Arama

Sait Faik Abasıyanık eserlerinin adları ve en çok ele aldığı konular nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 26 Temmuz 2016 Gösterim: 98.792 Cevap: 3
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
23 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Sait Faik Abasıyanık eserlerinin adları ve en çok ele aldığı konular nedir?
EN İYİ CEVABI Safi verdi
Öykücülüğü üzerine:
Sait Faik gibi bir yazar ve eserleri üzerine yapılmış pek çok değerlendirme var kuşkusuz. Bu değerlendirmeler içinde Tahir Alangu'nun "huriyetten Sonra Hikaye ve Roman" çalışmasında yer alan Sait Faik bölümü, hem yazarın etkilerinin hala sıcaklığını koruyor olması, hem de Alangu'nun titizliği açısından- en başarılılarından bir tanesi. Yazının geri kalan bölümünü onun çalışmasından alıntılarla sürdürürken, Sait Faik'i tanıtmanın yanı sıra, Tahir Alangu'nun eleştiri tarzını da hatırlatmayı amaçladım.
Sponsorlu Bağlantılar

"Düşünce ve duygularını, hele kendi kurallarını getiren yeni bir sanatçı olarak başıboş ve özgür yaşama tutkularını anlamayan, buna karşı olan bir çevrede yetişti. Ancak on beş yıl çabaladıktan sonra kendini bu topluma bir parça kabul ettiren, küçük bir üne sahip olabilen Sait Faik'in, aile çevresinden başlayarak yaşadığı öteki çevrelerle tam ve düzenli, doyurucu ve destekleyici bir anlaşma içinde olduğu söylenemez. İlk hikayelerinden başlayarak bütün eserlerinin, artistçe kendi uslubunda bir yaşamayı yadırgayanlarla çatışmalarının aynası olduğu görülür. Bu tür bir çatışmanın olmadığı yerde de, çağının sanatını ve yerleşmiş sanat ölçülerini aşan bir yeni ve güçlü sanat eserinin yeşermeyeceği de açıktır. Böylece onda, edebiyatı, özentilerden, romantik ucuzluklardan kurtarmak, bir başka kata yükseltmek isteyen bir davranışın varlığı daha ilk adımlarından belli olmaktadır. Sait Faik, hikayeyi "edebiyat yapanların" elinden kurtarmaya gelmiştir.

Onun ilk hikayelerinden başlayıp gerçeklerden düşlere doğru yürüyen anlatışındaki zaman zaman değişen kuruluş denkleminin, ölümüne yakın yıllarda tamamiyle değişeceğini, gerçeğin allegoriler, gerçeküstü unsurlarla kapatılacağını göreceğiz. Git gide gerçekten; küçük adamlar kalabalığının yaşadığı hayattan koparak, yalnızlığın vahşiliğine, "kavun acısı yalnızlık"ın dehşet verici bunaltılarına, yaklaşan ölümün ezici gölgeleri arasına karşıp yürüyüşünü, yine hikayelerinin aynasından seyredeceğiz. Hayatı ve eserlerinin iç içe oluşu, onun sanat anlaşının olduğu kadar, ancak çok iyi bildiği konuları ve hayatları anlatmak istemesinin de bir sonucuydu. Düşünce ve sanata karşı alabildiğince kayıtsız, sağır bir çevrede, dış çatışmalarla bezgin, içe dönük ve kavgacı, umutla umutsuzluk arasında, kaybettiklerini kenar mahalleler, köprü altları, balıkçılar ve küçük insanların yaşamlarına katılarak bulmak istedi.

İlk hikayelerinde olayları toplumcu bir açıdan gözlemeye çalıştığı, gözlemci bir gerçekçiliğe yöneldiği görülür. Bu yıllarda, "Vakit gazetesi" çevresindeki yazarlar arasında tutulan, toplum çatışmalarını anlatan hikayeleri ile "küçük adamın günlük yaşayışını" ele almaya başladı. Eskilerin kenarda köşede unuttukları, kimselerin varlığından haberdar olmadıkları "küçük adam"ı edebiyatımıza getiren o olmadıysa bile, yerleştiren, bilinmeyen yönlerini gösteren, bir moda haline getiren, en güzel hikayelerini yazan o olmuştur. Ona göre, asıl hikaye çekişmeler ve çatışmaların yaşam ve geçim kavgası ile ilgili olan yanında değil, onun ötesinde kalan yaşama sevincinde, halkın hayatında sürekli olarak giden, direnmeyi güzel ve umutlu bir hale getiren paylaşılmış sevgidir.

Sait Faik, yeni, kendine has, büyük şehrin aylaklarına yönelmiş hikayelerine, onu yavaş yavaş ölüme götürecek bir hastalığın teşhisi ile birlikte başladı. Ölüm korkusunun, onu, hikayede bir anlamda yaşama ve yazma tutkusu içinde herşeyi unutmağa, belki de ardında yaşayacak bir varlık bırakma endişelerine götürdüğünü, sonunda sıtmalı bir yazma devresine girdiğini görüyoruz. Ayrı din, millet, zümrelere bağlı insanlar ve mesleklerin ayırıcı çizgilerinin ötesindeki ortak vasıflara yönelerek, İstanbul'un beşeri bütünlüğünü veren mozayiğin ayrıntıları arasına iyice karışıp gömülerek, 1946-1954 yılları arasındaki sekiz yıl içinde ölümü bekleyişin sıkıntılarını avutmuştur. Hikayede hayatı, hayatta süreli ve düşlü hikayeleri yaşaması birbirinden ayrılamıyacak denli içe içe geçmiştir.

DEVAMI Sait Faik Abasıyanık
Son düzenleyen Safi; 26 Temmuz 2016 22:25
Bakteri - avatarı
Bakteri
Ziyaretçi
23 Aralık 2008       Mesaj #2
Bakteri - avatarı
Ziyaretçi
Yapıtları
  1. Semaver, [1936], Remzi Kitabevi
  2. Sarnıç, [1939 ], Çığır Kitabevi
  3. Şahmerdan, [1940],Çığır Kitabevi
  4. Lüzumsuz Adam, [1948], Varlık Yayınları
  5. Mahalle Kahvesi, [1950], Varlık Yayınları
  6. Havada Bulut, [1951], Varlık Yayınları
  7. Kumpanya, [1951], Varlık Yayınları
  8. Havuz Başı, [1951], Varlık Yayınları
  9. Son Kuşlar, [1952], Varlık Yayınları
  10. Alemdağda Var Bir Yılan, [1954], Varlık Yayınları
Şiir
Sponsorlu Bağlantılar
  • Kırmızı Yeşil
  • Marikula Doğur
  • Mektup
  • O ve Ben
  • Yeis
Roman
  1. Medar-ı Maişet Motoru, 1944 (İkinci Baskısı Birtakım İnsanlar adı ile 1952,Yokuş Kitabevi
  2. Kayıp Aranıyor, 1953, Varlık Yayınları
Çeviri
  1. Yaşamak Hırsı, Georges Simenon 1954, Çeviren ve Hazırlayan, Sait Faik Abasıyanık, İstanbul Yayınları.
Ölümünden Sonra Yayımlanan Yapıtları
  1. Az Şekerli fazla şekerli, 2005, Varlık Yayınları
  2. Tüneldeki Çocuk, 1955, Varlık Yayınları
  3. Mahkeme Kapısı (Adliye Röpörtajları), 1956, Varlık Yayınları
  4. 1. cilt Semaver/Sarnıç 1970, Derleyen, Muzaffer Uyguner, Bilgi Yayınevi
  5. 2. cilt Şahmerdan/Lüzumsuz Adam 1970, Derleyen, Muzaffer Uyguner, Bilgi Yayınevi
  6. 3. cilt Medar-ı Maişet Motoru 1970, Derleyen, Muzaffer Uyguner, Bilgi Yayınevi
  7. 4. cilt Mahalle Kavgası/Havada Bulut 1970, Derleyen, Muzaffer Uyguner, Bilgi Yayınevi
  8. 5. cilt Kumpanya/Kayıp Aranıyor 1970, Derleyen, Muzaffer Uyguner, Bilgi Yayınevi
  9. 6. cilt Havuz Başı/Son Kuşlar 1970, Derleyen, Muzaffer Uyguner, Bilgi Yayınevi
  10. 7. cilt Alemdağda Var Bir Yılan/Az Şekerli 1970, Derleyen, Muzaffer Uyguner
  11. 8. cilt Tüneldeki Çocuk/Mahkeme Kapısı 1970, Derleyen, Muzaffer Uyguner, Bilgi Yayınevi
  12. 9. cilt Balıkçının Ölümü-Yaşasın Edebiyat (Yazılar), 1977, Derleyen, Muzaffer Uyguner, Bilgi Yayınevi
  13. 10. cilt Açık Hava Oteli (Konuşmalar, Mektuplar), 1980, Derleyen, Muzaffer Uyguner, Bilgi Yayınevi
  14. 11. cilt Müthiş Bir Tren (Öykü), 1981, Derleyen, Muzaffer Uyguner, Bilgi Yayınevi
  15. 12. cilt Yaşamak Hırsı (G. Simenon’dan çeviri roman), 1982, Derleyen, Muzaffer Uyguner, Bilgi Yayınevi
  16. 13. cilt Şimdi Sevişme Vakti (Şiirler), 1986, Derleyen, Muzaffer Uyguner, Bilgi Yayınevi
  17. 14. cilt Sevgiliye Mektup (Hikayeler, Yazılar, Mektuplar, Konuşmalar)1987, Derleyen, Muzaffer Uyguner, Bilgi Yayınevi
  18. 15. cilt Bitmemiş Senfoni ve Sait Faik Kaynakçası 2001, Derleyen, Muzaffer Uyguner, Bilgi Yayınevi
  19. Havuz Başı / Son Kuşlar, 2001, Yapı Kredi Yayınları
  20. Alemdağda Var Bir Yılan, 2002, Yapı Kredi Yayınları
  21. Birtakım İnsanlar, 2002, Yapı Kredi Yayınları
  22. Havada Bulut, 2002, Yapı Kredi Yayınları
  23. Havuz Başı--GÜĞÜM, 2002, Yapı Kredi Yayınları
  24. Kayıp Aranıyor, 2002, Yapı Kredi Yayınları
  25. Kumpanya, 2002, Yapı Kredi Yayınları
  26. Lüzumsuz Adam, 2002, Yapı Kredi Yayınları
  27. Sarnıç, 2002, Yapı Kredi Yayınları
  28. Semaver, 2002, Yapı Kredi Yayınları
  29. Son Kuşlar, 2002, Yapı Kredi Yayınları
  30. Şahmerdan, 2002, Yapı Kredi Yayınları
  31. Mahalle Kahvesi, 2003, Yapı Kredi Yayınları
  32. Karganı Bağışla, (Mektup ve Kartpostallar) 2003, Yapı Kredi Yayınları
  33. Şimdi Sevişme Vakti ve Diğer Şiirleri, 2003, Yapı Kredi Yayınları
  34. Toplu Öyküler - 1 / Semaver, Sarnıç, Şahmerdan, Lüzumsuz Adam, 2002, Yapı Kredi Yayınları
  35. Hikâyecinin Kaderi, 2005, Yapı Kredi Yayınları
  36. Seçme Hikâyeler-Sait Faik Abasıyanık, 2005, Yapı Kredi Yayınları
  37. Öyle Bir Hikâye, 2002, Yapı Kredi Yayınları

Son düzenleyen Safi; 26 Temmuz 2016 22:25
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Aralık 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Düşünce ve duygularını, hele kendi kurallarını getiren yeni bir sanatçı olarak başıboş ve özgür yaşama tutkularını anlamayan, buna karşı olan bir çevrede yetişti. Ancak on beş yıl çabaladıktan sonra kendini bu topluma bir parça kabul ettiren, küçük bir üne sahip olabilen Sait Faik'in, aile çevresinden başlayarak yaşadığı öteki çevrelerle tam ve düzenli, doyurucu ve destekleyici bir anlaşma içinde olduğu söylenemez. İlk hikayelerinden başlayarak bütün eserlerinin, artistçe kendi uslubunda bir yaşamayı yadırgayanlarla çatışmalarının aynası olduğu görülür. Bu tür bir çatışmanın olmadığı yerde de, çağının sanatını ve yerleşmiş sanat ölçülerini aşan bir yeni ve güçlü sanat eserinin yeşermeyeceği de açıktır. Böylece onda, edebiyatı, özentilerden, romantik ucuzluklardan kurtarmak, bir başka kata yükseltmek isteyen bir davranışın varlığı daha ilk adımlarından belli olmaktadır. Sait Faik, hikayeyi "edebiyat yapanların" elinden kurtarmaya gelmiştir.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
26 Temmuz 2016       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Öykücülüğü üzerine:
Sait Faik gibi bir yazar ve eserleri üzerine yapılmış pek çok değerlendirme var kuşkusuz. Bu değerlendirmeler içinde Tahir Alangu'nun "huriyetten Sonra Hikaye ve Roman" çalışmasında yer alan Sait Faik bölümü, hem yazarın etkilerinin hala sıcaklığını koruyor olması, hem de Alangu'nun titizliği açısından- en başarılılarından bir tanesi. Yazının geri kalan bölümünü onun çalışmasından alıntılarla sürdürürken, Sait Faik'i tanıtmanın yanı sıra, Tahir Alangu'nun eleştiri tarzını da hatırlatmayı amaçladım.

"Düşünce ve duygularını, hele kendi kurallarını getiren yeni bir sanatçı olarak başıboş ve özgür yaşama tutkularını anlamayan, buna karşı olan bir çevrede yetişti. Ancak on beş yıl çabaladıktan sonra kendini bu topluma bir parça kabul ettiren, küçük bir üne sahip olabilen Sait Faik'in, aile çevresinden başlayarak yaşadığı öteki çevrelerle tam ve düzenli, doyurucu ve destekleyici bir anlaşma içinde olduğu söylenemez. İlk hikayelerinden başlayarak bütün eserlerinin, artistçe kendi uslubunda bir yaşamayı yadırgayanlarla çatışmalarının aynası olduğu görülür. Bu tür bir çatışmanın olmadığı yerde de, çağının sanatını ve yerleşmiş sanat ölçülerini aşan bir yeni ve güçlü sanat eserinin yeşermeyeceği de açıktır. Böylece onda, edebiyatı, özentilerden, romantik ucuzluklardan kurtarmak, bir başka kata yükseltmek isteyen bir davranışın varlığı daha ilk adımlarından belli olmaktadır. Sait Faik, hikayeyi "edebiyat yapanların" elinden kurtarmaya gelmiştir.

Onun ilk hikayelerinden başlayıp gerçeklerden düşlere doğru yürüyen anlatışındaki zaman zaman değişen kuruluş denkleminin, ölümüne yakın yıllarda tamamiyle değişeceğini, gerçeğin allegoriler, gerçeküstü unsurlarla kapatılacağını göreceğiz. Git gide gerçekten; küçük adamlar kalabalığının yaşadığı hayattan koparak, yalnızlığın vahşiliğine, "kavun acısı yalnızlık"ın dehşet verici bunaltılarına, yaklaşan ölümün ezici gölgeleri arasına karşıp yürüyüşünü, yine hikayelerinin aynasından seyredeceğiz. Hayatı ve eserlerinin iç içe oluşu, onun sanat anlaşının olduğu kadar, ancak çok iyi bildiği konuları ve hayatları anlatmak istemesinin de bir sonucuydu. Düşünce ve sanata karşı alabildiğince kayıtsız, sağır bir çevrede, dış çatışmalarla bezgin, içe dönük ve kavgacı, umutla umutsuzluk arasında, kaybettiklerini kenar mahalleler, köprü altları, balıkçılar ve küçük insanların yaşamlarına katılarak bulmak istedi.

İlk hikayelerinde olayları toplumcu bir açıdan gözlemeye çalıştığı, gözlemci bir gerçekçiliğe yöneldiği görülür. Bu yıllarda, "Vakit gazetesi" çevresindeki yazarlar arasında tutulan, toplum çatışmalarını anlatan hikayeleri ile "küçük adamın günlük yaşayışını" ele almaya başladı. Eskilerin kenarda köşede unuttukları, kimselerin varlığından haberdar olmadıkları "küçük adam"ı edebiyatımıza getiren o olmadıysa bile, yerleştiren, bilinmeyen yönlerini gösteren, bir moda haline getiren, en güzel hikayelerini yazan o olmuştur. Ona göre, asıl hikaye çekişmeler ve çatışmaların yaşam ve geçim kavgası ile ilgili olan yanında değil, onun ötesinde kalan yaşama sevincinde, halkın hayatında sürekli olarak giden, direnmeyi güzel ve umutlu bir hale getiren paylaşılmış sevgidir.

Sait Faik, yeni, kendine has, büyük şehrin aylaklarına yönelmiş hikayelerine, onu yavaş yavaş ölüme götürecek bir hastalığın teşhisi ile birlikte başladı. Ölüm korkusunun, onu, hikayede bir anlamda yaşama ve yazma tutkusu içinde herşeyi unutmağa, belki de ardında yaşayacak bir varlık bırakma endişelerine götürdüğünü, sonunda sıtmalı bir yazma devresine girdiğini görüyoruz. Ayrı din, millet, zümrelere bağlı insanlar ve mesleklerin ayırıcı çizgilerinin ötesindeki ortak vasıflara yönelerek, İstanbul'un beşeri bütünlüğünü veren mozayiğin ayrıntıları arasına iyice karışıp gömülerek, 1946-1954 yılları arasındaki sekiz yıl içinde ölümü bekleyişin sıkıntılarını avutmuştur. Hikayede hayatı, hayatta süreli ve düşlü hikayeleri yaşaması birbirinden ayrılamıyacak denli içe içe geçmiştir.

DEVAMI Sait Faik Abasıyanık
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

6 Haziran 2012 / kompetankedi Edebiyat tr
26 Temmuz 2016 / Misafir Cevaplanmış
26 Temmuz 2016 / Misafir Cevaplanmış
12 Kasım 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
26 Temmuz 2016 / Daisy-BT Turizm