Arama

Ritim Nedir?

Güncelleme: 30 Eylül 2016 Gösterim: 49.396 Cevap: 7
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
11 Kasım 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi

ritim

Ad:  ritim.JPG
Gösterim: 1862
Boyut:  19.2 KB

müzikte zaman öğesi.
Sponsorlu Bağlantılar

Müzik zaman içinde oluştuğundan ritim onun en önemli yanlarından biridir. Bununla birlikte yalnızca müziğin değil, seslerin de doğasından ayrı düşünülemez. Her sesin belirli bir süresi vardır; çeşitli uzunluklarıyla art arda gelen sesler müziğin ritmini oluşturur. Ama ritmik yapı, seslerin davul vuruşları, piyano notaları ya da orkestral akorlardan oluşmasına bağlı olarak tümüyle farklı etkiler yaratır. Dolayısıyla ritim yalnızca zamanlamaya değil, aynı zamanda vurgulama, ses aralığı, armoni ve ses rengine (tını) de bağlıdır. Çalan ya da söyleyen her müzikçi, bu karmaşıklığı duyumsar.

Müziğin büyük çoğunluğunda ritmin temeli basittir; düzenli vuruşa dayanır. Gerçekten de en karmaşık ritimli müziklerde bile düzenli vuruş kendini duyurur. Düzenli vuruş müziğin ritminin birimidir; bir müzikte seslerin sürelerinin karşılıklı oranı, açıkça çalınmasa da var olan bu düzenli vuruşa göre belirlenir. İster mazurka, ister bir rock gösterisi, ister bir Afrika davul solosu olsun, belirgin bir vuruş, dansta da müziğin en önemli ritmik özelliğini oluşturur.

Vuruşların düzenlenmesi ölçü kapsamına girer. Batı müziğitıde en çok kullanılan ölçüler (vuruş sayılarına göre) iki, üç ve dört vuruşlu ölçülerdir. Bütün bu ölçüler vuruşlarının bölünme yapısına göre ikişerli (iki eşit parçalı) ya da üçerli (üç eşit parçalı) olabilir. Türk müziğiyle bazı Asya ve Balkan halklarının müziğinde hem ikişerli, hem de üçerli vuruşları barındıran aksak ölçüler de bulunmaktadır.

Batı müziğinde ritmin kökenleri tartışmalıdır. Bazı uzmanlar düz şarkının (dinsel ezgi) kesin bir ölçüyle, bazılarıysa konuşmadaki gibi düzensiz bir biçimde söylendiğini öne sürerler. Bununla birlikte 12. yüzyılda artık farklı ölçü türlerinin geliştirilmiş olduğu kesindir. 14. yüzyılda ritim son derece karmaşıklaşmış, ama Rönesans’ta olduğu gibi, besteciler armoniye ağırlık vermeye başlayınca yeniden temelindeki basitliğe ve düzenliliğe dönmüştür.

17. yüzyılda ritim iki kola ayrıldı. Bunlardan biri dans gibi yinelenen bir kalıp ya da ölçü üzerine kuruluydu. Öbürü ise daha özgür konuşma ritimlerine dayanıyor ve en çok solo insan sesi için yazılan müzikte görülüyordu. Operada arya ile resitatif arasındaki ayrım bu bölünmeyi yansıtıyordu. Birinci türden müziğin yapısındaki açıklık da büyük ölçüde Haydn, Mozart ve Beethoven’in dört ya da sekiz ölçüden oluşan açık ve yalın cümlelerinden, ustalıklı ritimlerinden kaynaklanıyordu.

19. yüzyılda çapraz (karşıt ritmik kalıplar içeren) ritimlerin, bunların alt bölümlerinin ve düzensizliklerin çoğalması, ölçüye dayalı sistemin aşınmasına yol açtı. Hatta 20. yüzyılda birçok besteci majör-minör tonalite sistemlerinin yanı sıra, ölçüden de vazgeçti. İgor Stravinski’nin Vesna suyaşçennaya {Bahar Ayini) adlı yapıtında olduğu gibi, düzenli vuruş bazen öne çıkarıldıysa da bazı yapıtlarda düzenli ritmik yapı tümüyle terk edildi.

kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Safi; 30 Eylül 2016 10:55
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
11 Kasım 2008       Mesaj #2
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye
ritim
şiirde bazı dil özelliklerinin, çoğunlukla da ses özelliklerinin belirli bir düzen içinde yinelenmesi. Tanımlaması güç olmakla birlikte, bütün tanımlar ritmin şiirin temel özelliklerinden biri olduğu saptamasında birleşir. Düzyazıda da ritim olduğu söylenebilir, ama düzyazının ritmi şiir dekine oranla çok daha gevşek, çok daha az düzenlidir.
Sponsorlu Bağlantılar

Genellikle ritimle bir tutulsa da, ölçü şiirin ritmini düzenleme yöntemlerinden biridir. Ritmin tersine şiirin vazgeçilmez koşulu değil, vurgu, süre ya da dizedeki hece sayısı gibi öğelerin belirli bir biçimde düzenlenmesidir. Ölçülü bir şiirde ritim, ölçü biçiminin şiirin öteki ses özellikleriyle etkileşimi sonucu ortaya çıkan gerilim ya da kontrpuandan kaynaklanır. Serbest nazımda ise ritim, dilin ölçü ve vurgu dışındaki öğelerinin düzenli yinelenmesine dayanır; genellikle de bu öğelerin konuşmanın doğal ritmini andıracak ve şiire bir uyum kazandıracak biçimde düzenlenmesinden doğar.

Serbest nazmın ritmik kaynakları arasında sözdizim biçimi, sesin, sözcüklerin ve dizelerin belirli düzenlerle yinelenmesi, ayrıca durak ve dize uzunluğu gibi zaman belirten öğelerinin birbiri karşısındaki değeri sayılabilir. Bunun dışında bazı uzmanlar, başarılı bir imge düzeninin de şiirin ritmine katkıda bulunduğu görüşündedir.

kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Safi; 29 Eylül 2016 23:42
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Eylül 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
RİTİM
-tmi a. (fr. rytme; lat. rhythmus, yun. rhythmos, düzenli, ölçülü vuruş’tan).
1. Bir durumun, bir olayın vb. zaman içinde düzenli aralıklarla yinelenme niteliği; Yavaş, hızlı ritim.
2. Bir edebiyat yapıtında, bir filmde vb. hızlı tempolarla yavaş tempoların birbirini izlemesi, hareket; Filmin ritmi çok ağır, insanı sıkıyor.
3. Ritmi hızlı ve vurgulanmış bir edebiyat, müzik, sinema yapıtının ayırtedici özelliği: Ritimden yoksun bir müzik parçası.

—Biyol. Biyolojik ritim, BİYORİTİM’in eşanlamlısı.

—Dilbil. Söz zincirinde, çeşitli prozodı öğelerinin yarattığı benzer işitsel izlenimlerin düzenli biçimde yinelenmesi.

—Ed. Prozodide, düzenliliği hemen algılanabilen dizedeki özel uyum öğelerinin (güçlü ve zayıf zamanların oluşması, vurgularla durakların konumu ve değişmezliği, hece sayısındaki eşitlik, uyak vb.) zorunlu yinelenişi. (Eşanl. AHENK.) [Bk. ansikl. böl.] ll Düzyazı ya da şiir türünde bir metinde yinelemenin belli bir düzene göre dağılımından, kimi cümle öğelerinin düzenli ve az ya da çok hızlı bir biçimde tekrar ortaya çıkmasından kaynaklanan ve okuma ya da dinleme sırasında algıladığımız genel akış.

—Etol. İkili ritim, aynı çevrim içinde iki doruk noktası sergileyen bir genlik değişikliğiyle nitelenen etkinlik ritmi. (Bk. ansikl böl.)

—Fizyol.
  • Kalp ritmi, kalp kasının art arda düzenli kasılma (sistol) ve gevşemesi (diyastolj. [Bk. ansikl. böl. Fizyol. ve Patol ]
  • ikili ritim, ikiz nabızlılık.
  • Solunum ritmi, art arda soluk alma ve verme.
—Müz. Müzikte, süre değerleri arasındaki ilişkiden ve bunlarîn art arda gelişinden doğan zaman öğesi. (Bk. ansikl. böl.)
Ritim bölümü, bir çalgı topluluğunda ritmi vurgulayan çalgıların (davul, kontrabas, piyano, kudüm, bendir, halile, kimi zaman gitar) tümü.
Ritim kipi, şiirden bağımsız, müzikal ritim formülü.
Ritim kutusu ya da rhythmbox, programlı ya da programlanabilen ve çeşitli müzik ritimleri verebilen elektronik devreler toplamı. (Ritim kutuları, portatif elektronik orgların ya da ayrı bir aygıtın içine yerleştirilebilir.)

—Nörobiyol. Ritim bozukluğu, elektrosefalogramda görülen ritim anomalisi. (Bk. ansikl. böl.)

—AnsIkl. Ed. Ritim, şiirde sözcüklerin, onları oluşturan hecelerin uyumlu bir ses düzeni içinde sıralanmasıyla oluşur. Hece vezninde durakların, aruz vezninde kalıpçıların (cüz) art arda dizilmesiyle de ilgilidir. Bunlardan başka birbirini izleyen sözcüklerin ayrı ayrı ya da ulamayla birbirine eklenerek okunmasının ritme kat kışı vardır. Dize sonunda uyaklar, redifler de ritmin öğeleri arasındadır.

—Etol. Bu etkinlik dağılımı tipi temelde günlük ritimlerdir, iki ritimli türlerde doruk noktaları gece-gündüz arasındaki geçiş dönemlerinde odaklanır. Bu özel dağılım nedeniyle bu türler (porsuk, kukumav- baykuşlar), "alacakaranlık"ta etkinlik gösterirler.

—Fizyol. ve Patol. Kalp ritmi. Normal rı tim sinüs ritmi denen ritimdir, çünkü sağ kulakçığın çeperindeki sinüs düğümüne (Keıth ve Flack düğümü) bağımlıdır. Bazı fizyolojik koşullarda (dinlenme halinde dakikada 60 ila 80 olan) kalp ritmi değişikliğe uğrar. Özellikle çaba harcandığında ve heyecahda artar (taşıkardi). Buna karşılık özellikle sporcularda ve vagotonik olanlarda yavaşlar (bradıkardi).

Bazı patoloıik hallerde kalp ritminin düzeninde ve sayısında da değişmeler olur (aritmi). Ritim bozukluklarına çeşitli mekanizmalar etkili olabilir: sinüs etkinliğindeki anomaliler; sinüs düğümü dışında başka bir emir merkezinin işe karışması (bu merkezler düğümün kendi dokusu içinde de vardır); girişim olayları (dalganın liflere ulaştığı anda bunlar fizyolojik dinlenme devresinde olduklarından uyarı dalgasının düğüm içinde durdurulması); blok, kesinti olayları (kalp kasında bir bölgenin dinlenme süresinin anormal ya da patolojık uzaması sonucu uyarı dalgasının iletilme bozukluğu); reantre olayları (kalp kasının lif grupları arasındaki fizyolojik tutarsızlığa bağlı iletim devreleri yaratılması Uyarı dalgası bu devrelerden sürekli olarak geçer ve kısa ya da uzun süreli paroksıstik taşıkardilere neden olur).

Yukarıda ele alınan mekanizmalar klinik açıdan ve elektrokardiyografi bakımından çeşitli ritim bozukluklarıyla sonuçlanır: aritmi, sınüs-kulakçık bloku, kulakçık flutterı ya da fibrılasyonu, karıncık ya da karıncık üstü taşikardiler, kulakçık-karıncık bloku.

—Müz. Ritmin önemli bir düzenleyici rolü vardır. Düzen ritimden doğar ve müzikal söylem, süre, yoğunluk ve vurgu ilişkileri kuran ritimle anlaşılır olma olanağı kazanır. Ritim, yazım (süre değerlerinin düzenli ya da düzensiz olarak birbirini izlemesi) yasalarına bağlı anlatım araçlarının (kuvvetli zamanlarla zayıf zamanların birbirini izlemesi) varlığı sayesinde oluşur. Bu öğelerin bileşimi, ölçünün zamanlarının eşitliğinde kendini belli eden bir süreklilik doğurur.

Organik işlevlerin sürekli bir yasasını temsil eden ritim, dış ritimlerle organik ritimleri birbirine bağımlı kılarak gürültüleri düzene koyma düşüncesinden doğmuştur. ilk çağlarda, ritimli yansımalar ve şarkılar, insanların çalışmalarını, dansları ve törenleri düzenlemek üzere aynı düşünceden kaynaklanmıştır. Bu evrede, ritim, vurmalı çalgıların yapılmasına yol açtı. Doğulular, bu çalgılara fizyolojik ve psikolojik etkiler atfettiler.

Antikçağ şiirinde, ınşata eşlik eden ritim, belli bir esneklikle, dizelerin ritmine dayanırdı. Yalın bir müzikal vurgulama sayesinde ritim, sözlerin anlamının kavranmasını sağlardı. Vokal ve enstrümantal çoksesliliğin doğuşu, partiler arasında sıkı bir eşzamanlılık gerektirdi ve ritmin, çerçeve işlevi gören ölçü' aracılığıyla belirtilmesine yol açtı. XVII. ve XVIII. yy.Tarda, dansta, jestlerin simetrik tekrarına bağlı müzik eşliği bakımından ölçü kavramı, her şeyin başı oldu. Fakat ritim, fizyonominin ve bir temadaki karakterin köklü biçimde değiştirebileceği vurgulara bağlı kalarak, Ölçüye egemen oldu. XIX. yy.'da kimi romantik besteciler, özellikle de değişik duyguları dile getiren leitmotıv’lerin kullanımında, bu olanaktan geniş ölçüde yararlandı; XX. yy.'da, bestecilerin ritimle ilgili arayışları, büyük bir çeşitlilik doğurdu, Stravınskı ve Bartök gibi müzikçılerın poliritmiye başvurmasına ve değişken ölçülerin kullanılmasına (Messiaen) yol açtı.

—Nörobiyol. Elektroansefalografi anomalileri anormal biçimli görüntüleri (dikenler, diken-dalgalar) ve ritim bozukluklarını kapsar Ritim bozuklukları genellikle yavaştır. Elektroansefalogramla araştırılan dar bir bölgeyle sınırlı kaldığında bir ur, bir iskemi, bir hematom belirtisidir; bozukluk eğrinin tamamına yayıldığında, beyindeki uyanıklık bozukluğundan ya da metabolizma rahatsızlığından ileri gelebilir.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 29 Eylül 2016 23:52
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
20 Ekim 2010       Mesaj #4
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

Resim, Mimari ve Heykelde Ritim


Ritim, bir sanat yapıtıyla aramızda psikofizyolojik anlaşma yaratmak için yinelen devinimler düzenidir.
Ritim; renk, açık koyu, ögelerin birbiriyle ilişkileri, dolu boş kısımlar ve bunların çevre ilişkileri, hakim ve kontrast elemanlar, gölge yarı gölge açık durumlar, devinimlerin yükselme alçalma hızlarının üzerimizdeki etkileridir.

Birbirlerine paralel, diklerin veya yatıkların tekrarı, birer ritmik durum oluştururlar. Bu en ilkel ritim biçimidir. Bunlarda aralar genellikle birbirine eşittir. Yani, ritimde ögeler aynı zaman boyutu ile birbirleriyle ilişkiler kurar ve ritmik sonucu oluştururlar. Çünkü, motif aktif öge, aralar pasif öge olarak bir hareket ortaya çıkar. Bu hareketin tekrarı da ritmi sağlar. Resimdeki ritim yalnız çizgi sınırlamaları ile değil, tekrarlanan ve çok defa derece derece hafifleyen kütlelerle yapılır. Bu derecelemenin sık sık üçleme olması bizi şaşırtmamalıdır, çünkü üç sayısı bir sıralamayı görülebilecek hale getiren ilk sayıdır.

Ritim, sanatta, plastik elemanların değişen uyumlu tekrarıdır. Ritim, bir sanat yapıtıyla aramızda psiko-fizyolojik anlaşma yaratmak için yinelen devinimler düzenidir. Bir sanat yapıtında hareketler önce duyuları sonra bünyemizi etkiler ve insan tümüyle bu hareketlere katılır Yapıttaki devinimlerin izleyicideki bu yinelenmesi statiktir. Bunun için gözle görülmezler. Ama hareket düzeni bizi fazla duygulandırırsa irkilme, yüzünün buruşması ya da yüz ve bedenin gevşemesi görülür. Psiko-fizyolojik anlaşma ancak hakim devinimlerle, kontrast devinimlerin düzeniyle sağlanabilir. Rahat, uyuşumlu bir düzen yaratabilmek için hakim devinimlerle karşıt devinimler arasında dikkati çekecek kadar bir farkın gözetilmesi gerekir. Bunları uygulama oranları sanatçıdan sanatçıya ve sanatçıların vermek istediği havaya göre değişir. Kontrast devinimlerle hakim devinimlerin oranı farklı olmalıdır. Ritmin Yapıtlarda dayandığı temel;harekettir. Yapıtlarda ışık, gölge, yarı gölge değişimleri devinimi oluştururlar. Çizgi ve yüzeylerde yapılan yön değişikliği resme hareket kazandırır. Genel olarak yatay ve dik çizgiler durgunluk, eğik ve kavisli çizgilerde hareket yaratır.

Devinim ikiye ayrılır:

  1. Doğal devinim (Örn: Yontunun kendi hareketi)
  2. Plastik devinim (Kitlelerin üç boyutlu bir düzeyde yarattığı ışık - gölge kontrastlarından doğar.)
Koyu - açık - orta valörlerin yarattığı yön kontrastı, rengin yön kontrastı, yatay, dikey parçalar, zıt kontrastlar devinimi oluşturur. Ritm, çeşitli yönlerde, çeşitli büyüklükte yinelen dominant devinimlerin birbirleriyle kontrast uyuşumudur. Bir yapıtta çoğunlukta olan devinimlere ''dominant devinimler'' denir. Bu devinimler birbirinin benzeri ya da aynı karakterdedirler. Kontrast devinimler bunlardan tüm ayrı yapıdadır. Doğada da ritim vardır.

Mimari ve heykel gibi üç boyutlu sanatlarda kitlelerin üç boyut üzerindeki yön kontrastları ve bunlarla ilgili üç boyut üzerindeki ışık, gölge, yarı gölge kontrastlarından doğar. Mimaride dolu kısımlarla (duvarlar vb.) boş kısımlar (pencereler, kapılar vb.) ve madde değişiklikleriyle sağlanmış koyu açık düzeyler devinimi oluştururlar.

Heykelde, hacim öğelerinin, ışık-gölge ilişkileriyle, çevre boşluğuna rastlayan doğanın hareket öğesi olarak düşünülmesi gerekmektedir. Resimde de devinim yine ''Yön kontrastı'' temeline dayanır. Koyu-açık-orta tonların yarattığı yön kontrastı devinim sağlar. Renk kontrastı ile de devinim sağlanır. Yatay ve dikey biçimlerde devinimi oluşturan unsurlardır (Ton kontrastı, renk kontrastı, iç hareket, biçim kontrastı).

Sonuç olarak ritim; renk, açık - koyu, ögelerin birbiriyle ilişkileri, dolu - boş kısımlar ve bunların çevre ilişkileri, hakim ve kontrast elemanlar, gölge - yarı gölge - açık durumlar, devinimlerin yükselme - alçalma hızlarının üzerimizdeki etkileridir.
Resimde kompozisyonu oluşturan diğer araçlara gelince; bir biçim kendi içinde parçalandığı gibi değişik biçimde de parçalanabilir. Ne kadar çok parça varsa her parça diğerini yardıma çağırır. Parçalamak demek bir biçimde olan ağır görevi yan parçalara ayırmak demektir. Sıralama ise; ritmik bir şekilde olmalıdır. Aynı biçimler sıralandığı gibi ayrı biçimler de sıralanabilir.

Toplama da, birbirine benzeyen ya da benzemeyen biçimlerin bir arada toplanması söz konusudur.
  • Tabakalaşma; resme derinlik kazandırır. Renkler ve biçimler tabakalaşmayı sağlar (uzaktaki biçimlerin açık, yakın renklerin koyu olması gibi).
  • Titreşim; biçimlerin ve renklerin titreşmesidir (Empresyonizm).
  • Merkezileştirme; Rönesans kompozisyonun özelliğidir.
  • Refakat etme; aynı biçim ve renklerin küçüklüğü ve büyüklüğü ayrı biçimlerde olabilir. Ana devinime bir yan devinim refakat edebilir. Renk de olabilir.
  • Serpilme - dağılma; aynı ve ayrı biçimlerin ayrı ya da aynı şekilde dağılışıdır. Dağılış içten dışa olduğu gibi dıştan içe de olabilir.
  • Ana ve yan devinimler, döndürme ve devinimleştirme, büyütme ve küçültme, ters görüntü, parmaklık, sayıların oranları, transfer, simetri vs. gibi vasıtalarda resimde kompozisyonu oluştururlar.

Öğr. Gör. Tülay Çellek
Son düzenleyen Safi; 29 Eylül 2016 23:47
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Aralık 2011       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ritim nedir?
En geniş anlamında ritim, müziğin zaman içinde akışına denir. Bir şarkıya el ya da ayak vurarak eşlik ettiğimizde aslında o şarkının vuruşlarını veririz. Vuruş, müziği eşit zaman aralıklarına bölen düzenli ve tekrar eden birimlerdir. Vuruşlar bazı müziklerde (rock müziği, marşlar vs.) çok güçlüdür ve rahatlıkla hissedilir. Bazı müziklerde ise (bazı çağdaş klasik batı müziği örnekleri) belirsizdir.
Son düzenleyen Safi; 29 Eylül 2016 23:47
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Aralık 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ritim,
bir sanat yapıtıyla aramızda psikofizyolojik anlaşma yaratmak için yinelen devinimler düzenidir.
Ritim; renk, açık koyu, ögelerin birbiriyle ilişkileri, dolu boş kısımlar ve bunların çevre ilişkileri, hakim ve kontrast elemanlar, gölge yarı gölge açık durumlar, devinimlerin yükselme alçalma hızlarının üzerimizdeki etkileridir.

Birbirlerine paralel, diklerin veya yatıkların tekrarı, birer ritmik durum oluştururlar. Bu en ilkel ritim biçimidir. Bunlarda aralar genellikle birbirine eşittir. Yani, ritimde ögeler aynı zaman boyutu ile birbirleriyle ilişkiler kurar ve ritmik sonucu oluştururlar. Çünkü, motif aktif öge, aralar pasif öge olarak bir hareket ortaya çıkar. Bu hareketin tekrarı da ritmi sağlar. Resimdeki ritim yalnız çizgi sınırlamaları ile değil, tekrarlanan ve çok defa derece derece hafifleyen kütlelerle yapılır. Bu derecelemenin sık sık üçleme olması bizi şaşırtmamalıdır, çünkü üç sayısı bir sıralamayı görülebilecek hale getiren ilk sayıdır.

Ritim, sanatta, plastik elemanların değişen uyumlu tekrarıdır. Ritim, bir sanat yapıtıyla aramızda psiko-fizyolojik anlaşma yaratmak için yinelen devinimler düzenidir. Bir sanat yapıtında hareketler önce duyuları sonra bünyemizi etkiler ve insan tümüyle bu hareketlere katılır Yapıttaki devinimlerin izleyicideki bu yinelenmesi statiktir. Bunun için gözle görülmezler. Ama hareket düzeni bizi fazla duygulandırırsa irkilme, yüzünün buruşması ya da yüz ve bedenin gevşemesi görülür. Psiko-fizyolojik anlaşma ancak hakim devinimlerle, kontrast devinimlerin düzeniyle sağlanabilir. Rahat, uyuşumlu bir düzen yaratabilmek için hakim devinimlerle karşıt devinimler arasında dikkati çekecek kadar bir farkın gözetilmesi gerekir. Bunları uygulama oranları sanatçıdan sanatçıya ve sanatçıların vermek istediği havaya göre değişir. Kontrast devinimlerle hakim devinimlerin oranı farklı olmalıdır. Ritmin Yapıtlarda dayandığı temel;harekettir. Yapıtlarda ışık, gölge, yarı gölge değişimleri devinimi oluştururlar. Çizgi ve yüzeylerde yapılan yön değişikliği resme hareket kazandırır. Genel olarak yatay ve dik çizgiler durgunluk, eğik ve kavisli çizgilerde hareket yaratır.
Son düzenleyen Safi; 29 Eylül 2016 23:48
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
23 Kasım 2015       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ritim, çeşitli aletlere vurarak çıkarılan, düzenli ve akıcı seslerin oluşturduğu müziktir. Vurmalı çalgıların ve perküsyonun temelidir.
Çoğu adın Türkçesi tam olarak olmadığı için İngilizce olarak kalabilir.

Single Stroke (Tek Vuruş); RLRLRLRLR.. diye gider. Yani bir sağ bir sol yapılır.
Double Stroke (Çift Vuruş); RRLLRRLLRRLL... diye gider. Yani iki sağ iki sol..
Üçleme; RLR. Bu teknik daha ileri düzeydir. Burda bir Dörtlükde üç vuruş yapılır.
Altılama; RLRLRL. Aynı üçleme gibidir ama bu sefer aynı zamanda altı kere vurulur.

Ritm
Bir dizede, bir notada vurgu, uzunluk veya ses özelliklerinin, durakların düzenli bir biçimde tekrarlanmasından doğan ses uygunluğu, tartım, dizem. (TDK Sözlük) İmla kurallarında yazım şekli "ritm"dir.

Ritm
Ritm vurmalı çalgıların ve perküsyonun temelidir. Çeşitli aletlere vurarak çıkarılan, düzenli ve akıcı sesler ritmi oluşturur.

Evrende her şey, düzenli hareket halindedir. Yani evrenin hareketi ritmiktir. Ritmin durduğu yerde veya bozulduğu yerde yaşam biter. Ritim, Latince’de akış demektir. Hareketin durması, akışın kesilmesi, ritmin durmasıdır.

Evrenin sürekliliği, hareketin ritmik yinelenmesine bağlıdır. Ritm, hareketin sayılarla anlatımıdır, bir sayı dilidir. Diğer bir tanımla, evrendeki her hareket sayılarla açıklanabilir. Güneşin hareketi, dünyanın hareketi, mevsimlerin tekrarı, gece gündüz, gibi.

Güneşin dairesel ritmik hareketi ana ritimdir ve biz, bu ana ritme bağlı olarak ortaya çıkan bir dizi ritm yumağının içerisinde yaşamaktayız. Biz, bu ritmler yumağına bağımlı olarak dünyaya geldik. Evrendeki bu ritmin devamını kendi bedenimizde ve algılama yapımızda görmekteyiz.
Evrendeki hareketin tutarlılığı insanda güven duygusu yaratır. Örneğin, güneş her gün doğar, tutarlı ve kararlı hareket eder. Onun bir gün doğmayacağını düşünmeyiz, ona güveniriz. Güneşin her gün aynı yerden, aynı saatte doğacağı üzerine sayılarla ifade edebileceğimiz planlar yaparız. Bu plan güneşin ritmik hareketinden kaynaklanan güven duygusu üzerine kurulmuştur.

Güneş eğer bir gün doğmazsa tüm yaşam biçimlerimiz alt üst olur. Ya da her gün bir başka saatte doğsa, onu anlamakta zorluk çekeriz, algılayamayız, matematiksel olarak durumu açıklayamayız. Hareketin ritmik olmaması onunla ilgili varsayımlar yapmaya engeldir. Hayatımıza şekil veren şey evrendeki ritmik hareket ve onun tutarlılığıdır.

Biz, ritmik olmayan şeyleri dışlarız, tutarlılık ararız. Sözünün eri olmak, nerede hangi davranışı göstereceği başkaları tarafından bilinir olmak, arkadaşı tarafından anlaşılır olmak, planlı olmak gibi. Bu davranışların ritmik, yani tekrarlanan özellikte olmasıdır kişiyi tutarlı insan yapan.
Tutarlı hareket eden insana güvenilir. Dostluğun, arkadaşlığın biricik kuralı güvenilir olmaktır. Güneşin ertesi gün yeniden doğacağına olan güven, güneşin ritmik hareketinin tutarlılığına olan güvendir. Arkadaşına güvenmek, onun hareketlerindeki ritmik tekrara olan güvendir. Her gün işe zamanında gelen insana güvenmek gibi.

Evrendeki hareketin bir ritmik düzen içerisinde olduğunu kitaplar yazmasa da bunu günlük yaşantımızda algılarız. Gece ve gündüzün sürekliliğini düşünelim; gece uyur, gündüz uyanır, işlerimizi yaparız. Biyoritim denilen bedenimizin iç ritmi buna ayarlanmıştır. Uyku düzenimiz bozulduğunda buna bağlı diğer ritmler de bozulur; adımlarımız dengesizleşir, kaslarımızı toparlayamayız, dengesiz duruşlar alırız vb.
İki ayağının üzerinde dik durabilmek dengeli ve güvenilir insan duygusu yaratır. Çünkü o duruşta gerçekten bedenin ritmik düzene geçtiğini görürüz. Denge dediğimiz, şey, omurların ve diğer eklemlerin ritmik dizilişinde bir bozukluğa neden olmayacak şekilde duruşu göstermesidir. Bu duruşun doğal olarak insana verdiği duygu güven duygusudur. Dengeli olmak, güvenilir olmak, tutarlı olmak; bunlar hep birbiriyle örtüşen kavramlardır.

Ağaçları yok ederek sel felaketine neden oluruz. Doğanın dengesini, yani ritmini bozduğumuzun acısını yaşatır bize. Bir dere düzenli akışını bozup taşkınlık yaptığında veya kuruduğunda çevresindeki hayatı tehlikeye sokar. Oysa onun düzenli akışına güvenerek insanlar onun etrafında kendilerine yaşam kurmuşlardır.

Kalp atışlarımızda ritm bozukluğu görüldüğü zaman tehlike var demektir. Hayatımızdaki tüm diğer ritimler de onunla birlikte bozulur, işe gidemez, sokağa çıkamaz, yataktan kalkamaz, yemek yapamaz oluruz, vb. Kalbimizin ritmini düzene sokması için doktora gideriz, ona güveniriz. Doktor insana güven verir. Çünkü o, yaşamımızdaki ritmi bozan öğeleri ortadan kaldırır ve bizi normal ritmimize döndürür.
Doğada var olan bir ritmin bozulması, diğer ritmlerin bozulmasını beraberinde getirir. Çünkü doğada her şey bir diğerine bağımlıdır. Doğada sınırsız özgürlük yoktur, karşılıklı bağımlılık vardır. Bu yüzden, doğa, kendi ritmini yok edeni yok eder. Hatta, buradan yola çıkarak rahatlıkla söyleyebiliriz ki biz insanlar için de sınırsız özgürlük yoktur, karşılıklı bağımlılık vardır.

Doğada birbirinin yaratıcısı olan veya birbirinin tamamlayıcısı olan ritmlerin beraberliğindeki uyum, ahenktir, estetiktir. Doğa ile baş başa kaldığımızda hissettiğimiz bu olağanüstü ritmik uyumdur bize huzur veren, “Ne kadar güzel” dedirten. Bu ahenk, bu estetik bütünlük, bu denge, bu ritmik uyumdur içimize aldığımız ve bize güven veren, kendimizi dinlenmiş hissettiren, yaşama gücü veren. Doğayla baş başa kaldığımızda, “Yaşam mükemmel ahenk içinde sürüyor, bak, görüyorsun, rahat ol, ona güven” gizli mesajını alırız, mutlu oluruz.

Evrende, birbirine bağlı iç içe geçmiş ritmlerin holistik yapısı biyolojik olarak insan bedeninde aynen karşımıza çıkar. Bu ritmin insanda dışa vurmuş şekli dans olarak karşımıza çıkar. Dans, insan bedenine çok yakışan estetik bir durumdur. Dansın bir müzikle yapılması, ritmin bedenle buluştuğu estetik mükemmelliği sergiler.

Müziğe gelince; müzikteki ritm ve ezgi doğayla bire bir örtüşen güçlü duyguları bize verir; tutarlılık, güven, denge, estetik, uyum. Müzikle uğraşmak veya müzik dinlemek bunun için dinlendiricidir.

Bir dere ritmik akar, kenarındaki ağacı ritmik besler, ağacın dalları, yaprakların dizilişi, çiçekleri ritmiktir. Derenin varlığı diğer ritmleri yaratmıştır. Ana ritmi burada dere oluşturur. Dere kurursa ona bağlı diğer ritmler de yok olur. Dereyi ve ağacı resimle anlatır, resmi evimize asarız; doğadaki estetik uyumu evimize taşırız. Ona bakarken hissettiğimiz, ondan aldığımız estetik doyum içerdiği ritimlerin uyumundan gelir.
“Yaratıcılık, doğadaki ritmi sezmekle başlar” der sanat eğitimcileri. Bütün sanatların kökünde doğa vardır. Doğadaki ritmi resimle anlatırsak resim sanatı, müzikle anlatırsak müzik sanatı, bedenimizle anlatırsak dans sanatı, sözcüklerle anlatırsak şiir sanatı olur. Bu ritmi sayılarla anlatırsak matematik olur. Fen bilimlerinde yeni bir buluştan söz ediliyorsa, bu, gerçekte doğada var olan ama daha önce açığa çıkarılmamış olan bir ritmden söz ediliyor demektir.

Bir insanın ritim duygusunun eğitim yoluyla geliştirilmesi, onun doğa ile uyumunu desteklemek ve güçlendirmek demektir. Bu nedenle, ritm eğitimi insanın temel gereksinimleri arasında kabul edilmelidir. Sanat eğitimi bu ihtiyacı doğrudan karşılayan bir araçtır. Temel eğitim kurumlarında ritm eğitimi verilmesi bu nedenle gereklidir.

Bu arada, ritmi en anlaşılır biçimde öğreten ders müzik dersidir. Ancak, müzik derslerinde ritmi evrenin geçerli tek kuralı olarak öğretiyor muyuz? Ne yazık ki hayır.
Bilinmelidir ki ritm, sadece müziğin konusu değildir. Ya da, müzik dersi sadece müziğe değil, tüm alanlara hizmet eder. Öyleyse, müzik dersi ana sınıfından itibaren zorunlu ders olmalıdır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 29 Eylül 2016 23:53
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
30 Eylül 2016       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM

RİTİM BİLİM


a. Kardıyol. Kalpteki ritim ve iletim bozukluklarını inceleme bilimi (Eşanl RITMOLOJI)
—ANSİKL. Rıtimbilim birçok araştırma yöntemine başvurur sıradan bir uygulama haline gelen ve yüzeyden uygulanan elektrokardiyogram (EKG) ritim bozukluklarını ilk deta gözle görülür duruma getirdı Temel bir araştırma yöntemi olarak kıymetini korumaktadır. Holter tekniği ile 24 saat süre ile kaydedilen EKG, zaman zaman gelen ritim bozukluklarını ortaya çıkarmaya yarar Kalp içi araştırmalar, 'boşluklar İÇİ" elektrokardıyogramları elde et meye yarar. Çeşitli yöntemlerle ve çeşitli düzeylerde (kulakçık, His demeti, karıncık) iletim sistemim uyarmak olanağı da vardır.

RİTİMLİ


sıt Belli bir ritmi olan; ritmik
—Müz. Arılık ritımli müzik, müziğin ritminin, prozodının ritmine uydurulduğu üslup. (Bk. ansıki. böl.)

—ANSİKL Müz Bu üslubun "antik ritımli'' diye nitelenmesi, XVI. yy.da, Antıkçağ Yunan ve Roma kültürlerine yönelen hümanizm hareketi içinde, özellikle de A. de Baif'ın Şiir ve müzik akademisi bünyesin de gelışmesındendır. Metnin polifonık desteği olan melodi, uzun ve kısa hecelere uyardı. Bu müzik, Rönesans çoksesliliğinin son evrimini temsil eder Daha sonra Fransa'da A de Bertrand, C. Le Jeu ne, E. Du Caurroy, J. Mauduit tarafından işlenmiştir Almanlar bu üslubu, ilahilerde, odlarda ve mezmurlarda kullandılar; böy lece Reformcuların da istediği gibi dinsel metinlerin net bir biçimde anlaşılması sağ landı. Ama bu üslup XVII. yy.'ın-sonlarında, ritmik ilerleyişin sistematikliği, paralel çokseslilikteki tekdüzelik, vurgunun karar sizliği ve yöntemin zihinle ilgili oluşu yüzünden terk edildi Yine de, müzikle metnin kusursuz biçimde kaynaşmasına kat kıda bulundu.


RİTİMSİZ


sıf. Ritmi olmayan
—Telekom. Bir karakteri ya da bir veri öbeğini gösteren aynı bir gruba ilişkin işaret öğelerinin herhangi ıkı başlangıç ya da son anlarını ayıran zaman aralıklarının tümünün aynı aralığın katı olduğu, oysa ardışık iki grubu ayıranların böyle olmadığı bir iletim ya da bu iletime ilişkin bir işaret için kullanılır. (Karşt. EŞZAMANLİ)

—ANSİKL Telekom. iki karakter ya da öbek işareti arasında, ritimsiz iletimle yayımlanan işarete durma işareti denir. Bu durma işareti, süresi değişmez bir başlama şaref’yle kesilir Ritimsiz telgraf tekniğinde, alma organı, durma işareti süresince çalışmaz, sonra başlama işaretim alırken eşzamanlılığa geçer, (TELGRAF. TELEM. TELEKS.)

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

20 Aralık 2008 / ziyaretçi Cevaplanmış
29 Eylül 2016 / Misafir Soru-Cevap
30 Eylül 2016 / Misafir Cevaplanmış