Arama

Milli kültürü geliştirmek için neler yapılabilir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 21 Nisan 2014 Gösterim: 29.140 Cevap: 14
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
2 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
milli kültürü geliştirmek için neler yapmalıyız?
EN İYİ CEVABI fadedliver verdi
Tanıtmada en etkili araç kültürümüzdür. Kültürde dinamik bir gelişme sürecini ve daha uygar sentezleri savunun cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, bize bilimsel ve çağdaş bir kültür ve uygarlık anlayışı bırakmıştır.

Sponsorlu Bağlantılar
Kültür; bir halkı millet yapan organik bir bünyenin bütünlüğüne eriştiren, maddî, manevî değerlerin bir sentezidir. Milletin ruhudur. Bu değerlerin oluşturulması, toplumca benimsenmesi ve yaşatılması her şeyden önce bir halkın millet olma ve millet olarak yaşama kararlılığına ve azmine dayanır. Türk aydını kültürde rönesans sayılabilecek olayın özünü kavrayamamış, kendi geçmişini akılcı ve eleştirici bir gözle görüp yenileyememiş, batılılaşmayı şekilcilikten öteye götürememiştir. Halbuki gerçekten batılaşma; batının bilimsel zihniyetine sahip çıkma, üretici olarak millİ kültürün maddî değerlerini yenileme ve bu değerlerden toplumun sosyal kimliği oluşturan manevî değerler arasında denge kurmaktır.

Türkiye'de millî kültürü korumak geliştirmek ve bir bütün halinde toplumda yaygınlık kazanmasını sağlamak; aynı zamanda Türk Devleti'nin ülkesi ve milletiyle birliği beraberliği ve bütünlüğü korumak bakımından en etkili araç olacaktır. Konunun anlamı ve önemine yaraşır bir planlama ile devlet çapında organize edilmiş olması başarının ilk şartıdır. Teknolojik asrımızın bugünkü anlamında uygulayacağımız millî kültür tanıtımı; konunun önemi doğrultusunda devlet çapında topyekün haber alma ve topyekün propaganda ile mümkün olacaktır.

Barış içindeki savaşın en önemli unsurlarından birisi “Uluslararası kültür savaşı”dı
Türk millî kültürünü ve kültür varlıklarını koruma, geliştirme yaşatma ve tanıtma; millî görevlerin en başta gelenidir.

Tanıtma alanında amacımız; öncelikle kendimizi tanımak suretiyle araştırma inceleme ve tespit, koruma, değerlendirme ve kullanmaya hazırlandıktan sonra tanıtmaya sunmaktır. Geç kalınmış olmasına rağmen öncelikle; resmi, özel, özerk bütün kurumu ve kuruluşların imkânları tespit edilip birleştirilerek ve milletçe benimsetici bir tanıtma girişimiyle millî ortam hazırlanarak, faaliyete geçilmelidir.

Tanıtmada prensip olarak dünya ve devlet çapında; etkinlik tam yerinde ve tam zamanda bilgili, metodlu, planlı, programlı, teşkilatlı, koordineli ve devamlı bir faaliyetle konu başarıya ulaştırılabilinir. Millî kültürümüzü bugünki anlamda doğru olarak tanıtmak mevcut aksaklıkların, eksikliklerin, ihtiyaçların tespitiyle, isteklerin, tekliflerin ve denetim raporlarının araştırma, geliştirmelerinin yapılmasıyla mümkündür.

Kültür: Lügat anlamıyla bir toplumda geçerli olan gelenek halinde devam eden, her türlü duygu, düşünce, dil sanat ve yaşayış unsurlarının tümüdür.

Millî Kültür: Milletçe tüm varlığını teminat altına alarak toplumun tarih süreci içinde oluşturduğu ve oluşturarak benimseteceği maddî ve manevî değerler bütünüdür.
UNESCO'ya Göre Kültür Politikası: Belirli bir zamanda toplumda var olan, fizikî, beşerî kaynaklardan optimum ölçüde yararlanarak, bazı kültür ihtiyaçlarını gerçekleştirilen, şuurlu ve maksatlı işlerin bütünüdür. Böylece metodlu ve maksatlı olarak amaçlar tayin edilir. Öncelikler belirlenir. İnsanların fikir ve düşünce eserleri, nakledilen bu yolla sosyal hayatın vasfı yükseltilmiş olur.

Millî Kültür Politikası: Psikolojik sosyolojik ve psikososyal sahadaki millî hedeflere ve dolayısıyla millî güvenlik politikasının diğer unsurlarına yardımcı olacak şekilde ulaşmayı gözeten etkisiyle Atatürk Türkiyesi'nin yurt içinde ve yurt dışında devlet çapında bu alanda tanıtılmasını sağlayacak, topluma maal edici girişimlerin tümüdür

Milletin bağımsızlığı; millî kültürünün ve inançlarını her türlü tesir ve baskılardan uzak tutması, onu koruması ve geliştirmesiyle mümkündür. Kısaca Osmanlıcalıktan Orta Asya, Selçuklu, Batılı ve Anadolu kültürü tezleri olarak ifade edilen görüşler, istenilen tezleri, millî kültür birleşimini sağlamak yerine, kavram kargaşalığı meydana getirmiştir.

Tarihimizin her dönemi, zengin millî kültürümüzü oluşturan ve birbirinden ayrı düşünülmemesi gereken bir millî bütünün parçasıdır.
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
2 Aralık 2008       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Tanıtmada en etkili araç kültürümüzdür. Kültürde dinamik bir gelişme sürecini ve daha uygar sentezleri savunun cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, bize bilimsel ve çağdaş bir kültür ve uygarlık anlayışı bırakmıştır.

Sponsorlu Bağlantılar
Kültür; bir halkı millet yapan organik bir bünyenin bütünlüğüne eriştiren, maddî, manevî değerlerin bir sentezidir. Milletin ruhudur. Bu değerlerin oluşturulması, toplumca benimsenmesi ve yaşatılması her şeyden önce bir halkın millet olma ve millet olarak yaşama kararlılığına ve azmine dayanır. Türk aydını kültürde rönesans sayılabilecek olayın özünü kavrayamamış, kendi geçmişini akılcı ve eleştirici bir gözle görüp yenileyememiş, batılılaşmayı şekilcilikten öteye götürememiştir. Halbuki gerçekten batılaşma; batının bilimsel zihniyetine sahip çıkma, üretici olarak millİ kültürün maddî değerlerini yenileme ve bu değerlerden toplumun sosyal kimliği oluşturan manevî değerler arasında denge kurmaktır.

Türkiye'de millî kültürü korumak geliştirmek ve bir bütün halinde toplumda yaygınlık kazanmasını sağlamak; aynı zamanda Türk Devleti'nin ülkesi ve milletiyle birliği beraberliği ve bütünlüğü korumak bakımından en etkili araç olacaktır. Konunun anlamı ve önemine yaraşır bir planlama ile devlet çapında organize edilmiş olması başarının ilk şartıdır. Teknolojik asrımızın bugünkü anlamında uygulayacağımız millî kültür tanıtımı; konunun önemi doğrultusunda devlet çapında topyekün haber alma ve topyekün propaganda ile mümkün olacaktır.

Barış içindeki savaşın en önemli unsurlarından birisi “Uluslararası kültür savaşı”dı
Türk millî kültürünü ve kültür varlıklarını koruma, geliştirme yaşatma ve tanıtma; millî görevlerin en başta gelenidir.

Tanıtma alanında amacımız; öncelikle kendimizi tanımak suretiyle araştırma inceleme ve tespit, koruma, değerlendirme ve kullanmaya hazırlandıktan sonra tanıtmaya sunmaktır. Geç kalınmış olmasına rağmen öncelikle; resmi, özel, özerk bütün kurumu ve kuruluşların imkânları tespit edilip birleştirilerek ve milletçe benimsetici bir tanıtma girişimiyle millî ortam hazırlanarak, faaliyete geçilmelidir.

Tanıtmada prensip olarak dünya ve devlet çapında; etkinlik tam yerinde ve tam zamanda bilgili, metodlu, planlı, programlı, teşkilatlı, koordineli ve devamlı bir faaliyetle konu başarıya ulaştırılabilinir. Millî kültürümüzü bugünki anlamda doğru olarak tanıtmak mevcut aksaklıkların, eksikliklerin, ihtiyaçların tespitiyle, isteklerin, tekliflerin ve denetim raporlarının araştırma, geliştirmelerinin yapılmasıyla mümkündür.

Kültür: Lügat anlamıyla bir toplumda geçerli olan gelenek halinde devam eden, her türlü duygu, düşünce, dil sanat ve yaşayış unsurlarının tümüdür.

Millî Kültür: Milletçe tüm varlığını teminat altına alarak toplumun tarih süreci içinde oluşturduğu ve oluşturarak benimseteceği maddî ve manevî değerler bütünüdür.
UNESCO'ya Göre Kültür Politikası: Belirli bir zamanda toplumda var olan, fizikî, beşerî kaynaklardan optimum ölçüde yararlanarak, bazı kültür ihtiyaçlarını gerçekleştirilen, şuurlu ve maksatlı işlerin bütünüdür. Böylece metodlu ve maksatlı olarak amaçlar tayin edilir. Öncelikler belirlenir. İnsanların fikir ve düşünce eserleri, nakledilen bu yolla sosyal hayatın vasfı yükseltilmiş olur.

Millî Kültür Politikası: Psikolojik sosyolojik ve psikososyal sahadaki millî hedeflere ve dolayısıyla millî güvenlik politikasının diğer unsurlarına yardımcı olacak şekilde ulaşmayı gözeten etkisiyle Atatürk Türkiyesi'nin yurt içinde ve yurt dışında devlet çapında bu alanda tanıtılmasını sağlayacak, topluma maal edici girişimlerin tümüdür

Milletin bağımsızlığı; millî kültürünün ve inançlarını her türlü tesir ve baskılardan uzak tutması, onu koruması ve geliştirmesiyle mümkündür. Kısaca Osmanlıcalıktan Orta Asya, Selçuklu, Batılı ve Anadolu kültürü tezleri olarak ifade edilen görüşler, istenilen tezleri, millî kültür birleşimini sağlamak yerine, kavram kargaşalığı meydana getirmiştir.

Tarihimizin her dönemi, zengin millî kültürümüzü oluşturan ve birbirinden ayrı düşünülmemesi gereken bir millî bütünün parçasıdır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ocak 2010       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
milli kültürümüzü yaşatmak için neler yaapmalıyız
Misafirkhj - avatarı
Misafirkhj
Ziyaretçi
7 Nisan 2010       Mesaj #4
Misafirkhj - avatarı
Ziyaretçi
kültür vakılıklarını korumak için neler yapikmalıdır
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
7 Nisan 2010       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

milli kültürümüzü yaşatmak için neler yaapmalıyız

Alıntı
Misafirkhj adlı kullanıcıdan alıntı

kültür vakılıklarını korumak için neler yapikmalıdır

Alttaki mesajı inceleyin.
Ayrıca verdiğim linkten bilgi alın.
Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu


Alıntı
fadedliver adlı kullanıcıdan alıntı

Tanıtmada en etkili araç kültürümüzdür. Kültürde dinamik bir gelişme sürecini ve daha uygar sentezleri savunun cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, bize bilimsel ve çağdaş bir kültür ve uygarlık anlayışı bırakmıştır.

Kültür; bir halkı millet yapan organik bir bünyenin bütünlüğüne eriştiren, maddî, manevî değerlerin bir sentezidir. Milletin ruhudur. Bu değerlerin oluşturulması, toplumca benimsenmesi ve yaşatılması her şeyden önce bir halkın millet olma ve millet olarak yaşama kararlılığına ve azmine dayanır. Türk aydını kültürde rönesans sayılabilecek olayın özünü kavrayamamış, kendi geçmişini akılcı ve eleştirici bir gözle görüp yenileyememiş, batılılaşmayı şekilcilikten öteye götürememiştir. Halbuki gerçekten batılaşma; batının bilimsel zihniyetine sahip çıkma, üretici olarak millİ kültürün maddî değerlerini yenileme ve bu değerlerden toplumun sosyal kimliği oluşturan manevî değerler arasında denge kurmaktır.

Türkiye'de millî kültürü korumak geliştirmek ve bir bütün halinde toplumda yaygınlık kazanmasını sağlamak; aynı zamanda Türk Devleti'nin ülkesi ve milletiyle birliği beraberliği ve bütünlüğü korumak bakımından en etkili araç olacaktır. Konunun anlamı ve önemine yaraşır bir planlama ile devlet çapında organize edilmiş olması başarının ilk şartıdır. Teknolojik asrımızın bugünkü anlamında uygulayacağımız millî kültür tanıtımı; konunun önemi doğrultusunda devlet çapında topyekün haber alma ve topyekün propaganda ile mümkün olacaktır.

Barış içindeki savaşın en önemli unsurlarından birisi “Uluslararası kültür savaşı”dı
Türk millî kültürünü ve kültür varlıklarını koruma, geliştirme yaşatma ve tanıtma; millî görevlerin en başta gelenidir.

Tanıtma alanında amacımız; öncelikle kendimizi tanımak suretiyle araştırma inceleme ve tespit, koruma, değerlendirme ve kullanmaya hazırlandıktan sonra tanıtmaya sunmaktır. Geç kalınmış olmasına rağmen öncelikle; resmi, özel, özerk bütün kurumu ve kuruluşların imkânları tespit edilip birleştirilerek ve milletçe benimsetici bir tanıtma girişimiyle millî ortam hazırlanarak, faaliyete geçilmelidir.

Tanıtmada prensip olarak dünya ve devlet çapında; etkinlik tam yerinde ve tam zamanda bilgili, metodlu, planlı, programlı, teşkilatlı, koordineli ve devamlı bir faaliyetle konu başarıya ulaştırılabilinir. Millî kültürümüzü bugünki anlamda doğru olarak tanıtmak mevcut aksaklıkların, eksikliklerin, ihtiyaçların tespitiyle, isteklerin, tekliflerin ve denetim raporlarının araştırma, geliştirmelerinin yapılmasıyla mümkündür.

Kültür: Lügat anlamıyla bir toplumda geçerli olan gelenek halinde devam eden, her türlü duygu, düşünce, dil sanat ve yaşayış unsurlarının tümüdür.

Millî Kültür: Milletçe tüm varlığını teminat altına alarak toplumun tarih süreci içinde oluşturduğu ve oluşturarak benimseteceği maddî ve manevî değerler bütünüdür.
UNESCO'ya Göre Kültür Politikası: Belirli bir zamanda toplumda var olan, fizikî, beşerî kaynaklardan optimum ölçüde yararlanarak, bazı kültür ihtiyaçlarını gerçekleştirilen, şuurlu ve maksatlı işlerin bütünüdür. Böylece metodlu ve maksatlı olarak amaçlar tayin edilir. Öncelikler belirlenir. İnsanların fikir ve düşünce eserleri, nakledilen bu yolla sosyal hayatın vasfı yükseltilmiş olur.

Millî Kültür Politikası: Psikolojik sosyolojik ve psikososyal sahadaki millî hedeflere ve dolayısıyla millî güvenlik politikasının diğer unsurlarına yardımcı olacak şekilde ulaşmayı gözeten etkisiyle Atatürk Türkiyesi'nin yurt içinde ve yurt dışında devlet çapında bu alanda tanıtılmasını sağlayacak, topluma maal edici girişimlerin tümüdür

Milletin bağımsızlığı; millî kültürünün ve inançlarını her türlü tesir ve baskılardan uzak tutması, onu koruması ve geliştirmesiyle mümkündür. Kısaca Osmanlıcalıktan Orta Asya, Selçuklu, Batılı ve Anadolu kültürü tezleri olarak ifade edilen görüşler, istenilen tezleri, millî kültür birleşimini sağlamak yerine, kavram kargaşalığı meydana getirmiştir.

Tarihimizin her dönemi, zengin millî kültürümüzü oluşturan ve birbirinden ayrı düşünülmemesi gereken bir millî bütünün parçasıdır.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Nisan 2010       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
-milli ve manevi değerlerimizin öğrenilmesi,korunması ve geliştirilmesi- hakkında bir yazı gönderebilirmisiniz
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
30 Nisan 2010       Mesaj #7
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

-milli ve manevi değerlerimizin öğrenilmesi,korunması ve geliştirilmesi- hakkında bir yazı gönderebilirmisiniz


Alttaki mesajı inceleyin.
Ayrıca verdiğim linkten bilgi alın.

Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu


Tanıtmada en etkili araç kültürümüzdür. Kültürde dinamik bir gelişme sürecini ve daha uygar sentezleri savunun cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, bize bilimsel ve çağdaş bir kültür ve uygarlık anlayışı bırakmıştır.

Kültür; bir halkı millet yapan organik bir bünyenin bütünlüğüne eriştiren, maddî, manevî değerlerin bir sentezidir. Milletin ruhudur. Bu değerlerin oluşturulması, toplumca benimsenmesi ve yaşatılması her şeyden önce bir halkın millet olma ve millet olarak yaşama kararlılığına ve azmine dayanır. Türk aydını kültürde rönesans sayılabilecek olayın özünü kavrayamamış, kendi geçmişini akılcı ve eleştirici bir gözle görüp yenileyememiş, batılılaşmayı şekilcilikten öteye götürememiştir. Halbuki gerçekten batılaşma; batının bilimsel zihniyetine sahip çıkma, üretici olarak millİ kültürün maddî değerlerini yenileme ve bu değerlerden toplumun sosyal kimliği oluşturan manevî değerler arasında denge kurmaktır.

Türkiye'de millî kültürü korumak geliştirmek ve bir bütün halinde toplumda yaygınlık kazanmasını sağlamak; aynı zamanda Türk Devleti'nin ülkesi ve milletiyle birliği beraberliği ve bütünlüğü korumak bakımından en etkili araç olacaktır. Konunun anlamı ve önemine yaraşır bir planlama ile devlet çapında organize edilmiş olması başarının ilk şartıdır. Teknolojik asrımızın bugünkü anlamında uygulayacağımız millî kültür tanıtımı; konunun önemi doğrultusunda devlet çapında topyekün haber alma ve topyekün propaganda ile mümkün olacaktır.

Barış içindeki savaşın en önemli unsurlarından birisi “Uluslararası kültür savaşı”dı
Türk millî kültürünü ve kültür varlıklarını koruma, geliştirme yaşatma ve tanıtma; millî görevlerin en başta gelenidir.

Tanıtma alanında amacımız; öncelikle kendimizi tanımak suretiyle araştırma inceleme ve tespit, koruma, değerlendirme ve kullanmaya hazırlandıktan sonra tanıtmaya sunmaktır. Geç kalınmış olmasına rağmen öncelikle; resmi, özel, özerk bütün kurumu ve kuruluşların imkânları tespit edilip birleştirilerek ve milletçe benimsetici bir tanıtma girişimiyle millî ortam hazırlanarak, faaliyete geçilmelidir.

Tanıtmada prensip olarak dünya ve devlet çapında; etkinlik tam yerinde ve tam zamanda bilgili, metodlu, planlı, programlı, teşkilatlı, koordineli ve devamlı bir faaliyetle konu başarıya ulaştırılabilinir. Millî kültürümüzü bugünki anlamda doğru olarak tanıtmak mevcut aksaklıkların, eksikliklerin, ihtiyaçların tespitiyle, isteklerin, tekliflerin ve denetim raporlarının araştırma, geliştirmelerinin yapılmasıyla mümkündür.

Kültür: Lügat anlamıyla bir toplumda geçerli olan gelenek halinde devam eden, her türlü duygu, düşünce, dil sanat ve yaşayış unsurlarının tümüdür.

Millî Kültür: Milletçe tüm varlığını teminat altına alarak toplumun tarih süreci içinde oluşturduğu ve oluşturarak benimseteceği maddî ve manevî değerler bütünüdür.
UNESCO'ya Göre Kültür Politikası: Belirli bir zamanda toplumda var olan, fizikî, beşerî kaynaklardan optimum ölçüde yararlanarak, bazı kültür ihtiyaçlarını gerçekleştirilen, şuurlu ve maksatlı işlerin bütünüdür. Böylece metodlu ve maksatlı olarak amaçlar tayin edilir. Öncelikler belirlenir. İnsanların fikir ve düşünce eserleri, nakledilen bu yolla sosyal hayatın vasfı yükseltilmiş olur.

Millî Kültür Politikası: Psikolojik sosyolojik ve psikososyal sahadaki millî hedeflere ve dolayısıyla millî güvenlik politikasının diğer unsurlarına yardımcı olacak şekilde ulaşmayı gözeten etkisiyle Atatürk Türkiyesi'nin yurt içinde ve yurt dışında devlet çapında bu alanda tanıtılmasını sağlayacak, topluma maal edici girişimlerin tümüdür

Milletin bağımsızlığı; millî kültürünün ve inançlarını her türlü tesir ve baskılardan uzak tutması, onu koruması ve geliştirmesiyle mümkündür. Kısaca Osmanlıcalıktan Orta Asya, Selçuklu, Batılı ve Anadolu kültürü tezleri olarak ifade edilen görüşler, istenilen tezleri, millî kültür birleşimini sağlamak yerine, kavram kargaşalığı meydana getirmiştir.

Tarihimizin her dönemi, zengin millî kültürümüzü oluşturan ve birbirinden ayrı düşünülmemesi gereken bir millî bütünün parçasıdır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Kasım 2010       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
milli kültürün korunması ve yaygınlaşmasında bize düşen görevler ne acaba
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Kasım 2010       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Q◘♦c@
Öncelikle, Türk Milli Kültürü denilince neleri anlıyoruz, kısaca bunlardan söz edelim. Türk Milli Kültürü, Türklerin, tarihi süreç içerisindeki toplumsal yapılarını, dini, iktisadi hayatlarını, edebi kültür, dil ve sanatlarını, düşünce ve ahlak özelliklerini içerisine alan geniş bir konudur. Bu kadar geniş bir konuyu, tüm ayrıntılarıyla ele almak oldukça zor bir iştir. Bu sebeple, yazımızda, Türk Milli Kültür'ünün önemli bir unsuru olarak, Türk Dili üzerinde durulacaktır. Türk Dili'nin tercih edilişinin bir diğer sebebi ise, dilin, bir toplum için, son derece önemli ve etkili bir araç olduğu gerçeğidir. Bize göre, dilini kaybetmiş bir millet, milli benliğini, değerlerini, özünü, daha doğrusu, her şeyini kaybetmiştir. Peki, bir dil nasıl olur da kaybedilir? Bu sorunun cevabını vermek bizler için pek de zor bir durum değildir. Bugün, şehir merkezlerine gittiğimiz zaman, etrafımızdaki alış-veriş yerlerine, dükkanlara dikkatlice bakarsak, gördüğümüz tablo karşısında şunu söyleyebiliriz: Bir dil işte böyle kaybolur! Evet, ne yazık ki, güzel Türkçemiz tehlikeli bir durumla karşı karşıyadır: Yok olma tehlikesi! Bir dil, kullanılmazsa ortadan kalkar. Konuşulmayan, yazılmayan bir dilin devam etmesi, kuşaklar boyunca var olması, söz konusu değildir.

Konuya, Türk Dili'nin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu belirterek başladık. Buraya tekrar döneceğiz; ancak, öncelikle, dilin bir toplum için ne kadar önemli olduğuna değinelim. Dil, düşünmenin aracıdır. Düşünemeyen insanların fikir üretme gibi bir şansları yoktur. Dil ile düşünme arasındaki bu sıkı bağ, milli hissin oluşmasında da etkilidir. Milli bir his, ancak, o milletin dili ile oluşturulabilir. Şöyle diyelim, İngilizce konuşup, fikirler ortaya koyarak bir Fransız milliyetçiliğinden söz edebilir misiniz? Tabi ki, bu gülünç bir durum olur. Demek ki, dil, bir milletin milli duygularının oluşmasında, bu duyguların geniş kitlelere yayılmasında birinci derecede önemlidir. Her millet, ancak, kendine özgü bir dil ile milli hislerini kuvvetlendirip yayabilir. Bu gerçeği gören büyük önderimiz ATATÜRK, Türk Dili'ne son derece önem vermiş, birçok yabancı kelimenin Türkçe karşılığını aramış, Türkçe'ye hak ettiği değeri göstermiştir. Bugün, matematikte kullandığımız birçok terim ATATÜRK'ün bizzat kendisinin ortaya koyduğu Türkçe kelimelerdir (örneğin; artı, açı, üçgen). Bu konuda ATATÜRK ve ona destek verenlerin yaptıkları tüm çalışmalar, hep bir düşüncenin ürünüdür: Milli bilinci canlandırmak. Milli bilinç, her şeyden önce, dilin ayakta durması, gelişmesi, yabancı kelimelerden arındırılması ile mümkün olabilir. Tabi ki böyle bir milli bilinç sahibi olunabilmesi için de, ortada, bir milletin bulunması gerekir. Atatürkçülükte, milletin tanımında dahi "dil birliği" esastır. Millet, dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu siyasi ve toplumsal bir heyettir. Bu sebeple, tüm Atatürkçülerin (tabi ki gerçek Atatürkçülerin!) Türkçe'ye önem vermeleri, bu konuya duyarlı olmaları gerekmektedir.

Tarih bize göstermiştir ki, milli kültürünü kaybeden milletler, daima "güçlü milli duygu"lara sahip olan milletlerin egemenliğine girmişlerdir. Başlangıçta da belirttiğimiz gibi, madem ki dil, milli kültürün ve milli kültür de bağımsızlığın temeli, öyleyse, bize düşen görev, Türkçe'ye gereken önemi vermek; Türkçe konuşmaktan, Türkçe yazmaktan gurur duymaktır. Bugün, ABD ve Batılı ülkelere olan hayranlıkları ile İngilizce'ye duydukları özenti birçok insanı ve özellikle "sözde aydınlar"ımızı Türkçe konuşmaktan alıkoymuş, bu durumdan utanır hale getirmiştir. Böyle, aşağılık duygusuna sahip insanların, bir de, büyük önderimizi ağızlarına almaları yok mu, işte bu durum işin en ilginç, en düşündürücü ve korkutucu tarafıdır. Bu zihniyete sahip kişilerin, kurtuluş savaşı sonrası ikinci bir kurtuluş savaşı başlatıp, ilk işi Türkçe 'yi korumak, geliştirmek olan bu büyük insanı ağızlarına almaları, akıl sır erdirilebilir bir durum değildir. Şöyle ki, bu eşsiz insan, dili, milli kurumların en başta geleni sayıyor, milli duygu, düşünce ve yönelişin, milli benlik ve şuurun milli dile bağlı olduğu üzerinde önemle duruyor, uzun vadeli düşünülürse, milli bağımsızlığın, ancak, Türk dili varoldukça, dil bağımsız oldukça mümkün olacağı temelinden yürüyordu. Nasıl olabilir de, Batılılaşmak uğruna güzel Türkçe'den vazgeçilebilir. Böyle bir Batılılaşmayı ne Mustafa Kemal ATATÜRK kabul ederdi, ne de günümüzde herhangi bir Türk vatanseveri kabul edebilir. Türkiye, eğer ki, AB ya da benzeri birtakım örgütlerin içerisinde yer alacaksa, böyle bir durum ancak, Türk Milli Kültürü 'nün tam anlamıyla korunacağı bir ortamda gerçekleşmelidir (Böyle bir durum Batılı ülkeler ve ABD'nin asla kabul etmeyeceği açıktır. Ne acıdır ki, bu devletlerin, Türk Milli Kültürü'nü, hatta, Türkleri dünya üzerinde görmeye tahammülleri yoktur.)

Türk Dili'nin ne kadar önemli olduğunu kısaca anlattıktan sonra, yazının başında, tekrar döneceğimizi belirttiğimiz konuya gelelim: "Türkçe'nin yok oluşu sorunu." Evet, Türkçe yok olmaya yüz tutmuştur; gerek içte, gerek dışta bu yok oluşa destek verilmekte, adeta seferberlik içine girilmektedir. Bu tehlikeli durum, kem}isini en açık şekli ile sokaklarımızda, iş yerlerimizde göstermektedir. Bu yerlerin isimlerine bakıldığında, Türkçe bir kelime görmek neredeyse imkansızdır. Ayrıca, kendisini aydın sanan kişiler arasında da, her geçen gün, Türkçe'den kopuş söz konusudur. Ne kadar üzücü bir durum! Bunun için mi verildi onca mücadele? Şurası bilinmeli ki, bu topraklar, yalnızca İngilizlerden, Fransızlardan kurtarılmadı, aynı zamanda İngilizce'nin, Fransızca'nın egemenliğinden de kurtarıldı, bu uğurda savaşıldı. Tüm bunları görmezlikten gelerek, birtakım ülkelere yaranmak, özenmek ve bu doğrultuda hareket etmek cidden içler acısı bir durumdur.

Konumuzla ilgili olduğu için, "Eurovision Şarkı Yarışması"na değinmek istiyoruz. Bu yarışmadaki birinciliğimiz ve bir sonraki yarışmanın Türkiye'de yapılacak olması, cidden, bizleri gururlandırdı. Ancak, bu sevincimizin içerisine hüzün de karıştı. Birinciliği elde ettiğimiz parça, ne yazık ki, İngilizce. Peki, bu parça Türkçe olsaydı daha iyi olmaz mıydı? Hem de, öyle iyi olurdu ki, kendimizi bize özgü değerlerden birisiyle ( Türkçe ) ifade etmiş olurduk.


Buraya kadar söylediklerimizden, Türkçe dışında herhangi bir dili bilmeyelim, öğrenmeyelim anlaşılmasın. Tabi ki birçok dil öğrenip, kendimizi her alanda geliştirmek durumundayız. Bizim isteğimiz, Türkçe'nin konuşulduğu bir Türkiye olarak kalmaktır. Bu doğrultuda hareket etmeyen her kişiye, kuruma karşı ise mücadelemiz sürecektir. Bu mücadele, her şeyden önce, tepki ile başlamalıdır. Örneğin; İngilizce eğitim yapan okullara, sırf bu sebeple çocuklarımızı yollamayarak ya da ismi Türkçe olmayan yerlerden alışveriş yapmayarak, yemek yemeyerek tepkimizi gösterebiliriz. Bizim düşüncemizde, Türk demek Türkçe demektir! Bu sebeple, ne uluslar arası yarışmalarda, toplantılarda, ne de ülke içerisindeki etkinliklerde, Türkçe' den asla vazgeçmeyeceğiz.

SONUÇ
Dil, milli kültürün ilerlemesi ve yayılmasında önemli bir araç olduğu gibi, milli duygunun gelişmesinde ve bağımsızlığın korunmasında da önemli bir etkendir. Bu sebeple, Atatürkçülükte, milli kültürün, bağımsızlığın, milli bütünlük ve toplumsal barışın korunması, sürdürülmesi için, milleti oluşturan kişiler arasında konuşulan dilin, birbirinden farklı olmaması, sade, anlaşılır ve zengin olması gereklidir. Türk'üm diyen herkesin Türk Dili'ni bilmesi ve kullanması şarttır. Türkçe'nin en büyük koruyucusu, geliştiricisi eşsiz liderimiz ATATÜRK'ün dediği gibi" Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır." Bu uğurda mücadeleye devam...

KAYNAKÇA

Müdafaa-i Hukuk Dergisi, Ağustos 2003, Sayı:60 ,Yıl:5
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Kasım 2010       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alttaki mesajı inceleyin.
Ayrıca verdiğim linkten bilgi alın.

Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu

Tanıtmada en etkili araç kültürümüzdür. Kültürde dinamik bir gelişme sürecini ve daha uygar sentezleri savunun cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, bize bilimsel ve çağdaş bir kültür ve uygarlık anlayışı bırakmıştır.

Kültür; bir halkı millet yapan organik bir bünyenin bütünlüğüne eriştiren, maddî, manevî değerlerin bir sentezidir. Milletin ruhudur. Bu değerlerin oluşturulması, toplumca benimsenmesi ve yaşatılması her şeyden önce bir halkın millet olma ve millet olarak yaşama kararlılığına ve azmine dayanır. Türk aydını kültürde rönesans sayılabilecek olayın özünü kavrayamamış, kendi geçmişini akılcı ve eleştirici bir gözle görüp yenileyememiş, batılılaşmayı şekilcilikten öteye götürememiştir. Halbuki gerçekten batılaşma; batının bilimsel zihniyetine sahip çıkma, üretici olarak millİ kültürün maddî değerlerini yenileme ve bu değerlerden toplumun sosyal kimliği oluşturan manevî değerler arasında denge kurmaktır.

Türkiye'de millî kültürü korumak geliştirmek ve bir bütün halinde toplumda yaygınlık kazanmasını sağlamak; aynı zamanda Türk Devleti'nin ülkesi ve milletiyle birliği beraberliği ve bütünlüğü korumak bakımından en etkili araç olacaktır. Konunun anlamı ve önemine yaraşır bir planlama ile devlet çapında organize edilmiş olması başarının ilk şartıdır. Teknolojik asrımızın bugünkü anlamında uygulayacağımız millî kültür tanıtımı; konunun önemi doğrultusunda devlet çapında topyekün haber alma ve topyekün propaganda ile mümkün olacaktır.

Barış içindeki savaşın en önemli unsurlarından birisi “Uluslararası kültür savaşı”dı
Türk millî kültürünü ve kültür varlıklarını koruma, geliştirme yaşatma ve tanıtma; millî görevlerin en başta gelenidir.

Tanıtma alanında amacımız; öncelikle kendimizi tanımak suretiyle araştırma inceleme ve tespit, koruma, değerlendirme ve kullanmaya hazırlandıktan sonra tanıtmaya sunmaktır. Geç kalınmış olmasına rağmen öncelikle; resmi, özel, özerk bütün kurumu ve kuruluşların imkânları tespit edilip birleştirilerek ve milletçe benimsetici bir tanıtma girişimiyle millî ortam hazırlanarak, faaliyete geçilmelidir.

Tanıtmada prensip olarak dünya ve devlet çapında; etkinlik tam yerinde ve tam zamanda bilgili, metodlu, planlı, programlı, teşkilatlı, koordineli ve devamlı bir faaliyetle konu başarıya ulaştırılabilinir. Millî kültürümüzü bugünki anlamda doğru olarak tanıtmak mevcut aksaklıkların, eksikliklerin, ihtiyaçların tespitiyle, isteklerin, tekliflerin ve denetim raporlarının araştırma, geliştirmelerinin yapılmasıyla mümkündür.

Kültür: Lügat anlamıyla bir toplumda geçerli olan gelenek halinde devam eden, her türlü duygu, düşünce, dil sanat ve yaşayış unsurlarının tümüdür.

Millî Kültür: Milletçe tüm varlığını teminat altına alarak toplumun tarih süreci içinde oluşturduğu ve oluşturarak benimseteceği maddî ve manevî değerler bütünüdür.
UNESCO'ya Göre Kültür Politikası: Belirli bir zamanda toplumda var olan, fizikî, beşerî kaynaklardan optimum ölçüde yararlanarak, bazı kültür ihtiyaçlarını gerçekleştirilen, şuurlu ve maksatlı işlerin bütünüdür. Böylece metodlu ve maksatlı olarak amaçlar tayin edilir. Öncelikler belirlenir. İnsanların fikir ve düşünce eserleri, nakledilen bu yolla sosyal hayatın vasfı yükseltilmiş olur.

Millî Kültür Politikası: Psikolojik sosyolojik ve psikososyal sahadaki millî hedeflere ve dolayısıyla millî güvenlik politikasının diğer unsurlarına yardımcı olacak şekilde ulaşmayı gözeten etkisiyle Atatürk Türkiyesi'nin yurt içinde ve yurt dışında devlet çapında bu alanda tanıtılmasını sağlayacak, topluma maal edici girişimlerin tümüdür

Milletin bağımsızlığı; millî kültürünün ve inançlarını her türlü tesir ve baskılardan uzak tutması, onu koruması ve geliştirmesiyle mümkündür. Kısaca Osmanlıcalıktan Orta Asya, Selçuklu, Batılı ve Anadolu kültürü tezleri olarak ifade edilen görüşler, istenilen tezleri, millî kültür birleşimini sağlamak yerine, kavram kargaşalığı meydana getirmiştir.

Tarihimizin her dönemi, zengin millî kültürümüzü oluşturan ve birbirinden ayrı düşünülmemesi gereken bir millî bütünün parçasıdır.

Benzer Konular

28 Nisan 2014 / Misafir Cevaplanmış
4 Nisan 2016 / yardım EDİN NOLUR Soru-Cevap
16 Mayıs 2015 / İsmail Soru-Cevap
5 Mart 2013 / Hasim Kaya Ziraat