Arama

Farklı dönemlere ait şiir örnekleri var mı?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 18 Ekim 2012 Gösterim: 34.362 Cevap: 22
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
14 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
farklı dönemlere ait şiir örnekleri
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
Cumhuriyet döneminde şiir

Sponsorlu Bağlantılar
Şiir [değiştir]

Şiirde, Milli Edebiyat akımından hece veznini devralan kuşak (Kemalettin Kamu,Ömer Bedrettin Uşaklı vs) küçük duyarlılıkları, doğa ve yurt güzelliklerini konu edindi. Biçim yetkinliğine ,arı şiire yönelen çalışmalar folklordan (Ahmet Kutsi Tecer), tarihin yanı sıra psikolojiden (Ahmet Hamdi Tanpınar) beslendi. Simgelere (Ahmet Muhip Dıranas) ya da günlük yaşamdan sahnelere, yaygın izlenimlere, duyarlığa (Cahit Sıtkı Tarancı) yaslandı. Hece veznini kullanmada ulaşılan ustalığa yeni kalıplar, duraksız uygulamalar (A.M.Dıranas, C.S.Tarancı) eklendi. İnsanın iç dünyasına yönelik araştırmalar, gizemci düşünceler dile getirildi (Necip Fazıl Kısakürek). Nazım Hikmet Ran'ın vezni, geleneksel kalıpları kıran şiiri, biçimsel özellikleri kadar Marxçı görüşe bağlı içeriğiyle de yenilik oluşturdu. Bu yenilikçi şiir zamanla halk şiirinden, divan şiirinden, hatta çağdaşı Garip şiirinden etkiler aldı: öykünün olanaklarından yararlanıldı, yerel ve evrensel değerlerle beslendi. Garip hareketinin temsilcileri (Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet, Oktay Rıfat) şiirde süregelen aşırı duyarlığa, şairaneliğe karşı çıktılar, vezinsiz şiiri yaygınlaştırdılar.[9] Garipçiler karşısında Nazım Hikmet'in şiir anlayışından etkilenen toplumcu şiir anlayışı ortaya çıktı. Bu şiir geleneğinin temsilcileri Rıfat Ilgaz, A.Kadir, Ahmed Arif, Hasan Hüseyin'dir. Toplumsal konuları,imgeye ve duyarlığa daha geniş yer vererek işleyen eğilimin temsilcisi Atilla İlhan oldu. Doğa, aşk, yaşam, sevgi, barış, özgürlük vb. konuları işleyen açık aydınlık şiirin (Bedri Rahmi Eyüboğlu, Behçet Necatigil, Cahit Külebi, Necati Cumalı) karşısında; insanın evrendeki yerini konu edinirken soyutlamalardan, biliçaltı araştırmalardan yararlanan çalışmalar yer aldı. Asaf Halet Çelebi'nin şiirine eski uygarlıkların, tasavvufun, folklorun katkısı görüldü. Dönemin en üretken şairi Fazıl Hüsnü Dağlarca, insanın tanrı, evren, tarih, zaman karşısındaki yerini yer yer karanlık imgelerle okura sezdirmeye çalıştı.[10] Garip şiirinin açık anlatımına karşın İkinci Yeni adı verilen şiirin temsilcileri Edip Cansever, İlhan Berk,Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç ve Ece Ayhan, çağdaş dünyanın karmaşası içinde bunalan insanın tedirginliğini, yer yer kapanık bir şiir diliyle anlattılar. Toplumsal eylemlere (Kemal Özer, Ataol Behramoğlu), kentin yaşamında çizgi dışı kalmış kitlelerin temsilcilerine (Refik Durbaş), kültürel kaynaklara ve tarihe (Hilmi Yavuz) yönelen ürünler kendini gösterdi. İroni (Salah Birsel), toplumsal (Metin Eloğlu) ve siyasal (Can Yücel) yergi, duyarlığa karşı şiir kaynaklarından birini oluşturdu.
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
14 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Şiirler üzerine söylenenler

Sponsorlu Bağlantılar
Just another Ceplog Mini Bloglar weblog






ATAOL BEHRAMOĞLU ŞİİRİ DÖNEMLERİ

Kasım 6, 2008

Etkilendiği Şairler;
Şiirde etkilenim olgusunun, “mecaz ve betim öğeleri ya da temalar arasında sıradan bir benzerlik ve etkileşime indirgenemeyeceği; bunları kapsayarak ya da kapsamayarak, Şiirin yapısıyla, daha da öte “ derin yapı”sıyla ilgili bir sorun olarak ele alınması gerektiğini” düşünen Behramoğlu, etkilendiği şairlerin başında Orhan Veli’yi göstermektedir.
Orhan Veli ve arkadaşları, Türk Şiirinde şairaneliği şiirin ana yapısından çıkararak, samimiyet ve sadeliği önceleyerek, yazdıkları şiirler ile kendilerinden sonra gelen birçok şairi olduğu gibi, kendilerinden sonraki şiiri de etkilemişlerdir. “Şiirsiz şiir veya edebiyatsız edebiyat” yapmalarını “inkılâp” olarak değerlendirilen bu akımın mensupları ve özellikle Orhan Veli, Ataol Behramoğlu’nu da etkilemiştir.
Behramoğlu, “simgeden, metafordan, süsten, yapmacıktan böylesine uzak, konuşma dilinden yola çıkarak onu yeniden üretebilen, aynı zamanda hem halksal hem de modern olabilen bu gösterişsiz” şiire öykünmemekle birlikte, ilk şiirlerinin Orhan Veli etkisi taşıdığını dile getirir.
Orhan Veli’de onu etkileyen yönleri ise şöyle özetler:
“ Şiirleriyle ilk kez tanıştığımız ergenlik çağımızda bizi Orhan Veli’nin hangi yönü daha çok etkiliyordu? Apansız ve saçma bir ölümle sona eren kısa yaşamının uyandırdığı, bizlerin genç yaşamlarına da denk düşen hüzünlü duygular ve şairin bohem yaşantıları mı, yoksa şiirleri mi? Her ikisi de… Orhan Veli tersini göstermeye ve kanıtlamaya çalışmışsa da, onun şiiri, bütün gerçek şairlerde
olduğu gibi, yaşamanın, yaşantılarının, zihinsel ve duygusal serüvenlerinin izdüşümüdür… Belki daha doğru bir deyişle, şiiri ve yaşamı birbiri içindedir. Zamansız, mekânsız, tarihsiz bir şiir değildir Orhan Veli Şiiri. O cansız, ruhsuz, sözcüklerle oynayan bir söz cambazı değil, sözcükleri yaşamın enerjisiyle
dolduran büyük bir söz ustasıdır.”
Halkın Dostları dergisini birlikte çıkardığı İsmet Özel ise, Ataol Behramoğlu’nun Orhan Veli hakkındaki bu düşüncelerini şöyle değerlendirir:
“O, İkinci Yeni tarafından yadsınan birçok şairin değerlerini (O. Veli, C. Külebi vb) yaşdaşları arasında en çok önemseyen idi.”
Daha sonra Attila İlhan şiirleri ile tanışan şair, onun şiirindeki özgün imgeciliği, halk ve divan edebiyatı biçimlerini ve söyleyişlerini Batılı bir anlayışla birleştirerek geliştirdiği “ulusal bileşim”in şiire yansımasını dikkate alır. Yine 1940 kuşağı toplumcu şairlerinden Ahmed Arif ve Memed Kemal de şiir anlayışları, şiir dilleri, söyleyiş biçimleri ile Behramoğlu üzerinde etkileri olmuş isimlerdendir.
Memed Kemal, 1940’ların ikinci yarısında başlamış olan Garip akımının etkilediği toplumcu şairlerdendir. “Serbest nazmın sürdürücüsü” olmayan şair, İkinci Yeni şiirine de uzak kalmıştır. Ahmed Arif ise, toplumcu şiirin ortak özellikleri yanında “hece şiiri, aruz ve halk şiiri söyleyiş özelliklerinin ve tonlamalarının köklü bir sentezi” olan şiirleri ile etkili olmuştur.
İkinci Yeni Şairlerinden özellikle Turgut Uyar, İlhan Berk, Cemal Süreya, Ülkü Tamer isimlerinin de, şiirlerinin oluşumunda etkileri olduğu üzerinde duran Behramoğlu, kendi şiirinde bu isimlerin etkilerinin doğrudan doğruya bir alımlama şeklinde değil ancak, imge kurma ve şiirin oluşum sürecindeki arka planı yoğunlaştırma şeklinde olduğunun altını çizer.
Nâzım Hikmet ise, Ataol Behramoğlu’nun ilk gençlik yıllarında tanıyabildiği bir şair değildir. Ancak 1960’lı yıllarda, kendi şiir anlayışı belirlendikten sonra tanıma fırsatı bulmuş olması dolayısı ile Behramoğlu şiirinde, diğer bütün isimler gibi onun da doğrudan bir etkisinden söz etmek kolay değildir.
Ancak 1940 kuşağı ile başlayan, 1950 ve 1960 ile devam eden kuşak üzerinde Nâzım Hikmet şiirinin önemli etkisinin bulunduğu bilinen bir gerçektir. Bu bağlamda, Nâzım Hikmet’i modern Türk Şiirinin kurucularından biri olarak gören Behramoğlu, onun özgür koşuk tarzında kaleme aldığı şiirlerini, şiirin biçimine getirdiği yenilikçi tavrı, içeriğe yönelik yaptığı değişiklikleri önemser ve ondan bu anlamda etkilenir.
Bir ülkenin, bir kültürün, bütün şiir birikimi, şairler bağlamında ele alındığında, neredeyse her şiirde birbirine eklemlenebilecek kullanımlar ve bu anlamda birbirinden alt yapı olarak, arka plan olarak etkilenimler ve aynı duyguyu farklı biçimlerde, aynı kelimelerle imgeleştirmeler bulunabilir. Bu da aynı kültürü ve aynı insanı yaşamaya ve yaşatmaya bağlanabilir. Ataol Behramoğlu, kendi şiirindeki etkilenimleri dile getirirken, devam etmekte olan bir şiir birikiminin içinde olduğunun altını çizer. “Namık Kemal’den Tevfik Fikret’e, Mehmet Emin Yurdakul’dan Ahmet Hâşim ve Yahya Kemal’e, bu şairlerimizden çağdaş şiirimizin bir çok ustasına, onların yanı sıra da gençlik yıllarımda okuyup
etkilendiğim, edebiyat tarihinde pek de önemli yeri bulunmayan başka bazı şairlere kadar, bir çok şairden esinlenmeler, etkilenimler olduğu kuşkusuzudur.” der
Şiirde açıklığı, yalınlığı, lirizmi seven Behramoğlu, ailesinden gelen bir sanat yatkınlığını da kişiliğinde taşır. Annesinin kemanla çaldığı klasik batı müziği ezgilerinin kulağındaki seslerine, babasının hece ölçüsü ile yazdığı şiirler eklenir. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını, Ömer Bedrettin Uşaklı, Necip Fazıl, Cahit Külebi, Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi şairlerin şiirlerini okuyarak geçiren Behramoğlu, üniversite eğitimi ile birlikte Batılı şairlerin şiirleri ile tanışmış ve onlardan da etkilenmiştir.
Etkilendiği Batılı şairler içinde, Marksist dünya görüşü ile ekol olmuş isimlerin yanında, bu görüşü taşımayan ancak, şiir için önemli değişimlere imza atmış isimleri de saymak mümkündür. Lermontov, Whitman, Apollinaire, T.S.Eliot, A.Jozsef, Pablo Neruda, J.Marti Rimbeaud, Baudelaire, Blaise Cendrars, Apollinaire gibi şairleri, etkilendiği isimler olarak telaffuz eder.
SÜHEYLA DOĞRUDİL’den alıntılanmıştır.








1940 SONRASI TÜRK ŞİİRİ DÖNEMİ
1)-BİRİNCİ YENİCİLER(GARİPÇİLER)
2)-HİSARCILAR
3)-MAVİCİLER
4)-İKİNCİ YENİCİLER
5)-TOPLUMSAL GERÇEKCİLER
6)-BAĞIMSIZLAR

1)-BİRİNCİ YENİCİLER (GARİPÇİLER)
1941 yılında Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat Horozcu adlı sanatçıların oluşturduğu bir edebi topluluktur.
Batıyı örnek almışlardır.
 Ölçü,uyak ve sanatlı söyleyiş gibi gelenekleri tümüyle reddetmişler,serbest şiiri esas almışlar.
 Şiiri biçimsel kurallardan arındırmışlardır.
 Gülmece ve ince yergi şiirin temel öğesi olmuştur.
 Dilde sadeliğe önem vermişlerdir.
 Edebi sanatları bırakmışlardır.
 Şiirde imgeyi yok ederek yerine alayı koymuşlar,her şeyi şiirin konusu haline getirmişlerdir.
ORHAN VELİ KANIK (1914-1950)
Cumhuriyet dönemi şairlerindendir.
1932’de Ankara Gazi Lisesini bitirdi.İÜ Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümündeki öğrenimini yarıda bırakarak Ankara’da PTT Genel Müdürlüğünde memur olarak çalışmaya başladı.1945’te askerlik görevini bitirdikten sonra MEB Tercüme Bürosunda görev aldı.1947’de balkanlıktaki görevinden ayrıldı.İki yıl yazarlık,çevirmenlik yaptı. 1 Ocak 1949’da Yaprak dergisini çıkardı.Derginin 28.sayısını çıkardığında öldü.Arkadaşları derginin son sayısı Son Yaprak adıyla özel sayı olarak yayımladılar.
Orhan Velinin küçük yaşta başlayan edebiyat sevgisini lise sıralarında arkadaşları Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat’la paylaştı.Birlikte şiir sorunları üzerine düşünerek arayışa girdiler.Üç arkadaşın şiirleri Ocak 1936’da Varlık dergisinde yayımlanmaya başladı.Orhan Velinin 1936’dan 1940’a dek “Mehmet Ali Sel”adıyla yayımlandığı şiirler ilk gençlik döneminin ürünleri olarak kabul edilir.Çoğu hece ölçüsünde olan bu şiirlerinde uyağa önem vermiş ve duru bir Türkçe kullanmıştır.Sağlığında çıkardığı kitaplarına bu şiirleri almadı. 1937’den sonra çığır açacak olan şiirlerinden örnekler vermeye başladı. “Şairaneliğe sırt çevirmiş,alışılmış benzetmelerden uzak yeni arayışlarla yönelmiş”şiirleri yayımlandıkça büyük ilgi çekiyordu.Kimileri alayla karşılaşıyordu.1941’de üç arkadaş yazdıkları şiirleri Garip adlı kitapta topladılar.Orhan Veli yazdığı ön sözde yaslandıkları ilkeleri açıklıyordu. Şiirin refah içinde yaşayanların zevkine göre değil çoğunluğa seslenmelidir.Bunun yolu da söz sanatlarından,şairane imgelerden,kısıtlayıcı biçim özelliklerinden kurtarılmalı,gündelik yalın bir dille yazılmalıdır.”diyordu.
Orhan Veli sonra yazdığı şiirlerle yeni eğilimleri,önemli biçim değişikliklerini sürdürdü.Duygular ağır basmaya başladı.Özgürlük dileği,yaşama sevinci,insan sevgisi temaları şiirinde yer aldı.
Olağanüstü bir ilgi ile karşılanan şiirleri artık eski şiir geleneğine bağlı yazanları etkisiz kılıyordu.Dönemin ünlü eleştirmeni Nurullah Ataç’da yazılarıyla Garipçileri destekliyordu.Olumlu olumsuz tepkilerin sonunda Garip hareketi artık Türk Edebiyat’ında yerini almıştı.Türk şiirinin yeni bir hamle kazanmasını sağlamıştı.
Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:
ŞİİR:Garip,Vazgeçemediğim,Destan Gibi,Yenisi, Karşı, Orhan Veli Bütün Şiirleri,
DİĞER ESERLERİ:La Fontaine’nin Masalları, Nesir Yazıları, Edebiyat Dünyamız.
MELİH CEVDET ANDAY (1915- )
Günümüz şiir,roman,oyun ve deneme yazarlarındandır.
1936’da Ankara Gazi Lisesini bitirdikten sonra AÜ Hukuk fakültesi ve AÜ Dil ve Tarih Coğrafya Fakültelerine girdiyse de devam etmedi.1938’de sosyoloji öğrenimi için Belçika’ya gitti,kısa bir süre sonra döndü.1942’ den başlayarak MEB Yayın Müdürlüğünde, danışmanlık,Ankara Kitaplığında memurluk yaptı. 1951’de Akşam gazetesinde çalışmaya başladı.Tercüman,Büyük Gazete,Tanin gazetelerinde yazdı.Daha sonra yazılarını Cumhuriyet gazetesinde deneme yazılarını sürdürdü.Gazete yazılarının yanında İ.Belediyesi Konservatuarı Tiyatro bölümünde fonetik-diksiyon öğretmenliği yaptı.Buradan 1977 yılında emekli oldu.1979’da UNESCO Genel Merkezi Kültür danışmanı olarak Paris’e gitti.
Melih Cevdet şiire Gazi Lisesinde arkadaşları Orhan Veli ve Oktay Rıfat’la birlikte aynı şiir anlayışıyla başladı.İlk şiiri Ukde adı ile Varlık dergisinde 1936’da yayımlandı.Aynı dergide şiirlerini yayımlamayı sürdürürken Orhan Veli ve Oktay Rıfat’la bir arya gelerek şiirlerini topladığı Garip adlı şiir kitabını çıkardılar
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
14 Aralık 2008       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Cumhuriyet döneminde şiir

Şiir [değiştir]

Şiirde, Milli Edebiyat akımından hece veznini devralan kuşak (Kemalettin Kamu,Ömer Bedrettin Uşaklı vs) küçük duyarlılıkları, doğa ve yurt güzelliklerini konu edindi. Biçim yetkinliğine ,arı şiire yönelen çalışmalar folklordan (Ahmet Kutsi Tecer), tarihin yanı sıra psikolojiden (Ahmet Hamdi Tanpınar) beslendi. Simgelere (Ahmet Muhip Dıranas) ya da günlük yaşamdan sahnelere, yaygın izlenimlere, duyarlığa (Cahit Sıtkı Tarancı) yaslandı. Hece veznini kullanmada ulaşılan ustalığa yeni kalıplar, duraksız uygulamalar (A.M.Dıranas, C.S.Tarancı) eklendi. İnsanın iç dünyasına yönelik araştırmalar, gizemci düşünceler dile getirildi (Necip Fazıl Kısakürek). Nazım Hikmet Ran'ın vezni, geleneksel kalıpları kıran şiiri, biçimsel özellikleri kadar Marxçı görüşe bağlı içeriğiyle de yenilik oluşturdu. Bu yenilikçi şiir zamanla halk şiirinden, divan şiirinden, hatta çağdaşı Garip şiirinden etkiler aldı: öykünün olanaklarından yararlanıldı, yerel ve evrensel değerlerle beslendi. Garip hareketinin temsilcileri (Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet, Oktay Rıfat) şiirde süregelen aşırı duyarlığa, şairaneliğe karşı çıktılar, vezinsiz şiiri yaygınlaştırdılar.[9] Garipçiler karşısında Nazım Hikmet'in şiir anlayışından etkilenen toplumcu şiir anlayışı ortaya çıktı. Bu şiir geleneğinin temsilcileri Rıfat Ilgaz, A.Kadir, Ahmed Arif, Hasan Hüseyin'dir. Toplumsal konuları,imgeye ve duyarlığa daha geniş yer vererek işleyen eğilimin temsilcisi Atilla İlhan oldu. Doğa, aşk, yaşam, sevgi, barış, özgürlük vb. konuları işleyen açık aydınlık şiirin (Bedri Rahmi Eyüboğlu, Behçet Necatigil, Cahit Külebi, Necati Cumalı) karşısında; insanın evrendeki yerini konu edinirken soyutlamalardan, biliçaltı araştırmalardan yararlanan çalışmalar yer aldı. Asaf Halet Çelebi'nin şiirine eski uygarlıkların, tasavvufun, folklorun katkısı görüldü. Dönemin en üretken şairi Fazıl Hüsnü Dağlarca, insanın tanrı, evren, tarih, zaman karşısındaki yerini yer yer karanlık imgelerle okura sezdirmeye çalıştı.[10] Garip şiirinin açık anlatımına karşın İkinci Yeni adı verilen şiirin temsilcileri Edip Cansever, İlhan Berk,Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç ve Ece Ayhan, çağdaş dünyanın karmaşası içinde bunalan insanın tedirginliğini, yer yer kapanık bir şiir diliyle anlattılar. Toplumsal eylemlere (Kemal Özer, Ataol Behramoğlu), kentin yaşamında çizgi dışı kalmış kitlelerin temsilcilerine (Refik Durbaş), kültürel kaynaklara ve tarihe (Hilmi Yavuz) yönelen ürünler kendini gösterdi. İroni (Salah Birsel), toplumsal (Metin Eloğlu) ve siyasal (Can Yücel) yergi, duyarlığa karşı şiir kaynaklarından birini oluşturdu.
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
14 Aralık 2008       Mesaj #4
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
TANZİMAT DÖNEMİ ŞİİRLERİ

Şiir
Tanzimat döneminde en önemli yenilik şiirde görülür. Şekil olarak divan şiirine bagli kalinmiş, fakat konu bakimindan hem eski terk edilmiş hem de oldukça yeni ve çeşitli konular işlenmiştir. Aruz ölçüsünün yaninda az da olsa hece kullanılmıştır.
Gazel, kaside, terkib-i bent gibi şekiller kullanilarak hak. Adaler, kanun, medeniyet, eşitlik hürriyet kavramlari işlenmiştir.
Tanzimat yazar ve şairleri hem yaşadıkları dönem hem de -daha önemlisi- edebiyata bakış açıları ve işledikleri konular bakımından iki gruba ayrılır:
a. Birinci Dönem (1860-1876 arası)
1860-1876 yillari arasinda Tanzimat edebiyatinin birinci dönem temsilcileri Şinasi, Ziya Paşa, Namik Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami ve Ahmet Vefik Paşa’dir.
Bu dönemde sanat toplum içindir görüşü benimsenmiştir. Bu sebeple şiirde söyleyişe değil fikire önem verilmiştir.
Dilde sadeleşme fikri savunulmuş ama uygulanamamiştir. Hece vezni ve halk edebiyati da savunulmuş ama sözde kalmiştir. Divan edebiyatina tümden karşi çikilmiş ve agir bir dille eleştirilmiştir. Fransiz edebiyati örnek alinarak romantizmden etkilenilmiştir.
Roman, tiyatro, makale gibi batidan alinan türler ilk defa bu dönemde kullanilmiştir.
Noktalama işaretleri de ilk defa bu dönemde kullanilmiştir. Kölelik ve cariyelik, romanlarda sikça işlenmiştir. Romanlar teknik bakimdan oldukça zayiftir. Yer yer olaylarin akişi kesilerek okuyucuya bilgiler verilmiştir, uzun uzun tasvirler yapilmiş, tesadüflere sikça yer verilmiştir.
Edebiyatçilar edebiyatin yaninda devlet işleriyle, siyasetle de bilfiil ilgilenmişlerdir.

Dönemin Edebiyatçıları

Şinasi (1826-1871): Türk edebiyatinda yeniliklerin öncüsüdür. 1860’ta Tercüman-ı Ahval’i (ilk özel gazete), 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkardı. İlk makaleyi (Tercüman-ı Ahval mukaddimesi), ilk piyesi (Şair Evlenmesi) o yazdı. Noktalama işaretlerini de ilk defa o kullandı. La Fontaine’den fabllar tercüme etti. Lamartin’den de manzum çevirileri vardır. İlk şiir çevirilerini de o yaptı. Nesirlerinde dili sade; şiirlerine ise ağırdır. Tanzimat Fermanı’nı ilân eden Mustafa Reşit Paşa için yazdığı iki kasidesi ünlüdür. Bu kasidelerdeki övgüleri divan şiirindekinden daha abartılıdır. O, başarılı bir şair ve yazar olmamasına rağmen batı edebiyatından alınan yeni türlerle edebiyatımızın batılılaşmasında en çok onun emeği vardır.
Eserleri: Şair Evlenmesi (Piyes; edebiyatımızdaki ilk tiyatro eseri), Müntehabat-ı Eşar (Şiir), Divan-ı Şinasi (Şiir), Durub-ı Emsal-i Osmaniye (ilk ata sözleri kitabı), Tercüme-i Manzume (çeviri şiirler)
Ziya Paşa (1829-1880): Doğu kültürüyle yetişmiş, sonradan batı edebiyatına yönelmiştir. Fikren yenilikçi olmasına rağmen eserlerinde eskiyi, divan şiiri geleneğini devam ettirmiş, gazel ve kasideler yazmıştır. En meşhur terkib-i bent ve terci-i bent şairimizdir.
Harabat adlı bir divan şiiri antolojisi vardır. Daha önce “Şiir ve Inşa”da divan şiirinin bizim şiirimiz olmadigini, asil şiirimizin halk şiiri oldugunu söyleyen şair, eski şiir gelenegini sürdürmüş, Harabat’ta âşik şiirini eleştirmiştir. Bunun yaninda sade dilden yanadir, ama kendisi agir bir dil kullanir. Bu onun içinde bulundugu bir ikilemdir. Hem eskiyi eleştirmekte hem de gelenegi devam ettirmektedir.
Eserleri: Harabat: Divan Şiiri antolojisi, Külliyat-i Ziya Paşa/Eş’ar-ı Ziya: Divan şiiri tarzındaki şiirleri (gazel, kaside ve şarkılar), Terkib-i Bent, Terci-i Bent: Bugün dahi dillerden düşmeyen beyitleri vardır. Zafername: Hiciv türünde bir kasidedir. Âlî Paşa’yı yermek için yazmıştır. Rüya: Mensur, Defter-i Âmal: Hatıraları.
Namık Kemal (1840-1888): Tanzimat edebiyatının en hareketli ve heyecanlı ismidir. Vatan şairi olarak tanınır. Şiirlerinden çok nesirleri ile tanınır. Edebiyatta hürriyet kavramını ilk kullanan şairdir. Şiirlerinde “hürriyet, vatan, kanun, hak, adalet” kavramlarını işlemiştir. Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı ve Vatan Mersiyesi bu konuları içerir.
Namık Kemal de eski kültürle yetişmiş, divan şiiri eğitimi almış, gazeller, kasideler yazmıştır. Fakat o da sonradan divan edebiyatını eleştirmiştir. Ziya Paşa’nın Harabat’ına karşı Tahrib-i Harabat’ı yazarak eskiye olan tepkisini ortaya koymuştur. Şinasi’nin kurduğu Tasvir-i Efkâr’ı, Şinasi Paris’e kaçınca Namık Kemal çıkarmaya başladı. Daha sonra kendisi de Ziya Paşa ile Paris’e kaçarak orada Hürriyet gazetesini çıkardı. İstanbul’a döndükten sonra İbret gazetesini çıkardı. Eserlerinde romantizmin etkisi görülür. Tiyatroyu faydalı bir eğlence olarak görmüştür.
Eserleri: İntibah: İlk edebî roman. Cezmi: İlk tarihî roman. Tahrib-i Harabat, Takip: İlk edebî eleştiri. Ziya Paşa’nın Harabat’ını eleştirmek için yazmıştır. Renan Müdafaanamesi: İlk eleştiri. Vatan Yahut Silistre: oyun Celâlettin Harzemşah: oyun. Gülnihal: oyun. Onun en başarılı tiyatro eseridir. Âkif Bey: oyun Zavallı Çocuk: oyun Kara Belâ: oyun, Osmanlı Tarihi, Kanije Muhasarası, İslâm Tarihi: tarih
Ahmet Mithat Efendi (1844-1912): Edebiyat, tarih, coğrafya, ziraat, iktisat alanlarında eserler vermiştir. Edebiyat yapmak için değil, okuma zevki aşılamak ve halkı eğitmek gayesiyle yazmıştır.
En velût yazarımız odur. Yazı makinesi olarak bilinir. Asıl ilgi alanları, gazetecilik, romancılık ve hikâyeciliktir. Otuz altısı roman olmak üzere iki yüze yakın eseri vardır. Romanları tür bakımından çeşitlilik gösterir: macera, aşk, polisiye, tarih… Dili sadedir, çünkü eser vermekteki amacı halkı eğitmektir. Hatta romanlarında olayın akışını keserek okuyucuya bilgiler de vermiştir.

Eserleri: Romanları: Hasan Mellâh, Hüseyin Fellâh, Felâtun Bey’le Rakım Efendi, Paris’te Bir Türk, Yeniçeriler…
Çıkardığı gazeteler: Bedir, Devir, Tercüman-ı Hakikat
Hikâyeleri: Letaif-i Rivayet

Şemsettin Sami (1850-1904): Dil alanındaki eserleri ile tanınır. Kamus-ı Türkî adlı sözlüğü edebiyat ve dil alanında en önemli eserlerdendir. Kamus-ı Arabî ve Kamus-ı Fransevî: Diğer sözcükleri Kamusul-a’lâm: Ansiklopedik sözlük
Sefiller: Hugo’dan çeviri.
Robenson Cruose: çeviri roman

Ahmet Vefik Paşa (1823-1891): Milliyetçilik ve Türkçülük akiminin en önemli isimlerindendir. Tiyatro uyarlamalari ve çevirileri vardir. Bursa’da bir tiyatro yaptırmış, burada tercüme ettiği eserleri sahnelettirmiş, halkı tiyatroya gitme konusunda yönlendirmiştir.
Moliere’in hemen hemen bütün eserlerini çevirmiştir. Tarih ve dil alaninda da eserleri vardir. Ebulgazi Bahadir Han’ın Şecere-i Türk’ünü Çağataycadan çevirmiştir.
Lehçe-i Osmanî: sözlük
Atalar Sözü: ata sözleri mecmuası
Hikmet-i Tarih ve Fezleke-i Tarih-i Osmanî adlı, tarihle ilgili eserleri de vardır.
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
14 Aralık 2008       Mesaj #5
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
2. 1920'li Yıllarda Türk Şiiri
Şiirin iç yapısıyla dış yapısıarasında bir uyum bulunmasıgerektiği düşüncesinden
hareket eden Necip Fazıl Kısakürek otuzlu yılların başlarına değin süren yoğun şa-
irlik yaşamında, lirizmin ağır bastığı şiirler yayımlamıştır. Duygularını değişik bi-
çimde yansıtışı, değişik benzetmeler kullanarak şiirlerini renklendirişiyle bu yılla-
rın şairleri arasında ayrıbir yer almıştır. Şiirlerini Örümcek Ağı, Kaldırımlaradlıiki ki-
tapta toplamış, daha sonra, yaptığıseçmelere yenilerini ekleyerek, Ben ve Ötesi, Son-
suzluk Kervanı ve Çile’yi yayımlamıştır.
Kemalettin Kami Kamu (1901-1948), Necmettin Halil Onan (1902-1968), Ahmet
Hamdi Tanpınar (1901-1962) ve Ömer Bedrettin Uşaklı(1904-1946)’yıda bu yılların
şairleri arasında saymak gerekir.
Hece ile şiir yazılmasının gelişmesine, lirizmin ağır bastığı, içten duygularla yazıl-
mış, daha çok yurtseverlik temasını işlediği şiirleriyle katkıda bulunan Kemalet-
tin Kamu’nun şiirleri dergilerde yayımlanmıştır. Ölümünden sonra Rıfat Necdet
Evrimen’in hazırladığı Kemalettin Kamu Hayatı Şahsiyeti ve Şiirleri adlı kitapta bir
araya toplanmıştır.
Milli Edebiyat döneminde de bireysel duyguları dile getiren şairler var mıdır?
Milli Edebiyat hareketinin geliştiği sırada yetişenNecmettin Halil Onanşiirlerinde
bireysel duygulanışlarıyla, ulusal duygularıbirlikte işlemiştir. Şiirlerini Çakıl Taşları
ve Bir Yudum Daha adlı kitaplarında toplayarak bize bırakmıştır.
3. 1930'lu Yıllarda Türk Şiiri
İlk şiir kitaplarını 1930'lu yılların başında yayımlayarak adını duyuran Ercüment
Behzat Lav (1903-1984) ölçülü, uyaklı şiire karşı çıkışıyla dikkati çekmiştir. Gerçe-
küstücülükten başlayarak değişik şiir akımlarınıdeneyen şair,şiirimize alaysılama-
yı getiren ilk şair olma özelliğini taşır. S.O.S, Kaos, Açıl Kilidim Açıl, Mau Mau, Üç
Anadolu şiirlerini bir araya topladığı kitaplarıdır.
İçimizdeki Mahşer
O
Bir şehrin uzak homurtusu
İçimizdeki mahşer
Cömert ve kıraç toprağın özü
O adını koyamadığımız duygu
O bambaşka şey
Belki sevinç
Korku belki
O yakınlığın içinde ıraklık
O çürümek ve yeşermek
O gözlerde parıltı
Ve lezzet dudaklarda
O
Bir dalın kendini rüzgâra bırakışı
Ve kollara bir belin.
Ercüment Behzat Lâv
1930'lu yıllarda şiirde hece ölçüsünü kimler kullanır?
1930’lu yıllarda hece ölçüsüyle şiir yazma Ahmet Kudsi Tecer ve Behçet Kemal
Çağlar’la sürerken, şiirimizi etkileyen şairler olarak, Cahit Sıtkı Tarancı (1910-
1956) ile Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı görüyoruz. Cahit Sıtkı’nın ilk kitabı Ömrümde
Sükut’la, Fazıl Hüsnü’nün Havaya Çizilen Dünya adlı kitapları aynı yıl yayımlana-
rak iki şair adlarını birlikte duyuruyorlar. Cahit Sıtkı, Fransız şairleri ile kendinden
önce gelen birkaç şairin etkisinde şiir yazmaya başlamış, giderek kendisine özgü, li-
rizmin ağır bastığı bir şiir dünyası yaratmıştır. Savunduğu Türkçe’yi iyi kullanan

Cahit Sıtkı, şiirde, kesinlikle ölçü, uyak kullanılmasıgerektiği düşüncesine, şiiri her-
hangi bir düşünceyi iletmekte araç olarak görmeye karşıçıkmıştır. Şiirlerinde aşkın
ve yaşamanın güzelliğini, ona karşı ölümü tema olarak kullanan Tarancı’nın öteki
şiir kitapları OtuzBeş Yaş, Düşten Güzel ve Sonrası’dır.
İlk şiir kitabından sonra yayımladığı Çocuk ve Allah’la ne ölçüde özgün bir şiir yete-
neği olduğunu ortaya koyan Fazıl Hüsnü Dağlarca,dikkati üzerine çekmiştir. Ayrı-
ca kendine özgü, benzetmeler,simgeler, hayaller kullanan Dağlarca, bireyin iç ve
dışdünyasıyla birlikte yurt ve dünya insanına değin genişleyen bir çemberde genel
olarak, insanın, davranışve çatışmalarınıyansıtmıştır. Sayısıkırkıbulan şiir kitapla-
rıarasında,Çakırın Destanı, Toprak Ana, SivaslıKarınca, Yedi Memetler, Çanakkale Des-
tanı, 19 Mayıs Destanı, Yeryüzü Çocukları adları en çok bilinenlerdir.
4. 1940'lı Yıllarda Türk Şiiri
Şiirimiz toplumcu-gerçekçilik çizgisinde ilerlemeye başlayarak 1940’lıyıllara geldi-
ğimizde aynı koşullarda şiir yazan ve giderek Kırk Kuşağı olarak adlandırılan şair-
lerle karşılaşıyoruz. İlhami Bekir Tez, Hasan İzzettin Dinamo, Rıfat Ilgaz, Cahit
Irgat, Niyazi Akıncıoğlu, A.Kadir, Ömer Faruk Toprak, Enver Gökçe, Mehmet
Kemal, Ahmet Arif, Vedat Türkali, Abdülkadir Demirkan gibi adları bilinenlerle
birlikte bu yılların öteki şairleri, İkinci Dünya Savaşı’na girmemekle birlikte çekilen
sıkıntının, gittikçe artan yoksulluğun etkisiyle şiirler yazmışlardır. İşledikleri te-
ma,kullandıkları nazım biçimleri,anlatım özellikleri kendilerine özgü olan şair-
ler,bir toplumcu şairler kuşağı oluşturmuşlardır. İşledikleri değişik temalar yanın-
da, ortak temaları, barış, özgürlük, eşitliktir.
Cumhuriyet Döneminin ikinci topluluğu hangisidir?
1940’lı yılların başında Cumhuriyet döneminin ikinci topluluğu Birinci Yeniler ya
da Garipçiler’le karşılaşıyoruz. 1941’de, kendi seçtikleri şiirleri yayımladıkları Ga-
rip adlı kitapla adlarını kamuoyuna duyuran bu küçük topluluk, Orhan Veli (Ka-
nık) (1914-1950) Oktay Rifat (Horozcu) (1914-1988) ve Melih Cevdet (Anday)
(1915)’dan oluşmuştur. Şiirde ölçüye, uyağa, şairaneliğe karşıolduklarınıaçıklayan
genç şairler, bu anlayışla yazdıklarışiirlerinde kullandıklarıdille, şiir dilinin konuş-
ma dili yalınlığınıkazanmasında önemli bir rol oynamışlardır. Değişik söyleyişleri,
yaptıklarıalışılmamışbenzetmeler, kullandıklarısözcükler nedeniyle garip karşıla-
nanmışlar, fakat sonra şiirleriyle kendilerinden önce şiir yazmaya başlayanları da,
sonra gelenleri de etkilemişlerdir. Bu üçlü de daha sonra lirik şiire yönelmiştir. Ga-
rip’teki şiirleri dışında, Orhan Veli şiirlerini Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi,
Karşıadlıkitaplarında bir araya toplamıştır. Daha sonra Asım Bezirci,şiirlerini yeni-
den, Bütün Şiirleri adı altında yayımlamıştır. Oktay Rifat’ın şiirleri Güzelleme, Yaşa-
yıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üzerine Şiirler, Aşağı Yukarı, KargaileTilki, Perçemli Sokak,
Aşık Merdiveni, Elleri Var Özgürlüğün, Şiirler, Yeni Şiirler, Çobanıl Şiirler, Bir Cıgara İçi-
mi, Elifli, Denize Doğru, Konuşma, Dilsiz ve Çıplak, Koca Bir Yaz kitaplarında topluca
bulunur. Melih Cevdet de şiirlerini Rahatı Kaçan Ağaç, Telgrafhane, Yan Yana, Kolları

Bağlı Odysseus, Göçebe Denizi Üstünde, Teknenin Ölümü, Ölümsüzlük Ardında Gılga-
mıs, Tanıdık Dünya Kitapları'nda bir arada yayımlamış, daha sonra 1978’e değin yaz-
dığı şiirlerini Sözcükler adı altında toplamıştır.
1940'lı yılların kendine özgü şairleri kimlerdir?
Şiir kitaplarını1940’lıyıllarda yayımlayarak adlarınıduyuran şairler arasında Bed-
ri Rahmi Eyüboğlu (1913-1975), Cahit Külebi (1917-1997), Necati Cumalıgibi şairler,
kullandıklarıdil ve anlatım özellikleri bakımından bu yıllardaki şiirlerinde Garip şi-
irinin etkisinde kalmışllardır. Ancak yöresel dil ve anlatım özelliklerini, kendilerine
özgü temaları, lirizmi kullanarak değişik bir şiir yapısıoluşturmuşlardır. Bedri Rah-
mi Eyüboğlu'nun şiirleriYaradana Mektuplar, Karadut, Tuz, Üçü Birden, Dördü Birden,
Karadut 69, Dol Karabakır Dol’da bir araya toplanmıştır. Külebi’nin şiirleri Adamın
Biri, Rüzgar, Yeşeren Otlar, Atatürk KurtuluşSavaşında, Sütadlıkitaplarında bir araya
toplanmış daha sonra hepsi bir arada Sıkıntı ve Umut’ta yayımlanmıştır. Sıkıntı ve
Umut’u izleyerek de Türk Mavisi-Atatürk KurtuluşSavaşındayayımlanmıştır.Necati
Cumalı ilk şiir kitabı Kızılçullu Yolu’nu izleyerek çıkardığı üç şiir kitabını Denizin
Yükselişi adıyla bir arada toplamış, daha sonraki şiirlerini yayımladığıkitaplarınıda
Aşklar Yalnızlıklar (Toplu Şiirler I), Kısmeti Kapalı Gençlik (Toplu Şiirler II)'de bir araya
getirmiştir.
İlk kitaplarını 1940’lı yıllarda yayımlayan şairler arasına,temalarını eski Doğu uy-
garlığı ve masallarından aldığı şiirlerini He adlı kitabında yayımlayan Asaf Halef
Çelebi’yi; halk geleneklerine bağlı şiirden yeni şiire geçerek Anadolu’nun dertle-
rini, sevinçlerini, çocukları dile getiren şiirleriyle Ceyhun Atıf Kansu’yu; sözcük
oyunları yaparak yarattığı esprileriyle Orhan Murat Arıburnu’nu ve halk şiiriyle
yeni şiiri birleştirmeye çalışan İbrahim Zeki Burdurlu’yu sayabiliriz.
Anı
Kimse yok mu diye çağırır bozkırın ortasından
Durur karşımda tutuklular penceresi
Yüreğimi ısırıyor bir acı hani son nefes öncesi
İçime bakar çatlak dudaklar susuzluk tasından
Dede Sultan'ın ağzında kırmızı gül
Bir dizesi Sinop'tan gelmiş bir duvar
Bir dizesi Sivas'ta dama tırmanmış salkımlar
Ağaçtan ağaca sıçrıyor öldü sandığın bülbül
Çekip oturtuyorum otuz yıl öncesini karşıma
Nektar'ın buğulu camındayız ikimiz de
Sait Faik siroz olduğunu bilmiyor daha


Biralar unutulmuş bir öyküye girmişiz
Son çiçeğini bize uzatıyor Mihriban kız
Bir de bakmışız bardaklar boşalmış içmişiz
Ömer Faruk Toprak
5. 1950'li Yıllarda Türk Şiiri
1950’li yılların başlarına geldiğimizde, kırklı yıllardan gelen toplumcu şairlerin ye-
ni şiirler yayımlamadıkları dikkati çekiyor. Bunu nedeni de yayımladıkları kitapla-
rındaki şiirlerde işledikleri temaların sakıncalı bulunmasıdır. Şairler yeni şiirlerini
yayımlamayı sonraki yıllara bırakmışlardır.
Bu yıllarda ilk şiir kitaplarını yayımlamaya başlayanlar arasında, Ahlat Ağacı ile
Mehmet Başaran,Susuzlukile Talip Apaydınve onlara, daha önceki yıllardan gele-
rek Toprak Ana ile katılanFazıl Hüsnüdikkati çekiyorlar. Üç kitapta okuyucuya su-
nulan şiirlerin özelliği, romanlarda olduğu gibi köy gerçeğini vermeleridir. Köy ve
köylüyle ilgili temaların gerçekçi bir görüşle gözleme dayanılarak verilmesi şiirimi-
ze içerik bakımından önemli bir katkıdır.
1950'li yılların başlarında şairler bir topluluk kuramamışbağımsız kalmışlardır.
Şiir yazmaya kırklıyıllarda başlamakla birlikte etkilerden sıyrılarak kendi kişiliğini
yansıtan şiirlerini 1950’li yıllarda yayımlamaya başlayan Behçet Necatigil (1916-
1979)dir. Necatigil’in özelliği bağımsız bir şair olmasıdır. Toplumcu gerçekçi bir sa-
nat anlayışıyla yazdığı şiirleri yanında, bireysel ve psikolojik, metafizik temaları iş-
lediği şiirleri de tad alınarak okunacak şiirlerdir. Toplumsal konulu şiirlerinde ge-
nelde dar gelirli insanların yaşamına eğilen şair, daha çok kendi yaşadığı semti ve o
semtteki yaşayışıyansıtmıştır. İlk şiir kitabıKapalıÇarşı’yıizleyerek, Çevre, Evler, Es-
ki Toprak , Arada, Dar Çağ, Yaz Dönemi, Divançe, İki Başına Yürümek, En / Cam, Zebra,
Karaler Aklar,B eyler şiirlerini topladığı kitaplarıdır. Bunlar dışında Sevgilerde adıyla
şiirlerinden seçmeler yayımlanmış, ölümünden sonra bütün şiirleri dört kitapta
toplanmıştır.
Sevgilerde
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı.
Behçet Necatigil
Bu yılların dikkati çeken bir şairi de şiirimize yeni imgeler getiren Atilla İlhan
(1925)’dır. 1940’lı yılların sonlarında yayımladığı Duvar adlı kitabındaki şiirlerinde
toplumcu bir çizgide görünen Atilla İlhan, ellili yıllara geçtiğinde okuyucuları-
na,zengin imgeler, değişik benzetmelerle renklendirilmiş, insanın duygularınıyan-
sıtmaya yönelik şiirler vermiştir. Duvar’dan sonra, Atilla İlhan’ın şiirlerini, Sisler
Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum, Bela Çiçeği, Yasak Sevişmek, Tutuklunun
Günlüğü, Böyle Bir Sevmek, Elde Var Hüzün, Karkırımın Krallığı kitaplarında bir arada
bulabiliriz. Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum, Bela Çiçeği kitapla-
rını Ayrılık Sevdaya Dahil adıyla tek kitapta toplamıştır.
Ellili yılların bağımsız şairleri arasına, Dünya İşlerive Hacivatın Karısıadlışiir kitap-
larıyla Selah Birsel’i de katmamız gerekir. Ele aldığıtemalarıalaysıbir ifadeyle yan-
sıtan Birsel, bu ifadeyle düşündürücü şiirler yazarak şiirimize yenilik getirmiştir.
Bu iki kitabına Ases, Kikirikname, Haydar Haydar’ı eklemiş daha sonra iki kez Kö-
çekçeler ve Bütün Şiirleri adlıkitaplarında şiirlerini bir araya toplamıştır. Son şiir kita-
bı da Rumba da Rumba’dır.
Metin Eloğlu'nu çağdaşlarından ayıran özellikleri nelerdir?
Yine bu yıllarda Düdüklü Tencere, Sultan Palamut, Odunadlıkitaplarıyla katılan Me-
tin Eloğlu’nun, kendi yaşama koşullarıyla birlikte çağını yansıtan şiirlerinde duy-
gu, düşünce ve alaysılamayıbir arada buluruz. Şiirlerinin bu özelliğiyle kendine öz-
gü bir şair olma niteliği taşır. Horozdan Korkan Oğlan, Türkiye’nin Adresi, Ayşemay-
şe’yle altmışlı yıllara; Dizin Yumuşak G, Rüzgar, Ekmek, Hep, Şiirce, Ay Parçası, Ön-
ce Kadınlar’la yetmiş ve seksenli yıllara geçmiştir.
Şiirde İkinci Yeni akımını ortaya atanlar kimlerdir? İkinci Yeni'nin özellikleri
nelerdir?
Şiirimizi 1960’lı yıllara götüren bir grup şairimiz de İkinci Yeniler olarak adlandırı-
lanlardır. Başlatanları, İlhan Berk (1916), Cemal Süreyya (1931-1990), Sezai Karakoç
(1933), Ece Ayhan (1931), Ülkü Tamer (1937), Tevfik Akdağ (1932) ve Yılmaz Gru-

da(1930) olan bu harekete Birinci Yeniler’den Oktay Rifat da katılmıştır. Muzaffer
Erdost’un adlandırdığı İkinci Yeni Hareketi , birçok yönüyle Birinci Yeni’ye karşı
bir hareket özelliği taşır. Genelde, onların basitlik ve anlaşılırlık eğilimine tepkidir.
İkinci Yeni’nin temel dayanakları, imge kullanmayıgenişletme, özgür çağrışım, so-
muttan soyuta yönelme, anlamdan uzaklaşma, us dışına çıkma, kapalılık, çevreden
kaçış, dilbilgisi kurallarınıçiğneme ve düzgün anlatımdan kaçma olarak özetlenebi-
lir. İkinci Yeniler bu tutumlarıyla şiiri yeniden anlaşılmaz bir duruma getirmişler-
dir.
İlhan Berk; İstanbul, Günaydın Yeryüzü, Türkiye Şarkısı, Köroğlu, Galile Deniziile ellili
şairler arasında yer almış, onlarıizleyerek aralarında en çok tanınan Mısır Kalyoniğ-
ne olmak üzere on beş şiir kitabıyla günümüze gelmiştir.
Cemal Süreyailk şiir kitabı, Üvercinkaile tanınmış, daha sonra Göçebe, Beni Öp Sonra
Doğur Beni, Güz Bitiği, Sıcak Nal adlı şiir kitaplarını yayımlamıştır.
Turgut Uyar,Arz-ıHal, Türkiyem, Dünyanın En Güzel Arabistanıkitaplarıyla bu yılla-
rın şairleri arasında yer almış,Tütünler Islak, Her Pazartesi, Divan, Toplandılar, Kayayı
Delen İncir’le şiirlerini yayımlamayı sürdürmüştür.
Edip Cansever ellili yıllarda İkindi Üstü, Dirlik-Düzenlik, Yerçekimli Karanfil, Umut-
suzlar Parkı ve Petrol’de şiirlerini yayımlamış, onları izleyen onbir kitabıyla seksenli
yıllara gelmiştir. Son kitabı Oteller Kenti’dir.
Sezai Karakoç, Körfez adlıilk şiir kitabınıellili yılların sonunda yayımlayarak İkin-
ci Yeniler arasındaki yerini almış, Şahdamar, Hızırla Kırk Saat, Sesler, Taha’nın Kitabı,
Gül Muştusu, Zamana Adanmış Sözler, Leyla ile Mecnun, Ateş Dansı ile günümüze gel-
miştir.
Ece Ayhan’da Sezai Karakoç gibi, Kınan Hanımın Denizleri’yle İkinci Yeniler arasın-
daki yerini almış, Bakışsız Bir Kedi Kara, Ortodokslar, Devlet ve Tabiat, ZambaklıPadişah,
Çok Eski Adıyladır kitaplarında şiirlerini yayımlamayı sürdürmüştür.
Ülkü Tamer İkinci Yeni doğrultusunda yazdığışiirlerini, Soğuk Otların Altında’dan
başlayarak Gök OnlarıYanıltmaz, Ezra ile Gary, Virgül’ün Başından Geçenler, İçime Çek-
tiğim Hava Değil Gökyüzüdür, Sıra Göller adlı kitaplarında yayımlamıştır. Toplu şiir-
lerini de Yanardağın Üstündeki Kuş’ta bir arada bulabiliriz.
İkinci Yeni hareketini başlatanlar arasında en az şiir kitabı olanlar Tevfik Akdağ’la
Yılmaz Gruda’dır. Lacivert KanatlıBir Kuştur Gece ile Çıplak ve Sevinçle Akdağ’ın şiirle-
rini topladığı iki kitabı, Kuyumcular da Yılmaz Gruda’nın tek şiir kitabıdır.
Oktay Rifat da Perçemli Sokak’ta yayımladığı şiirleriyle İkinci Yeniler arasına katıl-
mıştır.

1950’li yıllarda tanınıp sonraki yıllara da geçen bir grup şair ise Hisar dergisi çevre-
sinde toplananlardır. En çok tanınanları; Mehmet Çınarlı, İlhan Geçer, Mustafa
Necati Karaer, Munis Faik Ozansoy, Gültekin Samanoğlu, Nüzhet Erman ... gibi
adlarıolan şairler, daha çok duygusal yanıağır basan şiirler yazdıklarıgibi, alışılmış
nazım biçimlerini kullanmışlardır.
6. 1960'lı Yıllarda Türk Şiiri
1960’lıyıllara gelindiğinde İkinci Yeniler şiir kitaplarınıyayımlamayısürdürdükle-
ri gibi, daha önceki yıllarda şiirlerini yayımlayan Behçet Necatigil, Atilla İlhan,
Melih Cevdet, Oktay Rifat, Nazım Hikmet, Fazıl Hüsnü Dağlarca ve Ceyhun
Atıf Kansu da bu yıllarda yeni şiir kitaplarını yayımlamışlardır.
Kırmızı Uçurtma
Ceviz ağaçlarının arasından
Güneş o Eti işi araba
Çekerken ikindi Tanrıçayı
Gün batısı yatağına
Çıkıverdi bir kırmızı uçurtma
Kâğıttan, yelden ve sevinçten.
Çocuğun kulağı ikindide
Yel geliyor mu? Yel nereden gelir?
Yaz altını zerdalilerde
Birikti durdu ceviz yapraklarının iyodunda
Birden hışırdadı gökyüzü elişisi
Bir yaprak düştü ve başladı yel.
Yel bir yiğitlemedir kavaklara
Ceviz dallarına bir okşama
Omuz başlarına bir güzelleme
Ve çıkıverdi bir uçurtma
İki kanatlı gök kapısını açıp birdenbire
Sevinçleme.
Karıncalar içgüdüyle biriktirirler
Yaz otlarından aşlarını
Ve arıların biriktirdiği bal
Bir içgüdü gizeğidir çiçeklerden
Sen ey kırmızı uçurtma
Bir düş birikimisin yaz göğüne.


Ve bir kara omcada
Alaca buğulu bir salkım üzüm
Kızarır güneşin koyağında
Yarın bir kızdır, büyür
İkindi yelinin tarlasında
Kırmızı gelinciğinde uçurtmanın.
Ceyhun Atuf Kansu
Bu yıllarda şiirlerini yayımlayan şairlerden biri,1940 toplumcu şairler kuşağının en
gençlerinden olan Ahmet Arif’tir. Yankılar uyandıran, halk şiiri, hece şiiri ve aruzla
yazılmış şiirlerin söyleyiş özelliklerinin bir arada bulunduğu şiirlerini Hasretin-
den Prangalar Eskittim adlı kitabında toplayarak yayımlamıştır.
1960'lı yılların toplumcu şarileri kimlerdir?
Ahmet Arif’le birlikte, Mutlu Olmak Varken adı altında bütün şiirlerini bir arada ya-
yımlayan A. Kadir de toplumcu şairler kuşağının 60’lı yıllardaki temsilcisi olarak
yer alır. A. Kadir’e toplumsal temalarıişleyen şairler olarak Hasan Hüseyin’le, Şük-
ran Kurdakul’u ekleyebiliriz.
Hasan Hüseyin önce, kullandığı dil ve şiir dünyasını algılaması bakımından Atilla
İlhan’ın etkisinde kalmışsa da giderek kendi söyleşyişini bulmuş, Kavel, Kızılırmak,
Temmuz Bildirisi adlışiir kitaplarıyla toplumcu şiirde yeni örnekler vermiştir. Hasan
Hüseyin bu üç kitabına Kızılkuğu, Ağlasın Ay Şafağı, Oğlak, Acıyı Bal Eyledik, Kelepçe-
nini Karasında Bir Ak Güvercin... gibi kitaplarıyla yetmişli ve seksenli yıllara geçmiş-
tir.
Şükran Kurdakul da, şiirimizin geleneksel biçimleriyle yazdığıtoplumsal şiirlerini
topladığı Nice Kaygılardan Sonra, İzmir’in İçinde Amerikan Neferi, Giderayak, Halk Or-
duları kitaplarıyla altmışlı yılların şairleri arasına katılıp günümüze değin gelmiş-
tir. 1960’lı yılların sonunda, yetmişli yılların başında İkinci Yeni hareketine tepkiler
gösterilmeye başlandığı gibi,yeni toplumcu şairlerle karşılaşıyoruz.
Bu yılların genç kuşağı olarak Metin Demirtaş , İsmet Özel, Süreyya Berfe, Ataol
Behramoğlu ve Özkan Mert’i görüyoruz. Şiir kitaplarını aynı yıllarda yayımlayan
bu şairler arasında İkinci Yenilere karşı çıkanlar Ataol Behramoğlu, Süreyya Berfe,
Özkan Mert ve İsmet Özel olmuştur.
İkinci Yeni Akımına karşı çıkan şairler kimlerdir?
Bir Gün Mutlakaadlıkitabıyla adınıduyuran Ataol Behramoğlu ,Yolculuk, Özlem ve
Kavga Şiirleri, Ne Yağmur Ne Şiirler, İyi Bir Vatandaş Aranıyor, Kızıma Mektuplar, Eski
Nisan, Türkiye Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum, Bebeklerin Ulusu Yok, Yaşayan Bir Şiirki-
taplarıyla günümüze gelmiştir.

Süreyya Berfe şiirlerini Gün Ola, Savrulan, Hayat ile Şiir, Ufkun Dışında adlı dört
kitapta toplamıştır.
Daha önce yayımladığıGeceleyin Bir Koşu’dan sonra yetmişli yılların yazarlarıarası-
na Evet İsyan’la katılan İsmet Özel, bu kitabına Cinayetler Kitabı, ilk üç kitabını bir
arada bastırdığı Şiirler, Celladıma Gülümserken, Erbain’i (4 kitabı bir arada) eklemiş-
tir.
Kitaplarınıyetmişli yıllarda yayımlayarak Cumhuriyet dönemi şiirinde yer alan ve
yankı uyandıran şairler olarak da Can Yücel, Ali Püsküllüoğlu, Eray Canberk, Öz-
demir İnce, Ahmet Oktay, Hilmi Yavuz, Gülten Akın, Refik Durbaş, Sennur Sezer ve
Nihat Behram dikkati çekerler.
Şiirimizde toplumsal yergiye güncelleştirerek canlılık kazandıran, kullandığı ken-
dine özgü sözcüklerle yarattığı yeni bir gülmeceyi lirizmle birleştiren Can Yücel
ilk şiir kitabı Yazma’yı 1950’de yayımlamakla birlikte onu izleyen Sevgi Duvarı’
yetmişli yılların başında yayımlayarak bu yılların şairleri arasına katılmıştır. Bu ki-
taplarını izleyerek şiirlerini on kitapta toplamıştır.
Şiir kitaplarınıellili yıllarda yayımlamaya başlayarakUnutma Onları’yla bu yılların
şairleri arasına katılan ve şiirlerini topluca Babadat’ta yayımlayan Ali Püsküllü-
oğlu; ilk şiir kitaplarını yine ellili yılların sonlarına doğru yayımlamaya başlaya-
rak, KırmızıKaranfil, Ağıtlar ve Türküler, Seyran Destanıile yetmişli yıllarda dikkatleri
çekip, bütün şiirlerini Toplu Şiirler’de bir arada yayımlayan Gülten Akın; Kiraz Za-
manı ile bu yılların şairleri arasına katılıp, Toplu Şiirler, Uykusuzluk ve Mavi Hayy’la
günümüze gelen Özdemir İnce; şiirlerini altmışlı yılların sonlarına doğru yayımla-
maya başlayarak, Sürgün adlı kitabıyla yetmişli yılların sonlarında şiirlerini oku-
yuculara sunup, Sürdürülen Bir Şarkının Tarihi, Kara Bir Zamana Alınlık, Yol Üstündeki
Semender, Ağıtlar ve Övgülerlegünümüze gelen Ahmet Oktay;Bedrettin Üzerine Şiir-
ler ve Doğu Şiirleri’yle yetmişli yıllarda tanınıp , II Cilt Toplu Şiirler, Gülün UstasıYok-
tur , Erguvan Sözleri’yle günümüzde de şiirlerini yayımlamayı sürdüren Hilmi Ya-
vuz, şiirimizi gerek biçim gerekse söyleyişözellikleri ve temalar bakımından İkinci
Yeniler’in şiirlerinden tamamen sıyırarak toplumcu görüşe yönelmişlerdir. Arala-
rında Hilmi Yavuz, uyak düzeni, kullandığı sözcükler ve benzetmeler, söz dizimi
yönünden Divan Şiirini yeniden canlandırma denilebilecek özgün şiirler yazmıştır.
Bu şairlerle birlikte,1960’lı yılların başında, Gecekondu adlı kitabıyla adını duyurup
ona Yasak'ıekleyen Sennur Sezer, toplumsal konulara değinen bir şair olarak görü-
nürken, 70’li yılların şairleri arasına katıldığı Direnç’te topladıklarında ve onu iz-
leyen şiirlerinde yalın bir söyleyişle içten uygularla yazdığışiirlerini yayımlamıştır.

7. 1970'li Yıllarda Türk Şiiri
70’li yılların başında Kuytu Sular’la şiirlerini tanıtan Eray Canberk, şiirlerinde ele al-
dığı kişisel ya da toplumsal temaları içten bir duyarlılıkla diline de özen göstererek
yazmıştır. Yüreğinin Burkulduğu Zaman’la seksenli yıllara geçen Canberk Eskimiş
Yalnızlığa ve Ebrular’la günümüze gelmiştir.
1970'li yılların toplumcu şairleri kimlerdir?
Refik Durbaş’la Nihat Behram bu yılların toplumcu şairleri olarak görülüyorlar. Re-
fik Durbaş 70’li yılların sonunda yayımladığı Siyah Bir Acıda kitabıyla bu yılların
yazarlarıarasına girmiş, Çırak Aranıyor ve Menzil’le günümüze gelmiştir. Şiirlerinde
12 Mart olaylarını yansıtan bir şair olarak dikkati çeken Nihat Behram, Hayatımız
Üzerine Şiirler’le adını duyurduktan sonra, şiir yazmayı sürdürmüş, Yeniden Kendi
Şehrim’le günümüze gelmiştir.
70’li yılların şairleri arasında, Akdeniz, Mor, Dört Kişiydiler Bir de Ben, Yeryüzünün Yü-
reği, Yerdeli Gökdeli, Zeytinli Fırın Sokağı, Güz Ey, Fideadlıkitaplarıyla toplayan Cen-
giz Bektaş’ı Sihiyadan Nara’ya, Dünyaya Bakış, Bir Nisan Akşamında kitaplarıyla Er-
gun Evren’i eklemek gerekir.
İnanç Çiçekleri
Her yanımız çiçek
-Sevmek-çiçekleri
Yaşamayı sevmek
Çalışmayı sevmek
Sevmek işimizi
Elimizin usumuzun emeğini
Dolu dolu
Yüreğimiz titreyerek
Sevmek işimiz
Bizden olanı
Dosdoğru sevmek
"Dostuna dost düşmanına düşman"
Olmayı bilerek
İşimiz sevmek
Yerimizi yurdumuzu
Suda yelde ateşte
Sevmek birliğimizi
Cengiz Bektaş

8. 1980'li Yıllarda Türk Şiiri
1980’li yıllara geldiğimizde, bu yılların genç şairleri olarak ilk dikkati çekenler Yaşar
Miraç, Ozan Telli, Abdülkadir Bulut ve Ahmet Ada oluyor. Bu şairlerin özelliği halk
şiirinden, dilinden ve kültüründen yararlanmalarıdır. Yaşar Miraç, Trabzonlu Deli-
kanlı, Ozan Telli, Şahince adlı şiir kitaplarını bu yılların başında yayımlayarak geniş
bir okuyucu kitlesini etkileyip, aynı çizgide yazdıkları şiirlerini yayımlamayı sür-
dürmüşlerdir. Ahmet Ada Taş Plak Gazeller’le günümüze geldiği gibi, Abdülkadir
Bulut’un şiirleri ölümünden sonra Ülkemin Şiir Atlası adıyla yayımlanmıştır.
80’li yıllarda genelde, değişik bakışaçılarıyla toplumun acılarınıyansıtmakla birlik-
te, değişik temalara değinen yer yer alaysılama ve gülmeceyi kullanan şairler ola-
rak, Abdülkadir Budak, Ali Cengizhan, Metin Altıok, Ahmet Telli, İsmail Uya-
roğlu, Ahmet Erhan, Güven Turan, Tuğrul Tanyol, Erdoğan Alkan, Neşe Yaşın,
Nurer Uğurlu, Adnan Özer, Hüseyin Yurttaş, Gültekin Emre, Enis Batur, Hüseyin
Atabaş, Metin Demirtaş, Şükrü Erbaş, Salih Bolat, Enver Ercan en çok dikkati çe-
ken şairler arasında yer alıyorlar.
9. 1990'lı Yıllarda Türk Şiiri
90’lı yıllarda bu şairlere kendilerinden söz ettirenler olarak Turgay Kantürk, Gül-
süm Akyüz, Metin Cengiz, Sina Akyol, Sunay Akın, Hulki Aktunç, Güngör Tek-
çe, Akgün Akova, Muzaffer Erdost, Ali Asker Barut, Melisa Gürpınar, Ersin Sal-
man gibi adlar eklenmiştir.
Kuş Çiçek
Geldi mi desem gece yarısı
Gelecek mi desem
Ay ışığı çağların sevgisidir ulaşır
Sana dek mi desem
Özlemden kim ölmüşse korkunç değil
Son solukları kelebek mi desem
Yüz bin parlasalar da seni anlatır hep
Yıldızlar tek mi desem
Kuşmu desem yalnızlığıma şimdi
Çiçek mi desem
Fazıl Hüsnü Dağlarca


Quo vadis?
Lütfenyardım - avatarı
Lütfenyardım
Ziyaretçi
16 Nisan 2009       Mesaj #6
Lütfenyardım - avatarı
Ziyaretçi
ArkadaşLar Divan Modern garip tanzimat halk şiir türlerindeki zihniyet lazım Msn Sad
ReaLMaster - avatarı
ReaLMaster
Ziyaretçi
16 Nisan 2009       Mesaj #7
ReaLMaster - avatarı
Ziyaretçi
ArkadaşLar baktım KonuLarınıza Tam oLarak böyLe yok Benim Aradıgım FarkLı dönemLerde şiir örnekleri sadece şiir mesela halk divan modern bi kaç şiir sadece
Son düzenleyen Keten Prenses; 17 Nisan 2009 00:40
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
17 Nisan 2009       Mesaj #8
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Alıntı
ReaLMaster adlı kullanıcıdan alıntı

ArkadaşLar baktım KonuLarınıza Tam oLarak böyLe yok Benim Aradıgım FarkLı dönemLerde şiir örnekleri sadece şiir mesela halk divan modern bi kaç şiir sadece

siz ozaman bence tek tek şiir türlerine ait örnekleri incelemelisiniz. eğer başka bir konu açarsanız yardımcı olabiliri. sitemizde olan tüm şiir türü linklerini verebilirim. ancak bu farklı bir konu
Quo vadis?
FarkLıMaster - avatarı
FarkLıMaster
Ziyaretçi
17 Nisan 2009       Mesaj #9
FarkLıMaster - avatarı
Ziyaretçi
FarkLı dönemLere ait ŞiirLer böyle bir konu var ama içinde şiir yok ?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
17 Nisan 2009       Mesaj #10
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
İSLÂMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI’NDA ŞİİR
SÖZLÜ EDEBİYAT

SAGU

Alp Er Tonga öldi mü
İsiz ajun kaldı mu
Ödlek öçin aldı mu
Emdi yürek yırtılur

Ulşıp eren börleyü
Yırtıp yaka orlayu
Sıkrıp üni yurlayu
Sıgtap közi örtülür

Könglüm için örtedi
Bütmiş başıg kartadı
Keçmiş ödüg irtedi
Tün kün keçip irtelür


Şiirin kafiye düzeni ise aşağıdaki gibidir:

1.Dörtlük:İlk üç mısrada; mısra sonlarındaki fiiller, önce görülen geçmiş zaman eki almışlar(-di,-dı ), daha sonra ise soru eki almışlardır.(-mı, -mi) Bu ekler aynı görevde ve aynı yazılışta bulunduklarından (Farklılıklar ünlü uyumlarından kaynaklanmaktadır.), redif oluştururlar.(-di mü, -dı mu) Bu eklerden önce gelen ve fiillerin kökünde bulunan “l” harfleri yarım kafiye oluştururlar.Dörtlüğün kafiye şeması; “aaab” şeklindedir.
2.Dörtlük:Yine ilk üç mısrada; mısra sonlarındaki “-la, -le” ve “-yu, yü-” ekleri redif oluştururlar.(“”-layu, -leyü) Bu mısralarda fiilin kökünde bulunan “r” harfleri yarım kafiye oluştururlar.Dörtlüğün kafiye şeması; “cccb” şeklindedir.
3.Dörtlükbiggrinörtlüğün ilk üç mısrasında; “-te, –ta” ekleri ile “-dı, di” ekleri redif oluştururlar.(“-tedi, -tadı”) Bu eklerden önce gelen ve “r” harfleri yarım kafiye oluştururlar.Dörtlüğün kafiye şeması; “cccb” şeklindedir.
Dörtlüklerin son mısralarının sonlarındaki, “-ılur, -ülür, -elür” ekleri redif oluşturmuşlardır. Bu eklerden önce gelen ve fiillerin kökünde bulunan “r” ve “t” harfleri tam kafiye oluştururlar
KONU:Şiirin konusu Alp Er Tonga’nın ölümünden duyulan üzüntüdür.
TEMA: İnsanların ölmesi üzüntü verici bir olaydır.


ŞİİRE GENEL BAKIŞ: Şiirde, dönemin edebiyat anlayışının genel özellikleri görülür: Anonimdir.Nazım birimi dörtlüktür. Hece ölçüsünün 7’li kalıbı ile yazılmıştır. İçerisinde yabancı kelime yok denecek kadar azdır. Bir milletin ortak duygularını yansıtır.
Şiirde Alp Er Tonga’nın ölümünden doğan üzüntü anlatılır.Hissedilen duygunun şiddetini anlatabilmek için,benzetme, tasvir ve deyimlere yer verilmiştir.Şair ilk kıtada onun öldüğüne inanmıyormuşçasına sorular sorar.Sonra gerçeğin farkına varıp, feryat etmeye başlar.Son dörtlüğün son iki beytinde, onunla geçirilen günlerin özlendiği ve o günlere dönülmek istendiği anlatılır.


KOŞUK

Keldi esin esneyü
Kadka tükel osnayu
Kirdi bodun kasnayu
Kara bulıt kükreşür

Kar buz kamuğ erüşdi
Taglar suvı akışdı
Kökşin bulıt örüşdi
Kayguk bolup ögrişür

Tümen çeçek tizildi
Bükünden ol yazıldı
Üküş yatıp özeldi
Yirde kopa adrışur


Şiirin kafiye düzeni aşağıdaki gibidir:

1.Dörtlük:İlk üç mısrada; mısra sonlarındaki “-neyü, -nayu” ekleri redif oluştururlar.Bu eklerden önce gelen “s” harfleri ise yarım kafiye oluşturmuşlardır. Dörtlüğün kafiye şeması; “aaab” şeklindedir.
2.Dörtlük: İlk üç mısrada; mısra sonlarındaki “-dı, -di” ekleri redif oluştururlar.Bu eklerden önce gelen “ş” harfleri ise yarım kafiye oluşturmuşlardır. Dörtlüğün kafiye şeması; cccb” şeklindedir.
3.Dörtlük: İlk üç mısrada; mısra sonlarındaki “-dı, -di” ekleri redif oluştururlar.Bu eklerden önce gelen “l” harfleri ise yarım kafiye oluşturmuşlardır. Dörtlüğün kafiye şeması; cccb” şeklindedir.
Dörtlüklerin son mısralarının sonlarındaki, “-ışur, -eşür, -işür” ekleri redif oluşturmuşlardır. Bu eklerden önce gelen ve fiillerin kökünde bulunan “r” harfleri yarım kafiye oluştururlar.
KONU:Şiirin konusu baharın gelişidir.
TEMA:İnsanlar baharın gelişinden mutlu olurlar.

ŞİİRE GENEL BAKIŞ: Atlı göçebe medeniyetinde insanlar tabiatla baş başadır. Hayvanlarını otlatabilmek için baharın gelişini sabırsızlıkla beklerler.At bu medeniyetin temel taşıdır.Atların otlaması için baharın gelmesi gerekir.Bu yüzden kışın sona erip baharın gelmesi, insanlarda yeniden doğmuş gibi, bir mutluluk uyandırır. Bu koşukta, kışın bittiği ve baharın kendini göstermeye başladığı, sevinç ve coşku ile anlatılmaktadır. Şiir; nazım birimi(dörtlük), kullanılan ölçü(hece ölçüsü-7’li kalıbı) ve kafiye şeması(aaab, cccb vb.) bakımından devrinin özelliklerini yansıtır. Ayrıca okuyucuya, yazıldığı dönemin sosyal hayatı ile ilgili de bilgi verir,Şiirde bahar unsurları kullanılmıştır.Bu yolla, baharın gelişi daha iyi tasvir edilmeye çalışılmıştır.Şâir, “kökşin bulut” yani “mavi bulut” derken, baharın insanlarda uyandırdığı yeni umutları ve hayalleri anlatır. Mavi bu duyguları anlatmada en güzel renktir. Ayrıca, çiçeklerin açması ve dağların karının eriyip seller halinde akması da baharın gelişini müjdeler.İlk dörtlükte, kış unsurları anlatılır. İkinci dörtlükten itibaren, bahara doğru geçiş hissettirilmeye çalışılmıştır.


SAV


Öküz adakı bolgınça buzagu başı bolsa yig.
(Öküz ayağı olacağına, buzağı başı olmak daha iyidir.)

AÇIKLAMALAR:
İnsanlar, daha güçlü bir kurumda görev alıp da, başkalarına boyun eğerek hareket etmek yerine, daha küçük bir kurumda önemli bir görev almalıdırlar. Bu daha iyi bir davranıştır. Tabi burada görevi sadece iş olarak düşünmemek gerekir. Burada bir de bağımsızlık duygusu göze çarpar. Türkler hiç bir zaman esareti kabul etmemişlerdir. Bu açıdan bakarsak; bu atasözü Türk kültürünün önemli bir parçasıdır. Türkler her zaman, büyük bir devlete tâbi olarak yaşamaktansa, küçük bir devlet olarak hayatlarını sürdürmeyi tercih etmişlerdir. Ama bazen bu da mümkün olmamıştır. İşte o zaman ya istiklâl ya ölüm diyerek, bağımsızlık için sonun kadar savaşmışlardır. Bu atasözü Türklerin yaşamış olduğu bu duyguları ve onların bağımsızlık anlayışlarını çok iyi anlatır.
Quo vadis?

Benzer Konular

5 Mart 2011 / evliya çelebi Cevaplanmış
27 Mart 2009 / Ziyaretçi Soru-Cevap
5 Nisan 2011 / Ziyaretçi Soru-Cevap