Arama

İslamiyet kaç yılında, ne zaman ve nerede ortaya çıktı?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 26 Aralık 2012 Gösterim: 91.962 Cevap: 9
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
19 Kasım 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
islamiyet kaç yılın da nerede ve nezaman kurundu?
EN İYİ CEVABI Alvarez Ocean verdi
Alıntı

islamiyet kaç yılında doğdu

622 Yılında


Sponsorlu Bağlantılar
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

islamiyetin doğuşundan sonraki hz. muhammedin hayatı



İslam inancına göre Peygamber olmadan önce bu sorunlara çare bulmak amacıyla toplumdan uzaklaşıp Mekke’nin yaklaşık 6 km kuzeyinde bulunan Hira dağındaki bir mağaraya çekilmeyi ve Ramazan ayını burada geçirmeyi adet edindi. Bu mağaraya gitmeye 1-2 yıl devam etti.
40 yaşındayken 610'da, 26 Ramazan'ı 27’sine bağlayan gece (Kadir gecesi), Muhammed'e geldiğine inanılan ilk vahiy şu şekilde anlatılır:

Kendisi Hira Dağı'nda ibadet ve tefekkürle meşgulken Cebrail adlı melek geldi ve ona "Oku!" dedi. Muhammed korku ve heyecan içinde "okumasını bilmem, ne okuyayım?" dedi. Bunun üzerine Cebrail, Muhammed’i sıkarak, yine "Oku!" dedi. Muhammed tekrar okuması olmadığını söyleyince, Cebrail onu sararak aynı şekilde sıktı ve geri bırakarak "Oku!" dedi. Muhammed "Okuma bilmem, söyle ne okuyayım" diye karşılık verince Cebrail, Alak Suresi'nin ilk ayetlerini okudu: "Oku! Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir..."[15]

Korku ve heyecan içinde kalan Muhammed, ayetleri tekrar etti ve hafızasına yerleştirdi. Ardından Cebrail kayboldu Muhammed evine dönmek üzere yerinden kalktı. Yola çıkan Muhammed'e etraftan binlerce ses: "Ey Muhammed selam olsun! Ya Resulullah, sana selam olsun!" diyordu. Her defasında geriye dönüyor, taş ve ağaçlardan başka bir şey göremiyordu. Ona peygamberlik verilmişti... Evine geldiğinde yatağına yattı ve yalnızca "Beni örtün" diyebildi... Uyandığında başından geçenleri Hatice'ye anlattı. Ardından başından geçenleri Hatice'nin amcasının oğlu olan Varaka bin Nevfel'e açıkladı. Yaşlı bir Hristiyan bilgini olan Varaka bin Nevfel anlatılanları duyunca "Kuddûs... Bu gördüğün Melek yüce Allah'ın Musa peygambere gönderdiği Ruhul Kudüstür. Sen de bu ümmetin peygamberisin. Keşke kavminin seni yurdundan çıkaracağı zaman sağ olup sana yardım edebilsem.

Sünni inanışına göre Muhammed’in İslam'a çağrısına ilk uyan, eşi Hatice oldu. Onu amcası Talip’in oğlu Ali, azatlı kölelerden Zeyd bin Harise ve Ebu Bekir izledi. Şia'ya göre ise ilk Müslüman amcasının oğlu Ali bin Ebu Talib'dir. Bir süre yine vahiy kesildikten sonra on bir ayetten oluşan Duha Suresi (93) indi. Bu surede, Allah’ın Peygamber’i yalnız bırakmadığı, yetimken barındırdığı, bu nedenle yoksullara yardım edilmesi ve iyi davranılması gerektiği üzerinde duruldu. Bu dönemde islam dinini kabul edenlerin büyük bir çoğunluğu üst düzeyden, mal ve canlarını vermekten çekinmeyen kişiler oldukları halde, dinlerini gizlemek zorunda kaldılar. Belli bir süre sonra Muhammed`i önce akrabalarını, ardından Safâ tepesi ne çıkarak tüm Mekke halkını açıktan açığa müslüman olmaya çağırdı. İlk müslümanlar çok ağır hakaret ve işkencelere katlanmak zorunda kaldılar.

Mekke'de kamplaşma

Muhammed’in halkı müslüman olmaya çağrısı, kendi mevkilerinin tehlikeye girebileceği kaygısıyla putperest inançdaki önemli kişileri tedirgin etti. Kabe’den putların kaldırılmasının, ticareti engelleyeceği ve birtakım alışkanlıklara son verileceği için büyük tepki ile karşılandı. Bir bölüm müslüman, kendilerine yapılan işkenceler artınca Habeşistan’a (Etiyopya) göç etmek zorunda kaldı. İki dalga halinde göç edenler, bir süre sonra Muhammed’in Mekkeli müşriklerle anlaştığı yolunda aldıkları bir haber üzerine geri döndülerse de Mekke’ye geldiklerinde bunun doğru olmadığını öğrenince yeniden gittiler. Bu arada iki güçlü ve önemli mevki sahibi kişi olan Ömer ve Hamza’nın müslümanlığı kabul etmeleri müslümanların moral ve cesaretlerini artırdı; Kabe’de açıkça namaz kıldılar. Muhammed’in, amcası Ebu Leheb dışındaki akrabalarından yardım görmesi ve Mekke önde gelenlerinden bazılarının müslüman olmaları, putperest inancına sahip kişilerin tepkilerini daha da artırdı. Muhammed, eşi Hatice ve amcası Ebu Talib’in ölmeleri üzerine Mekkeliler’in müslüman olmaları konusunda ümitsizliğe kapılarak Taif’e yerleşmek istedi. Ancak burada tepki daha da büyük oldu ve Muhammed geri dönmek zorunda kaldı. Tüm bu olaylara karşın, peygamberliğine olan inancı, düşüncelerini sürekli yaymasını sağladı. Bu inancından cesaret alarak din alanındaki çalışmalarını Mekke dışına taşımaya yöneldi.

İsra

Muhammed Hac mevsiminde Mekke’ye gelen Medineliler ile anlaştı. Medineliler, dinsel bir vaizden çok, kabile savaşlarında kendilerine önderlik edecek birini arıyorlardı. Muhammed’de bu iki niteliğin de bulunduğu, Hicret’ten (622) sonra anlaşılacaktı.
Kur'an’dan ve hadislerden aktarılanlara göre, Muhammed Medine’ye gitmeden bir süre önce, İsra ve bazı kaynaklara göre de Mirac olayı meydana geldi:
Bu gecede, Muhammed, Cebrail’in eşliğinde, önce Mescid-i Aksa’ya gitti. Orada, İbrahim, Musa, İsa ve diğer peygamberlerden bazılarıyla karşılaşarak, onlarla görüştü. Sidretu’l-Münteha’da, kendisine gösterilmek istenen Allah’ın ayetlerini gördükten sonra, aynı gecede Mekke’ye döndü. Ayrıca bu gecede Allah ile insanların anlayamayacağı bir dil ile konuşmuştur. Bu semavi gece yolculuğunda, Muhammed’e Cennet ve Cehennem ve bu ikisine girenlerin hali gösterildi. Bu yolculuk esnasında, diğer bazı hükümler yanında beş vakit namaz da farz kılındı. Sünni inancında Muhammed bu yolculuğu hem ruh hem beden ile Şii inancında ise sadece ruh ile yapmıştır.[16]
İslam dininin temel kaynağı Kur'an'da sadece İsra olayına yani peygamberin Mescid-i Aksa'ya gidişine yer veirlir. Diğer detaylar ise, genellikle Mirac olarak adlandırılır ve Kur'an'da yer almaz. Bununla birlikte ikincil kaynaklarca gerçekleştikleri savunulmaktadır.
Muhammed Mekke’ye dönünce, bu yolculuğunu anlattı. Bunun üzerine Kureyş'liler, O'nu yalanladılar. O'ndan, Mescid-i Aksa'yı kendilerine tarif etmesini istediler. Mescid-i Aksa'dan tam ve doğru olarak haber verince sustular. Hatta Kureyşlilere, Mi'raca çıkarken yolda gördüğü Kureyşin bir kervanının yarın günün belirli bir vaktinde geleceğini haber verdi. Aynen söylediği vakitte kervan gelerek Mi'racının doğru olduğunu tasdik ettirdi.[17]
Kureyşli müşrikler, Ebu Bekir'e giderek dediler ki: “Senin arkadaşın dün gece Kudüs’e, oradan da semaya çıkıp tekrar Mekke’ye döndüğünü söylüyor, ne dersin?” Ebu Bekir de: “O söylüyorsa doğrudur!” dedi.

Akabe biatları

Muhammed, bir Hac mevsiminde Akabe’de Yesribliler (Medineliler) ile görüştü. Medinelilerden, önce altı, sonra on iki kişi müslüman oldu. Medineliler İslam’ı kabul edip memleketlerine döndüler ve İslam’ı anlatmaya başladılar. Ertesi yıl aynı yerde yetmiş üç erkek, iki kadın Medineli müslüman, Muhammed Medine’ye gelip bu kente yerleşirse kendisini koruyacaklarına söz verdiler. Bu anlaşma Mekke’de öğrenilince müslümanlara baskı ve zulüm daha da arttı ve müslümanlar büyüklü küçüklü topluluklar halinde Medine’ye göç etmeye başladılar. Medine’nin, Mekke ticaret yolu üzerinde bulunması ve burada müslümanların giderek çoğalması, Mekkeliler’in çıkarlarına aykırı düştü; bu nedenle müslümanların Medine’ye göç etmelerine engel olmaya çalıştılar.

Hicret

Müslümanlığa karşı olan Mekkeliler, her türlü baskıyla, Muhammed’i davasından vazgeçiremeyince ve Mekke dışında, yani Medine’de müslümanların giderek kuvvetlendiğini görünce; durumun kendileri için tehlike yaratacağı düşüncesiyle, o zaman Kabe’ye yakın bir yerde bulunan Daru’n-Nedve dedikleri meclislerinde toplanarak meseleyi görüşmeye başladılar.

Görüşler, İslam denen hareketin hızla büyüdüğü ve Muhammed’in bu çalışmalarını durdurmak gerektiği merkezinde birleşiyordu; putperestlik tehlikeye girmişti ve İslam, Mekke’nin düzenini bozabilecek güçteydi. Mekke’nin ileri gelenleri bu kararı alınca, nasıl hareket edecekleri ve hangi yöntemleri uygulayacakları konusunda görüşmeye başladılar. İlk önce şu görüş ortaya atıldı: “Muhammed’i prangaya vurup hapsedelim!” Bu kabul edilmeyince: “Onu memleketimizden sürgün edelim; ne hali varsa görsün!” denildi. Bu görüş de kabul edimeyince, İslam'ı sevmeyen ve onu çok tehlikeli bulan Ebu Cehil: “Benim görüşüme göre, onu öldürmekten başka çaremiz yoktur. Bunun için de, her kabileden birer genç seçelim. Her birine de birer keskin kılıç verelim. Bunların hepsi birden, kararlaştırdığımız yer ve zamanda Muhammed’i pusuya düşürerek öldürsünler; biz de ondan kurtulalım! Böyle olursa, onun kan davası bütün kabilelere düşeceğinden ve ailesi olan Benu Abdi Menaf, herkese savaş açamayacağından, diyete razı olurlar, biz de diyetlerini veririz!” dedi. Bu görüş kabul edildi.

O gece suikastçiler, Muhammed’in evini sararak, onu öldürmek için uyumasını beklediler. İslam inancına göre, Allah, onların oyununu Peygamber’e bildirdi ve Ali, Muhammed'in yerine geçti. Suikastçiler yorgani açıp yatakta Ali´yi görünce cok sasirdilar ve durumu üslerine anlatmak üzere gittiler. Muhammed, evden çıkarak Ebu Bekir’in evine gitmiş ve hicret için geldiğini söylemiştir, Ebu Bekir sevinçten ağlamaya başladı. Ebu Bekir’in evinde bir süre oturduktan sonra beraberce, Mekke’nin güneybatısında bulunan Medine´ye hareket ettiler.
Mekkeliler, Muhammed hicret edecek olursa, bir kısımı İslam’ı kabul etmiş olan Medine’ye gideceğini biliyorlardı. Muhammed, bunu düşünerek, Medine yoluna değil, Mekke’nin güneybatısına düşen Sevr dağına hareket etti.

Muhammed, Ebu Bekir ile Sevr mağarasında üç gün geçirdi. Mağaraya önce Ebu Bekir girmiş ve içinde akrep, yılan gibi zehirli hayvanların olup olmadığını yoklamıştı. Bu kontrolden sonra Peygamber içeri girdi.

Muhammed’in hicret ettiğini öğrenen Mekke Hükümeti, her tarafa asker seferber etmiş, onları bulup getirene yüz deve ödül vadetmişti. Hükümet askerleri ve Ebu Cehil her tarafta Peygamber ve sadık arkadaşı Ebu Bekir’i arıyordu. Nihayet askerler Ebu Bekir’in evine gelince Ebu Bekir’in kızı Esma, onlara Ebu Bekir ve Muhammed’in nerede oldukları konusunda bir şey söylemedi. Bunun üzerine Ebu Cehil, Esma’ya şiddetli bir tokat attı.

Bu sırada Mekkeliler, her tarafta Muhammed’i arıyordu. Hatta becerikli bir iz sürücüsü, Mekke askerlerini Sevr mağarasına kadar getirmişti. Ancak bu sırada bir mucize olmuş bir örümcek mağaranın ağzına ağ örmüş ve bir güvercinde yuvasını mağara girişine kurmuştu.Askerler mağaranın yanına gelince, Ebu Bekir endişenmeye başladı. Muhammed, onu teselli ediyordu: “Tasalanma, Allah bizimle beraberdir.” Bu sırada askerler, mağara girişindeki örümcek ağını ve güvercin yuvasını görünce içeride kimse olamayacağını düşünerek geri döndüler.
Muhammed ve Ebu Bekir 20 Eylül 622’de, Medine yakınlarındaki Kuba’ya ulaştılar.

Muhammed, tekbir ve ilahilerle karşılandı; Kuba’ya varır varmaz Kuba Mescidi’ni inşa ettirdi. Burada Külsüm bin Hedm’e konuk oldu. Muhammed, on gün dinlendikten sonra, yanında bulunan ashabı ile beraber Medine’ye hareket etti. Bu sırada Ali de Kuba’ya vardı.
Muhammed Medine' de Hamza başta olmak üzere tüm Medinelilerce bekleniyordu. Muhammed Medine’de, Beni Salim mahallesinde Cuma Namazı'nı kıldı ve ilk hutbesini verdi. Medine’de Ebu Eyyub el-Ensari’nin konuğu oldu. Medine´ye girdiğinde halk Peygamberlerinin kendi evlerinde kalması konusunda tartışınca Muhammed bir öneri sundu "devesinin ilk çökecegi yere evinin yapilmasi" ve halk bunu kabul etti.Devesinin ilk çöktüğü yere bir Mescid ve kendi ailesinin kalması için mescide bitişik odalar yaptılar. Mescidin bir yanına da barınaksız kişilerin kalabilmeleri için “Suffe”adı verilen bir yer yapıldı. Aynı zamanda islam dünyasının ilk yatılı okulu sayılan bu yurtta kalanlara “Ashabu's-Suffe” denildi.

Mescid-i Nebevi

Muhammed, bir hadisinde şöyle der:
"Benim şu mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram haricinde diğer mescitlerde kılınan namazlardan bin kat hayırlıdır."[18]
Medine (müslümanlarca Yesrip'e Medinetü'n Nebi , Peygamberin Ülkesi dendi) halkı, dinleri uğruna Mekke’den göçenlerden (muhacirun) ve bunlara yardımcı olduklarından dolayı ensar adını alan yerli halk (aslen Yemenli Evs ve Hazreç kabileleri ki yerleştikleri bu yere Yemen Serabı anlamında Yesrip dediler. Hazreç, Hadramut'ludur.) ile Benu Kureyza, Benu Kaynuka, Benu Nadir adlı Yahudiler’den oluşuyordu. Bunlar arasında birlik sağlamak oldukça güçtü. Medine sınırları yakınlarında Hayber vb. yerlerde yaşayan Yahudiler, varlıklı kişiler olduklarından, çevre üzerinde etkiliydiler. Evs ve Hazreç kabileleri arasındaki geleneksel düşmanlığın yeniden alevlenme olasılığı da vardı. Ayrıca Ensar ile Muhacirunu kaynaştırmak, çözülmesi gereken bir sorundu. Muhammed, bütün bu kesimleri birleştirip bağdaştırmak amacındaydı. Ancak her şeyden önce çok yoksul olan göçmenlerin durumlarının düzeltilmesi gerekiyordu. Muhammed Muhacirleri Ensar ile kardeş ilan ederek, ensarın onlara yardım etmesini sağladı. Yahudiler ile açılan aralarını düzeltmek için bu kavmi, hıristiyan ve putperestleri de müslümanlarla birlikte içine alan Medine kent devletini kurdu. Arapça Madinat/Madinah ya da Türk söyleyişi ile Medine kelimesi şimdiki devlet anlamındadır, Yesrip bir site devleti idi. Şimdi bile İsrail Devleti'nin resmi adı "Madinat Yişral" dir. Bu kesimlerin hak ve yükümlülüklerini saptayan 47 maddelik bir tür Medine Anayasası'nı benimsendi.
Kendi dinleri ile birçok benzerlikler göstermesine karşın, Yahudiler müslümanlığa karşı çıktılar. Muhammed onlara, İslam dininin kendinden önceki peygamberlerin söylediklerine uygun ve onların da bildirdiği, dolayısıyla onların dininin devamı olan bir din olduğunu ifade etti. Yahudiler yine de İslam dinine ve müslümanlara karşı olumsuz tutumlardan vazgeçmediler. Medine’de Muhammed’e karşı olanlar yalnızca bunlar değildi; Mekkeli putperestlerin ajanları müslümanlığı seçtiklerini söyleyip karışıklık çıkartmaya çalışıyorlardı.
İlk dinî ritüeller

Kur'an, Musevilik (Musa'nın izinden gidenler) ve Hıristiyanlığı (Hristo-İsa'nın izinden gidenler)din olarak tanımakla birlikte, dönemindeki Musevi ve Hıristiyanların bu dinleri bozduklarını belirterek, onları yeniden tevhit dinine çağırdı. Hicret’in 2. yılında (624) Kudüs şehrinde bulunan Mescid-i Aksa yerine,Mekke şehrinde bulunan Kâbe kıble olarak kabul edildi. Müslümanlar Hac farizasını yerine getiremediklerinden, kurban, Musalla denilen açık alanda kesildi; ertesi yıl ise Ramazan ayı, yeniden Oruç ayı olarak kabul edildi ve hac yeniden farz kılındı.
632 yılının Mart ayında (9 Zilhicce) arefe günü 100.000 den fazla kişiye Rahmet Dağı'nda verdiği son hitabesine veda hutbesi denir.
Vefatı

632 yılının sonlarında, Veda Haccı'ndan sonra peygamber hastalandı.
Son anlarında Ayşe ve çocukları yanındaydı. Son tavsiyesi "Ellerinizdeki kölelerinize iyi davranınız, namaza dikkat ve devam ediniz!" şeklinde oldu.[19]
Başı Ayşe'nin göğsüne dayalı şekilde kelime-i şehadet getirdi. Ağzından dökülen son cümle "Allahümme er-refikül ala..." şeklindeydi. Bu şekilde 8 Haziran 632 yılı pazartesi günü vefat etti.[11]
Vefat haberini duyan ashab hemen evine geldi. Ömer onun öldüğünü kabullenemiyordu. Ebubekir "Şayet Muhammed'e tapıyor idiyseniz, bilin ki Muhammed öldü. Yok, şayet Allah'a tapıyorsanız, bilin ki Allah bâkidir." diyerek insanları yatıştırdı. Daha sonra şu ayeti okudu11]
Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah'a hiçbir zarar veremez. Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır.(Al-i İmran 144)
Peygamber Mescid-i Nebi'nin yanında mezarına defnedildi.

Vikipedi

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Kasım 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Detaylı Bilgi İçin Tıklayınız.
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Aralık 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
islamiyetin doğuşundan sonraki hz. muhammedin hayatı
Alvarez Ocean - avatarı
Alvarez Ocean
Ziyaretçi
2 Aralık 2009       Mesaj #4
Alvarez Ocean - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alıntı

islamiyet kaç yılında doğdu

622 Yılında


Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

islamiyetin doğuşundan sonraki hz. muhammedin hayatı



İslam inancına göre Peygamber olmadan önce bu sorunlara çare bulmak amacıyla toplumdan uzaklaşıp Mekke’nin yaklaşık 6 km kuzeyinde bulunan Hira dağındaki bir mağaraya çekilmeyi ve Ramazan ayını burada geçirmeyi adet edindi. Bu mağaraya gitmeye 1-2 yıl devam etti.
40 yaşındayken 610'da, 26 Ramazan'ı 27’sine bağlayan gece (Kadir gecesi), Muhammed'e geldiğine inanılan ilk vahiy şu şekilde anlatılır:

Kendisi Hira Dağı'nda ibadet ve tefekkürle meşgulken Cebrail adlı melek geldi ve ona "Oku!" dedi. Muhammed korku ve heyecan içinde "okumasını bilmem, ne okuyayım?" dedi. Bunun üzerine Cebrail, Muhammed’i sıkarak, yine "Oku!" dedi. Muhammed tekrar okuması olmadığını söyleyince, Cebrail onu sararak aynı şekilde sıktı ve geri bırakarak "Oku!" dedi. Muhammed "Okuma bilmem, söyle ne okuyayım" diye karşılık verince Cebrail, Alak Suresi'nin ilk ayetlerini okudu: "Oku! Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir..."[15]

Korku ve heyecan içinde kalan Muhammed, ayetleri tekrar etti ve hafızasına yerleştirdi. Ardından Cebrail kayboldu Muhammed evine dönmek üzere yerinden kalktı. Yola çıkan Muhammed'e etraftan binlerce ses: "Ey Muhammed selam olsun! Ya Resulullah, sana selam olsun!" diyordu. Her defasında geriye dönüyor, taş ve ağaçlardan başka bir şey göremiyordu. Ona peygamberlik verilmişti... Evine geldiğinde yatağına yattı ve yalnızca "Beni örtün" diyebildi... Uyandığında başından geçenleri Hatice'ye anlattı. Ardından başından geçenleri Hatice'nin amcasının oğlu olan Varaka bin Nevfel'e açıkladı. Yaşlı bir Hristiyan bilgini olan Varaka bin Nevfel anlatılanları duyunca "Kuddûs... Bu gördüğün Melek yüce Allah'ın Musa peygambere gönderdiği Ruhul Kudüstür. Sen de bu ümmetin peygamberisin. Keşke kavminin seni yurdundan çıkaracağı zaman sağ olup sana yardım edebilsem.

Sünni inanışına göre Muhammed’in İslam'a çağrısına ilk uyan, eşi Hatice oldu. Onu amcası Talip’in oğlu Ali, azatlı kölelerden Zeyd bin Harise ve Ebu Bekir izledi. Şia'ya göre ise ilk Müslüman amcasının oğlu Ali bin Ebu Talib'dir. Bir süre yine vahiy kesildikten sonra on bir ayetten oluşan Duha Suresi (93) indi. Bu surede, Allah’ın Peygamber’i yalnız bırakmadığı, yetimken barındırdığı, bu nedenle yoksullara yardım edilmesi ve iyi davranılması gerektiği üzerinde duruldu. Bu dönemde islam dinini kabul edenlerin büyük bir çoğunluğu üst düzeyden, mal ve canlarını vermekten çekinmeyen kişiler oldukları halde, dinlerini gizlemek zorunda kaldılar. Belli bir süre sonra Muhammed`i önce akrabalarını, ardından Safâ tepesi ne çıkarak tüm Mekke halkını açıktan açığa müslüman olmaya çağırdı. İlk müslümanlar çok ağır hakaret ve işkencelere katlanmak zorunda kaldılar.

Mekke'de kamplaşma

Muhammed’in halkı müslüman olmaya çağrısı, kendi mevkilerinin tehlikeye girebileceği kaygısıyla putperest inançdaki önemli kişileri tedirgin etti. Kabe’den putların kaldırılmasının, ticareti engelleyeceği ve birtakım alışkanlıklara son verileceği için büyük tepki ile karşılandı. Bir bölüm müslüman, kendilerine yapılan işkenceler artınca Habeşistan’a (Etiyopya) göç etmek zorunda kaldı. İki dalga halinde göç edenler, bir süre sonra Muhammed’in Mekkeli müşriklerle anlaştığı yolunda aldıkları bir haber üzerine geri döndülerse de Mekke’ye geldiklerinde bunun doğru olmadığını öğrenince yeniden gittiler. Bu arada iki güçlü ve önemli mevki sahibi kişi olan Ömer ve Hamza’nın müslümanlığı kabul etmeleri müslümanların moral ve cesaretlerini artırdı; Kabe’de açıkça namaz kıldılar. Muhammed’in, amcası Ebu Leheb dışındaki akrabalarından yardım görmesi ve Mekke önde gelenlerinden bazılarının müslüman olmaları, putperest inancına sahip kişilerin tepkilerini daha da artırdı. Muhammed, eşi Hatice ve amcası Ebu Talib’in ölmeleri üzerine Mekkeliler’in müslüman olmaları konusunda ümitsizliğe kapılarak Taif’e yerleşmek istedi. Ancak burada tepki daha da büyük oldu ve Muhammed geri dönmek zorunda kaldı. Tüm bu olaylara karşın, peygamberliğine olan inancı, düşüncelerini sürekli yaymasını sağladı. Bu inancından cesaret alarak din alanındaki çalışmalarını Mekke dışına taşımaya yöneldi.

İsra

Muhammed Hac mevsiminde Mekke’ye gelen Medineliler ile anlaştı. Medineliler, dinsel bir vaizden çok, kabile savaşlarında kendilerine önderlik edecek birini arıyorlardı. Muhammed’de bu iki niteliğin de bulunduğu, Hicret’ten (622) sonra anlaşılacaktı.
Kur'an’dan ve hadislerden aktarılanlara göre, Muhammed Medine’ye gitmeden bir süre önce, İsra ve bazı kaynaklara göre de Mirac olayı meydana geldi:
Bu gecede, Muhammed, Cebrail’in eşliğinde, önce Mescid-i Aksa’ya gitti. Orada, İbrahim, Musa, İsa ve diğer peygamberlerden bazılarıyla karşılaşarak, onlarla görüştü. Sidretu’l-Münteha’da, kendisine gösterilmek istenen Allah’ın ayetlerini gördükten sonra, aynı gecede Mekke’ye döndü. Ayrıca bu gecede Allah ile insanların anlayamayacağı bir dil ile konuşmuştur. Bu semavi gece yolculuğunda, Muhammed’e Cennet ve Cehennem ve bu ikisine girenlerin hali gösterildi. Bu yolculuk esnasında, diğer bazı hükümler yanında beş vakit namaz da farz kılındı. Sünni inancında Muhammed bu yolculuğu hem ruh hem beden ile Şii inancında ise sadece ruh ile yapmıştır.[16]
İslam dininin temel kaynağı Kur'an'da sadece İsra olayına yani peygamberin Mescid-i Aksa'ya gidişine yer veirlir. Diğer detaylar ise, genellikle Mirac olarak adlandırılır ve Kur'an'da yer almaz. Bununla birlikte ikincil kaynaklarca gerçekleştikleri savunulmaktadır.
Muhammed Mekke’ye dönünce, bu yolculuğunu anlattı. Bunun üzerine Kureyş'liler, O'nu yalanladılar. O'ndan, Mescid-i Aksa'yı kendilerine tarif etmesini istediler. Mescid-i Aksa'dan tam ve doğru olarak haber verince sustular. Hatta Kureyşlilere, Mi'raca çıkarken yolda gördüğü Kureyşin bir kervanının yarın günün belirli bir vaktinde geleceğini haber verdi. Aynen söylediği vakitte kervan gelerek Mi'racının doğru olduğunu tasdik ettirdi.[17]
Kureyşli müşrikler, Ebu Bekir'e giderek dediler ki: “Senin arkadaşın dün gece Kudüs’e, oradan da semaya çıkıp tekrar Mekke’ye döndüğünü söylüyor, ne dersin?” Ebu Bekir de: “O söylüyorsa doğrudur!” dedi.

Akabe biatları

Muhammed, bir Hac mevsiminde Akabe’de Yesribliler (Medineliler) ile görüştü. Medinelilerden, önce altı, sonra on iki kişi müslüman oldu. Medineliler İslam’ı kabul edip memleketlerine döndüler ve İslam’ı anlatmaya başladılar. Ertesi yıl aynı yerde yetmiş üç erkek, iki kadın Medineli müslüman, Muhammed Medine’ye gelip bu kente yerleşirse kendisini koruyacaklarına söz verdiler. Bu anlaşma Mekke’de öğrenilince müslümanlara baskı ve zulüm daha da arttı ve müslümanlar büyüklü küçüklü topluluklar halinde Medine’ye göç etmeye başladılar. Medine’nin, Mekke ticaret yolu üzerinde bulunması ve burada müslümanların giderek çoğalması, Mekkeliler’in çıkarlarına aykırı düştü; bu nedenle müslümanların Medine’ye göç etmelerine engel olmaya çalıştılar.

Hicret

Müslümanlığa karşı olan Mekkeliler, her türlü baskıyla, Muhammed’i davasından vazgeçiremeyince ve Mekke dışında, yani Medine’de müslümanların giderek kuvvetlendiğini görünce; durumun kendileri için tehlike yaratacağı düşüncesiyle, o zaman Kabe’ye yakın bir yerde bulunan Daru’n-Nedve dedikleri meclislerinde toplanarak meseleyi görüşmeye başladılar.

Görüşler, İslam denen hareketin hızla büyüdüğü ve Muhammed’in bu çalışmalarını durdurmak gerektiği merkezinde birleşiyordu; putperestlik tehlikeye girmişti ve İslam, Mekke’nin düzenini bozabilecek güçteydi. Mekke’nin ileri gelenleri bu kararı alınca, nasıl hareket edecekleri ve hangi yöntemleri uygulayacakları konusunda görüşmeye başladılar. İlk önce şu görüş ortaya atıldı: “Muhammed’i prangaya vurup hapsedelim!” Bu kabul edilmeyince: “Onu memleketimizden sürgün edelim; ne hali varsa görsün!” denildi. Bu görüş de kabul edimeyince, İslam'ı sevmeyen ve onu çok tehlikeli bulan Ebu Cehil: “Benim görüşüme göre, onu öldürmekten başka çaremiz yoktur. Bunun için de, her kabileden birer genç seçelim. Her birine de birer keskin kılıç verelim. Bunların hepsi birden, kararlaştırdığımız yer ve zamanda Muhammed’i pusuya düşürerek öldürsünler; biz de ondan kurtulalım! Böyle olursa, onun kan davası bütün kabilelere düşeceğinden ve ailesi olan Benu Abdi Menaf, herkese savaş açamayacağından, diyete razı olurlar, biz de diyetlerini veririz!” dedi. Bu görüş kabul edildi.

O gece suikastçiler, Muhammed’in evini sararak, onu öldürmek için uyumasını beklediler. İslam inancına göre, Allah, onların oyununu Peygamber’e bildirdi ve Ali, Muhammed'in yerine geçti. Suikastçiler yorgani açıp yatakta Ali´yi görünce cok sasirdilar ve durumu üslerine anlatmak üzere gittiler. Muhammed, evden çıkarak Ebu Bekir’in evine gitmiş ve hicret için geldiğini söylemiştir, Ebu Bekir sevinçten ağlamaya başladı. Ebu Bekir’in evinde bir süre oturduktan sonra beraberce, Mekke’nin güneybatısında bulunan Medine´ye hareket ettiler.
Mekkeliler, Muhammed hicret edecek olursa, bir kısımı İslam’ı kabul etmiş olan Medine’ye gideceğini biliyorlardı. Muhammed, bunu düşünerek, Medine yoluna değil, Mekke’nin güneybatısına düşen Sevr dağına hareket etti.

Muhammed, Ebu Bekir ile Sevr mağarasında üç gün geçirdi. Mağaraya önce Ebu Bekir girmiş ve içinde akrep, yılan gibi zehirli hayvanların olup olmadığını yoklamıştı. Bu kontrolden sonra Peygamber içeri girdi.

Muhammed’in hicret ettiğini öğrenen Mekke Hükümeti, her tarafa asker seferber etmiş, onları bulup getirene yüz deve ödül vadetmişti. Hükümet askerleri ve Ebu Cehil her tarafta Peygamber ve sadık arkadaşı Ebu Bekir’i arıyordu. Nihayet askerler Ebu Bekir’in evine gelince Ebu Bekir’in kızı Esma, onlara Ebu Bekir ve Muhammed’in nerede oldukları konusunda bir şey söylemedi. Bunun üzerine Ebu Cehil, Esma’ya şiddetli bir tokat attı.

Bu sırada Mekkeliler, her tarafta Muhammed’i arıyordu. Hatta becerikli bir iz sürücüsü, Mekke askerlerini Sevr mağarasına kadar getirmişti. Ancak bu sırada bir mucize olmuş bir örümcek mağaranın ağzına ağ örmüş ve bir güvercinde yuvasını mağara girişine kurmuştu.Askerler mağaranın yanına gelince, Ebu Bekir endişenmeye başladı. Muhammed, onu teselli ediyordu: “Tasalanma, Allah bizimle beraberdir.” Bu sırada askerler, mağara girişindeki örümcek ağını ve güvercin yuvasını görünce içeride kimse olamayacağını düşünerek geri döndüler.
Muhammed ve Ebu Bekir 20 Eylül 622’de, Medine yakınlarındaki Kuba’ya ulaştılar.

Muhammed, tekbir ve ilahilerle karşılandı; Kuba’ya varır varmaz Kuba Mescidi’ni inşa ettirdi. Burada Külsüm bin Hedm’e konuk oldu. Muhammed, on gün dinlendikten sonra, yanında bulunan ashabı ile beraber Medine’ye hareket etti. Bu sırada Ali de Kuba’ya vardı.
Muhammed Medine' de Hamza başta olmak üzere tüm Medinelilerce bekleniyordu. Muhammed Medine’de, Beni Salim mahallesinde Cuma Namazı'nı kıldı ve ilk hutbesini verdi. Medine’de Ebu Eyyub el-Ensari’nin konuğu oldu. Medine´ye girdiğinde halk Peygamberlerinin kendi evlerinde kalması konusunda tartışınca Muhammed bir öneri sundu "devesinin ilk çökecegi yere evinin yapilmasi" ve halk bunu kabul etti.Devesinin ilk çöktüğü yere bir Mescid ve kendi ailesinin kalması için mescide bitişik odalar yaptılar. Mescidin bir yanına da barınaksız kişilerin kalabilmeleri için “Suffe”adı verilen bir yer yapıldı. Aynı zamanda islam dünyasının ilk yatılı okulu sayılan bu yurtta kalanlara “Ashabu's-Suffe” denildi.

Mescid-i Nebevi

Muhammed, bir hadisinde şöyle der:
"Benim şu mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram haricinde diğer mescitlerde kılınan namazlardan bin kat hayırlıdır."[18]
Medine (müslümanlarca Yesrip'e Medinetü'n Nebi , Peygamberin Ülkesi dendi) halkı, dinleri uğruna Mekke’den göçenlerden (muhacirun) ve bunlara yardımcı olduklarından dolayı ensar adını alan yerli halk (aslen Yemenli Evs ve Hazreç kabileleri ki yerleştikleri bu yere Yemen Serabı anlamında Yesrip dediler. Hazreç, Hadramut'ludur.) ile Benu Kureyza, Benu Kaynuka, Benu Nadir adlı Yahudiler’den oluşuyordu. Bunlar arasında birlik sağlamak oldukça güçtü. Medine sınırları yakınlarında Hayber vb. yerlerde yaşayan Yahudiler, varlıklı kişiler olduklarından, çevre üzerinde etkiliydiler. Evs ve Hazreç kabileleri arasındaki geleneksel düşmanlığın yeniden alevlenme olasılığı da vardı. Ayrıca Ensar ile Muhacirunu kaynaştırmak, çözülmesi gereken bir sorundu. Muhammed, bütün bu kesimleri birleştirip bağdaştırmak amacındaydı. Ancak her şeyden önce çok yoksul olan göçmenlerin durumlarının düzeltilmesi gerekiyordu. Muhammed Muhacirleri Ensar ile kardeş ilan ederek, ensarın onlara yardım etmesini sağladı. Yahudiler ile açılan aralarını düzeltmek için bu kavmi, hıristiyan ve putperestleri de müslümanlarla birlikte içine alan Medine kent devletini kurdu. Arapça Madinat/Madinah ya da Türk söyleyişi ile Medine kelimesi şimdiki devlet anlamındadır, Yesrip bir site devleti idi. Şimdi bile İsrail Devleti'nin resmi adı "Madinat Yişral" dir. Bu kesimlerin hak ve yükümlülüklerini saptayan 47 maddelik bir tür Medine Anayasası'nı benimsendi.
Kendi dinleri ile birçok benzerlikler göstermesine karşın, Yahudiler müslümanlığa karşı çıktılar. Muhammed onlara, İslam dininin kendinden önceki peygamberlerin söylediklerine uygun ve onların da bildirdiği, dolayısıyla onların dininin devamı olan bir din olduğunu ifade etti. Yahudiler yine de İslam dinine ve müslümanlara karşı olumsuz tutumlardan vazgeçmediler. Medine’de Muhammed’e karşı olanlar yalnızca bunlar değildi; Mekkeli putperestlerin ajanları müslümanlığı seçtiklerini söyleyip karışıklık çıkartmaya çalışıyorlardı.
İlk dinî ritüeller

Kur'an, Musevilik (Musa'nın izinden gidenler) ve Hıristiyanlığı (Hristo-İsa'nın izinden gidenler)din olarak tanımakla birlikte, dönemindeki Musevi ve Hıristiyanların bu dinleri bozduklarını belirterek, onları yeniden tevhit dinine çağırdı. Hicret’in 2. yılında (624) Kudüs şehrinde bulunan Mescid-i Aksa yerine,Mekke şehrinde bulunan Kâbe kıble olarak kabul edildi. Müslümanlar Hac farizasını yerine getiremediklerinden, kurban, Musalla denilen açık alanda kesildi; ertesi yıl ise Ramazan ayı, yeniden Oruç ayı olarak kabul edildi ve hac yeniden farz kılındı.
632 yılının Mart ayında (9 Zilhicce) arefe günü 100.000 den fazla kişiye Rahmet Dağı'nda verdiği son hitabesine veda hutbesi denir.
Vefatı

632 yılının sonlarında, Veda Haccı'ndan sonra peygamber hastalandı.
Son anlarında Ayşe ve çocukları yanındaydı. Son tavsiyesi "Ellerinizdeki kölelerinize iyi davranınız, namaza dikkat ve devam ediniz!" şeklinde oldu.[19]
Başı Ayşe'nin göğsüne dayalı şekilde kelime-i şehadet getirdi. Ağzından dökülen son cümle "Allahümme er-refikül ala..." şeklindeydi. Bu şekilde 8 Haziran 632 yılı pazartesi günü vefat etti.[11]
Vefat haberini duyan ashab hemen evine geldi. Ömer onun öldüğünü kabullenemiyordu. Ebubekir "Şayet Muhammed'e tapıyor idiyseniz, bilin ki Muhammed öldü. Yok, şayet Allah'a tapıyorsanız, bilin ki Allah bâkidir." diyerek insanları yatıştırdı. Daha sonra şu ayeti okudu11]
Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah'a hiçbir zarar veremez. Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır.(Al-i İmran 144)
Peygamber Mescid-i Nebi'nin yanında mezarına defnedildi.

Vikipedi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ocak 2011       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
4 halife kimdir
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Mart 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
arkadaşlar yaa hz muhammed insanlara islama kimden başladı?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Ocak 2012       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
4 halife:
1-hz.ebubekir dönemi(632-634)
2-hz.ömer dönemi(634-644)
3-hz.osman dönemi(644-656)
4-hz.ali dönemi(656-661)
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ekim 2012       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bana islam dini kace ayrılr lütfen söyleyın
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
17 Aralık 2012       Mesaj #9
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
İSLÂMİYET'İN DOĞUŞU ve YAYILMASI

1. İslâmiyetten Önce Araplar


Din ve İnanışları: İslamiyetten önce Arapların büyük çoğunluğu puta tapardı. Putlarını Kâbe'ye koyarlar, her yıl hac mevsiminde ziyaret ederlerdi. Musevilik, Hristiyanlık ve Hanif dini de vardı.

Sosyal Yaşamları: Araplar kabileler halinde yaşarlardı. Kabileler arasında sürekli kan davaları vardı. Şehir ve köylerde oturanlar tarım ve ticaretle, göçebelerde hayvancılıkla uğraşırdı.
Erkek birden fazla kadınla evlenebilirdi. Kız çocukları aşağılanır, bazan öldürülürdü miras da verilmezdi. Kölelerin de hiçbir hakkı yoktu.

2. İslâmiyetin Doğuşu


Hz. Muhammed 571 yılında Mekke'de doğdu. Babası Abdullah, annesi Amine Hatun’dur. Küçük yaşta anne ve babasını kaybettiğinden önce dedesinin sonra da amcası Ebu Talib'in yanında yetişti. Çobanlık ve ticaretle uğraştı. 25 yaşında Hz. Hatice ile evlendi. Bütün kötülüklerden uzak durması, doğruluğu ve zekasından dolayı “el emin” dendi. Kırk yaşlarına geldiğinde sık sık gittiği Hira dağındaki bir mağarada ilk vahyin gelmesiyle peygamber oldu.(610)

Hicret ve Hz. Muhammed'in Seferleri: Hz. Muhammet İslam dinini önce gizlice yakınlarına anlattı. Daha sonra açıktan yaydı. Bu durum çıkarlarının elden gitmesinden korkan Mekke ileri gelenlerinin tepkisine yol açtı. Mekkeliler Müslümanlara baskı yapmaya başladılar.
Bunun üzerine Müslümanlar Mekke'den Medine'ye hicret (göç) ettiler (622). Böylece İslam Devleti'nin temelleri atıldı. Hz. Muhammed din ve devlet başkanı oldu.
Mekkeliler Müslümanların peşini bırakmadılar. Müslümanların Mekke'de kalan mallarını yağmaladılar. Bu durum Bedir Savaşı’na yol açtı. 624'te yapılan Bedir Savaşı’nı Müslümanlar kazandı. Bu durum Müslümanların kendilerine güvenini artırırken İslamın yayılışını da hızlandırdı.
625'te Mekkeliler Bedir’in intikamını almak istediler. Yapılan Uhud Savaşı’nda Müslümanlar yenildi. İki yıl sonra Mekkeliler Müslümanları kesin olarak yok etmek için Medine’yi kuşattılar. Ancak kazılan hendekleri geçemediler. Mekkelilerin başarısızlığı Arapların Müslümanlara olan ilgisini artırdı.
628'de yapılan Hudeybiye Antlaşması ile Mekkeliler Müslümanların varlığını tanımış oldu. 630'da Hz. Muhammed Mekke'yi ele geçirdi. Mekkelilerin tamamına yakını Müslüman oldu. İslamiyet Arabistan'daki en büyük güç oldu. 632'de Veda Haccı'nı yapan Hz. Muhammed aynı yıl vefat etti.

3. İslâmiyetin Yayılışı


Hz. Muhammed'den sonra yerine Hz. Ebubekir halife seçildi. Onun zamanında yalancı peygamberler ve zekat vermeyen kabileler itaat altına alındı. Kuranı Kerim kitap haline getirildi. Yerine geçen Hz. Ömer zamanında Irak, İran, Suriye ve Mısır fethedildi.

Hz Osman zamanında Türklerle savaşlar başladı. İlk İslam donanması kuruldu ve Kıbrıs alındı. Hz. Osman'ın son zamanında başlayan karışıklıklar Hz. Ali zamanında artarak devam etti. Bu durum İslam toplumunun bölünmesine ve fetihlerin durmasına neden oldu.
İslam fetih hareketleri Emeviler zamanında (661-750) yeniden hızlandı. Kuzey Afrika'nın fethi tamamlandı, İspanya fethedildi. Horasan ve Maveraünnehir bölgesi ele geçirildi. İstanbul kuşatıldı. Abbasiler döneminde fetihler durmuştur. Abbasiler fetihlerden çok islam dininin yayılması için çalışmışlar; bilim, sanat ve edebiyatla uğraşmışlardır. Türkler ve İranlılar gibi Arap olmayan uluslara devlet ve ordu yönetiminde görevler vermişlerdir.

4. İslâm Kültür ve Uygarlığı


Devlet ve Memleket Yönetimi: Hz. Muhammed, din ve devlet başkanı olarak toplumun tüm sorunlarıyla ilgilenmiştir.

Hz Ömer zamanında ülke illere ayrılmış, başına vali ve kadılar tayin edilmiştir. Emevilerde halifelik babadan oğula geçmeye başladı. Emeviler, posta, maliye ve emniyet teşkilatının temellerini attı. Abbasiler zamanında vezirlik makamı kuruldu.
İslam Devleti’nin sınırları genişledikçe İslam dini de yayıldı. Özellikle Abbasilerin hoşgörülü ve adaletli tutumları sayesinde İslamiyet Türkler ve İranlılar arasında yayıldı.
Sosyal ve Ekonomik Yaşam: İslam dininde bütün Müslümanlar eşitti. Ancak Emeviler Arap olmayan Müslümanlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapmışlardır. Abbasiler Arap olmayan Müslümanlara da eşit davranmıştır. İslamiyet köleliği kaldırmamış, ancak haklarını genişletmiştir. Sınırların genişlemesi tarım ve ticareti de geliştirmiştir.
Emeviler zamanında Arapça resmi dil oldu. Bilim dilinin Arapça olması Arapçanın yaygınlaşmasını sağladı.
İslam dini bilim ve sanatın gelişmesini teşvik etti. Abbasiler zamanında medreseler kuruldu. Eski Yunan eserleri Arapçaya tercüme edildi. Dini ilimlerin yanında matematik, tıp, astronomi, felsefe gibi bilimler de gelişti.
Emeviler zamanında sanat hızla gelişti. Özellikle mimaride Avrupa geçildi. Resim ve heykel yasak olduğundan gelişmedi. Bunun yerine hat, oymacılık, nakkaşlık, arabesk gibi sanat dalları gelişti.
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
26 Aralık 2012       Mesaj #10
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
İslamiyet'in Doğuşu ve Yayılışı:

İslamiyetten Önce Arap Yarımadası:
* Siyasi Durum
Arap Yarımadası Sâmi ırkının anavatanıdır. Arabistan yarımadasının batısında yer alan Mekke, Medine ve Taif şehirlerinin bulunduğu bölgeye Hicaz adı verilir. Arap yarımadasında siyasi bir birlikten söz edilemez. Yarımadada islamiyetten önce kurulan başlıca devletler şunlardır;
- Main Devleti
- Seba Devleti
- Himyeri Devleti
- Nebat Devleti
- Tedmür Devleti
- Zahmi Devleti
- Gassani Devleti

* Din ve inanış:
İslamiyet'ten önce Arapların çoğunluğu Putperestti. Kâbe bütün Araplarca kutsal sayılırdı. Puta tapıcılıktan başka Musevilik ve Hristiyanlık dinlerine inananlar da vardı. Ayrıca Araplar arasında Hz. ibrahim in dinini yaşayan ve kendilerine Hanif adı verilen birçok kimse vardı.

* Sosyal ve iktisadi Hayat :
Arapların çoğu Bedevi (çölde yaşayan göçebe Arap) idi. Bunlar geçimlerini hayvancılıkla temin ederlerdi. fiehirde oturan Araplara Medeni denirdi. fiehirlerde oturanlar ticaret ve ziraat ile uğraşırlardı. Araplarda, ailede erkek egemendi. Bir erkek istediği kadar kadınla evlenebilirdi. Kadının miras hakkı yoktu. Kız çocukları bazen diri diri mezara gömülürdü. Kölelik kurumu kökleşmişti. Kabileler arasında sürekli çatışma vardı ve kabilecilik ön plandaydı.

* Dil ve Edebiyat :
Arap toplumunda en gelişmiş sanat edebiyattı. Bütün Araplar şiir ve hitabete çok meraklıydılar. Bugünkü Arap yazısının temelini Nebat alfabesi oluşturmuştu. Bu sırada Hz. Muhammed 40 yaşındaydı. Hz. Muhammed önce yakınlarını sonra da Mekke deki diğer insanları islam dinine davet etmeye başladı. Onun davetini ilk kabul edip Müslüman olan karısı Hz. Hatice dir. Daha sonra amcasının oğlu Hz. Ali, azatlı kölesi Zeyd, yakın dostu Hz. Ebubekir Müslüman oldular.

Hz. Muhammet (s.a.v.), Dört Halife, Emeviler ve Abbasîler Dönemlerinde islamiyetin Yayılışı

* Hz. Muhammet (s.a.v.) Dönemi :

Hz. Muhammed 20 Nisan 571 de Mekke de doğdu. Babası Abdullah, annesi Âmine Hatundur. Doğmadan önce babasını, altı yaşındayken de annesini kaybetti. Dedesi Abdülmuttalip, Hz. Muhammed i (s.a.v.) yanına aldı. Dedesi ölünce amcası Ebû Talip yeğenine sahip çıktı. O nu korudu ve büyüttü. Hz. Muhammed, küçük yaştan itibaren çevresinde doğruluğu ve zekası ile tanındı. Ona her bakımdan güvenilir anlamına gelen El Emin lakabı verilmişti. Gençliğinde amcası ile kervan ticaretine katıldı. Suriye ve Yemen e gitti. Daha sonra Hatice adında bir hanımın kervanlarını yönetti. Yirmi beş yaşındayken Hz. Hatice ile evlendi. Hz. Muhammed (s.a.v.) içinde yaşadığı toplumun sosyal hayatını benimsemiyordu. Yaşı ilerledikçe insanlardan uzak bir hayat yaşamaya başladı. Zaman zaman Nur Dağı ndaki Hira Mağarası na gidip düşüncelere dalıyordu. Bir gün bu mağaradayken, kendisine ilk Vahiy geldi (610). Cebrail adlı melek ona Yaratan Rabbinin Adıyla Oku dedi. Bu olay Hz. Muhammed in (s.a.v.) peygamberliğinin ve islam dininin başlangıcıdır. Önceleri insanları islam dinine çağırma işi gizli yapıldı. Hz. Ömer in Müslüman olmasıyla insanlar açıkça islam dinine davet edilmeye başlandı. Müslümanlara Mekke de eziyetler giderek arttı. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.v.) yakınlarına Habeşistan a gitmelerini söyledi. Mekkeliler Habeşistan a gidenleri geri getirmek istedi fakat Habeş Kralı Asmaha onları geri vermedi. (Müslümanların ilk hicreti Habeşistan a olmuştur (615). Mekkeli müşriklerin inananlara baskıları gün geçtikçe artıyordu. Müslümanlar çok güç duruma düştüler. Bu sırada Mekke ye gelen Medineliler, Hz. Muhammed i (s.a.v.) ve diğer Müslümanları Medine ye davet ettiler .Hz. Muhammed yakın dostu Hz. Ebubekir le beraber Medine ye göç etti. Bu olaya islam tarihinde Hicret adı verilir (622). Hicretle beraber Medine de bir islam devleti doğdu . Bu devletin başkanı, ordu komutanı ve yargıcı Hz. Muhammed (s.a.v.) idi. Hicret Hz. Ömer in halifeliği zamanında Hicri takvimin başlangıcı kabul edilmiştir. Bedir Savaşı (624): Müslümanlarla Mekkeli Müşrikler arasında yapılan ilk savaştır. Savaş Medinelilerin zaferi ile sonuçlandı. Müslümanların kendilerine olan güvenleri arttı.

Uhut Savaşı (625) :
Mekkeli müşrikler, Bedir yenilgisinin öcünü almak için bir ordu hazırlayarak Medine üzerine yürüdüler. 625 yılında yapılan Uhut Savaşı nda Hz. Muhammed yaralanmış ve Hz. Hamza da şehit olmuştur. Mekkeliler üstünlük sağlamış olmalarına rağmen kesin bir sonuç alamadılar.

Hendek Savaşı (627) :

Mekkeli müşrikler, Müslümanlara kesin darbeyi vurmak amacıyla harekete geçtiler. Müslümanlar Medine nin saldırıya açık taraşarına hendek kazarak savunma savaşı yaptılar. Müşrikler başarı sağlayamadan geri döndüler. Bu savaştan sonra Müslümanlar savunma durumundan taarruz durumuna geçeceklerdi.

Hudeybiye Barışı :
628 yılında Müslümanlarla Mekkeli müşrikler arasında yapılan ilk barıştır. 629 yılında Müslümanlar aleyhine çalışan Yahudilere ait Hayber Kalesi Müslümanlar tarafından alındı. 629 yılında yapılan Mute seferiyle Müslümanlar ilk kez Bizans la karşı karşıya geldi. 630 yılında Hz. Muhammed Mekke yi fethetti ve Kâbe yi putlardan temizledi. 630 yılında Hevazin kabileler topluluğuyla yapılan Huneyn savaşı
sonunda Taif şehri alındı. 631 yılında Müslümanlar Mute yenilgisinin bıraktığı olumsuz izleri silmek amacıyla Bizans a karşı harekete geçtiler. Bizans tan herhangi bir hareket olmayınca Müslümanlar geri döndü.
632 yılında Hz. Muhammed veda Haccını yaptı. Veda Haccından sonra Medine ye döndü. 8 Haziran 632 yılı Pazartesi günü vefat etti.

b) Dört Halife Devri :
Halife Hz. Muhammed in Peygamberlik görevi hariç, devlet başkanlığı ile ilgili
bütün görevlerini fiilen icra eden islam Devletinin başkanı demektir. islam tarihinde Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali nin halifelik yaptığı döneme (632-661) Dört Halife Devri denilmiştir.

Hz. Ebubekir Dönemi (632-634):
Hz. Muhammed den sonra iki yıl halifelik yapmıştır. Bu dönemde; islamiyet ten dönenler ve sahte peygamberlik iddia edenlere karşı mücadele edildi. Buna Ridde Hareketi denir. Kur an-ı Kerim kitap haline getirildi. Ecnadin Savaşında (634) Bizans ordusu mağlup edildi. Filistin ve Suriye kapıları Müslümanlara açıldı.

Hz. Ömer Dönemi (634-644):

Hz. Ebubekir, Hz. Ömer in halife olmasını istemişti. Bu dönemde;
- şam (635) Humus, Hama ve Halep Müslümanların eline geçti. Yermük Savaşı nda Bizans mağlup edildi (636). Kudüs Müslümanların eline geçti (637).
Böylece Suriye ve Filistin de islam ordularının karşısına çıkacak bir ordu kalmadı.
- Kadisiye Savaşı nda (636) iran Ordusu mağlup edildi. 642 tarihinde yapılan Nihavend Savaşı yla da iran a kesin darbe vurularak Sasani Ordusu dağıtıldı. Böylece iran fethedildi.
- Bizans hakimiyetindeki Mısır fethedildi.

Hz. Osman Dönemi (644-656):

Hz. Ömer in şehit edilmesinden sonra altı kişilik meclis Hz. Osman ı halife seçti. Bu dönemde; Kuranı Kerim çoğaltılarak önemli merkezlere gönderildi. Doğuda islam orduları Maveraünnehir e kadar ulaştı. Batıda Trablusgarb alındı. Anadolu da Toroslara kadar ilerleme sağlandı. ilk islam donanması kurularak Kıbrıs, Rodos ve Girit adalarına seferler yapıldı. Bir Bizans donanması mağlup edildi. Hz. Osman evinde şehit edildi.

Hz. Ali Dönemi (656-661):
Hz. Ali nin halifeliği iç çekişmelerle geçti. ilk önce Hz. Ali ye muhalif olan ve başını Hz. Talha, Hz. Zübeyr ve Hz. Aişe nin çektiği grupla Cemel (Deve) Savaşı (656) yapıldı. Irak itaat altına alındı ve Küfe şehri hilafet merkezi yapıldı. Suriye de güçlü bir ordu kurmuş olan Muaviye nin Hz. Ali nin halifeliğini tanımaması üzerine Sıffin Savaşı yapıldı (657). Bu savaştan sonra Müslümanlar arasında bölünmeler oldu. Muaviye fiam da kendi halifeliğini ilan etti. Hz. Ali nin şehit edilmesiyle Dört Halife Devri sona erdi (661).

c) Emeviler (661-750):

Devletin kurucusu Muaviye dir. Bu dönemde devlet merkezi fiam şehri olmuştur.
Halifelik Muaviye zamanında babadan oğla geçen bir saltanat haline dönüştürüldü. Bu devirde islam devletinin sınırları genişledi. istanbul ilk defa kuşatıldı (668). Fakat başarı sağlanamadı. Halife Yezid zamanında (680-683) Kerbela olayı yaşandı. Bizanslılar Kuzey Afrika dan çıkarıldı. I. Velid Döneminde (705-715) Tarık Bin Ziyad komutasındaki islam orduları 711 yılında Vizigotları yenilgiye uğratarak ispanya yı ele
geçirdiler. Hişam Döneminde (724-743) Puvatya Savaşında islam orduları Franklara yenildi (732). Böylece Müslüman Arapların batıda ilerleyişleri sona ermiştir. Emevilerin son zamanlarında Ebu Müslim adında bir Türk ayaklanma başlattı. Ayaklanma kısa zamanda yayıldı ve Emevi Hâlifesi II. Mervan öldürüldü.
Abbasoğullarından Ebûl Abbas Abdullah Küfe de halife ilan edildi. Böylece Emevi Hâlifeliği yıkıldı (750).

Endülüs Emevileri:

Abbasilerin halifeliği ele geçirmeleri sırasında Emevi ailesinden Abdurrahman ispanya ya (Endülüs) geçerek başkent Kurtuba olmak üzere Endülüs Emevi Devleti ni kurdu. Böylece islam tarihinde ilk kez siyasal birlik bozuldu. Çünkü doğudaki islam topraklarında da Abbasi Devleti devam etmiştir. Endülüs Emevileri Devleti, en parlak devrini III. Abdurrahman zamanında (912-961) yaşadı. ispanya da ilk defa halife unvanını III. Abdurrahman kullandı. Endülüs Emevileri Devleti 1031 yılında yıkıldı. Bu devletin yıkılmasından sonra irili ufaklı yirmiden fazla devletçik ortaya çıktı. Bu devletçikler yerli Hristiyan ahalinin gittikçe artıp büyüyen kuvvetine karşı tutunamayıp birbiri arkasından yıkılmışlardır.

d) Abbasiler (750-1258):

Abbasilerin ilk hâlifesi Ebul Abbas Abdullah tır. Abbasiler, Emevilerden farklı olarak Arap Milliyetçiliği politikasını gütmediler. Türkler bu dönemde özellikle islam ordusu içinde görev almaya başladılar. Halife Mansur Bağdat şehrini kurarak devletin merkezini buraya taşıdı. En parlak dönemleri Halife Harun Reşit, oğulları Memun ve Mutasım zamanına rastlar. Halife Mutasım Türklerin Araplarla karışıp savaşçılıklarını, güzel ahlak ve yeteneklerini kaybetmemeleri için Samerra şehrini kurdurdu. Bu zamanda orduda komutanlıklar, vezirlik ve valilikler Türklerin eline geçti. Abbasiler zamanında Bizans imparatorluğu üzerine seferler yapıldı. Anadolu içlerine kadar ilerlendi. Abbasiler ispanya dan Maveraünnehir e kadar çok geniş sınırlara ulaştı. Abbasi Devleti Mutasım dan sonra zayışamaya başladı. Geniş sınırlar içerisinde bağımsız devlet ve beylikler ortaya çıktı. Bunların başlıcaları şunlardır; Kuzey Afrikada Aglebîler, Mısırda Tolunoğulları ve Akşitler (ihşidiler), iran da Büveyhoğulları, Horasan da Samanoğulları. 1258 yılında Moğol Hakanı Cengiz in torunu Hülâgu nun Bağdat ı işgal etmesiyle Abbasi Devleti sona erdi. Abbasi sülâlesinden biri Memlük Devletine sığındı. Böylece halifelik Mısır da devam etmeye başladı.

3. islam Medeniyetinin Temelleri :
islam medeniyeti, islam dinini kabul eden bütün milletlerin ortak malıdır. islam kültür ve medeniyetinin esasları Kur an-ı Kerim, hadis ve sünnete dayalı olarak konulan kurallar çerçevesinde oluştu. Müslümanlar, Hz. Ömer devrinden itibaren Arap Yarımadası dışında büyük fetihlere giriştiler. Müslümanlar, bu fetihlerle Suriye, Irak, iran ve Mısır gibi gelişmiş medeniyete sahip ülkeleri ele geçirdiler. Ayrıca eski kültürlerin yatağı olan Hint, Orta Asya ve Anadolu bölgeleriyle de ilişkiler kurdular. Bu bölgelerdeki kültür ve medeniyet birikimlerinden yararlandılar. Bu bilgilere, islamiyet içinde yeni bir sentezle geliştirerek islam Medeniyetinin temellerini attılar. Kur an-ı Kerim in özüne aykırı olmayan her türlü bilim ve sanat eserinden yararlandılar. Yeni medeniyetlerini kurarlarken de asla taklitçi olmadılar. Müslümanlar, etkilendikleri ve yararlandıkları medeniyetleri çok daha ileriye götürdüler. islam medeniyeti, Müslüman olan bütün kavimlerin ortak eseridir. Bu medeniyetin gelişmesinde Türklerin de büyük katkıları olmuştur. Özellikle Selçuklular ve Osmanlılar, islam Medeniyetinin gelişmesinde ve yayaılmasında önemli rol oynamışlardır.

4. islam Medeniyetinin Teşekkülünde Diğer Medeniyetlerin Etkisi

a) Eski Yunan Tesiri
Emeviler döneminde başlayan tercüme faaliyetleri Abbasiler döneminde hız kazandı. Tercüme edilen Eski Yunan eserleri, daha çok tıp, matematik ve felsefeye ait eserlerdir. Özellikle Aristo ve Eşatun (Platon) un görüş ve düşüncelerinden yararlanıldı.

b) Eski Hint Tesiri :
VIII. yüzyılda Bağdata gelen Hintli bir gezginin getirdiği matematik ve astronomiyle ilgili eserleri Halife Mansur Arapça ya çevirtti. Bu eserlerden islam bilginleri faydalandılar. Bu eserlerle birlikte Hint rakamları islam alemine girmiştir. Hindistan ın matematik ilmine diğe bir katkısı IX. yüzyılda islam alemine girmiş olan onlu sistemdir. Emeviler döneminde Divan-ı Berid adı verilen posta teşkilatı kuruldu. Ayrıca maliye ve emniyet teşkilatının da temelleri atıldı. Abbasiler zamanında vezirlik makamı kuruldu. Divan teşkilatı genişletildi. Muhtesiplik görevi bu dönemde ortaya çıktı.

İslam devletine başkentlik yapmış başlıca şehirler şunlardır;
- Hz. Muhammed Döneminden Hz. Ali ye kadar Medine,
- Hz. Ali dönemi Küfe,
- Emeviler Dönemi fiam,
- Abbasiler Dönemi Bağdat,
- Endülüs Dönemi Kurtuba dır.

c) iran Tesiri :
iran medeniyeti daha çok edebiyat ve güzel sanatlar alanında islam medeniyetine
tesir etmiştir. Kelile ve Dinme adlı, kuşlar ve diğer hayvanlar hakkındaki hikaye, iran vasıtasıyla Arapçaya tercüme edildi.

d) Süryani ve Bizans Etkisi
Abbasiler döneminde Eski Yunan Eserleri Bizans imparatorluğu ndan istenmiştir. Süryaniler tercüme faaliyetlerine aracılık yapmışlardır. Çünkü ilk tercüme edilen eserler Yunan kültürüne ait olmakla birlikte Süryanîce yazılmış eserlerdir.

Benzer Konular

19 Kasım 2016 / misafir Cevaplanmış
11 Kasım 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
4 Ekim 2018 / Ziyaretçi Cevaplanmış
8 Nisan 2010 / Büşra Gizem Cevaplanmış