Arama

Atatürk'ün Türk diline ve Türk tiyatrosuna verdiği önemle ilgili anıları nelerdir? - Sayfa 2

En İyi Cevap Var Güncelleme: 30 Ekim 2012 Gösterim: 159.050 Cevap: 152
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
21 Aralık 2008       Mesaj #11
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
BANA FÖNDEREBİLİRMİSİNİZ?
Sponsorlu Bağlantılar
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
21 Aralık 2008       Mesaj #12
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Atatürk Dönemi Tiyatro ve Opera Çalışmalarında Türk Halk Kültüründen Nasıl Yararlanıldı? -

Sponsorlu Bağlantılar


Yüce Atatürk, Cumhuriyet dönemi müzik çalışmalarında nasıl ki, halk ezgilerinin derlenerek, en son müzik kurallarına göre işlenip "ye­ni Türk müziğinin" yaratılmasını hedef göstermişse tiyatro ve opera alanında da Türk tarihinden, mitolojisinden, halk kültüründen yarar­lanılmasını istemiştir.

Atatürk, çok okuyan, okuduğundan milleti için yararlı sonuçlar çıkaran bir cumhurbaşkanıydı. Dünya tiyatro ve opera tarihinin önemli eserlerinde, antik Yunan tiyatrosunda ve W. Shakespeare'in eserlerinde mitolojinin, destan ve efsanelerin bol bol kullanıldığını, bu sayede görkemli eserler yaratıldığını çok iyi biliyordu. Diğer taraftan, önünde Tanzimat, Meşrutiyet dönemi tiyatrosuyla Dârû'l Bedâyi'nin tiyatro, operet mirası duruyordu. Ziya Gökalp gibi, iyi bir kültür kuramcısını tanıma fırsatını bulmuştu. Avrupa'yı da kısmen gezmişti.

Ülkemizde tiyatroda halk kültüründen yararlanma düşüncesinin uygulamalarına bilinçsiz bir şekilde Tanzimat ve Meşrutiyet dönem­lerinde başlanmıştır. Şinasi, Şair Evlenmesi'nde (1859); halk diline yak­laşmaya çalışmış, bu amaçla bol bol atasözü ve deyim kullanmıştır. 1868 Nisan'ında İstanbul Gedikpaşa Tiyatrosu'nda ilk düzenli temsil­ler verilmeye başlandığında; Güllü Agop, tiyatroya seyirci çekebilmek için Leylâ ile Mecnun hikâyesine el atmış, bu hikâyeyi, Dinibütün Mustafa Efendi'ye oyunlaştırmıştır. Recaizâde Mahmut Ekrem'in 1874 yılında yazdığı Çok Bilen Çok Yanılır oyunu 1001 Gece Masalları'ndan uyarlamadır.

Meşrutiyet dönemi oyun yazarlarından, mitolojiye değer verip oyunlarında en çok kullananı Abdülhak Hamit Tarhan olmuştur. Tar-han'ın konusunu mitolojiden, efsane ve masallardan, tarihî olaylar­dan alan oyunları şunlardır: Nesteren (1877), Eşber (1880), Zeynep (1908), Garam (1912), İlhan (1913), Turhan (1916), İbn-i Musa (1917), Ha­kan (1935). 1874'te yazdığı Sabr ü Sebat oyununda ise 73 atasözü ve 36 deyim kullanmıştır. Feraizcizâde Mehmet Şakir Evhamî (1885-86) oyununda gölge ve orta oyunu tiplerinden yararlanmıştır. Musahip-zâde Celâl ise oyunlarında Türk Halk Edebiyah'ndan, halk tiyatro­sundan, gelenek ve göreneklerimizden bilinçli bir şekilde yararlanma­sını bilmiştir. İstanbul Efendisi (1913-14) ve Kaşıkçılar (1920) oyunların­da bu özelliği açıkça görülmektedir.

29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilân edildikten sonra, her alanda ol­duğu gibi güzel sanatlar alanında da çalışmalar bir disipline bağlan­dı. Osmanlı'dan, intikal eden Darü'l Elhan, Darü'l Bedâyi, Muzıka-i Hümayun ve Sanayi-i Nefise Mekteb-i Ali'si yeniden yapılandırıldı, adları değiştirildi. Halk müziği derlemelerine başlandı (1925). Anka­ra'da Musiki Muallim Mektebi (1924) ve Ankara Devlet Konservatu-varı (1936) açılarak Batı Müziği eğitimine ağırlık verildi. Müzik, ope­ra, bale, tiyatro dallarında ihtiyaç duyulan sanatçıların yetiştirilmesi­ne başlandı.

Atatürk döneminde profesyonel tiyatro çalışmalarının merkezi Dürü'l Bedâyi idi. Ayrıca özel tiyatro grupları da vardı. Osmanlı'dan intikal eden bu kuruluşun başına 1927 yılında Muhsin Ertuğrul geti­rildi ve büyük gelişme kaydedildi. Kadın oyuncuların sayısı artırıldı. Oyun dağarcığı geliştirildi. Bilindiği gibi, Afife Jale'den sonra Ata­türk'ün isteğiyle Bedia Muvahhit de ilk kez İzmir'de sahneye çıkmış (Temmuz 1923), filmlerde rol almıştı. 25 Haziran 1927 gün ve 1167 sa­yılı kanun çıkarılarak eğitim amaçlı temsillerden ve konserlerden tü­ketim vergisi alınmaması sağlandı. 19 Kasım 1930 tarihinde Darü'l Be-dâyi'ye bağlı bir Tiyatro Meslek okulu açılarak yeni sanatçılar yetişti­rilmeye başlandı. 1931 yılında Darü'l Bedâyi'nin adı İstanbul Şehir Ti­yatroları olarak değiştirildi."

Atatürk döneminde amatör tiyatro çalışmalarının merkezi ise ön­celeri Türk Ocakları, 1932 yazından itibaren de Halkevleri'ydi. Halkevleri'ndeki dokuz şubeden biri "Temsil Şubesi"ydi. Temsil-tiyatro şubesinde birden fazla tiyatro grubu bulunabiliyordu. Halkevleri Ça­lışma Talimatnamesi'ne göre", şubelerde oynanacak temsillerin CHP yönetimince seçilmiş olması, kadın rollerinin erkeklerce oynanmama­sı şart koşulmuştu, Talimatnamenin 48. maddesinde, Karagöz ve kuk­la sanatlarımıza da çalışmalarda yer verileceği belirtilmişti.

İstanbul Şehir Tiyatrolarının 1930 yılında açtığı Tiyatro Meslek Okulu başarılı olamadı. 1936 yılında Ankara'da Paul Hindemith'in yönetiminde bir Devlet Konservatuvarı kuruldu. Tiyatro bölümünün başına Prof. Carl Ebert getirildi. Üç kız (Melek Ökte-Gün, Muazzez Lutas-Kurdaoğlu, Nermin Sarova) ve beş erkek öğrenciyle (Ertuğrul İlgin, Esat Tolga, Mahir Canova, Nüzhet Şenbay, Salih Canar) öğretime başladı." Konservatuvarın şan ve bale bölümlerinden opera ve bale, müzik bölümlerinden de orkestra sanatçıları yetişmeye başladı. Konservatuvar sanatçıları yetişinceye kadar, Ankara'da temsillerde Müzik Öğretmen Okulu, Gazi Eğitim Enstitüsü, Kız Lisesi, İsmet Paşa Kız Enstitüsü öğretmen ve öğrencilerinden yararlanıldı.

Tiyatro, opera, bale sanatlarının alt yapısı oluşturulurken, yeni oyun ve operalar yazılması, bestelenmesi konusu gündeme geldi. Atatürk, Cumhuriyet dönemi güzel sanatlar çalışmalarının kaynağını Türk tarihinin, Türk halk kültürünün ve Cumhuriyet'in getirdiği yeni değerlerin oluşturmasını istiyordu. Bu amaçla, bazı oyunların konula­rını bizzat kendisi vermiş, bu oyunların metinlerini bir dramaturg gi­bi inceleyip düzeltmiş, ilk temsillerinde de hazır bulunmuştur. Ata­türk, tarih konusuna eğildiği zaman Faruk Nafiz Çamlıbel'e Akın-Öz-yurt-Kahraman üçlemesini yazdırmış, Akın oyununun yazılışını denet­lemiş, sonunu değiştirmiştir." Behçet Kemal'in Çoban oyununun tem­silinden (3 Nisan 1932) sonra da; "Tiyatro bir memleketin kültür seviyesinin aynasıdır" demiştir. Atatürk, Münir Hayri Egeli'nin 1932 yı­lında yazdığı Bayönder, Bir Ülkü Yolu ve Taş Bebek oyunlarının metinle­rini de bir damaturg gibi incelemiş, üzerinde önemli düzeltmeler yap­mıştır." Ata, Abdülhak Hamit Tarhan'ın Hakan (1935) oyununu da okumuş bazı satırların altını çizmiştir. Bu oyunlardan Bayönder'i Necil Kâzım Akses'e, Taş Bebek'i Ahmet Adnan Saygun'a vererek opera olarak bestelemelerini istemiştir. Atatürk, ayrıca Öz Soy operasının librettosu İçin Münir Hayri Egeli'yi görevlendirmiş ve operanın konu­sunu bizzat kendisi vermiştir. Türk ve İran mitolojilerini birleştiren, Türk-İran dostluğunu, kardeşliğini vurgulayan bu opera, Ahmet Ad­nan Saygun tarafından bestelenmiş ve İran Şahı Rıza Pehlevi'nin An­kara'yı ziyareti sırasında Haziran 1934 tarihinde Ankara Halkevi'nde sahneye konulmuştur.

Yüce Atatürk'ün gelenekten kaynaklanan kültürel eser yaratma dinamizmine" uygun ilk önemli eser Faruk Nafiz Camlıbel'in Akın oyunudur. Manzum bir destandır. Akın'ın konusu kısaca şöyledir:

Orta Asya'da yıllarca süren kuraklığın sona ermesi için, ihtiyar Hakan İstemi Han, yasa gereğince, kurban edilecektir. Gün, Batı ve Doğu Beyleri bu hükmü yerine getirmek üzere İstemi Han'a gelirler. Bu üç beyin oğulları da, devlet yönetimini öğrensinler diye, Hakan'ın yanındadırlar. Üç başbuğ hileye başvurur ve kuraklık devam edeceği için, kurban edilme sırasının İstemi Han'dan sonra kendilerine de geleceğini düşünerek,

Han yerine kızı Suna'nın öldürülmesi için başbakıcıyı kandırırlar. Gün Başbuğu'nun oğlu Demir, Suna'yı sevmektedir, bu yüzden hileyi meydana çıkarır. Mertliğe sığmayan bu tutumları yüzünden, halk üç başbuğu öldürür. Bunların oğulları Bumîn, Bayan ve Demir başbuğ olur ve İstemi Han'ın "Akın" ülküsünü gerçekleştir­mek için boylarıyla birlikte üç yöne dağılırlar.

Akın, önce Ankara Halkevi'nde sahneye konuldu. Yüce Atatürk, provaları sık sık İzledi ve 4 Ocak 1932 gecesi Ankara Halkevi'nde ve­rilen ilk temsiline de geldi, takdirlerini belirtti.

Atatürk, Muhsin Ertuğrul'dan Akın'ın İstanbul Şehir Tiyatroların­ca da temsilini ister. Kötü oynanırsa tenkit edeceğini söyler. Oyunda İstemi Han'ı Muhsin Ertuğrul oynamaktadır. 11 Şubat 1932 tarihinde İstanbul Tepebaşı Tiyatrosu'ndaki temsile Atatürk, İstanbul Valisi Mu­hittin Üstündağ'Ia birlikte gelir. Muhsin Ertuğrul'un bu temsille ilgili anıları yayımlanmıştır." İlk perdenin sonlarına doğru gözlerinden yaşlar süzülür. Oyundan sonra Atatürk, Muhsin Ertuğrul'a; "Bahsi kazandın. Sen bizim en değerli sanatkârımızsın!" der.

1930'lu yıllarda, Atatürk'ün belirlediği amaç doğrultusunda, ko­nusunu Türk Tarihinden, uygarlığından, destan ve efsanelerinden halk kültüründen, Cumhuriyet'in erdemlerinden, devrimlerinden, getirdiği yeni değerlerden alan birçok oyun yazıldı.


Quo vadis?
ozge - avatarı
ozge
Ziyaretçi
21 Aralık 2008       Mesaj #13
ozge - avatarı
Ziyaretçi
lütfen bulun
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Aralık 2008       Mesaj #14
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
31 Aralık 2008       Mesaj #15
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
hiç bişi yok ya bi yerden bulunda koyunn en az 5 anısı lazımm
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
31 Aralık 2008       Mesaj #16
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Alıntı
Ziyaretçi adlı kullanıcıdan alıntı

hiç bişi yok ya bi yerden bulunda koyunn en az 5 anısı lazımm

lütfen önceki mesajları inceleyiniz..
Quo vadis?
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
1 Ocak 2009       Mesaj #17
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Atatürkün türk diline,türk tiyatrosuna verdiği önemle ilgili anılar bulabilirmisiniz?milli kültüre verdiği önem de olursa çok sevinirim lütfen çok lazım!!!
burcum_ - avatarı
burcum_
Ziyaretçi
1 Ocak 2009       Mesaj #18
burcum_ - avatarı
Ziyaretçi
atatürkün türk tiyatrosuyla için yaptığı çalışmalar nelerdir?
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
1 Ocak 2009       Mesaj #19
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Atatürkün türk diline verdiği önemle ilgili BİR SÜRÜ anılar bulabilirmisiniz?
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
3 Ocak 2009       Mesaj #20
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
abi bana atatürk ten türk tiyatrosuna verdiği önemle ilgili anı buluver

Benzer Konular

25 Aralık 2013 / Ziyaretçi Soru-Cevap
20 Aralık 2012 / ThinkerBeLL Mustafa Kemal ATATÜRK
8 Ocak 2014 / Misafir! Soru-Cevap
29 Aralık 2011 / Ziyaretçi Soru-Cevap
2 Ekim 2012 / iCarly Soru-Cevap