Arama

Cumhuriyetin diğer yönetim biçimlerine göre üstün özellikleri nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 31 Ekim 2018 Gösterim: 39.771 Cevap: 3
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
18 Kasım 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Cumhuriyetin diğer yönetim biçimlerine göre üstün özellikleri nedir?
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
Cumhuriyet yönetiminin birinci Özelliği, seçim esasına dayanan bir idare olmasıdır. Bu seçim de gerek seçme gerekse seçilme hakkı bakımından belli bir kişiye, belli bir zümreye, belli bir sınıfa ait değildir; bütünüyle millete aittir. Cumhuriyetle yönetilen bir devlette bir görevin, ilâhî bir kuvvete dayanması veya babadan oğula geçmesi gibi bir usul de yoktur ve olamaz Cumhuriyet yönetiminde seçimle iş başına gelenlerin görev süresi belli bir dönemi kapsar; yani cumhuriyet rejiminde kaydı hayat şartı ile bir görev söz konusu olamaz.

Sponsorlu Bağlantılar
Cumhuriyet rejiminin ikinci bir özelliği, bu rejim her şeyden önce kişi, zümre ve sınıf yararını değil, kamu yararını ön planda tutan, kamu yararına dayanan bir yönetim şeklidir. Çünkü cumhuriyet rejimi, kuvvetini, dayanağını kişi, zümre ve sınıf hakimiyetinden değil, geniş halk kitlesinden, millet iradesinden almaktadır.

Cumhuriyet rejimi, memleketimize, milletimize sayılamayacak kadar çok şeyler kazandırmıştır. Bir kere cumhuriyet yönetimi, devlet hayatımıza, siyasi hayatımıza egemenliğin bir şahsa, bir zümreye, bir sınıfa değil, millete ait olduğu gerçeğini kazandırmıştır. Çünkü bundan evvel, Osmanlı Devletinde egemenliğin kaynağı ilâhî iradeye bağlanıyor, bunu da Sultan-Halife sıfatıyla bir şahıs temsil ediyordu. Millet haklarını yok eden, milli iradeyi geçersiz kılan bu çağ dışı anlayış, memleketimizde ancak Cumhuriyet rejimi ile yıkılmıştır.

Cumhuriyet rejiminin, bütün vatandaşları kanun önünde eşit sayması, onlar arasında hiçbir ayrıcalık tanımaması, onların devlet yönetimine eşit olarak katılımını sağlaması, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini devlet teminatı altına alışı, millî birlik ve beraberliğimiz açısından da birleştirici, pekiştirici olmuş, millî sınırlarımız içinde hiçbir ayrıcalık yapmaksızın bütün vatandaşlarımızın paylaştığı, yararlandığı, bu nedenle korumaya ve yaşatmaya kararlı olduğu bir idare haline gelmiştir.

Cumhuriyet rejimi aynı zamanda, insan unsuruna verdiği değer, insan hak ve hürriyetlerine gösterdiği saygı nedeniyledir ki, çağdaşlaşmayı, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı en iyi şekilde gerçekleştiren bir ortam oluşturmuştur. Diyebiliriz ki Türkiye’nin çağ atlaması, milletimizin Atatürk’ün önderliğinde her türlü engeli aşarak uygar bir toplum haline gelişi, lâik ve demokratik cumhuriyet rejimi sayesinde mümkün olabilmiştir.

İşte bize kazandırdığı bu değerler nedeniyle, lâik ve demokratik cumhuriyet rejimi, memleketimizin geleceği bakımından o derece önemlidir ki, Anayasamızda “Türkiye Cumhuriyeti’nin idare şeklinin Cumhuriyet olduğu” hükmünün değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği ayrı bir anayasa maddesiyle teminat altına alınmıştır.

Gençlerimizi ve her gelecek kuşak bilmelidir ki, bu vatanda kurduğumuz Cumhuriyet yönetimi, Atatürk’ün önderliğinde çok büyük fedakârlıklarla kazanılan bir ölüm kalım savaşından sonra gerçekleştirilmiştir. Bu büyük başarının arkasında binlerce şehidin, binlerce gazinin harcı vardır. Bu bakımdan, kurulan bu büyük eserin her yönü ile gelişmesi, geliştirilmesi, doğabilecek her türlü tehlikeden titizlikle korunması, Cumhuriyet kuşaklarının Atatürk’e ve onun inkılâp arkadaşlarına borçlu olduğu kaçınılmaz bir görevdir. Cumhuriyet kuşakları, bu görevin bilinci içinde, kendilerine bırakılan emaneti daima koruyacaklar, Türkiye Cumhuriyeti’ni Büyük Önderin çizdiği yolda ebediyen yaşatacaklardır.

Kısaca: Üstün özellikleri
  • Halka dayalı ve seçimlerin hakim olduğu bir yönetim biçimi olduğundan sorunların en az olduğu yönetim biçimidir.
  • Kamu yararı ve kamu yararına dayalı bir yönetim biçimi olduğundan geniş halk kitlesinden oluşan bir millet iradesi vardır.
  • Bu yönetim biçimi bir kişiye,zümreye bağlı olmadığından egemenliğin sadece halka ait olduğu düşüncesi vurgulanmıştır.
  • Tüm vatandaşları yasalar önünde eşit sayar ve kişiler arası ayrımcılık yapmaz.
  • İnsana değer veren ve aklın,mantığın ve bilimin ön planda olduğu bir rejimdir.
BAKINIZ
Devlet Yönetim Biçimleri - Cumhuriyet

Cumhuriyet Nedir?
Son düzenleyen Safi; 31 Ekim 2018 01:25
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
18 Kasım 2008       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi

CUMHURİYETİMİZİN NİTELİKLERİ ve ERDEMLERİ


Hiç şüphesiz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin meydana gelmesi, yirminci yüzyıl tarihinin en dikkate değer olaylarından biridir. Cumhuriyetimiz Türk Kurtuluş Savaşı’nın bir sonucudur. Genel olarak Türk Kurtuluş Savaşı’nın başlatılması, ilk zamanlarda bir avuç maceracının giriştiği ve ciddiye alınmaması gereken bir ayaklanma, bir eşkıyalık hareketi olarak sayılmıştır. Sonra da, zamanla işin ciddiliği anlaşılınca, bunun akılsızca bir girişim olduğunu, başarı ile sürdürülmesinin mümkün olmadığını, Türk milletinin topyekün olarak intihara sürüklendiğini ve bu hareketin sonucunun büyük felaketlere sebebiyet vereceğini iddia edenler vardır. Bu iddia sahiplerinin dayandıkları gerekçeler, belli bir mantık açısından değerlendirilirse, hiç de yabana atılır cinsten olmadıkları görülür. Böylece, çeşitli görüşlerle herkes kendi anlayışına, çıkarına, gücüne ve yeteneğine göre ayrı ayrı yollar izlemiştir. Kimisi zararın neresinden dönülürse kârdır anlayışı ile, gerçekten samimi olarak var gücü ile Millî Mücadele hareketini engellemeye çalışmıştır. Kimisi zora baş vurarak hareketi bastırmaya kalkışmıştır. Ama ne birinciler, ne de ikinciler amaçlarına erişememişlerdir. Şartların umutsuz, maddî imkânların büsbütün yetersiz olmasına ve tutulan yolun çıkmaz gibi görünmesine rağmen, bildiğiniz gibi, Millî Mücadele zafere erişmiştir.
Sponsorlu Bağlantılar

Her tarihî olay gibi Türkiye Cumhuriyeti de tek başına, birden bire ortaya çıkmış bir varlık değildir. Tarihî bir olay olarak elbette ki onun da geçmiş ile bağları, meydana geliş aşamaları, çağdaş siyasî ve fikir akımlarıyla ilişkileri, vücuda geldikten sonra kendi yapısını geliştirmesi, çevresine, çevresi dışındakilere etkileri olmuştur. Bunların her birin ayrı ayrı incelenmesinde fayda vardır. Ancak böyle yapılırsa, Cumhuriyeti bir bütün olarak değerlendirmiş olabiliriz.

Öncelikle, “Cumhuriyetimizin geçmiş ile olan bağları nedir?” sorusu üzerinde kısaca duralım. Bugünkü anlamı ile cumhuriyet, devlet yönetiminde hakimiyetin, yani gücün, kayıtsız – şartsız milletin elinde bulundurulması demektir. Bir başka ifade ile söylersek, halkın kendi kendini istediği biçimde yönetmesi demektir. Halkın kendini yönetmede söz sahibi olması, çeşitli şekillerde ve derecelerde, tarih boyunca birçok ülkede görülmüş bir idare yöntemidir, bir yönetim metodudur. İslâmiyet’ten önceki Türk devletlerinde bu iş, bazı önemli konularda halkın oyuna baş vurma işi, kurultaylar aracılığı ile yapılmıştır. İslâmiyet’ten sonra ise Türk devletleri, devlet yönetiminde İslâm felsefesini benimsemişlerdir. Bir Türk devleti olan Osmanlı imparatorluğu, tamamıyla İslâm geleneklerine bağlı ve geniş ölçüde teokratik bir devlettir. Halk, yönetimde hiçbir zaman söz sahibi olmamıştır. Osmanlı’da, önemli işlerde görüşlerine baş vurulan birtakım meclisler vardır: Saltanat şurası gibi, meclis-i has gibi...Meşrutiyet hareketlerinden sonra Meclis-i Mebusan gibi... Fakat bu meclisler, bizim bugün anladığımız tarzdaki meclisler değildir. Halk adına hareket edip, halkın görüşlerini, isteklerini yansıtmazlar; sadece danışma görevi yaparlar. Yani yönetimde ağırlıkları yoktur.

Durum böyle olduğuna göre, Cumhuriyetimizi eski Türk devletleri ya da Osmanlı devlet geleneğine bağlamanın, kurultay, saltanat şuraları gibi birtakım organların bugünkü gelişmiş şekli olarak göstermenin imkânı yoktur. Şu halde, Cumhuriyetimizin kökenlerini, geçmişimizle bağlarını başka bir açıdan bakarak araştırmak zorundayız. Şimdi bu meselelerin üzerinde ana hatlarıyla durmaya çalışalım.

Cumhuriyet bir devlet biçimi, bir yönetim biçimidir. Cumhuriyet kelimesi, Arapça “Cumhur” kelimesinden gelmektedir. Halk, ahali, büyük topluluk anlamındadır. Geniş anlamı ile “millet” yerine kullanılır. Cumhuriyet hem bir devlet biçimi hem de bir hükümet biçimi olarak kabul edilir. Devlet biçimi olarak Cumhuriyette, bir kişinin, bir ailenin veya bir sınıfın hakimiyeti yoktur; hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir, yani hakimiyetin kaynağı millettir.

Cumhuriyette esas alınan ilk kural, seçimdir. Devlet başkanı belli bir süre için seçilerek iş başına getirilir. Devlet başkanının seçimle belirlenmiş olması, Cumhuriyet yönetimini, monarşik devlet yapısından, yani devletin başında bir kralın, bir padişahın, bir hükümdarın bulunduğu idare şekillerinden ayırır.

Bazı devletlerde ise iktidarın gücü, yani hakimiyet, birkaç kişinin, birkaç ailenin veya bir sınıfın elindedir. Bu tip devlet biçimlerine “Oligarşi” diyoruz. Eğer devlet idaresini seçkin bir sınıf elinde bulunduruyorsa, bunun adı “Aristokrasi” olur.

Cumhuriyet yönetiminde ise, başta devlet başkanı olmak üzere, devletin temel organlarında görev alacak olan kişiler, seçimle belirlenir ve bu kişiler seçildikleri süre zarfında görev yaparlar. Onlar gider, yerlerine seçilen başkaları gelir. Seçilen bu kişiler, genellikle o devlette yasa koyacak, değiştirecek veya kaldıracak kimselerdir.

Devlet başkanın ve millet “vekillerinin” seçimle belirlenmiş olması, o devleti tam manasıyla cumhuriyet yapmaz. Eğer, o devlet vatandaşlarının tamamına, eşit şekilde seçme ve seçilme hakkı tanımıyorsa, devlet başkanını ve millet vekillerini seçimle de belirlimiş olsa, o devlet sadece dış görünüşü ile bir Cumhuriyet olur. Halkın kendini yönetmesi denilen bu tür cumhuriyetler, İlkçağda Yunan şehir devletlerinde görülmüş, fakat gelişememiş ve yok olmuşlardır. Ayrıca, Ortaçağda, İtalya’da Venedik ve Ceneviz Cumhuriyetleri, Almanya’da Hans Şehri Cumhuriyeti, bu tür Cumhuriyetlere örnek olarak gösterilebilir. Bu tür Cumhuriyetlerde seçme ve seçilme hakkı ayrıcalıklı bir sınıfa verilmişti. Bu devletler, Oligarşik veya Aristokratik Cumhuriyet durumundadırlar.

Bunun yanında, milletin kendini yönetme gücünü kendinden aldığı, yani hakimiyet hakkına doğrudan doğruya sahip olduğu rejimler de vardır. Biz buna bugünkü anlamı ile “Cumhuriyet” diyoruz.

Cumhuriyet, seçim ilkesine ve vatandaşlık kavramına dayanır. Bugünkü anlamda Cumhuriyet ise, hakimiyetin millete ait olması demektir. Tarih içinde, bu tür Cumhuriyetler XVIII. Yy.dan itibaren kurulmaya başlandı. İlk kurulan Cumhuriyet de Amerika Birleşik Devletleri olmuştur.

Cumhuriyet bugün, halk ve millet hakimiyetini, doğru ve gerçek anlamı ile demokrasiyi anlatmak için kullanılan doğal bir kavramdır.

Atatürkçü Düşünce Sisteminde Cumhuriyetçilik Kavramı:

Osmanlı devleti, hakimiyet gücünün padişahta toplandığı monarşik bir devlet idi. Atatürk, Osmanlı’nın son dönemlerinde padişahlık rejiminin yıkılacağını ve yerine millet hakimiyetine dayanan Cumhuriyet rejiminin kurulacağını söylemiştir. Türkiye’de saltanat rejimi ile hiçbir yeniliğin gerçekleştirilemeyeceğini, birçok inkılâplar yapmak gerektiğini ve bunun mutlaka yapılacağını, kendine ve milletine güvenerek yakın dostlarına “Türkiye’nin bir cumhuriyet olacağını” belirtiyordu. Millî Mücadele’nin başlangıcında Erzurum Kongresi öncesinde, yine yakın arkadaşlarına “Zaferden sonra hükümet şekli Cumhuriyet olacaktır.” demiştir.

29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanı ile millet hakimiyeti, yani millî hakimiyet ilkesi Türk devletinin siyasî rejiminin direği olmuştur. Bu durum, devlet içinde karar verecek en yetkili ve son makamın millet olması demektir.

Atatürk’ün tanımlamasına göre, “Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir.” Bir başka söyleyişle, “Demokrasi prensibinin en modern ve mantıklı uygulamasını sağlayan hükümet şekli, Cumhuriyettir.” Atatürk’e göre en iyi yönetim biçimi Cumhuriyettir. Cumhuriyetin dayandığı ilke“erdem”dir. “Cumhuriyet, ahlâkî erdemlere (yüksek ahlâklı değer ve niteliklere) dayanan bir idaredir. Cumhuriyet erdemdir... Cumhuriyet idaresi, erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir.” Tek cümleyle söylersek, Atatürk’ün Cumhuriyetçilik anlayışı, demokratik Cumhuriyetçiliktir.

Bu nedenle, Atatürk siyasî özgürlükleri kısan ve demokrasi ile bağdaşmayan siyasî akımlara karşıdır. Bunun için Komünizme karşı mücadele edilmesi gerektiğini savunmuştur. Atatürk, aynı şekilde baskıcı bir rejim olan Faşizme de karşıdır.

O halde özetle söylersek; Cumhuriyet yönetiminin en belirgin özelliği hükümet ile millet arasında ayrılık bırakmamış olmasıdır. Cumhuriyet yönetiminin önemli bir niteliği de düşünce özgürlüğünü esas almasıdır. Atatürk’ün dediği gibi “Cumhuriyet, düşünce serbestliği taraftarıdır.”

Türkiye Cumhuriyeti’nin Genel Yapısı:

Atatürkçülüğe göre Türkiye Devleti; milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçı bir Cumhuriyettir. Türk milletinin yönetim biçimi ve usulü ile ilkeleri kuvvetler birliği esasına dayanmaktadır. Türk Devleti, üç temel organdan meydana gelir. Bunlar, yasama, yürütme ve yargı organlarıdır. Bu üç temel organ, devletin milletten aldığı üstün gücünü kullanır.

Devlet, yasama , yürütme ve yargı yetkilerini şu şekilde kullanır:
YASAMA GÜCÜ: Kanun yapma ve yürürlüğe koyma gücüdür. Bu yetkiyi, milletin vekillerinden oluşan TBMM, millet adına doğrudan doğruya kendisi kullanır.

YÜRÜTME GÜCÜ: Devlette kullanılan yönetme ve uygulama yetkisi demektir. TBMM tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı ve TBMM içinden çıkan bir başbakan ile Meclis içinden veya dışından atanan bakanlarca, yani Bakanlar Kurulunca yürütme yetkisi kullanılır.

YARGI GÜCÜ: Adaleti yerine getirme yetkisidir. Yargı gücü, Türk milleti adına bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Genel Nitelikleri:
Anayasa, ait olduğu devletin yönetim biçimini, niteliklerini ve bu niteliklerin dayandığı ilkeleri, esas yapısını ve görevlerini belirler.

23 Nisan 1920’de kurulan Türk Devleti, millet hakimiyetine dayanıyordu. Adı belirlenmemekle birlikte bu, Cumhuriyetten başka bir şey değildi. 29 Ekim 1923’te, 21 Ocak 1921 tarihli Anayasa’ya “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyettir.” ifadesi ilk madde olarak girdi. Türk Devleti’nin “Cumhuriyet” olduğu, bu maddenin değiştirilemeyeceği ve hatta değiştirilmesinin dahi teklif edilemeyeceği hükmü getirilmişti. Böylece Cumhuriyet ve Cumhuriyetçilik, Anayasa’nın temel maddesi, Türk Devleti’nin de temel niteliği oldu. 1924 Anayasası’nda ise “Türk Devleti bir Cumhuriyettir.” Maddesi ile Cumhuriyetin, Türk Devleti’nin vazgeçilmez bir yönetim biçimi olduğu ilkesi yerleşmiştir. Bu Anayasa’da Cumhuriyet yönetimine uygun olarak yasama, yürütme ve yargı organlarına düzenleme getirilmiştir. 5 Şubat 1937 tarihli anayasa değişikliği ile Anayasa’nın 2. Maddesinde başta Cumhuriyetçilik olmak üzere, Türk Devleti’nin temel nitelikleri, anayasaya girmiştir. Türk Devleti; Cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçıdır: Böylece Atatürk İlkeleri, Anayasa’da yer alarak, Türk Devleti’nin esas nitelikleri olmuştur. Bu ilkeler, Türk milletinin bütün ihtiyaçlarına, gerçeklerine ve zorunluluklarına uygun olarak seçilmiş ve devlet sistemi de bu ilkeler üzerine kurulmuştur. 1924 yılından bu yana yürürlüğe giren bütün anayasalarımızda Cumhuriyetin nitelikleri belirtilmiştir. Bu anayasalarımızda Cumhuriyet ilkesinin Türkiye ve Türk milleti için taşıdığı büyük hayatî önem nedeniyle, değiştirilemeyeceği ve değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği hükmü getirilmiştir. Yürürlükteki 1982 Anayasası’nın 2. Maddesinde ifade edildiği şekliyle Cumhuriyetin nitelikleri olarak şu esaslar belirtilmiştir:

“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı” bir devlettir. Bu devlet, Atatürk milliyetçiliğine bağlıdır. Demokratiktir. Demokrasiyi benimsemiştir. Lâiktir. Vatandaşların sosyal ihtiyaçları ile yakından ilgilidir, hukuk kurallarına ve adalet ilkelerine uyar. Yani sosyal bir “hukuk devleti”dir. Böylece, Atatürk İlkeleri Anayasa ile devletin temel nitelikleri olarak kabul edilmiştir. Anayasamızın 1. Maddesindeki Cumhuriyetin kuruluşundan beri anayasalarımızda yer alan ifade şudur: “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” Anayasamız da, Türk Devleti’nin, “Cumhuriyetçi” olduğu birinci maddedeki bu hükmü ile kabul edilmiştir. Cumhuriyet, genel niteliği ile demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu için, halkçı bir temele dayanmıştır. 2. Maddede yer alan bu temel nitelikler yanında, başlangıç bölümünde sayılan temel ilkeler, Cumhuriyetin nitelikleri arasında kabul edilmiştir. Başlangıç bölümünde Türk Devleti’nin temelinin “Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliği”ne dayandığı açık ve kesin bir dille belirtilmiştir. Bu bölümde ayrıca, “Türk varlığının, devleti ve ülkesiyle bölünmez bir bütün olduğu” ifade edilmekte ve “Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin korunması gerektiği” belirtilmektedir. Anayasamızın 3. Maddesi ile de Başlangıç bölümünde yer alan Türk Devleti’nin, ülke ve milleti ile bir bütün olduğu açık ve kesin bir dille ifade edilmiştir. “ Türkiye Devleti, ülkesi ve milleti ile bir bütündür.” Anayasamızın 4. Maddesi ile de 1. 2. ve 3. Madde hükümlerinin “değiştirilemeyeceği ve değiştirilmesinin teklif edilemeyeceği” hükme bağlanmıştır.

Cumhuriyetçiliğin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar:
Cumhuriyet akla, mantığa, bilime, toplumun gereklerine ve ihtiyaçlarını gidermeye en uygun ve insana değer veren bir devlet yönetim biçimidir. “Cumhuriyet, fikir serbestliği taraftarıdır.” İnsanın, dolayısıyla toplumun gelişme ortamını hazırlayan, koruyan en iyi yönetim biçimidir. Bu durumda Cumhuriyetten başka bir yönetim düşünmemek ve uygulamamak gerekir. Cumhuriyet de, millet hakimiyeti iyice yerleşip kökleştikçe kolayca yeşerir, sağlam ve kalıcı bir gelişme gösterir. Cumhuriyet ve ondan doğan demokrasi bir yaşam biçimi olur ve toplum hayatının vazgeçilmez bir unsuru olarak yerleşir. Bireylerin hakları ve özgürlükleri Cumhuriyetin güvencesi altındadır. Cumhuriyet, Türk milletinin gelişmesine ve yükselmesine en uygun yönetimdir. Cumhuriyet yönetimi ile Türk milleti bir çok evrensel değerler kazanmıştır. Atatürk “Türk milletinin tabiatına ve âdetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.” diyerek Türk milletinin, bu nedenle yapısına en uygun olan Cumhuriyet yönetim biçimini kabul ettiğini belirtmiştir.

Atatürk’ün dediği gibi, “Cumhuriyet, yeni ve sağlam esasları ile Türk milletini güvenli ve sağlam bir gelecek yoluna koyduğu kadar asıl fikirlerde ve ruhlarda oluşturduğu güvenlik itibarıyla, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur.” Türk milleti, çağdaşlaşma yoluna Cumhuriyetle ve onun vazgeçilmez unsuru demokrasi ile girmiş ve az zamanda bu yönetimin nimetlerini görmüştür. Atatürk bu nedenle, Cumhuriyetçilik ilkesini Türk İnkılâbının birinci ilkesi olarak kabul etmiştir. Bu ilke, Anayasamızda değiştirilemez ve vazgeçilemez 1. İlke olarak yer almıştır. Türk milletinin yapısına en uygun ve millet hakimiyetinin esas olduğu Cumhuriyete samimiyetle bağlanmamız gerekir. Çağdaşlaşmanın, yenileşmenin ve yücelmenin baş şartı Cumhuriyeti korumak, yaşatmak ve yüceltmektir.
Son düzenleyen Safi; 31 Ekim 2018 01:40
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
12 Aralık 2008       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Cumhuriyet yönetiminin birinci Özelliği, seçim esasına dayanan bir idare olmasıdır. Bu seçim de gerek seçme gerekse seçilme hakkı bakımından belli bir kişiye, belli bir zümreye, belli bir sınıfa ait değildir; bütünüyle millete aittir. Cumhuriyetle yönetilen bir devlette bir görevin, ilâhî bir kuvvete dayanması veya babadan oğula geçmesi gibi bir usul de yoktur ve olamaz Cumhuriyet yönetiminde seçimle iş başına gelenlerin görev süresi belli bir dönemi kapsar; yani cumhuriyet rejiminde kaydı hayat şartı ile bir görev söz konusu olamaz.

Cumhuriyet rejiminin ikinci bir özelliği, bu rejim her şeyden önce kişi, zümre ve sınıf yararını değil, kamu yararını ön planda tutan, kamu yararına dayanan bir yönetim şeklidir. Çünkü cumhuriyet rejimi, kuvvetini, dayanağını kişi, zümre ve sınıf hakimiyetinden değil, geniş halk kitlesinden, millet iradesinden almaktadır.

Cumhuriyet rejimi, memleketimize, milletimize sayılamayacak kadar çok şeyler kazandırmıştır. Bir kere cumhuriyet yönetimi, devlet hayatımıza, siyasi hayatımıza egemenliğin bir şahsa, bir zümreye, bir sınıfa değil, millete ait olduğu gerçeğini kazandırmıştır. Çünkü bundan evvel, Osmanlı Devletinde egemenliğin kaynağı ilâhî iradeye bağlanıyor, bunu da Sultan-Halife sıfatıyla bir şahıs temsil ediyordu. Millet haklarını yok eden, milli iradeyi geçersiz kılan bu çağ dışı anlayış, memleketimizde ancak Cumhuriyet rejimi ile yıkılmıştır.

Cumhuriyet rejiminin, bütün vatandaşları kanun önünde eşit sayması, onlar arasında hiçbir ayrıcalık tanımaması, onların devlet yönetimine eşit olarak katılımını sağlaması, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini devlet teminatı altına alışı, millî birlik ve beraberliğimiz açısından da birleştirici, pekiştirici olmuş, millî sınırlarımız içinde hiçbir ayrıcalık yapmaksızın bütün vatandaşlarımızın paylaştığı, yararlandığı, bu nedenle korumaya ve yaşatmaya kararlı olduğu bir idare haline gelmiştir.

Cumhuriyet rejimi aynı zamanda, insan unsuruna verdiği değer, insan hak ve hürriyetlerine gösterdiği saygı nedeniyledir ki, çağdaşlaşmayı, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı en iyi şekilde gerçekleştiren bir ortam oluşturmuştur. Diyebiliriz ki Türkiye’nin çağ atlaması, milletimizin Atatürk’ün önderliğinde her türlü engeli aşarak uygar bir toplum haline gelişi, lâik ve demokratik cumhuriyet rejimi sayesinde mümkün olabilmiştir.

İşte bize kazandırdığı bu değerler nedeniyle, lâik ve demokratik cumhuriyet rejimi, memleketimizin geleceği bakımından o derece önemlidir ki, Anayasamızda “Türkiye Cumhuriyeti’nin idare şeklinin Cumhuriyet olduğu” hükmünün değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği ayrı bir anayasa maddesiyle teminat altına alınmıştır.

Gençlerimizi ve her gelecek kuşak bilmelidir ki, bu vatanda kurduğumuz Cumhuriyet yönetimi, Atatürk’ün önderliğinde çok büyük fedakârlıklarla kazanılan bir ölüm kalım savaşından sonra gerçekleştirilmiştir. Bu büyük başarının arkasında binlerce şehidin, binlerce gazinin harcı vardır. Bu bakımdan, kurulan bu büyük eserin her yönü ile gelişmesi, geliştirilmesi, doğabilecek her türlü tehlikeden titizlikle korunması, Cumhuriyet kuşaklarının Atatürk’e ve onun inkılâp arkadaşlarına borçlu olduğu kaçınılmaz bir görevdir. Cumhuriyet kuşakları, bu görevin bilinci içinde, kendilerine bırakılan emaneti daima koruyacaklar, Türkiye Cumhuriyeti’ni Büyük Önderin çizdiği yolda ebediyen yaşatacaklardır.

Kısaca: Üstün özellikleri
  • Halka dayalı ve seçimlerin hakim olduğu bir yönetim biçimi olduğundan sorunların en az olduğu yönetim biçimidir.
  • Kamu yararı ve kamu yararına dayalı bir yönetim biçimi olduğundan geniş halk kitlesinden oluşan bir millet iradesi vardır.
  • Bu yönetim biçimi bir kişiye,zümreye bağlı olmadığından egemenliğin sadece halka ait olduğu düşüncesi vurgulanmıştır.
  • Tüm vatandaşları yasalar önünde eşit sayar ve kişiler arası ayrımcılık yapmaz.
  • İnsana değer veren ve aklın,mantığın ve bilimin ön planda olduğu bir rejimdir.
BAKINIZ
Devlet Yönetim Biçimleri - Cumhuriyet

Cumhuriyet Nedir?
Son düzenleyen Safi; 31 Ekim 2018 01:32
Quo vadis?
AriThmetiCs - avatarı
AriThmetiCs
Ziyaretçi
14 Aralık 2008       Mesaj #4
AriThmetiCs - avatarı
Ziyaretçi
Cumhuriyet Yönetiminin Temel Özellikleri

Kurtuluş Savaşı'mızın zaferle sonuçlanmasını ve Lozan Antlaşması'yla bağımsızlığımızın onaylanmasını takiben, artık mevcut devlet yönetiminin daha açık biçimde isim alması gerekiyordu. Gerçi, Milli Mücadele'yi Büyük Önder Atatürk'ün başkanlığında başarıyla yürüten "Türkiye Büyük Millet Meclisi" ve bu meclisin içinden çıkan "Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti", yapısı ve işleyişi yönünden, ismi konmamış bir cumhuriyet yönetiminden farksızdı. Ancak, bu yönetime, çağdaş dünyanın gözünde daha belirgin bir nitelik kazandırma amacıyla 29 Ekim 1923 günü yapılan Anayasa değişikliği ile Cumhuriyet ilan edildi.

Cumhuriyet,egemenliğin kaynağının millete ait olduğunu kabul eden devlet şekli demektir; bir diğer ifade ile devletin temel organlarının seçimle iş başına geldiği bir yönetim biçimidir.Bu rejimde Devlet Başkanı olan Cumhurbaşkanı da milletçe ya da milletin temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilir. Cumhuriyet yönetimi bu niteliği ile, şüphesiz ki demokrasi ilkesinin en gelişmiş şekli, demokrasi ilkesinin en iyi uygulanmasını sağlayan bir siyasi rejimdir.

Cumhuriyet yönetiminin birinci özelliği, seçim esasına dayanan bir yönetim oluşudur. Söz konusu seçim, gerek seçme gerekse seçilme hakkı açısından belli bir kişiye, belli bir gruba, belli bir sınıfa ait değildir; bütünüyle millete aittir. Cumhuriyetle yönetilen bir devlette bir görevin, ilahi bir kuvvete dayanması ya da babadan oğula geçmesi gibi bir usul de yoktur ve olmaz. Cumhuriyet yönetiminde seçimle iş başına gelenlerin görev süresi belli bir dönemi kapsar; yani cumhuriyet rejiminde ömür boyu bir görev söz konusu olamaz.

Cumhuriyet rejiminin ikinci bir özelliği, bu rejim her şeyden önce kamu yararını ön planda tutan, kamu yararına dayanan bir yönetim şeklidir. Çünkü Cumhuriyet rejimi, gücünü dayanağını kişi, grup ve sınıf egemenliğinden değil, geniş halk kitlesinin bütününden, millet iradesinden almaktadır.

Bu yıl 80. yıldönümünü kutladığımız Cumhuriyet rejimi, memleketimize, milletimize sayılamayacak kadar çok şeyler kazandırmıştır. Bir kere Cumhuriyet yönetimi, devlet yaşantımıza, siyasi yaşantımıza egemenliğin bir kişiye, bir gruba, bir sınıfa değil, doğrudan millete ait olduğu gerçeğini kazandırmıştır. Çünkü bundan evvel, Osmanlı Devleti'nde egemenliğin kaynağı ilahi iradeye dayanıyor, bunu da Sultan-Halife sıfatıyla bir kişi temsil ediyordu. Millet haklarını yok eden, milli iradeyi geçersiz kılan bu çağ dışı anlayış, memleketimizde ancak Cumhuriyet rejimi ile ortadan kaldırılmıştır.

Cumhuriyet rejiminin bütün vatandaşları yasa önünde eşit sayması, onlar arasında hiçbir ayrıcalık tanımaması, onların devlet yönetimine eşit olarak katılımını sağlaması, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini devlet teminatı altına alışı, milli birlik ve beraberliğimiz açısından da birleştirici ve pekiştirici olmuş, milli sınırlarımız içinde hiçbir ayrıcalık yapmaksızın bütün vatandaşlarımızın paylaştığı, yararlandığı, bu nedenle korumaya ve yaşatmaya kararlı olduğu bir yönetim haline gelmiştir.

Cumhuriyet rejimi aynı zamanda insan unsuruna verdiği değer, insan hak ve özgürlüklerine gösterdiği saygı nedeniyledir ki çağdaşlaşmayı, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı en iyi şekilde gerçekleştiren bir ortam oluşturmuştur. Diyebiliriz ki Türkiye'nin çağ atlaması, milletimizin Atatürk'ün önderliğinde her türlü engeli aşarak uygar bir toplum haline gelişi, laik ve demokratik cumhuriyet rejimi sayesinde mümkün olabilmiştir.

İşte bize kazandırdığı bu değerler nedeniyle laik ve demokratik Cumhuriyet rejimi, memleketimizin ve devletimizin geleceği bakımından o derece önemlidir ki, Anayasamızda "Türkiye Cumhuriyeti'nin idare şeklinin Cumhuriyet olduğu" hükmünün değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği ayrı bir anayasa maddesiyle teminat altına alınmıştır.

Gençlerimiz ve her gelecek kuşak bilmelidir ki, bu vatanda kurduğumuz Cumhuriyet yönetimi, Atatürk'ün önderliğinde bir ölüm kalım savaşından sonra gerçekleştirilmiştir. Bu büyük başarının arkasında binlerce şehidin, binlerce gazinin harcı vardır. Bu bakımdan, kurulan bu büyük eserin her yönü ile gelişmesi, geliştirilmesi, doğabilecek her türlü tehlikeden titizlikle korunması, Cumhuriyet kuşaklarının Atatürk'e ve onun devrim arkadaşlarına borçlu olduğu kaçınılmaz bir görevdir. Şüphesiz ki Cumhuriyet kuşakları, bu görevin bilinci içinde kendilerine bırakılan emaneti sürekli koruyacaklar, Türkiye Cumhuriyeti'ni Büyük Önder'in çizdiği yolda sonsuza dek yaşatacaklardır.
Son düzenleyen Safi; 6 Ocak 2019 19:10

Benzer Konular

19 Nisan 2017 / Ziyaretçi Cevaplanmış
5 Kasım 2016 / ultraslan_merve Cevaplanmış
9 Nisan 2014 / Misafir Soru-Cevap
5 Kasım 2014 / QWeRSa5998 Soru-Cevap
31 Temmuz 2014 / _AERYU_ Astroloji/Fallar