Arama

Ateşin bulunması insan hayatını nasıl etkilemiştir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 19 Aralık 2019 Gösterim: 60.270 Cevap: 5
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
16 Kasım 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ateşin bulunması insan hayatını nasıl etkilemiştir?
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
Bu dönemde önceki devirlere göre daha sert ve daha düzgün taş aletler yapılmıştır. Topraktan veya kilden yapılan kaplar ateşte pişirilmiş, bunun sonucunda seramik sanatı başlamıştır. Bu devirdeki insanlar bilgi ve teknikte önceki dönemlere göre oldukça ileri bir düzeye çıkmışlardır. Kemik ve taştan daha kullanışlı aletler yapılmıştır. İnsanların yerleşik düzene geçmesi de bu dönemde meydana gelmiştir. Birbirine yakın aileler topluca bir yerde oturarak köyleri meydana getirmişlerdir. Böylece tarihteki ilk köyler kurulmuştur. Ayrıca insanlar tahıl üretimine de başlamış, hayvanlar evcilleştirilmiş, insanlar tüketicilikten üretici duruma geçmişlerdir. İlk defa ticaret başlamıştır.

Sponsorlu Bağlantılar
Gezegende yaşanan son buzul çağının sona ermesi ardından, insan topluluklarının yayılma eğilimi gösterdikleri ılıman iklim kuşaklarında, yepyeni bir evrimsel açılım yaşanmaya başlanmıştır. Buzulların çekilmesiyle ılımak iklim kuşağında gerek fauna gerekse flora, hem çeşitlilik hem de popülasyon olarak belirgin gelişmeler göstermiştir. Bu mevsimsel farklılıkların oldukça belirgin olduğu ve genellikle kurak sayılabilecek yaşam alanlarında ortaya çıkan ve yayılabilen türler, kaçınılmaz olarak dayanıklı, uyum sağlama ve üreme yetenekleri geniş, görece daha küçük cüsseli türlerdi. İşte bu ortam, insan topluluklarına geniş olanaklar sunmuştur.

Buğday ve arpa gibi yaygın, kurak iklime uyumlu bitki türlerinin ve koyun, keçi, sığır gibi otçul türlerin ortaya çıkması ve yaygınlaşmasıyla insan topluluklarının yaşam biçimi de değişmeye başlamıştır. Doğaya doğrudan müdahale ederek, besin olarak kullanılabilecek bitki türlerini yetiştirme ve bazı hayvan türlerini evcilleştirerek sürüler oluşturmak, bu dönemin belirgin özelliği olmuştur.
İnsan toplulukları bu yeni yaşam tarzında iki ana kolda gelişme göstermişlerdi. Bazı topluluklar evcilleştirdikleri hayvanlardan oluşan sürüleri temel besin kaynağı olarak kullanırken bazı topluluklar ise sınırlı ölçüde de olsa bahçe tarımına başlamışlardır. Her iki ana kol da avcı-toplayı topluluklar olmaktan zamanla çıkmış, bir anlamda besin üreten topluluklar haline dönüşmeye başlamışlardır. Kuşkusuz ağırlıklı olarak tarımla uğraşan topluluklar, avcı-toplayıcı toplulukların yaşam tarzını bırakarak yerleşik düzene geçmek zorunda kalmışlardır. Ağırlıklı olarak hayvan sürülerini kullanan topluluklar ise göçebe ya da yarı-göçebe topluluklar haline gelmişlerdir.
magnify clip
Özellikle tarım yapmanın öğrenilmesi bu toplumların beslenme ve yaşam tarzlarında kökten değişikliklere yol açmıştır. Büyük ölçüde rastlantılara, ileri derecede uzmanlaşmaya bağlı olan avcı-toplayıcı yaşam tarzı yerini, besin maddelerini stoklayabilen ve beslenme açısından daha güvenli toplumlar yaratmıştır.
Bu gelişmeler, "Neolitik Devrim" olarak adlandırılan ve insan topluluklarının yaşam biçiminde köklü değişikliklere yol açan bir süreçtir. Kuşkusuz gezegenin her yöresinde yaşamakta olan topluluklarda zamandaş olarak ortaya çıkmayan Neolitik Devrim, başlangıçta, Orta Doğu, Önasya, Uzakdoğu gibi, geniş ve düzenli akarsuların yaygın olduğu bölgelerde ortaya çıkmıştır

BAKINIZ Ateş
Son düzenleyen Safi; 10 Aralık 2019 15:51
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
16 Kasım 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Bu dönemde önceki devirlere göre daha sert ve daha düzgün taş aletler yapılmıştır. Topraktan veya kilden yapılan kaplar ateşte pişirilmiş, bunun sonucunda seramik sanatı başlamıştır. Bu devirdeki insanlar bilgi ve teknikte önceki dönemlere göre oldukça ileri bir düzeye çıkmışlardır. Kemik ve taştan daha kullanışlı aletler yapılmıştır. İnsanların yerleşik düzene geçmesi de bu dönemde meydana gelmiştir. Birbirine yakın aileler topluca bir yerde oturarak köyleri meydana getirmişlerdir. Böylece tarihteki ilk köyler kurulmuştur. Ayrıca insanlar tahıl üretimine de başlamış, hayvanlar evcilleştirilmiş, insanlar tüketicilikten üretici duruma geçmişlerdir. İlk defa ticaret başlamıştır.

Sponsorlu Bağlantılar
Gezegende yaşanan son buzul çağının sona ermesi ardından, insan topluluklarının yayılma eğilimi gösterdikleri ılıman iklim kuşaklarında, yepyeni bir evrimsel açılım yaşanmaya başlanmıştır. Buzulların çekilmesiyle ılımak iklim kuşağında gerek fauna gerekse flora, hem çeşitlilik hem de popülasyon olarak belirgin gelişmeler göstermiştir. Bu mevsimsel farklılıkların oldukça belirgin olduğu ve genellikle kurak sayılabilecek yaşam alanlarında ortaya çıkan ve yayılabilen türler, kaçınılmaz olarak dayanıklı, uyum sağlama ve üreme yetenekleri geniş, görece daha küçük cüsseli türlerdi. İşte bu ortam, insan topluluklarına geniş olanaklar sunmuştur.

Buğday ve arpa gibi yaygın, kurak iklime uyumlu bitki türlerinin ve koyun, keçi, sığır gibi otçul türlerin ortaya çıkması ve yaygınlaşmasıyla insan topluluklarının yaşam biçimi de değişmeye başlamıştır. Doğaya doğrudan müdahale ederek, besin olarak kullanılabilecek bitki türlerini yetiştirme ve bazı hayvan türlerini evcilleştirerek sürüler oluşturmak, bu dönemin belirgin özelliği olmuştur.
İnsan toplulukları bu yeni yaşam tarzında iki ana kolda gelişme göstermişlerdi. Bazı topluluklar evcilleştirdikleri hayvanlardan oluşan sürüleri temel besin kaynağı olarak kullanırken bazı topluluklar ise sınırlı ölçüde de olsa bahçe tarımına başlamışlardır. Her iki ana kol da avcı-toplayı topluluklar olmaktan zamanla çıkmış, bir anlamda besin üreten topluluklar haline dönüşmeye başlamışlardır. Kuşkusuz ağırlıklı olarak tarımla uğraşan topluluklar, avcı-toplayıcı toplulukların yaşam tarzını bırakarak yerleşik düzene geçmek zorunda kalmışlardır. Ağırlıklı olarak hayvan sürülerini kullanan topluluklar ise göçebe ya da yarı-göçebe topluluklar haline gelmişlerdir.
magnify clip
Özellikle tarım yapmanın öğrenilmesi bu toplumların beslenme ve yaşam tarzlarında kökten değişikliklere yol açmıştır. Büyük ölçüde rastlantılara, ileri derecede uzmanlaşmaya bağlı olan avcı-toplayıcı yaşam tarzı yerini, besin maddelerini stoklayabilen ve beslenme açısından daha güvenli toplumlar yaratmıştır.
Bu gelişmeler, "Neolitik Devrim" olarak adlandırılan ve insan topluluklarının yaşam biçiminde köklü değişikliklere yol açan bir süreçtir. Kuşkusuz gezegenin her yöresinde yaşamakta olan topluluklarda zamandaş olarak ortaya çıkmayan Neolitik Devrim, başlangıçta, Orta Doğu, Önasya, Uzakdoğu gibi, geniş ve düzenli akarsuların yaygın olduğu bölgelerde ortaya çıkmıştır

BAKINIZ Ateş
Son düzenleyen Safi; 9 Ocak 2020 19:46
Quo vadis?
ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
20 Kasım 2008       Mesaj #3
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
Ateşin denetim altına alınmasından bilinçli üretimine geçiş yüzbinlerce yıl alan büyük bir adımdır. İsrail'de, Şeria Nehri kıyısında bulunan kalıntılar, insanın 790 bin yıl önce ateş ürettiğini ve kullandığını göstermektedir.
Ateşin yakılabileceği düşüncesini uyandıran ilk kıvılcımın, çakmaktaşını piritlere sürterken mi, yoksa ağaç içinde delik açmaya çalışırken mi çaktığı bilinmemektedir. Avrupa'daki Neolitik yerleşim bölgelerinde çakmaktaşı ve piritlerin yanı sıra ateş delgileri de bulunmuştur. İlkel toplumlarda en yaygın ateş yakma yöntemi sürtmeydi. Bambudan yapılmış küçük bir tüp içindeki havanın sıkıştırılmasıyla ısı ve ateş üreten ateş pistonu Güneydoğu Asya, Endonezya ve Filipinler'de geliştirilip kullanılan karmaşık bir aygıttı. Bundan tümüyle bağımsız olarak 1800'lerde Avrupa'da da metalden bir ateş pistonu geliştirildi. İngiliz kimyacı John Walker, içinde fosfor sülfat bulunan ve sürtülünce yanan kibriti 1827'de icat etti. Modern teknoloji ve bilim tarihi, büyük ölçüde ateşten sağlanarak insanoğlunun kullanımına sunulan enerji toplamındaki sürekli artış olarak nitelenebilir. Enerji üretimindeki artışın büyük bölümü hem miktar, hem çeşit bakımından ateş kullanımının artmasıyla sağlanmıştır. Atom enerjisinin denetim altına alınması, ateş kullanımında atılan son adım sayılabilir.
Son düzenleyen Safi; 9 Ocak 2020 19:44
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Mart 2010       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BUYUR KENDİ YAPTIĞIM ÖDEVDEN ATEŞ
Ateş: İnsanlık tarihinin en önemli buluşları içerisendedir. Bu buluş insanlığın çağ atlamasına bile sebep olmuştur. İnsanlar Bakır Çağından Tunç Çağına geçerken bakırla birlikte kalayı eriterek daha sert bir karışım olan tuncu buldular. Ateş yüz binlerce yıl evvel bulunduğu için nasıl keşfedildiğine dair kesin bilgiler yoktur ancak tahmine dayalı bilgiler bulunmaktadır.Yıldırımların ormanlara düşmesi, şiddetli fırtınalarda ağaç dallarının birbirine sürtmesi ve yanardağdan akan lavların oluşturduğu doğal yangınlar sonucu ateşi bulduğu tahmin edilmektedir. Ateşin yanıcı bir madde olduğunu belki bir hayvanın yanıp ölmesiyle belkide içlerinden bir arkadaşlarının yanıp ölmesiyle anladılar ve ondan uzak durdular. Ancak daha sonra ısınmak için ateşi kullandılar. Avlandıkları etleri pişirmeyi düşündüler ve daha iyi tat aldılar ve bu alandada ateşi kullandılar. Hastalıkları iyileştirmek için bitkileri kaynattılar. İnsanlar daha bir çok alanda ateşi kullandılar.
Son düzenleyen Safi; 9 Ocak 2020 19:44
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
7 Aralık 2019       Mesaj #5
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye

Ateşin Kontrolü İnsanın Evrimine Nasıl Yön Verdi?


Ateş, insanın evriminde çok büyük bir öneme sahiptir. Öncelikle sizlerle ateşin geçmişine bir göz atalım:

Şimdiye kadar keşfedilmiş olan en eski ateş kalıntısı günümüzden 476 milyon yıl önce, karaları işgal eden bitkilerin yandığı Orta Ordovisyen Dönem'e aittir. Bu tarih önemlidir, çünkü bu zamanlardan önce atmosferdeki oksijen oranı oldukça düşüktü ve yanmaya kolay kolay izin vermiyordu. Zaten karalarda da yoğun bir yanıcı madde birikintisi olmadığından, alevli yanma tepkimesine pek rastlanmıyordu. Ancak ne zaman ki karalar bitkiler tarafından işgal edilmeye başladı ve oksijen oranları %13 ve üzerine ulaştı, işte o zaman bildiğimiz anlamıyla alevli tepkimeler ve hatta geniş alanlara yayılan yangınların izlerine rastlamaya başladık. Keşfedilen ilk geniş çapta yangın kalıntısı, günümüzden 420 milyon yıl öncesine, Geç Silüryen Devre aittir. Bu zamanlardan sonra ise her dönemde yanma tepkimesi görülebilmiştir.
Ad:  resized_evrimagaci.org_public_content_media_6cbc145d014aee4fd2ca852e0e48746f.jpg
Gösterim: 316
Boyut:  23.5 KB

Tarih sahnesine oldukça geç evrimleşmiş bir tür olarak çıkan insanlar ise, ateşi bilinçli olarak kontrol altına alabilmiş tek türdür. Bu da ateşi bizler için daha anlamlı yapmaktadır. Diğer türlerde ateşle birlikte evrimleşme söz konusu olabilse de, ateşi bilinçli kontrol edebilen başka bir hayvan türü tespit edilememiştir. Örneğin Avusturalyalı Ateş Şahini, yangın kavramının bilincindedir ve özellikle yangın olan bölgelerde, alevlerden kaçan hayvanları avlayarak beslenir. ABD'de bolca bulunan Uzun Yapraklı Çam gibi bitkiler, tohumları alev almaksızın çimlenemez. Dolayısıyla yangınlar, bir yandan birçok canlıyı yok ederken, bir diğer yandan evrimsel süreçte sıklıkla gördüğümüz yangınla paralel bir evrim geçirmiş canlıları hayata bağlamaktadır. Ancak hiçbir tür, yemek hazırlamadan tarıma, avcılardan korunmaktan avlanmaya, maddeleri işlemekten sağlığa, kimyasal çalışmalardan ısınmaya, dini kavramlardan mağara resimlerine, sanata, felsefeye ve daha nice konuya dahil ettiğimiz ateşi, biz insanlar kadar kapsamlı olarak algılayamaz ve kullanamaz. Bu da, beynimizin evriminin önemli sonuçlarından biridir.

Burada anlattığımız gibi, ateşi birçok farklı iş için kullanmaktayız. Bunlara burada girerek sizleri sıkmak istemiyoruz, zaten ne amaçlarla kullanıldığını gayet iyi bilmektesinizdir. Ancak burada bahsetmek istediğimiz, insan türlerinin evrimlerinin hangi noktasında ateşi kontrol altına alabildiğidir. Ne yazık ki bu konuda kesin bir yargı bulunmamaktadır. En net bulgularla konuşacak olursak, ateş günümüzden 400.000 yıl kadar önce Homo erectus tarafından kontrol altına alınmıştır. 125.000 yıl kadar önce ise, birçok farklı insan türünün net bir şekilde ateşi kontrol edebildiğini biliyoruz. Ancak bazı bilim insanları, ateşin kontrolünün 1.7 milyon yıl kadar öncesine gittiğini iddia etmektedirler. Açıkçası bu iddialar çoğunlukla çürütülmüş veya yalanlanmıştır, çünkü bu dönemlere ait ateşin kontrolüne dair bulgular ya aşırı belirsizdir ya da düzmecedir. Dolayısıyla bilim camiası bu konuda oldukça hassas ve titiz çalışmaktadır. Küçük çapta bile olsa yangınlar çok yaygın ve aşırı sık olan olaylar olarak araştırmacıların kafalarını karıştırabilecek birçok iz arkada bırakabilmektedirler. Önemli olan bu izlerden hangilerinin gerçekten kontrollü bir ateşe ait olduğunu tespit edebilmektir.

Ateşin kontrolüne dair bulgular kesin olmadığı için, bu konudaki tartışmalara burada pek fazla girmeyeceğiz. Ancak kabaca 400.000 yıl kadar önce, daha ortada Homo sapiens türüne, yani bize ait hiçbir iz yokken atalarımızın ateşi kontrol altına aldığını söyleyebiliriz. Peki bu bizim evrimimizi nasıl etkiledi? Ateşi kontrol etmenin evrimimiz ile alakası nedir?

Ateşin Kontrolü ve İnsanın Evrimi


Ateşin kontrolünün ilk etkilerinin davranışsal olduğu düşünülmektedir. Çünkü kontrollü bir ateş, insanların diledikleri zaman ışık yaratabilmeleri anlamına gelmektedir. Böylece gündüzcül (gündüz avlanan) bir hayvan türü olan insan, aktivitelerini gün ışığı ile sınırlandırmak zorunda kalmamaya başlamıştır. Üstelik eskiden korktuğu avcılarının (yırtıcı kediler gibi) ve rahatsız edici misafirlerin (birçok böcek ve omurgasız türü) ateşten korkarak uzak durduğunun keşfi, insana çok ciddi bir evrimsel avantaj sağlamaya başlamıştır.
Ad:  resized_evrimagaci.org_public_content_media_72d257816157e6d9d83faad53b089b79.jpg
Gösterim: 365
Boyut:  23.8 KB

Tüm bunlar bir yana ateş, insanın giderek etçilleştiği (baskın meyvecil diyetten, etçile kayan hepçil bir diyete geçtiği) ve bu sebeple beyin evrininin hızlandığı bir dönemde, sindirimi zor olan besinlerini pişirmesine yaramıştır. Beslenme tipinin değişmesi, bir türün evrimsel değişimine etki eden en önemli özelliklerden biridir. Hele ateşte pişen bir yemekte özellikle nişastaya dayalı karbonhidratlar bulunuyorsa, ateşin etkisiyle bu kimyasallar parçalanır ve insanlar bu ürünleri çok daha kolay sindirebilirler. Bu sayede çok daha verimli ve yüksek bir enerji kaynağı elde etmiş olurlar. İşte bu sebeple de evrimsel ekonomilerine ciddi katkılar sağlamış olurlar. Yani evrimsel patikaları, hiç beklenmedik bir şekilde değişmeye başlar. Bunu daha önceden yayınladığımız şu yazımızda işlemiştik. Burada yanlış bir anlaşılma da sıklıkla yapılmaktadır: sanki ateşin kontrolü ve yemeklerimizi pişirmemiz, sadece et ürünleri ile alakalı bir durummuş gibi lanse edilmektedir. Bu, ciddi bir hatadır. Az önce belirttiğimiz yazımızda da sıklıkla vurguladığımız gibi insan türleri, evrimsel süreç içerisinde meyvecil bir diyetten ete ağırlık veren omnivor (hepçil) bir diyete geçmiş olsalar bile bu, yeşil beslenmeden uzak durdukları veya bu tip beslenmenin sona erdiği anlamına gelmemektedir. Tam tersine, ateşin kontrolü sayesinde yüz binlerce ve milyonlarca yıldır sindiremedikleri bazı bitkisel ürünleri tüketebilmeye başlamışlardır. Çünkü daha basit şekerler ve karbonhidratlardan oluşan çiçekleri, tohumları ve etli meyveleri sindirebilsek de; özellikle ham selüloz içeren bitki gövdeleri, yetişkin yapraklar, genişlemiş kökler ve bitki tüberlerini apandiksimiz evrimsel süreçte köreldiği için sindirememekteydik. Ancak ateş sayesinde bu bitki kısımlarını pişirerek selülozu kısmen de olsa parçalayabilmeye ve bir miktar sindirebilmeye başladık (halen de ateş olmadan sindiremeyiz). Üstelik ham haliyle zehirli olan bazı tohumlar ve bitki kısımları, ateşte pişirme sayesinde zehirsiz hale getirilebilmeye başladı. Bu da diyetimize ciddi anlamda etki etti ve evrimsel sürecimize adeta yön verdi.

Bazı bilim insanları ateşin insan beyninin evrimine etki etmediğini iddia etseler de, evrimsel biyologların ezici bir çoğunluğu bunun doğru olmadığını, ateşin beslenmemizi doğrudan etkilediğini, beslenmemizin de evrimsel değişimimizi doğrudan etkilediğini, bu yüzden de ateşin evrimimizde çok önemli bir rolü olduğunu belirtmektedirler. Öyle ki, beslenme tipimizin değişmesi sebebiyle sadece beynimiz irileşmekle kalmadı (tabii ki bundaki tek sebep beslenme etkisi değildir, aynı zamanda yüz ve çene yapımız da değişmeye başladı. Vücudumuzdaki en belirgin körelmiş organlar olan 20 yaş dişlerimizin varlığı bile bu durumu göstermeye yetmektedir.
Tüm hatlarıyla baktığımızda, ateşin insan evrimi için oldukça önemli olduğunu görmek mümkündür. Diyetimizi etkilemediğini varsaysak bile, davranışsal olarak çok ciddi etkileri olduğunu, dolayısıyla evrimsel avantajlarımıza doğrudan etki ettiğini söylememiz hiç hatalı olmayacaktır.
Yazar
Çağrı Mert Bakırcı
Son düzenleyen Safi; 22 Mayıs 2020 23:39
🌘 🚀
mitolojikgramer - avatarı
mitolojikgramer
Kayıtlı Üye
19 Aralık 2019       Mesaj #6
mitolojikgramer - avatarı
Kayıtlı Üye
dinî ve hukukî yönelimlerini çeşitlendirmiştir. (mesela ateşe tapmak, ateşle konuşmak, cadıları ateşte yakmak, böğüren boğa gibi idam yöntemleri, ölenleri yakmak vb.)
daha hızlı düşünmüşlerdir. (soğukta düşünmekle sıcakta düşünmek aynı hızda olamıyor)
konuştukları dile yeni bir sözcük alanı getirmiştir. (ateşle ilişkilendirilebilecek bütün sözcükler ve deyimler)
gibi

Benzer Konular

9 Şubat 2016 / Misafir Cevaplanmış
24 Ekim 2013 / moonfire Soru-Cevap
2 Mart 2014 / Konuk misafir Soru-Cevap
19 Aralık 2011 / Misafir Soru-Cevap
22 Nisan 2013 / ultra aslan Soru-Cevap