Arama

Kurtuluş Savaşı ne zaman başlamıştır? - Sayfa 7

En İyi Cevap Var Güncelleme: 17 Kasım 2014 Gösterim: 179.684 Cevap: 81
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Kasım 2012       Mesaj #61
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
19 mayıs 1919
Sponsorlu Bağlantılar
Alperenbahar1 - avatarı
Alperenbahar1
Ziyaretçi
29 Kasım 2012       Mesaj #62
Alperenbahar1 - avatarı
Ziyaretçi
Kurtulus Savaşı 19 Mayıs 1919 Da Atatürk Ün Samsun a Cıkması İle Baslamıştır.Msn Grin
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Aralık 2012       Mesaj #63
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919 yılında Samsun'a çıkmasıyla Kurtuluş Savaşı başlamıştır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Aralık 2012       Mesaj #64
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kurtuluş savaşı ne zaman başlamıştır
sade - avatarı
sade
VIP hazan
4 Aralık 2012       Mesaj #65
sade - avatarı
VIP hazan
Kurtuluş savaşı ne zaman başladı ve bitti
Kurtuluş Savaşı, Atatürk’ün Samsun’a çıktığı 19 Mayıs 1919 yılında başlamıştır.

Kurtuluş Savaşı Fiilen Bitmesi
Kurtuluş Savaşı, büyük bir milli birlik ve beraberlik ile verilen mücadeleden sonra kazanılmış ve 11 Ekim 1922 yılında Mudanya Mutarekesi ile fiilen bitmiştir.

Kurtuluş Savaşı Resmen Sona Ermesi
Mudanya Mutarekesi ile fiilen sona eren Kurtuluş Savaşı bu Mutarekeden sonra yine büyük bir mücadele ile mücadelelerine devam etmiş ve 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Antlaşması ile resmen Kurtuluş Savaşı bitmiştir.









Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Aralık 2012       Mesaj #66
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk Kurtuluş Savaşı

Kurtuluş Savaşı (İstiklal Harbi), 1. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmış Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşı kazanan devletlerce paylaşılması sonucunda Misak-ı Milli sınırları içinde ülke bütünlüğünü korumak, ulusal egemenliğe dayalı, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak için tüm ulusca girişilen, çok cepheli bir savaştır.
Kurtuluş Savaşını içerik açısından dört ana başlıkta toplayabilmekteyiz. İlk olarak "genel durum" altında Mondros Mütarekesi sonrası genel durum ve anadolu işgalci güçlerin anadolu için planlarının açıklanması. "Organizasyon dönemi" Osmanlı İmparatorluğu organlarının işgalci birimlerin eline geçmesiyle ortaya çıkan idare boşluğunun nasıl ve hangi organizasyonlarla doldurulacağının belirlenmesi. "Hakimiyet kurma çalışmaları" bölümü organizasyon döneminde ortaya çıkan iradenin iç ve diş güçler tarafından kabul edilmesi için yapılan çalışmaları ele almaktadır. En son bölüm ise "barış sağlama çalışmaları" altında ortaya çıkan yeni hakimiyetin dış antlaşmalarla güvenceye alınması ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmileşmesi anlatılmaktadır.

Konu başlıkları
1 Genel Durum
1.1 Anadolunun Paylaşılması
1.2 Mondros'un Sonuçları
1.3 İşgallere Tepkiler
2 Organizasyon Dönemi
2.1 Halk Hareketinin Düzenlenmesi
2.2 Son Osmanli Meclisi
2.3 T.B.M.M.'nin açılması
3 Hakimiyet Kurma Çalışmaları
3.1 Ayaklanmalar
3.2 Güney Cephesi
3.3 Doğu Cephesi
3.4 Batı Cephesi
4 Barış Sağlama Çalışmaları
Genel Durum
Kurtuluş savaşı öncesi, 1. Dünya Savaşı'nın başlangıcına kadar dayanır. Avrupa tarihi yazarları tarafından Emperyalizm dönemi olarak bilinen (1860-1918) zamanında Avrupa devletleri dünyayı kendi aralarında paylaşmak yarışında bulunuyorlar. 1914 yılına gelindiğinde dünyanın büyük bir kısmı sömürge yönetimi altındaydı.
I dünya Savaşından mağlup olan Osmanlı Devleti, galip devletler ile Mondros Ateşkes Antlaşması'nı, 30 Ekim1918 gününde imzalamıştı.

Anadolunun Paylaşılması
Sykes-Picot Antlaşması Fransa ile İngiltere 9 Mayıs 1916’da ikili bir antlaşma yaparak Ortadoğu’yu nasıl paylaşacaklarını belirlediler. Irak ve Filistin İngiliz Mandası, Suriye, Lübnan da Fransız Mandası altına sokuldu. Antep, Maraş, Urfa da el değiştirerek Fransa’ya geçti.Fransızlar buralara yerleştikleri gibi Suriye ve Mısır’dan getirdikleri Ermenileri teşkilatlandırıp Türklere saldırtıyorlardı.

Mondros'un Sonuçları
Bu antlaşmanın 7. maddesi, galip devletlere istedikleri her yeri istedikleri zaman işgal etme hakkını tanıyordu. Böylelikle işgaller bu antlaşmanın arkasına sığınılarak yapılabilecekti. Mondros Ateşkes Andlaşması’nın koşullarına aykırı olarak İngilizler Musul, İskenderun, Kilis, Antep, Maraş ve Urfa’yı işgal ettiler. Fransızlar ise Adana, Mersin ve Osmaniye’yi işgal ettiler.
1: İngiliz ve Fransız ortaklaşa işgal bölgesi; İngiliz İşgalleri
2: Yunan işgal bölgesi; Yunan İşgalleri; Türk-Yunan Cephesi
3: İtalyan işgal bölgesi; İtalyan İşgalleri
4: Fransız işgal bölgesi; Fransız İşgalleri, Türk-Fransız Cephesi
5: Ermeni işgal bölgesi; Ermeni ve Gürcü İşgalleri; Türk-Ermeni Cephesi
İşgallere Tepkiler
İşgallere ilk tepki işgale uğrayan bölgelerde yaşayan halktan gelmişti. İzmir'de Hasan Tahsin işgale karşı ilk kurşunu atarak halkın bu haksız işgallere sessiz kalmayacağını göstermişti. Ege'de Yunanlılara, Güneydoğu'da Fransızlara, Karadeniz'de Pontusçu Rumlara karşı ilk karşı hareketler başlamış, bu hareketlere daha sonra Kuvay-i Milliye (Milli Kuvvetler) adı verilmişti...

Organizasyon Dönemi

Halk Hareketinin Düzenlenmesi
Kurtuluş Savaşının Düzenlenmesi Daha çok bilgi için: 19 Mayıs 1919, Amasya Genelgesi, Erzurum Kongresi, Balıkesir Kongresi, Alaşehir Kongresi, Sivas Kongresi, ve Amasya Protokolü
Atatürk dağınık olan yapılanmayı toparlamak için vatan genelinde bir birlik oluşumuna gidilmesinin ihtiyacına işaret eder. Böylece bir halk haraketi olan Kurtuluş Savaşının Düzenlenmesine başlanır.

Son Osmanli Meclisi
12 Ocak 1920’de Osmanlı Meclis-i Mebusan son kez toplanır. Bu meclisin verdiği en önemli karar, taslakları Mustafa Kemal tarafından mebuslara Ankara’da verilen ve sonraları Misak-i Milli olarak adlandırılacak olan Ahd-ı Milliye (Ulusal And) 28 Ocak 1920’de kabul edildi.
Kısaca Misak-ı Milli (Ulusal And, Milli Yemin) Kars, Ardahan, Artvin için gerekirse yeniden oylama(plebisit) yapılacağını; Batı Trakya’nın durumu orada yaşayanlar tarafından saptanacağına ve Halifeliğin, İstanbul ve Marmara’nın güvenliği sağlanacak boğazlar ilgili devletlerle birlikte verilecek kararlarla çözümlendikten azınlıklar için istenen haklar sınırlarımız dışındaki Türklere de uygulanması koşuluyla kabul edilecek, kapitülasyonlara son verilecek ve Araplar ın çoğunlukta olduğu yerlerin geleceğine bölge halkının karar vereceği ifade edildi.
Meclisin ve İstanbul Hükümeti’nin çalışmalarından ve Anadolu’da artan direniş hareketlerinden rahatsızlık duyan İtilaf Devletleri 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgal ettiler. Yunan birlikleri de Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başladı. İstanbul’un işgalinden sonra tüm resmi dairelerin kontrolünün İtilaf Devletlerinin eline geçmesinden dolayı Meclis-i Mebusan'ın İşgal güçleri süngüsü altında alacağı kararların sağlıklı olmayacağı için padişah tarafından kapatılmış mebusların bundan böyle görevlerini Anadoludaki meclisde yürütmeleri istenmiştir. 68 milletvekili Anadoluya geçmeyi başarmış bir kısmı ise tutuklanarak Malta'ya sürülmüştür.

T.B.M.M.'nin açılması
(23 Nisan 1920) TBMM'nin açılması için hazırlıkların sürdürüldüğü günlerde, Damat Ferid Paşa yeniden sadrazam oldu. Kuvay-ı Milliye'ye karşı mücadeleye başladı. 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Antlaşması Türkler'e Anadolu'da küçük bir toprak parçası bırakıyordu. Türk halkı başlattığı milli mücadele ile bu antlaşmayı tamamen geçersiz kıldı. Fakat Avrupa Devletleri, bu antlaşmayı ağır ağır da olsa, parça parça da olsa ilerleyen yıllarda Türkler'e sindirerek kabul ettirme çalışmalarından vazgeçmediler, vazgeçmeyeceklerdir. Çünkü devletler, hangi devlet olursa olsun, kendi çıkarlarını korumak zorundadır ve Sevr Antlaşmasını kabul ettirmek Türkiye dışındaki pek çok devletin ulusal çıkarı ile uyuştuğundan bundan vazgeçmemeleri onların kötü niyetlerinden değil kendilerini düşünmelerindendir ki bundan doğal birşey olamaz.

Hakimiyet Kurma Çalışmaları

Ayaklanmalar
Ulusal Kurtuluş Savaşı boyunca Anadolu’nun çeşitli yerlerinde birçok ayaklanmalar çıkmıştır. Bu ayaklanmaların bir bölümü Türk topraklarını parçalayarak yeni bir devlet kurmayı amaçlayan, diğer bölümü ise, saltanat ve hilafete geleneksel ve dinsel bakımdan bağlı olanlarca çıkarılmış isyan hareketleridir. Hıyanet, kin ve taassubun yarattığı isyanların amacı; milli hareketi boğmaktır. Atatürk, öncelikle iç isyanların bastırılmasına, ülkede iç güvenliğin sağlanmasına son derece önem vermiştir. Bir yandan vatana ihanet yasası çıkarılırken, öbür yandan da iç isyanları bastırmada kullanılmak üzere Seyyar Jandarma Müfrezeleri kurulmuştur. Ayaklanmalar milli mücadeleyi geçiktirmiştir.

Güney Cephesi
Güney Cephesi olarak adlandırılan bu cephede Türk-Fransız Cephesi bulunmaktadır.

Doğu Cephesi
Doğu Cephesi olarak adlandırılan bu cephede Türk-Gürcü Cephesi ve Türk Ermeni Cephesi bulunmaktadır.
Milli kuvvetlerlerle Ermeniler arasında yapılmıştır. Sonucunda Gümrü Antlaşması sağlanmıştır.

Batı Cephesi


Süngü Hücumu

Batı Anadoluda ilk önce Kuvayı Milliye hareketi ile başlayan direniş düzenli ordunun kurulması ile büyük bir savaşa dönüştü.
Ayvacık'ın Yunan İşgalinden Kurtulması: Ayvacık İşgali
Ezine'nin Yunan İşgalinden Kurtulması: Ezine İşgali
Bu zafer, milletin kendine güven duygusunu yükseltmiş, milli kudret ve yeteneğin yeniden canlanmasını sağlamıştır.
Bu zafer, yeni Türk Devleti’nin temeli, uygarlık yolunun en büyük köprüsü olmuştur.
Öldüğü sanılan ve mirası paylaşılmaya yeltenilen Türk milletinin yaşama hakkı ve yeteneği olduğu dünyaya kabul ettirilmiştir.
Bu zafer ile Misak-i Milli gerçekleştirilmiş, bütün düşmanlar topraklarımızdan atılmıştır.
Bu zafer, Mudanya Ateşkes antlaşması ile Lozan Konferansı’ndaki beklentilerimize esas teşkil etmiştir.
Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağı bütün dünyaya kanıtlanmıştır.
Barış Sağlama Çalışmaları
İzmir’in kurtarılmasından sonra, Türk ordusu, Boğazlar, İstanbul ve Trakya’nın geri alınması için o tarafa yöneldi. Bunun üzerine İtilaf Devletleri ateşkes görüşmelerine başlama isteklerini TBMM’ne bildirdiler. 3 Ekim’de Mudanya’da başlayan ateşkes görüşmelerine Türk temsilcisi İsmet Paşa gönderilmiştir. Yunanistan görüşmelere katılmamış, sonradan Mudanya Mütarekesini imzalamıştır. Bu ateşkesten sonra çalışmalar Lozan’da toplanacak barış konferansının hazırlıkları üzerine yoğunlaştırılmıştır. Artık yeni Türk Devleti uluslararası hukukun ilkeleri içinde kendini ezmek isteyenlere karşı eşit haklarla onurlu bir devlet olarak konferans masasına oturacaktı. Misak-ı Milli ile belirlenen topraklar büyük ölçüde geri alınmış, ülke bütünlüğü sağlanmıştır. Lozan Antlaşması ile da uluslararası güvenceye bağlanacaktır.


Kurtuluş Savaşı Tarih: 19 Mayıs 1919-11 Ekim 1922
Yer: Anadolu
Sonuç: Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyetinin ilanı
Casus belli: Osmanlı Imparatorluğunun paylaşılaması Taraflar

• Düzenli Ordu
• Kuvayi Milliye
• İngiltere
• İtalya
• Yunanistan
• Fransa
• Ermenistan
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Aralık 2012       Mesaj #67
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kurtuluş savaşının tarihi nedir
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Aralık 2012       Mesaj #68
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
urtuluş Savaşı (Türkiye)

Kurtuluş Savaşı, İstiklâl Harbi, Türk İstiklâl Harbi, Millî Mücadele olarak adlandırılan I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti'nin İtilaf Devletleri'nce işgali sonucunda Misak-ı Millî sınırları içinde ülke bütünlüğünü korumak için girişilen çok cepheli siyasi ve askeri mücadele. 1919-1922 yılları arasında gerçekleşmiş ve 11 Ekim 1922'de imzalanan Mudanya Mütarekesi ile fiilen, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile resmen sona ermiştir.
Kurtuluş Savaşı, dört belirgin döneme ayrılabilir:
I. Dünya Savaşı sonrası dönemi: Mondros Mütarekesi'nin yürürlüğe girdiği 31 Ekim1918'den, Mustafa Kemal Paşa'nın 9. Ordu müfettişi olarak Anadolu'ya yola çıktığı 19 Mayıs 1919'a kadardır
Örgütlenme dönemi: 19 Mayıs 1919'dan, Ankara'daki Büyük Millet Meclisi'nin açıldığı 23 Nisan 1920'ye kadardır.
Hakimiyetin sağlanması dönemi: 23 Nisan 1920'den, Londra Barış Konferansı'nın ikinci safhasının başladığı Mart 1922'ye kadardır. [1]
Barışın sağlanması dönemi: Mart 1922'den, Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923'e kadardır.
I. Dünya Savaşı sonrası, Ekim 1918 - Mayıs 1919

Daha çok bilgi için: Osmanlı Cephesi (I. Dünya Savaşı)
I. Dünya Savaşı'na Almanya ile birlikte giren Osmanlı Devleti, Çanakkale Savaşı'ndaki başarılı savunmaya, Irak'ta Kutü’l-Ammare'de İngiliz ordusunu kuşatıp esir almasına ve savaşın son aylarında Kafkasya cephesindeki başarılara rağmen savaşın son günlerinde FilistinEdmund Allenby komutasındaki İngiliz ordularına karşı Nablus HezimetineYıldırım Orduları Grubunun 18 Eylül 1918'deki bu bozgundan sonra Liman von Sanders komutanlıktan istifa etmiş ve yerine Padişah tarafından kendisine Yaver-i Fahri Hazret-i Şehriyari ünvanı da verilen Mustafa Kemal Paşa atanmıştı. Mamafih 1 Ekim 1918'de Şam, 16 Ekim 1918'de Hama ve Humus, 25 Ekim 1918'de de Halep kaybedildi. cephesinde uğramıştı.
Suriye cephesinin çöküşü üzerine İttihat ve Terakki hükümeti 8 Ekim 1918'de istifa etti. Hükümet ileri gelenlerinden Talat, Enver ve Cemâl Paşalar yurt dışına kaçtılar. Genel af ilan edilerek, sürgün ve hapisteki muhaliflerin İstanbul'a dönüşüne izin verildi. 30 Ekim1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı hükümeti yenilgiyi kabul etti. Aralarında Mustafa Kemal Paşa'nın etkisinde olan Minber gazetesi de dahil olmak üzere İstanbul basını mütarekeyi sevinçle karşıladı.
Mondros Mütarekesi gereğince İtilaf devletleri'ne güvenlikleri gereği istedikleri yerleri işgal etme yetkisi tanınıyordu. 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalandığında Musul ve çevresi henüz Ali İhsan Sabis Paşa komutasındaki Türk birliklerinin idaresindeydi. Ateşkesten sonra İngilizler, Musul ve Zaho'daki sivil Hıristiyanların topluca öldürüldüğünü iddia ederek Türk birliklerinin Musul'u terk etmesini istediler. Ali İhsan Sabis Paşa, bu isteği reddetti ancak Suriye cephesinde Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Yıldırım Orduları grubunun Şam'dan sonra Halep'te de İngilizlere yenilip Adana'ya kadar çekilmesi neticesinde demiryolu ikmal hatlarının kesilmesi üzerine ve İstanbul hükümetinin de bu yolda emir vermesinden sonra Musul'u bırakıp Nusaybin'e kadar çekildi. İngiliz askerleri hiçbir direnişle karşılaşmadan Musul'a girdiler. İstanbul'dan benzer bir emir Mustafa Kemal Paşa'ya da Çukurova bölgesini terketmesi için gelmişse de Mustafa Kemal Paşa Adana'yı boşaltmamış ve Harbiye NezaretiyleAnadolu'da bir düşman direnişinde kullanılmak üzere Teşkilat-ı Mahsusa elemanları tarafından daha güvenli olan doğu cephesine taşınmıştı. Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'a dönmesinden sonra Ali Fuat Paşa, emrindeki 20. kolorduyu teçhizatıyla birlikte önce Konya'ya sonra da Ankara'ya getirerek İstiklal Savaşı hazırlıklarına başladı. Bu sırada Kazım Karabekir Paşa da emrindeki 15. kolordu'yu terhis etmemiş ve Erzurum'da savaşa hazır tutmaktaydı. yaptığı telgraflaşmalarda emrin kanunsuz olduğunu söyleyerek emre direnmişti. Harbiye nezareti, kendisini görevden alıp karargaha çağırdığında ordunun bir kısım silahlarını halka dağıtarak düşman eline geçmesine mani olmuştu. Bazı silahlar ise,


İstanbul işgali, Kasım 1918

Daha çok bilgi için: İstanbul'un işgali

Yunan zırhlısı "Kilkis" (yanındaki muhrip

"Dafni")


6 Kasım'da Boğazlar silahsızlandırıldı. 7 Kasım'da işgal güçleri Çanakkale'den geçti. 13 Kasım1918'de Osmanlı'nın başkenti İstanbul'a müttefik askerleri geldi. 23 Kasım 1918'de Ahmet İzzet Paşa yeni hükümeti kurdu. 9 Şubat'ta Hadisat gazetesinde Süleyman Nazif 'Kara Gün' başlıklı bir yazı yazdı. Türk milletinin böyle bir işgali yaşamadığını ve bunu kaldıramayacağını söyledi. İtilaf devletleri Türk halkının tepkisini çekmemek ve işgalin haklılığını kanıtlamak için işgalin geçici olduğunu amacının Padişahlığı, halifeliği, azınlıkları korumak olduğu. Padişahlık makamının kaldırılmadığını ve İstanbul'dan verilecek kararların geçerli olduğunu ilan etti.
İstanbul sularına ellibeş parçalık donanma demirledi ve 3000 civarında asker karaya çıkarılarak işgal hızlandırıldı.[kaynak belirtilmeli]
Çoğunluğu İngilizlerden oluşan bir subay grubu ve asker grubu meclisi bastı ve kapattı. Böylece TBMM açılana kadar halkın sesi kesildi. Milliyetçi ve milli mücadelenin devamını sağlamak amacını güden milletvekillerini Malta'ya sürgüne gönderdiler. Bu vekillerin bir kısmı 1921'de bir kısmı da 1922-1923 arasında Anadolu'ya döndüler.
Kuvay-i Milliye

İttihat ve Terakki yönetiminin, gizli bir teşkilat olan Teşkilat-ı Mahsusa vasıtasıyla Anadolu ve Rumeli'de savaş sonrası bir direniş hareketi örgütlediği anlaşıldı. Direnişin amacı, doğu illerinin Ermenilere, Ege bölgesinde bazı yerlerin Yunanlılara ve Adana yöresinin Fransa kontrolündeki Suriye'ye verilmesini öngören girişimlere karşı mücadele etmekti. Yanı sıra, savaş yıllarında çeşitli yöntemlerle önemli servete ve yerel iktidara kavuşan İttihat ve Terakki yanlısı zümrelerin konumlarının korunması, savaş sırasında sürülen gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarının geri dönmesinin önlenmesi, bundan dolayı çıkabilecek karışıklıklar nedeniyle müttefik devletlerin olası müdahalesine karşı konulması amaçlanmaktaydı.
1919 başlarından itibaren Kuvay-i Milliye (milli kuvvetler) adıyla silahlanan bazı gruplar, Ege ve Karadeniz bölgesinde Rumlara, Güneydoğu'da ise Ermenilere karşı çatışmalara girdiler. Bu grupların çoğu 50 ila 200 kişilik düzensiz kuvvetlerden oluşmakta ve Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olduğu bilinen kişilerce yönetilmekteydi.
1919 Şubat ayında Müttefik İşgal Kuvvetleri Yüksek Komutanı Edmund Allenby, Anadolu'da asayişi sağlamak ve henüz teslim olmamış olan Ali Fuat Paşa komutasında Ankara'daki 20. ve Kazım Karabekir Paşa komutasında Erzurum'daki 15. kolorduların teslim olmalarına ikna edilmeleri amacıyla, İngiliz ordusunun Suriye cephesinde Türk kuvvetlerini kısa sürede nasıl yendiğini bilen üst düzey bir Türk komutanının özel yetkilerle donatılarak Anadolu'ya gönderilmesini önerdi. 15 Mayıs 1919'da "Anafartalar Kahramanı" ve "Yaver-i Fahri Hazret-i Şehriyari (Padişahın Onursal Yaveri)" Mirliva Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu komutanı ve Anadolu Genel Müfettişi sıfatıyla, padişah VI. Mehmet Vahdettin tarafından Anadolu'ya gönderildi.
İzmir işgali, Mayıs 1919


Yunan askerlerinin İzmir'e gelişi


İzmir'in işgali düşüncesi 1919'un Şubat ortalarında Yunanistan başbakanı Venizelos'un önerisiyle, İngiltere başbakanı Lloyd George tarafından ortaya atıldı. İzmir'in İşgali, I. Dünya Savaşı sonrasında Paris'te toplanan uluslararası barış konferansının kararıyla ortaya çıktı. ABDWilson bu öneriye önce kesinlikle karşı çıktı, ancak 25 Mart olayında daha esnek bir tavrı benimsedi. 7 Mayıs ta İngiltere, ABD ve Fransa, Yunan donanmasının İzmir'e gönderilmesinde mutabık kaldılar. başkanı
İzmir'in işgali kansız başladı. Hatta İzmir'in işgalini 1 gün önceden bildiğinden İzmirdeki Osmanlı Ordusuna karşılık vermemesini emretmiştir. Böylece İzmir'deki Osmanlı Ordusu hareketsiz kaldı ve Yunanlılara teslim oldu.
İşgal günü Yunan ordusunun en yaman birlikleri olan evzon askerleri şehirde zafer turu attılar. Bu zafer turu sırasında Türk subayları sahil şeridine dizdiler. Aziz Nesin bu olayı daha sonra araştırmalarına dayanarak kitabında anlatacaktı: Bir Türk Subayı Evzon askerinin "Zito Venizelos" diye bağırmasını istediği halde yapmadığı için öldürüldü. Evzon askerleri şehri her gezdiklerinde ve subaya geri döndüklerinde bir kez süngüleniyordu. Bu Türk Subayı 22 kez süngülendi ve şehit oldu. Yunanlılar daha ilk gün birçok Türk asker ve vatandaşı öldürdü. Böylece işgal daha ilk günde 400 kişiye mâl oldu.
İşgal başladığı sıralarda, bu görüntüye daha fazla tahammül edemeyen gazeteci Hasan Tahsin, silahını çekip ateşleyerek en öndeki Yunan bayraktarını başından vurmuştur. Bu hareket, Kurtuluş Savaşı'nı başlatan ilk kurşun olarak kabul edilir[kaynak belirtilmeli].
İzmir'in işgali ile Türk halkında var olan fakat yetersiz komutanlar yüzünden kullanılamayan mücadele yeteneği tekrar uyandı ve İzmir'deki bir kısım asker istifa ederek Milli Mücadele'ye katıldı. Aynı zamanda İzmir'de kalan Türkler de işgalin getirdiği huzursuzluğa dayanamadı ve Anadolu'ya göç etti. Kalmakta ısrar eden Türk ailelerse Yunan askerinin tavırlarına ve yaptıkları eziyetlere daha fazla dayanamayıp Anadolu'daki milli mücadeleye destek vermek amaçlı olarak göç ettiler.
"Türk asker ve subayları dipçiklenerek, süngülenerek öldürülüyor, üzerlerindeki kıymetli eşyalar zorla alınıyordu. İşgale karşı boyun eğmiş bulunan Ali Nadir Paşa yerde sürüklenerek tekmeleniyordu. Türk subayları "Zito Venizelos" diye bağırmaya zorlanıyor, ağır hakaretlere uğruyorlardı. Bağırmayı reddedenler ise süngüleniyordu. Reddedenlerden Albay Fethi Bey de süngülenerek şehit edildi. Şehrin diğer yerlerinde de olaylar, yağma, öldürme ve tecavüz olayları başladı. Türkler'e ait evler ve işyerleri Rumlar tarafından yağmalanıyor, canını, malını, namusunu korumak isteyen Türkler öldürülüyordu. Bütün bu olaylar "uygar ulusların temsilcilerinin" gözleri önünde, "uygar devletlerin" izniyle yapılıyordu. Lord Curzon'un 18 Nisan1919 tarihli bildirisinde "Selanik kapılarının 5 mil dışında asayişi sağlayamayan Yunanistan'ın Aydın Vilayeti'nde (İzmir o tarihte Aydın Vilayeti içinde idi.) barış ve güvenlik sağlamakla görevlendirilmesini" uygun görmediğini açıkladığı Yunanlılar ilk gün 400 Türk öldürmüşlerdi. Çevre köy ve kazalardaki olaylarla bir iki gün içinde 5.000 kadar Türk öldürüldü."[2]
İzmir kenti ile birlikte Ayvalık, iki kent arasındaki sahil şeridi, Çeşme yarımadası ve Belkahve'ye kadar İzmir'in hinterlandı da işgal edilmiştir. 23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılmasından sonra Yunan ordusu İzmir'den harekete geçerek, Sevr Antlaşması ile İtalyanYunanistan ile arasında ihtilaf çıkan İtalya ise bu işgalden sonra Kurtuluş Savaşı müddetince Ankara hükümetini desteklemiş ve askeri yardım da yapmıştır. bölgesi olarak kabul edilen Manisa, Uşak, Denizli, Balıkesir, Bursa şehirlerini de işgal etmiştir. Bu sebeple
Örgütlenme Dönemi, Mayıs 1919 - Mart 1920



Kaynak: Kurtuluş Savaşı ne zaman başlamıştır?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Şubat 2013       Mesaj #69
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
19 mayıs 1919 ' da başladı....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Mart 2013       Mesaj #70
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

kurtuluş savaşı ne zaman başlamıştır

19 mayıs 1919

Benzer Konular

22 Mayıs 2010 / prencess Cevaplanmış
21 Eylül 2012 / hmm Soru-Cevap
2 Ocak 2018 / helin Cevaplanmış
4 Şubat 2013 / Misafir Soru-Cevap
23 Eylül 2012 / Misafir Soru-Cevap