Arama

Doktorlar ile ilgili hikaye var mı?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 14 Nisan 2011 Gösterim: 13.351 Cevap: 7
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
20 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Doktorlar ile ilgili hikaye var mı?

hemen bulun zamanım yok
EN İYİ CEVABI Misafir verdi
Kalbindeki Gerçek Huzuru Bulmak – Genç Bir Doktorun Hikâyesi

Sponsorlu Bağlantılar
İnsanlar farklı nedenlerden dolayı Falun Dafa uygulamaya başlıyorlar. Neden genç bir hekim kariyerinin en mükemmel döneminde Falun Dafa uygulamaya başlasın? Onun yaşadığı deneyim neydi?


Huijin, ünlü Tayvan Üniversitesi Hastanesinin Dâhiliye Departmanında başhekimdir. Modern tıbbın sınırlarını biliyor ve acı çeken hastalarına karşı yürekten cana yakın davranıyordu. Birçok kronik hastalığın ilaçlarla ve başka tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınmaya çalışıldığını fakat buna rağmen hastalıkların iyileşemediğini öğrenmişti. Hastaları en fazla iyi düzeyde bir hayata sahip olmuş oluyorlardı. Bunu fark edince, kendini hastalarına karşı üzgün ve çaresiz hissediyordu.





2005’te, Huijun’nin kız kardeşi, onu ilk defa Falun Gong ile tanıştırdı. Kız kardeşi ona Falun Gong’un kitabı Zhuan Falun’u okumasını söyledi. Huijun kitaba yarım yamalak baktı ve onu yerine geri koydu, çünkü mesleğinden gurur duyuyordu. 2006 Çin Yeni Yıl tatili sırasında, Huijun eve geri döndü. Doğru dürüst uyuyamayınca, kız kardeşinin masasında duran Zhuan Falun’u eline aldı. Tüm kitabı bitirdi. Huijun kendini hemen aydınlık içinde hissetti.
Zhuan Falun’unun tamamını bir gecede okudum. O an hissettiğim sakinlik, tüm hayatım boyunca aradığımın bu olduğunun farkına varmamı sağladı. O an, Falun Dafa uygulamaya karar verdim” diyor Huijun.


Huijun’nun annesi bir Budist’tir. Huijun ve kız kardeşi genç yaşlarında vejetaryen olmuşlar ve annelerini takip ederek Budist yazıtlarını sürekli tekrarlamışlardı. Huijun’nin hayatı ve okul hayatı sıradan bir şekilde sürmüştü. Bir kez beşinci sınıftayken, ona araba çarpmış ve havada takla atmıştı.



Yere düştükten sonra bayılmıştı fakat vücudunda oluşacak bir çizik kadar bile acı çekmemişti. Bu deneyim onun Tanrılar ve Buda’lar tarafından korunduğunun farkına varmasına neden oldu. Ondan sonra, her problem yaşadığında kendiliğinden Budist yazılarını okumayı düşünüyordu.



Buna rağmen, yavaş yavaş bu geçici inancın kendine ve kalbine gerçek huzuru getirmeyeceğinin farkına vardı.
Zhuan Falun’u okuduktan sonra görüş açım değişti. Geçmişte, her zaman bir kişinin hayatında sadece küçük bir amacını gerçekleştirebileceğini hissederdim. Buna ulaştıktan sonra, kişi başka bir şeyi daha hedeflerdi.


Fakat bazen gerçekten çok çalışsam bile, sonuç çok tatmin edici olmuyordu. Büyük kaygılarım yoktu, fakat her zaman hayatımdaki küçük şeyler ruhsal durumumu etkilemişti. Zhuan Falun’u okuduktan sonra, en sonunda hayatımızın esas amacını anladım ve gelecekte nereye doğru çalışacağımızı anladım”.



Huijun ciddi olarak kendindeki değişimleri anlattı.
Falun Gong uygulamaya başladıktan sonra, Huijun’ın meslektaşları onu ne kadar işi olursa olsun, enerji ile dolu olduğunu, neşeli ve her zaman işini sakin bir şekilde bitirebildiğini gördüler. Huijun dediğine göre, ’u okumak onun birçok şeyi düşünmesine sebep olmuş. Geçmişte terfi etmek ile ilgili endişelere sahipmiş. Şimdi tüm bu endişelerden kurtulmuştu, ne zaman kendi meslektaşlarının şöhret ve kişisel çıkarlar tarafından ele geçirildiklerini gördüğün de onlara diyor ki, “Eğer bir şey size ait ise onu kaybetmezsiniz.


Eğer size ait değil ise onu yarış ve çekişme yoluyla da elde edemezsiniz.” (Zhuan Falun, Yedinci Konuşma, “Kıskançlık”, 2000 Versiyonu) Bazı deneyimlerden sonra, çoğu insan bir gülümseme ile ona hak vereceklerdi. Huijun’nun hastalarına göre, Huijun, Falun Gong prensiplerini öğrendikten sonra hastalık ve karmalarla ilgili ümit ışığı görmüştü. Uygun zamanlarda, hastalarına acılarını yok etmelerinin gerçek çözümünü anlatıyordu.
Huijun birçok Falun Gong uygulayıcısının, Çin’deki Falun Gong’a karşı olan eziyeti durdurmak için çok sıkı çalıştıklarını gördüklerinde, derinden etkilendi. Dedi ki, “Bugünlerde kendi çıkarlarını düşünmeden çalışan çok az kişi var.


Falun Gong uygulayıcıları ise kendi çıkarlarını düşünmeden ve durmadan sadece eziyetin bitmesi için çalışıyorlar.” Yardım etmek için gayretle, kendi meslektaşlarına Çin’deki Falun Gong eziyetini anlatmaya başladı. Etrafındaki doktorlar ve hemşireler Çin’deki Falun Gong uygulayıcılarından organ çıkarılmasıyla ilgili gerçeği öğrendiler. Huijun’nın yaptığı diğer başka önemli iş ise, kendi işinin dışında, Çin’de yaşayan insanlara onlara gerçeği açıklamak için mektuplar yazmaktı.



Çoğu meslektaşının genç doktorun uygulama seçimini hala merak etmelerine rağmen, Huijun’de birçok olumlu değişimler görmüşlerdi ve hepside Falun Dafa’nın iyi olduğunu düşünüyorlardı. Ona destek oluyorlardı böylece öğlenleri egzersiz gruplarına katılabiliyordu. Uygulama sürecinde bir yıl geçtikten sonra, Huijun en büyük kazancının, artık kalbindeki huzuru hissettiğini ve her türlü problemin üstesinden cesurca gelebildiğini söyledi.
Son düzenleyen Keten Prenses; 20 Şubat 2009 22:43
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Aralık 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Kalbindeki Gerçek Huzuru Bulmak – Genç Bir Doktorun Hikâyesi

Sponsorlu Bağlantılar
İnsanlar farklı nedenlerden dolayı Falun Dafa uygulamaya başlıyorlar. Neden genç bir hekim kariyerinin en mükemmel döneminde Falun Dafa uygulamaya başlasın? Onun yaşadığı deneyim neydi?


Huijin, ünlü Tayvan Üniversitesi Hastanesinin Dâhiliye Departmanında başhekimdir. Modern tıbbın sınırlarını biliyor ve acı çeken hastalarına karşı yürekten cana yakın davranıyordu. Birçok kronik hastalığın ilaçlarla ve başka tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınmaya çalışıldığını fakat buna rağmen hastalıkların iyileşemediğini öğrenmişti. Hastaları en fazla iyi düzeyde bir hayata sahip olmuş oluyorlardı. Bunu fark edince, kendini hastalarına karşı üzgün ve çaresiz hissediyordu.





2005’te, Huijun’nin kız kardeşi, onu ilk defa Falun Gong ile tanıştırdı. Kız kardeşi ona Falun Gong’un kitabı Zhuan Falun’u okumasını söyledi. Huijun kitaba yarım yamalak baktı ve onu yerine geri koydu, çünkü mesleğinden gurur duyuyordu. 2006 Çin Yeni Yıl tatili sırasında, Huijun eve geri döndü. Doğru dürüst uyuyamayınca, kız kardeşinin masasında duran Zhuan Falun’u eline aldı. Tüm kitabı bitirdi. Huijun kendini hemen aydınlık içinde hissetti.
Zhuan Falun’unun tamamını bir gecede okudum. O an hissettiğim sakinlik, tüm hayatım boyunca aradığımın bu olduğunun farkına varmamı sağladı. O an, Falun Dafa uygulamaya karar verdim” diyor Huijun.


Huijun’nun annesi bir Budist’tir. Huijun ve kız kardeşi genç yaşlarında vejetaryen olmuşlar ve annelerini takip ederek Budist yazıtlarını sürekli tekrarlamışlardı. Huijun’nin hayatı ve okul hayatı sıradan bir şekilde sürmüştü. Bir kez beşinci sınıftayken, ona araba çarpmış ve havada takla atmıştı.



Yere düştükten sonra bayılmıştı fakat vücudunda oluşacak bir çizik kadar bile acı çekmemişti. Bu deneyim onun Tanrılar ve Buda’lar tarafından korunduğunun farkına varmasına neden oldu. Ondan sonra, her problem yaşadığında kendiliğinden Budist yazılarını okumayı düşünüyordu.



Buna rağmen, yavaş yavaş bu geçici inancın kendine ve kalbine gerçek huzuru getirmeyeceğinin farkına vardı.
Zhuan Falun’u okuduktan sonra görüş açım değişti. Geçmişte, her zaman bir kişinin hayatında sadece küçük bir amacını gerçekleştirebileceğini hissederdim. Buna ulaştıktan sonra, kişi başka bir şeyi daha hedeflerdi.


Fakat bazen gerçekten çok çalışsam bile, sonuç çok tatmin edici olmuyordu. Büyük kaygılarım yoktu, fakat her zaman hayatımdaki küçük şeyler ruhsal durumumu etkilemişti. Zhuan Falun’u okuduktan sonra, en sonunda hayatımızın esas amacını anladım ve gelecekte nereye doğru çalışacağımızı anladım”.



Huijun ciddi olarak kendindeki değişimleri anlattı.
Falun Gong uygulamaya başladıktan sonra, Huijun’ın meslektaşları onu ne kadar işi olursa olsun, enerji ile dolu olduğunu, neşeli ve her zaman işini sakin bir şekilde bitirebildiğini gördüler. Huijun dediğine göre, ’u okumak onun birçok şeyi düşünmesine sebep olmuş. Geçmişte terfi etmek ile ilgili endişelere sahipmiş. Şimdi tüm bu endişelerden kurtulmuştu, ne zaman kendi meslektaşlarının şöhret ve kişisel çıkarlar tarafından ele geçirildiklerini gördüğün de onlara diyor ki, “Eğer bir şey size ait ise onu kaybetmezsiniz.


Eğer size ait değil ise onu yarış ve çekişme yoluyla da elde edemezsiniz.” (Zhuan Falun, Yedinci Konuşma, “Kıskançlık”, 2000 Versiyonu) Bazı deneyimlerden sonra, çoğu insan bir gülümseme ile ona hak vereceklerdi. Huijun’nun hastalarına göre, Huijun, Falun Gong prensiplerini öğrendikten sonra hastalık ve karmalarla ilgili ümit ışığı görmüştü. Uygun zamanlarda, hastalarına acılarını yok etmelerinin gerçek çözümünü anlatıyordu.
Huijun birçok Falun Gong uygulayıcısının, Çin’deki Falun Gong’a karşı olan eziyeti durdurmak için çok sıkı çalıştıklarını gördüklerinde, derinden etkilendi. Dedi ki, “Bugünlerde kendi çıkarlarını düşünmeden çalışan çok az kişi var.


Falun Gong uygulayıcıları ise kendi çıkarlarını düşünmeden ve durmadan sadece eziyetin bitmesi için çalışıyorlar.” Yardım etmek için gayretle, kendi meslektaşlarına Çin’deki Falun Gong eziyetini anlatmaya başladı. Etrafındaki doktorlar ve hemşireler Çin’deki Falun Gong uygulayıcılarından organ çıkarılmasıyla ilgili gerçeği öğrendiler. Huijun’nın yaptığı diğer başka önemli iş ise, kendi işinin dışında, Çin’de yaşayan insanlara onlara gerçeği açıklamak için mektuplar yazmaktı.



Çoğu meslektaşının genç doktorun uygulama seçimini hala merak etmelerine rağmen, Huijun’de birçok olumlu değişimler görmüşlerdi ve hepside Falun Dafa’nın iyi olduğunu düşünüyorlardı. Ona destek oluyorlardı böylece öğlenleri egzersiz gruplarına katılabiliyordu. Uygulama sürecinde bir yıl geçtikten sonra, Huijun en büyük kazancının, artık kalbindeki huzuru hissettiğini ve her türlü problemin üstesinden cesurca gelebildiğini söyledi.
Son düzenleyen SEDEPH; 20 Şubat 2009 22:16
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
20 Aralık 2008       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Doktor ve Hastası Hikayesi

melekgul

Kanser hastanesinde başhekimken serap adında genç bir hanim hastam vardı.
Bu hastam Göğüs Kanserine yakalanmış ve tedavi için yurt dışına gitmek İstemesine rağmen, bazı formaliteler sebebiyle o imkânı bulamamıştı.
Serap’ı Özel bir ilgiyle bizzat ben tedavi Altına aldım. Ve kısa bir süre sonra da Allah’ın izniyle iyileştiğini gördüm. Ancak serap’ın da bütün diğer kanserliler Gibi ilk 5 yıllık süreyi çok dikkatli geçirmesi gerekiyordu.
Bir is kadını olan serap, 4 yıl kadar sonra 1 ihale için İzmir’e gitmek istedi. Kış aylarında olduğumuz için uçakla gitmesi şartıyla kabul ettim. Maalesef bilet bulamamış ve benden habersiz bindiği otobüsün kaza geçirmesi Üzerine 6 Saat kadar mahsur kalmış. Dönüsünden kısa bir süre sonra kanser, Kemik ve akciğerine yayıldı. Serap bacak kemiklerindeki meta saz nedeniyle yürüyemez hale gelirken, hastalığın akciğerdeki tezahürü sebebiyle de devamlı Olarak Oksijen cihazı kullanıyor ve söylediği her kelimeden sonra Ağzını o cihaza yapıştırarak nefes almak zorunda kalıyordu. Evine gittiğim Gün, yine güçlükle konuşarak:
- doktor bey, dedi. Ben size...dargınım.
—niçin?"diye sordum.
—siz...dindar...bir...insanmışsınız...niçin...bana...da,
Allah’ı... ölümü... ahireti... Anlatmıyorsunuz?"
Dini inançlarının çok zayıf olduğunu bildiğim için bu teklifi karsısında Oldukça şaşırdım. O’nu üzmemeye çalışarak:
- "doktora ulaşmak kolaydır dedim. Parayı bastırdın mı istediğine Tedavi olursun. Ancak iman tedavisi için gönülden istek duymalısın..."
Konuşmaya mecali olmadığından
"ben o isteği duyuyorum"
manasında başını Salladı. Artik ümitsiz bir tıbbi tedavinin yanisira, ebedi hayatin ve Saadetin reçetesi olan iman derslerimiz başlamış ve son günlerini yasayan Serap için bu dersler
"hızlandırılmalı öğretime" dönmüştü. Anlattığım iman Hakikatlerini bütün ruhuyla mezcediyor ve arada bir soru soruyordu.
Vefatına bir hafta kala:
- "doktor bey, dedi. Ben...ölürken...ne...söylemeliyim?"
—senin durumun çok özel" dedim. Kelime-i sehadet sana uzun gelir.
O ani fark edince Muhammed (s.a.v) sana yeter."
O, haliyle tebessüm ederek yine başını salladı. Çok ıstırabı olduğu için Serap'a sürekli morfin yapıyor ve o'nu uyutmaya çalışıyorduk. Ben, Bir is seyahati sebebiyle bir müddet ziyaretine gidemedim. Dönüşümde annesi Telefon ederek:
- "serap, bir haftadır morfin yaptırmıyor." dedi.
"sabahlara kadar İnliyor ve çok ıstırap çekiyor."
Hemen eve gittim ve iğne yaptırmamasının sebebini sordum. Aldığım cevabi Hala unutamıyor ve hatırladıkça ürperiyorum.
-"ya morfinin tesiriyle ölüme Uykuda yakalanır ve son nefeste
"Muhammed" diyemezsem?. İşte serap, böyle Bir hanimdi. Bu arada benden istihareye yatmamı ve eğer bir kaç Gün daha Ömrü varsa , son Günü uyanık kalacak şekilde morfin yaptırılmasını rica
Etti. Ben hiç âdetim olmadığı halde cuma gününe rastlayan o gece istihareye
Yattım ve serap’ın acizliği hürmetine olacak ki salı gününe kadar yaşayacağına
Dair işaret sezdim.
Ertesi gün o'na:
- "hiç korkma!" dedim. "iğneyi vurdurabilirsin." ve serap bir veda niteliği taşıyan Bu görüşmemizde son sorusunu da sordu:
- "doktor bey...Azrail...bana...nasıl...görü...ne-cek?"
—kızım," dedim. "o bir melek değil mi? hiç merak etme, sana yakışıklı Bir prens gibi gelecektir.
"salı günü serap’ın ağırlaştığı haberini alınca Hemen eve gittim. Ancak vefatına yetişememiştim. Ailesi tam manasıyla perişandı. Sadece kendisine uzun müddet bakan dindar bir hanım akrabası
Ayaktaydı ve beni görünce yanıma gelerek:
- "doktor bey, biliyor musunuz , bu evde biraz önce bir mucize yaşandı!" dedi ve
Devam etti:
- Serap, bir saat kadar önce oksijen cihazını attı ve
"yataktan kalkması imkânsız"
Denmesine rağmen kalkarak Abdest aldı, iki rekât namaz kıldı. Bütün ev halkı hayretten Donup kaldık. Ve kelime-i şahadet getirerek vefat etmeden biraz önce de:
- "Doktor bey'e söyleyin, dedi. Azrail, o'nun söylediğinden de güzelmiş!!"
Son düzenleyen SEDEPH; 20 Şubat 2009 22:15
Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Ocak 2010       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
daha hikaye varmı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Aralık 2010       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hastahanenin başhekimi amansız bir hastalığa yakalanmıştı. Yurt dışında tedavisi mümkün olabilirdi fakat tüm hekim arkadaşları onun yolculuğa dayanamayacağı konusunda hemfikirdi.Çaresiz bir mucize bekliyordu herkes.

Derken nereden haber aldığı bilinmeyen genç bir hekim geldi ve onu iyi edebileceğini söyledi.

Ameliyat başarıyla sonuçlanmış,başhekim de narkozun etkisinden kurtulmaya başlamıştı.Ancak bir babanın evladına gösterebileceği muhabbet ve sevgiyle genç doktorun elini avucunun içine alarak konuşmaya başladı;

“Allah razı olsun evladım.Sen bana narkoz vurduğunda etkisini gösterinceye kadar,bir zamanlar tıpkı benim de senin gibi genç bir asistan iken yaptığım bir iyilik geldi aklıma. Bir anne gelmişti hastahaneye.Doğum yapmak üzereydi.Ultrasonda çocuğun iki bacağının da sakat olduğunu görünce,onun böyle yaşamasındansa ölmesinin daha iyi olacağını düşünmüştüm. Ama kalp atışlarını duyunca dayanamadım ve doğmasına karar verdim.Sağlıklı nüfus planlaması bahanesiyle birçok cana kıyan sistemin inadına iki bacağı sakat olan o çocuğun yaşamasına vesile oldum. Allah gerçekten hiçbir iyiliği karşılıksız bırakmıyor yavrum. İnşallah bana yaptığın bu iyiliğin de karşılığını görürsün.”

Genç doktor yaşlı başhekimin gözlerine ancak bir evladın bakabileceği muhabbetle bakarak,yine aynı şefkatle elini başhekimin elinden usulca çeker. Pantolonunun paçalarını sıyırarak dizlerinden aşağısı protez olan iki bacağını göstererek;

Evet efendim.Allah hiçbir iyiliği karşılıksız bırakmıyor; kurtardığınız o çocuk bendim!..” der.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ocak 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
başlıkları yok
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
4 Ocak 2011       Mesaj #7
ener - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

başlıkları yok

TIP EFSANELERI
Ilk dogumunu yaptiran stajyer doktor, yaninda kendisini izleyen hocasina sordu :
- Nasil buldunuz hocam?
Profesör :
- Iyi, iyi... dedi. Yalniz, dogumdan sonra annenin poposuna degil, bebegin poposuna şaplak vurulur !..

------------ --------- --------- --------- -----

Bir kalp doktoru ölmüs Cenaze töreninde güllerden dev bir kalp,kalbin ortasina tabutunu yerlestirmisler. ..
Herkes doktorla ilgili anilarini anlatmis,ona son vazifelerini yapmislar,tabut kapanmis,güllerden kalp seklinde bir çelengi üzerine koymuslar ve defnetmisler. ..
Bu hüzünlü tablo yasanirken kenarda kikir kikir gülen adama sormuslar, gülme nedenini...

Sormayin demis... Ben jinekologum kendi cenaze törenimi düsünüyorum da....!

------------ --------- --------- --------- ---------

Bir gün profesörlerin aklina rahatsiz edici bir soru takilmis. Esleriyle olan cinsel hayatlari acaba bir zevk mi yoksa angarya mi?
Düsünmüsler aralarinda tartismislar ve bir sonuca varamamislar
Içlerinden biri doçentlere danisalim bakalim onlar ne düsünüyor bu konuda demis Gitmisler sormuslar. Doçentler düsünmüs ve "siz bilirsiniz hocam" demisler proflara. Proflar için bu soru karin agrisi olmus. Gidip yardimci doçentlere basvurmuslar, onlar da bir süre düsünüp "siz daha iyi bilirsiniz" hocam demisler.
Proflar bir cevap bulamamanin sikintisi içinde bir de asistanlara soralim demisler.Neyse SIKILA SIKILA sormuslar.
" Sizce bizim eslerimizle olan cinsel hayatimiz bir zevk midir yoksa angarya mi?"
Asistanlar hep bir agizdan 'ZEVK' diye bagirmislar. Proflar sasirmis bu çabuk ve net cevaba. Merak
etmisler, 'Neden?' diye sormuslar asistanlara. Neden bu kadar emin ve çabuk cevap verebildiniz?
Asistanlar cevap vermis: 'Angarya olsaydi bize yaptirirdiniz

------------ --------- --------- --------- ------

Dünyanin en ünlü kalp doktoru De Bakey'in arabasi bozulmus, arabasini tamire götürmüs. Tamirci arabasinin kaputunu
açmis ve De Bakey'e Dönerek:

- "Size birsey soracagim neredeyse ben ve siz
ayni isleri yapiyoruz. Mesela ben simdi itina ile kaputu açacagim bir bakista problemin nerde oldugunu anlayacagim , kapakçiklari temizleyecegim, gerekirse kablolari, motor yagini degistirecegim, hatta çok gerekli ise motoru çikarip yerine yenisini takacagim!!. Söylesenize nasil oluyor da siz milyon dolarlar kazaniyorsunuz ama ben metelige kursun atiyorum?"
Bunun üzerine De Bakey tamircinin kulagina egilmis ve söyle demis:

"BUNLARIN HEPSINI MOTOR ÇALISIYORKEN YAPMAYI DENESENIZE!! !"

------------ --------- --------- --------- -

Psikologa basvuran adam ;
-geceleri uyuyamiyorum efendim ,sürekli yatagin altinca biri varmis gibi geliyor yatagin altina iniyorum bu seferde sanki yatagin üzerinde birileri varmis gibi geliyor doktor ;
- alti aylik bir çalisma sonucu bu sorunu hallederiz.
- peki vizite ücreti ne kadar ?
- seans basi 50 dolar , haftada üç seans.
Tabi adamin gidis o gidis doktor bir kaç ay sonra hastaya sokakta rastlamis gicik bir sekilde gülerek ;
- ne oldu hastaliktan kurtulabildin mi?
Adam da gülerek;
- evet ... hemde bir sise saraba hallettim.
Doktor çok sasirmis ;
- nasil yani ?
- sizden çiktiktan sonra birahaneye ugradim, birami içerken yanimdaki berdusla dertlestik ,ona bir sise sarap ismarladim o da bana karyolanin bacaklarini kesmemi tavsiye etti...

------------ --------- --------- --------- ------
Doktor beni morga mi götürüyorsunuz? ..
- Evet.
- Ama ben daha ölmedim ki...
- Olsun biz de daha gelmedik zaten...

kaynak
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Nisan 2011       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hastahanenin başhekimi amansız bir hastalığa yakalanmıştı. Yurt dışında tedavisi mümkün olabilirdi fakat tüm hekim arkadaşları onun yolculuğa dayanamayacağı konusunda hemfikirdi.Çaresiz bir mucize bekliyordu herkes.

Derken nereden haber aldığı bilinmeyen genç bir hekim geldi ve onu iyi edebileceğini söyledi.

Ameliyat başarıyla sonuçlanmış,başhekim de narkozun etkisinden kurtulmaya başlamıştı.Ancak bir babanın evladına gösterebileceği muhabbet ve sevgiyle genç doktorun elini avucunun içine alarak konuşmaya başladı;

“Allah razı olsun evladım.Sen bana narkoz vurduğunda etkisini gösterinceye kadar,bir zamanlar tıpkı benim de senin gibi genç bir asistan iken yaptığım bir iyilik geldi aklıma. Bir anne gelmişti hastahaneye.Doğum yapmak üzereydi.Ultrasonda çocuğun iki bacağının da sakat olduğunu görünce,onun böyle yaşamasındansa ölmesinin daha iyi olacağını düşünmüştüm. Ama kalp atışlarını duyunca dayanamadım ve doğmasına karar verdim.Sağlıklı nüfus planlaması bahanesiyle birçok cana kıyan sistemin inadına iki bacağı sakat olan o çocuğun yaşamasına vesile oldum. Allah gerçekten hiçbir iyiliği karşılıksız bırakmıyor yavrum. İnşallah bana yaptığın bu iyiliğin de karşılığını görürsün.”

Genç doktor yaşlı başhekimin gözlerine ancak bir evladın bakabileceği muhabbetle bakarak,yine aynı şefkatle elini başhekimin elinden usulca çeker. Pantolonunun paçalarını sıyırarak dizlerinden aşağısı protez olan iki bacağını göstererek;

Evet efendim.Allah hiçbir iyiliği karşılıksız bırakmıyor; kurtardığınız o çocuk bendim!..” der.

Benzer Konular

5 Ocak 2014 / c dcd Soru-Cevap
21 Ekim 2009 / Misafir Cevaplanmış
2 Şubat 2009 / Ziyaretçi Cevaplanmış
15 Ocak 2009 / Ziyaretçi Cevaplanmış
14 Nisan 2011 / 0yqmr0 Soru-Cevap