Arama

Cumhuriyet döneminde Türk tiyatrosu ile ilgili yapılan çalışmalar nelerdir ?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 12 Aralık 2013 Gösterim: 54.454 Cevap: 25
horon - avatarı
horon
Ziyaretçi
28 Kasım 2008       Mesaj #1
horon - avatarı
Ziyaretçi
cumhuriyet döneminde türk tiyatrosu ile ilgili yapılan çalışmalar nelerdir
EN İYİ CEVABI horon verdi
cumhuriyet döneminde türk tiyatrosu ile ilgili yapılan çalışmalar nelerdir
Sponsorlu Bağlantılar
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
28 Kasım 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
1923'ten Günümüze (Cumhuriyet Dönemi) TÜRK TİYATROSU

Sponsorlu Bağlantılar
Cumhuriyet döneminde tiyatroda Batı modelini benimseyen Türkiye, gerek tiyatronun kurumsallaşması, gerekse oyun yazarlığının gelişmesi bakımından önemli atılımlara sahne oldu.
Tiyatroyu Türkiye'de çağdaş bir sanat alanına dönüştürme yolunda ilk büyük katkı ünlü tiyatro ve sinema adamı Muhsin Ertuğrul'dan geldi. 1927'de, Darülbedayi'nin başına geçen Ertuğrul, yerli yazarları yüreklendirmesiyle, izleyiciye sunduğu çağdaş çeviri oyunlarla, sahneleme, oyunculuk ve dekor kullanımında güncel anlayışı yerleştirmesiyle, yetişmelerine katkıda bulunduğu kadın ve erkek oyuncularla bugünkü Türk tiyatrosunun temellerini attı.
Eğitim görmüş tiyatrocuların yetişmesinde büyük hizmet vermiş olan Ankara Devlet Konservatuvarı ise, Musiki ve Temsil Akademisi'nin bir bölümü olarak açıldı. Burada, ilk mezunların çıktığı 1941'de Tatbikat sahnesi oluşturuldu. Bu hazırlık aşamalarından sonra da 1949'da Devlet Tiyatroları resmen kuruldu.
1950'den sonra tiyatro kuramlarının gelişmesi bakımından önemli atılımlar gerçekleştirilmeye başlandı. Tiyatronun yaygınlaştırılması yolunda devlet eliyle sürdürülen çabalar sonucunda Devlet Tiyatroları, Ankara,İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Trabzon ve Diyarbakır gibi kentlerde perdelerini açarak ve turneler düzenleyerek Türkiye'nin her yanında izleyiciye ulaşır hale geldi. Yetmiş yılı aşan tarihi boyunca çeşitli iniş çıkışlar yapan İstanbul Şehir Tiyatroları da çeşitli semtlerde beş sahneye sahip oldu. Türk tiyatrosunun gelişmesinde her zaman önemli rol oynamış olan özel tiyatroların sayısında 1960'larda büyük bir artış görüldü. Etkinliklerini 1960'lardan bu yana sürdüren özel topluluklar arasında Kent Oyuncuları, Ankara Sanat Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu ve Dostlar Tiyatrosu sayılabilir. Oyunculuk ve sahneleme açısından Batı modelini izleyen ödenekli ve özel tiyatrolar yanında, ortaoyunu ve tuluat tiyatrosunun oyunculuk tarzını sürdüren özel topluluklar da oldu. 1970'lerin ortalarında pek çok özel tiyatro kapandı, yeni açılanların bir bölümü de başarılı olamadı. 1980'lerin ortalarından bu yana İstanbul'daki özel tiyatrolar yeniden bir canlanma dönemine girdiler.
Türk oyun yazarlığı, Cumhuriyet döneminde Batı modelini uygulayan tiyatronun kurumsallaşması yolunda yapılan atılıma koşut olarak gelişme gösterdi. Gerçekçi Avrupa tiyatrosundan büyük ölçüde etkilenen Türk yazarları, gerçekçi doğrultuda yazdıkları oyunlarda öncelikle, Osmanlı toplumundan modern Türk toplumuna geçilirken yaşanan sancıları dile getirdiler. Bu geçiş dönemini yansıtmakta en başarılı olmuş yapıtlar Reşat Nuri Güntekin'in Yaprak Dökümü (1930) ve Ahmet Kutsi Tecer'in Köşebaşı'sı (1984) idi. Çok üretken bir yazar olan Cevat Fehmi Başkut ise toplumsal eleştirel yaklaşımını çoğunlukla güldürü çerçevesi içine yerleştirdi.
Türk oyun yazarlığında Cumhuriyetin ilk 30 yılında ağırlık kazanan eleştirel gerçekçi yaklaşım etkisini günümüze değin sürdürdü. 1950'lerden çok partili döneme geçildiğinde devlet yönetimine ilişkin siyasal sorunlarda tiyatro sahnesinde gündeme getirildi. Aynı zamanda, toplumsal sorunları yansıtma aşamasından, bu sorunların kaynak ve nedenlerini irdeleme aşamasına geçildi. Bu dönemde Türk tiyatrosu yeni yazarlar kazandı. Aziz Nesin ve Haldun Taner bildik gerçekçi dram kalıplarını zorlayarak yeni biçim denemelerine giriştiler.
1960'lar Türk tiyatro edebiyatı içinde parlak bir dönem oldu. Siyasal, ekonomik, kültürel açılardan önemli bir bilinçlenme aşamasının yaşandığı bu dönemde tiyatro, işçi ve köylü kesiminin sorunlarına eğildi. Bir yandan, orta sınıftan ailelerin yaşadığı toplumsal ve ekonomik sorunları irdeleyen gerçekçi oyunlar yazılırken, köy ve gecekondu ortamı da yaşama ve giyinme biçimi ve dil özellikleriyle sahneye getirildi.
Bu dönemin en yaygın türlerinden biri de konularını Osmanlı tarihinden, halk kahramanlarının yaşamlarından ve mitolojiden alan, şiir diliyle yazılmış oyunlardır. Güngör Dilmen, Orhan Asena, Turan Oflazoğlu, Necati Cumalı bu doğrultuda yapıtlar verdiler. 1960'ların sonlarına doğru siyasal içerikli belgesel oyunlarda yazılmaya başlandı. Sermet Çağan'ın, Brecht'in epik tiyatro yöntemini doğrudan uyguladığı Ayak Bacak Fabrikası (1964), bu dönemde toplumcu gerçekçi yaklaşımın bir örneği oldu.
Türk oyun yazarlığına öz ve biçim açısından kişiliğini kazandırma yolunda önemli bir katkı 1960'larda Haldun Taner'den geldi. Ahmet Kutsi Tecer'in 1940'larda geleneksel Türk tiyatrosunun gevşek dokulu oyun yapısını ve göstermeci anlatımını kullanarak yazdığı Köşebaşı oyununun ardından, 1950'lerde ve 1960'ların başlarında göstermeci anlatımı kullanma ve tiyatroda açık biçim anlayışını benimseme yolunda oyun denemeleri yazmış olan Taner, 1964'te Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu tarafından sahnelenen Keşanlı Ali Destanı'yla geleneksel Türk tiyatrosunun belirleyici özelliklerini çağdaş anlamda toplumsal siyasal bir içerikle birleştiren yeni bir yerli türün, yerli epik müzikalin yaratıcısı oldu.
1970'lerde pek çok topluluk ağırlıkla politik tiyatro üstünde durdu. Bu dönemde sık sık yerli ve yabancı siyasal-belgesel oyunlar sahnelendi; bir yandan da gerçekçi köy oyunları, tarihsel oyunlar, geleneksel Türk tiyatrosunun özelliklerine dayalı müzikli oyunlar, kabare oyunları, epik oyunlar yazıldı. Ülkede yaşanan toplumsal siyasal çalkantılardan tiyatronun da olumsuz bir pay aldığı bu dönemin en başarılı oyunlar, geleneksel Türk tiyatrosunun anlatım biçimlerini kullanmayı sürdüren Turgut Özakman'ın aynı biçemi benimseyen Oktay Arayıcı'nın ve Asiye Nasıl Kurtulur? Oyunuyla üne, gene epik türde yazdığı toplumcu gerçekçi oyunlarla pekiştiren Vasıf Öngören'in ürünleridir.
1980'lerde ise oyun yazarlığı nicelik ve nitelik açısından bir durgunluk yaşadı. Bu dönemde Refik Erduran, Orhan Asena, Turan Oflazoğlu, Necati Cumalı, Melih Cevdet Anday, Turgut Özakman, Sabahattin Kudret Aksal, Recep Bilginer, Güngör Dilmen, Başar Sabuncu, Dinçer Sümer gibi 1950'lerden yada 1960'lardan bu yana oyun yazmayı sürdüren yazarlar dışında, 1970'lerde yazmaya başlayan Bilgesu Erenus ve Tuncer Cücenoğlu'nun, yapıtlarıyla 1980'lerde gündeme gelen Murathan Mungan, Ülkü Ayvaz, Ferhan Şensoy ve Mehmet Baydur gibi yeni yazarların oyunları sergilendi.
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
28 Kasım 2008       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu
Cumhuriyet döneminde tiyatroda Batı modelini benimseyen Türkiye, gerek tiyatronun kurumsallaşması, gerekse oyun yazarlığının gelişmesi bakımından önemli atılımlara Sahne oldu.

Tiyatroyu Türkiye’de çağdaş bir sanat alanına dönüştürme yolunda ilk büyük katkı ünlü tiyatro ve sinema adamı Muhsin Ertuğrul’dan geldi. 1927′de, Darülbedayi’nin başına geçen Ertuğrul, yerli yazarları yüreklendirmesiyle, izleyiciye sunduğu çağdaş çeviri oyunlarla, Sahneleme, oyunculuk ve dekor kullanımında güncel anlayışı yerleştirmesiyle, yetişmelerine katkıda bulunduğu kadın ve erkek oyuncularla bugünkü Türk tiyatrosunun temellerini attı.
Quo vadis?
horon - avatarı
horon
Ziyaretçi
28 Kasım 2008       Mesaj #4
horon - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
cumhuriyet döneminde türk tiyatrosu ile ilgili yapılan çalışmalar nelerdir
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
28 Kasım 2008       Mesaj #5
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Cumhuriyet Dönemi Tiyatrosu


Cumhuriyetin ilânından günümüze kadar geçen döneme Cumhuriyet dönemi tiyatrosu diyoruz. Bu dönemdevirg Türk tiyatrosuvirg oyuncusunuvirg yazarını yetiştirir. Ankara'da da Devlet Konservatuvarının kurulmasıyla tiyatrovirg Anadolu'ya da açılır. Ancak günümüzde de bu açılımın yeterli olduğu söylenemez. Muhsin Ertuğrulvirg Cumhuriyet döneminde de olumlu çabalarıyla tiyatronun her aşamasının öncüsü olmuştur.

Millî Edebiyat dönemi tiyatro yazarlarından bir kısmıvirg Cumhuriyetin ilk yıllarında da eser vermeyi sürdürürler.

Cumhuriyet dönemi ve günümüz tiyatro eserlerinin oluşumuna baktığımızdavirg her oyunu bir etiketle belirleyip bunların yalnızca "o" olduğunu söylemek zordur. Trajik bir gelişim içinde gülünç olanı da görebiliyoruz. Modern trajedinin kahramanları artık krallarvirg prensler değil; günlük yaşam içinde pek göze batmayan sıradan insanlardır. Komedinin kahramanları arasındavirg krallarla soytarılar yan yana olabiliyor. Ayrıca dram türünün kapsamı da oldukça genişlemiştir.

Bugün oyun yazarıvirg -türlerin tarihsel özünü korumakla birlikte- alışılagelmiş türlerinvirg yalnızca birinin içinde yer almayan oyunlar yazabiliyor.

Cumhuriyet döneminde Faruk Nafiz Çamlıbel; Canavarvirg Akınvirg Özyurtvirg Kahraman gibi oyunlarıyla ilgi görür. Reşat Nuri Güntekinvirg Cumhuriyet sonrasında Hüllecivirg Tanrı Dağı Ziyafetivirg Balıkesir Muhasebecisi adlı oyunlarını yazar.

Cumhuriyet döneminin diğer tiyatro yazarları ise; Ahmet Kutsi Tecervirg Cevat Fehmi Başkutvirg Necip Fazıl Kısakürekvirg Nazım Kurşunluvirg Orhan Kemalvirg Oktay Rıfatvirg Haldun Tanervirg Aziz Nesinvirg Melih Cevdet Andayvirg Tarık Buğravirg Necati Cumalıvirg Orhan Asenavirg Yaşar Kemalvirg Cahit Atayvirg Refik Erduranvirg Turgut Özakmanvirg Güngör Dilmenvirg Turan Oflazoğluvirg Vasıf Öngören ve Başar Sabuncu gibi isimlerdir.

Özetleyecek olursak; Cumhuriyet dönemi tiyatromuzda her açıdan gelişmeler olmuştur. Bugün üniversitelerimizde de tiyatro kürsüleri (bölümleri) kurulmuştur. Başarılı çalışmalar yapılmaktadır.
Quo vadis?
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
30 Kasım 2008       Mesaj #6
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
CUMHURİYET DÖNEMİNDE TİYATROYLA İLGİLİ ÇALIŞMALR
Son düzenleyen fadedliver; 30 Kasım 2008 16:15
MesirKentli - avatarı
MesirKentli
Ziyaretçi
30 Kasım 2008       Mesaj #8
MesirKentli - avatarı
Ziyaretçi
Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu
Cumhuriyet döneminde tiyatroda Batı modelini benimseyen Türkiye, gerek tiyatronun kurumsallaşması, gerekse oyun yazarlığının gelişmesi bakımından önemli atılımlara Sahne oldu.
Tiyatroyu Türkiye’de çağdaş bir sanat alanına dönüştürme yolunda ilk büyük katkı ünlü tiyatro ve sinema adamı Muhsin Ertuğrul’dan geldi. 1927′de, Darülbedayi’nin başına geçen Ertuğrul, yerli yazarları yüreklendirmesiyle, izleyiciye sunduğu çağdaş çeviri oyunlarla, Sahneleme, oyunculuk ve dekor kullanımında güncel anlayışı yerleştirmesiyle, yetişmelerine katkıda bulunduğu kadın ve erkek oyuncularla bugünkü Türk tiyatrosunun temellerini attı.
Eğitim görmüş tiyatrocuların yetişmesinde büyük hizmet vermiş olan Ankara Devlet Konservatuvarı ise, Musiki ve Temsil Akademisi’nin bir bölümü olarak açıldı. Burada, ilk mezunların çıktığı 1941′de Tatbikat Sahnesi oluşturuldu. Bu hazırlık aşamalarından sonra da 1949′da Devlet Tiyatroları resmen kuruldu.
1950′den sonra tiyatro kuramlarının gelişmesi bakımından önemli atılımlar gerçekleştirilmeye başlandı. Tiyatronun yaygınlaştırılması yolunda devlet eliyle sürdürülen çabalar sonucunda Devlet Tiyatroları, Ankara,İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Trabzon ve Diyarbakır gibi kentlerde perdelerini açarak ve turneler düzenleyerek Türkiye’nin her yanında izleyiciye ulaşır hale geldi. Yetmiş yılı aşan tarihi boyunca çeşitli iniş çıkışlar yapan İstanbul Şehir Tiyatroları da çeşitli semtlerde beş Sahneye sahip oldu. Türk tiyatrosunun gelişmesinde her zaman önemli rol oynamış olan özel tiyatroların sayısında 1960′larda büyük bir artış görüldü. Etkinliklerini 1960′lardan bu yana sürdüren özel topluluklar arasında Kent Oyuncuları, Ankara Sanat Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu ve Dostlar Tiyatrosu sayılabilir. Oyunculuk ve Sahneleme açısından Batı modelini izleyen ödenekli ve özel tiyatrolar yanında, Orta oyunu ve tuluat tiyatrosunun oyunculuk tarzını sürdüren özel topluluklar da oldu. 1970′lerin ortalarında pek çok özel tiyatro kapandı, yeni açılanların bir bölümü de başarılı olamadı. 1980′lerin ortalarından bu yana İstanbul’daki özel tiyatrolar yeniden bir canlanma dönemine girdiler.
Türk oyun yazarlığı, Cumhuriyet döneminde Batı modelini uygulayan tiyatronun kurumsallaşması yolunda yapılan atılıma koşut olarak gelişme gösterdi. Gerçekçi Avrupa tiyatrosundan büyük ölçüde etkilenen Türk yazarları, gerçekçi doğrultuda yazdıkları oyunlarda öncelikle, Osmanlı toplumundan modern Türk toplumuna geçilirken yaşanan sancıları dile getirdiler. Bu geçiş dönemini yansıtmakta en başarılı olmuş yapıtlar Reşat Nuri Güntekin’in Yaprak Dökümü (1930) ve Ahmet Kutsi Tecer’in Köşebaşı’sı (1984) idi. Çok üretken bir yazar olan Cevat Fehmi Başkut ise toplumsal eleştirel yaklaşımını çoğunlukla güldürü çerçevesi içine yerleştirdi.
Türk oyun yazarlığında Cumhuriyetin ilk 30 yılında ağırlık kazanan eleştirel gerçekçi yaklaşım etkisini günümüze değin sürdürdü. 1950′lerden çok partili döneme geçildiğinde devlet yönetimine ilişkin siyasal sorunlarda tiyatro Sahnesinde gündeme getirildi. Aynı zamanda, toplumsal sorunları yansıtma aşamasından, bu sorunların kaynak ve nedenlerini irdeleme aşamasına geçildi. Bu dönemde Türk tiyatrosu yeni yazarlar kazandı. Aziz Nesin ve Haldun Taner bildik gerçekçi dram kalıplarını zorlayarak yeni biçim denemelerine giriştiler.
1960′lar Türk tiyatro edebiyatı içinde parlak bir dönem oldu. Siyasal, ekonomik, kültürel açılardan önemli bir bilinçlenme aşamasının yaşandığı bu dönemde tiyatro, işçi ve köylü kesiminin sorunlarına eğildi. Bir yandan, orta sınıftan ailelerin yaşadığı toplumsal ve ekonomik sorunları irdeleyen gerçekçi oyunlar yazılırken, köy ve gecekondu ortamı da yaşama ve giyinme biçimi ve dil özellikleriyle Sahneye getirildi.
Bu dönemin en yaygın türlerinden biri de konularını Osmanlı tarihinden, halk kahramanlarının yaşamlarından ve mitolojiden alan, şiir diliyle yazılmış oyunlardır. Güngör Dilmen, Orhan Asena, Turan Oflazoğlu, Necati Cumalı bu doğrultuda yapıtlar verdiler. 1960′ların sonlarına doğru siyasal içerikli belgesel oyunlarda yazılmaya başlandı. Sermet Çağan’ın, Brecht’in epik tiyatro yöntemini doğrudan uyguladığı Ayak Bacak Fabrikası (1964), bu dönemde toplumcu gerçekçi yaklaşımın bir örneği oldu.
Türk oyun yazarlığına öz ve biçim açısından kişiliğini kazandırma yolunda önemli bir katkı 1960′larda Haldun Taner’den geldi. Ahmet Kutsi Tecer’in 1940′larda geleneksel Türk tiyatrosunun gevşek dokulu oyun yapısını ve göstermeci anlatımını kullanarak yazdığı Köşebaşı oyununun ardından, 1950′lerde ve 1960′ların başlarında göstermeci anlatımı kullanma ve tiyatroda açık biçim anlayışını benimseme yolunda oyun denemeleri yazmış olan Taner, 1964′te Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu tarafından Sahnelenen Keşanlı Ali Destanı’yla geleneksel Türk tiyatrosunun belirleyici özelliklerini çağdaş anlamda toplumsal siyasal bir içerikle birleştiren yeni bir yerli türün, yerli epik müzikalin yaratıcısı oldu.
1970′lerde pek çok topluluk ağırlıkla politik tiyatro üstünde durdu. Bu dönemde sık sık yerli ve yabancı siyasal-belgesel oyunlar Sahnelendi; bir yandan da gerçekçi köy oyunları, tarihsel oyunlar, geleneksel Türk tiyatrosunun özelliklerine dayalı müzikli oyunlar, kabare oyunları, epik oyunlar yazıldı. Ülkede yaşanan toplumsal siyasal çalkantılardan tiyatronun da olumsuz bir pay aldığı bu dönemin en başarılı oyunlar, geleneksel Türk tiyatrosunun anlatım biçimlerini kullanmayı sürdüren Turgut Özakman’ın aynı biçemi benimseyen Oktay Arayıcı’nın ve Asiye Nasıl Kurtulur? Oyunuyla üne, gene epik türde yazdığı toplumcu gerçekçi oyunlarla pekiştiren Vasıf Öngören’in ürünleridir.
1980′lerde ise oyun yazarlığı nicelik ve nitelik açısından bir durgunluk yaşadı. Bu dönemde Refik Erduran, Orhan Asena, Turan Oflazoğlu, Necati Cumalı, Melih Cevdet Anday, Turgut Özakman, Sabahattin Kudret Aksal, Recep Bilginer, Güngör Dilmen, Başar Sabuncu, Dinçer Sümer gibi 1950′lerden yada 1960′lardan bu yana oyun yazmayı sürdüren yazarlar dışında, 1970′lerde yazmaya başlayan Bilgesu Erenus ve Tuncer Cücenoğlu’nun, yapıtlarıyla 1980′lerde gündeme gelen Murathan Mungan, Ülkü Ayvaz, Ferhan Şensoy ve Mehmet Baydur gibi yeni yazarların oyunları sergilendi.
Çocuk Tiyatrosu
(Bölüm 1)
Gençlik tiyatrosu çocuk tiyatrosu kapsamında değerlendirilmiş, bu anlamda ciddi çalışmalar yapılmamıştır. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü tarafından kurulan “Çocuk Tiyatrosu Birimi”nin önemini ortaya koyabilmek için öncelikle Türkiye’de Çocuk Tiyatrosu’nun gelişimine bakmak gerekir.
“Ülkemizde çocuk tiyatrosu düşüncesi ilk kez İstibdat döneminde ortaya atılmış, On dokuzuncu yüzyılın sonlarında okullarda oynanmak üzere çocuk oyunları yazılmaya başlanmıştır, II. Meşrutiyet dönemine gelindiğinde çocuk tiyatrosunun bir eğitim aracı olarak değerlendirilebileceği, ilkokul programında çocuk tiyatrosu derslerinin verilebileceği konusu uygulamaya değilse de gündeme gelir. İsmayil Hakkı Baltacıoğlu’nun okullarda tiyatro çalışması konusundaki görüşleri ve kendi yönetimindeki okul tiyatrosu çalışmaları o yılların en ileri eğitim anlayışını yansıtır.”
Cumhuriyet’in ilanından sonra ülkemizde ilk olarak çocuk tiyatrolarının kuruluş çalışmalarının yapılmaya başlandığı yıl 1935′dir. Bu çalışmalar batılı anlamda tiyatro yapma kaygısında olan İstanbul Şehir Tiyatrosu kapsamında başlatılmıştır. Muhsin Ertuğrul’un çabasıyla ilk olarak Şehir Tiyatroları bünyesinde bir çocuk biriminin kurulmasına karar verilmiştir. M. Kemal Küçük tarafından kaleme alınan “Çocuklara İlk Tiyatro Dersi” isimli oyun Tepebaşı Tiyatro’sunda Muhsin Ertuğrul tarafından Sahneye konulmuştur. İlk yıl beklenen ilgi bulunamamasına karşın, ertesi sezon yine M. Kemal Küçük’ün yazdığı “Gülmeyen Çocuk” isimli oyun sergilenmiştir.
Çocuk tiyatrosu çalışmalarının kuruluş yıllarında özenle yürütüldüğüne dair önemli bir kanıt da Çocuk Tiyatroları dergisidir. Bu dergi küçük seyircilerle güçlü bir bağlantı kurulması yönünden önemli bir adımdır.
1937 yılından sonra ise Türk Tiyatrosu dergisinde çocuk tiyatrosuna da bir sayfa ayrılmaya başlanmıştır. İstanbul Şehir Tiyatrosu Çocuk Tiyatrosu, ilk on yıl boyunca yalnızca yerli oyunlar oynamış, oyunlarda müzik ve dans birlikte düşünülmüş, oyunlara eşlik eden bir orkestra ile küçük bir dans topluluğu oluşturulmuştur. 1944 - 45 döneminde yetenekli çocukların çocuk tiyatrosuna alınması kararlaştırılmış, bu dönemin ikinci oyunu olan, “Her Şeyden Biraz” da on küçük sanatçıya yer verilmiştir. Aynı zamanda da çocuk tiyatrosu birimi kendi içinde, ilk okul öğrencileri için, ortaokul öğrencileri için diye iki sınıfa ayrılmış, bu da gençlik tiyatrolarının temelini oluşturmuştur.
Kuruluşundan sonraki ilk on yıl boyunca düzenli ve tutarlı bir biçimde yürütülen çocuk tiyatrosu çalışmalarında, 1946 - 47 sezonundan başlayarak dağınıklık gözlenmiştir. Bunun en önemli nedenlerinden biri olarak çocuk oyunlarında yalnız çocuk oyuncuların yer almasına karar verilmesi gösterilebilir. Çocuk yalnız çocuktan hoşlanır, çocuğu yalnız çocuk anlar gibi bir yargı sağlam bir pedagojik temele dayanmamaktadır. Bu durum tam on beş yıl boyunca sürmüş, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın başına Max Meinecke’nin gelmesiyle son bulmuştur. Ardından yeniden göreve gelen Muhsin Ertuğrul da çocuk tiyatrosu çalışmalarını yaygınlaştırmıştır.
Devlet Tiyatrosu kapsamındaki çocuk tiyatrosu çalışmalarını Ankara Devlet Konservatuarı Tatbikat Sahnesi Çocuk Tiyatrosu’ndan başlayarak irdelemek gerekir. 1936 yılında kurulan Ankara Devlet Konservatuarı’nın Tiyatro Bölümü, 1941 yılından başlayarak “Tatbikat Sahnesi” adı altında düzenli aralıklarla olmakla birlikte Ankara, İstanbul ve İzmir’de çeşitli oyunlar Sahnelemiştir. 1947 yılında Küçük Tiyatro’nun açılmasıyla birlikte bu çalışmalar düzenli bir görünüme kavuşmuştur. 1941 yılından başlayarak Devlet Konservatuarı Tiyatro ve Opera Bölümleri mezunlarının sanatçı olarak görev aldıkları Tatbikat Sahnesi’nin düzenli bir tiyatro görünümü kazanması, sürekli bir tiyatro binasına, yani Küçük Tiyatro’ya kavuşması ile mümkün olmuştur. Bunda 1947 yılında Tatbikat Sahnesi Genel Yöneticiliğine atanan Muhsin Ertuğrul’un katkısı oldukça büyüktür.
Muhsin Ertuğrul’un Küçük Tiyatro’nun açılmasının yanı sıra gerçekleştirdiği olumlu girişimlerden biri de Tatbikat Sahnesi kapsamında çocuk tiyatrosu çalışmalarını başlatmış olmasıdır. Muhsin Ertuğrul’un çağrısı üzerine İstanbul’dan Ankara’ya gelen ve çocuk tiyatrosu çalışmalarını yürütmekle görevlendirilen Mümtaz Zeki Taşkın geleceğin tiyatro seyircilerini küçük yaştan itibaren yetiştirmeyi amaçladıklarını bildirmiştir. Bu süreçte Devlet Tiyatroları’nda, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda olduğu gibi bir çocuk tiyatrosu dergisi çıkarılmaya başlanmıştır.
Devlet Tiyatroları’nda Sahnelenen ilk çocuk oyunu 31 Ocak 1948′de Küçük Tiyatro’da sergilenen Mümtaz Zeki Taşkın’ın yazdığı, müziklerini Fehmi Ege’nin hazırladığı ve Nüzhet Şenbay’ın Sahneye koyduğu “Altın Bilezik”tir. Tatbikat Sahnesi ise aynı dönemde “Büyükbabanın Pireleri” isimli oyunu Sahneye koymuştur.
1948 - 49 döneminde ilk Sahnelenen oyun ise yine Mümtaz Zeki Taşkın’ın yazdığı “Kara Böcek”tir. Müziklerini Nazım Ülgen’in hazırladığı Agah Hün’ün Sahneye koyduğu bu oyun ilk kez 16 Ekim 1948 tarihinde başlamış, yirmi yedi kez seyirci karşısına çıkmıştır.
Devlet Konservatuarı Tatbikat Sahnesi Çocuk Tiyatrosu çalışmalarını 1947 - 48 döneminden 1948 - 49 döneminin sonuna kadar sürdürmüştür. 1949 yılında Devlet Tiyatrosu’nun kurulmasıyla da sona ermiştir.
16 Haziran 1949 tarihinde yürürlüğe giren 5441 sayılı yasa ile Devlet Tiyatrosu kurulmuş, Devlet Tiyatrosu’ndan önce hazırlık çalışmalarını gerçekleştiren Tatbikat Sahnesi’nin işlevi böylece sona ermiş, Tatbikat Sahnesi yöneticiliğinden Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü’ne Muhsin Ertuğrul atanmıştır. Muhsin Ertuğrul, Devlet Tiyatroları bünyesinde çocuk tiyatrosuyla ilgili çalışmalar için yine Mümtaz Zeki Taşkın’ı görevlendirmiştir. 1949 - 50 döneminden başlayarak sürdürülen Devlet Tiyatrosu Çocuk Tiyatrosu çalışmaları Tatbikat Sahnesi kapsamında gerçekleştirilmiş olan düzen içinde yürütülmüştür.
Devlet Tiyatroları çocuk tiyatrosu çalışmalarının ilk oyunu olan “Yıldız Ece”, 20 Kasım 1949 tarihinde, bu dönemin ikinci oyunu olan Keloğlan 12 Mart 1950′de perdelerini açmış, küçük izleyicilerle buluşmuştur.
1954 - 55 dönemi Devlet Tiyatrosu kapsamında yer alan çocuk tiyatrosu çalışmaları açısından önemli bir dönem olmuş, 13 Eylül 1954 tarihinden başlayarak Devlet Tiyatrosu yönetim kurulunun kabul ettiği “Çocuk Tiyatrosu Kadro Yönetmeliği” yürürlüğe girmiştir. Böylece Devlet Tiyatrosu çocuk tiyatrosunda çalışacak sanatçılar da devlet tiyatrosu sanatçısı niteliği ile birlikte parasal yönden bir güvenceye kavuşturulmuştur. Çocuk Tiyatrosu Kadro Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesiyle 1947 - 48 döneminden başlayarak Devlet Konservatuarı Tatbikat Sahnesi çocuk tiyatrosu çalışmalarında yer alanlar dışardan sınavla seçilen sanatçılardan oluşan yeni bir çocuk tiyatrosu kadrosu oluşturulmuştur.
Bu yönetmelik bağımsız bir Devlet Çocuk Tiyatrosu’nun geliştirilmesi için önemli bir adım olmuş, ancak bu duruma yenileri eklenmemiş, bağımsız Devlet Çocuk Tiyatroları bugüne değin gerçekleştirilememiştir. Devlet çocuk tiyatrosu sanatçıları için düşünülmüş bu kadrolara atanan sanatçılar, bir süre sonra Devlet Tiyatrosu’nda yetişkinler için Sahnelenen oyunlarda da görev aldıklarından bu kuruluşun sanatçı sıkıntısını büyük ölçüde azaltmaktan başka bir yarar sağlanmamıştır.
Unregistered - avatarı
Unregistered
Ziyaretçi
4 Aralık 2008       Mesaj #9
Unregistered - avatarı
Ziyaretçi
cumhuriye döneminde türk tiyatrosu ile ilgili çalışmalar nelerdir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Aralık 2008       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
MesirKentli adlı kullanıcıdan alıntı

Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu
Cumhuriyet döneminde tiyatroda Batı modelini benimseyen Türkiye, gerek tiyatronun kurumsallaşması, gerekse oyun yazarlığının gelişmesi bakımından önemli atılımlara Sahne oldu.
Tiyatroyu Türkiye’de çağdaş bir sanat alanına dönüştürme yolunda ilk büyük katkı ünlü tiyatro ve sinema adamı Muhsin Ertuğrul’dan geldi. 1927′de, Darülbedayi’nin başına geçen Ertuğrul, yerli yazarları yüreklendirmesiyle, izleyiciye sunduğu çağdaş çeviri oyunlarla, Sahneleme, oyunculuk ve dekor kullanımında güncel anlayışı yerleştirmesiyle, yetişmelerine katkıda bulunduğu kadın ve erkek oyuncularla bugünkü Türk tiyatrosunun temellerini attı.
Eğitim görmüş tiyatrocuların yetişmesinde büyük hizmet vermiş olan Ankara Devlet Konservatuvarı ise, Musiki ve Temsil Akademisi’nin bir bölümü olarak açıldı. Burada, ilk mezunların çıktığı 1941′de Tatbikat Sahnesi oluşturuldu. Bu hazırlık aşamalarından sonra da 1949′da Devlet Tiyatroları resmen kuruldu.
1950′den sonra tiyatro kuramlarının gelişmesi bakımından önemli atılımlar gerçekleştirilmeye başlandı. Tiyatronun yaygınlaştırılması yolunda devlet eliyle sürdürülen çabalar sonucunda Devlet Tiyatroları, Ankara,İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Trabzon ve Diyarbakır gibi kentlerde perdelerini açarak ve turneler düzenleyerek Türkiye’nin her yanında izleyiciye ulaşır hale geldi. Yetmiş yılı aşan tarihi boyunca çeşitli iniş çıkışlar yapan İstanbul Şehir Tiyatroları da çeşitli semtlerde beş Sahneye sahip oldu. Türk tiyatrosunun gelişmesinde her zaman önemli rol oynamış olan özel tiyatroların sayısında 1960′larda büyük bir artış görüldü. Etkinliklerini 1960′lardan bu yana sürdüren özel topluluklar arasında Kent Oyuncuları, Ankara Sanat Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu ve Dostlar Tiyatrosu sayılabilir. Oyunculuk ve Sahneleme açısından Batı modelini izleyen ödenekli ve özel tiyatrolar yanında, Orta oyunu ve tuluat tiyatrosunun oyunculuk tarzını sürdüren özel topluluklar da oldu. 1970′lerin ortalarında pek çok özel tiyatro kapandı, yeni açılanların bir bölümü de başarılı olamadı. 1980′lerin ortalarından bu yana İstanbul’daki özel tiyatrolar yeniden bir canlanma dönemine girdiler.
Türk oyun yazarlığı, Cumhuriyet döneminde Batı modelini uygulayan tiyatronun kurumsallaşması yolunda yapılan atılıma koşut olarak gelişme gösterdi. Gerçekçi Avrupa tiyatrosundan büyük ölçüde etkilenen Türk yazarları, gerçekçi doğrultuda yazdıkları oyunlarda öncelikle, Osmanlı toplumundan modern Türk toplumuna geçilirken yaşanan sancıları dile getirdiler. Bu geçiş dönemini yansıtmakta en başarılı olmuş yapıtlar Reşat Nuri Güntekin’in Yaprak Dökümü (1930) ve Ahmet Kutsi Tecer’in Köşebaşı’sı (1984) idi. Çok üretken bir yazar olan Cevat Fehmi Başkut ise toplumsal eleştirel yaklaşımını çoğunlukla güldürü çerçevesi içine yerleştirdi.
Türk oyun yazarlığında Cumhuriyetin ilk 30 yılında ağırlık kazanan eleştirel gerçekçi yaklaşım etkisini günümüze değin sürdürdü. 1950′lerden çok partili döneme geçildiğinde devlet yönetimine ilişkin siyasal sorunlarda tiyatro Sahnesinde gündeme getirildi. Aynı zamanda, toplumsal sorunları yansıtma aşamasından, bu sorunların kaynak ve nedenlerini irdeleme aşamasına geçildi. Bu dönemde Türk tiyatrosu yeni yazarlar kazandı. Aziz Nesin ve Haldun Taner bildik gerçekçi dram kalıplarını zorlayarak yeni biçim denemelerine giriştiler.
1960′lar Türk tiyatro edebiyatı içinde parlak bir dönem oldu. Siyasal, ekonomik, kültürel açılardan önemli bir bilinçlenme aşamasının yaşandığı bu dönemde tiyatro, işçi ve köylü kesiminin sorunlarına eğildi. Bir yandan, orta sınıftan ailelerin yaşadığı toplumsal ve ekonomik sorunları irdeleyen gerçekçi oyunlar yazılırken, köy ve gecekondu ortamı da yaşama ve giyinme biçimi ve dil özellikleriyle Sahneye getirildi.
Bu dönemin en yaygın türlerinden biri de konularını Osmanlı tarihinden, halk kahramanlarının yaşamlarından ve mitolojiden alan, şiir diliyle yazılmış oyunlardır. Güngör Dilmen, Orhan Asena, Turan Oflazoğlu, Necati Cumalı bu doğrultuda yapıtlar verdiler. 1960′ların sonlarına doğru siyasal içerikli belgesel oyunlarda yazılmaya başlandı. Sermet Çağan’ın, Brecht’in epik tiyatro yöntemini doğrudan uyguladığı Ayak Bacak Fabrikası (1964), bu dönemde toplumcu gerçekçi yaklaşımın bir örneği oldu.
Türk oyun yazarlığına öz ve biçim açısından kişiliğini kazandırma yolunda önemli bir katkı 1960′larda Haldun Taner’den geldi. Ahmet Kutsi Tecer’in 1940′larda geleneksel Türk tiyatrosunun gevşek dokulu oyun yapısını ve göstermeci anlatımını kullanarak yazdığı Köşebaşı oyununun ardından, 1950′lerde ve 1960′ların başlarında göstermeci anlatımı kullanma ve tiyatroda açık biçim anlayışını benimseme yolunda oyun denemeleri yazmış olan Taner, 1964′te Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu tarafından Sahnelenen Keşanlı Ali Destanı’yla geleneksel Türk tiyatrosunun belirleyici özelliklerini çağdaş anlamda toplumsal siyasal bir içerikle birleştiren yeni bir yerli türün, yerli epik müzikalin yaratıcısı oldu.
1970′lerde pek çok topluluk ağırlıkla politik tiyatro üstünde durdu. Bu dönemde sık sık yerli ve yabancı siyasal-belgesel oyunlar Sahnelendi; bir yandan da gerçekçi köy oyunları, tarihsel oyunlar, geleneksel Türk tiyatrosunun özelliklerine dayalı müzikli oyunlar, kabare oyunları, epik oyunlar yazıldı. Ülkede yaşanan toplumsal siyasal çalkantılardan tiyatronun da olumsuz bir pay aldığı bu dönemin en başarılı oyunlar, geleneksel Türk tiyatrosunun anlatım biçimlerini kullanmayı sürdüren Turgut Özakman’ın aynı biçemi benimseyen Oktay Arayıcı’nın ve Asiye Nasıl Kurtulur? Oyunuyla üne, gene epik türde yazdığı toplumcu gerçekçi oyunlarla pekiştiren Vasıf Öngören’in ürünleridir.
1980′lerde ise oyun yazarlığı nicelik ve nitelik açısından bir durgunluk yaşadı. Bu dönemde Refik Erduran, Orhan Asena, Turan Oflazoğlu, Necati Cumalı, Melih Cevdet Anday, Turgut Özakman, Sabahattin Kudret Aksal, Recep Bilginer, Güngör Dilmen, Başar Sabuncu, Dinçer Sümer gibi 1950′lerden yada 1960′lardan bu yana oyun yazmayı sürdüren yazarlar dışında, 1970′lerde yazmaya başlayan Bilgesu Erenus ve Tuncer Cücenoğlu’nun, yapıtlarıyla 1980′lerde gündeme gelen Murathan Mungan, Ülkü Ayvaz, Ferhan Şensoy ve Mehmet Baydur gibi yeni yazarların oyunları sergilendi.
Çocuk Tiyatrosu
(Bölüm 1)
Gençlik tiyatrosu çocuk tiyatrosu kapsamında değerlendirilmiş, bu anlamda ciddi çalışmalar yapılmamıştır. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü tarafından kurulan “Çocuk Tiyatrosu Birimi”nin önemini ortaya koyabilmek için öncelikle Türkiye’de Çocuk Tiyatrosu’nun gelişimine bakmak gerekir.
“Ülkemizde çocuk tiyatrosu düşüncesi ilk kez İstibdat döneminde ortaya atılmış, On dokuzuncu yüzyılın sonlarında okullarda oynanmak üzere çocuk oyunları yazılmaya başlanmıştır, II. Meşrutiyet dönemine gelindiğinde çocuk tiyatrosunun bir eğitim aracı olarak değerlendirilebileceği, ilkokul programında çocuk tiyatrosu derslerinin verilebileceği konusu uygulamaya değilse de gündeme gelir. İsmayil Hakkı Baltacıoğlu’nun okullarda tiyatro çalışması konusundaki görüşleri ve kendi yönetimindeki okul tiyatrosu çalışmaları o yılların en ileri eğitim anlayışını yansıtır.”
Cumhuriyet’in ilanından sonra ülkemizde ilk olarak çocuk tiyatrolarının kuruluş çalışmalarının yapılmaya başlandığı yıl 1935′dir. Bu çalışmalar batılı anlamda tiyatro yapma kaygısında olan İstanbul Şehir Tiyatrosu kapsamında başlatılmıştır. Muhsin Ertuğrul’un çabasıyla ilk olarak Şehir Tiyatroları bünyesinde bir çocuk biriminin kurulmasına karar verilmiştir. M. Kemal Küçük tarafından kaleme alınan “Çocuklara İlk Tiyatro Dersi” isimli oyun Tepebaşı Tiyatro’sunda Muhsin Ertuğrul tarafından Sahneye konulmuştur. İlk yıl beklenen ilgi bulunamamasına karşın, ertesi sezon yine M. Kemal Küçük’ün yazdığı “Gülmeyen Çocuk” isimli oyun sergilenmiştir.
Çocuk tiyatrosu çalışmalarının kuruluş yıllarında özenle yürütüldüğüne dair önemli bir kanıt da Çocuk Tiyatroları dergisidir. Bu dergi küçük seyircilerle güçlü bir bağlantı kurulması yönünden önemli bir adımdır.
1937 yılından sonra ise Türk Tiyatrosu dergisinde çocuk tiyatrosuna da bir sayfa ayrılmaya başlanmıştır. İstanbul Şehir Tiyatrosu Çocuk Tiyatrosu, ilk on yıl boyunca yalnızca yerli oyunlar oynamış, oyunlarda müzik ve dans birlikte düşünülmüş, oyunlara eşlik eden bir orkestra ile küçük bir dans topluluğu oluşturulmuştur. 1944 - 45 döneminde yetenekli çocukların çocuk tiyatrosuna alınması kararlaştırılmış, bu dönemin ikinci oyunu olan, “Her Şeyden Biraz” da on küçük sanatçıya yer verilmiştir. Aynı zamanda da çocuk tiyatrosu birimi kendi içinde, ilk okul öğrencileri için, ortaokul öğrencileri için diye iki sınıfa ayrılmış, bu da gençlik tiyatrolarının temelini oluşturmuştur.
Kuruluşundan sonraki ilk on yıl boyunca düzenli ve tutarlı bir biçimde yürütülen çocuk tiyatrosu çalışmalarında, 1946 - 47 sezonundan başlayarak dağınıklık gözlenmiştir. Bunun en önemli nedenlerinden biri olarak çocuk oyunlarında yalnız çocuk oyuncuların yer almasına karar verilmesi gösterilebilir. Çocuk yalnız çocuktan hoşlanır, çocuğu yalnız çocuk anlar gibi bir yargı sağlam bir pedagojik temele dayanmamaktadır. Bu durum tam on beş yıl boyunca sürmüş, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın başına Max Meinecke’nin gelmesiyle son bulmuştur. Ardından yeniden göreve gelen Muhsin Ertuğrul da çocuk tiyatrosu çalışmalarını yaygınlaştırmıştır.
Devlet Tiyatrosu kapsamındaki çocuk tiyatrosu çalışmalarını Ankara Devlet Konservatuarı Tatbikat Sahnesi Çocuk Tiyatrosu’ndan başlayarak irdelemek gerekir. 1936 yılında kurulan Ankara Devlet Konservatuarı’nın Tiyatro Bölümü, 1941 yılından başlayarak “Tatbikat Sahnesi” adı altında düzenli aralıklarla olmakla birlikte Ankara, İstanbul ve İzmir’de çeşitli oyunlar Sahnelemiştir. 1947 yılında Küçük Tiyatro’nun açılmasıyla birlikte bu çalışmalar düzenli bir görünüme kavuşmuştur. 1941 yılından başlayarak Devlet Konservatuarı Tiyatro ve Opera Bölümleri mezunlarının sanatçı olarak görev aldıkları Tatbikat Sahnesi’nin düzenli bir tiyatro görünümü kazanması, sürekli bir tiyatro binasına, yani Küçük Tiyatro’ya kavuşması ile mümkün olmuştur. Bunda 1947 yılında Tatbikat Sahnesi Genel Yöneticiliğine atanan Muhsin Ertuğrul’un katkısı oldukça büyüktür.
Muhsin Ertuğrul’un Küçük Tiyatro’nun açılmasının yanı sıra gerçekleştirdiği olumlu girişimlerden biri de Tatbikat Sahnesi kapsamında çocuk tiyatrosu çalışmalarını başlatmış olmasıdır. Muhsin Ertuğrul’un çağrısı üzerine İstanbul’dan Ankara’ya gelen ve çocuk tiyatrosu çalışmalarını yürütmekle görevlendirilen Mümtaz Zeki Taşkın geleceğin tiyatro seyircilerini küçük yaştan itibaren yetiştirmeyi amaçladıklarını bildirmiştir. Bu süreçte Devlet Tiyatroları’nda, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda olduğu gibi bir çocuk tiyatrosu dergisi çıkarılmaya başlanmıştır.
Devlet Tiyatroları’nda Sahnelenen ilk çocuk oyunu 31 Ocak 1948′de Küçük Tiyatro’da sergilenen Mümtaz Zeki Taşkın’ın yazdığı, müziklerini Fehmi Ege’nin hazırladığı ve Nüzhet Şenbay’ın Sahneye koyduğu “Altın Bilezik”tir. Tatbikat Sahnesi ise aynı dönemde “Büyükbabanın Pireleri” isimli oyunu Sahneye koymuştur.
1948 - 49 döneminde ilk Sahnelenen oyun ise yine Mümtaz Zeki Taşkın’ın yazdığı “Kara Böcek”tir. Müziklerini Nazım Ülgen’in hazırladığı Agah Hün’ün Sahneye koyduğu bu oyun ilk kez 16 Ekim 1948 tarihinde başlamış, yirmi yedi kez seyirci karşısına çıkmıştır.
Devlet Konservatuarı Tatbikat Sahnesi Çocuk Tiyatrosu çalışmalarını 1947 - 48 döneminden 1948 - 49 döneminin sonuna kadar sürdürmüştür. 1949 yılında Devlet Tiyatrosu’nun kurulmasıyla da sona ermiştir.
16 Haziran 1949 tarihinde yürürlüğe giren 5441 sayılı yasa ile Devlet Tiyatrosu kurulmuş, Devlet Tiyatrosu’ndan önce hazırlık çalışmalarını gerçekleştiren Tatbikat Sahnesi’nin işlevi böylece sona ermiş, Tatbikat Sahnesi yöneticiliğinden Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü’ne Muhsin Ertuğrul atanmıştır. Muhsin Ertuğrul, Devlet Tiyatroları bünyesinde çocuk tiyatrosuyla ilgili çalışmalar için yine Mümtaz Zeki Taşkın’ı görevlendirmiştir. 1949 - 50 döneminden başlayarak sürdürülen Devlet Tiyatrosu Çocuk Tiyatrosu çalışmaları Tatbikat Sahnesi kapsamında gerçekleştirilmiş olan düzen içinde yürütülmüştür.
Devlet Tiyatroları çocuk tiyatrosu çalışmalarının ilk oyunu olan “Yıldız Ece”, 20 Kasım 1949 tarihinde, bu dönemin ikinci oyunu olan Keloğlan 12 Mart 1950′de perdelerini açmış, küçük izleyicilerle buluşmuştur.
1954 - 55 dönemi Devlet Tiyatrosu kapsamında yer alan çocuk tiyatrosu çalışmaları açısından önemli bir dönem olmuş, 13 Eylül 1954 tarihinden başlayarak Devlet Tiyatrosu yönetim kurulunun kabul ettiği “Çocuk Tiyatrosu Kadro Yönetmeliği” yürürlüğe girmiştir. Böylece Devlet Tiyatrosu çocuk tiyatrosunda çalışacak sanatçılar da devlet tiyatrosu sanatçısı niteliği ile birlikte parasal yönden bir güvenceye kavuşturulmuştur. Çocuk Tiyatrosu Kadro Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesiyle 1947 - 48 döneminden başlayarak Devlet Konservatuarı Tatbikat Sahnesi çocuk tiyatrosu çalışmalarında yer alanlar dışardan sınavla seçilen sanatçılardan oluşan yeni bir çocuk tiyatrosu kadrosu oluşturulmuştur.
Bu yönetmelik bağımsız bir Devlet Çocuk Tiyatrosu’nun geliştirilmesi için önemli bir adım olmuş, ancak bu duruma yenileri eklenmemiş, bağımsız Devlet Çocuk Tiyatroları bugüne değin gerçekleştirilememiştir. Devlet çocuk tiyatrosu sanatçıları için düşünülmüş bu kadrolara atanan sanatçılar, bir süre sonra Devlet Tiyatrosu’nda yetişkinler için Sahnelenen oyunlarda da görev aldıklarından bu kuruluşun sanatçı sıkıntısını büyük ölçüde azaltmaktan başka bir yarar sağlanmamıştır.

...

Benzer Konular

7 Nisan 2014 / Misafir Soru-Cevap
5 Kasım 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
12 Kasım 2013 / Ziyaretçi Soru-Cevap
8 Ocak 2014 / please Soru-Cevap
11 Nisan 2012 / yasminn Soru-Cevap