Arama

Sporun doğuşu ve ülkelerin spora verdikleri önemin sebebi nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 13 Aralık 2008 Gösterim: 13.434 Cevap: 1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
13 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
''Ya lütfen bana sporun doğuşu ve ülkelerin spora verdikleri önemin sebebi'' konusunu bulurmusunuz? Lütfen çok rica ediyorum...
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
sporun doğuşu

Sponsorlu Bağlantılar

Kılıç ile yapılan ilk sporlara eski Hintliler parma virgs Yunanlılar perme derlerdi. Sözcük kuzey germen dilindeki skermen ya da scheirmen'den gelir.Başka bir germen kavimi olan iskandinavyalılar sözcüğe skermederler Sözcük latin kökenli dillere de escremie biçiminde girmiş virgs terim Türkler tarafındanda kılıç sporları anlamında kullanılmıştır. Çin'de İ.Ö. 2000 yıllarında bu sporun yapıldığı bilinir.Eskrim daha sonraları antik Yunan'da hoplomakhos denilen gladyatör öğretmenleri tarafından gymnasion denilen okullarda ders olarak verilirdi. Roma döneminde de eskrim çok tutulan bir spor ve savaş dalı oldu.
Çağdaş eskrimin İspanya'da doğduğu ileri sürülür.Toledo kentinde sağlam ve zarif kılıçlar yapılmaya başlanmış virgs kesici kılıçların yerini ince virgs uzun virgs batıcı kılıçlar almıştı.Buna koşut olarak eskrimde de kaba güçten çok beceri virgs çeviklik ve bilgi önem kazandı.Spor virgs XVI. yy'da her ülkeden eskrim meraklılarının ustalıklarını arttırmak amacıyla geldikleri İtalya'da gelişti.Eskrimle ilgili ilk kuralları İtalyanlar koydular.Bu döneme eskrim spordan çok düello için başvurulan bir döğüşme aracıydı.1588-1608 yılları arasında yalnız Paris'te düellodan 8000 kişinin ölmesi tepkilere yol açtı.İtalyanlar'ın meçinden (epe) vazgeçilerek daha hafif ve kısa virgs içi çiçek biçiminde bir düğmeyle örtülü bir kılıç kullanılmaya başlandı.Bu yeni kılıca çiçek(fleur) sözcüğünden türetilen flöre adı Besnard tarafından verildi.Taraflar korumasız olduğundan hamleler son derece dikkatli yapılıyordu. Maske koruma yeleği ve eldiven XVIII. yy'ın sonlarında ortaya çıktı.Bu dönemin bir başka önemide La Boessiere virgs La Faugere virgs Gomard büyük ustalar tarafından karşılaşma kurallarının yeniden belirlenmesi oldu. Bazı süvari birliklerinde kullanılan kılıçta önemli bir gelişme görülmezken virgs epe düello silahı olarak geçerliliğini korudu.
XX. yy'ın başlarında eskrim sporunun kuralları kesinleşti.Eskrim 1896'dan başlayarak olimpiyat oyunlarında yer aldı.Bu alanda dünya şampiyonlukları düzenlendi.Rakibin karşısındaki sporcuya yaptığı vuruş yada dürtüş önceleri hakemler tarafından saptanırken virgs 1934'te epe virgs 1954'te flöre'de tuşlar elektrikli aygıtlarla saptanmaya başlandı.Kılıç dalında ise bu silahın elektrikli göstergelerle donatılması tüm çabalara rağmen 1980lere kadar gerçekleştirilemedi.
Eskrim günümüzde bütün dünyada yapılan bir spor durumuna gelmekle birlikte bu dalda Avrupalıların üstünlükleri sürmekte genelde epede İtalyanlar flörede Fransızlar kılıçta ise Macarlar başarı sağlamaktadırlar. 1913'te kurulan 100'e yakın ülkenin üye olduğu Ulaslar arası eskrim federasyonu çeşitli yaş sınıflarında dünya şampiyonlukları düzenlemektedir.


AŞAĞIDAKİ METİNLERDEN DE ÜLKELERİN SPORA NEDEN ÖNEM VERDİĞİ HAKKINDA FİKİR SAHİBİ OLABİLİRSİNİZ..


Olimpiyatlar: Spor, Barış, Spor Endüstrisi
Spor giyim endüstrisi işçi haklarını yoğun biçimde ihlal ediyor"
Tükenmez: "Oyunlarda ülkelerin politikaları yarıştırılıyor."
İlker Maga:"Hiçbir olimpiyat barış amaçlı yapılmadı. Yarışmanın temeli ise ayırma. "

Pistte de Fabrikada da ''Fair Play''
35 ülkeden STK ve aktivistler, 58 milyar dolarlık spor giyim endüstrisinin işçi haklarını yoğun bir biçimde ihlal ettiğini söyleyerek kampanya başlattı. Olimpik hareket kampanyaya duyarsız kalırken bazı firmalar sorumluluğu kabul etti.
BİA Haber Merkezi
25/08/2004
BİA (Atina)
- Uluslararası tüketici hakları birlikleri, sendikalar, insan hakları örgütleri ve aktivistler, spor malzemeleri üreten firmaların işçileri çok kötü şartlar altında çalıştırdıklarını söyleyerek Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) ve firmaları bu konuda sorumluluk almaya çağırdı.

Geçtiğimiz Mart ayında başlayan kampanyayı 100'den fazla ülkede yoksullukla mücadele çalışmaları yürüten Oxfam, birçok sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu ve tekstil sektöründe çalışan işçilerin durumlarının iyileştirilmesi için çalışan Clean Clothes Campaign (Temiz Giysiler Kampanyası-CCC) ve uluslararası sendikal birliklerin oluşturduğu Global Unions yürütüyor.

Kampanyaya 35 ülkeden yüzlerce STK destek veriyor. Şu ana kadar dünyanın çeşitli yerlerinde 500'den fazla eylem düzenlendi ve yarım milyondan fazla imza toplandı.

10 Ağustos'ta, olimpiyat oyunlarının düzenlendiği Atina'daki Akropol'de buluşan aktivistler yüzlerini maskelerle örterek işçilerin sömürülmesini protesto etti. Atina'daki eylemlere Türkiye'den de aktivistler katıldı.

Olimpik hareket işçi haklarına duyarsız kaldı
Nike, Adidas, Reebok ve Puma gibi bazı üreticiler işçi haklarında iyileştirmelere gitmeyi kabul eden açıklamalar yaptılar. Dört firma da, işçilerin çalışma ve yaşam koşullarının geliştirilmesi gerektiğini kabul ederek sunulan kimi önerileri kabul etmeye hazır olduklarını bildirdiler.

Kampanya dahilinde onbinlerce kişinin e-posta gönderdiği ASICS ve FILA ise henüz bir açıklama yapmadı.

IOC da bu konuda bir sorumluluk almayı ve sponsorluk programlarını oluştururken ve firmalarla anlaşmalar yaparken işçi haklarını gözönüne almayı reddetti. Komite, Atina'da kendilerine sunulan yarım milyondan fazla imzayı da kabul etmedi.

Artan rekabet ve sömürü
Spor giyim endüstrisinin küresel büyüklüğü 2003 yılında 58 milyar dolardı.

Firmaların piyasaya her geçen gün yeni ürünler sürmelerine rağmen ABD'de 1997'de 41 dolar olan bir çift spor ayakkabının fiyatı 2002'de 37 dolara düştü. Karlılık oranlarını korumaya çalışan firmalar da maliyetleri düşürmek için işçilerin üzerindeki yükü arttırıyor.

Kampanyaya katılan örgütlerin yaptığı araştırmalar, spor malzemeleri üreten uluslararası firmaların çocuk işçi çalıştırdığını, işçilere çok düşük ücret ödediğini, zorunlu fazla mesai yaptırdığını; işyerlerinde cinsel ve sözlü taciz olaylarının sıklıkla yaşandığını gösteriyor.

Yoğun bir rekabetin yaşandığı sektörde firmalar kar oranlarını ve pazar paylarını arttırmak için işçiler üzerindeki sömürüyü her geçen gün arttırıyor. İşçilerin örgütlenme hakları ihlal ediliyor.

Uluslararası firmalar çoğunlukla, işçi haklarının yasal güvence altına alınmadığı Asya, Uzakdoğu, Afrika ve Orta Amerika ülkelerinde üretim yapıyorlar.

Aktivistler, üreticilerin firma içi etik kodlar oluşturmasının yeterli olmadığını, etik ilkelerin pazarın yapısı nedeniyle uygulamaya geçirilmediğini belirtiyor.

Firmaların üretim yaparken uluslararası işçi hakları standartlarını uygulamaları; sektöre özgü problemlere çözüm bulmak için birbirleriyle ve sendikalarla işbirliği yapmaları isteniyor.

Aktivistler, IOC'dan da olimpiyat logosunun kullanıldığı ürünlerin işçi haklarına saygılı firmalar tarafından üretilmesine izin vermesini ve firmalar üzerinde baskı oluşturmasını istiyor.

Sporcular da destekliyor
İspanyol bisikletçi Miguel Indurain, Kanadalı orta mesafe koşucusu Bruce Kidd, Amerikalı çekiççi Kevin McMahon, Avustralyalı yüzücü Sarah Houbolt ve Fransız milli futbolcu Didier Deschamps gibi sporcular da kampanyaya destek veriyorlar.(EÜ/BB)

* Kampanya ile ilgili daha fazla bilgi ve destek için web sitesine bakılabilir.
**********************

Tükenmez: Olimpiyat Ruhu Piyasaya Teslim
Gazeteci-yazar Tükenmez olimpiyatların devletlerin propaganda sahnesine dönüştüğünü, bunun sporcular üzerinde de baskı oluşturarak bedenlerini yıpratmalarına yol açtığını, IOC'un işçi haklarına değer vermeyen firmaları boykot etmesi gerektiğini söylüyor.
- İstanbul Teknik Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü öğretim üyesi, gazeteci-yazar Metin Tükenmez olimpiyatların devletlerin sporu propaganda aracı kullandıkları gösterilere dönüştüğünü, bu durumun sporcuların kendilerine zarar vermelerine de yol açtığını söylüyor.

"Olimpiyat ruhu"nun piyasa ekonomisine teslim edildiğini belirten Tükenmez, "Pierre de Coubertin olimpiyat oyunlarını insanların barış ve kardeşlik içerisinde kültürlerini yarıştırması olarak düşünüyordu. Birinci amaç insanların rakibini araç olarak kullanıp, kendini geliştirmesiydi" diyor.

Tükenmez, dünya rekorunu elinde tuttuğu 5 bin metre yarışında 12. olan Elvan Abeylegesse'nin "çok üzerine gidilmesini" de, devletlerin kendi prestijlerini göstermek istemeleri anlayışına bağlıyor.

"Olimpiyat ruhundan söz ediyoruz ama, insanların öncelikli amacı temel ihtiyaçlarını gidermektir. Elvan Abeylegesse ilk olarak, Etiyopya'daki yoksul ailesinin ve kendisinin hayatını güvence altına almak için koşuyor. Türkiye ise kendi prestijini göstermek için Elvan'ı destekliyor. Aynı anlayıştaki medyada da yarışları kazanamayan sporcular tüketilmeye çalışılıyor".

Olimpiyatlar "soğuk savaşa" dönüştü
Modern olimpiyatların farklı kültürlerden insanların birarada yaşayabilmesi fikrini güçlendirmek üzere ortaya çıktığını söyleyen Tükenmez, oyunların zaman içinde ülkelerin propagandalarını yaptıkları bir sahneye dönüştüğünü vurguluyor.

"Oyunlarda ülkelerin politikaları yarıştırılıyor. Spor, gösterişe dayalı bir propaganda aracına dönüştürüldü"
Tükenmez, 1980 Moskova olimpiyatlarının boykot edilmesi, olimpiyatların dostluk ve kardeşlikten çok soğuk savaşa dönüştüğünün göstergesiydi" diyor.

Tükenmez, devletlerin bu şekildeki yarışmasının, sporcuların da daha iyi ve hızlı olabilmek için bedenlerini örselemesine, dopinge yönelmelerine neden olduğunu belirtiyor.

"İnsan bedeninin ve performansının bir sınırı olduğunu düşünürsek, olimpiyatların da yarışma anlayışı dolayısıyla sona gittiğini düşünüyorum".

"Sponsorlar boykot edilmeliydi"
Sporun dünyanın en büyük endüstrilerinden birine dönüştüğünü söyleyen Tükenmez "Sadece futbolun dünyadaki cirosu 275 milyar dolardır. Bu endüstri içerisindeki sponsorluk da, sporcular aracılığıyla da insanları televizyona çekmek istiyor" diyor.

"Amaç televizyon ve reklam aracılığıyla insanlara spor ürünü aldırmak. Spora tam anlamıyla bir destek söz konusu değil".

Tükenmez, Nike gibi sponsor firmaların, özellikle çocuk emeğini kullandığını, sağlıksız koşullarda işçi çalıştırdığını vurgulayarak "Uluslararası Olimpiyat Komitesinin (IOC) benzer firmalara boykot uygulaması gerekirdi" diyor. (ÖG/EÜ)
***************

"Olimpiyat Ruhu" Bir Hülya
Gözümüz Atina Olimpiyat Oyunları'nda. Her olimpiyat döneminde "barış"tan söz edilir. "İnsanca Spor"un yayın yönetmeni İlker Maga ise "Hiçbir olimpiyat barış amaçlı yapılmadı" diyor.
Cumhuriyet Dergi
25/08/2004 Elif SU
BİA (İstanbul)
- Modern olimpiyat oyunlarının 100. yılı bir asır önceki yerinde, Atina'da göz kamaştırıcı bir törenle kutlandı. Ancak açılışın etkileyiciliği bile doping testlerinin pozitif sonuçlarını unutturmaya yetmedi.

Sayıları az olmayan bu pozitif sonuçların yanında olimpiyatlar uzun zamandır yapısal sorunlarla boğuşuyor. Sorunların çemberi, olimpiyat oyunlarının varlık nedenlerinin ortadan kalktığına kadar uzandı.

İlker Maga, Türkiye'nin tek düşünsel, felsefi spor dergisi olan İnsanca Spor'un yayın yönetmeni ve yazarı. Yazılarında egemen spor anlayışına ters fikirler formüle eden Maga ile olimpiyatları konuştuk.

Olimpiyatlar hep "barış"la birlikte anılır, sizce de olimpiyatların böyle bir yanı var mı?

İzin verirseniz, "kesinlikle hayır" diyeceğim. Olimpiyatlar hiçbir zaman barış amaçlı yapılmadı. Biri eski Yunan'da, diğeri 1896'dan günümüze kadar süren iki büyük olimpiyat oyunlarının olduğunu biliyoruz.

Antik Yunan'daki olimpiyat oyunları, siteler arası rekabetin bu kez oyun alanlarında devam ettirildiği organizasyonlardı. Yaygın olarak bu oyunların barış amaçlı yapıldığına inanılmaktadır, oysa temelinde bir sitenin diğerlerine üstünlük sağlaması amaçlanıyordu. Oyunlara katılan sporcuların gerçekte iyi birer savaşçı olduğu dikkate alınırsa, asıl amacın ne olduğuna biraz daha yaklaşmış oluruz.

Bu oyunlar sanıldığı gibi barış içinde de geçmiyordu, yarışmalar sırasında pek çok ölüm olayına rastlanıyordu, dönemi anlatan pek çok yazılı eserde bu ölümleri başka açılardan okuma fırsatımız var bugün.

Bu eserlerin yazarlarının, yani dönemin düşünürlerinin olayları anlatırken ölümleri olağan saymaları ise tek bir şeyi işaret ediyor: Siteler arası rekabet öylesine büyüktü ki, filozoflar arasında da bu sürüyordu, filozoflar meydanlarda, sokaklarda ve akademilerde kelimelerle atışır, yarışırken, olimpiyat oyunlarında yumruklar, ayaklar, oklar kullanıyordu. Biri atletizm, diğeri bokssever olan Sokrates ve Platon bu dönemin felsefe şampiyonlarıydı; sporcu şampiyonlar ise ölüm riskini göze alıyorlardı.

Ayrıca bu sporcular, yarışmalara iyi hazırlanan, bunun için de zamanı ve mal varlığı olan iyi durumdaki Yunanlılar'dı. Onlar savaşçı ve aynı zamanda sporcuydular; kısacası sanıldığı gibi amatör değil, profesyoneldiler.

Köleler bu yarışmalara katılamazdı ve sanıldığı gibi spor o zamanlar herkes için geçerli değildi. Şampiyonların maddi olarak inanılmaz ölçülerde ödüllendirildiklerini de unutmamamız lazım.

O dönem beslenmesine ve vücut bakımına dikkat eden "iyi" bir Yunan vatandaşının bir yıl boyunca 30 litre zeytinyağı tükettiği biliniyor, şampiyonlara ise diğer ödüllerin yanında 3 bin litre zeytinyağı veriliyordu; bunu da oyunların sonuçlarının ne kadar önem kazandığına dair önemli bir veri olarak tercüme etmek gerek.

Ya modern olimpiyatlar?
Modern oyunların kurucusu Pierre de Coubertin, "barış" amacı taşıyan, spor dışında da pek çok eşitlikçi düşünceye sahip bir aristokrattı, fakat ne kadar iyi niyetli de olsa olimpiyatlar barış sürecine herhangi bir katkı koymamış, ters etki yapmıştır.

Mesela ilk olimpiyatlardan sekiz yıl sonra Birinci Dünya Savaşı çıkmıştır ve Coubertin'ın 1871'deki aktörleri barıştırma çabası sonuçsuz kalmıştır. 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları, olimpiyatlar tarihinin ilk büyük oyunlarıdır, Nazizmin dünyada sempati toplaması ve Alman ırkının üstünlüğünü kanıtlaması için kullanılmıştır; barışa katkı koyduğunu söylemek cüret ister.

Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin 1966'dan beri yönetim kurulu üyeliğini ve en uzun başkanlığını yapmış Samaranch, Franko döneminin Spor Bakanı'dır, yani faşisttir. Modern spor tarihinde çok kritik bir rol oynamış olan Leipzig, Soğuk Savaş yıllarında olimpiyat oyunlarına sırf siyasi nedenlerden dolayı mekân olamadı. Boykotlar vs'ler dahil örnekleri çoğaltmak mümkün, kısacası olimpiyat oyunları iddia edildiği gibi, dünyanın barış içinde yaşamasına katkı gibi bir işlev görmedi hiçbir zaman.

Ülkemizde olimpiyatlar hakkındaki görüşler yanlış mı, yani?
Bence temel bir sorun, kaynak ve bilgi eksikliği. Beden eğitimi öğretmenleri spor bölümlerinden neredeyse kitap okumadan mezun oluyor. Bu da ülkenin spora verdiği önemi gösteriyor, oysa beden eğitimi dersleri insanlara spor yapma alışkanlığı kazandırılması için önemli bir fırsat. Basında ise spor yazarı, analitik düşünmekten uzak, öğrenci, hoca, uzman böyle olunca karşınıza parlak bir tablo çıkmıyor tabii ki.

Peki günümüz olimpiyat oyunları açısından ne tür sorunlar var bugün? Bir olimpiyat ruhundan söz edebiliyor muyuz?

Bir olimpiyat ruhunun olduğunu gösterecek bir veri yok elimizde. Bu anlamda bir olimpiyat ruhunun olmadığından yola çıkmamız daha ilerletici olur.

Günümüz olimpiyatları büyük bir sporcu yazarı ve seyirlik eğlenme alanıdır. Madalya alan sporcular geleceklerini güvence altına almış oluyorlar, pazarlık şansları artıyor, sponsorlar arasında seçim yapabilecek konuma ulaşmış oluyorlar. Nerede doğdukları, hangi ülke adına yarıştıkları da önem taşımıyor artık, uyruk değiştiren sporcular az değil günümüzde.

Spor olarak da tıkanmış durumda olimpiyat oyunları. Çünkü insan bu, sınırları var, bu nedenle rekor veya benzeri sonuçlara az rastlanıyor ya da alınan sonuçlar bir öncekinden çok farklı değil. Oyunlarda tıkanma olduğu için de yeni disiplinler bulunmaya ve olimpiyatlara dahil edilmeye çalışılıyor. Yeni bulunanların oyun örgüsünün çok basit ve az değişkenli olması dikkat çekiyor, bu yanlarıyla yeni disiplinlerin olimpiyatlara yeni renkler taşımakta olduğu söylenemez.

Sporu sevenlerin Atina'da gerçekleştirilen olimpiyat oyunlarına karşı olması gerekir. Çünkü kökeninde yarışma var ve yarışmanın temeli ise ayırma.

Yarışmalardan sürekli kötü sonuçlar alan bir çocuk bir süre sonra seyirci olmak isteyecektir. Oysa sporun dili olan jimnastik bütün insanlar için yaşamları boyunca gereklidir.

Gerçekte spora dost olanların, olimpiyatlara kaynak ayırmak yerine, bunu ülke içinde sporun yaygınlaştırılması için kullanılmasını savunması gerekir. Şimdiki haliyle olimpiyatlar, sporun yaygınlaştırılması önünde ciddi bir engeldir, sonuç itibariyle spora düşman bir işleyiş içindedir. (ES/ÖG/EÜ)



Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
13 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
sporun doğuşu

Sponsorlu Bağlantılar

Kılıç ile yapılan ilk sporlara eski Hintliler parma virgs Yunanlılar perme derlerdi. Sözcük kuzey germen dilindeki skermen ya da scheirmen'den gelir.Başka bir germen kavimi olan iskandinavyalılar sözcüğe skermederler Sözcük latin kökenli dillere de escremie biçiminde girmiş virgs terim Türkler tarafındanda kılıç sporları anlamında kullanılmıştır. Çin'de İ.Ö. 2000 yıllarında bu sporun yapıldığı bilinir.Eskrim daha sonraları antik Yunan'da hoplomakhos denilen gladyatör öğretmenleri tarafından gymnasion denilen okullarda ders olarak verilirdi. Roma döneminde de eskrim çok tutulan bir spor ve savaş dalı oldu.
Çağdaş eskrimin İspanya'da doğduğu ileri sürülür.Toledo kentinde sağlam ve zarif kılıçlar yapılmaya başlanmış virgs kesici kılıçların yerini ince virgs uzun virgs batıcı kılıçlar almıştı.Buna koşut olarak eskrimde de kaba güçten çok beceri virgs çeviklik ve bilgi önem kazandı.Spor virgs XVI. yy'da her ülkeden eskrim meraklılarının ustalıklarını arttırmak amacıyla geldikleri İtalya'da gelişti.Eskrimle ilgili ilk kuralları İtalyanlar koydular.Bu döneme eskrim spordan çok düello için başvurulan bir döğüşme aracıydı.1588-1608 yılları arasında yalnız Paris'te düellodan 8000 kişinin ölmesi tepkilere yol açtı.İtalyanlar'ın meçinden (epe) vazgeçilerek daha hafif ve kısa virgs içi çiçek biçiminde bir düğmeyle örtülü bir kılıç kullanılmaya başlandı.Bu yeni kılıca çiçek(fleur) sözcüğünden türetilen flöre adı Besnard tarafından verildi.Taraflar korumasız olduğundan hamleler son derece dikkatli yapılıyordu. Maske koruma yeleği ve eldiven XVIII. yy'ın sonlarında ortaya çıktı.Bu dönemin bir başka önemide La Boessiere virgs La Faugere virgs Gomard büyük ustalar tarafından karşılaşma kurallarının yeniden belirlenmesi oldu. Bazı süvari birliklerinde kullanılan kılıçta önemli bir gelişme görülmezken virgs epe düello silahı olarak geçerliliğini korudu.
XX. yy'ın başlarında eskrim sporunun kuralları kesinleşti.Eskrim 1896'dan başlayarak olimpiyat oyunlarında yer aldı.Bu alanda dünya şampiyonlukları düzenlendi.Rakibin karşısındaki sporcuya yaptığı vuruş yada dürtüş önceleri hakemler tarafından saptanırken virgs 1934'te epe virgs 1954'te flöre'de tuşlar elektrikli aygıtlarla saptanmaya başlandı.Kılıç dalında ise bu silahın elektrikli göstergelerle donatılması tüm çabalara rağmen 1980lere kadar gerçekleştirilemedi.
Eskrim günümüzde bütün dünyada yapılan bir spor durumuna gelmekle birlikte bu dalda Avrupalıların üstünlükleri sürmekte genelde epede İtalyanlar flörede Fransızlar kılıçta ise Macarlar başarı sağlamaktadırlar. 1913'te kurulan 100'e yakın ülkenin üye olduğu Ulaslar arası eskrim federasyonu çeşitli yaş sınıflarında dünya şampiyonlukları düzenlemektedir.


AŞAĞIDAKİ METİNLERDEN DE ÜLKELERİN SPORA NEDEN ÖNEM VERDİĞİ HAKKINDA FİKİR SAHİBİ OLABİLİRSİNİZ..


Olimpiyatlar: Spor, Barış, Spor Endüstrisi
Spor giyim endüstrisi işçi haklarını yoğun biçimde ihlal ediyor"
Tükenmez: "Oyunlarda ülkelerin politikaları yarıştırılıyor."
İlker Maga:"Hiçbir olimpiyat barış amaçlı yapılmadı. Yarışmanın temeli ise ayırma. "

Pistte de Fabrikada da ''Fair Play''
35 ülkeden STK ve aktivistler, 58 milyar dolarlık spor giyim endüstrisinin işçi haklarını yoğun bir biçimde ihlal ettiğini söyleyerek kampanya başlattı. Olimpik hareket kampanyaya duyarsız kalırken bazı firmalar sorumluluğu kabul etti.
BİA Haber Merkezi
25/08/2004
BİA (Atina)
- Uluslararası tüketici hakları birlikleri, sendikalar, insan hakları örgütleri ve aktivistler, spor malzemeleri üreten firmaların işçileri çok kötü şartlar altında çalıştırdıklarını söyleyerek Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) ve firmaları bu konuda sorumluluk almaya çağırdı.

Geçtiğimiz Mart ayında başlayan kampanyayı 100'den fazla ülkede yoksullukla mücadele çalışmaları yürüten Oxfam, birçok sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu ve tekstil sektöründe çalışan işçilerin durumlarının iyileştirilmesi için çalışan Clean Clothes Campaign (Temiz Giysiler Kampanyası-CCC) ve uluslararası sendikal birliklerin oluşturduğu Global Unions yürütüyor.

Kampanyaya 35 ülkeden yüzlerce STK destek veriyor. Şu ana kadar dünyanın çeşitli yerlerinde 500'den fazla eylem düzenlendi ve yarım milyondan fazla imza toplandı.

10 Ağustos'ta, olimpiyat oyunlarının düzenlendiği Atina'daki Akropol'de buluşan aktivistler yüzlerini maskelerle örterek işçilerin sömürülmesini protesto etti. Atina'daki eylemlere Türkiye'den de aktivistler katıldı.

Olimpik hareket işçi haklarına duyarsız kaldı
Nike, Adidas, Reebok ve Puma gibi bazı üreticiler işçi haklarında iyileştirmelere gitmeyi kabul eden açıklamalar yaptılar. Dört firma da, işçilerin çalışma ve yaşam koşullarının geliştirilmesi gerektiğini kabul ederek sunulan kimi önerileri kabul etmeye hazır olduklarını bildirdiler.

Kampanya dahilinde onbinlerce kişinin e-posta gönderdiği ASICS ve FILA ise henüz bir açıklama yapmadı.

IOC da bu konuda bir sorumluluk almayı ve sponsorluk programlarını oluştururken ve firmalarla anlaşmalar yaparken işçi haklarını gözönüne almayı reddetti. Komite, Atina'da kendilerine sunulan yarım milyondan fazla imzayı da kabul etmedi.

Artan rekabet ve sömürü
Spor giyim endüstrisinin küresel büyüklüğü 2003 yılında 58 milyar dolardı.

Firmaların piyasaya her geçen gün yeni ürünler sürmelerine rağmen ABD'de 1997'de 41 dolar olan bir çift spor ayakkabının fiyatı 2002'de 37 dolara düştü. Karlılık oranlarını korumaya çalışan firmalar da maliyetleri düşürmek için işçilerin üzerindeki yükü arttırıyor.

Kampanyaya katılan örgütlerin yaptığı araştırmalar, spor malzemeleri üreten uluslararası firmaların çocuk işçi çalıştırdığını, işçilere çok düşük ücret ödediğini, zorunlu fazla mesai yaptırdığını; işyerlerinde cinsel ve sözlü taciz olaylarının sıklıkla yaşandığını gösteriyor.

Yoğun bir rekabetin yaşandığı sektörde firmalar kar oranlarını ve pazar paylarını arttırmak için işçiler üzerindeki sömürüyü her geçen gün arttırıyor. İşçilerin örgütlenme hakları ihlal ediliyor.

Uluslararası firmalar çoğunlukla, işçi haklarının yasal güvence altına alınmadığı Asya, Uzakdoğu, Afrika ve Orta Amerika ülkelerinde üretim yapıyorlar.

Aktivistler, üreticilerin firma içi etik kodlar oluşturmasının yeterli olmadığını, etik ilkelerin pazarın yapısı nedeniyle uygulamaya geçirilmediğini belirtiyor.

Firmaların üretim yaparken uluslararası işçi hakları standartlarını uygulamaları; sektöre özgü problemlere çözüm bulmak için birbirleriyle ve sendikalarla işbirliği yapmaları isteniyor.

Aktivistler, IOC'dan da olimpiyat logosunun kullanıldığı ürünlerin işçi haklarına saygılı firmalar tarafından üretilmesine izin vermesini ve firmalar üzerinde baskı oluşturmasını istiyor.

Sporcular da destekliyor
İspanyol bisikletçi Miguel Indurain, Kanadalı orta mesafe koşucusu Bruce Kidd, Amerikalı çekiççi Kevin McMahon, Avustralyalı yüzücü Sarah Houbolt ve Fransız milli futbolcu Didier Deschamps gibi sporcular da kampanyaya destek veriyorlar.(EÜ/BB)

* Kampanya ile ilgili daha fazla bilgi ve destek için web sitesine bakılabilir.
**********************

Tükenmez: Olimpiyat Ruhu Piyasaya Teslim
Gazeteci-yazar Tükenmez olimpiyatların devletlerin propaganda sahnesine dönüştüğünü, bunun sporcular üzerinde de baskı oluşturarak bedenlerini yıpratmalarına yol açtığını, IOC'un işçi haklarına değer vermeyen firmaları boykot etmesi gerektiğini söylüyor.
- İstanbul Teknik Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü öğretim üyesi, gazeteci-yazar Metin Tükenmez olimpiyatların devletlerin sporu propaganda aracı kullandıkları gösterilere dönüştüğünü, bu durumun sporcuların kendilerine zarar vermelerine de yol açtığını söylüyor.

"Olimpiyat ruhu"nun piyasa ekonomisine teslim edildiğini belirten Tükenmez, "Pierre de Coubertin olimpiyat oyunlarını insanların barış ve kardeşlik içerisinde kültürlerini yarıştırması olarak düşünüyordu. Birinci amaç insanların rakibini araç olarak kullanıp, kendini geliştirmesiydi" diyor.

Tükenmez, dünya rekorunu elinde tuttuğu 5 bin metre yarışında 12. olan Elvan Abeylegesse'nin "çok üzerine gidilmesini" de, devletlerin kendi prestijlerini göstermek istemeleri anlayışına bağlıyor.

"Olimpiyat ruhundan söz ediyoruz ama, insanların öncelikli amacı temel ihtiyaçlarını gidermektir. Elvan Abeylegesse ilk olarak, Etiyopya'daki yoksul ailesinin ve kendisinin hayatını güvence altına almak için koşuyor. Türkiye ise kendi prestijini göstermek için Elvan'ı destekliyor. Aynı anlayıştaki medyada da yarışları kazanamayan sporcular tüketilmeye çalışılıyor".

Olimpiyatlar "soğuk savaşa" dönüştü
Modern olimpiyatların farklı kültürlerden insanların birarada yaşayabilmesi fikrini güçlendirmek üzere ortaya çıktığını söyleyen Tükenmez, oyunların zaman içinde ülkelerin propagandalarını yaptıkları bir sahneye dönüştüğünü vurguluyor.

"Oyunlarda ülkelerin politikaları yarıştırılıyor. Spor, gösterişe dayalı bir propaganda aracına dönüştürüldü"
Tükenmez, 1980 Moskova olimpiyatlarının boykot edilmesi, olimpiyatların dostluk ve kardeşlikten çok soğuk savaşa dönüştüğünün göstergesiydi" diyor.

Tükenmez, devletlerin bu şekildeki yarışmasının, sporcuların da daha iyi ve hızlı olabilmek için bedenlerini örselemesine, dopinge yönelmelerine neden olduğunu belirtiyor.

"İnsan bedeninin ve performansının bir sınırı olduğunu düşünürsek, olimpiyatların da yarışma anlayışı dolayısıyla sona gittiğini düşünüyorum".

"Sponsorlar boykot edilmeliydi"
Sporun dünyanın en büyük endüstrilerinden birine dönüştüğünü söyleyen Tükenmez "Sadece futbolun dünyadaki cirosu 275 milyar dolardır. Bu endüstri içerisindeki sponsorluk da, sporcular aracılığıyla da insanları televizyona çekmek istiyor" diyor.

"Amaç televizyon ve reklam aracılığıyla insanlara spor ürünü aldırmak. Spora tam anlamıyla bir destek söz konusu değil".

Tükenmez, Nike gibi sponsor firmaların, özellikle çocuk emeğini kullandığını, sağlıksız koşullarda işçi çalıştırdığını vurgulayarak "Uluslararası Olimpiyat Komitesinin (IOC) benzer firmalara boykot uygulaması gerekirdi" diyor. (ÖG/EÜ)
***************

"Olimpiyat Ruhu" Bir Hülya
Gözümüz Atina Olimpiyat Oyunları'nda. Her olimpiyat döneminde "barış"tan söz edilir. "İnsanca Spor"un yayın yönetmeni İlker Maga ise "Hiçbir olimpiyat barış amaçlı yapılmadı" diyor.
Cumhuriyet Dergi
25/08/2004 Elif SU
BİA (İstanbul)
- Modern olimpiyat oyunlarının 100. yılı bir asır önceki yerinde, Atina'da göz kamaştırıcı bir törenle kutlandı. Ancak açılışın etkileyiciliği bile doping testlerinin pozitif sonuçlarını unutturmaya yetmedi.

Sayıları az olmayan bu pozitif sonuçların yanında olimpiyatlar uzun zamandır yapısal sorunlarla boğuşuyor. Sorunların çemberi, olimpiyat oyunlarının varlık nedenlerinin ortadan kalktığına kadar uzandı.

İlker Maga, Türkiye'nin tek düşünsel, felsefi spor dergisi olan İnsanca Spor'un yayın yönetmeni ve yazarı. Yazılarında egemen spor anlayışına ters fikirler formüle eden Maga ile olimpiyatları konuştuk.

Olimpiyatlar hep "barış"la birlikte anılır, sizce de olimpiyatların böyle bir yanı var mı?

İzin verirseniz, "kesinlikle hayır" diyeceğim. Olimpiyatlar hiçbir zaman barış amaçlı yapılmadı. Biri eski Yunan'da, diğeri 1896'dan günümüze kadar süren iki büyük olimpiyat oyunlarının olduğunu biliyoruz.

Antik Yunan'daki olimpiyat oyunları, siteler arası rekabetin bu kez oyun alanlarında devam ettirildiği organizasyonlardı. Yaygın olarak bu oyunların barış amaçlı yapıldığına inanılmaktadır, oysa temelinde bir sitenin diğerlerine üstünlük sağlaması amaçlanıyordu. Oyunlara katılan sporcuların gerçekte iyi birer savaşçı olduğu dikkate alınırsa, asıl amacın ne olduğuna biraz daha yaklaşmış oluruz.

Bu oyunlar sanıldığı gibi barış içinde de geçmiyordu, yarışmalar sırasında pek çok ölüm olayına rastlanıyordu, dönemi anlatan pek çok yazılı eserde bu ölümleri başka açılardan okuma fırsatımız var bugün.

Bu eserlerin yazarlarının, yani dönemin düşünürlerinin olayları anlatırken ölümleri olağan saymaları ise tek bir şeyi işaret ediyor: Siteler arası rekabet öylesine büyüktü ki, filozoflar arasında da bu sürüyordu, filozoflar meydanlarda, sokaklarda ve akademilerde kelimelerle atışır, yarışırken, olimpiyat oyunlarında yumruklar, ayaklar, oklar kullanıyordu. Biri atletizm, diğeri bokssever olan Sokrates ve Platon bu dönemin felsefe şampiyonlarıydı; sporcu şampiyonlar ise ölüm riskini göze alıyorlardı.

Ayrıca bu sporcular, yarışmalara iyi hazırlanan, bunun için de zamanı ve mal varlığı olan iyi durumdaki Yunanlılar'dı. Onlar savaşçı ve aynı zamanda sporcuydular; kısacası sanıldığı gibi amatör değil, profesyoneldiler.

Köleler bu yarışmalara katılamazdı ve sanıldığı gibi spor o zamanlar herkes için geçerli değildi. Şampiyonların maddi olarak inanılmaz ölçülerde ödüllendirildiklerini de unutmamamız lazım.

O dönem beslenmesine ve vücut bakımına dikkat eden "iyi" bir Yunan vatandaşının bir yıl boyunca 30 litre zeytinyağı tükettiği biliniyor, şampiyonlara ise diğer ödüllerin yanında 3 bin litre zeytinyağı veriliyordu; bunu da oyunların sonuçlarının ne kadar önem kazandığına dair önemli bir veri olarak tercüme etmek gerek.

Ya modern olimpiyatlar?
Modern oyunların kurucusu Pierre de Coubertin, "barış" amacı taşıyan, spor dışında da pek çok eşitlikçi düşünceye sahip bir aristokrattı, fakat ne kadar iyi niyetli de olsa olimpiyatlar barış sürecine herhangi bir katkı koymamış, ters etki yapmıştır.

Mesela ilk olimpiyatlardan sekiz yıl sonra Birinci Dünya Savaşı çıkmıştır ve Coubertin'ın 1871'deki aktörleri barıştırma çabası sonuçsuz kalmıştır. 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları, olimpiyatlar tarihinin ilk büyük oyunlarıdır, Nazizmin dünyada sempati toplaması ve Alman ırkının üstünlüğünü kanıtlaması için kullanılmıştır; barışa katkı koyduğunu söylemek cüret ister.

Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin 1966'dan beri yönetim kurulu üyeliğini ve en uzun başkanlığını yapmış Samaranch, Franko döneminin Spor Bakanı'dır, yani faşisttir. Modern spor tarihinde çok kritik bir rol oynamış olan Leipzig, Soğuk Savaş yıllarında olimpiyat oyunlarına sırf siyasi nedenlerden dolayı mekân olamadı. Boykotlar vs'ler dahil örnekleri çoğaltmak mümkün, kısacası olimpiyat oyunları iddia edildiği gibi, dünyanın barış içinde yaşamasına katkı gibi bir işlev görmedi hiçbir zaman.

Ülkemizde olimpiyatlar hakkındaki görüşler yanlış mı, yani?
Bence temel bir sorun, kaynak ve bilgi eksikliği. Beden eğitimi öğretmenleri spor bölümlerinden neredeyse kitap okumadan mezun oluyor. Bu da ülkenin spora verdiği önemi gösteriyor, oysa beden eğitimi dersleri insanlara spor yapma alışkanlığı kazandırılması için önemli bir fırsat. Basında ise spor yazarı, analitik düşünmekten uzak, öğrenci, hoca, uzman böyle olunca karşınıza parlak bir tablo çıkmıyor tabii ki.

Peki günümüz olimpiyat oyunları açısından ne tür sorunlar var bugün? Bir olimpiyat ruhundan söz edebiliyor muyuz?

Bir olimpiyat ruhunun olduğunu gösterecek bir veri yok elimizde. Bu anlamda bir olimpiyat ruhunun olmadığından yola çıkmamız daha ilerletici olur.

Günümüz olimpiyatları büyük bir sporcu yazarı ve seyirlik eğlenme alanıdır. Madalya alan sporcular geleceklerini güvence altına almış oluyorlar, pazarlık şansları artıyor, sponsorlar arasında seçim yapabilecek konuma ulaşmış oluyorlar. Nerede doğdukları, hangi ülke adına yarıştıkları da önem taşımıyor artık, uyruk değiştiren sporcular az değil günümüzde.

Spor olarak da tıkanmış durumda olimpiyat oyunları. Çünkü insan bu, sınırları var, bu nedenle rekor veya benzeri sonuçlara az rastlanıyor ya da alınan sonuçlar bir öncekinden çok farklı değil. Oyunlarda tıkanma olduğu için de yeni disiplinler bulunmaya ve olimpiyatlara dahil edilmeye çalışılıyor. Yeni bulunanların oyun örgüsünün çok basit ve az değişkenli olması dikkat çekiyor, bu yanlarıyla yeni disiplinlerin olimpiyatlara yeni renkler taşımakta olduğu söylenemez.

Sporu sevenlerin Atina'da gerçekleştirilen olimpiyat oyunlarına karşı olması gerekir. Çünkü kökeninde yarışma var ve yarışmanın temeli ise ayırma.

Yarışmalardan sürekli kötü sonuçlar alan bir çocuk bir süre sonra seyirci olmak isteyecektir. Oysa sporun dili olan jimnastik bütün insanlar için yaşamları boyunca gereklidir.

Gerçekte spora dost olanların, olimpiyatlara kaynak ayırmak yerine, bunu ülke içinde sporun yaygınlaştırılması için kullanılmasını savunması gerekir. Şimdiki haliyle olimpiyatlar, sporun yaygınlaştırılması önünde ciddi bir engeldir, sonuç itibariyle spora düşman bir işleyiş içindedir. (ES/ÖG/EÜ)



Quo vadis?

Benzer Konular

6 Mayıs 2014 / Ziyaretçi Cevaplanmış
8 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
30 Ekim 2012 / GÜLŞAH AYDINER Soru-Cevap
9 Mayıs 2015 / Misafir Soru-Cevap