cinci Hoca'nın öldürülmesinden sonra hazineye aktarılan paralar askere cülus olarak dağıtıldı ve bu paralar halk arasında 'Cinci Hoca akçesi' diye anılır oldu.
I. İbrahim, İstanbul'da patlak veren bir isyan sonucunda öldürüldükten sonra yerine Kösem Sultan'ın torunu 6 yaşındaki Sultan IV. Mehmet geçti. Önceleri Kösem Sultan'ın nüfuzu devam etti, ama bir süre sonra Kösem Sultan'a rakip olan bir başka kadın ortaya çıktı. IV. Mehmet'in annesi Turhan Sultan'la Kösem Sultan arasında kıyasıya bir rekabet başladı. Bu rekabet 3 yıl sürdü ve Kösem Sultan'ın bir gece, dairesinde basılarak boğdurulmasıyla noktalandı. Bu olaydan sonra Köprülü ailesinden sadrazamlar iş başına geldi ve Valide Sultanların (padişahların anneleri) devlet siyasetindeki etkileri sona erdi. Kösem Sultan'ın cenazesi Sultan Ahmet Camii'ndeki I. Ahmet türbesine gömüldü.


Derlemedir.

Biyografi Konusu: Kösem Sultan nereli hayatı kimdir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
27 Aralık 2012       Mesaj #2
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
KÖSEM SULTAN
Osmanlı’da Bir Kadın Sultan

Sponsorlu Bağlantılar

Osmanlı tarihinin en ilginç portrelerinden biridir ve hiç şüphesiz Harem’de kadın hâkimiyetinin sembolü haline getirilmiştir. Kösem’in uzun hayatı ve iktidarı tarihçi Ahmet Refik’in “Kadınlar Saltanatı’ adlı çok okunan ve vakayinamelere dayanan çekici üsluplu kitabından sonra Osmanlı tarihçiliği için bir genelleme haline getirilmiştir. Yazılan diğer eserlere kimse fazla dikkat etmemektedir. Kösem Sultan’ın nerede doğduğu ve hangi aileden geldiği tartışılıyor. Hanedanda mavi kanlı prenseslerin gelin gelme âdeti terk edildiğinden beri bu bir ortak yöndür. Padişahı cezbeden genç ve zeki kızların köken kayıtları titizlikle tutulmuş değildir, doğrusu kimse de fazla ilgilenmez. Hürrem için Galiçyalı papaz kızı deniyor. Başka iddia da ileri sürülebilir.

Asıl olan bu gelen zeki ve güzel kızın Harem’de alacağı eğitim, Müslümanlığı benimsemesi ve Türk dilini kullanmasıdır. Türkçe öğrenemeyen bir kadının ne valide sultanı ne de oğlu padişahı etkilemesi mümkün değildir. Kaldı ki Osmanlı hareminde okuma-yazma düzeyi fevkalade yüksektir. Çok kabiliyetsizlerin dışında göze batan ve padişahın etrafında olanların veya dışarıda iyi adaylarla evlendirilenlerin (çırak edilenlerin) ümmi olmamaları düşünülemez.

Kösem Sultan’ın da Bosnalı olduğu veya Yunan adalarından geldiği söylenir. Tam olarak belli değildir; alımlı ve zeki olduğu açık. Adeta çocuk padişah denecek buluğ çağındaki I. Ahmed’i etkiledi. Kendisi de çok gençti.

I. Ahmed Osmanlı tarihinin tasavvuf ve din kültürüne hakkıyla sahip padişahlarındandır. Yaşından beklenilmeyecek ölçüde devlet işlerine aklı eren, bilge bir kişilikti. Kösem böyle bir genci etkileyebilmiştir. İkisinin aşkını Tarihçi Reşad Ekrem’den başka tasvir edecek bir kalem çıkmadı. Çiftin tasavvufla olan yakın ilgileri; o dönemin meşhur mutasavvıfı, dergahı bugünkü gibi Üsküdar’da bulunan Şeyh Aziz Mahmud Hüdai’nin feyz ve irşadına yönelmelerini sağladı. İstanbul’un ilginç bir dönemiydi, genç padişah Sultanahmet Camii’ni yaptırdı. Tatlı yıllar çabuk bitti; genç padişahın ölümüyle evvela hakikaten deli olan I. Mustafa, ardından tarihimizin talihsiz reformatörü II. Osman’ın (Genç) taht yılları boyunca genç dul Kösem Mahpeyker Bayezid’deki eski saraya kapandı, daha doğrusu kapatıldı.

Kanlı bir isyan ve ardından 1. Mustafa’nın ikinci kere hal’ edilmesiyle Kösem’in oğlu Murad tahta çıktı. Padişah güçlü kuvvetliydi, zekiydi, yetenekliydi ama çocuktu. Kösem ise henüz 30’unda bir valide sultan olarak Topkapı Sarayı’na avdet etti. Sıkıntılı yıllarında muhtemelen bir daha eski saraya dönmemeye yemin etmişti. Üç kıtadaki devletin her köşesinde anarşi ve isyan vardı. Merkez bürokrasisi ise askeri kanatla birlikte çıkar gruplarına ayrılmıştı. Kösem yapabileceğinin en doğrusunu yaptı, askeri elde tuttu.

Genç padişah ise yeniçerilerin ayaklanmalarında bizar olmuştu. Hele bu ayaklanmalar sırasında en sevdiği devlet adamları ve nedimleri onlar tarafından paralanmıştı. 20 yaşına erince birden aslan kesildi. Yarattığı terör herkesi sindirdi. Bu terör havası içinde Anadolu isyanları bastırıldı, İranlıların eline düşen Bağdat ve Irak kıtası yeniden fethedildi, gene onların elinde olan Revan yani Ermenistan da imparatorluğa katıldı. Genç mareşal 28 yaşında ölene kadar bir köşeye iteledi ve devlet işlerine karıştırtmadı.

Kösem iktidarın adına varmıştı, daha doğrusu iktidarsız yaşayamayacağını anlamıştı, oğlu Sultan İbrahim’in Harem’e kapanması işine geldi ama deli denen padişah hiç de deli değildi; bir müddet sonra bazı devlet adamlarının telkiniyle Kösem gene geri plana itildi ve nihayet İbrahim’in hal’ edilmesi sırasında en meşum rolü oynadı. Onu hapsettikleri hücrenin kapısına vurulan kilide kurşun akıttırdı, bir daha açılmasın diye. Dahası katline fetva verilişini seyretti.

Bu idama kadar olaylar nasıl gelişti? Değerlendirmesini yapmak çok zor. Kösem Sultan’ı yargılayanlar sadece sıradan insanlar veya tarihçiler değildir, onun soyundan yürüyen hanedanın üyeleri de vardır. Oysa bu gibi olayları değerlendirmek ve nedenini aramak bir cemiyeti ve zamanı kaleme almak için kaçınılmazdır.

O Ölünce İstanbul’da 10 Bin Kişi Aç Kaldı
Kösem, torunu IV. Mehmed’in çocuk yaşta padişah olması üzerine bu sefer büyük valide unvanını aldı. Kendini tehlikede gördü, çocuk padişaha karşı tertiplenen iki suikast teşebbüsünde de parmağı olduğu söylendi ve bir saray ayaklanmasında boğuldu. Tarihte ilk defa olarak bizzat Harem’in içine kadar giren bir zülüflü Baltacı Kuşçu Mehmet onu bir yüklük dolabında bulup kement ile boğmuştu.

İktidar artık Hatice Terhan Sultan’ındı. Terhan Sultan saray hayatındaki köşesine çekileceği, Eminönü’ndeki Yeni Camii gibi hayır eserlerini yaptıracağı bir dönemin özlemiyle birkaç sadrazamı denedikten sonra Köprülü Mehmet Paşa’yı buldu. Paşa okuma yazma bilmezdi, yeniçerilikten gelmeydi ama devlet işlerinden çok iyi anladığı görüldü. Acımasızca düzeni sağladı. Bu restorasyonun düzenli sonuçları II. Viyana Kuşatması’na yani 1683 felaketine kadar devam etti. Bu yüzden Osmanlı tarihinde Çandarlılardan sonra bir de Köprülüler vezir ailesi döneminden bahsedilir.

1651 yılının 3 Eylülü’nde, Kösem Sultan’ın boğulduğu gecenin sabahında İstanbul’da 10 bin kişinin aç kaldığı söylenir. Kurduğu imaretler şehrin fukarasını besliyordu, fakir kızları da yine o besliyor ve evlendirip çeyizlerini düzüyordu, hapishanelerdeki borçluları o kurtarıyordu. Halk, Kösem’in yok edilişine çok üzüldü. Geriye Üsküdar’da Çinili Camii denen mütevazı ve güzel külliyesi, şehrin merkezindeki Valide Hanı gibi muhteşem eserler kaldı. “Kadınlar Saltanatı” denen dönemin de ömrü bu kadardır.

Tarihte Kadın Tesiri Abartılıyor
Aşağı yukarı her milletin tarihinde iktidara karışan, hatta bizzat iktidarı kullanan hükümdar yakınları vardır. Rusya tarihinde Naibe Sofya, Fransa tarihinde Katrin de Medici, Roma tarihinde Livia ve Agrippina gibi... Kösem Sultan üstelik devlet çocuk padişahlara kaldığı zaman, resmen naibe-i saltanat olduğu için bu hakimiyeti ele geçirmiş sayılır. Bir bakıma yeniçeriler ve tüm kapıkulu ocaklarıyla cömert ödemelere dayalı etkili bir ilişki kurduğu için sınırlarda İran ve Avusturya’nın, içeride de Celali İsyanları’nın karışıklıklar yarattığı bir dönemde çocuk padişahların yaratacağı mahzurları bu yolla önlemiş sayılabilir.

Kendisinden sonra gelini, Sultan İbrahim’in de hasekisi olan Hatice Terhan Sultan devlet üzerindeki naibelik sıfatını ve onun getireceği iktidarı kudretli sadrazamlara devretmeyi tercih etmiş ve Köprülü Mehmet Paşa’nın sadareti ile bu gayesine ulaşınca kenara çekilmiştir. Bundan sonra Osmanlı tarihinde kadın tesiri önemli bir politik etken sayılmamalıdır.

Kösem’den evvel hanedanın büyükannesi sayılan (zira hanedan soyca Kanuni Süleyman ve Hürrem Sultan’ın çocuklarından yürümüştür) Hürrem Sultan’ın etkisinden söz edilir. Olaylarda Hürrem’in padişah üzerindeki siyasi etkisi tarihçiler tarafından abartılmaktadır. Ümmühan Sultan ve Safiye Sultan gibi 16’ıncı yüzyılın ünlü sultanlarından ise siyasi iktidar sahipleri olarak değil daha çok adam kayırmacılık ve rüşvet mekanizması bakımından söz etmek mümkündür.



KAYNAK: DEFTERİMDEN PORTRELER (İLBER ORTAYLI)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
27 Aralık 2012       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Mahpeyker Kösem Valide Sultan
MsXLabs.org

Mahpeyker Kösem Valide Sultan, Sultan Birinci Ahmed Han'ın hanımı, Sultan Dördüncü Murad Han, Sultan İbrahim Han, Şehzade Kasım, Ayşe Sultan, Fatma Sultan ve Atike Sultan'ın annesidir.
Kösem Valide Sultan, "Mahpeyker Kösem Sultan", "Mahpeyker Sultan ", "Büyük Valide Sultan", "Valide-i Muazzama", vefatından sonra da "Valide-i Maktule", "VaIide-i Şehide" adlarıyla anılmıştır. Resmi yazılarda "Hazret-i Mahpeyker Sultan damet ismetüha valide-i padişah-ı alem-penah" ünvanlarıyla takdim edilirdi. "Kösem" ismi ona sarayda en önde bulunmasından ve gayet kabiliyetli olmasından dolayı verilmiştir.
Osmanlı sarayında kırk yıldan fazla hayat sürdü. Küçük yaşta olan oğlu Sultan Dördüncü Murad Han zamanında devleti idare vazifesini de ihraz etmiştir. 1623'te oğlu Sultan Dördüncü Murad Han'ın tahta geçmesi ile 28 yıl sürecek valide sultanlığı başlamıştır. Büyük bir dirayet göstermiş ve şahsı ihtirasa yenik düşmeden, devletin idaresini oğlunun yetişmesine kadar gayet intizamla yürütmüştür.
Bir çeşit saltanat naibeliği olan mevkiini 1632'de Sultan Dördüncü Murad Han'ın saltanat işlerini eline almasına kadar muhafaza etti. Bundan sonra da oğluna, tayinlerde, mühim iç ve dış meselelerde müşavirlik yaptı ve onun uzun süren seferleri sırasında İstanbul'un idaresi ve gelişen yeni meseleler ile ilgilendi.
8 Şubat 1640'ta Sultan İbrahim Han'ın tahta çıkışı ile Kösem Sultan'ın valide sultanlığı devam ederken saltanat naibeliği ikinci kez başladı.
8 Ağustos 1648'de Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın tahta çıkışından sonra Kösem Sultan, "Valide-i Muazzama" ve "Ümmül-Mü'minin" ünvanlarını aldı ve saltanat naibesi oldu. Kösem Valide Sultan, Osmanlı sarayınnda elde ettiği bu muazzam itibar neticesinde bazı menfaat çevrelerinin heedefi haline geldi. Bu durum karşılıklı olarak iki cephenin oluşmasına sebep oldu. Neticede Hasodalıların başlattığı bir isyan çıktı.
Hasodalılar 1651 senesi (2/3 Eylül) Ramazan-ı Şerif'inde bir gece teravihten sonra "Büyük valideyi isteriz!" bağrışlaarıyla harekete geçerek, kendilerine mani olmak isteyen hasodabaşını yaralayarak hareme yürüdüler. Onlara 120 kadar zülüflü balltacı katıldı. Valide dairesinin kapısını bekleyen kapı gulamlarını öldüren silahlı kalabalığın, beklediği ocak askerleri olmadığını anlayan Kösem Sultan kaçıp saklanmak istedi.
Nihanhane denen gizli odaların birinden ötekine geçti. Gurfe denen çok gizli bir asmakat dolabına gizlendi. Onu burada bulup alt kata sürükleyen zülüflü baltacılar ve hasodalılar, üzerine çöküp mücevherlerini yağmaladılar. Bu sırada parmaklarını kırıp kulaklarıını da yırttılar. Kuşhane Kapısı önüne kadar sopa ve silah darbeleriyle sürüklediler. Öldü sanarak bıraktılar. Fakat kımıldadığını görünce bir kez daha saldırdılar. Zülüflü Kuşçu Mehmed, Kösem Sultan'ı bir perde ipi ile boğdu. Valide dairesi, baskını yapanlarca yağmalandı.
Osmanlı tarihinde Kösem Sultan'dan başka öldürülen valide sultan yoktur. Bu da onun, diğerleriyle kıyaslanmayacak kişiliği, Osmanlı sarayındaki yarım yüzyıla yakın otoritesi ile açıklanabilir. Onu çekemeyen fitne ve fesat erbabı bu tezgahı kurmuş ve zamanın devlet adamları da buna alet olmuşlardır.
Mahpeyker Kösem Valide Sultan, hüsn-i cemali, aklı ve zekası ve hayrat ve hasenatıyla meşhur saliha bir valide sultandı. Edindiği servetlerin tamamını İstanbul'da ve taşrada hayır eserleri yapılmasına harcayan Kösem Sultan, şehir halkı arasında, iyilik sever ve dindar tanınmasına hizmet edecek güzel faaliyetlerden de geri kalmadı.
Bu gaye ile zaman zaman şehri dolaşmakta, adamlarının tespit ettiği yoksulara zekat ve sadaka vermekteydi. Yine, İstanbul hapishanelerindeki borçluları da borçlarını ödeyip kurtarmaktaydı. Her yıl hac mevsiminde küçük saka ve büyük saka denen iki vazifeliyi hacı kafileleriyle yola çıkartıp, bunlar vasıtasıyla yol boyunca hacılara soğuk sular, bazı konaklarda da şeker şerbetleri dağıttırırdı. Haremde yetiştirdiği cariyeleri zengin çeyizler hazırlatıp çırak çıkartması ve İstanbul'lu ailelere gelin vermesi de onun hususi bir gayretiydi. Ayrıca muhtaçlara maaş bağladığı ve yoksul kızlara çeyiz düzüp evlendirdiği de bilinmektedir.
Kösem Sultan'ın Osmanlı hanedanı ve tarihi içinde hususi bir mevkii vardır. Çok yüksek seviyede ve tesirli bir şahsiyet sergilediği açıktır. Kösem Sultan, Sultan Dördüncü Murad Han, Sultan İbrahim Han ve Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın ilk saltanat yıllarında fiilen devleti idare etmişti. Bu iktidarının 20 seneyi bulması ise Osmanlı tarihi bakımından çok mühimdir.
1651 yılında boğularak şehide edilen Kösem Valide Sultan'ın kabri Sultanahmed'de Sultan Birinci Ahmed Han'ın türbesindedir.


Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
22 Ağustos 2014       Mesaj #4
perlina - avatarı
Ziyaretçi
EVLAT KATİLİ KÖSEM SULTAN'IN SONU..!


7f397edbd4aa14a194fc56c4aa3b435c 1301838114
Günümüzde hâlâ bazılarınca yanlış olarak “Vâlide-i Mu’azzama”, “Valide-i Muhtereme” (!!!!) diye anılan evlâd katili Mahpeyker Kösem Sultan 354 yıl evvel 2/3 Eylül 1651 Cumartesi/Pazar gecesi Topkapı Sarayı’ndaki dairesinde baltacı erlerinden “Deli Doğancı” ünvanlı Kuşçu Küçük Mehmed tarafından bir perde ipiyle boğulmuş, onun ölümüyle “devlet içinde devlet” misâli saltanat süren Ocak Ağaları’nın hâkimiyyeti de sona ermişti!..
Osmanlı Devleti’ndeki Devlet-i Aliyye’deki büyük çöküntüyü incelerken bir çok defa kaydettiğimiz gibi bu büyük çöküntünün çeşitli tezahürlerinden biri de, haremdeki kadınlardan bazılarının şahsî menfaatleri uğruna kınalı parmaklarını devlet idaresine sokabilmeleri olmuştur!..
Yavuz SultanSelim Hân’ın (1512-1520) muhtereme eşi ve Kanunî Sultan Süleyman’ın (1521-1566) annesi Hafsa Hatun’un vefatına kadar haremdeki kadınlar devlet işlerine karışmazken karışamazken Hafsa-Hatun’un 19 Mart 1534 Perşembe günkü vefatından sonra Kanunî’nin gözdesi başikbal haseki Hürrem-Sultan Harem-i Hümayun’da hâkimiyyet tesisine muvaffak olmuş ve zamanla bu hâkimiyyeti pek ilerilere götürerek nice oyunla saraydaki kadınlar saltanatının kurucusu olmuştur!
Kurulan bu kadınlar saltanatı sonraları İkinci Selim’in (1566-1574) karısı ve Üçüncü Murad’ın (1574-1595) anası Nûr-Bânû Sultan’la devam etmiş, Nûr-Bânû’yu Üçüncü Mehmed’in (1595-1603) annesi Safiye-Sultan, Birinci Ahmed’in (1603-1617) karısı Mâhpeyker Kösem Sultan takip etmiş ve bu kadınların kirli, kanlı ve karanlık işleri Devlet’e pek pahalıya mal olmuştur!..
Kocası Sultan Birinci Ahmed ve Şehzâdeleri oğulları Dördüncü Murad (1623-1640), Sultan İbrahim (1640-1648) ve torunu Dördüncü Mehmed Avcı Sultan Mehmed (1648-1687) devirlerinde elli yıla yakın, kınalı parmaklarını kendi menfaati için devlet idaresine sokmasını becerebilen Mâhpeyker Kösem Sultan, bir Rum papazının kızıdır. Hırvat olduğu da iddia edilmiştir. Adının Anastasya ve Nasya olduğundan bahsedilen bu kız çocuğu küçük yaşta yetim kalıp Bosna Beylerbeyi tarafından saraya takdim edilmiş, eğitim ve öğretimini müteâkib Sultan Üçüncü Mehmed’in oğlu Birinci Ahmed’e haseki olmuş ve Birinci Ahmed’in 21 Aralık 1603 Pazar günü cülûsundan tahta çıkmasından hemen yirmi gün sonra Safiye Sultan’ın Topkapı Sarayı’ndan Bâyezid’da şimdiki İstanbul Üniversitesi merkez binasının bulunduğu mahalledeki Eski-Saray’a gönderilmesini müteâkib (saltanat değişikliklerinde bu nakil âdettir) Harem-i Hümâyûn’a Kösem Sultan hâkim olmuş, öylece Safiye Valide Sultan’ın korkunç icraatı son bulurken; Kösem Sultan’ın marifetleri, daha münasib bir ifadeyle mel’ânet-kârâne işleri başlamıştır!..
Değiştirilen verâset usulü!..
Mâhpeyker Kösem Sultan’ın marifetleri (!) üzerinde dikkatle durulmalı, bu kadının, haremdeki hâkimiyyetle devlet işlerine müdahalesinin nelere mal olduğu iyice tetkik edilmelidir. Bu zahmete katlanıldığında görülecektir ki, Sultan Birinci Ahmed’in vefatında (21/22 Kasım 1617 gecesi) Yeniçeri Ağalarına dayanarak Osman Gazi’den itibaren babadan oğula intikal etmek suretiyle devam edegelen saltanattaki verâset usulünü bozarak ekberiyyet kaidesine bağlayıp hânedânın en yaşlısının tahta çıkmasını Kösem Sultan temin etmiştir!..
Niçin yaptı kanun-ı kadîme mugayir bu işi?.. Bu niçinin cevabı şudur ki, SultanBirinci Ahmed’in vefatında yedi oğlu hayatta olup, bunların en büyüğü, Şehzâde Osman Genç Osman’dır. Ve devam edegelen verâset usulüne göre Veliahd Genç Osman’dır. Saltanat onun hakkıdır... Hakkıdır ama Genç Osman, Kösem Sultan’dan değil Mâhfîrûze Haseki’den doğmuştur. Ve Genç Osman’ın saltanatında elbette Mâhfîrûze Haseki “Valide Sultan” olacak, Genç Osman’ın ölümüyle evlâdları tahta çıkacak, saltanat böylece devam edip Kösem Sultan “Valide Sultan” olamayacaktır. Genç Osman’ın şehzâdeleri olmasa bile, üvey kardeşi Mehmed’ “Veliahdılığa” yükselecek, onun evlâdlarının tahta çıkışlarıyla Kösem-Sultan’ın oğullarına belki taht hiç nasip olmayacaktı!.. Başka bir ihtimal de, Mâhfîrûze hasekinin oğullarının Kösem’in oğullarını IV. Murad ve yanlış olarak “deli” diye anılan İbrahim öldürtme korkusudur...
Kösem-Sultan’ın ise bu çeşit ihtimallere tahammülü yoktur!.. Taht yolu onun oğullarına açılmalı ve Kösem de, “Valide Sultan”, “Saltanat nâibesi” gibi mühim mevkilerde saltanat sürmeli idi!.. Bu gaye uğruna veraset usulünü değiştirdi ve saltanatı da, hilâfeti de şer’an caiz olmayan Birinci Mustafa’yı Ocak Ağalarına dayanarak tahta çıkardı!..
Birinci Ahmed’in kardeşi ve Üçüncü Mehmed’in oğlu olan Birinci Mustafa akıl hastası idi. Bu hastalığına Kâtib Çelebi ve Müneccimbaşı gibi sahih kaynaklar şehadet etmektedirler. Saltanatı ancak doksan altı gün sürmüş ve 26 Şubat 1618 tarihinde hal’edilmiş tahttan indirilmiş, aynı gün Genç Osman, “İkinci Osman” ünvanıyla cülûs etmiş/tahta çıkmıştır.
Genç Osman’ın cülûsunu, Mâhpeyker Kösem Sultan’a rağmen, Dâr-üs-Saâde Ağası Hacı Mustafa Ağa ile Sadâret Kaymakamı Sofu Mehmed Paşa ve Şeyhülislâm Hocazâde Esad Efendi gerçekleştirmişlerdir. Şahsiyyeti her yönü ile başlı başına tetkik mevzuu olan ve Osmanlı padişahlarının büyüklerinden sayılan Genç Osman’ın saltanatı dört sene, dört ay yedi gündür. Tarihimize “Hâile-i Osmaniyye” (Hâile-Fâcia) diye geçen vak’a sonunda 20 Mayıs 1622 Cuma günü Yedikule Zindanı’nda şehid edilen Genç Osman’ın şehadetini müteakib tahta yine akıl hastası Birinci Mustafa çıkarılmış ve böylece Kösem-Sultan’ın plânı yeni bir safhaya girmiştir!..
Birinci Mustafa’nın bu ikinci saltanatı bir sene, üç ay yirmi iki gündür. 1623 yılının 10 Eylül Pazar günü Kemankeş Alipaşa’nın gayretiyle ikinci defa tahttan indirilmiş ve Dördüncü Murad’a saltanat yolu açılarak anası Kösem-Sultan muradına ermiştir!..
Dördüncü Murad on bir yaşını bir ay, on beş gün geçe tahta çıktığında Kösem-Sultan’ın beklediği gün gelmiş, “saltanat nâibesi” olmuş, oğlunun çocukluk ve gençlik çağlarında tam sekiz yıl, sekiz ay devlet idaresini elinde bulundurmuştur!
10 Şubat 1432 Salı günü patlak veren ve Vezir-i-a’zam Müezzin-zâde Hafız Ahmed Paşa’nın parçalanıp Topal Recep Paşa denilen küstahın sadareti ile neticelenen isyandan sonra ancak 8 Haziran Salı günü devlet idaresine hâkim olup anası Kösem Sultan’ın vesayetinden kurtulan Sultan Dördüncü MuradHan’ın ilk işi, annesi ile Ocak zorbalarını tasfiye ederek Birinci Mustafa anarşisine son vermek olmuş, tarihimizdeki mühim, kıymetli icraatını saltanatının bu döneminde gerçekleştirmiş, “Hicrî bin tarihinden sonra gelen pâdişahların büyüklerinden” sayılmıştır.
Dördüncü Murad’ın 8/9 Şubat 1640 Çarşamba Perşembe gecesi genç yaşında (28 Yaşında) vefatı anası Kösem Sultan’ı üzmemiş, kendisini ve avanesini tasfiye eden oğlunun ölümü bu haris kadına tekrar saltanat naibeliği yolunu açacağını hesaplayıp sevindirmiştir!..
Dördüncü Murad’dan sonra Sultan İbrahim tahta çıkmış ve Kösem-Sultan bu oğlunun saltanatından tekrar siyaset sahasında boy gösterip saltanat nâibesi olarak sekiz buçuk yıl kadar marifetlerine (!) devam etmiş ancak Sultan İbrahim anasının marifetlerine (!) son verince, oğlunu kapısı pencereleri örülmüş bir odaya tahttan indirip kapatan Kösem, on gün sonra bu odada, Evliyâ Çelebi’nin ifadesiyle “neûzu b’illah yüzünden bir zerre nûr kalmayan cellâdbaşı Kara Ali’ye oğlunu boğdurmuştur!!!
Böylece öz evlâdının katili olan Mâhpeyker Kösem Sultan, daha sonra torunu dördüncü Mehmed Avcı Sultan Mehmed’in 8 Ağustos 1648 günkü cülûsunda da rol oynamıştır!.. Yedi yaşının içinde tahtta çıkan Dördüncü Mehmed’in böyle çocuk yaşında cülûsu dolayısıyla ninesi Mâhpeyker Kösem Sultan yine saltanat nâibesi olup kınalı parmaklarını devlet işlerine sokmaya devam etmiş, Kösem’in ölümüne kadar üç yıl devam eden bu karanlık anarşi devri tarihimize “Ağalar Saltanatı” olarak geçmiştir!
Sona doğru!
Dördüncü Mehmed’in annesi Turhan Hatice Sultan’dır. Bu “Valide Sultan”ın Osmanlı tarihindeki yeri, baştarafta isimlerini saydığımız valide sultanlar gibi karanlık, kirli değildir, şahsî menfaati için devlet idaresine müdahale etmemiş, “Valide Sultan”lığını hayırlı işlerde kullanmıştır.
Ve bu “Valide Sultan”la “nine” ve saltanat nâibesi Kösem-Sultan arasında pek şiddetli bir rekabet vardır!.. Bu rekabetle Kösem-Sultan nasıl öz evlâdı Sultan İbrahim’i pek feci bir şekilde boğdurmuşsa, bu kere de torunu Dördüncü Mehmed’i zehirleterek TurhanHatice Sultan’ın “Valide Sultan”lığına son verip Saliha Dilâşûb Sultan’dan doğan dokuz yaşındaki diğer Şehzâde Süleyman İkinci Süleyman’ı tahta çıkarmaya teşebbüs etmişse de marifet (!) zamanında haber alınıp muvaffak olamamış, Turhan Hatice Sultan’ın adamlarından Baş-Lala Uzun Süleyman Ağa’nın tertibiyle Mâhpeyker Kösem Sultan bir perde ipiyle boğulup Devlet bu kadının şerrinden kurtulmuş, bu arada otuz sekiz Ocak Ağası idâm edilmiş, Dördüncü Mehmed, babasının katlinde parmağı olan yetmiş kişiden hayatta kalanları temizlemiştir. Kösem’in ayrı bir araştırma mevzuu olan muhteşem serveti de Hazine’ye irad kaydedilmiştir.

Benzer Konular

28 Eylül 2011 / KisukE UraharA Edebiyat ww
31 Temmuz 2012 / Mira Siyaset tr
20 Eylül 2012 / The Unique Asker tr
20 Haziran 2012 / buz perisi Türkiye'den
9 Haziran 2012 / Jumong Siyaset tr