Arama

Gün içinde yaptığımız herhangi bir eylemin oluşunu analiz edebilir misiniz?

Güncelleme: 11 Nisan 2010 Gösterim: 4.974 Cevap: 3
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
4 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
şimdi kitapta bir gün içinde gerçekleştiğimiz olayları dşünelim diyo bu olaylardan birini seçicez ve vücudumuzun bu olayı nasıl gerçekleştirdiğini yazıcaz ben ders çalışmayı seçtim lütfen cevap yazarmısınızMsn HappyMsn Happy
Sponsorlu Bağlantılar
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
4 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
ders çalışmanın fizyolojisini beynin algı mekanizmasının işleyişine örnekler vererek vede ders çalışmayı ve algıyı etkileyen etmenlerin üzerinde durarak anlatabilirsin.. aşağıdaki bilgiler yol gösterici olacaktır..

Sponsorlu Bağlantılar
Uzmanlar, insan beyninin aynı anda birden çok uyaranı algılayabildiğini; ancak bunlardan sadece birine dikkati toplayabildiğini söylüyorlar. Yapılan araştırmalar, öğrenmenin gerçekleşmesini sağlayacak kadar bir dikkatin, sadece bir noktada toplanabileceğini ortaya koymuştur.
Bazı öğrenciler, televizyonun bulunduğu ortamda televizyon açıkken ders çalışma yanlışına düşüyorlar. Oysa hem ders çalışmak, hem de televizyonu göz ucuyla da olsa seyretmek öğrenmenin verimli bir şekilde gerçekleşmesini engeller.
Uzmanlar, insan beyninin algıladığı bir çok bilginin görme duyusuyla elde edildiği görüşünde birleşiyorlar. Sınavlara hazırlanan bir öğrenci için, beynin algılaması gereken bilgiler televizyonla elde edilenler değildir. Bilgisayarı olanlar bilirler: Bilgisayarın hafızası gereksiz bilgilerle doldurulunca bilgisayarın işlem hızı düşer. İnsan beyninin de bir algılama gücü ve işlem hızı vardır. Sınavlara hazırlanan öğrenciler, beynin algılama gücünü en verimli şekilde ders çalışmak için kullanmalıdır. Bu güç, başka işlerde özellikle de televizyon izlemede kullanılırsa gereksiz bilgiler hafızaya yüklenmiş olur. Bu; beynin hem dersleri öğrenmek için gerekli olan algılama gücünü zayıflatır, hem işlem hızını azaltır, hem de zaman kaybına yol açar.
Televizyon izleme ile ders çalışma bir arada olmayacağı gibi ders çalışmadan sonra verilen 10-15 dakikalık kısa aralıkların da televizyon izlemekle değerlendirilmesi yanlıştır. Çünkü bu kısa aralıklar, beynin dinlenmesi ve daha sonra yapılacak olan öğrenme eylemine hazırlanması amacıyla verilir. Bu aralarda televizyon izlemek, beyni yorar; en azından dinlendirmez. Öyleyse verilen aralardan beynin dinlendirilmesi adına gerekli verim alınamaz.
İlla televizyon izlenmek isteniyorsa, izlenmek istenen programlar önceden belirlenip programa alınmalıdır. Yalnız, programda belirlenen süreler aşılmamalıdır. Öğrenciler arasında en çok zaman kaybına neden olan eylemlerin belirlendiği araştırmalarda televizyonun ilk sırayı aldığı görülmüştür. Çünkü televizyon izlemeye başlarken kişide olan kontrol, izleme esnasında televizyona geçer. “Şimdi kalkarım, biraz sonra ders çalışmaya başlarım, bakalım ne olacak, reklamlardan sonra...” derken bir de bakılıyor ki vakit uçup gitmiş ve öğrenci bunun farkında bile değil. Televizyonun bağımlılık oluşturduğu, hatırdan çıkarılmamalıdır.
Sınavlara hazırlanan bir öğrencinin yapacağı en akıllıca iş, beynini sınavlarda gerekli olan bilgilerle doldurmak; bunu yaparken da televizyon seyretmek gibi zaman alıcı ve beyni yorucu eylemlerden uzak durmaktır. Öğrenci, çok istediği eylemleri gerçekleştirmeyi hiç olmazsa sınav sonuna erteleyebilme iradesini gösterebilmelidir.
“CHAT” YAPMAK
Teknoloji hızla gelişmekte. Bilgi çağında yaşadığımız sürekli tekrarlanmakta. Bilgisayar ve internet neredeyse televizyonun yerini almak üzere. Bu da kendine göre yeni sorunlar getiriyor.
Yaşamın temeli olan iletişim ve paylaşma tehlikede. İnternetteki “chat” programları kişisel iletişimde tercih edilir hale geldi. Sırf bu yüzden “internet cafe” lerde patlama yaşanıyor. Sanal ortamda birbirlerini görmeyen kişiler birbirleriyle daha kolay iletişim kurabiliyor. Bu durum ilk başlarda yararlı gibi görünse de toplumsal birlikteliğin temelini oluşturan "diyalog ve paylaşma" zayıflıyor.
İnsan sosyal bir varlıktır. İletişimi ve diyaloğu sadece internete bırakmak insanı doğal ortamdan uzaklaştırmakla aynı değerdedir. Kişiler kendileri olarak değil de olmak istedikleri halleriyle sanal alemde etkileşiyor. Kişi kendi olamıyor bu ortamda. Her şey sanal. Hiçbir şey olduğu gibi değil.
İnternette dolaşırken yaptığım gözlemlerde “chat” yapan öğrencilerimle konuşmalarımda tespit ettiğim gerçek bu. O kadar ki kızlar erkek, erkekler de kız isimleriyle “chat” yapmayı alışkanlık haline getirmiş. Nasıl izah edilirse edilsin bu durumun, sağlıklı bir gidiş olmadığı açık. Bu ortamda fazlaca kalan kişi gerçek yaşamda bocalayabiliyor. Kolay iletişim kuramıyor. Çünkü karşısında gördüğü, yüz hatlarını algıladığı, nefesini ve sıcaklığını hissettiği bir gerçeklik var. Bu gerçeklik onu korkutuyor. İnternet bizi toplumsal yaşamdan koparmadığı sürece yararlıdır.
Bu gelişmelerin bir de öğrencinin kişisel gelişimine yansıyan bölümü var. Sanal alemin cazibesine kapılan öğrenciler saatlerce bilgisayarın başında kalıyor. “Chatleşme”yi bir tutku haline getirenler, bir süre sonra “geyik muhabbetleriyle” zaman öldürdüklerini pek fark etmiyorlar. Bu durum çalışmaya büyük zarar veriyor. Öğrenci “chat” e takılıp kalıyor. Bağımlılık haline gelen “chat”, çalışma planlarını alt üst ediyor. Bazı aileler bu duruma çok sert tepkiler gösteriyor ve bilgisayardan öğrenciyi tamamen uzaklaştırıyor. Oysa öğrenci planlı olsa, planında “chat yapma”ya da zaman ayırsa pek sorun çıkmayacak. Ancak, bir işi yapmanın en temel nedeni ihtiyaç olmasıdır. Eğlenmek, dinlenmek, uyumak, yemek yemek, çalışmak hepsi birer ihtiyaçtır. Eğer "chat yapmak” bir ihtiyaç değilse, bilgisayar başında geçirilen vaktin mantıklı bir şekilde açıklanması mümkün değildir.
Bilgi çağının ve teknolojinin insana ve insanlığı sağladığı haberleşme ve iletişim kolaylığı yanlış kullanım sonucu toplumu kemiren, bireyi tüketen, potansiyelleri yanlış harcatan bir tehlike oluşturmamalı. Dikkat edilecek nokta; bir tutku haline gelen “chat”i bile yararlı amaçlar için ve bir ihtiyaca yönelik kullanmaktır. İş olsun diye, vakit geçirmek amacıyla iş yapanların başarıya ulaştıkları asla görülmemiştir çünkü.
KARARSIZLIK
Anthony Robbins: “Kararlılık, insan iradesini uyandırma zilidir.” diyor. Benjamin Franklin kararlılık hakkında: “Yapmak istediğin bir şeyi düşünerek karar ver, verdiğin kararı da mutlaka gerçekleştir.” diyor.
Kararlılık, çalışmaya başlama iradesini ortaya koyabilmenin yanında; hedeflere ulaşma sürecinde ortaya çıkan engeller karşısında yılmadan yola devam etmektir.
Eğer çalışma esnasında karşılaşılan küçük engeller karşısında yılgınlığa düşülürse, kararlılık gösterilmezse öğrenci konsantrasyonunu sağlayamaz, en azından devam ettiremez. Bu durum, onun zihnini toplamasını engeller.
Yapılacak iş, gerçekçi ve ulaşılabilir bir hedef belirledikten sonra çalışmaya devam etmek ve asla engeller karşısında yılgınlık göstermemektir.
Engeller iradeyle aşılır. Victor Phauchet: “Dünyada katiyen felaket yotur, bilhassa engeller vardır. Terbiye görmüş güçlü bir irade bunları daima aşar.” derken engelleri aşmakta iradenin gücüne dikkatleri çekmektedir. Milton ise iradenin insanları başarıya götüreceğini: “İradesi kuvvetli insanlar, en dayanılmaz şartlar altında dahi başarıya ulaşabilirler.” sözüyle anlatmaktadır.
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
4 Aralık 2008       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Beynin nasıl işlediğine de insan aklı yetmiyor!

200808252da3bf262040ecf0399f73fe75cf3402 Büyük resim için tıklayın 20080825a3398f6a2b73e5a80f70b2008caf164d Büyük resim için tıklayınVücut ısısını ayarlıyor, görmemizi, duymamızı, hissetmemizi, aşık olmamızı bile o sağlıyor. Tüm bunlara vücutta bin 400 gram ağırlığındaki beyin neden oluyor.

Öyle karmaşık bir organ ki, beynin nasıl işlediğine de insan aklı yetmiyor! Uzmanlar 'Beynin ne yaptığını biliyoruz ama ne yapacağını bilmiyoruz' diyor. İnsanın beyniyle ilgili çözdüklerini merak ediyorsanız, işte birkaç başlık...

Vücudun her yaptığını, içeceğine kadar kontrol eden beyin kaç kilo?

Ünlü fizikçi Einstein'in beyni bin 230 gramdı halbuki yetişkin bir erkeğin beyni ortalama bin 400 gram ağırlığında. Bin 400 gramı gözünüzde canlandırmanız için beş elmanın ya da altı orta boy domatesin ortalama ağırlığına denk diyebiliriz.

Beynin anatomik yapısı nasıl?

Beyin vücudumuzdaki oksijenin ve kanın yüzde 20'sini kullanıyor. İçeriğindeki protein, yağ, 100 bin mil uzunluğunda damar, 100 milyar sinir hücresiyle beynimiz ayakkabılarımızı en son nerede çıkardığımızı bile bize hatırlatır.

Beynimizi nasıl genç tutarız?

ABD'deki Human Performance Laboratory at Presbyterian Hospital of Dallas'ın yöneticisi Nöroloji Uzmanı Malcolm Stewart, 80 ila 100 yaş arasında olan rahibeler üzerinde bir araştırma yapmış. Rahibeler hayatları boyunca sigara içmemiş, alkol kullanmamış ve sağlıklı beslenmiş. İlerleyen yaşlarına rağmen çalışmaya devam etmişler ve dua ederek, örgü örerek, müzik dinleyerek, yürüyerek, bahçede çalışarak zihinlerini meşgul etmişler. Bu rahibeler öldükten sonra otopsileri yapılsın diye beyinlerinin incelenmesine izin vermiş.

Rahibelerin ileri yaşlarda bile Alzheimer hastalığıyla hiç karşılaşmadıklarını belirten Dr. Stewarts 'Bunun sırrı, hayatın içinde yer almaları. Bedensel ve zihinsel aktiviteler fiziksel yaşlanmayı engellemez ama hareketlerinizin devam etmesini sağlar. İleri yaşlarda dinç kalmayı ilaçlarla veya pillerle yapamazsınız. Bunu kendinizi fiziksel ve zihinsel olarak doğru şekillendirdiğinizde başarabilirsiniz' diyor.

Beslenme şekli beyni nasıl etkiler?

Beynin temelini oluşturan hipotalamus, insanın iştahını belirliyor. Beynin yöneticisi olarak da adlandırabileceğimiz ön lob sizin seçim yapmanızı sağlar. 'Kızarmış patates mi yoksa haşlanmış mı?' sorusunun yanıtını beyin veriyor. ABD'deki Baylor Üniversitesi Tıp Merkezi'nden Dion Graybeal kötü beslenmenin damar hastalıklarına yol açtığını anımsatarak, 'Damar hastalıkları ömrün kısalması ve beynin algılaması üzerinde doğrudan etkili. Çünkü damarlar sayesinde beyin hücrelerine oksijen ve enerji gidiyor. O nedenle Akdeniz tipi beslenilmeli, sigara ve alkol kesinlikle kullanılmamalı' diyor.

Beynimizi zinde tutmanın püf noktaları nedir?

Uzmanlar zihni aktif ve uyanık tutmanın beynin zinde kalmasına yardımcı olduğunu söylüyor. Böylece beyninizin düşünsel bölgeleri, muhakeme ve işlem yapma alanları ile görsel-uzamsal bölgeler gibi farklı alanlarını çalıştırır. Yoğun zihinsel aktiviteler beyni doğrudan olumlu olarak etkiliyor. Geceleri altı ila sekiz saat arasında uyuyun, bulmaca çözün, müzik dinleyin. Unutmadan başkalarının hayatlarını iyileştirmek için çabalamak da beyni zinde tutuyormuş!

Beynin iki bölümü ayrı alanlarla ilgilenir mi?

İlgileniyor. Yapılan araştırmalara göre okuma gibi dille ilgili aktivitelerle öncelikli olarak beynin sol, sudoku gibi sayısal etkinliklerle ise sağ bölge ilgileniyor. Müzik ise her ikisiyle! Türkiye Nörolojik Bilimler Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ertaş, 'Konuşmanın hakimi sol beyin. Bir örnek verecek olursak, İtalyan gemicinin sol beyni tahrip oluyor, konuşamıyordu ama şarkı söylüyordu' diyor.

Bebek anne karnındayken, annenin çok fazla balık tüketmesi bebeğin zekasını etkiler mi?

Türkiye Nörolojik Bilimler Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ertaş, balığın tek başına yetmediğini söylüyor: 'Beyin içinde önemli olan proteinli gıdalar almak, dengeli beslenmek. Hayvansal proteinler önemli. Balık da yesek et de yesek bağırsakta aynı şekilde açılıyor.

Dolayısıyla anne adayı balık yesin, bebek zeki olsun diye bir şey yok. Balık yağ açısından iyi. Bu annenin sağlığına faydalı.'

Erkekle kadının beyni farklı mı işler?

Prof. Dr. Mustafa Ertaş, kadın beyninin erkeğe göre 200 gram daha hafif olduğunu söylüyor. Ertaş 'Tabii bu başka bir anlama gelmiyor' diyor. Ertaş'ın verdiği bilgiye göre içsel duygular, cinsellik, hırs erkek beyninde daha baskın. Kadınların ise matematik ve mantık zekası daha iyi.



Beynimizin yüzde kaçını kullanıyoruz?

Eskiden yüzde 10'unu hatta sadece yüzde 2'sini bile kullandığımız söylendi. Günümüzde sinir bilim ve beyin görüntüleme tekniklerindeki gelişmeler sayesinde beynimizdeki tüm sinirlerin çeşitli eylemler sırasında aktive olduğunu görüyoruz. Yani kullanmadığımız herhangi bir sinir ağı bulunmuyor. Herhangi bir darbe ya da yaşlanma sonucu kaybedilen sinirler sonucu beyin kapasitesinin olumsuz etkilenmesi de bundan.

Aşık olunca beyinin kimyası değişir mi?

Yapılan araştırmalar aşkın beynin kimyasını değiştirdiğini ortaya koyuyor. Londra Üniversitesi Nörobiyoloji profesörlerinden Semir Zeki, fonksiyonel MRI kullanarak yaptığı araştırmada, 17 kişiye önce sevdiği kişinin, ardından da arkadaşlarının fotoğrafları gösterilerek, serebral kan akışları izlendi. Araştırmada aşkın, kişilerdeki muhakeme yeteneğini yitirdiği ve saplantılı kişilik bozukluğuna neden olduğu ortaya çıktı. 'Aşkın gözü kördür' sözü de buradan geliyor.
Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Nisan 2010       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bnm bir günlük sürem var da acaba televizyonu izlemekle yanlışmı yapıyoruz hemen hazırlamam lazm cvp yazın geçenlerde yazdım szn yüzünüzden hoca ödevi almadı cvp yazın kısa sürede cevabınıız bekliyorum ..........

Benzer Konular

26 Ocak 2014 / Misafir Soru-Cevap
4 Ekim 2011 / Misafir Soru-Cevap
1 Ocak 2015 / Misafir Soru-Cevap
19 Şubat 2013 / Sorarmatik Soru-Cevap