Arama

'Gerçek görme organı gözler değildir' ile ilgili bir yazı nasıl yazabilirim?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 29 Ocak 2010 Gösterim: 9.442 Cevap: 7
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
18 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
bana gerçek görme organı gözler değil bilgidir ile ilgili bir makale yada görmek ile ilgili bir makale lazım yardımcı olursanız sevinirim
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
GÖZ GÖRME ORGANIMIZ DEĞİLDİR

Sponsorlu Bağlantılar

Zâten hiçbir zaman da olmadı. Hiçbir zamanda da olmadı. Göz ile görmenin hiçbir alâkası yok. Görme organımız beyindir. Göz ise sadece “bakma organı” olabilir. Şâyet göz gerçekten görme organı olsaydı, herkes her şeye baktığında aynı şeyi görürdü.

Mâdem konu gözden açıldı, gözlerimizi tanıyalım. Çift olanları makbûldür. Fakat tek olduğunda da iş görür. Çokça bozulur. Bozulanları cam ardında korunur. Askerde arpacık ve gezden önce gelir. Sivillikte ise her şeyden öncedir.

Ruhun aynası olduğu da rivâyet edilir ki, bu doğru olabilir. Ruh hâli, keyif derecesi ve hüzün seviyesi gözden takip edilebilir. Yüreğiniz göz göz olduğunda, vaziyet önce gözde görülür. Pek de popülerdir. En övülesi ve övünülesi yerlerdir. Şiirler, şarkılar gözü anlatır. Özünde gözü anlatır gibi görünse de, gözden yansıyanları aktarır.

Müteahhid defalar aşka sebebiyet verebilir. Hele bir de saçla ahengli ve kirpik ile biçimli ise, mesele büyük demektir. Siyah saça lacivert ve yeşil , sarı saça mavi veya elâ tercih edilegelir. Bence aslolan çekiklik derecesidir.

Hayatta gözün yeri büyüktür. Göze gelmek de, kaş yapmaya çalışırken göz çıkarmak da, hayatın büyük bölümüdür. Herkesin hayatında bir veya iki gözü vardır, ama bu sayıdan bir veya iki de fazla göz bebeği vardır. Kişinin gözünü budaktan sakınmadan yaşarken, gözünün bebeğinin değil de, “göz bebeğim” dediğinin üzerine titremesi olağan durumdur.

Kırpışarak temizlenen ve günde yüzbin kere kırpışarak “en temiz” ünvanını kazanan göz, değme yogacının bile söz geçiremediği bir organdır. Göz özünde dokunmaya da, tutmaya da yarar, ama dokunmasını, tutmasını bilene!

Kapatıldığında da bâzen yalnızlığı, bâzen kalabalığı ve bâzen de yolculuğu sağlar, ama elbette herkese değil.

Göz açıp kapayıncaya kadar geçen hayatta bâzen gerçekten göz açamazsınız. Belki size göz açtırmadıklarından, belki sizin gözleriniz bağlı olduğundan. Kimi olacakları göze alamaz, kimi ise ya hayatı ya kendisini göz ardı eder. Bahanesi de vardır hayata her göz attığında; ya gözden düşmüştür ya da göz değmiştir.

Gözünden ve gönlünden ırak olduklarının kendisini gözden gönülden çıkaranlara, onu gözden çıkardıkları için, buna vesile olanlara da göz boyadıkları için kızarak gözden kaybolur. Ama gözden kaçan bir şey vardır; Gerçek hayatın şartlarında onun hayatı da, hayattan talepleri de çok defa açgözlülerin kem gözleriyle göz diktiği hedefleri tehdit eder.

Bir gün evinde eski resimleri sakladığı puro kutusunda göz gezdirirken ve çok defa gözün görmediğine gönlün katlandığına sevinirken, hayatında göz göre göre yaptığı ıskaları düşünür. Kâh gözleri dolar, kâh gözlerinin içi güler, biraz buruk da olsa.

Gözleri bir buğulanır, bir çakmak çakmak olur. Gözlerini kırpmadan, kimi resim karesine ise gözleri kamaşarak bakar, o resim karesine daha önce baktığı hâlde görmediklerini seçer.

Hayat boyunca gözkulak olmaya çalıştıklarını, gözlerden okumaya ve okumamaya çalıştıklarını, gördüğü gözlerde aradığı ışığı ve bulduğunu sandığı zamanları hatırlar.

Gözünde tütenleri, sadece gözünün dokunabildiğini, gözünün dünyayı görmediği zamanları ve gözünde büyüttüklerini düşünür.

En çok da gözü yüksekte olanları ve gözler önüne sermek istediği zamanlarda, gözüne bakmak istediklerini ve asla göz yumamadıklarını anımsar. Gözünün içine baka baka söylenen yalanları ve gözü toprağa bakanları, ama toprağın doyuramayacağı gözlerini...

Hayatı yüzgöz olmadan, kaşgöz yapmadan yaşamak önemlidir. Hayatı uzaktan gözleyerek, üçüncü gözün peşine düşmeden evvel, mevcut iki gözün değerini bilerek yaşamak gerekir.

Yoksa, sonu;

“Gözlerin bir içim su,
İçim yandı doğrusu,
Gel öpeyim gözlerinden,
Kalmaz ölüm korkusu”.
Yani; lay lay lay!
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
18 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
GÖZ GÖRME ORGANIMIZ DEĞİLDİR

Sponsorlu Bağlantılar

Zâten hiçbir zaman da olmadı. Hiçbir zamanda da olmadı. Göz ile görmenin hiçbir alâkası yok. Görme organımız beyindir. Göz ise sadece “bakma organı” olabilir. Şâyet göz gerçekten görme organı olsaydı, herkes her şeye baktığında aynı şeyi görürdü.

Mâdem konu gözden açıldı, gözlerimizi tanıyalım. Çift olanları makbûldür. Fakat tek olduğunda da iş görür. Çokça bozulur. Bozulanları cam ardında korunur. Askerde arpacık ve gezden önce gelir. Sivillikte ise her şeyden öncedir.

Ruhun aynası olduğu da rivâyet edilir ki, bu doğru olabilir. Ruh hâli, keyif derecesi ve hüzün seviyesi gözden takip edilebilir. Yüreğiniz göz göz olduğunda, vaziyet önce gözde görülür. Pek de popülerdir. En övülesi ve övünülesi yerlerdir. Şiirler, şarkılar gözü anlatır. Özünde gözü anlatır gibi görünse de, gözden yansıyanları aktarır.

Müteahhid defalar aşka sebebiyet verebilir. Hele bir de saçla ahengli ve kirpik ile biçimli ise, mesele büyük demektir. Siyah saça lacivert ve yeşil , sarı saça mavi veya elâ tercih edilegelir. Bence aslolan çekiklik derecesidir.

Hayatta gözün yeri büyüktür. Göze gelmek de, kaş yapmaya çalışırken göz çıkarmak da, hayatın büyük bölümüdür. Herkesin hayatında bir veya iki gözü vardır, ama bu sayıdan bir veya iki de fazla göz bebeği vardır. Kişinin gözünü budaktan sakınmadan yaşarken, gözünün bebeğinin değil de, “göz bebeğim” dediğinin üzerine titremesi olağan durumdur.

Kırpışarak temizlenen ve günde yüzbin kere kırpışarak “en temiz” ünvanını kazanan göz, değme yogacının bile söz geçiremediği bir organdır. Göz özünde dokunmaya da, tutmaya da yarar, ama dokunmasını, tutmasını bilene!

Kapatıldığında da bâzen yalnızlığı, bâzen kalabalığı ve bâzen de yolculuğu sağlar, ama elbette herkese değil.

Göz açıp kapayıncaya kadar geçen hayatta bâzen gerçekten göz açamazsınız. Belki size göz açtırmadıklarından, belki sizin gözleriniz bağlı olduğundan. Kimi olacakları göze alamaz, kimi ise ya hayatı ya kendisini göz ardı eder. Bahanesi de vardır hayata her göz attığında; ya gözden düşmüştür ya da göz değmiştir.

Gözünden ve gönlünden ırak olduklarının kendisini gözden gönülden çıkaranlara, onu gözden çıkardıkları için, buna vesile olanlara da göz boyadıkları için kızarak gözden kaybolur. Ama gözden kaçan bir şey vardır; Gerçek hayatın şartlarında onun hayatı da, hayattan talepleri de çok defa açgözlülerin kem gözleriyle göz diktiği hedefleri tehdit eder.

Bir gün evinde eski resimleri sakladığı puro kutusunda göz gezdirirken ve çok defa gözün görmediğine gönlün katlandığına sevinirken, hayatında göz göre göre yaptığı ıskaları düşünür. Kâh gözleri dolar, kâh gözlerinin içi güler, biraz buruk da olsa.

Gözleri bir buğulanır, bir çakmak çakmak olur. Gözlerini kırpmadan, kimi resim karesine ise gözleri kamaşarak bakar, o resim karesine daha önce baktığı hâlde görmediklerini seçer.

Hayat boyunca gözkulak olmaya çalıştıklarını, gözlerden okumaya ve okumamaya çalıştıklarını, gördüğü gözlerde aradığı ışığı ve bulduğunu sandığı zamanları hatırlar.

Gözünde tütenleri, sadece gözünün dokunabildiğini, gözünün dünyayı görmediği zamanları ve gözünde büyüttüklerini düşünür.

En çok da gözü yüksekte olanları ve gözler önüne sermek istediği zamanlarda, gözüne bakmak istediklerini ve asla göz yumamadıklarını anımsar. Gözünün içine baka baka söylenen yalanları ve gözü toprağa bakanları, ama toprağın doyuramayacağı gözlerini...

Hayatı yüzgöz olmadan, kaşgöz yapmadan yaşamak önemlidir. Hayatı uzaktan gözleyerek, üçüncü gözün peşine düşmeden evvel, mevcut iki gözün değerini bilerek yaşamak gerekir.

Yoksa, sonu;

“Gözlerin bir içim su,
İçim yandı doğrusu,
Gel öpeyim gözlerinden,
Kalmaz ölüm korkusu”.
Yani; lay lay lay!
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
18 Aralık 2008       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Görmek için göz şart değil

Adamın biri, ilk defa gittiği bir kasabada şaşkın şaşkın gezindikten sonra yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa:
- Buraların yabancısıyım, demiş. Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum. Çok yakın olduğunu söylediler.
Çocuk arabanın penceresini iyice açtıktan sonra:
- Ben de buraya ilk defa geliyorum, demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde. Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez. Çocuk:
- Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş. Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.
- İyi ama, demiş adam. Bunların parktan değil de bir tek ağaçtan gelmediği ne malum?
- Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye atılmış çocuk. Üstelik manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsınız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu da duyarsınız. Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, cebinden bir kağıt para çıkartıp teşekkür ederken fark etmiş onun kör olduğunu.
Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış, adamın kendisini fark ettiğini.
Işığa hasret gözlerini ondan saklamayı çalışırken:
- Üç yıl önce kaza geçirmiştim, demiş. Görmeyi o kadar çok özledim ki... Sizinkiler sağlam, öyle değil mi?
Adam çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına doğru yönelirken:
- Artık emin değilim, demiş. Emin olduğum tek şey, benden daha iyi gördüğün...
Quo vadis?
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
11 Ocak 2009       Mesaj #4
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
bu konus VERMİS OLDUGNUZ BİLGİ YETERSSİZ GELMEKTEDİR OLdukça.yardımlarınızı bekliyoruz
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
11 Ocak 2009       Mesaj #5
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Alıntı
Ziyaretçi adlı kullanıcıdan alıntı

bu konus VERMİS OLDUGNUZ BİLGİ YETERSSİZ GELMEKTEDİR OLdukça.yardımlarınızı bekliyoruz

birebir tam olarak oluşturmak istediğiniz konuyu oturup yazmamız gerek.. bu nlar siizn ödevlerinizi yapmak için değil, biz ödev sitesi değiliz.. amacımız size fikir verip ödevinizi yapmanız ayardım etmek..Msn Happy
Quo vadis?
ceylansoft - avatarı
ceylansoft
Ziyaretçi
12 Ocak 2009       Mesaj #6
ceylansoft - avatarı
Ziyaretçi
arkadaşım bu gerçek manalı bir söz değilki..Msn Happy
HaRrY_MiX - avatarı
HaRrY_MiX
Ziyaretçi
5 Mayıs 2009       Mesaj #7
HaRrY_MiX - avatarı
Ziyaretçi
çok tşkrler senin sayende 4 sayfa özet çıkardın verdiğin bilgiler yeterlidir.( görmeyi bilene Msn Wink )
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Ocak 2010       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
selamnaleyküm.. bu sözü bana felsefe öğretmenim verdi sanırım ödevlerimiz aynı..kardeşim ya yazdığın makaleyi bana da yollarmısın nasıl bişeyler yazmışsın..önemli bi ödev kardeşim ya yardım edersen. ne olur. ya yukarıda yazmışlar bişiler ama tam bişi anlayamadım.yardım edersen çok sevincem ya e posta adresim tayfun_6787@hotmail.com şimdiden çok teşekkür ederim

Benzer Konular

6 Haziran 2013 / daMLa- Soru-Cevap
21 Nisan 2014 / Misafir Soru-Cevap