Arama

İslamiyet öncesi ve sonrası Türk şiirlerinin nazım şekilleri nelerdir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 13 Aralık 2011 Gösterim: 41.379 Cevap: 14
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
25 Kasım 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
İSLAMİYET ÖNCESİ VE SONRASI TÜRK ŞİİRLERİ NAZIM ŞEKLİ TEMASI ZİHNİYETİ NELERDİR
EN İYİ CEVABI Ziyaretçi verdi
islamiyet öncesi türk şiiri ve islamiyet sonrası türk şiirlerinin benzerlikleri ve faklılıkları nelerdir
Sponsorlu Bağlantılar
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
25 Kasım 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
A-İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı
1-Destan Dönemi
Sponsorlu Bağlantılar
2-Sözlü Edebiyat



A)Coşku ve heyecanı dile Getiren Metinler (Şiir)
1-Sagular
2-Koşuklar
B) Olay Çevresinde Oluşan Metinler
-Destanlar
3-Yazılı eserler
a)Göktürk Yazıtları
b)Uygur Yazıtları








İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI

Türk kelimesi ilk defa 'Göktürk' devletinde isim olarak görülmektedir. Türk kelimesinin 'türemekten' çıktığı -(türeli: kanun nizam, sahip olma)- ileri sürülür. Tarihçiler ise Türk kelimesinin 'kuvvetli' manasına geldiğini ileri sürerler.

HAYAT: Türk varlığının, bilinebilen ilk zamanlarından itibaren aile çekirdeği etrafında halkalanıp genişleyen bir yapı oluşturduğu görülür: Aile ' Uruğ ' Boy ' Budun.
İlk zamanların göze çarpan özelliği; atlı-göçebe bozkır hayatının hakimiyetidir.

'Meselâ Türk ırkı, eski Asya topraklarında bir ordu milletti. Milyonca at besleyen, at üzerinde yaşayan, at üzerinde ölen Türklerin uzun konuşmaya vakti yoktu. Yaşanılan bozkır iklîminin sertli de buna imkân bırakmıyordu. Onun için, Türkçe'de Gel! Git! Vur! Kır! Çık! İn! Koş! Dur! Gibi, tek heceli cümleler sesleniyordu.'.(Banarlı, Nihad Sami, Türkçenin Sırları, Kubbealtı Neşriyat, 16. Baskı, İstanbul, 1999)

Atlı kültürünün kaynağı Orta Asya olduğu kabul edilir. At 'tarih yapan hayvan' olarak nitelendirilmiştir. 'KUŞ KANADI İLE TÜRK ATI İLE' (DLT) atasözü bu durumu açıklamaktadır. 'At üstünde doğum, at üstünde ölmek Türk milleti için bir şerefti. At, bir silah gibi, bir kadın gibi 'namus' sayılmıştır.

'Severiz esb-i hüner ' mend-i sabâ ' reftârı
Bie per-î ' şekl sanem bir gözü âhû yerine.' (Gazi Giray-Kırım-XVI. Yy)
(Peri endamlı ve ahu gözlü güzeller yerine, biz, rüzgar yürüyüşlü ve hünerli atlarımızı severiz') (Resimli Türk Edebiyatı Tarihi-N.S.Banarlı)

İlk dönemde tarım da görülmektedir. Çinlilerin Türklerden üzüm ve yonca ziraatı ile at terbiyesini öğrendiklerini ve buna karşılık, ipekçilik sanatı, çinicilik ve cam işçiliğini öğrettikleri bilinmektedir

Demir kültürünün, milattan önce iki bin yılına kadar çıktığı kabul edilmektedir. Demircilik mesleği kutsal kabul edilir. Demircilik sayesinde esaretten kurtulunulduğuna inanılır.

Kaynaklar genellikle, Türklerin temiz ahlaklı, dürüst ve cesur olduklarından bahsederler.
Türk'ler Büyük Okyanustan Hazar Denizi'ne kadarki büyük coğrafya üzerinde başta Çin olmak üzere, İran, Hint, Yunan ve Roma ile çeşitli siyasi, askeri ve ticari ilişkiler içinde olmuştur. Aynı zaman dünya ticaretinin kalbi 'İpek 'Yolu'nun tek hakimi olmuşlardır.


1-DESTAN DÖNEMİ
İnsanlığın ilk dönemlerinde kişilerin tabiatla, üstün güçlerle ve düşmanla mücadelesinde düş yoluyla ortaya koyduğu eser, söylediği söz, takındığı tavır mitolojik öğelerin oluşmasında etkilidir. Destan dilinde de mitolojik öğelerin, dini törenlerin, musikinin ve hayatla mücadelenin etkileri vardır.
Destan dönemi ile ilgili verilen resimlerdeki çeşitli eşyalar, ve kumaşlar üzerinde çizilen 'Hayat Ağacı, kutsal boğa ve gök kartalları' mitolojik unsurların günlük yaşam içindeki nesnelere nasıl yansıdığının bir göstergesidir.
Ergenekon destanında ise destan dilindeki hayatla, düşmanla ve tabiatla mücadele etkili olmuştur.

MİTOLOJi NEDiR?
Mitoloji kelimesi, yunanca mythos ( masal - hikaye ) ve logos ( söz ) kelimesinden yapılmıştır. Mitoloji; çok ski zamanlarda gelmiş ve yaşamış olan ulusların inandıkları tanrıların, kahramanların, devlerin ve perilerin hayat ve bahseden hikayelerdir. Her toplumun kendine özgü bir mitoloji maceraları vardır. Ve temsil ettiği topluluğun aynası gibidir. Mitolojiler toplumdan topluma farklılık gösterdiği gibi ortak yanlarda çok bulunmaktadır. Mitolojide geçen öykülerin hepsi hayal ürünü değildir. Birçok mitolojide geçen tufan olayı, yapılan kazı ve araştırmalar sonuçu gerçek olduğu ispatlanmıştır.

ÇİN MİTOLOJİSİ:
Çin mitolojisine göre başlangıçta evren bir yumurtanın içindeydi. Evrende ilkin sonsuz ve sessiz bir hiçlik varmış. Her yer karanlıklar içindeyken ilk olarak Pengu (Pan Ku) oluştu. Pengu yumurtanın kabuğunu kırarak dünyayı on sekiz bin yılda düzene soktu. Yumurtanın üst kısmı yükselip gökyüzünü Yang'ı meydana getirdi. Alt kısmı ise çökerek yeri Yin'i oluşturdu. Yin dişi, Yang ise erkekti. Birbirlerini tamamladılar. Bu iki gücün birleşimi dev bir yaratıcılık etkisi doğurmuş ve sonuçta dünyanın ve varlıkların temelini oluşturmuştur. Bu ikiliğin her parçası birbirine geçmekte, birbirini koşullandırmakta, ayrı olamamakta, böylece karşıtlar arasındaki birlik ve savaş oluşmaktadır. Yin ve Yang enerjileri sürekli birlikte dans ederler. Ve böylece kozmik dengenin uyumunu yaratırlar. Yin, soğuk, karanlık ve atıldır. Yang, sıcak, aydınlık ve hayat doludur. Bu ikili sonradan Feng shui'yu, hayat enerjisinin akışını anlatan yaşama sanatını ortaya çıkarmıştır.

Çin geleneklerine ve inanışlarına göre yaşamın sürmesini sağlayan; "Yin - Yang" olarak adlandırılan iki evrensel güç ve bu iki gücün etkileşiminin dengede tutulabilmesi prensibidir. Evrendeki bu iki karşıt gücün varlığı, varoluşun ayrılmaz iki kutbudur ve bu iki kutup sayesinde "Denge" sağlanabilmektedir. İnsanların vücudunda da bulunan bu iki karşıt gücün dengesi bozulduğu zaman, hastalıklar oluşmaktadır. Çin simgeleri arasında başı çeken Yin -Yang'da ortada beyaz ve siyah daireler bulunur. İç içe olmaları bu ikiliğin, düalitenin doğada olduğuna işaret eder ki aynı zamanda eril olanın dişili, dişil olanın erili içinde barındırdığına da dikkatimizi çeker.

Pengu Yin ve Yangı oluşturduktan sonra ölür. Öldükten sonra sol gözünden güneş, sağ gözünden ay, kanından denizler, saçlarından ormanlar, gövdesinden yeryüzü, son soluğundan da rüzgarlar meydana gelmiş. Daha sonra çürüyen bedeninde kaynaşan böceklerden de insanlar oluşur.

Zamanla gökyüzünün bir bölümü denizlere düşerek insanlığı yok etti. Bunun üzerine Tanrıça Nü-kua, yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı.

Yapısal birlik, evrensel cevher Çi aracıyla gerçekleşmektedir. Çi, bir enerji, "yaşam enerjisi" olarak izah edilebilir. Ve Çi'yi tek bir tanımla anlatmak mümkün değildir. Çin Tıp anlayışına göre, tüm evrene yayılmış Çi adlı bir enerji denizinin içinde yaşıyoruz. Çi, tüm canlılığın ölçüsü. Bir insanın Çi enerjisi üç yoldan sağlanıyor; doğum sırasında, soluduğumuz hava ile, yediğimiz ve içtiğimiz besinlerle.

Çin mitolojisinde Ejderlere büyük önem ve yer verilmiştir. Mitolojiye göre Long adı verilen ejderlerin beş türü mevcuttu: Tanrıların evlerini koruyan kutsal ejderhalar; rüzgar ve yağmuru yöneten, aynı zamanda su baskınlarına neden olan ejder ruhlar; denizlerin ve okyanusların derinliklerini temizleyen doğa ejderleri; defineleri koruyan ejderler; ve beş penceli imparator ejderhalar. Taoizmde ejderler yang ilkeleri taşırlar ve sık sık su yada bulutlarla çevrilmiş olarak resmedilirler. Çin mitolojisinde Long-wang'lar, yani Ejderha Krallar, Taoizmde mistik yaratıklar olarak yerlerini almışlar. Yuan-shi tian-zong tarafından yönetilirler ve yılda bir kere ona raporlarını sunarlar. Cenaze törenleri ve yağmurlar üzerinde yargılama yetkisine sahiptirler. Eğer soylarından gelenlerin cenaze törenlerinde talihsizliklerine neden olacak kadar hata yapılırsa, Ejder Krallar dua etmeye başlarlar. Aynı zamanda kuraklık ve kıtlık devrinde onlar yağmur yağdırırlar.


İRAN MİTOLOJİSİ
Pers mitolojisi, İran platosu ve onun sınır bölgeleri ile Karadeniz'den Hoten'e kadar uzanan Orta Asya bölgelerinde yaşamış ve birbirleriyle kültürel ve dilsel olarak ilişkili olan eski halkların inanç ve ibadet uygulamalarının bütününe verilen isimdir.

Anahtar Metinler
Yaklaşık bin yıl önce Firdevsi tarafından kaleme alınmış Şahname Pers mitolojisinin merkezi toplamı, derlemesi konumundadır. Firdevsi'nin çalışması, atıflarıyla birlikte, Mazdaizm ve Zerdüştlük'teki karakter ve hikayelerden temel almıştır. Ayrıca kullanılan materyalin sadece Avesta`dan değil daha sonra ortaya çıkmış Bundahişn ve Denkard gibi metinlerden de olduğu bilinmektedir.

Dini Arkaplan
Pers mitolojisindeki karakterler güçlü bir biçimde ikiye ayrılmıştır: iyi olanlar ve kötü olanlar. Bu ikici iyi-kötü anlayışı Pers mitolojisindeki hikaye, figür ve çeşitli motiflere de yansır. Bu anlayışın kökeni Zerdüştlük'teki Ahura Mazda'nın (Avestaca, daha sonraları Farsça'da Hürmüz) iki emanasyonu anlayışı üzerine kurulmuştur. Spenta Mainyu yapıcı enerjinin kaynağı, Angra Mainyu ise karanlık, yıkım ve ölümün kaynağıdır.
Pers mitolojisinde büyük sayılarda bulunan daeva (Avestaca, Farsça: div) yani 'ilahi' veya 'parlak' isminde varlıklar da bulunmaktadır. Bunlara Zerdüşt Mazdaizmi'nden önceki zamanlarda tapılmaktaydı ve Vedik dinlerdeki gibi bu Zerdüşt öncesi Mazdaizm biçiminin bağlıları daeva`nın kutsal varlıklar olduğuna inanmaktaydı. Fakat, Zerdüşt'ün dini reformlarından sonra terim cinlerle özdeşleştirilmiştir. Yine de Hazar Denizi'nin güneyinde yaşayan İranlılar daeva tapımını sürdürdüler ve Zerdüştlüğü kabul etmemekte direndiler ve böylece de daeva`yı içinde barındıran bazı efsaneler bugüne kadar ulaşabilmiştir. Örnek olarak Mazandaran'ın Div-e Sepid yani "beyaz daeva" isimli efsanesi verilebilir.
Ayrıca, Zerdüşt şeytan epitomisi, Angra Mainyu veya Farsça Ehrimen, daha sonraki dönemlerde İran edebiyatında Zerdüştçü/Mazdaist kimliğini kayberedek bir div olarak tasvir edilmiştir. İslam'ın bölgeyi fethinden sonraki dönemlerde Ehrimen noktalı vücuda ve iki boynuza sahip bir adam olarak tasvir edilmiştir. Zaman zaman İslam'daki şeytan kavramı ile de bütünleşmiştir.

İyi ve Kötü
Pers mitoloji ve destanlarındaki en ünlü karakter Rüstem'dir. Bir başka ünlü figür de despotizmin sembolü olan Zahhak'tır. Zahhak sonunda Demirci Kaveh tarafından yenilgiye uğratılır. Zahhak ile ilgili ilginç ve bilgi verici bir nokta da Zahhak'ın omuzlarından çıkan ve onu koruyan iki engerek yılanıdır. Zira yılan çoğu Doğu mitolojisi gibi Pers mitolojisinde de kötülüğün sembolüdür. Pers mitolojisinde birçok farklı hayvan bulunur, bir kısmı iyiliği bir kısmı ise kötülüğü sembolize eder. İyiliği sembolize eden ve hiç kuşkusuz Pers mitoloji ve destanlarında büyük önem atfedilen hayvan kuştur. Bu kuşların en ünlüleri, büyük, bilge ve güzel olan Simurg ve kraliyet kuşu olan Huma'dır.




YUNAN MİTOLOJİSİ
Yunan mitolojisinin ilk ve en önemli kaynağı Homeros'tur. Homeros'un kim olduğu henüz tam olarak ortaya çıkmış değil. Pek çok açıdan bizler için hala bir sır. Nerede doğduğu ve yaşadığı konusunda hayli yazılmış ve çizilmiş ama bunların pek çoğu birbirini tutmamaktadır. Onu ölümsüzlüğe ulaştıran iki eseri ile tanınmaktadır. Bunlar İlyada ve Odysseia'dır. Ancak bu iki eserde de kendi yaşamıyla ilgili bilgi yoktur, ozan kendinden söz etmemiştir. Homeros hakkında bilinen en kesin şeyler MÖ.850 civarında yaşadığı ve İzmirli olduğudur.
Yunan mitolojisinde bazı tanrı ve tanrıçalar:
Agamemnon - Yunan mitolojisinde Miken kralı, Sparta Kralı Menelaos'un büyük kardeşi, orduları Truva (Troya) savaşına götüren kumandan.Agamemnonismi, İngiliz Kraliyet Donanması'na ait bir savaş gemisine verilmiş, bu gemi Çanakkale Savaşına da katılmıştır.
Herakles (Herkül): Klasik mitolojinin en ünlü kahramanıdır.Doğduğu günden itibaren tanrısal bir kuvvete sahiptir. Herkül kelimesi günümüzde çok kuvvetli kişiler için kullanılmaktadır. Ünlü haltercimiz Naim Süleymanoğlu, bu sporu yaparken Cep Herkülü olarak anılmaktaydı.
Hypnos: Yunan mitolojisinde uyku tanrısı. Günümüzde yapılan hipnoz seansları buradan gelmektedir.
Europa: Kitolojiye göre Suriyeli güzel bir kızdır. Zeus Europa'ya aşık olur. Avrupa kıtasının ismi buradan gelmektedir.


Sözlü edebiyatın gelen özellikleri:
a)Sığır (av törenleri), şölen (dini ayinler), yuğ (ölen kişinin ardından yapılan törenler) adı verilen toplantılardan doğmuştur.
b)Ozan, baskı, kam denen kişilerce, saz eşliğinde söylenir.
c)Şiirlerde hece ölçüsü kullanılmış, bunların 7'li, 8'li ve 12'li olanları tercih edilmiştir.
d)Nazım birimi olarak dörtlük kullanılmıştır.
e)Daha çok yarım kafiye ve redif kullanılmıştır. Bazı şiirlerde kafiye dize başlarında görülmekle birlikte, sonlarda kullanılması daha yaygındır.
f)Nazım şekli olarak sav, sagu ve koşuklar görülür.
g)Dil yabancı tesirlerden uzak, saf bir Türkçedir.

Eski Türk Toplumunda Şairler
Türk toplumunda şairler aynı zamanda rahip, büyücü, bilici, hekim, dansçı ve mu****** idiler. Bunlar şaman, kam, oyun, baskı, ozan gibi anlar verilir.Bunların tanrılara kurban sunmak, ölülerin ruhlarının gökyüzüne çıkması için yol göstermek, hastaları sağırmak, gelecekten haber vermek gibi çeşitli görevleri vardı. Bu işler için özel törenler yapılır. Bu törenlerde şamanlar çoşup kendilerinden geçerek çalar, söyler, dans niteliği taşıyan hareketlerle sıçrar, toplumu etkileri altında bırakırlardı.
Törenler:
1-Sığı Töreni ; Eski Türk inanışlarında ungun'lar (totemler) önemli bir yere sahipti.Bu totemlerden biri de Öküz idi.Yılın belli dönemlerinde Türkler, bu kutsal sayılan öküzleri avlamak için sürek avına çıkar bunu da dini bir tören havasında yaparlardı. Totemleri yaralamak suretiyle öldürmenin uğursuzluk getirebileceğine inanılmasından dolayı bunlar canlı olarak yakalanırdı. Şairler bu törenlerde avlanmanın kutlu geçmesi ve bereketli olması için kopuz eşliğinde dinsel şiirler söylerler, bu şiirle ava katılanları coşturmayı amaçlar, avdan sonra da bu törenlerde yararlılık gösterenlerle ilgili kahramanlık şiirleri okurdu. Bu törenler daha sonra dinsel içeriklerini kaybetmiş ve bir çeşit av eğlencesi niteliğini kazanmıştır.

2-Şölenler; Eski Türklerde her kabilenin özel bir totemi olur, kabileler totemlerinin etini yemez, yalnız yılda bir defa büyük bir dini tören yaparak totemi kurban eder, kurban edilen totemin yerine de yeni avlanmış bir başka totem koyarlardı.İşte totemlerin kurban edildikleri bu günlerde yapılan dinsel ziyafetlere şölen denirdi.Şölenlerde şairler sazlarla şiirler söylerdi. Toy adıyla da anılan bu ziyafetlerde sonraki zamanlarda dinsel içerikli olmayan aşk, kahramanlık, doğa sevgisi temalı şiirler de söylenmiştir.

3-Yuğ Törenleri: Eski Türklerde önemli bir kişi öldüğünde ceset bir çadıra konur, ölen kişinin akrabaları kurbanlar keserek bu kurbanları çadırın önüne koyar, sonra hep birlikte atlara biner. Çadırın çevresinde yedi defa dönerlerdi.Ölüyü gömmek için uğurlu bir gün beklenir, ölü gömüldükten sonra da benzer törenler yapılarak kurbanlar kesilir ve mezarın etrafında yedi kez dönülürdü.Gömülen kahramanın mezarı çevresine balbal denilen taşlar dikilirdi.Türkler arasında yazı yaygınlaşınca böyle taşlar üzerine kitabeler dikilmeye başlandı. Köktürk Kitabeleri bu işlevle dikilmiş balballardır. Saz şairleri bu yas törenlerinde çeşitli şiirler söylerdi.

Totem: Bireyin ya da bir gurubun eski çağlarda boy göstermeye başladığı kendini koruduğuna inanılan; mistik, büyüsel duygularla bağlı bulunduğu hayvan eşya, herhangi bir madde veya görülmeyene duyulan inançtır.
A)COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER (ŞİİR)
1.Koşuk
İslam'dan önce sığır törenlerinde, şölenlerde söylenen aşk, kahramanlık, doğa sevgisi temalı şiirlere koşuk denir. Daha çok lirik, pastoral ve epik özellikler taşıyan bu şiirler belli bir ezgiyle söylenmiş, bu ezginin oluşması için kopuzdan da yararlanılmıştır.
a. Hece vezni ve yarım kafiye ile söylenen şiirlerdir.
b. Nazım birimi dörtlüktür.
c. Bu şiirlerde düz kafiye kullanılır: aaaa, bbba, ccca' (aaab cccb dddb)
d. 7'li hece vezniyle söylenirdi.
e. Genellikle lirik şiirledir. Bu yüzden Koşukların duygu yönü ağır basar.
f. Kopuz eşliğinde söylenir.
g. Yiğitlik, aşk, tabiat konularını işler.
h. Bu şiirlerin İslâm sonrası halk edebiyatındaki adı koşma özellikle (koçaklama ve güzelleme)dır.


KOŞUK Günümüz Türkçe'siyle Söylenişi
Keldi esin esneyü Rüzgâr eserek geldi
Kadka tükel osnayu Kar tipisine benziyordu
Kirdi budun kasnayu Halk titreyerek (evlere) girdi
Kara bulıt kükreşür Kara bulutlar görülüyor

Kar buz kamuğ erüşdi Karlar ve buzlar hep eridi
Taglar suvı akışdı Dağların suyu (seller halinde) aktı
Kökşin bulıt örüşdi Mavimtırak bulutlar belirdi
Kayguk bolup ögrişür Kayıklar gibi sallanıp duruyor


Tümen çeçek tizildi On binlerce çiçek sıra sıra dizildi
Bükünden ol yazıldı Tomurcuklarından çözüldü
Üküş yatıp özeldi Uzun süre yatmaktan sıkılmışlardı
Yirde kopa adrışur Yerden biterek birbirlerinden ayrılıyorlardı.
(XI. yy. Türk Şiiri, Talat Tekin, Ankara, 1989)

2. Sagu
Yuğ törenlerinde ölen kişinin kahramanlıklarını anlatan, onun ölümünden duyulan üzüntüyü dile getiren şiirlerdir. Şekilsel olarak koşuklara benzer.
a. Ölen bir kişinin arkasından söylenen ağıt şiirleridir.
b. Ölen kişinin kahramanlıklarını, başarılarını, erdemlerini anlatır; ölümlerinden duyulan üzüntüyü dile getirir.
c. Koşuk nazım şekliyle söylenir.
d. Dörtlükler halinde söylenir.
e. 4+3=7'li hece ölçüsüyle yazılır.
f. Bu şiirlere İslâm sonrası halk edebiyatında 'ağıt', Divan edebiyatında 'mersiye' denir
g. 'Yuğ' denilen ölüm törenlerinde söylenir.
h. Divanu Lûgatit-Türk'teki Alp Er Tunga sagusu bu türün önemli bir örneğidir.
ı. Sagu söyleyen kişilere sagucu ya da ağıtçı denir.

i. Saguda düz kafiye kullanılır: aaaa, bbba, ccca' (aaab cccb dddb)






Quo vadis?
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
16 Aralık 2008       Mesaj #3
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
İSLAMİYET ÖNCESİ VE SONRASI TÜRK ŞİİRİNİN BENZERLİKLERİ NELERDİR?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
16 Aralık 2008       Mesaj #4
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
İslamiyet öncesi Türk şiiri hece ölçüsüyle yazılmıştır. Yedili, sekizli, onikili ölçülere
çok rastlanır. Kafiye önemlidir, dize başlarında da kafiye yapılır. Nazım birimi dört-
lüktür. İslamiyet öncesi Türk şiirinin dili Öz Türkçedir. Şiirler, Türklerin o çağdaki
dünya görüşlerini, yaşantılarını, duygularını, düşüncelerini doğal bir dille anlatır-
lar. Şiirlerde doğa, aşk, kahramanlık, cesaret, binicilik, at sevgisi, askerlik, ölüm en
çok işlenen konulardır.
Çin kaynaklarında M.Ö. II. yüzyıla ait eski Türk şiir çevirilerine rastlanmaktadır.
2.2. İlk Türk Şairleri
İslamiyet öncesindeki Türklerde şairlere baksı, kam, ozan gibi adlar verilirdi. Kaş-
garlıMahmud'unDivânü Lûgati't Türkadlıeserinde ve Turfan kazılarında ele geçi-
rilen metinlerde adlarına ve şiirlerine rastlanan ilk Türk şairleri Aprın Çor Tigin,
Çuçu, Ki-ki, Kül Tarkan, Asıg Tutung, Pratyaya Şiri, Kalun Kayşı, Çisuya Tu-
tung'dur

Talas savaşından sonra Türkler kabileler halinde Müslüman olmaya başlamıştır. Karahan Devletinin hükümdarı Satuk Buğra Han zamanında İslamiyet resmi din olarak kabul edilmiştir.(942) B u tarihten sonra İslam'a dair eserler verilmeye başlanmıştır. Bu geçiş dönemine ait en önemli eserler şunlardır:

a) Divan-ı Lügat' it Türk.( Türk Dilinin Sözlüğü) ( 1072'1074 )

* Kaşgarlı Mahmut yazmıştır.
* Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazılmıştır.
* 1074 yılında bitirildiği düşünülüyor.
* Türkçenin ilk sözlüğüdür.
* Türklere ait gelenek göreneklerden tarihten folklordan bahsettiği için bir ansiklopedi özelliği taşımaktadır.
* Kitapta 7500 kelimenin Arapça karşılığı verilmiş olup ayrıca halk şiirleri, atasözleri, deyimler kullanılmıştır.
* Ebu' l Kasım' a sunulmuştur.
* Hakaniye Türkçesi ile yazılmıştır.
b) Kutatgu Bilig (Mutluluk Veren Bilgi) (1069- 1070 )

* 1069'1070 tarihlerinde Yusuf Has Hacip tarafından yazılmıştır.
Türk edebiyatının ilk siyasetnamesidir.
* Öğretici bir nitelik taşımaktadır.
* Tapgaç Buğra Han'a sunulmuştur.
* Devletin nasıl yönetilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
* Hakaniye (Doğu ) Türkçesi ile yazılmıştır.
* 6645 beyitten müteşekkildir.
* Eserde öğütler; devlet, akıl saadet, adalet sembolleriyle verilmiştir.
* Hakaniye Türkçesi ile yazılmıştır.
* Aruz ölçüsüyle yazılmış ilk mesnevidir.
c) Divan-ı Hikmet

* Hoca Ahmet Yesevi tarafından yazılmıştır.
* İlahi aşk kavramı ilk defa bu eserde kullanılmıştır.
* Yesevi tarikatının esasları ve dinin temel öğretileri anlatılmıştır.
* 12. yy da yazılmıştır.
* Hece ölçüsüyle halk dili kullanılmıştır.

* Hakaniye Türkçesi ile yazılmıştır.</p> d) Atabet'ül Hakayık (Hakikatlerin Eşiği)

* Yüknekli Edip Ahmet tarafından yazılmıştır.
* 12. yyda yazılmıştır.
* Eserde ahlakın önemi ve yolları üzerinde durulmuştur.
* Beyit ve dörtlükler bir arada kullanılmış. Dolayısıyla aruz ve hece vezni birlikte kullanılmıştır.
KİTAB-I DEDE KORKUT

* Destandan halk hikâyesine geçiş döneminin ürünüdür.
* Dede Korkut 12 hikâyeden oluşur.
* Olağanüstü olaylarla gerçeğe uygun olaylar eserde iç içedir.
* Türklerin eski yaşam tarzları ile ilgili ayrıntılar yanında İslam dini ile ilgili özelliklerde vardır.
* Eserde geçen ''Dede Korkut''meçhul bir halk ozanıdır.
* Hikâyelerde oğuzların çevredeki boylar ile aralarındaki savaşlar ve kendi iç mücadeleleri yer alır.
* Hikâyelerin konuları; aşk, yiğitlik gösterisi, kahramanlık, boylar arasındaki savaştır.
* 15. yy'da kaleme alınmıştır.
* Eserin yazarı belli değildir. '
* Nazım ile nesir iç içedir.
* Hakaniye lehçesi kullanılmıştır.



Quo vadis?
Ziyaretçi ufuk - avatarı
Ziyaretçi ufuk
Ziyaretçi
17 Aralık 2008       Mesaj #5
Ziyaretçi ufuk - avatarı
Ziyaretçi
islamiyet öncesi türk şiiri ile islamiyet sonra türk şiiri arsındaki fark ve benzerlikler
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
23 Aralık 2008       Mesaj #6
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
islamiyet öncesi türk şiiri ve islamiyet sonrası türk şiiri benzerlikleri
Son düzenleyen MeLL; 30 Nisan 2009 12:14
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Aralık 2008       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Son düzenleyen fadedliver; 28 Ağustos 2009 14:26
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
9 Ocak 2009       Mesaj #8
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
islamiyet öncesi türk şiiri ve islamiyet sonrası türk şiirlerinin benzerlikleri ve faklılıkları nelerdir
Ödewim Var - avatarı
Ödewim Var
Ziyaretçi
29 Nisan 2009       Mesaj #9
Ödewim Var - avatarı
Ziyaretçi
Türk Edebiyatında İslamiyet Öncesi ve İslamiyet Sonrası Türk Şiiri arasındaki, benzerlik ve Farklılıklar ?
Son düzenleyen MeLL; 30 Nisan 2009 12:12
MeLL - avatarı
MeLL
Ziyaretçi
30 Nisan 2009       Mesaj #10
MeLL - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
AngelFRANTIX adlı kullanıcıdan alıntı

...
Son düzenleyen fadedliver; 28 Ağustos 2009 14:26

Benzer Konular

1 Ocak 2015 / Ziyaretçi Soru-Cevap
24 Şubat 2010 / Misafir Soru-Cevap
30 Aralık 2013 / 0yqmr0 Soru-Cevap
3 Ocak 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap