Arama

Tarih boyunca halı ve kilim motiflerinin gelişimi nasıl olmuştur?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 12 Mart 2018 Gösterim: 56.968 Cevap: 6
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
30 Kasım 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Tarih boyunca halı ve kilim motiflerinin gelişimi nasıl olmuştur?
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
Orta Asya Kilimleri
Irak'ın yanısıra Afganistan, Hindistan ve Pakistan gibi diğer ülkeler de ihracat için el dokuma kilimleri üretmektedir. Hem Pakistan hem de Hindistan oldukça modern kilim ve tekstil endüstrisi geliştirmişken Afganistan'ın kilim ihraç endüstrisi oldukça kısıtlı kalmıştır.
Sponsorlu Bağlantılar

Hindistan
Kilim dokumacılığı Hindistan'da İran'da olduğu kadar eski bir gelenek değildir. Kilim dokumacılığı Hindistan'a 16. yüzyılda İran İmparatorluğu tarafında tanıtılmıştır. 1526-1530 yılları arasında İran kilim dokuma endüstrisi gelişmeye başlamıştı. 15. yüzyıl sonunda İran'daki Mongol hakimiyeti sona erdiğinde Hindistan kilim dokuması konusunda bir hayli ilerlemişti. 1501 yılında İran yönetimi Hindistan'da dokumacılık için profesyonel atölyeler açmış ve bu konuda uzman kişileri denetleyeci olarak atamıştır.

Sonuç olarak neredeyse tüm Hint tasarımları ünlü İran tasarımlarının birer imitasyonudur. Bu kilimleri birbirinden ayırın tek özellik yünün ve dokumanın farklı nitelileridir.
15. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar Hindistanda üretilmiş kilimlerin çoğu nerdeyse İran dokumaclığı kadar iyidi ancak 17. yüzyılın sonunda bu sanat hemen hemen sona erdi. Dokuma endüstrisi 1800li yıllardan İngilizler tarafından yeniden kuruldu ancak bu tarihten sonra üretilen halılar eskisi gibi olamadı.

Hint kilimlerinde kullanılan yünün İran halılarında kullanılandan daha kalındı. Ayrıca Hint kilimlerini sertliklerinden ötürü katlamak çok daha zordur.
Yine de güzel görünümleri ile zeminlerinizi süsleyip uzun seneler yıpranmayan kilimledir.

Pakistan
Hindistan'daki gibi Pakistan'ın kilim endüstrisi de İran İmparatorluğu'ndan etkilenmiştir. İran yönetiminin 16. ve 17. yüzyıllarda Pakistan'a kilim üretim olanakları getirmesiyle dokumacılık bu bölgede de önemli ölçüde gelişmiştir.
Pakistan'ın bugünkü stil ve desenleri ya İran, ya Türk ya da Buhara tasarımlarını örnek alır niteliktedir. Buhara kilimleri oldukça yumuşak ve parlak bir yün yapısına sahiptir. Bu kilimlere olağanüstü bir yumuşaklık kazandırmak amacıyla saf koyun yünü kullanılmaktadır. Bu tasarımlarda sadece 2 ya da 4 renk kullanıır ve bu renkler de genellikle yeşil, mavi ya da kırmızının tonlarından oluşmaktadır. İran kilimlerine benzer olan çeşitleri ise hem kalite bakımından hem de fiyat açısından yüksektir.
Bugün Pakistan dünya çapındaki en büyük 4. halı üreticisidir

Afganistan
Afganistan'ın halı endüstrisi, ülkenin politik sorunlarla karşılaşmasından önce olduğu kadar iyi değildir. Günümüzde ülkede bir çok kilim üretiliyor olmasına karşın ihracat oldukça azdır. Bu nedenle Afganistan halılarını diğer dünya ülkelerine Pakistan ve İran aracılığıyla pazarlamaktadır.
Afgan kilimleri genellikle Buhara kilimlerine ve Türkiye'de üretilenlerle doğu Türkmenistan kilimlerine benzemektedir. Afgan kilimlerinde kullanılan renkler heyecan verici ve kilimin tarzına özel renklerdir. Çeçen kabileleri gibi Afgan göçebeleri günümüzde halen kilim üretmektedir ancak bunlar çok az miktarda olduklarından ötürü oldukça nadir ve zor bulunurlar.
Umuyoruz ki bu politik kaos içerisinde Afganistan kilimleri sonsuza dek yol olmaz.

Avrupa Kilimleri
Avrupa'daki kilim dokuma sanatının kökeni belirsiz olmaklaberaber bazı Avrupa ülkelerinin neredeyse 1000 yıl evvel düz dokumalar ve duvar halıları üretmiş olduğu bilinmektedir. Kanıtlar göstermektedir ki doğu kilimleri ilk olarak M.S 1000 yılı sonrasında ithal edilmiştir. Bu da pile-knotting tekniğinin hemen taklit edilmesiyse eğer daha önceden biliniyor olduğu gelmektedir.

Şile halıların Avrupa'da yayılması 11. ve 13. yüzyıllarda sürmüş Haçlı Seferleri, Marco Polo'nun (1254-1324) seyehatleri ve Venedik'teki elçilikler sayesinde gerçekleşmiştir. Ayrıca Portekiz'in 14. yüzyılda başlamış olan koloni genişlemesi da etkenlerden biriolarak kabul edilir.
Avrupa pile halılarından kalan en eski parça Harz Dağı bölgesindeki Quedlinburg'daki Schlosskirche'de korunmaktadır. Bu kilim tek pile düğüm ile dokunmuş olup bu özelliği ile İspanyol halılarına benzemektedir ancak yapılan araştırmalarda bu kilimin İspanyol dokumacılığı ile bir bağlantısı bulunamıştır.

1255 yılında Castilelı Eleanor İngiltereli Edward I ile evlendiğinde yanında bir çok İspanyol kilimi getirmiştir.
İngiltere'nin büyük bir bölümünde17. yüzyıl başlarına kadar saraylarda ve büyük evlerde bile hasır ve samanlar zemin kaplaması olarak kullanılmaktaydı. Britanya zaman içerisinde zenginleştikçe tüm bu saman ve hasır kilimlerin yerini pile kilimler aldı.
Eski Avrupa tablolarında betimlenmiş tüm zemin kaplamaları doğu kilimlerine benzemektedir. Bu da çok şaşırtıcı bir durum değildir çünkü Avrupalılar bu sanatı kendileri öğrenmeden çok önce İran halıları ihtal etmekteydiler.

Bir çokları Venedik'in 15. yüzyılda Asya'dan kilimler ithal ettiğine ve Avrupalıların özellikle doğu kilimlerini tercih ettiklerine inanmaktadır. 17. yüzyıl sonlarında iran ve Türk halıları Avrupa'nın en fazla değer gören halılarıydı. Krallar diğer politik liderlere müttefik olmak için ipek İran halıları armağan etmketeydiler.

18. yüzyılın ortalarından 19. yüzyıla kadar Avrupalı neredeyse her ülke kendi kilim dokuma sanatına başlamıştı. En iyi üreticiler İspanya, Fransa, Polonya, İtalya, İngiltere, Almanya, Avusturya, Hollanda ve Romanya'ydı.

Günümüzde Avrupa el dokuma kilimleri sanayinin işçilik maaliyeleri ile yarışmaması nedeniyle oldukça nadir üretilmektedir. Bunun yerine Belçika gibi kimi Avrupa ülkeleri özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında önemli makina dokuma halı sanayileri geliştirmişlerdir.

BAKINIZ
El Sanatları - Halı Sanatı
Kilim Nedir?

Son düzenleyen Safi; 12 Mart 2018 17:17
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
2 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Orta Asya Kilimleri
Irak'ın yanısıra Afganistan, Hindistan ve Pakistan gibi diğer ülkeler de ihracat için el dokuma kilimleri üretmektedir. Hem Pakistan hem de Hindistan oldukça modern kilim ve tekstil endüstrisi geliştirmişken Afganistan'ın kilim ihraç endüstrisi oldukça kısıtlı kalmıştır.
Sponsorlu Bağlantılar

Hindistan
Kilim dokumacılığı Hindistan'da İran'da olduğu kadar eski bir gelenek değildir. Kilim dokumacılığı Hindistan'a 16. yüzyılda İran İmparatorluğu tarafında tanıtılmıştır. 1526-1530 yılları arasında İran kilim dokuma endüstrisi gelişmeye başlamıştı. 15. yüzyıl sonunda İran'daki Mongol hakimiyeti sona erdiğinde Hindistan kilim dokuması konusunda bir hayli ilerlemişti. 1501 yılında İran yönetimi Hindistan'da dokumacılık için profesyonel atölyeler açmış ve bu konuda uzman kişileri denetleyeci olarak atamıştır.

Sonuç olarak neredeyse tüm Hint tasarımları ünlü İran tasarımlarının birer imitasyonudur. Bu kilimleri birbirinden ayırın tek özellik yünün ve dokumanın farklı nitelileridir.
15. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar Hindistanda üretilmiş kilimlerin çoğu nerdeyse İran dokumaclığı kadar iyidi ancak 17. yüzyılın sonunda bu sanat hemen hemen sona erdi. Dokuma endüstrisi 1800li yıllardan İngilizler tarafından yeniden kuruldu ancak bu tarihten sonra üretilen halılar eskisi gibi olamadı.

Hint kilimlerinde kullanılan yünün İran halılarında kullanılandan daha kalındı. Ayrıca Hint kilimlerini sertliklerinden ötürü katlamak çok daha zordur.
Yine de güzel görünümleri ile zeminlerinizi süsleyip uzun seneler yıpranmayan kilimledir.

Pakistan
Hindistan'daki gibi Pakistan'ın kilim endüstrisi de İran İmparatorluğu'ndan etkilenmiştir. İran yönetiminin 16. ve 17. yüzyıllarda Pakistan'a kilim üretim olanakları getirmesiyle dokumacılık bu bölgede de önemli ölçüde gelişmiştir.
Pakistan'ın bugünkü stil ve desenleri ya İran, ya Türk ya da Buhara tasarımlarını örnek alır niteliktedir. Buhara kilimleri oldukça yumuşak ve parlak bir yün yapısına sahiptir. Bu kilimlere olağanüstü bir yumuşaklık kazandırmak amacıyla saf koyun yünü kullanılmaktadır. Bu tasarımlarda sadece 2 ya da 4 renk kullanıır ve bu renkler de genellikle yeşil, mavi ya da kırmızının tonlarından oluşmaktadır. İran kilimlerine benzer olan çeşitleri ise hem kalite bakımından hem de fiyat açısından yüksektir.
Bugün Pakistan dünya çapındaki en büyük 4. halı üreticisidir

Afganistan
Afganistan'ın halı endüstrisi, ülkenin politik sorunlarla karşılaşmasından önce olduğu kadar iyi değildir. Günümüzde ülkede bir çok kilim üretiliyor olmasına karşın ihracat oldukça azdır. Bu nedenle Afganistan halılarını diğer dünya ülkelerine Pakistan ve İran aracılığıyla pazarlamaktadır.
Afgan kilimleri genellikle Buhara kilimlerine ve Türkiye'de üretilenlerle doğu Türkmenistan kilimlerine benzemektedir. Afgan kilimlerinde kullanılan renkler heyecan verici ve kilimin tarzına özel renklerdir. Çeçen kabileleri gibi Afgan göçebeleri günümüzde halen kilim üretmektedir ancak bunlar çok az miktarda olduklarından ötürü oldukça nadir ve zor bulunurlar.
Umuyoruz ki bu politik kaos içerisinde Afganistan kilimleri sonsuza dek yol olmaz.

Avrupa Kilimleri
Avrupa'daki kilim dokuma sanatının kökeni belirsiz olmaklaberaber bazı Avrupa ülkelerinin neredeyse 1000 yıl evvel düz dokumalar ve duvar halıları üretmiş olduğu bilinmektedir. Kanıtlar göstermektedir ki doğu kilimleri ilk olarak M.S 1000 yılı sonrasında ithal edilmiştir. Bu da pile-knotting tekniğinin hemen taklit edilmesiyse eğer daha önceden biliniyor olduğu gelmektedir.

Şile halıların Avrupa'da yayılması 11. ve 13. yüzyıllarda sürmüş Haçlı Seferleri, Marco Polo'nun (1254-1324) seyehatleri ve Venedik'teki elçilikler sayesinde gerçekleşmiştir. Ayrıca Portekiz'in 14. yüzyılda başlamış olan koloni genişlemesi da etkenlerden biriolarak kabul edilir.
Avrupa pile halılarından kalan en eski parça Harz Dağı bölgesindeki Quedlinburg'daki Schlosskirche'de korunmaktadır. Bu kilim tek pile düğüm ile dokunmuş olup bu özelliği ile İspanyol halılarına benzemektedir ancak yapılan araştırmalarda bu kilimin İspanyol dokumacılığı ile bir bağlantısı bulunamıştır.

1255 yılında Castilelı Eleanor İngiltereli Edward I ile evlendiğinde yanında bir çok İspanyol kilimi getirmiştir.
İngiltere'nin büyük bir bölümünde17. yüzyıl başlarına kadar saraylarda ve büyük evlerde bile hasır ve samanlar zemin kaplaması olarak kullanılmaktaydı. Britanya zaman içerisinde zenginleştikçe tüm bu saman ve hasır kilimlerin yerini pile kilimler aldı.
Eski Avrupa tablolarında betimlenmiş tüm zemin kaplamaları doğu kilimlerine benzemektedir. Bu da çok şaşırtıcı bir durum değildir çünkü Avrupalılar bu sanatı kendileri öğrenmeden çok önce İran halıları ihtal etmekteydiler.

Bir çokları Venedik'in 15. yüzyılda Asya'dan kilimler ithal ettiğine ve Avrupalıların özellikle doğu kilimlerini tercih ettiklerine inanmaktadır. 17. yüzyıl sonlarında iran ve Türk halıları Avrupa'nın en fazla değer gören halılarıydı. Krallar diğer politik liderlere müttefik olmak için ipek İran halıları armağan etmketeydiler.

18. yüzyılın ortalarından 19. yüzyıla kadar Avrupalı neredeyse her ülke kendi kilim dokuma sanatına başlamıştı. En iyi üreticiler İspanya, Fransa, Polonya, İtalya, İngiltere, Almanya, Avusturya, Hollanda ve Romanya'ydı.

Günümüzde Avrupa el dokuma kilimleri sanayinin işçilik maaliyeleri ile yarışmaması nedeniyle oldukça nadir üretilmektedir. Bunun yerine Belçika gibi kimi Avrupa ülkeleri özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında önemli makina dokuma halı sanayileri geliştirmişlerdir.

BAKINIZ
El Sanatları - Halı Sanatı
Kilim Nedir?

Son düzenleyen Safi; 12 Mart 2018 21:34
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
2 Aralık 2008       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Halı ve Kilim Dokumacılığının Tarihi
Dokuma tekniğinin ilk olarak ne zaman ve nerede başladığı tam olarak bilinmese de hiç kuşku yok ki dokuma sanatı, genel bağlamda, Orta Asya'da başlamıştır. Bu bölgede yaşayan yerliler, ki göç eden bu kabilelere yörük ya da göçebe kabileler denilmektedir, büyük bir nüfus patlaması neticesinde Asya'nın batılarına göç edip kendilerine yaşamak için daha uygun alanlar aramaya başladıklarında göçebeler şiddetli bir çok hava koşullarına maruz kalmışladır. Bu nedenle çadırlarını kurmak için keçi yünü kullanmaya başlamışlardır. Keçi yünü koyun yününe nazaran çok daha uzun ve sıkıdır. Düz dokuma tekniği bu anlamda ilk defa göçebe tenteleri yapmak için kullanılmıştır.

Küçük bir kızın saç örgüsü at kuyruğundaki kısa ve sıkı saçların dışarı çıkması gibi keçi yünü de dokuma kumaşın dışına çıkarak düz dokuma çadırındaki ****kleri kapar ve çadırı adeta su geçirmez bir halde getirir. Daha sonraları, bu göçebe insanlar çadırlarının toprak zeminindeki rutubetten kendilerini korumak ihtiyacı duymuşlardır. Bu yüzden düz dokuma tekniğinin aynısını kullanarak "Kilim" adını verdikleri zemin kaplamalarını üretmişlerdir. Yaşadıkları bu alanda pagan inanışlar hakim olduğu için düz dokuma motiflerinin çoğu tapınılan bir takım sembol betimlemeleri yansıtır.
Bir süre sonra dokuma sanatı gelişti ve günlük yaşamda kullanılan bir çok eşya; örneğin ulaşımda kullanılan at veya develerin eyer çantası gibi, dokumaydı.

Yörükler keçi yününden kilimler dokuyarak bunları sıcak battaniyeler olarak kullanıyorlardı. Kilimler ayrıca çadırların içinde bölmeler yaratmak için kullanıldığı gibi bebek beşiklerinde de kullanıldır. Kilim kenarlarından çadır direklerine bağlanarak beşiğin öne ve arkaya sallanmasına ve bu sayede de bebeğin uyuması sağlanırdı. Bu tür çeşitli dokumalar zaman içerisinde bir takım ek kullanımların oluşmasıyla evrimsel temelde gelişmiştir. Çadırlarda yaşayan bu göçebeler ilk başlarda kuru yaprak yığınlarını çadırlarının köşelerine dizmiş ve bunları yatak olarak kullanmışlardır. Ancak vücut ağırlığı altındaki bu yatakların toz toprak olmaları, çok az konfor sağlamaları ve sıklıkla değiştirilmek zorunda olmaları gibi dezavantajları bulunmaktaydı. Daha sonraları hayvan postlarının kullanımını model alarak, göçebeler bu düz dokumalarına (pile) eklemeye başladılar. Bu ilk pile kilimleri oldukça esneklerdi. Göçebeler bu kilimleri kolaylıkla katlayıp atların sırtlarına atarak bunları uzun yolculukları esnasında uyku çantaları olarak kullanmaktaydılar.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, ilk düğüm atılmış- pile halıların ne zaman ve nerede dokunduğunu hiç kimse tam olarak bilmemektedir. Ancak hayatta kalmayı başaran en eski pile halı Altay dağlarının Pazyryk vadisindeki bir Sycthian prensinin mezarında keşfedilmiştir. İlk kez Sibirya'da bir rus arkeolog tarafından 1947'de segilenmiş ve şu anda da Leningrad'daki Hermitage Müzesi'nde sergilenmektedir. Bu halı Türk çift düğümü ile dokunmuş olup metrekaresinde 347.000 düğüm bulunmaktadır. Boyutları 3,62 m2 olan bu halıya yapılmış olan incelemeler neticesinde İsa'dan Önce 5. yüzyıla ait olduğu ortaya çıkmıştır. Pazyryk, diğer ismiyle Altay halısı oldukça gelişmiş bir görünüme sahiptir ve bu sebeple de dokumacılığın uzun bir geçmişe sahip olduğunun kanıtı niteliğindedir.

Türk Kilim ve Halıları
Türk halıları, ister düğümlü ister düz dokuma olsun, Türkler tarafından üretilmiş bilinen en mükemmel sanat şeklidir. Orta Asya'dan Türkiye'ye kadar tüm Türkler arasında halı dokuma sanatının yaygınlaşmasının çevresel, sosyal, ekonomik ve dinsel nedenleri vardır. Yüzyıllar boyu Türklerin yaşamış olduğu coğrafi bölgeler ılıman hava ikliminin bulunduğu alanlardı. Gündüz ve gece, yaz ve kış sıcaklık farkları oldukça değişkendi. Türk göçebeler, tarımsal alanlarda ya da kasabalarda kurdukları çadırlarda ya da büyük şehirlerdeki büyük evlerde yaşıyorlardı ve kendilerini soğuk havanın etkilerinden korumak için yerleri bazen de duvar ve girişleri halılarla kaplıyorlardı. Halılar her zaman pamuk ya da yün, nadiren de ipek eklemeleri el yapımı olurdu. Bu halılar soğuğa karşı doğal duvar görevini görmekteydiler. Düz dokuma kilimler ise sıklıkla batteniye, perde ya da koltukların üzerine konulan kaplamalar olarak kullanılırdı.

Türk halıları, tüm dünyadaki ev eşyaları arasında en çok satılanlarıdır. Zengin renkleri, sıcak tonları ve olağanüstü dokuları ile geleneksel motifleri Türk halılarının 13. yüzyıldan bu yana koruduğu mevkide büyük bir paya sahiptir. 13. yüzyılda Anadolu'yu dolaşmış olan Marco Polo, bu halıların güzelliği ve sanatsal değeri üzerine yorumlarda bulunmuştur. Bu dönemden kalan ve Selçuk halıları olarak bilinen diğer bir kaç halı, orta Anadolu'daki bir çok camide keşfedilmiştir. Selçuk Halıları bugün Konya ve İstanbul'daki müzelerde sergilenmektedir. Marco Polo'nun 1272 senesinde övmüş olduğu halıların aynısına bakıyor olabileceğimiz düşüncesi oldukça heyecan vericidir.

Türk Kilim ve Halı dokumacılığının Anadolu'daki yayılması ve gelişmesi Selçuklu İmparatorluğu dönemine rastlamaktadır. Dokuma sanatı Anadolu'ya 11. yüzyılın sonları ve 12. yüzyılın başlarına doğru en güçlü dönemini yaşamış olan Selçuklular tarafından tanıtılmıştır. Bir çoğu halen belgelenememiş sayısız halı parçasının yanı sıra, Selçuklu kökenli 18 adet halı ve parçası bulunmaktadır. Bilinen en eski Selçuklu halıları 13. ve 14. yüzyıllardan kalmadır. Bu halıların 8'i Selçukluların başkenti olan Konya'daki Alaattin Camisi'nde 1905 yılında Alman Konsolosluğu üyesi Loytred tarafından bulunmuştur. Bulunan bu halıların 1220 ile 1250 yılalrı arasında Selçuklu bölgesinde dokunmuş olduğu bilinmektedir.

3 büyük eksiksiz kilim, diğer bir takım ufak kilimlerden kalmış 3 büyük parça ve büyük kilimlerden kalmış 2 oldukça küçük parçadan oluşan 8 çarpıcı kilim 1930 yılında Beyşehir'deki Esrefoğlu Camisinde bulunmuştur. Günümüzde, bu kilimler Konya'daki Mevlana Müzesi'nde ve Londra'daki Kier Kolleksiyonunda sergilenmektedir. Üçüncü bir grup halı kalıntısı ise 1935-1936 yıllarında Fostad'da ( Eski Kaire) bulunmuştur. Fostad'da bulunmuş bu 7 kilimin 14. yüzyılda Anadolu'da dokunmuş olduğu belgelenmiştir. Bahsettiğimiz bu 18 kilimin ortak tasarım özelliği Kufic kenarları, 8 uçlu yıldız ve geometrik motifleridir. Orta Asya kökenli Türk kilimleri 14. yüzyıla kadar tüm karakteristik özelliklerini korumuştur. Osmanlıların tüm Anadolu'da kontrolü ele geçirmelerinden sonra motiflerin karakteristik özellikleri ve ölçülerinde bir takım değişimler olmaya başlamıştır.

Osmanlı Hükümdarlığı esnasında bir çok Türk kabile beraber yerleşip bir dizi kasaba ve küçük şehir kurmaya karar vermiştir. Hereke şehri Marmara Denizi'nin kıyısında İstanbulun 60 km kadar doğusunda kurulmuştur. İlk saray halısı atölyesi Hereke'de tesis edilmiştir ve Osmanlı saraylarını dekore etmek üzere değişik ölçülerde halı dokumacılığına başlanmıştır. Bu istisnai güzellikteki kilimler aynı zamanda barış ve savaş dönemlerinde Avrupa ülkeleriyle ilişkileri pekiştirmek adına kral ve kraliçelere, ordu komutanlarına hediye olarak da yollanmıştır. 14. yüzyıl sonlarına doğru bu kilimler Avrupa evlerine, kiliselerine ve şatolarına girmeye başlamıştır.

14.-16. yüzyıllar süresince Türk kilim tasarımları Holbein, Lotto, Memling ve Van Eyck gibi Avrupalı birçok ünlü sanatçının resimlerinde yer almıştır. 16. yüzyıl başlarında Avrupalı neredeyse her prensin kendine özel bir koleksiyonu vardı. Viyena'da insanların kilim almasına ise ancak 1671'den sonra izin verilmeye başlanmıştır. Türklerin Viyena'yı terketmesinden sonra birçok Türk kilimi çadırlar içinde bırakılmıştır. Bu sayede güzel Türk halıları Avrupa halkı tarafından tanınmıştır. Bir süre sonra ise Avrupalı kral ve kraliçeler şatolarını ve saraylarını ziyarete açmışlardır. Bu da Türk kilimlerine olan ilgiyi arttırmış ve bu sayede kilimlere olan talep de artmıştı.

19. yüzyılda İstanbul'un Kumkapı, Topkapı ve Üsküdar gibi bölgelerinde saray halısı atölyeleri açılmaya başlanmıştır. 1891 de ise Sultan Abdülhamit II Hereke'deki atölyelerin sayısını ve büyüklüğünü arttırmıştır. Böylece Hereke'deki halı dokumacılığı çeşitlilik kazanmıştır. Bu gelişim süresince Orta Asya'dan Anadolunun ovalarına ve kıyı şeritlerine kadar Anadolu kilimleri saflığını ve karakteristik özelliklerini korumuştur. Türk saray kilimleri Türk egemenliğideki kaynaklardan esinlenmiş olup Türk standart ve gereksinimlerine göre değişikliklere uğramıştır. Bu süreç içerisinde kilimler Avrupa'da da hakettikleri yere ulaşmıştır. Hereke, Uşak ve Bergama gibi bölgelerin kilimleri zaman içinde ünlenmiştir. Anadolu kilimlerinin tasarım, renk ve sembolleri inanılmaz bir şekilde zengindir. Bu kilimler günümüzde 750den fazla köyde dokunmaktadır
Son düzenleyen Safi; 12 Mart 2018 21:28
Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Şubat 2011       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Selçuklular Döneminden Kalan Eserlerin Türk Kültür,sanat Ve Estetik Anlayışına Katkıları
Selcuklular Doneminin Eserlerinin Turk Kultur Sanat ve Estetik Anlayisina Katkilari Atlı göçer kültürde görünen bu özelliklerin etkileri ile birlikte Çin çevresinde yaşayan Türklerin bezeme biçimlerinde Çin bulutu ile karşılaşılmaktadır. Yine Türk inançlarında Uygur dönemlerinde Budizm etkileri görülmektedir. Ta-pa Türklerinin Budist olduğu ve ipek yolu üzerinden bu inancın batı ve doğu Türkleri arasında yayılmaya başladığı bilinmektedir. Bununla birlikte Türk sanatına ilişkin en net ve kalıcı verileri Göktürklerde bulmak mümkündür. Göktürklerden kalma Orhun yazıtları, anıtsal heykelcikler, sunaklar, mezar yapıları bunlara örnektir. Kurganlarda eyer takımları üzerine hayvan motifleri ve av sahneleri olan süs eşyaları toprak ve madeni kaplar bulunmaktadır. Uygur mimarisi bindirme ahşap, tavan tekniği ile yapılmış ve duvar resimlerinde Hint- Çin Budist etkisi görülmektedir. Bu resimlerdeki insan fizyonomisi Çinli Türk karışımı bir tip olarak sonradan Selçuklular kanalı ile İslam İran minyatürüne taşınmıştır. ( Kuban , s:77) Bu resimlerde ki portrelerin klişeden uzak kişisel nitelikler taşıdığı bilinmektedir.
Son düzenleyen Safi; 12 Mart 2018 21:29
07anil - avatarı
07anil
Ziyaretçi
30 Mart 2011       Mesaj #5
07anil - avatarı
Ziyaretçi
Halılar ve Kilimler
Çok eski bir geçmişi olan Türk halı sanatının ilk örneği M.Ö.V. ve IV. yüzyıllara ait İskit mezarlarında bulunan Pazarik halısıdır. Doğu Türkistan'ın eski şehirlerinde araştırma yapan Sir Aurel Stein ve Le Coq'un Turfan kazılarında buldukları halı parçaları, düğümlü halı tekniğinin uzun geçmişinden kalan belgelerdir.

Selçuklular, Batı Asya ve İran'a yaydıkları halı sanatını 1071 Malazgirt savaşından son ra, Anadolu'ya da götürmüşlerdir. Konya'da Mevlâna ve İstanbul'da Türk-İslâm Eserleri Müzeleri'ndeki paha biçilmez koleksiyonlar, Anadolu Selçuklu halı tekniğinin üstün ve en güzel örnekleridir.

Selçuklu halılarında geometrik motifler hâkimdir. Sekiz köşeli yıldızlar, çengelli kartuşlar, gayet stilize bitki ve hayvan şekilleri görülür. İri kûfi'ye benziyen yazı frizleri ile sanatsal etki, Selçuklu halılarının özel karakteridir.

Eski Kahire (Fustat) de XIII.,XIV., XV. yüzyıllara ait Anadolu halılarından küçük parçalar bulunmuştur. Lamm tarafından İsveç'e götürülen bu halılardan ancak bir kısmı hakkında yayın yapılmıştır. Bunların yedi tanesi Selçuklu halı grubundandır; diğerleri de hayvan figürlü, Holbein tipi denilen örneklerdir.

XV. yüzyıldan itibaren halı sanatının kuvvetli üslûp ve karakterlerle gruplaşması, Beylikler devrindeki bölgesel sanat faaliyet ve rekabetlerinin sonucudur. XV. yüzyılın başında hayvan figürlü halılar, yerini kûfi'ye benzer dar bordürlü, ortası geometrik desenli Holbein tipi halılara bırakır.

Osmanlı devletinin Anadolu'ya hâkimiyeti ile başlayan yeni çalışmalarla XV.-XVIII. yüzyıllar arasında üstün kaliteli halılar dokunmuştur. Bu olumlu gelişmenin nedenini Osmanlı sarayının ve esnaf loncalarının sıkı kontrollerinde aramalıdır.

Klasik Osmanlı üslûbunu takibeden Konya, Bergama, Ladik, Kula, Basra, Gördez, Karaman, Polonez gibi bölgesel teknik, motif, renk ve kompozisyon özellikleri ile seccade tipleri, Anadolu halıcılığının en güzel örnekleridir.

Saray halı geleneği 1891'de kurulan Hereke halı atölyelerinde devam ettirilmiştir. Kilim, halıcılıktan çok daha önce gelişmiş bir dokumacılık dalıdır. Hafifliği, katlama kolaylığı, onu çadırlı medeniyetin vazgeçilmez bir eşyası haline getirmiştir. Anadolu'da hâlâ hemen her evde kilim tezgâhları vardır.

Kilimler ya dokundukları bölgelere göre Siirt, Antep, Kırşehir, Karaman, Sivas diye anılır, ya da motif ve renklerine göre Türk, kürt, yörük, türkmen, afşar, Yağcı Bedir diye adlandırılırlar. Cicimler ve sililer dokuma ayrıntıları olan kilim çeşitleridir. En canlı renklerden, en pastel renklere kadar her çeşit nüansların kullanıldığı bütün bölge kilimlerinde başlıca özellik, renklerin hiç bir zaman çiğ ve ahenksiz olmamasıdır. Bu yüzdendir ki, kilim, günümüz evlerinde de bir iç dekorasyon unsuru olarak halı kadar aranmaktadır.
Son düzenleyen Safi; 12 Mart 2018 21:31
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Şubat 2012       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk dokumalarında en çok kullanılan motifler şunlardır: Hayvan motifleri, Bitkisel motifler, Ağaçlar, yaprak motifleri, çiçek motifleri,Geometrik motifler, Üçgen, dörtgen Şekilleri, Karışık motifler, Madalyon, rozet, çengel, yazı, harf. Anadolu’da yapılan dokumalar desen özelliklerine göre Türk, Yörük, Türkmen, Afşar gibi isimlerle adlandırılır. Yalnız bu kilimlerde bir motifin değişik isimler alarak hepsinde görüldüğü gibi aynı isimde olup da birbirine benzemeyen birçok motiflere de rastlanır. Düz el dokumaları dokundukları yere göre de isimlendirilirler. Bunun için şehir merkezinden başlanarak kasaba, köy göçebe halinde yaşayan aşiretler esas alınabilir. Gaziantep, Siirt, Kırşehir, Karaman, Sivas, Sivrihisar, Şarköy, Silifke, Emirdağ, Eşme dokumaları akla gelen dokumalarımızdandır.

El sanatları, toplumların yapılarına, geleneklerine, beğenilerine ve kültürlerine göre değişik özellikler gösteren, maddi ve manevi değerlerini yansıtan çalışmaların bir bölümüdür. Anadolu insanının yaşam zevkinin bütün inceliklerini üzerinde toplayan dokuma sanatı, dünya dokumacılığı içinde önemli bir yer tutar. Türk Motifleri Desenleri. Sandık: Bu motif genelde genç bir kızın çeyiz sandığını simgeler. Küpe: Anadolu'da küpeler evlilik hediyesi olarak vazgeçilmezdir. Bu motifi kullanan bir kız, ailesine evlenmek isteğini dolaylı olarak belli etmeye çalışır. Bukağı: Aile birlikteliğinin devamına, aşkların düşkünlüğüne ve birlikte olma umuduna işaret eder. Koçboynuzu: Türk halı ve kilimlerinde üretkenlik, kahramanlık ve güçün göstergesidir. Yıldız motifi : Türk halı ve kilimlerinde üretkenliği temsil eder. Eli belinde : Anneliğin, dişiliğin ve verimliliğin sembolüdür. El, parmak ve tarak motifi: Parmakların kem gözlerden koruduğunu temsil eden beş çizgi ve beş noktayı kapsar. El motifi, verimlilik ve iyi şansı birleştirir. Kuş motifleri : Çeşitli anlamları ihtiva eder. Baykuş ve kara karga gibi kuşlar kötü şans anlamına geldiği gibi. Muska ve nazarlık : Bazı insanların bakışlarında bir güç olduğuna, bu bakışların kötülüğe, zarara, şansızlığa ve hatta ölüme bile sebep olduğuna inanılır.
Son düzenleyen Safi; 12 Mart 2018 21:29
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Şubat 2013       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Halı Ve Kilim Dokumalarında Türk Kültürü, Sanat Ve Estetik Anlayışına Dair Ne Tür Kanıtlar Bulunur
Atlı göçer kültürde görünen bu özelliklerin etkileri ile birlikte Çin çevresinde yaşayan Türklerin bezeme biçimlerinde Çin bulutu ile karşılaşılmaktadır. Yine Türk inançlarında Uygur dönemlerinde Budizm etkileri görülmektedir. Ta-pa Türklerinin Budist olduğu ve ipek yolu üzerinden bu inancın batı ve doğu Türkleri arasında yayılmaya başladığı bilinmektedir. Bununla birlikte Türk sanatına ilişkin en net ve kalıcı verileri Göktürklerde bulmak mümkündür. Göktürklerden kalma Orhun yazıtları, anıtsal heykelcikler, sunaklar, mezar yapıları bunlara örnektir. Kurganlarda eyer takımları üzerine hayvan motifleri ve av sahneleri olan süs eşyaları toprak ve madeni kaplar bulunmaktadır. Uygur mimarisi bindirme ahşap, tavan tekniği ile yapılmış ve duvar resimlerinde Hint- Çin Budist etkisi görülmektedir. Bu resimlerdeki insan fizyonomisi Çinli Türk karışımı bir tip olarak sonradan Selçuklular kanalı ile İslam İran minyatürüne taşınmıştır. ( Kuban , s:77) Bu resimlerde ki portrelerin klişeden uzak kişisel nitelikler taşıdığı bilinmektedir.

İslam Felsefesi, Sanat ve Estetiği
Realizmden kaçış; İslam sanatının eserleri incelendiğinde, doğayı olduğu gibi taklit eden realizmden şiddetle kaçınılması, nesneleri soyutlaştırarak ifade etmesi göze çarpmaktadır. Emeviler de ilk devir süslemelerinde realizm görülsede giderek bundan uzaklaşılmıştır. M.9. yüzyılın ortalarından itibaren ise soyut bir nitelik kazanmıştır. Abbasi ve Selçuklular devri minyatürlerinde de benzer bir durum görülmekte ve 13. yüzyıla gelindiğinde daha soyut bir karakter kazandığı görülmektedir. İslam sanatı nesne yada figürleri aynen resmetmek yerine onları yorumlayıp, üsluplaştırarak, figürleri, bitki yada çizgilerin arasına saklayarak İslam (sanatının) süslemesinin temelini oluşturmuştur. Bu yönü ile de İslam sanatı; derinlikten yüzeye, gerçekten stilizasyona yönelirken, (Yetkin:1953 s.33). batı sanatı; Giotto ile yüzeyde derinliğe, tecritten gerçeğe doğru tersi bir yol ile ilerlemiştir. ( Ghomrıch.1998 s:175)
Ortaçağ Türklerinin figüratif karakterli eserlerinin İslamiyet içerisinde stilizasyona uğraması İslam dininin putperestliğe karşı figürü yasaklaması ile olmuştur kanısı oldukça yaygındır. Yakın tarihimizde yapılan araştırmalar ve 1980’li yıllarda oryantalistler tarafından Kuseyr Amra’da bulunan duvar resimlerinin bulunmasıyla bu görüş farklılaşmaya başlamıştır. İslami yaşam içerisinde figürün hoş görülmemesi her ne kadar gerçek bir olgu ise de bu Kuranı Kerim’den daha çok hadislere dayanmaktadır. (Grabar, 1988 s:58). İslam tarihinde figür yapımı ile ilgili bir çok eser günümüzde bilinmektedir. Örneğin;
* Hırbet-el Mefcer sarayındaki mozaikler,
* Hırbet-el Mefcer sarayındaki kuş heykelleri,
* Hırbet-el Mefcer sarayındaki rakkase heykelleri,
* Kasru’l hayri’l’in dış cephesindeki heykeller,
* Samarra Cevsaku’l hakani’nin duvarındaki figürlü resimler,
* Cevsaku’l Hakani’nin kubbeli holün dekorasyonları,
* 12.-13. yy. Selçuklu seramik tabakları,
* Tolunoğlu devrinden kalma keten üzerine hipopatam figürü,
* 12. yy.’da Fatımiler devrinde figürlerle dolu fildişi panolar,
* Fatımilerden kalma hayvan figürlü dokumalar,
* Tunus’taki Fatımi dönemi figür kabartma heykelleri,
* Fatımilerdeki figürlü sürahi,
* Fatımilerdeki hayvan heykelleri,
* Divriği Ulu Camii’nin batı cephesindeki taçkapı süslemeleri,
* Irak’ta Selçuklular’dan kalma insan figürlü kabartmalar.

Orta Asya nın komşusu olan bölgelerdeki Çin, Hint, İran gibi büyük kültür çevrelerinin etkileriyle zenginleşmiş; onları da etkileyerek evrensel seviyesini göstermiş olan Türk mimari faaliyeti, Gazneliler, ve Büyük Selçuklu devirlerinde de gittikçe teknik ve estetik kalitesini de artırarak islamın da azımsanmayacak etkisi ile gelişmeye devam etmiştir.(Arık, 1990 s:139)

Selçuklular döneminde İran tipi cami denilen camiler ortaya çıkmıştır.12. yy. ‘da önemli kentlerde ayaklı camilerin yeni planlarla (İslamiyet’le birlikte) inşa edildiği bilinmektedir. Bunun yanında 11. yy.’dan günümüze cami mimarisine Türklerin Orta Asya’dan getirdiği en belirgin öğe silindirik, poliganol yada yıldız biçimindeki minarelerdir. Yine köken olarak Orta Asya (İslamiyet öncesi) geleneklere bağlı kule yapıları da İslam mimarisine Türklerce taşınmıştır. Mimari bezemeler açısından tuğla minare, taşıyıcı gövdeye kaplanan, mozaik pişmiş tuğlanın olanak verdiği geometrik desenlerle süslenmektedir. Yatay kufi yazı şeritleri 11. yy.’da (İslamiyet’le) ortaya çıkmıştır. Mihrapların mozaik ile bezenmesi de Selçuklu döneminde gerçekleştirilmiştir. Medreselerin ve zaviyelerin ilk örnekleri de eyvanlı ev örneklerine dayandığı düşünüldüğünde islami eğitim kurumlarının , İslamiyet öncesi Türk mimarisine dayandığı görülmekte, mimari tarzınında Budist manastır geleneğine dayandığı bilinmektedir.

Orta Asya’dan gelen halı sanatı Selçuklular döneminde İslami kültürlerde yayılmaya başlamıştır. İslam estetiği ise halı sanatında uygulanan desen biçimlerini etkilemiştir. Türk halılarının keskin çizgili motifleri, yerlerini yumuşayan ve dalgalı çizgilere ve biçimlere bırakmaya başladığı örneklerden izlenebilmektedir. İlk dönemlerde hayvan motifleri görünse de zamanla ağırlık İslam bezemesinin arabesk biçimleri palmetler ve dolama dal kompozisyonlarına ayrıca yer yer kufi yazı bantlarına yerini bırakmıştır.

Lüsterli (yaldızlı) çini tekniği İslam kültürünün seramik yaratımıdır, ve çok yüksek bir soyutlama iradesi ve soyut desenle karşımıza çıkmıştır. Türk tarihinin çömlekçiliğinde önemli bir yeri olan Semerkant çömleklerinde de hiç insan figürü görülmemektedir. Tanınabilen hayvanlar(kuşlar) da çok azdır. Yine vahşi yaşam izleri taşıyan seramik bezemeleri noktalı dolama şeritleri ve palmetin vahşi türleri desenlere egemen olur. 12.-13. yy. seramikleri (Moğol istilası öncesi) Selçuklu çömlek sanatının zirve dönemidir ve bitkisel motifler İslam geleneğini yansıtırken zengin, yumuşak, eğrisel hareketli bir karakterdedir. Kullanılan yazılar keskin köşeli kufiden, çiçekli kufiye ilerde de nesih kullanımına kayacaktır. İnsan ve hayvan bezemeleri diğer öğelerde olduğu gibi karakter yapısını kaybederek, küçük boyutlu bezeme öğelerine dönüşür; yüzey arabesk devamlılığında ve hiç boşlu kalmayacak biçimde süslenilir. II. Dönem Selçuklu seramiğinde ise arabesk desenlerinin güçlü örneklerini taşıyan büyük kavanozlar nesihle yazılmış bordür panoları ile minyatüre en yakın teknik olan minai tekniği ile yapılan seramikler İslam etkisi taşımaktadır.
Türk resim ve heykel sanatında görülen İslami etki ise daha net ve keskindir. Büyük Selçukluların Rey sarayında ve Isfahan gibi merkezlerde alçıdan ve boyalı insan heykelleri yaptıkları duvarları süvari kabartmaları ile süsledikleri bilinmektedir. Ayrıca Konya şehir surlarında kabartmalar; Diyarbakır şehir surları ve Kayseri iç kale duvarlarında kabartma ve heykeller, Karatay hanı, Erzurum çifte minareli medrese, Divriği ulu cami ve şifahanesi gibi yapıların duvarlarında ve taç-kapılarında kabartmalar bulunmaktadır. Ancak 14.yy. dan itibaren bu örnekler azalmış, 15.yy. sonlarında ise artık hiç kullanılmamıştır.(Arık, 1990 s:139). İç Asya’dan orta Anadolu’ya gelen Türk kültürü içerisinde resim sanatı İran Selçuklu döneminde, (duvar resmi) neredeyse bıçakla kesilmiş gibi yok olur.
Son düzenleyen Safi; 12 Mart 2018 21:30

Benzer Konular

2 Aralık 2009 / Misafir Cevaplanmış
17 Şubat 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
18 Aralık 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
6 Aralık 2010 / Misafir Cevaplanmış
3 Aralık 2011 / Misafir Soru-Cevap