Arama

Türklerin İslamiyeti kabulü ne gibi değişiklikler getirmiştir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 12 Şubat 2018 Gösterim: 76.845 Cevap: 3
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
18 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Türklerin İslamiyeti kabulü ne gibi değişiklikler getirmiştir?
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
Türkler tarihleri boyunca pek çok din ve inanış biçimini benimsemiştir.Ancak bu dinler içerisinde en çok Göktanrı ve İslamiyet yayılmıştır.Bir toplumun sahip olduğu dini;sanatını,geleceğini,giyim kuşamını,ahlak yapısını,zevklerini,dilini ve ortak amaçlarını etkilemektedir.Bu nedenle din değiştirmek oldukça zordur.8 yy. ile 12.yy arasında Türk toplumu tarihinin en köklü değişimini yaşamış,bu nedenle tarihçiler Türk tarihinin İslamiyet öncesi ve sonrası olarak 2 bölümde incelemişlerdir.
Türk-Arap mücadeleleri Abbasiler döneminde şiddetini kaybetti.Çin ve Abbasi orduları arasında 751 yılında Talas savaşı Karluk Türklerinin Müslümanların yanında yer almasından dolayı Abbasilerin üstünlüğü ile sonuçlandı.Bu savaştan sonra Türk-Arap ilişkileri olumlu yönde gelişti.Bu olay Orta Asya’nın kaderini değiştirirken, Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinde de etkili oldu.Talas savaşında Çinlilere karşı Arapların yanında yer alan Karluklar 10.yy’dan itibaren kalabalık gruplar halinde İslamiyet’i kabul ettiler.
Sponsorlu Bağlantılar

TÜRKLERİN İSLAMİYETİ KABUL ETME NEDENLERİ
Türkler 10.yy başlarından itibaren büyük kitleler halinde Müslüman olmaya başladılar.Bunda Türklerin İslam öncesi inanışları ile İslamiyet arasında büyük benzerliklerin bulunması etkili olmuştur.

TÜRKLERİ İSLAMİYETE GİRMEYE TEŞVİK EDEN FAKTÖRLER
1-Türkler diğer dinlere karşı engin bir hoşgörüye sahipti.İslamiyet de bir hoşgörü diniydi.
2-Eski Türk dini ile İslamiyet arasındaki benzerlik:
a-Tek tanrı inancı
b-Ahiret inancı
c-Hac ve kurban ibadetlerine benzer ibadetlerin varlığı
3-Sosyolojik faktörler,aile kavramına verilen önem,namus,temizliğe verilen önem İslamiyet’teki cihat ve gaza anlayışı ile Türk-Cihan hakimiyeti düşüncesinin benzerlik göstermesi.
4-Ekonomik ve sebepler,eski Türk toplumunda sosyal sınıflar yoktu.İslam dininde de böyle bir ayrımın yapılmaması,dolayısıyla her iki düşüncede de halkın refah ve mutluluğunun gözetilmesi vardır.
5-Siyasi ve askeri tercih; 8yy’da Türk-Çin rekabeti hızla devam etmekte,hatta hakimiyet yavaş yavaş Çinlilerin Türklerin elindeki Maverünnehir’i de alarak egemenliği ele geçirmek istiyordu.Güneyde Arap yarımadasında ortaya çıkan İslam dinide büyük bir hızla yayılarak Çinlilerle rakip olabilecek konuma gelmiştir.751’de Çinlilerle Araplar arasında meydana gelen Talas savaşında Türkler İslam ordusu yanında Çinlilere karşı savaşmış ve büyük bir zafer elde edilmiştir.Bu olaydan sonra Türklerle Araplar arasındaki yakınlaşma hızlanıştır.

TALAS SAVAŞININ ÖNEMİ VE SONUÇLARI
1-Türk-Arap ilişkileri gelişti.Türklerin İslamiyet’e girişinde dönüm noktası oldu.
2-Çin’in Orta Asya üzerindeki emelleri sona erdi.Saldırı konumundan savunma konumuna geçtiler.
3-Orta Asya’nın Çinlileşmesi beklenirken Müslümanlılaşmasına sebep oldu.
4-Yeni buluşlar ve teknik gelişmeler Çinlilerden Türklere,Türklerden Araplara geçmiş ve batıdaki gelişmelere zemin hazırlamıştır.
5-Doğu ticaret yollarının denetimi Müslümanlara geçti.
6-Karluklar 766’da bağımsız devlet kurdular.

TÜRKLERİN İSLAMİYETE HİZMETLERİ

Türklerin İslamiyet’i kabul etmeleri dünya tarihinin önemli olaylarından birisidir.Çünkü Türkler İslamiyet’in korunup,geniş alanlara yayılmasında İslam kültür ve medeniyetinin gelişmesinde önemli rol üstlendiler.Türkler özellikle Abbasilerden itibaren halifelik orduları içinde yer aldılar.Bizans sınıfındaki Antep,Urfa,Tarsus gibi şehirlere yerleştirilmeleri ile İslam devletini Bizans tehlikesine karşı korudular.Türklerin yerleştirildiği bu sınır şehirlerine avasım adı verilirdi.Türkler için Bağdat yakınlarında askeri bir şehir olan Samarra kenti kurulmuştur.Türkler zaman zaman Abbasilere karşı isyan ederek yönetimde bulundukları topraklarda kendi devletlerini kurdular.(Tolunoğuları,İhşitler)Oğuzların İslamiyeti kabul etmelerinden sonra Büyük selçuklu devleti kuruldu.Bu devletin güçlü bir İslam devleti haline gelmesi ile Türkler İslam dünyasının siyasi liderliğini ele geçirdiler.Müslüman Türk hükümdarlar,Abbasi halifelerini korudular.Tuğrul bey,Abbasi halifesini Şii Büveyhoğulları baskısından kurtardı.Abbasi halifesi bu yardımlarından dolayı Tuğrul beye doğunun ve batının sultanı ünvanını verdi.Bu durum,Türklerin İslam Dünyasında ulaştığı gücü en güzel şekilde açıklamaktadır.
Son düzenleyen Safi; 12 Şubat 2018 00:19
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
18 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Türkler tarihleri boyunca pek çok din ve inanış biçimini benimsemiştir.Ancak bu dinler içerisinde en çok Göktanrı ve İslamiyet yayılmıştır.Bir toplumun sahip olduğu dini;sanatını,geleceğini,giyim kuşamını,ahlak yapısını,zevklerini,dilini ve ortak amaçlarını etkilemektedir.Bu nedenle din değiştirmek oldukça zordur.8 yy. ile 12.yy arasında Türk toplumu tarihinin en köklü değişimini yaşamış,bu nedenle tarihçiler Türk tarihinin İslamiyet öncesi ve sonrası olarak 2 bölümde incelemişlerdir.
Türk-Arap mücadeleleri Abbasiler döneminde şiddetini kaybetti.Çin ve Abbasi orduları arasında 751 yılında Talas savaşı Karluk Türklerinin Müslümanların yanında yer almasından dolayı Abbasilerin üstünlüğü ile sonuçlandı.Bu savaştan sonra Türk-Arap ilişkileri olumlu yönde gelişti.Bu olay Orta Asya’nın kaderini değiştirirken, Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinde de etkili oldu.Talas savaşında Çinlilere karşı Arapların yanında yer alan Karluklar 10.yy’dan itibaren kalabalık gruplar halinde İslamiyet’i kabul ettiler.
Sponsorlu Bağlantılar

TÜRKLERİN İSLAMİYETİ KABUL ETME NEDENLERİ
Türkler 10.yy başlarından itibaren büyük kitleler halinde Müslüman olmaya başladılar.Bunda Türklerin İslam öncesi inanışları ile İslamiyet arasında büyük benzerliklerin bulunması etkili olmuştur.

TÜRKLERİ İSLAMİYETE GİRMEYE TEŞVİK EDEN FAKTÖRLER
1-Türkler diğer dinlere karşı engin bir hoşgörüye sahipti.İslamiyet de bir hoşgörü diniydi.
2-Eski Türk dini ile İslamiyet arasındaki benzerlik:
a-Tek tanrı inancı
b-Ahiret inancı
c-Hac ve kurban ibadetlerine benzer ibadetlerin varlığı
3-Sosyolojik faktörler,aile kavramına verilen önem,namus,temizliğe verilen önem İslamiyet’teki cihat ve gaza anlayışı ile Türk-Cihan hakimiyeti düşüncesinin benzerlik göstermesi.
4-Ekonomik ve sebepler,eski Türk toplumunda sosyal sınıflar yoktu.İslam dininde de böyle bir ayrımın yapılmaması,dolayısıyla her iki düşüncede de halkın refah ve mutluluğunun gözetilmesi vardır.
5-Siyasi ve askeri tercih; 8yy’da Türk-Çin rekabeti hızla devam etmekte,hatta hakimiyet yavaş yavaş Çinlilerin Türklerin elindeki Maverünnehir’i de alarak egemenliği ele geçirmek istiyordu.Güneyde Arap yarımadasında ortaya çıkan İslam dinide büyük bir hızla yayılarak Çinlilerle rakip olabilecek konuma gelmiştir.751’de Çinlilerle Araplar arasında meydana gelen Talas savaşında Türkler İslam ordusu yanında Çinlilere karşı savaşmış ve büyük bir zafer elde edilmiştir.Bu olaydan sonra Türklerle Araplar arasındaki yakınlaşma hızlanıştır.

TALAS SAVAŞININ ÖNEMİ VE SONUÇLARI
1-Türk-Arap ilişkileri gelişti.Türklerin İslamiyet’e girişinde dönüm noktası oldu.
2-Çin’in Orta Asya üzerindeki emelleri sona erdi.Saldırı konumundan savunma konumuna geçtiler.
3-Orta Asya’nın Çinlileşmesi beklenirken Müslümanlılaşmasına sebep oldu.
4-Yeni buluşlar ve teknik gelişmeler Çinlilerden Türklere,Türklerden Araplara geçmiş ve batıdaki gelişmelere zemin hazırlamıştır.
5-Doğu ticaret yollarının denetimi Müslümanlara geçti.
6-Karluklar 766’da bağımsız devlet kurdular.

TÜRKLERİN İSLAMİYETE HİZMETLERİ

Türklerin İslamiyet’i kabul etmeleri dünya tarihinin önemli olaylarından birisidir.Çünkü Türkler İslamiyet’in korunup,geniş alanlara yayılmasında İslam kültür ve medeniyetinin gelişmesinde önemli rol üstlendiler.Türkler özellikle Abbasilerden itibaren halifelik orduları içinde yer aldılar.Bizans sınıfındaki Antep,Urfa,Tarsus gibi şehirlere yerleştirilmeleri ile İslam devletini Bizans tehlikesine karşı korudular.Türklerin yerleştirildiği bu sınır şehirlerine avasım adı verilirdi.Türkler için Bağdat yakınlarında askeri bir şehir olan Samarra kenti kurulmuştur.Türkler zaman zaman Abbasilere karşı isyan ederek yönetimde bulundukları topraklarda kendi devletlerini kurdular.(Tolunoğuları,İhşitler)Oğuzların İslamiyeti kabul etmelerinden sonra Büyük selçuklu devleti kuruldu.Bu devletin güçlü bir İslam devleti haline gelmesi ile Türkler İslam dünyasının siyasi liderliğini ele geçirdiler.Müslüman Türk hükümdarlar,Abbasi halifelerini korudular.Tuğrul bey,Abbasi halifesini Şii Büveyhoğulları baskısından kurtardı.Abbasi halifesi bu yardımlarından dolayı Tuğrul beye doğunun ve batının sultanı ünvanını verdi.Bu durum,Türklerin İslam Dünyasında ulaştığı gücü en güzel şekilde açıklamaktadır.
Son düzenleyen Safi; 12 Şubat 2018 00:21
Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Şubat 2012       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türkleri islamiyeti neden kabul etmiştir:
çünkü islamiyetten önceki Göktanrı inancı islam dininkine çok benziyordu. isterseniz benzerlikleri yazayım:

İkisinde de hırsızlık, yalancılık ve adaletsizlik yasaklanmıştı
ölümden sonraki yaşama inanılırdı(ahiret inancı)
temizliğe önem verilirdi
farklı inanışlara hoşgörülü bir bakış vardı
din adamlarının herhangi bir üstünlüğü bulunmuyordu
woltka1001 - avatarı
woltka1001
Ziyaretçi
13 Mart 2012       Mesaj #4
woltka1001 - avatarı
Ziyaretçi
Emevi Halifeliği zamanında müslüman Araplar, Suriye ve İran'ı hâkimiyetlerine alarak Maverâünnehir bölgesine ulaşmışlardı. Seyhun ve Ceyhun ırmaklarının arasındaki bu bölgede Türkler bulunmaktaydı. Böylece Araplar ile Türkler ilk defa temasa geçmişlerdir.

Emeviler bölgede İslâmiyet'i yaymaktan çok, yeni zaferler peşinde koşmuşlar; Müslüman olmalarına rağmen yerli halka ağır vergiler yüklemişlerdi. Bu sebeple ilk karşılaşma pek dostça olmamış ve Türklerle Araplar arasında küçük çapta çarpışmalar cereyan etmiştir. Özellikle Kuteybe bin Müslim'in Horasan valiliğine getirilmesiyle mücadele iyice kızışmıştır (705). Kuteybe bin Müslim'in Maverâünnehir 'in doğusuna düzenlediği akınlara karşı Türgeş Beğleri güçlü bir direnme göstermiştir. Göktürklerin batı kanadında yer alan Türgeşler, Arapları savunmaya çekilmeye zorlamış ve bu mücadele Göktürklerin yıkılmasına kadar devam etmiştir (745 ). Göktürk hâkimiyetinin sona ermesiyle Türk toprakları doğudan Çinliler, batıdan Arapların ilerlemesine maruz kalmıştır. Bu dönemde Maverâünnehir bölgesinin savunmasını, Türgeşlerden sonra Karluk Türkleri üstlenmiştir.

Emevilerin Arap olmayan Müslümanlara karşı âdil ve eşit davranmamaları huzursuzluğu artırmıştı. Bu duruma karşı çıkanlar, Emevi idaresine son vererek yerine Abbasi Devletini kurmuşlardır (750). Türkler, Abbasi Devleti'ni daha çok benimsemişler, yeni yönetime daha sıcak bakmışlardır. Göktürk Devletinin yıkılmasından sonra, Çinliler bütün Türk ülkelerini ele geçirmeyi plânlamaktaydı. Emevilerin ortadan kalkmasından da faydalanmak isteyen Çin ordusu daha batıya yönelerek Karluk topraklarına girmişti. Bu durum üzerine Karluklar, Abbasilerin Horasan valisi olan Ebû Müslim'den yardım istediler. Ebû Müslim, komutanlarından Ziyad ibni Salih'i bölgeye gönderir. Arap ordusu ile batı bölgesinin genel valisi komutasındaki Çin ordusu Talas ırmağı boylarında karşılaşırlar. Türklerin de İslâm ordusu yanında hücuma geçmesi sonucunda Çinliler büyük bir yenilgiye uğratılır ( 751).

Türklerin İslâmiyet'le ilk tanışmaları Emevi dönemiyle başlar. Ancak Emevi yönetiminin tutumu sebebiyle, Türk toplulukları arasında İslâmiyet fazla yayılmamıştır. Buna rağmen, az sayıda da olsa Emevi ordusunda görev alan Müslüman Türkler bulunmaktaydı. Meselâ Horasan Vâlisi Ubeydullah bin Ziyad henüz 674 tarihinde 2000 Türk okçusundan bir ordu oluşturmuştu. Talas Savaşı, Türklerle Müslümanların birbirlerini daha yakından tanımalarını, dostane ilişkiler kurulmasını sağladı. Bu sebeple Talas Savaşı hem Türkler hem Müslümanlar için bir dönüm noktasıdır. Bu savaş neticesinde İslâmiyet Türkler arasında hızla yayılmaya başlamıştır. Abbasi ordusunda çok sayıda Türk görev aldı. Zamanla Türk askerleri, ordunun ve yönetimin denetimini ele geçirdiler . Hatta bazı Türk komutanları, Abbasi Devleti sınırları içerisinde kendi devletlerini bile kurmuşlardır.

Türklerin kitleler hâlinde Müslüman olmaları özellikle X. yüzyılda hız kazanmıştır. Henüz 900 tarihlerinde İtil ( Volga) çevresinde bulunan Bulgar Türkleri arasında Müslümanlığa çok büyük ilgi vardı. Nitekim İtil Bulgarları hükümdarı Almış Han, 920 'de Abbasi halifesine müracaat ederek din âlimleri ve mimarlar göndermesini rica etmişti. Aynı tarihlerde Önce Karluk, Yağma ve Çiğil boyları, ardından Oğuzlar arasında İslâmiyet yayıldı. Karluk, Yağma ve Çiğil Türkleri, ilk Müslüman Türk devleti olan Karahanlı Devleti'ni, Oğuzlar ise Selçuklu Devleti' ni kurmuşlardır.

Türklerin Müslüman Olmasının Sebepleri: Türkler İslâmiyet'i kılıç zoruyla değil, kendi rızalarıyla kabul etmişlerdir. Şüphesiz bu dini seçmelerinin en önemli sebebi, eski Türk inancı ve anlayışı ile İslâmiyet arasında birçok benzerlik bulunmasıdır:

1- Eski Türk dini, Gök-Tanrı inancı adıyla bilinmektedir. Bu inanışa göre Türkler, İslâmiyet'teki gibi tek bir Allah'a inanıyor ve O'na Tanrı (Tengri) diyorlardı. İslâmiyet'te Esmâ-i hüsnâ denilen Allah'ın sıfatlarından bazıları, eski Türk inancında da mevcuttu .

2- Ahiret ve ruhun ölmezliği, her iki inançta da mevcuttu. Türkler cennet için uçmağ (uçmak), cehennem için tamu sözünü kullanmaktaydı.

3-İslâmiyet'te olduğu gibi Gök Tanrı inanışında da Tanrıya kurban sunuluyordu.

4-İslâmiyet'teki gaza ve cihât ile Türklerin dünya üzerinde töreyi hâkim kılmak için yaptıkları savaşlar benzer mahiyettedir. İslâm anlayışına göre savaş sonunda elde edilen ganimet helâldir.
Türklerde ise aynı şekilde yağma geleneği vardır.

5-İslâmiyet'in telkin ettiği ahlakî kurallar, Türk anlayışına da uygun düşmektedir.

Türkler tarih boyunca çeşitli dinlere girmişlerdi. Ancak bu dinler halk arasında değil daha çok idareci kesimde kabul görmüştü. Buna rağmen İslâmiyet dışındaki dinlere girenler Türklüklerini koruyamamışlardır. İslâm dini, millî yapıya uygun olduğu içindir ki Türkler kitleler hâlinde bu dini kabul etmişler ve Türklüklerini korumuşlardır. Türklerin İslâmiyet'e Hizmetleri: Türklerin İslâmiyet'i kabul etmeleri hem İslâm âlemi hem de dünya tarihi açısından büyük sonuçlar doğurmuştur. Türkler, karışıklık içinde bulunan İslâm dünyasının koruyuculuğunu üstlendiler. Selçuklular, Abbasi halifelerini himaye ettiler.

Batıda Haçlı Seferleri'ne, doğuda Moğol akınlarına karşı Türkler tarafından set oluşturuldu . Böylece İslâm dünyası dağılmaktan kurtulmuştur . Bin yıla yakın bir süre Türkler, İslâmiyet'in bayraktarlığını yapmıştır. Gazneli Mahmud'un Hindistan'a kadar yaptığı seferler neticesinde İslâmiyet Hindistan'a kadar ulaşmıştır. Böylece yakın dönemlerde kurulan Pakistan ve Bangladeş'in temelleri atılmıştır. Osmanlı döneminde ise Türkler Balkanlara yerleştiler. Arnavutlar, Bosna-Hersekliler (Boşnaklar) bu dönemde Müslüman oldular.

Türklerin İslâmiyet'e hizmetleri sadece siyasî ve askerî alanla sınırlı kalmamıştır. Devlet idaresi ve askerî yapılanmada bütün İslâm dünyasını etkileyen Türkler, İslâm medeniyetinin gelişmesinde de inkâr edilemez hizmetlerde bulunmuşlardır. Bilim, sanat ve edebiyat alanında İslâm rönesansı, Türklerin katkıları ve sağladıkları huzur ve emniyet sayesinde gerçekleşmiştir. Dolayısıyla İslâm dininin ve medeniyetinin, dar Arap ve Fars çevresine sıkışıp kalmayarak, evrensel hâle gelmesi yine Türkler sayesinde mümkün olmuştur, demek yanlış olmaz.Meselâ, Selçuklu veziri Nizamülmülk tarafından Bağdat'ta kurulan Nizamiye Medreseleri (1066 ), öyle büyük bir üne sahip oldu ki, bu medreseler İslâm medreselerinin ilk örneği olarak kabul edilmişti. Halbuki Samanoğulları ve Gazneliler devrinde de medreselerin bulunduğu bilinmektedir. Ancak Nizamiye Medreseleri dinî bilimler yanında müspet ilimlerin de okutulduğu ilk medreseler olmakla, modern üniversitelere öncülük etmiştir.

Abbasiler zamanında başlayan eski Yunan ve Helen medeniyetlerine ait eserler ve felsefe akımlarının çevirileri, Türk hâkimiyeti devresinde zirveye ulaşmış idi. Böylece İslâm medeniyetinde büyük gelişmeler olmuştur. Batıda unutulmuş olan Yunan ve Helen medeniyeti, Haçlı Seferleri sayesinde İslâm medeniyeti ile birlikte tekrar Avrupa'ya taşınmıştır. İslâm medeniyetinin öncüleri durumunda olan Türk bilginler bütün dünya tarafından tanınmış ve eserleri yüzyıllarca bilime rehberlik etmiştir. Bu Türk bilginlerinin en ünlüleri Farabi, Birunî ve İbni Sina'dır.

Oğuzların Karaçuk (Farab) şehrinde doğan Farabi (870 -950), matematik, fizik, astronomi vb. konularda 160 kadar kitap yazmıştır. Ancak onu asıl önemli kılan Helen felsefesinin akılcı, mantığa dayalı yönüyle İslâm düşüncesini kaynaştırdığı felsefe alanındaki çalışmaları olmuştur. Aristo'nun düşüncelerini en iyi açıklayan kişi olduğundan "Muallim-i Sâni" (İkinci öğretmen). adıyla anılmıştır. Eserlerinin çoğunun Lâtinceye çevrildiği batıda "Al-farabıus" adıyla bilinmektedir. İhsâ'ül -Ulûm isimli eseriyle bilimleri ilk kez sınıflandıran Farabi aynı zamanda Öklit geometrisini de açıklamıştır. Farabî'nin düşüncelerinden etkilenen İbni Sînâ (980-1037), çeşitli konularda 220 civarında eser vermiş diğer ünlü bir Türk bilginidir. Avrupa'da "Avicenna" adıyla bilinmektedir. Felsefe ve müspet bilimlerle uğraşan İbni Sina asıl ününü tıp alanında kazanmıştır. "El-Kanun fi't-Tıb" adlı eseri Lâtinceye çevrilmiş ve yüzlerce yıl ders kitabı olarak okutulmuştur.

Birûnî (973 -1051), Harzemşahların sarayında yetişti ve Gazneli Mahmud'un himayesine girdi. Matematik, geometri, tıp ve coğrafya gibi alanlarda 113'ten fazla eser veren Birûnî'nin asıl başarısı astronomi dalındadır. Yıldızların yüksekliğini, açılarını ölçen hassas aletler geliştirdi. Dünya çekirdeğinin çapını sadece 15 kilometrelik yanılmayla 6338.8 km olarak tespit etmiştir. Yazdığı astronomi kitabı, dünyanın ilk astronomi ansiklopedisi olarak kabul edilmektedir.

Farabî ve İbni Sina'nın açtığı yoldan birçok Türk âlim ilerlemiştir. Felsefe dalında; El-Harezmî, Şehristânî ve tasavvufun öncülerinden Gazali, İbni Rüşd, Fahreddin Razi, geometride Abdurrezzak Türkî, trigonometri'nin kurucularından Abdullah el-Baranî ilk akla gelenlerdir .Selçuklu Sultanı Melikşah İsfehan ve Bağdat'ta birer rasathane kurdurarak, İranlı ünlü matematikçi ve astronom Ömer Hayyam'ı buralarda görevlendirdi. Ömer Hayyam'ın da içinde bulunduğu bazı bilim adamları, Melikşah adına güneş yılına dayanan Celâlî veya Takvim-i Melikşâh adlarıyla anılan bir takvim hazırladılar. Sanat ve mimarlık alanlarında da Türk-İslâm devletleri zamanında büyük gelişme görülmektedir. Türk-İslâm kültürü ve sosyal hayatına uygun olarak gelişen mimarlığın en önemli örnekleri cami, medrese, kervansaray, imaret, darüşşifa (hastane) vb.dir. İlk Türk-İslâm mimarî örneği, Tolunoğlu Ahmed tarafından Kahire'de yaptırılan Tuluniye Camisi'dir ve bugün dahi varlığını korumaktadır.

Türkler tarafından geliştirilen kubbe, kemer ve sütun biçimleri, Orta Asya yaşantısı ve çadır kültürünün, İslâm mimarîsine yansıtıldığı yeni bir mimarî üslûbu getirmiştir. Özellikle tekke, kümbet, cami ve medrese gibi yapılarda, Türk mimarî üslûbunun eşsiz örnekleri görülür.Yazı, cilt, çini, minyatür sanatları ile seramik, dokumacılık, taş ve maden işçiliği vb. alanlarda Türkler eşsiz örnekler vermişlerdir. İslâmî anlayışa uygun düşmemekle beraber heykel ve kabartma sanatını devam ettirmişlerdir. Örneğin birçok yapıda hayvan figürleri kullanılmış, Sultan Tuğrul bastırdığı madalyona kabartma resmini koydurmuştur. Müzik alanında da Türkler yenilikler getirmişlerdir. Farabî müzik üzerine iki eser yazmış ve bunlar dünya müzik tarihine geçmiştir.

Eserinde ses ve müziğin fizik temellerini inceleyerek, ses perdesinin özelliklerini ilk defa ortaya koymuştur. Saraylardaki nevbet (bando), Osmanlı askerî mehterine örnek olmuştur. Ayrıca bazı tarikatlerin yaptıkları dinî müzik ve rakslar, Türk tasavvuf musikisinin ve semahların özünü oluşturmuştur.
Son düzenleyen Safi; 12 Şubat 2018 00:21

Benzer Konular

15 Nisan 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
23 Kasım 2012 / ganime Soru-Cevap
29 Aralık 2014 / Misafir Cevaplanmış
15 Aralık 2015 / Ziyaretçi Cevaplanmış
1 Ocak 2011 / Misafir Cevaplanmış