Arama

Bilinçaltı programı yapılabilir mi?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 16 Nisan 2012 Gösterim: 9.837 Cevap: 4
Ziyaretçi aliveli - avatarı
Ziyaretçi aliveli
Ziyaretçi
4 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi aliveli - avatarı
Ziyaretçi
evde kendi kendimize bilinçaltı programlama yapabilirmiyiz,kalıplaşmış saçma sapan düşüncelerden,fobilerden,başaramam saplantılarından nasıl kurtuluruz,yanlış inançların yerini doğru olanları ile nasıl değiştiririz,bunu kendi kendimize başarmanın pratik yolu nedir?
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
Zihin nasıl kontrol edilir? İnsanları kontrol etmenin verdiği haris tamahın iç gıcıklayıcı baskısı, eh bir de konunun “esrarengiz” yapısı “zihin kontrolünü” müthiş çekici yapmakta.Neler yok ki bu dosyada. Tek kelimeyle tetik çekenler, hayvanları silaha dönüştürenler, ezoterik bilgiler, gizli servisler ve daha neler neler! Günümüzdeki alt kolları birer ahtapot gibi yerküreyi saran “psikolojik” operasyonlar için, çok ama çok eski dipnotları var. Hasan Sabbah´ın Haşhaşi Tarikatı´nda, müritlerin, haşhaş etkisiyle intihar ve suikastları kolayca yapmaları gibi. Size ne ifade eder bilemeyiz, ama “cennete” inandırılan Haşhaşinler, mutlulukla ölüme/öldürmeye koşuyorlardı. Bu tarihsel olayın etkileri öyle derin oldu ki, günümüzde suikast anlamına gelen İngilizce “assassination” kelimesi bile “haşhaşin”den türetildi. Amerika´nın boynuzları “ustasını” geçse de, gerçekte kötülüğün kaynağı bir zamanların “Şeytan İmparatorluğu”na gidiyor… Soğuk savaşın “Demir perde” arkasında kalan laboratuarlarında, “pis savaşlar”ın akla ziyan “zihin savaşları”na giden yolu açan etikette yazılı dört harf var. SSCB… Yani, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği! Günümüzde bazı çok basit sorular sorulabilir. “İnsan zihni nasıl kontrol edilebilir?” gibi, “Peki ama ne için?” gibi. Bilinen o ki, masum bilimsel meraklar, kısa sürede tehlikeli fantezilere yol açabiliyor. “Askeri, politik ve istihbarat alanlarında “zihin kontrolü” yapılması örneklenebilir. Niyet masumdu başlangıçta. Zihin kontrolü ile hastalıklar tedavi edilebilirdi. Ancak “soğuk savaş” ve devamındaki yıllarda masumiyet yitirildi. Sonuç dramatik. Konu zihin olunca, psikoloji ve psikiyatri ivme vermiş. Hemen ardından parapsikoloji, dinsel motifli uygulamalar, medyumluk, duru görü, 6. his, 7. his, 8. his (17´ye kadar gidiyor), uyuşturucular, vücuda elektronik implantlar takılması, enerjinin tahrip amacıyla hedeflere yöneltilmesi, radyasyon, duyu azaltılması, hipnoz, propaganda teknikleri, beyin yıkama vb. kavramlar virüs gibi yayılmış gizli merkezlerde. Alt başlıklar böyle olunca, derinliği ve çapı bilinmeyen bir alana milyonlarca dolar, yüzlerce proje ayrılmasının sonuçları pek iyi olmamış. Bugün hangi tehlikeyle karşı karşıya insanlık?” derseniz eğer… Beatiful Mind!.. İlk bilgilerin izi 20. yüzyılın ilk çeyreğine, SSCB´de, Prof. Vassiliyev´in l930´larda yaptığı araştırmalara kadar sürülebiliyor. Onun ulaştığı bilgiler, “Zihin Telkini Tecrübeleri” adı altında l962 yılında yayınlandı. Vassiliyev, çalışmalarını, telepati yoluyla düşüncelerin beyinler arasındaki nakline yöneltmişti. Vassiliyev, ruhen hasta olan İvanovna ve Fedorova isminde iki denek üzerinde çalışmaya başlar. Deneklere beyin dalgaları, cilt direnci ve diğer biyolojik fonksiyonlarını ölçecek aletler bağlayıp, telkinle hipnoza sokar. Önceleri ayrı ayrı odalarda, sonra da uzak mesafelerde transa giren deneklerin düşünce yoluyla birbirlerine gönderdikleri mesajlar kaydedilir. İki kadının kurşun levhalardan bile geçen telepatik zihin dalgalarını izleyen Vassilyev, ruhi olayları mekanik görüşe bağlayamayınca endişelenir. Çünkü tanrıyı reddeden rejim açısından geçerli bir açıklama yapma olanağı yoktur. Önceleri deneklerin trans halini şartlı refleks olarak değerlendiren Vassiliyev, değişik insanlarla deneyi tekrarlar. Sonuç aynıdır. Tüm deneklerde önce şuur kaybı olur, sonra transa girerler. Denekler arasındaki uzaklığı 1.500 kilometreye kadar çıkaran Vassiliyev, neticenin değişmediğini görür. Telepatik iletişim sürmektedir. Vassilyev uyuşturucu ilaçlarla da deney yapar. Meskalin verdiği bir kızdan, sekiz kutunun içine yerleştirdiği pamuklara sarılı cisimleri tanımlamasını ister. Denek, üzerinde Moskova Merkez Postanesi´nin bulunduğu resimli pulu; “Bu koca taştan binayı kutu içine nasıl soktunuz” olarak tanımlar. Sovyetler işe koyuluyor! SSCB´de, 1970 başlarında 20´den fazla laboratuar kurulur. Sovyet Bilimler Akademisi sayısız deney gerçekleştirir. Parapsikolog Naumov´un o tarihlerdeki açıklamaları, masum bir bilim adamının görüşlerini yansıtıyor gibidir; “Biz, insanda şuur dışı gerçekleşen bir haberleşme sistemini bulmak üzereyiz. Bir insan, normal şuuru dışında başka bir insanı etkileyebilir mi? Bu telesomatik akımların yayılmasına neden olan şartlar neler? Bu telesomatik akımlar belirsiz bir boyutun bilinmezliği içindedir. İşte bu bilinmeyen enerji üzerinde yapılacak çalışmalar beşeri münasebetleri mükemmel bir ahenk içine sokabilir.” Bu iyi niyetli açıklamalar, gün gelecek dünyanın en güçlü ülkeleri arasında keskin rekabet yaratacak; milyonlarca dolarlık bütçeleri tüketecek, gizli belgelerin sayısı milyonları, gizli operasyonların sayısı da yüzleri aşacaktır. Asıl trajik ve korkutucu olan ise bu “bilim dalında” ortaya çıkacak buluşlar ve dehşetengiz uygulamalar olacaktır bundan böyle. Bir zamanlar “çiçeği burnunda” bir bilim dalı olarak kabul gören parapsikoloji artık askeri ve istihbari alanda kullanılmaya başlayacaktır. Zihnin okunması ve kontrolü çağı başlamıştır artık… Hijyenik fikirler: Beyin yıkama… Haber alma örgütleri tarafından uygulanan beyin yıkama yöntemleri, bir çeşit “zorunlu hipnotik trans. CIA tarafından yayınlanan gizli bir raporda, soğuk savaş döneminde KGB´nin beyin yıkama ve insan eğitme yöntemleri incelenmiş. Yani insanlardaki savunma sistemi nasıl yıkılır, yeni model insan nasıl yaratılır. Beyin yıkama yöntemleri, SSCB´de rejim muhaliflerine uygulandığı gibi, rejimle tam bir uyum içerisinde, birer robot gibi çalışabilmeleri için gönüllülere de uygulanmış. Böylece, rejimin istediği insan tipini yaratmak; insanları, gerektiğinde bir terörist, bir sabotajcı gibi eğitmek amaçlanmış. CIA eski başkanlarından Richard Helms; Watergate soruşturmasında Warren Komisyonu´na şu açıklamayı yapıyordu; “Yapılan araştırma göstermiştir ki, SSCB kendi sisteminin isteklerine uygun politik görüşe bağlı olacak, halkının davranışlarını düzenleyebilecek bir kontrol teknolojisi geliştirmeye çalışmaktadır. Bundan böyle aynı teknoloji, bilgiler kodlanarak insan hedeflerine yöneltilebilecektir. Ve bu, insan zihinleri harbi olacaktır.” CIA raporlarında, ABD´deki yeni tip bir casusluk şebekesinden de söz edilir. Buna göre; hipnoz, telapati, düşünce okuma ve düşünce nakli gibi özel yeteneklere sahip ajanlar, Amerikan halkının şuuraltını etkileyerek, düşüncelerini KGB´nin programı çerçevesinde değiştirmeye çalışıyor. Ajanlar, çeşitli dini ve mistik topluluklara nüfuz ederek, bunları, konsantrasyon ve imajinasyon çalışmaları ile etkilemek istiyorlar. Aynı raporlarda; Sibirya´da, beton sığınaklar içinde oluşturulan nükleer infilak etkisinin, bir grup yetenekli psjiko-süje tarafından, istenilen hedeflere zihinsel olarak nakledildiğinden söz ediliyor. Raporda, Sovyetler´in laboratuvarda ürettikleri bakteri türlerini kullanarak, psişik süje yardımı ile ve zihin yoluyla çok uzaklarda hastalık çıkarabildikleri anlatılıyor. İnanılmaz gibi, ama bu işlemler için askeri hedefin fotoğrafını kullanmak yeterli olmakta. Öyle ki, 1963 yılında kaybolan ABD Nükleer Denizaltısı Tehresher´in, bu yolla batırıldığı dahi söyleniyor. Demirperde ülkelerinden Bugaristan, daha 1960Prof. Dr. Lozanov başkanlığında oluşturduğu “Telkinbilim ve Parapsikoloji” kurumunda; zihin kontrolü, zihinsel şifa, retina ötesi görme, süratli öğrenme (saggestoloji) çalışmaları başlatır. Çekoslavakya´da ise, psikotronik adı altında yapılan bilimsel çalışmalar; telepati, telegnosis ve psikoknesis üzerinde yoğunlaşır. Çekler işi o kadar ciddi tutarlar ki, Çek Bilimler Akademisi çalışmaları destekler, Charles Üniversitesi Nörofizyoloji Bölümü deneylere yardımcı olur. Günümüzde bu tür kurumların en ünlüsü, ABD´de, direkt Beyaz Saray´a hizmet veren “Zihin Araştırmaları Merkezi”dir. Ezoterik bilgilerden parapsikolojiye Tibet Budizmi, Zen Budizmi, Sufizm ve Yoga gibi öğretilerin içerikleri, Batı da tam anlamıyla bilinmiyor. Bugün, zihnimizin normal çalışmasının dışında, sezgiye dayanan bilince sahip olduğumuz kabul ediliyor ve insanın akıl ile sezgiye dayanan kabiliyetleri arasındaki fark inceleniyor. Dini ve mistik batıni sistemlerdeki meditasyon ve vecd ise batıda yeterince bilinmiyor. Bugün modern bilimin ortaya koyduğu madde ve enerji kanunları, medeniyetimizi oluşturuyor. Ancak bu kanunlar yalnızca maddeye ilişkin ve canlıların duyumlar dışı yeteneklerine cevap bulamıyor. Bu nedenle, bir grup bilim insanı metafizik ve mistik öğretilerden yola çıkarak, dünya yaşantısının bir hayalden ibaret, bir rüya hali olduğundan yola çıkarak sezgileri inceliyor. Yeni bir bilim dalı olarak kabul edilen ve giderek gelişen Parapsikoloji, eskinin batıni öğretileri ve bilgilerini, modern-teknolojik cihaz ve vasıtalarla inceliyor. Londra Üniversitesi King´s College Matematik Profesörü John G. Taylor, The Shape of Minds to Come (Zihnin Gelecekteki Şekli) adlı kitabında şöyle diyor; “Zihin ihtilalinin yarı yolunda bulunduğumuz anlaşılıyor. Daha parlak gelişmeler olacak. Zihnin yeni anlayışı; insanın hislerini, hareket tarzlarını yahut zekasını kontrolde güçlü metotlar meydana getirdi. Biz şimdi birçok zihin halini, hemen hemen bütünüyle, fiziki vasıtalarla kontrol edebiliyoruz.” Parapsikoloji terimi ilk kez 1880 yıllarında Dessouir tarafından kullanılmış. Normal yaşantımızda karşılaştığımız, ancak mevcut müspet bilgilerimizle açıklanamayan ruhi olayları tanımlayan bir terim. Parapsikoloji bugün; beş duyumuzun dışında, bazı olayları sezebilmek, etkileyebilmek ve geleceğe, geçmişe ait bazı şeyleri anlamaya yardımcı olan bir bilim dalı haline gelmiş bulunuyor. Parapsikoloji´nin, ABD ve dünyada yayılmasındaki en etkin isimlerden birisi olan Dr. J.B.; bir insanın duyumlarını kullanmadan, dış dünyadan ve diğer insanların zihinlerinden bilgiler alabileceğine inanıyordu. Yani “Duyumlar Dışı Algılama”. CIA devreye giriyor New York Times Gazetesi´nin l6 Temmuz l977 tarihli sayısında şöyle bir haber yayınlandı; “ABD, insanlığı esir edebilecek görünmez silahlar geliştiriyor.” Bir yıl sonra, Arizonalı gazeteci Walter Boward, “Operation Mind Control” (Zihin Kontrol Harekatı) adıyla yayınladığı kitabında ciddi suçlamalarda bulunuyordu; “CIA tarafından uyuşturucu ilaçlarla yapılan deneyler, ABD hükümetinin uyguladığı çok gizli zihin kontrol projesinin yalnızca bir kısmıdır. Bu deneyler binlerce kişi üzerinde 35 yıl devam etmiştir. Bu araştırmalar; hipnoz tekniği, narkotik-hipnoz, elektronik olarak beyinin uyarılması, ultrasonik mikrodalgalar ve alçak ses frekanslarıyla davranışların etkilenmesi, davranış değişiklikleri terapisidir. CIA, psikolojik silah stoklarını, psişik silahların değişik tiplerini geliştirmeyi başarmıştır. Bu yöntemlerle, yeni tip bir harbe girişmesi mümkündür. Bu savaşın görünmez muharebe sahası insan zihnidir. Parapsikoloji silahları devletler vatandaşlarını kendi ideolojik ve politik sistemleri içinde tutmak için veya diğer ülke insanlarının zihinlerini etkileyerek değiştirmek ve kendi gayelerine uygun yönlendirmek amacıyla kullanacaklardır.” En hayret edilecek konunun, milli güvenlik etiketi altında zihin kontrolünün araştırılması olduğunu vurgulayan Boward, kitabında zihin kontrolü için uygulanan “MKUTRA Projesi”ne de değiniyor; “Senato istihbarat komitesine; Amiral Turner, ´CIA uyuşturucu ilaç deneylerini durdurdu´ demiştir. Sorulmadı ve kendisi de zihin kontrol projelerinden bahsetmedi. Amiral Turner, zihin kontrol harekatının durdurulduğunu söylemedi, yalnızca deneyler durduruldu” dedi. Günümüzde insanların zihnine çeşitli araçlarla (gazete, kitap, radyo, internet ve televizyon) ulaşma imkanı sınırsız ve kontrolsüz bir halde. İnsan denilen biyolojik varlık, çok kolay programlanabilmekte. Okült (batıni, gizli) bir bilgi olan tekno-maji´nin (teknik büyü) sırları da son 300 yıl içinde insanlar tarafından çözülmüş durumda. Bu bilgi yığını korkunç silahları da beraberinde getirdi. Teknokrat, bilim adamı ve askerlerden oluşan bir grup, bu güçlerin kontrolünü şimdi elinde bulundurmakta. Son 25 yıl, parapsikoloji ve psikotronik gibi adlar altında psikomaji´nin (ruhsal büyü) uygulama alanına konulduğu yıllar oldu. Hedef insan zihinlerini kontroldür. Geleceğin insanının-hatta günümüzün-kaderini; psikologlar, psikiyatristler, nörologlar, nörobiyologlar, biyokimyacılar, kuantum fizikçileri çiziyor.” Blue Bird! CİA; Sovyet, Çin ve Kuzey Kore´nin zihin üzerindeki çalışmalarına karşı ilk programı 1950´de “Blue Bird” (Mavi Kuş) adıyla hayata geçirdi. Sonraki her gelişme Mavi Kuş´un kanatları altında serpildi. Bugün ilgilenenlerin elinde, CIA´in 1953´te Güvenlik Bürosu, 1962´ye değin Teknik Servisler Kadrosu eliyle yürüttüğü kirli projelere ilişkin 215 bin sayfa doküman var. Ancak bunların tamamı, işin finansal yönüne ilişkin ipuçlarından ibaret. Öze ilişkin kayıtların miktar ve içeriği bilinmiyor, nedeni bu döneme ait tüm belgelerin imha edilmiş olması. Yine de işin içinde yalnızca CİA´nin değil; ABD Savunma Bakanlığı, askeri kurumlar, Avrupa´daki bir çok bilimsel kuruluş ve özel laboratuvarların da bulunduğu anlaşılıyor bu dokümanlardan. CIA´in başlangıç çalışmaları parlak sonuçlar verdi. İnsan davranışlarını ve dengesini kimyasal yöntemlerle zayıflatmayı amaçlayan bir ekip, “Scopaline, Barbiturates, Peyote, Mariyuhana ve Mescaline” türü maddeleri kullanarak “gerçek serumu” üretmeyi planladılar. Ekip bununla da kalmayıp, “Beyinlerarası Radyo-Hipnotik Kontrol” projesinin ilk adımlarını da attı. İnsanların içine, onları kontrol edecek küçük alıcıların yerleştirilmesi idi projenin görünmez yüzü. Ve zamanla insanların kobay olarak kullanıldığı projelerin efsaneye dönüşecek isimleri ardı ardına belirginleşmeye başladı; MKULTRA, MKSEARCH, MKACTION ve ARTICHOKE. MKULTRA… Sayılan projelerden MKULTRA´nın ne olduğunu bilmek, bu konuda neden korku duyulması gerektiğini yeteri kadar açıklıyor. MKULTRA´da yalnızca uyuşturucular üzerinde çalışılmıyor. Duyumda azaltma, dini cemaatler, mikrodalga deneyleri, psikolojik şartlanma, psiko-cerrahi, beyin nakli gibi pek çok araştırma yapılıyor proje kapsamında. MKULTRA´da tamamı gizli bütçelerden finanse edilen 180´in üzerinde alt proje bulunuyor. Ana proje çatısı altında kimyasal, biyolojik ve radyolojik maddelerin insan hareketlerini kontrol etme amaçlı ve gizli operasyonlarda kullanılmasına yönelik bir seri araştırma yapılıyor. Kâğıt üzerinde 1964´te sona eren projenin 1970´lere kadar sürdürüldüğü biliniyor. Tüm belgelerin 1973´te yok edilmesi nedeniyle projenin tamamı soruşturma ve kovuşturmalardan sıyrılmayı başardı. “Duyu Ötesi Algılama”; insanın gelecek, geçmiş veya şimdiki zaman hakkında, bilinen beş duyuyu “kullanmaksızın” bilgi edinebilmesine deniyor. Yani “6.his”ten başlayarak! 1970´lere kadar parapsikolojik bir altyapı mevcutsa da, bu tarihten sonra “psişik” çalışmalar çok daha kalibreli, geniş ve tehlikeli bir boyuta tırmanıyor. Örneğin, ölülerden istihbarat temini için medyumlardan faydalanıldığı, bunlara bütçe ayrıldığı biliniyor. Bunlar ABD´de olanlar. Ya Sovyetler? 1975 yılına gelindiğinde, Sovyetlerin bu alandaki faaliyetlerinin gideri 300 milyon Ruble´yi aşmıştı. Bu rakam tek başına işin ciddiyetini gösteriyordu. Ancak ABD için buradaki problem farklıydı. CIA istihbarat alamıyordu ve kongreyi bu alana yatırım yapmaya ikna edebilecek delillerden yoksundu. Yine de konuyu NSA´ye taşıyarak gerekli desteği aldı.
1971´de “duru görü” üzerine çalışmalara başlandı. Bio-insanın klasik 5 fiziksel duyusunun dışındaki bilgiyi organize edebilmek için ek algılayıcılara sahip olup olmadığı araştırılıyordu ve bu başarıldı. Uzmanlara göre, insanın tam 17 tane farklı duyusu vardı ve projeler, deneyler ardı ardına hayata geçiriliyordu. Bugün için söylenecek çok fazla şey yok ne yazık ki. Yöntem ve pratiğin daha sarsıcı hale gelmesinin, ya da uygulama alanının daha tehlikeli çapa erişmesinin kaygıları artırmaktan başka bir önemi yok. Çünkü ilkel haliyle de olsa, bir grubu ya da bir ülkedeki tüm insanları topyekûn etkileyebilecek de olsa “zihin kontrolü” lanetli bir iş. “Uluslararası Af Örgütü” de tam olarak bunu söylüyor zaten:
Sponsorlu Bağlantılar
“Bireyin kendi zihin kontrolünü sağlama yetisine zarar verilmesini, düşünce kontrolü ve beyin yıkama bahsinde yer alan bir ahlaki suç olarak ele alıyoruz. Zira bir insanın zihni yetilerini bozmayı ya da yok etmeyi hedefleyen herhangi bir sorgulama ve uygulama prosedürü, yaygın olarak kabul edilen fiziksel işkence sınıflandırmaları kadar insanlık dışıdır.”
Kaynak: iyibilgi.com
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
4 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bilinç Altının Yasası

Sponsorlu Bağlantılar



Bilinç Altının Yasası
Evren yasalarla yönetilir. Başarı yasa ile yönetilir. Sizin bilinç altınızda yasa ile yönetilir.Bilinç altımızın yasası inanç yasasıdır. Birçok kendine yardım kitabı ve motivasyon hocaları inancın gücünden bahseder.Ortaya koydukları genel mesaj,Napoleon Hill’in söylediği gibidir… “aklınız neyi kabul edip inanıyorsa, onu gerçekleştirebilir” Aklınızın inandığı her şeyi gerçekleştirebileceği doğrumudur yoksa motivasyonel bir yalanmıdır ?Bu benim bir kendine yardım kitabını okuduktan ve başarı seminerlerine katıldıktan sonra kendime sorduğum soruydu. Kendime ayrıca “ eğer ben sansız doğduysam”,”başarılı olmak kaderimde yoksa” gibi soruları da sordum. İnanç kavramım Dr.Joe Vitale’nin Ruhsal Pazarlama adlı kitabını okuyunca değişti.Aslında “aklımız neyi kavrayıp inanıyorsa, onu gerçekleştirebilir “ yerine “ bilinçli aklınızın kavrayıp, bilinçaltınızın inandığı gerçekleşir” demek gerekir. Bu sizin bilinç altınızın gücüdür. İşte sebebi; Bilinç altımız mıknatıs gibidir.Kendi inançlarını yansıtan şeyleri çeker.Açıkçası, bilinç altımızda belli bir inanç varsa, bilinçaltımız bu inanca uygun titreşimler yaratır ve bunu yansıtan veya buna uyan olayları ve insanları kendine çeker.Buna Evrensel Titreşim ve Çekim Yasası denir. Siz inanmasanız da.. İnanmasanız da nasıl yerçekimi yasası varsa bu yasa da vardır.Bu yasa sizi inansanız da inanmasanız da etkiler.
Eğer bilinçaltınız yaşamınızın zor geçeceğine inanırsa,gerçekten yaşamınız zor olacaktır.Karşılaşacağınız olaylar ve insanlar hayatımızı zorlaştıracaktır. Eğer bilinçaltımız paranın zor kazanılacağına inanırsa ,para zor kazanılacaktır.Para kazanmakta zorluk çekiyorsanız, bilin ki bilinçaltınız paranın kolay kazanılmadığına inandığı içindir.Karşınıza çıkan fırsatlar para kazanmak için insan üstü çaba göstermeniz gerekenler olacaktır.
Yukarıdaki paragrafı başka sözcüklerle anlatayım. Yaşamınız zorsa, bunun sebebi bilinçaltınızın yaşamın zor olduğuna inanmasıdır.Para kazanmakta zorluk çekiyorsanız sebebi bilinç altınızın paranın zor kazanılacağına olan inancıdır. Zor geçen yaşamınız veya maddi durumunuzla ilgili başka hiçbir kimseyi suçlamanıza gerek ve neden yoktur. Burada anlatmaya çalıştığım şudur; “Sizin gerçeklerinizi Sizin bilinç altınız yaratır.” Hayata başarılı olabilmesi için kişinin tamamen ve adamakıllı anlaması gereken en önemli deyiştir. Biz bilincimizin gücünü bir fikri kavramak için ,bilinçaltımızın gücünü ise sonuca ulaşmak için kullanırız. Birçok kişi bunun tersini yapar. Bilinçlerini neticeye ulaşmak için kullanırlar,buda genellikle stress ve endişe yaratır. Bu bilinç gücümüzle,bilinç altı gücümüzü kullanımdaki farktır. Şimdi bilinçaltımızın ne olduğunla ilgili bir benzetme vereyim. Bilinçaltınız bilgisayarınızın hard diski gibidir.Ekranda gördüğünüz ise sizin gerçeğiniz veya yaşantınızdır. Ekrandaki bilginin nereden geldiğini kendinize sorun.Hard diskten gelmesi gerekir değilmi? Eğer bilgisayar ekranı sizin gerçeğinizi gösteriyorsa, bu nereden geliyor? Bu benzetmeye göre sizin bilinçaltınızdan . Söylemek istediğim, sizin gerçeğiniz veya deney imlemekte olduğunuz yaşam, bilinçaltınızdaki inançlarınızın bir yansımadır.Birçok insan sıkça iş değiştirmelerine rağmen ,nereye giderlerse gitsinler aynı sorunlarla karşılaştıklarının farkına varırlar.Anlamadıkları ise, dışsal şartları değiştirmek yerine içinizdeki inançları değiştirmek gerektiğidir. İnançlarını değiştirince, yeni insanlar ve yeni işlere çekim hissedecekler; dünyaları da bilinçaltındaki inançlarının değişimine paralel olacaktır. Seminerlerime katılanlara inançların gerçekleri yarattığını söylediğim zaman, aldığım olumsuz tepkiler “içinde bulunduğum gerçekliğe inanmıyorum ama neden hala başıma geliyor “ şeklinde olur. Anlamamız gereken şudur; sizin gerçeğinizi yaratan inancın ne olduğuna siz karar veremezsiniz bilinçaltınız verir.Birkaç kitap okuyunca hayatınızın bolluk içinde olduğuna inanmaya başlayabilirsiniz. Ama bilinçaltınız ikna olmamış olabilir. Peki, bilinçaltınızın neye inandığını nasıl bileceksiniz? Cevap oldukça basit. Gerçekliğinize bakın! Sizin gerçeğiniz hayatınızın aynasıdır. İçinizdeki inançları yansıtır. Eğer gerçekliğinizi sürekli olarak bilinçaltınızdaki inançları tekrar programlamada kılavuzu olarak kullanırsanız, hayatınızın asla aynı kalmayacağını garanti ederim.
* Kenneth Koh’un “ Law of The Subconscious Mind” makalesinden Sevgili Bülent Asöcal tarafından Türkçeye çevrilmiştir.
SEZGİ * Bilinçaltınız sizinle konuşabilir mi? Evet. Sezgileriniz aracılığıyla. Bilinçaltınızdan rehberlik veya yardım istediğinizde,belli bir işi yapmak için bir dürtü,bir ilham veya önsezi hissedersiniz. Cevabı rüyanızda veya aklınıza birden geliveren bir imge ile görebilirsiniz.Sezgisel olarak,size bir mesaj olduğunu anlarsınız. İçinizden bir kitap okumak veya biri ile konuşmak geçer,cevapları buralarda bulursunuz. Bilinçaltından,değişik insanlar değişik seçilmiş veya doğal yöntemlerle mesaj alırlar.Kimi his,kimi görsel,kimi duyum formundadır. Bu konularda uzman değilsem de bazı tecrübelerimden bahsedebilirim.Ben genellikle mesajlarımı içimin sesinden dışsal olaylarla alırım. Eğer bilinçaltımı programlarsam,rüyalar şeklinde cevaplar da alırım. Meditasyonun, sizin bilinçaltınızla olan iletişimi geliştirildiğine inanıyorum. Ne kadar fazla meditasyon yaparsanız sezginiz o kadar gelişir. Bilinçaltınızdan mesaj almanın yolu şudur; Etrafınızda olup bitenlere duyarlı olun ve kendinize,hislerinize ve içinizin sesine güvenin. Şu anda sezginin çok özel veya ruhsal olduğunu düşünebilirsiniz. Aslında öyle değildir. Harvard Business Scholl dan Prof. Dr. Isenberg, karar verme teknikleri üzerine 2 yıllık bir çalışmada,üst kademe yöneticilerinin %80 inin karmaşık ve insanlarla ilgili kararlarında sezgilerini kullanmayı tercih ettiklerini keşfetti. Başarılı iş adamlarına nasıl karar aldıklarını sorun. Çoğu içgüdülerini söylemişlerdir. İçgüdü nedir? Sizin sezginizdir. Sezgi günlük değerlendirme sürecinin bir parçası olmalıdır. Siz onu kullandıkça ve güvendikçe, size daha iyi hizmet edecektir.
* Kenneth Koh’un “ Intuition ” isimli makalesinden Sevgili Bülent Asöcal tarafından Türkçeye çevrilmiştir. YARATICI İMGELEME NEDİR? * Farkına varsak da varmasak da devamlı yaratıyoruz. Bir şeyi düşünür veya hissedersek O ‘olur’. Dikkatimizi neye verirsek, bir süre sonra, istesek de istemesek de onu yaratırız. “Ne istediğinize dikkat edin “ deyimini duymuşsunuzdur. Evet, çok doğru ama duygu ve düşüncelerinizi nereye koyduğunuza dikkat edin. Onlar sizin yaratımlarınızdır. Eğer bir bulutu kaybedebilirseniz, düşüncelerinizin ne denli güçlü olduğunu bilirsiniz. Size sadece keyif için dışarı çıkıp bulutları kaybetmenizi veya etrafta dolaştırmanızı telkin etmiyorum. Benim kişisel inanıcım bir bulutun da diğer her şey gibi bir anlamı olduğudur. Ama, düşüncelerinizin gerçek ve ne kadar güçlü olduğuna dair kanıt istiyorsanız, çekinmeyin deneyin – tabi önce bulutun iznini almak şartı ile. Gökyüzünde küçük, şişkin bulutların olduğu bir gün, bir bulut seçin. Çok büyük olmasın ( bu alıştırma birkaç dakika sürmeli ). Bulutunuzu seçtikten sonra ona sevginizi gönderin. Buluta, onun izini ile kaybolmasını istediğinizi söyleyin. (Bazen kaybolmak istemezler, ama çoğunlukla istediğinize uyarlar) Şimdi buluta odaklanın ve onun tamamen kaybolduğunu imgeleyin. Gözlerinizi ondan ayırmayın. Parçalanmaya başladığını ve aniden kaybolduğunu göreceksiniz. Diğer küçük bulutların gökyüzünde olduğunu, ama bizim bulutumuzun kaybolduğuna dikkat edin. Tamam, şimdi buluta teşekkür etmeyi unutmayın. Gönderdiğiniz düşünceleri göremeseniz de, bu alıştırmayı yaparak, düşüncelerinizin etkilerini görebilirsiniz. Bunun bazılarınızı şaşırtacağını biliyorum. Bu sihir değil. Bu düşüncelerinizin ne denli güçlü olduğunun bir göstergesidir. Dikkat ederseniz, iyi veya kötü her düşüncenizin ethere gittiğini anlayacaksınız. Buna dikkat edin ve her düşünce ve her ‘yatartım’ dan sorumlu olduğunuzu öğrenin.”Şimdi” de kalmak yardımcı olur çünkü geçmişte yaşamanın faydası yoktur, gelecekte henüz burada değildir. Onun için dikkatinizi ona odaklayın. Hayatınızda bir şey yaratmak veya ortaya koymak istiyorsanız, içinizde yer açmayı öğrenmelisiniz böylece onu önce üçüncü boyutta yaratabilirsiniz. Ortaya koymanın 3 temel adımı vardır. Kavrayın (istediğiniz nedir?).İnanın (her yönüyle olmuş gibi davranın). Sonra da alın. Daima şükredin. Önce kendiniz için yaratmak istediğinizi imgeleyin. Bir yere yazın. Yazdıklarımı bilgisayarımda ekran koruyucuya, evde ‘bolluk’ köşeme, bazen arabamın kontrol paneline koyarım. Önemli olan olabildiğince sık görebilmektir. Sonra kendiniz için bir olumlama seçin. Kelimelerde yüksek sesle söylendiğinde çok güçlüdürler. Bu sitede pek çok günlük olumlama bulabilirsiniz, ama biz yine de, yapabilirseniz, kendi günlük olumlamalarınızı yaratmanızı tavsiye ederiz. Günlük tutmak ve en küçük detaya kadar arzularınızı yazmanız yararlı olur. On yıl önce kendime bir define haritası yapmıştım. Büyük sarı bir kartonun üzerine, arzu ettiğim her şeyin bir resmini yapıştırmıştım. Bu kartondaki her şey gerçekleşti.(yeni bir tane daha yapmanın zamanı geldi) Yaratmak istediğiniz konuda çok açık ve kesin olun. Ne istediğiniz konusunda çok dikkatli olun. Her şeyi göz önüne alın. Kendiniz için ne yaratmaya veya ortaya koymaya karar verdikten sonra, her akşam uyumadan önce ona sahip olmanın, onu yapmanın veya o olmanın nasıl bir şey olduğunu hissedin. Onu yaparken kendinizi görün. Seçtiğiniz bir olumlamayı kullanın ve uyumadan Evrene şu an sahip olduklarınız için teşekkür edin. Sabah kalkmadan aynı alıştırmayı yapın. Şükretmek, süreci hızlandıracaktır. Her gece, aynı yaratıcı imgelemeyi düşünün, hissedin, görün, olun, yapın ve olumlayın. Değişiklik, ayar yapın ve şükredin. Bir şey gerçekten istiyorsanız bunu yapın ve gerçekleşeceğine güvenin. Her zamanki gibi sevgi ve hizmetle sunulmuştur. * www.yourdailyaffirmation.com; “Creative Visualization”; adlı makaleden Sevgili Bülent Asöcal tarafından Türkçeye çevrilmiştir.
ONAMA (Yeni başlayanlar için bilinçaltını yeniden programlama aracı ) Onama bilinçaltınızı ,yeniden programlamanın en temel yollarından biridir. Onamama ; basitçe bilinçaltımıza yerleştirmek istediğimiz hedeflerimizi veya yeni inançlarımızı tekrarlama sürecidir. Bu süreç , söylem bilinçaltına yerleşinceye kadar yazma,şifahi veya zihni söyleme, dinleme veya davranış şekillerinde olabilir.Eğer onama içimizden gelirse “kendinden telkin “ diğer insanlardan gelirse “dıştan telkin” denir. Kendinden - telkinin bazı örnekleri; * Kendi onamalarınızı yüksek sesle veya zihnen tekrarlama,
* Onamalarınızı yazmak,
* Kayıt ettiğiniz kendinden telkin bantlarını dinlemek
* Olmak istediğiniz kişi gibi davranmak, (hayran olduğunuz bir kişi yerine kendinizi koymak ve onun gibi davranmak ) Dıştan –telkinin bazı örnekleri; * Başkası tarafından kayıt edilmiş,yardım ,onama sublimal CD ler dinlemek,
* Kitap ve makaleler okumak,
* Ebeveyn, kardeş ve arkadaşların fikirlerini dinlemek
* TV programları seyir etmek. Sevin , sevmeyin onamayı her zaman gerçekleştiriyorsunuz. Konuştuğumuz zaman bilinçaltımız dinler,Hayattan şikayet ettiğinizde bilinçaltınız dinler ve hep şikayet ettiğiniz hayatı size vermek için talimatlarınızı sadakatla yerine getirir. Onun için bundan sonra ne söylediğimize ,özellikle ‘tekrar ,tekrar’ söylediklerimize dikkat edelim. Sanırım çok az insan her gün kendinden telkin uyguluyor. Onun için dünyadaki başarılı insan sayısı çok az. DİKKAT ! Eğer kendinden –telkin yapmasanız,size dıştan telkin yapılacaktır . Her gün arkadaşlarınızdan ekonominin kötü olduğunu ,hayatın zor olduğunu vs.. duyuyorsunuzdur. Devamlı dinleyince bilinçaltımız onun doğru olduğuna inanmaya başlar.Sonra da(çekim yasasından ötürü) gerçekliğinizde onun doğru olduğunu görürsünüz.Nihayetinde ,gerçek olduğuna ikna olursunuz. İşte, yapacağınız onamalardan bazıları; * Her gün,her şekilde daha iyi oluyorum,
* Her şey bana kolay ve zahmetsizce geliyor,
* Işık ve sevgi ile dolu,neşe saçan bir varlığım,
* Doğal olarak aydınlandım,
* Hayatım bütün bir mükemmellikte çiçek açıyor,
* Keyif aldığım her şey şimdi burada,
* Hayatımın patronu benim,
* İhtiyacım olan her şey zaten bende,
* İstediğim neşeye sahip olmam uygundur.
* Bu zengin bir evren ve hepimiz için bolluk var,
* Bolluk benim doğal varoluşumdur,Bunu şimdi kabul ediyorum,
* Sonsuz zenginlikler şimdi hayatıma özgürce akıyor,
* Her gün mali olarak bolluğa kavuşuyorum,
* Daha çok verdikçe daha çok aldıkça daha mutlu hissediyorum, Bu onamaları uyurken veya yataktan kalkmadan yazabilir,okuyabilir veya kaydedip uyumadan dinleyebilirsiniz. Onamada başarının anahtarı tekrardır. Bilinçaltımız kaslarımız gibidir.Onu istediğiniz şeylerle onamanız gerekir.Onamaları her gün yapmakta tembellik ederseniz,onu sizin yerinize başkaları yapacak,sonuçlarda her zaman sizin istediğiniz gibi olmayacaktır. Benim için kendimi olumlu tutmanın en basit yolu her sabah işe giderken iyi bir kendine yardım CD’si dinlemektir.Bunun avantajları iki yönlüdür; 1-Güne zihnen olumlu bir tutumla başlamamı sağlar, 2- Bilinçaltımı olumlu inançlarla temizler ,böylece işte duyacağım olumsuz fikirlerle bilinçaltım kirlenmez. xx * Kenneth Koh’un “ Affirmation ’” makalesinden Sevgili Bülent Asöcal tarafından Türkçe ye çevrilmiştir. KORKULARIN KABULÜ, SEVGİYE DÖNÜŞTÜRME VE OLUMLAMA Benim güçsüzlük korkum var Ben güçsüzlük korkumu kabul ediyorum. Ben güçsüzlük korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim. Kalbinizden çıkaracağınız en güzel pembeliği çıkarın, pembe ışıklar, Pembe tüller..korkunuzun karanlığını pembelik içinde yok edin. Şu an korku enerjisinin sevgi enerjinse dönüştüğü çok değerli bir an. Ben her halimle çok güçlüyüm. Ben her halimle çok güçlü olduğumu biliyor ve inanıyorum. Ben her halimle çok güçlü olduğumu kabul ediyorum. Ben her halimle çok güçlü olduğum için kendimi takdir ediyorum. Ben her halimle çok güçlü olduğum için şükrediyorum. Ben kendi gücüme sahip çıkıyorum. Ben kendi gücüme sahip çıktığımı biliyor ve inanıyorum. Ben kendi gücüme sahip çıktığımı kabul ediyorum. Ben kendi gücüme sahip çıktığım için kendimi takdir ediyorum. Ben kendi gücüme sahip çıktığım için şükrediyorum. Kendi gerçeğimi sevgiyle yaratıyorum. Ben içimdeki güce ulaşıyorum. Benim değersizlik korkum var Ben değersizlik korkumu kabul ediyorum. Ben değersizlik korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim. Kalbinizden çıkaracağınız en güzel pembeliği çıkarın, pembe ışıklar, Pembe tüller..korkunuzun karanlığını pembelik içinde yok edin. Şu an korku enerjisinin sevgi enerjinse dönüştüğü çok değerli bir an Ben her halimle çok değerliyim. Ben her halimle çok değerli olduğumu biliyor ve inanıyorum. Ben her halimle çok değerli olduğumu kabul ediyorum. Ben her halimle çok değerli olduğum için kendimi takdir ediyorum. Ben her halimle çok değerli olduğum için şükrediyorum. Ben kendime değer veriyorum. Ben kendime olduğum gibi değer veriyorum. Ben herkese değer veriyorum. Ben herkese olduğu gibi değer veriyorum. Ben herkesin olduğu gibi olmasına izin veriyorum Benim güvensizlik korkum var Ben güvensizlik korkumu kabul ediyorum. Ben güvensizlik korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim. Kalbinizden çıkaracağınız en güzel pembeliği çıkarın, pembe ışıklar, Pembe tüller..korkunuzun karanlığını pembelik içinde yok edin. Şu an korku enerjisinin sevgi enerjinse dönüştüğü çok değerli bir an Ben her halimle güvendeyim Ben her halimle güvende olduğumu biliyor ve inanıyorum Ben her halimle güvende olduğumu kabul ediyorum Ben her halimle güvende olduğumu bildiğim için kendimi takdir ediyorum Ben her halimle güvende olduğum için şükrediyorum Ben evrende güven içindeyim. Ben herkese güveniyorum. Bütün insanlar bana güveniyor. Ben kendime güveniyorum. Ben yaşamın akışına güveniyorum. Ben güvendeyim. Evren güvenli. Evren beni seviyor, onaylıyor ve destekliyor. Benim başarısızlık korkum var Ben başarısızlık korkumu kabul ediyorum. Ben başarısızlık korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim. Kalbinizden çıkaracağınız en güzel pembeliği çıkarın, pembe ışıklar, Pembe tüller..korkunuzun karanlığını pembelik içinde yok edin. Şu an korku enerjisinin sevgi enerjinse dönüştüğü çok değerli bir an Ben her halimle çok başarılıyım. Ben her halimle çok başarılı olduğumu biliyor ve inanıyorum. Ben her halimle çok başarılı olduğumu kabul ediyorum. Ben her halimle çok başarılı olduğum için kendimi takdir ediyorum. Ben her halimle çok başarılı olduğum için şükrediyorum Benim sevgisizlik korkum var Ben sevgisizlik korkumu kabul ediyorum. Ben sevgisizlik korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim. Kalbinizden çıkaracağınız en güzel pembeliği çıkarın, pembe ışıklar, Pembe tüller..korkunuzun karanlığını pembelik içinde yok edin. Şu an korku enerjisinin sevgi enerjinse dönüştüğü çok değerli bir an Ben kendimi seviyorum. Ben kendimi olduğum gibi seviyorum. Ben kendimin olduğu gibi olmasına izin veriyorum. Ben herkesi seviyorum. Ben herkesin olduğu gibi olmasına izin veriyorum. Benim esaret korkum var Ben esaret korkumu kabul ediyorum. Ben esaret korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim. Kalbinizden çıkaracağınız en güzel pembeliği çıkarın, pembe ışıklar, Pembe tüller..korkunuzun karanlığını pembelik içinde yok edin. Şu an korku enerjisinin sevgi enerjinse dönüştüğü çok değerli bir an Ben özgürüm. Ben özgür olduğumu biliyor ve inanıyorum. Ben özgür olduğumu kabul ediyorum. Ben özgür olduğum için kendimi takdir ediyorum. Ben özgür olduğum için şükrediyorum Benim parasızlık korkum var Ben parasızlık korkumu kabul ediyorum. Ben parasızlık korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim. Kalbinizden çıkaracağınız en güzel pembeliği çıkarın, pembe ışıklar, Pembe tüller..korkunuzun karanlığını pembelik içinde yok edin. Şu an korku enerjisinin sevgi enerjinse dönüştüğü çok değerli bir an Evren BOLLUK içinde. Evrenin bolluğu bana akıyor. Para bana çoğalarak geliyor. İhtiyacım olan her şeyi ihtiyacım olduğu anda evren bana verir. Ben çok parayı hak ediyorum. Ben çok paraya layığım. DEĞİŞİME GÜVEN Geleceğimde her şeyin iyi olduğunu bilerek güven ve huzurla ilerliyorum. Eskiyi rahatça ve kolayca bırakıyorum. Yeniyi sevinçle karşılıyor ve kabul ediyorum. Ben emin ellerdeyim. Ben kendimi seviyor, beğeniyor ve onaylıyorum. Ben her an her yerde güven içindeyim. Ben kendi yolumu açıyorum. Ben kendi yolumu açtığımı kabul ediyorum. Ben kendi yolumu açtığım için kendimi takdir ediyorum. Ben kendi yolumu açtığım için şükrediyorum. Belli başlı korkular; * Değersizlik korkusu
* Güvensizlik korkusu
* Parasızlık korkusu
* Yalnızlık korkusu
* Başarısızlık korkusu
* Esir olma korkusu
* Suçlanma korkusu
* Acı çekme korkusu
* Dışlanma korkusu
* Çaresizlik korkusu
* Ayrılık korkusu
* Aşağılanma korkusu
* Güçsüzlük korkusu
* Yokluk korkusu
* Kaybetme korkusu
* Yetersizlik korkusu
* Yok olma korkusu
* Hastalık korkusu
* İncitilme korkusu
* Sevilmeme korkusu
* Reddedilme korkusu
* Acizlik korkusu
* Terk edilme korkusu
* Onaylanmama korkusu Korkularımızın kabulü ve kayıtların yerine olumlu mesajlar
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
4 Aralık 2008       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Zihin nasıl kontrol edilir? İnsanları kontrol etmenin verdiği haris tamahın iç gıcıklayıcı baskısı, eh bir de konunun “esrarengiz” yapısı “zihin kontrolünü” müthiş çekici yapmakta.Neler yok ki bu dosyada. Tek kelimeyle tetik çekenler, hayvanları silaha dönüştürenler, ezoterik bilgiler, gizli servisler ve daha neler neler! Günümüzdeki alt kolları birer ahtapot gibi yerküreyi saran “psikolojik” operasyonlar için, çok ama çok eski dipnotları var. Hasan Sabbah´ın Haşhaşi Tarikatı´nda, müritlerin, haşhaş etkisiyle intihar ve suikastları kolayca yapmaları gibi. Size ne ifade eder bilemeyiz, ama “cennete” inandırılan Haşhaşinler, mutlulukla ölüme/öldürmeye koşuyorlardı. Bu tarihsel olayın etkileri öyle derin oldu ki, günümüzde suikast anlamına gelen İngilizce “assassination” kelimesi bile “haşhaşin”den türetildi. Amerika´nın boynuzları “ustasını” geçse de, gerçekte kötülüğün kaynağı bir zamanların “Şeytan İmparatorluğu”na gidiyor… Soğuk savaşın “Demir perde” arkasında kalan laboratuarlarında, “pis savaşlar”ın akla ziyan “zihin savaşları”na giden yolu açan etikette yazılı dört harf var. SSCB… Yani, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği! Günümüzde bazı çok basit sorular sorulabilir. “İnsan zihni nasıl kontrol edilebilir?” gibi, “Peki ama ne için?” gibi. Bilinen o ki, masum bilimsel meraklar, kısa sürede tehlikeli fantezilere yol açabiliyor. “Askeri, politik ve istihbarat alanlarında “zihin kontrolü” yapılması örneklenebilir. Niyet masumdu başlangıçta. Zihin kontrolü ile hastalıklar tedavi edilebilirdi. Ancak “soğuk savaş” ve devamındaki yıllarda masumiyet yitirildi. Sonuç dramatik. Konu zihin olunca, psikoloji ve psikiyatri ivme vermiş. Hemen ardından parapsikoloji, dinsel motifli uygulamalar, medyumluk, duru görü, 6. his, 7. his, 8. his (17´ye kadar gidiyor), uyuşturucular, vücuda elektronik implantlar takılması, enerjinin tahrip amacıyla hedeflere yöneltilmesi, radyasyon, duyu azaltılması, hipnoz, propaganda teknikleri, beyin yıkama vb. kavramlar virüs gibi yayılmış gizli merkezlerde. Alt başlıklar böyle olunca, derinliği ve çapı bilinmeyen bir alana milyonlarca dolar, yüzlerce proje ayrılmasının sonuçları pek iyi olmamış. Bugün hangi tehlikeyle karşı karşıya insanlık?” derseniz eğer… Beatiful Mind!.. İlk bilgilerin izi 20. yüzyılın ilk çeyreğine, SSCB´de, Prof. Vassiliyev´in l930´larda yaptığı araştırmalara kadar sürülebiliyor. Onun ulaştığı bilgiler, “Zihin Telkini Tecrübeleri” adı altında l962 yılında yayınlandı. Vassiliyev, çalışmalarını, telepati yoluyla düşüncelerin beyinler arasındaki nakline yöneltmişti. Vassiliyev, ruhen hasta olan İvanovna ve Fedorova isminde iki denek üzerinde çalışmaya başlar. Deneklere beyin dalgaları, cilt direnci ve diğer biyolojik fonksiyonlarını ölçecek aletler bağlayıp, telkinle hipnoza sokar. Önceleri ayrı ayrı odalarda, sonra da uzak mesafelerde transa giren deneklerin düşünce yoluyla birbirlerine gönderdikleri mesajlar kaydedilir. İki kadının kurşun levhalardan bile geçen telepatik zihin dalgalarını izleyen Vassilyev, ruhi olayları mekanik görüşe bağlayamayınca endişelenir. Çünkü tanrıyı reddeden rejim açısından geçerli bir açıklama yapma olanağı yoktur. Önceleri deneklerin trans halini şartlı refleks olarak değerlendiren Vassiliyev, değişik insanlarla deneyi tekrarlar. Sonuç aynıdır. Tüm deneklerde önce şuur kaybı olur, sonra transa girerler. Denekler arasındaki uzaklığı 1.500 kilometreye kadar çıkaran Vassiliyev, neticenin değişmediğini görür. Telepatik iletişim sürmektedir. Vassilyev uyuşturucu ilaçlarla da deney yapar. Meskalin verdiği bir kızdan, sekiz kutunun içine yerleştirdiği pamuklara sarılı cisimleri tanımlamasını ister. Denek, üzerinde Moskova Merkez Postanesi´nin bulunduğu resimli pulu; “Bu koca taştan binayı kutu içine nasıl soktunuz” olarak tanımlar. Sovyetler işe koyuluyor! SSCB´de, 1970 başlarında 20´den fazla laboratuar kurulur. Sovyet Bilimler Akademisi sayısız deney gerçekleştirir. Parapsikolog Naumov´un o tarihlerdeki açıklamaları, masum bir bilim adamının görüşlerini yansıtıyor gibidir; “Biz, insanda şuur dışı gerçekleşen bir haberleşme sistemini bulmak üzereyiz. Bir insan, normal şuuru dışında başka bir insanı etkileyebilir mi? Bu telesomatik akımların yayılmasına neden olan şartlar neler? Bu telesomatik akımlar belirsiz bir boyutun bilinmezliği içindedir. İşte bu bilinmeyen enerji üzerinde yapılacak çalışmalar beşeri münasebetleri mükemmel bir ahenk içine sokabilir.” Bu iyi niyetli açıklamalar, gün gelecek dünyanın en güçlü ülkeleri arasında keskin rekabet yaratacak; milyonlarca dolarlık bütçeleri tüketecek, gizli belgelerin sayısı milyonları, gizli operasyonların sayısı da yüzleri aşacaktır. Asıl trajik ve korkutucu olan ise bu “bilim dalında” ortaya çıkacak buluşlar ve dehşetengiz uygulamalar olacaktır bundan böyle. Bir zamanlar “çiçeği burnunda” bir bilim dalı olarak kabul gören parapsikoloji artık askeri ve istihbari alanda kullanılmaya başlayacaktır. Zihnin okunması ve kontrolü çağı başlamıştır artık… Hijyenik fikirler: Beyin yıkama… Haber alma örgütleri tarafından uygulanan beyin yıkama yöntemleri, bir çeşit “zorunlu hipnotik trans. CIA tarafından yayınlanan gizli bir raporda, soğuk savaş döneminde KGB´nin beyin yıkama ve insan eğitme yöntemleri incelenmiş. Yani insanlardaki savunma sistemi nasıl yıkılır, yeni model insan nasıl yaratılır. Beyin yıkama yöntemleri, SSCB´de rejim muhaliflerine uygulandığı gibi, rejimle tam bir uyum içerisinde, birer robot gibi çalışabilmeleri için gönüllülere de uygulanmış. Böylece, rejimin istediği insan tipini yaratmak; insanları, gerektiğinde bir terörist, bir sabotajcı gibi eğitmek amaçlanmış. CIA eski başkanlarından Richard Helms; Watergate soruşturmasında Warren Komisyonu´na şu açıklamayı yapıyordu; “Yapılan araştırma göstermiştir ki, SSCB kendi sisteminin isteklerine uygun politik görüşe bağlı olacak, halkının davranışlarını düzenleyebilecek bir kontrol teknolojisi geliştirmeye çalışmaktadır. Bundan böyle aynı teknoloji, bilgiler kodlanarak insan hedeflerine yöneltilebilecektir. Ve bu, insan zihinleri harbi olacaktır.” CIA raporlarında, ABD´deki yeni tip bir casusluk şebekesinden de söz edilir. Buna göre; hipnoz, telapati, düşünce okuma ve düşünce nakli gibi özel yeteneklere sahip ajanlar, Amerikan halkının şuuraltını etkileyerek, düşüncelerini KGB´nin programı çerçevesinde değiştirmeye çalışıyor. Ajanlar, çeşitli dini ve mistik topluluklara nüfuz ederek, bunları, konsantrasyon ve imajinasyon çalışmaları ile etkilemek istiyorlar. Aynı raporlarda; Sibirya´da, beton sığınaklar içinde oluşturulan nükleer infilak etkisinin, bir grup yetenekli psjiko-süje tarafından, istenilen hedeflere zihinsel olarak nakledildiğinden söz ediliyor. Raporda, Sovyetler´in laboratuvarda ürettikleri bakteri türlerini kullanarak, psişik süje yardımı ile ve zihin yoluyla çok uzaklarda hastalık çıkarabildikleri anlatılıyor. İnanılmaz gibi, ama bu işlemler için askeri hedefin fotoğrafını kullanmak yeterli olmakta. Öyle ki, 1963 yılında kaybolan ABD Nükleer Denizaltısı Tehresher´in, bu yolla batırıldığı dahi söyleniyor. Demirperde ülkelerinden Bugaristan, daha 1960Prof. Dr. Lozanov başkanlığında oluşturduğu “Telkinbilim ve Parapsikoloji” kurumunda; zihin kontrolü, zihinsel şifa, retina ötesi görme, süratli öğrenme (saggestoloji) çalışmaları başlatır. Çekoslavakya´da ise, psikotronik adı altında yapılan bilimsel çalışmalar; telepati, telegnosis ve psikoknesis üzerinde yoğunlaşır. Çekler işi o kadar ciddi tutarlar ki, Çek Bilimler Akademisi çalışmaları destekler, Charles Üniversitesi Nörofizyoloji Bölümü deneylere yardımcı olur. Günümüzde bu tür kurumların en ünlüsü, ABD´de, direkt Beyaz Saray´a hizmet veren “Zihin Araştırmaları Merkezi”dir. Ezoterik bilgilerden parapsikolojiye Tibet Budizmi, Zen Budizmi, Sufizm ve Yoga gibi öğretilerin içerikleri, Batı da tam anlamıyla bilinmiyor. Bugün, zihnimizin normal çalışmasının dışında, sezgiye dayanan bilince sahip olduğumuz kabul ediliyor ve insanın akıl ile sezgiye dayanan kabiliyetleri arasındaki fark inceleniyor. Dini ve mistik batıni sistemlerdeki meditasyon ve vecd ise batıda yeterince bilinmiyor. Bugün modern bilimin ortaya koyduğu madde ve enerji kanunları, medeniyetimizi oluşturuyor. Ancak bu kanunlar yalnızca maddeye ilişkin ve canlıların duyumlar dışı yeteneklerine cevap bulamıyor. Bu nedenle, bir grup bilim insanı metafizik ve mistik öğretilerden yola çıkarak, dünya yaşantısının bir hayalden ibaret, bir rüya hali olduğundan yola çıkarak sezgileri inceliyor. Yeni bir bilim dalı olarak kabul edilen ve giderek gelişen Parapsikoloji, eskinin batıni öğretileri ve bilgilerini, modern-teknolojik cihaz ve vasıtalarla inceliyor. Londra Üniversitesi King´s College Matematik Profesörü John G. Taylor, The Shape of Minds to Come (Zihnin Gelecekteki Şekli) adlı kitabında şöyle diyor; “Zihin ihtilalinin yarı yolunda bulunduğumuz anlaşılıyor. Daha parlak gelişmeler olacak. Zihnin yeni anlayışı; insanın hislerini, hareket tarzlarını yahut zekasını kontrolde güçlü metotlar meydana getirdi. Biz şimdi birçok zihin halini, hemen hemen bütünüyle, fiziki vasıtalarla kontrol edebiliyoruz.” Parapsikoloji terimi ilk kez 1880 yıllarında Dessouir tarafından kullanılmış. Normal yaşantımızda karşılaştığımız, ancak mevcut müspet bilgilerimizle açıklanamayan ruhi olayları tanımlayan bir terim. Parapsikoloji bugün; beş duyumuzun dışında, bazı olayları sezebilmek, etkileyebilmek ve geleceğe, geçmişe ait bazı şeyleri anlamaya yardımcı olan bir bilim dalı haline gelmiş bulunuyor. Parapsikoloji´nin, ABD ve dünyada yayılmasındaki en etkin isimlerden birisi olan Dr. J.B.; bir insanın duyumlarını kullanmadan, dış dünyadan ve diğer insanların zihinlerinden bilgiler alabileceğine inanıyordu. Yani “Duyumlar Dışı Algılama”. CIA devreye giriyor New York Times Gazetesi´nin l6 Temmuz l977 tarihli sayısında şöyle bir haber yayınlandı; “ABD, insanlığı esir edebilecek görünmez silahlar geliştiriyor.” Bir yıl sonra, Arizonalı gazeteci Walter Boward, “Operation Mind Control” (Zihin Kontrol Harekatı) adıyla yayınladığı kitabında ciddi suçlamalarda bulunuyordu; “CIA tarafından uyuşturucu ilaçlarla yapılan deneyler, ABD hükümetinin uyguladığı çok gizli zihin kontrol projesinin yalnızca bir kısmıdır. Bu deneyler binlerce kişi üzerinde 35 yıl devam etmiştir. Bu araştırmalar; hipnoz tekniği, narkotik-hipnoz, elektronik olarak beyinin uyarılması, ultrasonik mikrodalgalar ve alçak ses frekanslarıyla davranışların etkilenmesi, davranış değişiklikleri terapisidir. CIA, psikolojik silah stoklarını, psişik silahların değişik tiplerini geliştirmeyi başarmıştır. Bu yöntemlerle, yeni tip bir harbe girişmesi mümkündür. Bu savaşın görünmez muharebe sahası insan zihnidir. Parapsikoloji silahları devletler vatandaşlarını kendi ideolojik ve politik sistemleri içinde tutmak için veya diğer ülke insanlarının zihinlerini etkileyerek değiştirmek ve kendi gayelerine uygun yönlendirmek amacıyla kullanacaklardır.” En hayret edilecek konunun, milli güvenlik etiketi altında zihin kontrolünün araştırılması olduğunu vurgulayan Boward, kitabında zihin kontrolü için uygulanan “MKUTRA Projesi”ne de değiniyor; “Senato istihbarat komitesine; Amiral Turner, ´CIA uyuşturucu ilaç deneylerini durdurdu´ demiştir. Sorulmadı ve kendisi de zihin kontrol projelerinden bahsetmedi. Amiral Turner, zihin kontrol harekatının durdurulduğunu söylemedi, yalnızca deneyler durduruldu” dedi. Günümüzde insanların zihnine çeşitli araçlarla (gazete, kitap, radyo, internet ve televizyon) ulaşma imkanı sınırsız ve kontrolsüz bir halde. İnsan denilen biyolojik varlık, çok kolay programlanabilmekte. Okült (batıni, gizli) bir bilgi olan tekno-maji´nin (teknik büyü) sırları da son 300 yıl içinde insanlar tarafından çözülmüş durumda. Bu bilgi yığını korkunç silahları da beraberinde getirdi. Teknokrat, bilim adamı ve askerlerden oluşan bir grup, bu güçlerin kontrolünü şimdi elinde bulundurmakta. Son 25 yıl, parapsikoloji ve psikotronik gibi adlar altında psikomaji´nin (ruhsal büyü) uygulama alanına konulduğu yıllar oldu. Hedef insan zihinlerini kontroldür. Geleceğin insanının-hatta günümüzün-kaderini; psikologlar, psikiyatristler, nörologlar, nörobiyologlar, biyokimyacılar, kuantum fizikçileri çiziyor.” Blue Bird! CİA; Sovyet, Çin ve Kuzey Kore´nin zihin üzerindeki çalışmalarına karşı ilk programı 1950´de “Blue Bird” (Mavi Kuş) adıyla hayata geçirdi. Sonraki her gelişme Mavi Kuş´un kanatları altında serpildi. Bugün ilgilenenlerin elinde, CIA´in 1953´te Güvenlik Bürosu, 1962´ye değin Teknik Servisler Kadrosu eliyle yürüttüğü kirli projelere ilişkin 215 bin sayfa doküman var. Ancak bunların tamamı, işin finansal yönüne ilişkin ipuçlarından ibaret. Öze ilişkin kayıtların miktar ve içeriği bilinmiyor, nedeni bu döneme ait tüm belgelerin imha edilmiş olması. Yine de işin içinde yalnızca CİA´nin değil; ABD Savunma Bakanlığı, askeri kurumlar, Avrupa´daki bir çok bilimsel kuruluş ve özel laboratuvarların da bulunduğu anlaşılıyor bu dokümanlardan. CIA´in başlangıç çalışmaları parlak sonuçlar verdi. İnsan davranışlarını ve dengesini kimyasal yöntemlerle zayıflatmayı amaçlayan bir ekip, “Scopaline, Barbiturates, Peyote, Mariyuhana ve Mescaline” türü maddeleri kullanarak “gerçek serumu” üretmeyi planladılar. Ekip bununla da kalmayıp, “Beyinlerarası Radyo-Hipnotik Kontrol” projesinin ilk adımlarını da attı. İnsanların içine, onları kontrol edecek küçük alıcıların yerleştirilmesi idi projenin görünmez yüzü. Ve zamanla insanların kobay olarak kullanıldığı projelerin efsaneye dönüşecek isimleri ardı ardına belirginleşmeye başladı; MKULTRA, MKSEARCH, MKACTION ve ARTICHOKE. MKULTRA… Sayılan projelerden MKULTRA´nın ne olduğunu bilmek, bu konuda neden korku duyulması gerektiğini yeteri kadar açıklıyor. MKULTRA´da yalnızca uyuşturucular üzerinde çalışılmıyor. Duyumda azaltma, dini cemaatler, mikrodalga deneyleri, psikolojik şartlanma, psiko-cerrahi, beyin nakli gibi pek çok araştırma yapılıyor proje kapsamında. MKULTRA´da tamamı gizli bütçelerden finanse edilen 180´in üzerinde alt proje bulunuyor. Ana proje çatısı altında kimyasal, biyolojik ve radyolojik maddelerin insan hareketlerini kontrol etme amaçlı ve gizli operasyonlarda kullanılmasına yönelik bir seri araştırma yapılıyor. Kâğıt üzerinde 1964´te sona eren projenin 1970´lere kadar sürdürüldüğü biliniyor. Tüm belgelerin 1973´te yok edilmesi nedeniyle projenin tamamı soruşturma ve kovuşturmalardan sıyrılmayı başardı. “Duyu Ötesi Algılama”; insanın gelecek, geçmiş veya şimdiki zaman hakkında, bilinen beş duyuyu “kullanmaksızın” bilgi edinebilmesine deniyor. Yani “6.his”ten başlayarak! 1970´lere kadar parapsikolojik bir altyapı mevcutsa da, bu tarihten sonra “psişik” çalışmalar çok daha kalibreli, geniş ve tehlikeli bir boyuta tırmanıyor. Örneğin, ölülerden istihbarat temini için medyumlardan faydalanıldığı, bunlara bütçe ayrıldığı biliniyor. Bunlar ABD´de olanlar. Ya Sovyetler? 1975 yılına gelindiğinde, Sovyetlerin bu alandaki faaliyetlerinin gideri 300 milyon Ruble´yi aşmıştı. Bu rakam tek başına işin ciddiyetini gösteriyordu. Ancak ABD için buradaki problem farklıydı. CIA istihbarat alamıyordu ve kongreyi bu alana yatırım yapmaya ikna edebilecek delillerden yoksundu. Yine de konuyu NSA´ye taşıyarak gerekli desteği aldı.
1971´de “duru görü” üzerine çalışmalara başlandı. Bio-insanın klasik 5 fiziksel duyusunun dışındaki bilgiyi organize edebilmek için ek algılayıcılara sahip olup olmadığı araştırılıyordu ve bu başarıldı. Uzmanlara göre, insanın tam 17 tane farklı duyusu vardı ve projeler, deneyler ardı ardına hayata geçiriliyordu. Bugün için söylenecek çok fazla şey yok ne yazık ki. Yöntem ve pratiğin daha sarsıcı hale gelmesinin, ya da uygulama alanının daha tehlikeli çapa erişmesinin kaygıları artırmaktan başka bir önemi yok. Çünkü ilkel haliyle de olsa, bir grubu ya da bir ülkedeki tüm insanları topyekûn etkileyebilecek de olsa “zihin kontrolü” lanetli bir iş. “Uluslararası Af Örgütü” de tam olarak bunu söylüyor zaten:
“Bireyin kendi zihin kontrolünü sağlama yetisine zarar verilmesini, düşünce kontrolü ve beyin yıkama bahsinde yer alan bir ahlaki suç olarak ele alıyoruz. Zira bir insanın zihni yetilerini bozmayı ya da yok etmeyi hedefleyen herhangi bir sorgulama ve uygulama prosedürü, yaygın olarak kabul edilen fiziksel işkence sınıflandırmaları kadar insanlık dışıdır.”
Kaynak: iyibilgi.com
Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Şubat 2011       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kendimde bulunan buçok olan olumsuzlukları olumlama kararı aldım herkesden şu olumlamayı istiyorum dünyamızın şu günlerde bulunan kaos günlerini olumlayarak iyi günleri karşılamak is-ti-yo-rum
meshyakop - avatarı
meshyakop
Ziyaretçi
16 Nisan 2012       Mesaj #5
meshyakop - avatarı
Ziyaretçi
Bilinçaltı Mesaj Programı v 1.1 bilinçaltınıza mesajlar göndermek için hizmetinize sunulmuştur.Bilgisayar başında geçireceğiniz her anı, yani oyun oynarken, internette gezinirken ve hatta çalışırken kullandIğınız her zamanı bilinçaltınıza mesaj göndermek maksadıyla değerlendirebilirsiniz.

Bilinçaltı mesajlarını kişisel gelişim, terapi ile özel ve iş hayatınızı canlandırmak amacıyla kullanabilirsiniz. Programdan maksimum faydayı sağlayabilmek için düzenli olarak programı çalıştırmalısınız.

Ayrıntılı bilgi ve indirme sayfası:

Bilinçaltı Mesaj Programı

Program


Benzer Konular

27 Ocak 2017 / Pasakli_Prenses Psikoloji ve Psikiyatri
3 Mayıs 2013 / recepkaymak Soru-Cevap
10 Mart 2009 / ThinkerBeLL X-Sözlük
21 Temmuz 2014 / Şeb-i Yelda Psikoloji ve Psikiyatri