Arama

Milli birlik ve beraberlik nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 11 Nisan 2013 Gösterim: 35.777 Cevap: 17
ZİYYARETTÇÇİİ - avatarı
ZİYYARETTÇÇİİ
Ziyaretçi
13 Aralık 2008       Mesaj #1
ZİYYARETTÇÇİİ - avatarı
Ziyaretçi
Milli birlik ve beraberlik nedir?
EN İYİ CEVABI Misafir verdi
TARİHİMİZDE MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİK

Sponsorlu Bağlantılar
Milli Birliğin Doğurduğu Olumlu Sonuçlar

Türk tarihinde, milli birlik ve baraberliğin ortaya çıkardığı olumlu sonuçlar, tarihin zenginliği ve geçmişi kadar derindir. Kurulan her devlet, bu milli birlik ve baraberliğin en güzel örneklerindendir. Ancak bu konuda yakın tarihimizden bir örnek verecek olursak, hiç şüphesiz bu, Kurtuluş Savaşı olacaktır.
Birinci Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinden sonra Türk milleti adına ortaya çıkan ağır sonuçlar karşısında bütün dünyanın “Türkler bitti” düşüncesine karşın, Atatürk’ün önderliğinde büyük bir milli birlik ve beraberlik örneği gösteren Anadolu insanı, Karslı, Diyarbakırlı, Erzurumlu, Sivaslı, Ankaralı, İzmirli, Edirneli olarak harekete geçerek vatanını düşman işgalinden kurtarmıştır. Ordusu terhis edilmiş, fabrikalarına, limanlarına, tersanelerine, kışlalarına el konulmuş ve yöneticilerinin kandırıldığı bir milletin kısa sürede neler başardığı, sadece bu vatanın insanları tarafından değil, tüm milletler tarafından çok iyi bilinmektedir. Milletimiz, Kurtuluş Savaşı sıkıntılarını birlik ve beraberlik içerisinde yenebildiğini gösterdikten sonra, aşamayacağı engelin de olmadığını kanıtlamıştır.
Bir ailenin karşılaştığı sorunlar karşısında tüm fertleriyle ortak olarak mücadele etmesi, sorunların aşılmasında nasıl birinci koşul ise; çekirdeği aileye dayanan milletlerin de aynı şekilde hareketi, aynı sonucu doğurur.
Kurtuluş Savaşı’nda Türk insanını milli birlik ve beraberliğe iten güç, Atatürk’ün liderliği ve bağımsızlık aşkı olduğu kadar, milletimizin ortak çıkarının etrafında toplanması da önemli rol oynamıştır. O günlerde, “bağımsızlık” ortak çıkar olarak görülmüş ve bu çıkarı sağlamada milli birlik ve beraberlik bir metot olarak tespit edilmiştir. Burada önemli olan, millet olarak ortak çıkarımızın ne olduğunu tespit etmek ve o çıkar için milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmektir. Atatürk’ün de belirttiği gibi, “Türk milleti, milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.”
Günümüzde de ortak çıkarımız, bağımsızlık, laiklik ve demokrasidir. Milletimiz, bu çıkarlarını korumada, milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket ettiği sürece ayakta kalmasını önleyebilecek hiçbir güç yoktur.

Milli Birliğe Önem Verilmeyişinin Olumsuz Sonuçları

Türk tarihi, milli birlik ve beraberliğe verilen önemin çok sayıda örnekleriyle dolu olduğu kadar aksi örneklerle de bilinir. Her şeyden önce kurulan çok sayıda Türk devleti, milli birlik ve beraberlik anlayışına ters davranışlar sebebiyle kısa sürede yıkılmıştır. Kısa sürede devlet kurmayı başaran ve bu nedenle de “teşkilatçılık” niteliğiyle ön plana çıkan Türkler, “milli çıkarlar” etrafında kenetlenmemek ve hatta “milli çıkarlar”ın neden olduğu konusundaki yanlışlarından dolayı kısa sürede devletlerini yıkan da olmuşlardır. Ölen hakan ya da sultanın çocukları arasında ülkenin paylaştırılması, fesat ve bozgunculuğun önüne geçilememesi, dış tahriklere çabuk kanılması ve duygusal hareket edimesi bu yıkımda etkili olmuştur. Göktürkler’i, Gazneliler’i, Anadolu Selçukluları’nı ve daha birçok Türk devletini bu yanlışlığa örnek olarak verebiliriz.
Yukarıda da ifade edildiği gibi, devletlerin çıkarlarının ne olduğunun tespit edilmesi ve milletin de bu çıkarlar etrafında birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesi gerekmektedir. Çıkarın ne olduğunun bilinmediği toplumlarda, herkesin farklı tutum ve arayışlar içinde olması, devletin kısa sürede yıkılması ve dolayısıyla da toplumun büyük felaketlerle karşı karşıya kalması doğal sonuç olmaktadır.
Milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmek, günümüz toplumlarının kültür seviyesini de göstermektedir. Şurası gayet açıktır ki; fesadın, kargaşanın ve iç çatışmaların yaşandığı ülkeler, sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik açılardan geri kalmış toplumlardır. Bir diğer ifadeyle, demokrasinin yaşandığı ülkelerde bu tür sorunlar son derece az görülmektedir.
Günümüzde batı toplumları, demokrasinin ve dolayısıyla da laikliğin ortak çıkarları olduğunu, bu çıkarın zedelenmesi durumunda toplumsal sarsıntıların yaşanacağını bilmekte ve ona göre davranmaktadırlar. Bu davranış biçimi de batıyı sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik alanlarda başarıya ulaştırmıştır.

Atatürk’ün Milli Birlik ve Beraberlik Anlayışı

Atatürk, 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’in düşman işgalinden kurtulduğu gün, “Milli Mücadelemizin bu safhası kapanmıştır. Şimdi ikinci safhasını açmamız lazım geliyor.” diyerek işe başlamış ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Yüzyılların her alanda görülen geri kalmışlığını kısa sürede ortadan kaldırmayı düşünen Atatürk, bu amaçla çeşitli inkılaplar yapmıştır. Ancak, yapılanların sonuç vermesi ve korunması için en önemli koşullardan birisinin milli birlik ve beraberlik olduğunu da biliyordu. Birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeyen bir toplumda olumlu bir gelişme sağlanamayacağı gibi toplumun varlığını sürdürmesinin imkansızlığını da kabul ediyordu. Bu nedenle de Atatürk, konuşmalarında ve faaliyetlerinde “milli birlik ve beraberlik” düşüncesine çok büyük ve özel bir önem vermiştir.
Kurtuluş Savaşı’ndaki başarıyı yorumlayan Atatürk, “Bilelim ki, kazandığımız başarı milletin kuvvetlerini birleştirmesinden ileri gelmiştir. Eğer, aynı başarıları ve zaferleri ileride de kazanmak istiyorsak, aynı esasa dayanalım” demiştir.
Milli birlik ve beraberliğe büyük önem veren Atatürk, şunları söylemiştir:
“Memleket, dayanışmaya bağlı bir birliğe muhtaçtır. Alelade politikacılıkla milleti parçalamak hıyanettir.”
“Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasında ulusal birlik, iyi geçinme ve çalışkanlık duygu ve kabiliyetlerinin olgunluğudur. Millet varlığını korumak için bütün yurttaşların canlarını ve her şeylerini derhal ortaya koymaya karar vermiş olmaları, bir milletin en yenilmez silahı ve korunma vasıtasıdır. Bu sebeple, Türk milletinin idaresinde ve korunmasında, milli birlik, milli duygu, milli kültür en yüksek göz diktiğimiz idealdir.”
“Bir toplumun varlığı ve saadeti ancak emelde ve isteklerini elde etmede, tam birlik halinde bulunmasına bağlıdır.”
“Gerektiğinde vatan için tek bir fert gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet, elbet büyük bir geleceğe layık ve aday olan bir millettir.”
Atatürk Türkiye Cumhurieti’ni kurduğu yıllarda Kurtuluş Savaşı’nın neden olduğu birlik ve beraberlik yanında, başta mezep ayrımcılığı olmak üzere birçok konuda farklılaşmış ve beraberliği zedelenmiş bir toplum ile karşı karşıya kalmıştı. Atatürk, milliyetçilik anlayışının doğal bir sonucu olan milli birlik ve beraberliğin korunmasına çok önem vermiş ve aksi davrananları şu sözleriyle çok sert eleştirmiştir:
“Türk milleti, kendinin ve memeleketin yüksek menfaatlerinin aleyhine çalışmak isteyen bozguncu, vatansız ve milliyetsiz beyinsizlerin saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak bir topluluk değildir.”
Toplumun içindeki farklı düşünceler, farklı inanışlar ne olursa olsun, milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesini bilen bir milletin başaramayacağı iş, aşamayacağı engel yoktur.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Aralık 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
TARİHİMİZDE MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİK

Sponsorlu Bağlantılar
Milli Birliğin Doğurduğu Olumlu Sonuçlar

Türk tarihinde, milli birlik ve baraberliğin ortaya çıkardığı olumlu sonuçlar, tarihin zenginliği ve geçmişi kadar derindir. Kurulan her devlet, bu milli birlik ve baraberliğin en güzel örneklerindendir. Ancak bu konuda yakın tarihimizden bir örnek verecek olursak, hiç şüphesiz bu, Kurtuluş Savaşı olacaktır.
Birinci Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinden sonra Türk milleti adına ortaya çıkan ağır sonuçlar karşısında bütün dünyanın “Türkler bitti” düşüncesine karşın, Atatürk’ün önderliğinde büyük bir milli birlik ve beraberlik örneği gösteren Anadolu insanı, Karslı, Diyarbakırlı, Erzurumlu, Sivaslı, Ankaralı, İzmirli, Edirneli olarak harekete geçerek vatanını düşman işgalinden kurtarmıştır. Ordusu terhis edilmiş, fabrikalarına, limanlarına, tersanelerine, kışlalarına el konulmuş ve yöneticilerinin kandırıldığı bir milletin kısa sürede neler başardığı, sadece bu vatanın insanları tarafından değil, tüm milletler tarafından çok iyi bilinmektedir. Milletimiz, Kurtuluş Savaşı sıkıntılarını birlik ve beraberlik içerisinde yenebildiğini gösterdikten sonra, aşamayacağı engelin de olmadığını kanıtlamıştır.
Bir ailenin karşılaştığı sorunlar karşısında tüm fertleriyle ortak olarak mücadele etmesi, sorunların aşılmasında nasıl birinci koşul ise; çekirdeği aileye dayanan milletlerin de aynı şekilde hareketi, aynı sonucu doğurur.
Kurtuluş Savaşı’nda Türk insanını milli birlik ve beraberliğe iten güç, Atatürk’ün liderliği ve bağımsızlık aşkı olduğu kadar, milletimizin ortak çıkarının etrafında toplanması da önemli rol oynamıştır. O günlerde, “bağımsızlık” ortak çıkar olarak görülmüş ve bu çıkarı sağlamada milli birlik ve beraberlik bir metot olarak tespit edilmiştir. Burada önemli olan, millet olarak ortak çıkarımızın ne olduğunu tespit etmek ve o çıkar için milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmektir. Atatürk’ün de belirttiği gibi, “Türk milleti, milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.”
Günümüzde de ortak çıkarımız, bağımsızlık, laiklik ve demokrasidir. Milletimiz, bu çıkarlarını korumada, milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket ettiği sürece ayakta kalmasını önleyebilecek hiçbir güç yoktur.

Milli Birliğe Önem Verilmeyişinin Olumsuz Sonuçları

Türk tarihi, milli birlik ve beraberliğe verilen önemin çok sayıda örnekleriyle dolu olduğu kadar aksi örneklerle de bilinir. Her şeyden önce kurulan çok sayıda Türk devleti, milli birlik ve beraberlik anlayışına ters davranışlar sebebiyle kısa sürede yıkılmıştır. Kısa sürede devlet kurmayı başaran ve bu nedenle de “teşkilatçılık” niteliğiyle ön plana çıkan Türkler, “milli çıkarlar” etrafında kenetlenmemek ve hatta “milli çıkarlar”ın neden olduğu konusundaki yanlışlarından dolayı kısa sürede devletlerini yıkan da olmuşlardır. Ölen hakan ya da sultanın çocukları arasında ülkenin paylaştırılması, fesat ve bozgunculuğun önüne geçilememesi, dış tahriklere çabuk kanılması ve duygusal hareket edimesi bu yıkımda etkili olmuştur. Göktürkler’i, Gazneliler’i, Anadolu Selçukluları’nı ve daha birçok Türk devletini bu yanlışlığa örnek olarak verebiliriz.
Yukarıda da ifade edildiği gibi, devletlerin çıkarlarının ne olduğunun tespit edilmesi ve milletin de bu çıkarlar etrafında birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesi gerekmektedir. Çıkarın ne olduğunun bilinmediği toplumlarda, herkesin farklı tutum ve arayışlar içinde olması, devletin kısa sürede yıkılması ve dolayısıyla da toplumun büyük felaketlerle karşı karşıya kalması doğal sonuç olmaktadır.
Milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmek, günümüz toplumlarının kültür seviyesini de göstermektedir. Şurası gayet açıktır ki; fesadın, kargaşanın ve iç çatışmaların yaşandığı ülkeler, sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik açılardan geri kalmış toplumlardır. Bir diğer ifadeyle, demokrasinin yaşandığı ülkelerde bu tür sorunlar son derece az görülmektedir.
Günümüzde batı toplumları, demokrasinin ve dolayısıyla da laikliğin ortak çıkarları olduğunu, bu çıkarın zedelenmesi durumunda toplumsal sarsıntıların yaşanacağını bilmekte ve ona göre davranmaktadırlar. Bu davranış biçimi de batıyı sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik alanlarda başarıya ulaştırmıştır.

Atatürk’ün Milli Birlik ve Beraberlik Anlayışı

Atatürk, 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’in düşman işgalinden kurtulduğu gün, “Milli Mücadelemizin bu safhası kapanmıştır. Şimdi ikinci safhasını açmamız lazım geliyor.” diyerek işe başlamış ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Yüzyılların her alanda görülen geri kalmışlığını kısa sürede ortadan kaldırmayı düşünen Atatürk, bu amaçla çeşitli inkılaplar yapmıştır. Ancak, yapılanların sonuç vermesi ve korunması için en önemli koşullardan birisinin milli birlik ve beraberlik olduğunu da biliyordu. Birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeyen bir toplumda olumlu bir gelişme sağlanamayacağı gibi toplumun varlığını sürdürmesinin imkansızlığını da kabul ediyordu. Bu nedenle de Atatürk, konuşmalarında ve faaliyetlerinde “milli birlik ve beraberlik” düşüncesine çok büyük ve özel bir önem vermiştir.
Kurtuluş Savaşı’ndaki başarıyı yorumlayan Atatürk, “Bilelim ki, kazandığımız başarı milletin kuvvetlerini birleştirmesinden ileri gelmiştir. Eğer, aynı başarıları ve zaferleri ileride de kazanmak istiyorsak, aynı esasa dayanalım” demiştir.
Milli birlik ve beraberliğe büyük önem veren Atatürk, şunları söylemiştir:
“Memleket, dayanışmaya bağlı bir birliğe muhtaçtır. Alelade politikacılıkla milleti parçalamak hıyanettir.”
“Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasında ulusal birlik, iyi geçinme ve çalışkanlık duygu ve kabiliyetlerinin olgunluğudur. Millet varlığını korumak için bütün yurttaşların canlarını ve her şeylerini derhal ortaya koymaya karar vermiş olmaları, bir milletin en yenilmez silahı ve korunma vasıtasıdır. Bu sebeple, Türk milletinin idaresinde ve korunmasında, milli birlik, milli duygu, milli kültür en yüksek göz diktiğimiz idealdir.”
“Bir toplumun varlığı ve saadeti ancak emelde ve isteklerini elde etmede, tam birlik halinde bulunmasına bağlıdır.”
“Gerektiğinde vatan için tek bir fert gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet, elbet büyük bir geleceğe layık ve aday olan bir millettir.”
Atatürk Türkiye Cumhurieti’ni kurduğu yıllarda Kurtuluş Savaşı’nın neden olduğu birlik ve beraberlik yanında, başta mezep ayrımcılığı olmak üzere birçok konuda farklılaşmış ve beraberliği zedelenmiş bir toplum ile karşı karşıya kalmıştı. Atatürk, milliyetçilik anlayışının doğal bir sonucu olan milli birlik ve beraberliğin korunmasına çok önem vermiş ve aksi davrananları şu sözleriyle çok sert eleştirmiştir:
“Türk milleti, kendinin ve memeleketin yüksek menfaatlerinin aleyhine çalışmak isteyen bozguncu, vatansız ve milliyetsiz beyinsizlerin saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak bir topluluk değildir.”
Toplumun içindeki farklı düşünceler, farklı inanışlar ne olursa olsun, milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesini bilen bir milletin başaramayacağı iş, aşamayacağı engel yoktur.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Aralık 2008       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Milli Birlik, Beraberlik ve Ülke Bütünlüğü
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Millî Birlik ve Beraberlik ilkesi, Atatürk milliyetçiliğinin zorunlu bir sonucudur. Bu görüş ve anlayışa göre, millet ülkesiyle birlikte bölünmez bir bütündür.
Atatürk, Türk milleti bir bütün haline gelmeden Kurtuluş Savaşı'nı başlatmamıştı. Ancak bölücü, zedeleyici akımları ve ayaklanmaları bastırdıktan sonra başarı yolları kendisine açılmıştır. Atatürk konuşmalarında, sırası geldikçe, hem zaferin hem de inkılâpların milli birlikle gerçekleştiğini belirtmiştir. O, hiçbir zaman vatanı milletten ayrı düşünmemiştir.
Madem ki millet aynı ideale bağlı insanların oluşturduğu bir birliktir, o halde insanların üzerinde yaşadığı vatan parçası da bir bütündür, kutsaldır. Bölünemez, parçalanamaz. Bunun aksini düşünmek milliyetçiliği inkâr etmek olur. Milliyetçilik inkâr edilecek olursa Türk varlığı da sona ermiş olur.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Aralık 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı

milli birlik nedir


ahlak ve milli birlik arasındaki ilişki nedir sorusunu yanıtlarsanız sevinirim çok acil lütfeeeeeeen yardım edin
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Mart 2010       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
TARİHİMİZDE MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİK

Milli Birliğin Doğurduğu Olumlu Sonuçlar

Türk tarihinde, milli birlik ve baraberliğin ortaya çıkardığı olumlu sonuçlar, tarihin zenginliği ve geçmişi kadar derindir. Kurulan her devlet, bu milli birlik ve baraberliğin en güzel örneklerindendir. Ancak bu konuda yakın tarihimizden bir örnek verecek olursak, hiç şüphesiz bu, Kurtuluş Savaşı olacaktır.
Birinci Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinden sonra Türk milleti adına ortaya çıkan ağır sonuçlar karşısında bütün dünyanın “Türkler bitti” düşüncesine karşın, Atatürk’ün önderliğinde büyük bir milli birlik ve beraberlik örneği gösteren Anadolu insanı, Karslı, Diyarbakırlı, Erzurumlu, Sivaslı, Ankaralı, İzmirli, Edirneli olarak harekete geçerek vatanını düşman işgalinden kurtarmıştır. Ordusu terhis edilmiş, fabrikalarına, limanlarına, tersanelerine, kışlalarına el konulmuş ve yöneticilerinin kandırıldığı bir milletin kısa sürede neler başardığı, sadece bu vatanın insanları tarafından değil, tüm milletler tarafından çok iyi bilinmektedir. Milletimiz, Kurtuluş Savaşı sıkıntılarını birlik ve beraberlik içerisinde yenebildiğini gösterdikten sonra, aşamayacağı engelin de olmadığını kanıtlamıştır.
Bir ailenin karşılaştığı sorunlar karşısında tüm fertleriyle ortak olarak mücadele etmesi, sorunların aşılmasında nasıl birinci koşul ise; çekirdeği aileye dayanan milletlerin de aynı şekilde hareketi, aynı sonucu doğurur.
Kurtuluş Savaşı’nda Türk insanını milli birlik ve beraberliğe iten güç, Atatürk’ün liderliği ve bağımsızlık aşkı olduğu kadar, milletimizin ortak çıkarının etrafında toplanması da önemli rol oynamıştır. O günlerde, “bağımsızlık” ortak çıkar olarak görülmüş ve bu çıkarı sağlamada milli birlik ve beraberlik bir metot olarak tespit edilmiştir. Burada önemli olan, millet olarak ortak çıkarımızın ne olduğunu tespit etmek ve o çıkar için milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmektir. Atatürk’ün de belirttiği gibi, “Türk milleti, milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.”
Günümüzde de ortak çıkarımız, bağımsızlık, laiklik ve demokrasidir. Milletimiz, bu çıkarlarını korumada, milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket ettiği sürece ayakta kalmasını önleyebilecek hiçbir güç yoktur.

Milli Birliğe Önem Verilmeyişinin Olumsuz Sonuçları

Türk tarihi, milli birlik ve beraberliğe verilen önemin çok sayıda örnekleriyle dolu olduğu kadar aksi örneklerle de bilinir. Her şeyden önce kurulan çok sayıda Türk devleti, milli birlik ve beraberlik anlayışına ters davranışlar sebebiyle kısa sürede yıkılmıştır. Kısa sürede devlet kurmayı başaran ve bu nedenle de “teşkilatçılık” niteliğiyle ön plana çıkan Türkler, “milli çıkarlar” etrafında kenetlenmemek ve hatta “milli çıkarlar”ın neden olduğu konusundaki yanlışlarından dolayı kısa sürede devletlerini yıkan da olmuşlardır. Ölen hakan ya da sultanın çocukları arasında ülkenin paylaştırılması, fesat ve bozgunculuğun önüne geçilememesi, dış tahriklere çabuk kanılması ve duygusal hareket edimesi bu yıkımda etkili olmuştur. Göktürkler’i, Gazneliler’i, Anadolu Selçukluları’nı ve daha birçok Türk devletini bu yanlışlığa örnek olarak verebiliriz.
Yukarıda da ifade edildiği gibi, devletlerin çıkarlarının ne olduğunun tespit edilmesi ve milletin de bu çıkarlar etrafında birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesi gerekmektedir. Çıkarın ne olduğunun bilinmediği toplumlarda, herkesin farklı tutum ve arayışlar içinde olması, devletin kısa sürede yıkılması ve dolayısıyla da toplumun büyük felaketlerle karşı karşıya kalması doğal sonuç olmaktadır.
Milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmek, günümüz toplumlarının kültür seviyesini de göstermektedir. Şurası gayet açıktır ki; fesadın, kargaşanın ve iç çatışmaların yaşandığı ülkeler, sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik açılardan geri kalmış toplumlardır. Bir diğer ifadeyle, demokrasinin yaşandığı ülkelerde bu tür sorunlar son derece az görülmektedir.
Günümüzde batı toplumları, demokrasinin ve dolayısıyla da laikliğin ortak çıkarları olduğunu, bu çıkarın zedelenmesi durumunda toplumsal sarsıntıların yaşanacağını bilmekte ve ona göre davranmaktadırlar. Bu davranış biçimi de batıyı sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik alanlarda başarıya ulaştırmıştır.

Atatürk’ün Milli Birlik ve Beraberlik Anlayışı

Atatürk, 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’in düşman işgalinden kurtulduğu gün, “Milli Mücadelemizin bu safhası kapanmıştır. Şimdi ikinci safhasını açmamız lazım geliyor.” diyerek işe başlamış ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Yüzyılların her alanda görülen geri kalmışlığını kısa sürede ortadan kaldırmayı düşünen Atatürk, bu amaçla çeşitli inkılaplar yapmıştır. Ancak, yapılanların sonuç vermesi ve korunması için en önemli koşullardan birisinin milli birlik ve beraberlik olduğunu da biliyordu. Birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeyen bir toplumda olumlu bir gelişme sağlanamayacağı gibi toplumun varlığını sürdürmesinin imkansızlığını da kabul ediyordu. Bu nedenle de Atatürk, konuşmalarında ve faaliyetlerinde “milli birlik ve beraberlik” düşüncesine çok büyük ve özel bir önem vermiştir.
Kurtuluş Savaşı’ndaki başarıyı yorumlayan Atatürk, “Bilelim ki, kazandığımız başarı milletin kuvvetlerini birleştirmesinden ileri gelmiştir. Eğer, aynı başarıları ve zaferleri ileride de kazanmak istiyorsak, aynı esasa dayanalım” demiştir.
Milli birlik ve beraberliğe büyük önem veren Atatürk, şunları söylemiştir:
“Memleket, dayanışmaya bağlı bir birliğe muhtaçtır. Alelade politikacılıkla milleti parçalamak hıyanettir.”
“Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasında ulusal birlik, iyi geçinme ve çalışkanlık duygu ve kabiliyetlerinin olgunluğudur. Millet varlığını korumak için bütün yurttaşların canlarını ve her şeylerini derhal ortaya koymaya karar vermiş olmaları, bir milletin en yenilmez silahı ve korunma vasıtasıdır. Bu sebeple, Türk milletinin idaresinde ve korunmasında, milli birlik, milli duygu, milli kültür en yüksek göz diktiğimiz idealdir.”
“Bir toplumun varlığı ve saadeti ancak emelde ve isteklerini elde etmede, tam birlik halinde bulunmasına bağlıdır.”
“Gerektiğinde vatan için tek bir fert gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet, elbet büyük bir geleceğe layık ve aday olan bir millettir.”
Atatürk Türkiye Cumhurieti’ni kurduğu yıllarda Kurtuluş Savaşı’nın neden olduğu birlik ve beraberlik yanında, başta mezep ayrımcılığı olmak üzere birçok konuda farklılaşmış ve beraberliği zedelenmiş bir toplum ile karşı karşıya kalmıştı. Atatürk, milliyetçilik anlayışının doğal bir sonucu olan milli birlik ve beraberliğin korunmasına çok önem vermiş ve aksi davrananları şu sözleriyle çok sert eleştirmiştir:
“Türk milleti, kendinin ve memeleketin yüksek menfaatlerinin aleyhine çalışmak isteyen bozguncu, vatansız ve milliyetsiz beyinsizlerin saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak bir topluluk değildir.”
Toplumun içindeki farklı düşünceler, farklı inanışlar ne olursa olsun, milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesini bilen bir milletin başaramayacağı iş, aşamayacağı engel yoktur.


TARİHİMİZDE MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİK

Milli Birliğin Doğurduğu Olumlu Sonuçlar

Türk tarihinde, milli birlik ve baraberliğin ortaya çıkardığı olumlu sonuçlar, tarihin zenginliği ve geçmişi kadar derindir. Kurulan her devlet, bu milli birlik ve baraberliğin en güzel örneklerindendir. Ancak bu konuda yakın tarihimizden bir örnek verecek olursak, hiç şüphesiz bu, Kurtuluş Savaşı olacaktır.
Birinci Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinden sonra Türk milleti adına ortaya çıkan ağır sonuçlar karşısında bütün dünyanın “Türkler bitti” düşüncesine karşın, Atatürk’ün önderliğinde büyük bir milli birlik ve beraberlik örneği gösteren Anadolu insanı, Karslı, Diyarbakırlı, Erzurumlu, Sivaslı, Ankaralı, İzmirli, Edirneli olarak harekete geçerek vatanını düşman işgalinden kurtarmıştır. Ordusu terhis edilmiş, fabrikalarına, limanlarına, tersanelerine, kışlalarına el konulmuş ve yöneticilerinin kandırıldığı bir milletin kısa sürede neler başardığı, sadece bu vatanın insanları tarafından değil, tüm milletler tarafından çok iyi bilinmektedir. Milletimiz, Kurtuluş Savaşı sıkıntılarını birlik ve beraberlik içerisinde yenebildiğini gösterdikten sonra, aşamayacağı engelin de olmadığını kanıtlamıştır.
Bir ailenin karşılaştığı sorunlar karşısında tüm fertleriyle ortak olarak mücadele etmesi, sorunların aşılmasında nasıl birinci koşul ise; çekirdeği aileye dayanan milletlerin de aynı şekilde hareketi, aynı sonucu doğurur.
Kurtuluş Savaşı’nda Türk insanını milli birlik ve beraberliğe iten güç, Atatürk’ün liderliği ve bağımsızlık aşkı olduğu kadar, milletimizin ortak çıkarının etrafında toplanması da önemli rol oynamıştır. O günlerde, “bağımsızlık” ortak çıkar olarak görülmüş ve bu çıkarı sağlamada milli birlik ve beraberlik bir metot olarak tespit edilmiştir. Burada önemli olan, millet olarak ortak çıkarımızın ne olduğunu tespit etmek ve o çıkar için milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmektir. Atatürk’ün de belirttiği gibi, “Türk milleti, milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.”
Günümüzde de ortak çıkarımız, bağımsızlık, laiklik ve demokrasidir. Milletimiz, bu çıkarlarını korumada, milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket ettiği sürece ayakta kalmasını önleyebilecek hiçbir güç yoktur.

Milli Birliğe Önem Verilmeyişinin Olumsuz Sonuçları

Türk tarihi, milli birlik ve beraberliğe verilen önemin çok sayıda örnekleriyle dolu olduğu kadar aksi örneklerle de bilinir. Her şeyden önce kurulan çok sayıda Türk devleti, milli birlik ve beraberlik anlayışına ters davranışlar sebebiyle kısa sürede yıkılmıştır. Kısa sürede devlet kurmayı başaran ve bu nedenle de “teşkilatçılık” niteliğiyle ön plana çıkan Türkler, “milli çıkarlar” etrafında kenetlenmemek ve hatta “milli çıkarlar”ın neden olduğu konusundaki yanlışlarından dolayı kısa sürede devletlerini yıkan da olmuşlardır. Ölen hakan ya da sultanın çocukları arasında ülkenin paylaştırılması, fesat ve bozgunculuğun önüne geçilememesi, dış tahriklere çabuk kanılması ve duygusal hareket edimesi bu yıkımda etkili olmuştur. Göktürkler’i, Gazneliler’i, Anadolu Selçukluları’nı ve daha birçok Türk devletini bu yanlışlığa örnek olarak verebiliriz.
Yukarıda da ifade edildiği gibi, devletlerin çıkarlarının ne olduğunun tespit edilmesi ve milletin de bu çıkarlar etrafında birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesi gerekmektedir. Çıkarın ne olduğunun bilinmediği toplumlarda, herkesin farklı tutum ve arayışlar içinde olması, devletin kısa sürede yıkılması ve dolayısıyla da toplumun büyük felaketlerle karşı karşıya kalması doğal sonuç olmaktadır.
Milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmek, günümüz toplumlarının kültür seviyesini de göstermektedir. Şurası gayet açıktır ki; fesadın, kargaşanın ve iç çatışmaların yaşandığı ülkeler, sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik açılardan geri kalmış toplumlardır. Bir diğer ifadeyle, demokrasinin yaşandığı ülkelerde bu tür sorunlar son derece az görülmektedir.
Günümüzde batı toplumları, demokrasinin ve dolayısıyla da laikliğin ortak çıkarları olduğunu, bu çıkarın zedelenmesi durumunda toplumsal sarsıntıların yaşanacağını bilmekte ve ona göre davranmaktadırlar. Bu davranış biçimi de batıyı sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik alanlarda başarıya ulaştırmıştır.

Atatürk’ün Milli Birlik ve Beraberlik Anlayışı

Atatürk, 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’in düşman işgalinden kurtulduğu gün, “Milli Mücadelemizin bu safhası kapanmıştır. Şimdi ikinci safhasını açmamız lazım geliyor.” diyerek işe başlamış ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Yüzyılların her alanda görülen geri kalmışlığını kısa sürede ortadan kaldırmayı düşünen Atatürk, bu amaçla çeşitli inkılaplar yapmıştır. Ancak, yapılanların sonuç vermesi ve korunması için en önemli koşullardan birisinin milli birlik ve beraberlik olduğunu da biliyordu. Birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeyen bir toplumda olumlu bir gelişme sağlanamayacağı gibi toplumun varlığını sürdürmesinin imkansızlığını da kabul ediyordu. Bu nedenle de Atatürk, konuşmalarında ve faaliyetlerinde “milli birlik ve beraberlik” düşüncesine çok büyük ve özel bir önem vermiştir.
Kurtuluş Savaşı’ndaki başarıyı yorumlayan Atatürk, “Bilelim ki, kazandığımız başarı milletin kuvvetlerini birleştirmesinden ileri gelmiştir. Eğer, aynı başarıları ve zaferleri ileride de kazanmak istiyorsak, aynı esasa dayanalım” demiştir.
Milli birlik ve beraberliğe büyük önem veren Atatürk, şunları söylemiştir:
“Memleket, dayanışmaya bağlı bir birliğe muhtaçtır. Alelade politikacılıkla milleti parçalamak hıyanettir.”
“Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasında ulusal birlik, iyi geçinme ve çalışkanlık duygu ve kabiliyetlerinin olgunluğudur. Millet varlığını korumak için bütün yurttaşların canlarını ve her şeylerini derhal ortaya koymaya karar vermiş olmaları, bir milletin en yenilmez silahı ve korunma vasıtasıdır. Bu sebeple, Türk milletinin idaresinde ve korunmasında, milli birlik, milli duygu, milli kültür en yüksek göz diktiğimiz idealdir.”
“Bir toplumun varlığı ve saadeti ancak emelde ve isteklerini elde etmede, tam birlik halinde bulunmasına bağlıdır.”
“Gerektiğinde vatan için tek bir fert gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet, elbet büyük bir geleceğe layık ve aday olan bir millettir.”
Atatürk Türkiye Cumhurieti’ni kurduğu yıllarda Kurtuluş Savaşı’nın neden olduğu birlik ve beraberlik yanında, başta mezep ayrımcılığı olmak üzere birçok konuda farklılaşmış ve beraberliği zedelenmiş bir toplum ile karşı karşıya kalmıştı. Atatürk, milliyetçilik anlayışının doğal bir sonucu olan milli birlik ve beraberliğin korunmasına çok önem vermiş ve aksi davrananları şu sözleriyle çok sert eleştirmiştir:
“Türk milleti, kendinin ve memeleketin yüksek menfaatlerinin aleyhine çalışmak isteyen bozguncu, vatansız ve milliyetsiz beyinsizlerin saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak bir topluluk değildir.”
Toplumun içindeki farklı düşünceler, farklı inanışlar ne olursa olsun, milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesini bilen bir milletin başaramayacağı iş, aşamayacağı engel yoktur.


Milli Birlik, Beraberlik ve Ülke Bütünlüğü
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Millî Birlik ve Beraberlik ilkesi, Atatürk milliyetçiliğinin zorunlu bir sonucudur. Bu görüş ve anlayışa göre, millet ülkesiyle birlikte bölünmez bir bütündür.
Atatürk, Türk milleti bir bütün haline gelmeden Kurtuluş Savaşı'nı başlatmamıştı. Ancak bölücü, zedeleyici akımları ve ayaklanmaları bastırdıktan sonra başarı yolları kendisine açılmıştır. Atatürk konuşmalarında, sırası geldikçe, hem zaferin hem de inkılâpların milli birlikle gerçekleştiğini belirtmiştir. O, hiçbir zaman vatanı milletten ayrı düşünmemiştir.
Madem ki millet aynı ideale bağlı insanların oluşturduğu bir birliktir, o halde insanların üzerinde yaşadığı vatan parçası da bir bütündür, kutsaldır. Bölünemez, parçalanamaz. Bunun aksini düşünmek milliyetçiliği inkâr etmek olur. Milliyetçilik inkâr edilecek olursa Türk varlığı da sona ermiş olur.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Mayıs 2010       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
çok ii milli birlik onu yapana çook teşekür ediyorum
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Kasım 2010       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
milli birlik unsurları nelerdir?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Şubat 2011       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ya bakın lütfen örnkler vererek açıklarmısınız
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Mart 2011       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
milli birlik ve braberliğin önemini bi kaç maddeyle yzazar mısınız ?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Nisan 2011       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ulşusal birliğimizi sağlayan etkenlerin tanımlaması mesela cumhuriyetimiz,türkçemiz ,ülke ve ulusumuzun bölünemez bütünlüğü..vb bunların tanımlamaları nedir? lütfen çooook acilll!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Benzer Konular

24 Kasım 2014 / Misafir Soru-Cevap
13 Mayıs 2008 / Misafir Mustafa Kemal ATATÜRK
8 Aralık 2010 / Misafir Soru-Cevap