Arama

İç Anadolu'nun Kurtuluş Savaşı'ndaki yeri ve önemi nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 11 Ocak 2012 Gösterim: 22.908 Cevap: 25
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
24 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
acil hemen yazarsanız cevabını sevinirim(d):-) :-(
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
İç Anadolu Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda da oldukça önemli bir misyon yüklenmiştir. Kurtuluş Savaşında tayin edici bir rolü olan Sivas Kongresi, Ankara'da ilk Büyük Millet Meclisi'nin toplanması, bu bölgede gerçekleşen tarihsel öneme sahip olaylardır. İç Anadolu'da bir kaç il dışındaki şehirlerde açık işgal yaşanmamasına rağmen, bölgede canlı bir direniş ruhu hakim olmuş, Ankara, Kayseri, Çorum, Niğde, Konya gibi iller Kurtuluş Savaşının önemli lojistik merkezlerinden olmuşlardır. Cumhuriyetle birlikte İç Anadolu siyasi merkez haline de gelir. Başta Ankara olmak üzere bölgede belli bir gelişme görülür, ama yine de 'taşra'lığı, yoksulluğu pek değişmez.
Resmi verilere göre gelir dağılımı bozukluğu açısından Kürdistan'dan sonra ikinci sıradadır. Ankara ve Kayseri gibi şehirlerde gecekondular yoksulluk içindedir, ya da bu şehirlerin yanıbaşındaki kasaba ve köylerde onyıllar öncesinin tablosu pek değişmemiştir. Geçim sıkıntısı kırsal kesimde yaşayan halk için çekilmez boyutlardadır. Bölge düzeyinde kırsaldan kent merkezlerine ve bölge dışına yoğun bir şekilde göç yaşanmaktadır. Bölge içinde en fazla göç Ankara'yadır. Ankara bunun da bir sonucu olarak gecekondu mahalleleriyle çevrilmiştir.
Sponsorlu Bağlantılar
İşsizlik bölge düzeyinde çok fazla olup, resmi devlet verilerinde bu oran % 28'dir. Sanayileşme cılız, tarım kaderine terkedilmiş olunca, işsizliğin bu oranla olması da doğaldır.
Halk değerlerinin, halk kültürünün en canlı yaşadığı bölgelerimizin başında gelir İç Anadolu. Anadolulu olmanın çeşitli özelliklerinin en belirgin olduğu bölgedir diyebiliriz. Sanki biraz ortalarda, muhkem yerde olmak, dış etkilere karşı daha korunaklı hale getirmiştir İç Anadolu'yu. Burjuva kültür, buralara ulaşmakta epey zorlanmış, halk değerleri çeşitli yörelerde oldukça canlı kalmıştır. İç Anadolu'da bölgecilik değil, daha çok hemşehricilik vardır. Örneğin bir 'Karadenizli'lik olgusu gibi 'İç Anadolu'luk' yoktur. İç Anadolu insanı için daha çok Sıvaslı, Konyalı, Çorumlu olmak ön plandadır. Ama 'Anadolu insanıyız' kavramı en çok bu bölgede kullanılır. Onu kendi kimliklerinin tanımı olarak görürler.
OLİGARŞİNİN İÇ ANADOLU'SU
Devletin başkenti bu bölgededir. Oligarşinin beynidir Ankara. Devlet kurumlarının merkezi, devleti yönetenler buradadır. Bu yüzden kente ve çevresine pek çok askeri birlik yerleştirilmiştir. Bu yüzden her türlü gerici, faşist örgütlenmenin İç Anadolu genelinde güçlendirilmesine hep özel bir önem verilmiştir. Kontrgerilla'nın 'sivil savunma' gibi çeşitli adlar altındaki 'teritoryal' örgütlenmelerinin en yaygın olduğu bölgelerden biri de İç Anadolu'dur.
Halkın devletle, mevcut ekonomik düzenle çelişkilerinin derin oluşu ve yaşanılan yoksulluk, onu sürekli olarak düzen dışı arayışlara itmiştir. Bölgede bu durum düzen partileri tarafından da kullanılmakta, özellikle FP yalan ve demagojileriyle var olan bu çelişkiyi oy kaynağı olarak değerlendirebilmektedir. Gerici, faşist örgütlenmeler özellikle Konya, Kayseri gibi şehirlerde yaygınlaştırılmıştır. Sivil faşistler dahi halkın yaşadığı yoksulluk ve çelişkiler nedeniyle kendilerini demagojik olarak yer yer kapitalizme veya devlete karşıymış gibi göstermektedir.
İç Anadolu, oligarşinin halkları birbirlerine düşürmeye yönelik provokasyonlarının en yoğun uygulandığı bölgelerimizin başında gelir. Bunlar, İç Anadolu tarihinin kara lekeleridir adeta. Elbette bu kara leke halkın değil, oligarşik devletin eseridir. İç Anadolu bölgesinde Türkmenler, Aleviler oldukça çok ve yaygındırlar. Tarih onların isyanlarıyla doludur. Devlete muhaliftirler. Devlet halkın bu siyasal özelliğinden hareketle mezhep çatışmalarını yaratmış, körüklemiş ve halkı bölerek, ezip sindirerek yönetmek istemiştir. Oligarşi, geçmişten bu yana bölgede sünni halkı kendisine yedekleme politikası izlemiş, düzenin geleceğini de bundan görmüştür. Bu nedenle hemen her şehirde bu politikayı hayata geçirmek için zemin yaratmaktadır. '80 öncesi Divriği'de, Sivas'ta yaşananlar, '93'te Sivas'ta gerçekleştirilen katliam bu politikanın sonuçlarıdır.
İÇ ANADOLU BOZKIRLARINDA, DAĞLARINDA, ŞEHİRLERİNDE PARTİ-CEPHE'NİN YOK EDİLEMEYEN, BÜYÜYEN SAVAŞI VARDIR
Oligarşinin tüm bu önlemlerine rağmen, İç Anadolu, başta da Ankara, devrimci hareketin doğuşunda, gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. 65'ler sonrası Mahirler, Ulaşlar, Cevahir'ler, Denizler, Ankara'da öğrencidirler. Ankara Fakülteleri pek çok devrimci gelişmeye ev sahipliği yapan bir okuldur... THKP-C'nin bu kentte şekillendiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Ankara'dan, Kayseri'ye, Eskişehir'e uzanır Parti-Cephe. Parti-Cephe'nin o dönemki önderleri katledilir. Ama Cephe bitmez. Anadolu unutmaz Mahirler'i. 72 sonrasında da Cephelilerin önderliğindeki mücadele, ülkenin her yanında olduğu gibi İç Anadolu'da da yankısını bulur. Mahirlerin, THKP-C'nin mirasını omuzlayıp savaşı sürdüren Devrimci Sol, devletin başkentinde de önemli darbeler vurur oligarşiye.
Devrimci Sol Ankara'da beyninden vurur faşizmi. Ankara, Gün Sazak, Hulusi Sayın, İsmail Selen gibi faşist şeflerin, kontrgerillanın kurmaylarının cezalandırılışına tanıklık eder. Anadolu'nun isyanı, Anadolu'nun kurtuluş savaşı sürmekte, zulmedenler cezalandırılmaktadır. Hiç kuşku yok ki, Ankara zulmedenlerin en çok olduğu bir karşı-devrimci karargahtır. Bu nedenle, bu tür eylemlerin Ankara'da olmasından daha doğal bir şey yoktur.
THKP-C Ankara'da doğmuştur. Cepheliler, yıllarca, 72'de örgütsel yapısı dağıtılan partiyi yeniden örgütlemek hedefiyle mücadele ettiler. Partileşme düşünü gerçekleştirdiklerinde, DHKP-C'nin kuruluşunu yine Ankara'da ilan ettiler. Eski bir Adalet Bakanı'nın, Mehmet Topaç'ın cezalandırılması, DHKP-C'nin de kuruluşunun ilanı olur. Parti-Cephe tarihinde Ankara yine önemli bir ana tanıklık etmiştir.
Tabii yalnız Ankara değildir bu savaşın tanığı. Dağları vardır İç Anadolu'nun. Dağlarında Parti-Cephe'nin gerillaları, şahanları vardır. Konya'dan Eskişehir'e Anadolu'nun bozkırlarında da Parti-Cephelilerin önderlik ettiği mücadeleler vardır.
Kısacası, İç Anadolu, Anadolu'nun halk kurtuluş savaşında, doğal ve kaçınılmaz olarak kilit bölgelerden biridir. Ankara MGK'sıyla, Meclisiyle, hükümetiyle, Cumhurbaşkanıyla halklarımızı açlığa ve sefalete boğan, zulmeden, kan döken, oligarşinin savaş karargahıdır. Burası halka karşı alınan her türlü kararın merkezidir. Emperyalizm ve oligarşi faşist devletin beynini korumak için herşeyi yapacaklar, ama sonuçta halkın karşısında direnemeyeceklerdir.
İç Anadolu ve Ankara, savaşın zaferinin ilan edileceği yer olacaktır belki. Susurluk Devleti'nin Meclisi yerle bir edildiğinde, Ankara kalesinde bağımsız, demokratik Türkiye'nin bayrağı dalgalanmaya başladığında, halk kurtuluş savaşımız da zaferini ilan etmiş olacaktır.

Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
25 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
İç Anadolu Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda da oldukça önemli bir misyon yüklenmiştir. Kurtuluş Savaşında tayin edici bir rolü olan Sivas Kongresi, Ankara'da ilk Büyük Millet Meclisi'nin toplanması, bu bölgede gerçekleşen tarihsel öneme sahip olaylardır. İç Anadolu'da bir kaç il dışındaki şehirlerde açık işgal yaşanmamasına rağmen, bölgede canlı bir direniş ruhu hakim olmuş, Ankara, Kayseri, Çorum, Niğde, Konya gibi iller Kurtuluş Savaşının önemli lojistik merkezlerinden olmuşlardır. Cumhuriyetle birlikte İç Anadolu siyasi merkez haline de gelir. Başta Ankara olmak üzere bölgede belli bir gelişme görülür, ama yine de 'taşra'lığı, yoksulluğu pek değişmez.
Resmi verilere göre gelir dağılımı bozukluğu açısından Kürdistan'dan sonra ikinci sıradadır. Ankara ve Kayseri gibi şehirlerde gecekondular yoksulluk içindedir, ya da bu şehirlerin yanıbaşındaki kasaba ve köylerde onyıllar öncesinin tablosu pek değişmemiştir. Geçim sıkıntısı kırsal kesimde yaşayan halk için çekilmez boyutlardadır. Bölge düzeyinde kırsaldan kent merkezlerine ve bölge dışına yoğun bir şekilde göç yaşanmaktadır. Bölge içinde en fazla göç Ankara'yadır. Ankara bunun da bir sonucu olarak gecekondu mahalleleriyle çevrilmiştir.
Sponsorlu Bağlantılar
İşsizlik bölge düzeyinde çok fazla olup, resmi devlet verilerinde bu oran % 28'dir. Sanayileşme cılız, tarım kaderine terkedilmiş olunca, işsizliğin bu oranla olması da doğaldır.
Halk değerlerinin, halk kültürünün en canlı yaşadığı bölgelerimizin başında gelir İç Anadolu. Anadolulu olmanın çeşitli özelliklerinin en belirgin olduğu bölgedir diyebiliriz. Sanki biraz ortalarda, muhkem yerde olmak, dış etkilere karşı daha korunaklı hale getirmiştir İç Anadolu'yu. Burjuva kültür, buralara ulaşmakta epey zorlanmış, halk değerleri çeşitli yörelerde oldukça canlı kalmıştır. İç Anadolu'da bölgecilik değil, daha çok hemşehricilik vardır. Örneğin bir 'Karadenizli'lik olgusu gibi 'İç Anadolu'luk' yoktur. İç Anadolu insanı için daha çok Sıvaslı, Konyalı, Çorumlu olmak ön plandadır. Ama 'Anadolu insanıyız' kavramı en çok bu bölgede kullanılır. Onu kendi kimliklerinin tanımı olarak görürler.
OLİGARŞİNİN İÇ ANADOLU'SU
Devletin başkenti bu bölgededir. Oligarşinin beynidir Ankara. Devlet kurumlarının merkezi, devleti yönetenler buradadır. Bu yüzden kente ve çevresine pek çok askeri birlik yerleştirilmiştir. Bu yüzden her türlü gerici, faşist örgütlenmenin İç Anadolu genelinde güçlendirilmesine hep özel bir önem verilmiştir. Kontrgerilla'nın 'sivil savunma' gibi çeşitli adlar altındaki 'teritoryal' örgütlenmelerinin en yaygın olduğu bölgelerden biri de İç Anadolu'dur.
Halkın devletle, mevcut ekonomik düzenle çelişkilerinin derin oluşu ve yaşanılan yoksulluk, onu sürekli olarak düzen dışı arayışlara itmiştir. Bölgede bu durum düzen partileri tarafından da kullanılmakta, özellikle FP yalan ve demagojileriyle var olan bu çelişkiyi oy kaynağı olarak değerlendirebilmektedir. Gerici, faşist örgütlenmeler özellikle Konya, Kayseri gibi şehirlerde yaygınlaştırılmıştır. Sivil faşistler dahi halkın yaşadığı yoksulluk ve çelişkiler nedeniyle kendilerini demagojik olarak yer yer kapitalizme veya devlete karşıymış gibi göstermektedir.
İç Anadolu, oligarşinin halkları birbirlerine düşürmeye yönelik provokasyonlarının en yoğun uygulandığı bölgelerimizin başında gelir. Bunlar, İç Anadolu tarihinin kara lekeleridir adeta. Elbette bu kara leke halkın değil, oligarşik devletin eseridir. İç Anadolu bölgesinde Türkmenler, Aleviler oldukça çok ve yaygındırlar. Tarih onların isyanlarıyla doludur. Devlete muhaliftirler. Devlet halkın bu siyasal özelliğinden hareketle mezhep çatışmalarını yaratmış, körüklemiş ve halkı bölerek, ezip sindirerek yönetmek istemiştir. Oligarşi, geçmişten bu yana bölgede sünni halkı kendisine yedekleme politikası izlemiş, düzenin geleceğini de bundan görmüştür. Bu nedenle hemen her şehirde bu politikayı hayata geçirmek için zemin yaratmaktadır. '80 öncesi Divriği'de, Sivas'ta yaşananlar, '93'te Sivas'ta gerçekleştirilen katliam bu politikanın sonuçlarıdır.
İÇ ANADOLU BOZKIRLARINDA, DAĞLARINDA, ŞEHİRLERİNDE PARTİ-CEPHE'NİN YOK EDİLEMEYEN, BÜYÜYEN SAVAŞI VARDIR
Oligarşinin tüm bu önlemlerine rağmen, İç Anadolu, başta da Ankara, devrimci hareketin doğuşunda, gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. 65'ler sonrası Mahirler, Ulaşlar, Cevahir'ler, Denizler, Ankara'da öğrencidirler. Ankara Fakülteleri pek çok devrimci gelişmeye ev sahipliği yapan bir okuldur... THKP-C'nin bu kentte şekillendiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Ankara'dan, Kayseri'ye, Eskişehir'e uzanır Parti-Cephe. Parti-Cephe'nin o dönemki önderleri katledilir. Ama Cephe bitmez. Anadolu unutmaz Mahirler'i. 72 sonrasında da Cephelilerin önderliğindeki mücadele, ülkenin her yanında olduğu gibi İç Anadolu'da da yankısını bulur. Mahirlerin, THKP-C'nin mirasını omuzlayıp savaşı sürdüren Devrimci Sol, devletin başkentinde de önemli darbeler vurur oligarşiye.
Devrimci Sol Ankara'da beyninden vurur faşizmi. Ankara, Gün Sazak, Hulusi Sayın, İsmail Selen gibi faşist şeflerin, kontrgerillanın kurmaylarının cezalandırılışına tanıklık eder. Anadolu'nun isyanı, Anadolu'nun kurtuluş savaşı sürmekte, zulmedenler cezalandırılmaktadır. Hiç kuşku yok ki, Ankara zulmedenlerin en çok olduğu bir karşı-devrimci karargahtır. Bu nedenle, bu tür eylemlerin Ankara'da olmasından daha doğal bir şey yoktur.
THKP-C Ankara'da doğmuştur. Cepheliler, yıllarca, 72'de örgütsel yapısı dağıtılan partiyi yeniden örgütlemek hedefiyle mücadele ettiler. Partileşme düşünü gerçekleştirdiklerinde, DHKP-C'nin kuruluşunu yine Ankara'da ilan ettiler. Eski bir Adalet Bakanı'nın, Mehmet Topaç'ın cezalandırılması, DHKP-C'nin de kuruluşunun ilanı olur. Parti-Cephe tarihinde Ankara yine önemli bir ana tanıklık etmiştir.
Tabii yalnız Ankara değildir bu savaşın tanığı. Dağları vardır İç Anadolu'nun. Dağlarında Parti-Cephe'nin gerillaları, şahanları vardır. Konya'dan Eskişehir'e Anadolu'nun bozkırlarında da Parti-Cephelilerin önderlik ettiği mücadeleler vardır.
Kısacası, İç Anadolu, Anadolu'nun halk kurtuluş savaşında, doğal ve kaçınılmaz olarak kilit bölgelerden biridir. Ankara MGK'sıyla, Meclisiyle, hükümetiyle, Cumhurbaşkanıyla halklarımızı açlığa ve sefalete boğan, zulmeden, kan döken, oligarşinin savaş karargahıdır. Burası halka karşı alınan her türlü kararın merkezidir. Emperyalizm ve oligarşi faşist devletin beynini korumak için herşeyi yapacaklar, ama sonuçta halkın karşısında direnemeyeceklerdir.
İç Anadolu ve Ankara, savaşın zaferinin ilan edileceği yer olacaktır belki. Susurluk Devleti'nin Meclisi yerle bir edildiğinde, Ankara kalesinde bağımsız, demokratik Türkiye'nin bayrağı dalgalanmaya başladığında, halk kurtuluş savaşımız da zaferini ilan etmiş olacaktır.

Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Aralık 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
reri çok öenemlidir çunkü


bir çok rollü var
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Aralık 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kurtuluş savaşında doğa tahribatları ile ilgili bir yazı kısaca
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Aralık 2009       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İç Anadolu Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda da oldukça önemli bir misyon yüklenmiştir. Kurtuluş Savaşında tayin edici bir rolü olan Sivas Kongresi, Ankara'da ilk Büyük Millet Meclisi'nin toplanması, bu bölgede gerçekleşen tarihsel öneme sahip olaylardır. İç Anadolu'da bir kaç il dışındaki şehirlerde açık işgal yaşanmamasına rağmen, bölgede canlı bir direniş ruhu hakim olmuş, Ankara, Kayseri, Çorum, Niğde, Konya gibi iller Kurtuluş Savaşının önemli lojistik merkezlerinden olmuşlardır. Cumhuriyetle birlikte İç Anadolu siyasi merkez haline de gelir. Başta Ankara olmak üzere bölgede belli bir gelişme görülür, ama yine de 'taşra'lığı, yoksulluğu pek değişmez.
Resmi verilere göre gelir dağılımı bozukluğu açısından Kürdistan'dan sonra ikinci sıradadır. Ankara ve Kayseri gibi şehirlerde gecekondular yoksulluk içindedir, ya da bu şehirlerin yanıbaşındaki kasaba ve köylerde onyıllar öncesinin tablosu pek değişmemiştir. Geçim sıkıntısı kırsal kesimde yaşayan halk için çekilmez boyutlardadır. Bölge düzeyinde kırsaldan kent merkezlerine ve bölge dışına yoğun bir şekilde göç yaşanmaktadır. Bölge içinde en fazla göç Ankara'yadır. Ankara bunun da bir sonucu olarak gecekondu mahalleleriyle çevrilmiştir.
İşsizlik bölge düzeyinde çok fazla olup, resmi devlet verilerinde bu oran % 28'dir. Sanayileşme cılız, tarım kaderine terkedilmiş olunca, işsizliğin bu oranla olması da doğaldır.
Halk değerlerinin, halk kültürünün en canlı yaşadığı bölgelerimizin başında gelir İç Anadolu. Anadolulu olmanın çeşitli özelliklerinin en belirgin olduğu bölgedir diyebiliriz. Sanki biraz ortalarda, muhkem yerde olmak, dış etkilere karşı daha korunaklı hale getirmiştir İç Anadolu'yu. Burjuva kültür, buralara ulaşmakta epey zorlanmış, halk değerleri çeşitli yörelerde oldukça canlı kalmıştır. İç Anadolu'da bölgecilik değil, daha çok hemşehricilik vardır. Örneğin bir 'Karadenizli'lik olgusu gibi 'İç Anadolu'luk' yoktur. İç Anadolu insanı için daha çok Sıvaslı, Konyalı, Çorumlu olmak ön plandadır. Ama 'Anadolu insanıyız' kavramı en çok bu bölgede kullanılır. Onu kendi kimliklerinin tanımı olarak görürler.
OLİGARŞİNİN İÇ ANADOLU'SU
Devletin başkenti bu bölgededir. Oligarşinin beynidir Ankara. Devlet kurumlarının merkezi, devleti yönetenler buradadır. Bu yüzden kente ve çevresine pek çok askeri birlik yerleştirilmiştir. Bu yüzden her türlü gerici, faşist örgütlenmenin İç Anadolu genelinde güçlendirilmesine hep özel bir önem verilmiştir. Kontrgerilla'nın 'sivil savunma' gibi çeşitli adlar altındaki 'teritoryal' örgütlenmelerinin en yaygın olduğu bölgelerden biri de İç Anadolu'dur.
Halkın devletle, mevcut ekonomik düzenle çelişkilerinin derin oluşu ve yaşanılan yoksulluk, onu sürekli olarak düzen dışı arayışlara itmiştir. Bölgede bu durum düzen partileri tarafından da kullanılmakta, özellikle FP yalan ve demagojileriyle var olan bu çelişkiyi oy kaynağı olarak değerlendirebilmektedir. Gerici, faşist örgütlenmeler özellikle Konya, Kayseri gibi şehirlerde yaygınlaştırılmıştır. Sivil faşistler dahi halkın yaşadığı yoksulluk ve çelişkiler nedeniyle kendilerini demagojik olarak yer yer kapitalizme veya devlete karşıymış gibi göstermektedir.
İç Anadolu, oligarşinin halkları birbirlerine düşürmeye yönelik provokasyonlarının en yoğun uygulandığı bölgelerimizin başında gelir. Bunlar, İç Anadolu tarihinin kara lekeleridir adeta. Elbette bu kara leke halkın değil, oligarşik devletin eseridir. İç Anadolu bölgesinde Türkmenler, Aleviler oldukça çok ve yaygındırlar. Tarih onların isyanlarıyla doludur. Devlete muhaliftirler. Devlet halkın bu siyasal özelliğinden hareketle mezhep çatışmalarını yaratmış, körüklemiş ve halkı bölerek, ezip sindirerek yönetmek istemiştir. Oligarşi, geçmişten bu yana bölgede sünni halkı kendisine yedekleme politikası izlemiş, düzenin geleceğini de bundan görmüştür. Bu nedenle hemen her şehirde bu politikayı hayata geçirmek için zemin yaratmaktadır. '80 öncesi Divriği'de, Sivas'ta yaşananlar, '93'te Sivas'ta gerçekleştirilen katliam bu politikanın sonuçlarıdır.
İÇ ANADOLU BOZKIRLARINDA, DAĞLARINDA, ŞEHİRLERİNDE PARTİ-CEPHE'NİN YOK EDİLEMEYEN, BÜYÜYEN SAVAŞI VARDIR
Oligarşinin tüm bu önlemlerine rağmen, İç Anadolu, başta da Ankara, devrimci hareketin doğuşunda, gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. 65'ler sonrası Mahirler, Ulaşlar, Cevahir'ler, Denizler, Ankara'da öğrencidirler. Ankara Fakülteleri pek çok devrimci gelişmeye ev sahipliği yapan bir okuldur... THKP-C'nin bu kentte şekillendiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Ankara'dan, Kayseri'ye, Eskişehir'e uzanır Parti-Cephe. Parti-Cephe'nin o dönemki önderleri katledilir. Ama Cephe bitmez. Anadolu unutmaz Mahirler'i. 72 sonrasında da Cephelilerin önderliğindeki mücadele, ülkenin her yanında olduğu gibi İç Anadolu'da da yankısını bulur. Mahirlerin, THKP-C'nin mirasını omuzlayıp savaşı sürdüren Devrimci Sol, devletin başkentinde de önemli darbeler vurur oligarşiye.
Devrimci Sol Ankara'da beyninden vurur faşizmi. Ankara, Gün Sazak, Hulusi Sayın, İsmail Selen gibi faşist şeflerin, kontrgerillanın kurmaylarının cezalandırılışına tanıklık eder. Anadolu'nun isyanı, Anadolu'nun kurtuluş savaşı sürmekte, zulmedenler cezalandırılmaktadır. Hiç kuşku yok ki, Ankara zulmedenlerin en çok olduğu bir karşı-devrimci karargahtır. Bu nedenle, bu tür eylemlerin Ankara'da olmasından daha doğal bir şey yoktur.
THKP-C Ankara'da doğmuştur. Cepheliler, yıllarca, 72'de örgütsel yapısı dağıtılan partiyi yeniden örgütlemek hedefiyle mücadele ettiler. Partileşme düşünü gerçekleştirdiklerinde, DHKP-C'nin kuruluşunu yine Ankara'da ilan ettiler. Eski bir Adalet Bakanı'nın, Mehmet Topaç'ın cezalandırılması, DHKP-C'nin de kuruluşunun ilanı olur. Parti-Cephe tarihinde Ankara yine önemli bir ana tanıklık etmiştir.
Tabii yalnız Ankara değildir bu savaşın tanığı. Dağları vardır İç Anadolu'nun. Dağlarında Parti-Cephe'nin gerillaları, şahanları vardır. Konya'dan Eskişehir'e Anadolu'nun bozkırlarında da Parti-Cephelilerin önderlik ettiği mücadeleler vardır.
Kısacası, İç Anadolu, Anadolu'nun halk kurtuluş savaşında, doğal ve kaçınılmaz olarak kilit bölgelerden biridir. Ankara MGK'sıyla, Meclisiyle, hükümetiyle, Cumhurbaşkanıyla halklarımızı açlığa ve sefalete boğan, zulmeden, kan döken, oligarşinin savaş karargahıdır. Burası halka karşı alınan her türlü kararın merkezidir. Emperyalizm ve oligarşi faşist devletin beynini korumak için herşeyi yapacaklar, ama sonuçta halkın karşısında direnemeyeceklerdir.
İç Anadolu ve Ankara, savaşın zaferinin ilan edileceği yer olacaktır belki. Susurluk Devleti'nin Meclisi yerle bir edildiğinde, Ankara kalesinde bağımsız, demokratik Türkiye'nin bayrağı dalgalanmaya başladığında, halk kurtuluş savaşımız da zaferini ilan etmiş olacaktır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Aralık 2009       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı

ic anadolu kurtulus savasi


bölgenin kurtuluş savaşındakı yerı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Aralık 2009       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
--------------------------------------------------------------------------------

İç Anadolu Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda da oldukça önemli bir misyon yüklenmiştir. Kurtuluş Savaşında tayin edici bir rolü olan Sivas Kongresi, Ankara'da ilk Büyük Millet Meclisi'nin toplanması, bu bölgede gerçekleşen tarihsel öneme sahip olaylardır. İç Anadolu'da bir kaç il dışındaki şehirlerde açık işgal yaşanmamasına rağmen, bölgede canlı bir direniş ruhu hakim olmuş, Ankara, Kayseri, Çorum, Niğde, Konya gibi iller Kurtuluş Savaşının önemli lojistik merkezlerinden olmuşlardır. Cumhuriyetle birlikte İç Anadolu siyasi merkez haline de gelir. Başta Ankara olmak üzere bölgede belli bir gelişme görülür, ama yine de 'taşra'lığı, yoksulluğu pek değişmez.
Resmi verilere göre gelir dağılımı bozukluğu açısından Kürdistan'dan sonra ikinci sıradadır. Ankara ve Kayseri gibi şehirlerde gecekondular yoksulluk içindedir, ya da bu şehirlerin yanıbaşındaki kasaba ve köylerde onyıllar öncesinin tablosu pek değişmemiştir. Geçim sıkıntısı kırsal kesimde yaşayan halk için çekilmez boyutlardadır. Bölge düzeyinde kırsaldan kent merkezlerine ve bölge dışına yoğun bir şekilde göç yaşanmaktadır. Bölge içinde en fazla göç Ankara'yadır. Ankara bunun da bir sonucu olarak gecekondu mahalleleriyle çevrilmiştir.
İşsizlik bölge düzeyinde çok fazla olup, resmi devlet verilerinde bu oran % 28'dir. Sanayileşme cılız, tarım kaderine terkedilmiş olunca, işsizliğin bu oranla olması da doğaldır.
Halk değerlerinin, halk kültürünün en canlı yaşadığı bölgelerimizin başında gelir İç Anadolu. Anadolulu olmanın çeşitli özelliklerinin en belirgin olduğu bölgedir diyebiliriz. Sanki biraz ortalarda, muhkem yerde olmak, dış etkilere karşı daha korunaklı hale getirmiştir İç Anadolu'yu. Burjuva kültür, buralara ulaşmakta epey zorlanmış, halk değerleri çeşitli yörelerde oldukça canlı kalmıştır. İç Anadolu'da bölgecilik değil, daha çok hemşehricilik vardır. Örneğin bir 'Karadenizli'lik olgusu gibi 'İç Anadolu'luk' yoktur. İç Anadolu insanı için daha çok Sıvaslı, Konyalı, Çorumlu olmak ön plandadır. Ama 'Anadolu insanıyız' kavramı en çok bu bölgede kullanılır. Onu kendi kimliklerinin tanımı olarak görürler.
OLİGARŞİNİN İÇ ANADOLU'SU
Devletin başkenti bu bölgededir. Oligarşinin beynidir Ankara. Devlet kurumlarının merkezi, devleti yönetenler buradadır. Bu yüzden kente ve çevresine pek çok askeri birlik yerleştirilmiştir. Bu yüzden her türlü gerici, faşist örgütlenmenin İç Anadolu genelinde güçlendirilmesine hep özel bir önem verilmiştir. Kontrgerilla'nın 'sivil savunma' gibi çeşitli adlar altındaki 'teritoryal' örgütlenmelerinin en yaygın olduğu bölgelerden biri de İç Anadolu'dur.
Halkın devletle, mevcut ekonomik düzenle çelişkilerinin derin oluşu ve yaşanılan yoksulluk, onu sürekli olarak düzen dışı arayışlara itmiştir. Bölgede bu durum düzen partileri tarafından da kullanılmakta, özellikle FP yalan ve demagojileriyle var olan bu çelişkiyi oy kaynağı olarak değerlendirebilmektedir. Gerici, faşist örgütlenmeler özellikle Konya, Kayseri gibi şehirlerde yaygınlaştırılmıştır. Sivil faşistler dahi halkın yaşadığı yoksulluk ve çelişkiler nedeniyle kendilerini demagojik olarak yer yer kapitalizme veya devlete karşıymış gibi göstermektedir.
İç Anadolu, oligarşinin halkları birbirlerine düşürmeye yönelik provokasyonlarının en yoğun uygulandığı bölgelerimizin başında gelir. Bunlar, İç Anadolu tarihinin kara lekeleridir adeta. Elbette bu kara leke halkın değil, oligarşik devletin eseridir. İç Anadolu bölgesinde Türkmenler, Aleviler oldukça çok ve yaygındırlar. Tarih onların isyanlarıyla doludur. Devlete muhaliftirler. Devlet halkın bu siyasal özelliğinden hareketle mezhep çatışmalarını yaratmış, körüklemiş ve halkı bölerek, ezip sindirerek yönetmek istemiştir. Oligarşi, geçmişten bu yana bölgede sünni halkı kendisine yedekleme politikası izlemiş, düzenin geleceğini de bundan görmüştür. Bu nedenle hemen her şehirde bu politikayı hayata geçirmek için zemin yaratmaktadır. '80 öncesi Divriği'de, Sivas'ta yaşananlar, '93'te Sivas'ta gerçekleştirilen katliam bu politikanın sonuçlarıdır.
İÇ ANADOLU BOZKIRLARINDA, DAĞLARINDA, ŞEHİRLERİNDE PARTİ-CEPHE'NİN YOK EDİLEMEYEN, BÜYÜYEN SAVAŞI VARDIR
Oligarşinin tüm bu önlemlerine rağmen, İç Anadolu, başta da Ankara, devrimci hareketin doğuşunda, gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. 65'ler sonrası Mahirler, Ulaşlar, Cevahir'ler, Denizler, Ankara'da öğrencidirler. Ankara Fakülteleri pek çok devrimci gelişmeye ev sahipliği yapan bir okuldur... THKP-C'nin bu kentte şekillendiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Ankara'dan, Kayseri'ye, Eskişehir'e uzanır Parti-Cephe. Parti-Cephe'nin o dönemki önderleri katledilir. Ama Cephe bitmez. Anadolu unutmaz Mahirler'i. 72 sonrasında da Cephelilerin önderliğindeki mücadele, ülkenin her yanında olduğu gibi İç Anadolu'da da yankısını bulur. Mahirlerin, THKP-C'nin mirasını omuzlayıp savaşı sürdüren Devrimci Sol, devletin başkentinde de önemli darbeler vurur oligarşiye.
Devrimci Sol Ankara'da beyninden vurur faşizmi. Ankara, Gün Sazak, Hulusi Sayın, İsmail Selen gibi faşist şeflerin, kontrgerillanın kurmaylarının cezalandırılışına tanıklık eder. Anadolu'nun isyanı, Anadolu'nun kurtuluş savaşı sürmekte, zulmedenler cezalandırılmaktadır. Hiç kuşku yok ki, Ankara zulmedenlerin en çok olduğu bir karşı-devrimci karargahtır. Bu nedenle, bu tür eylemlerin Ankara'da olmasından daha doğal bir şey yoktur.
THKP-C Ankara'da doğmuştur. Cepheliler, yıllarca, 72'de örgütsel yapısı dağıtılan partiyi yeniden örgütlemek hedefiyle mücadele ettiler. Partileşme düşünü gerçekleştirdiklerinde, DHKP-C'nin kuruluşunu yine Ankara'da ilan ettiler. Eski bir Adalet Bakanı'nın, Mehmet Topaç'ın cezalandırılması, DHKP-C'nin de kuruluşunun ilanı olur. Parti-Cephe tarihinde Ankara yine önemli bir ana tanıklık etmiştir.
Tabii yalnız Ankara değildir bu savaşın tanığı. Dağları vardır İç Anadolu'nun. Dağlarında Parti-Cephe'nin gerillaları, şahanları vardır. Konya'dan Eskişehir'e Anadolu'nun bozkırlarında da Parti-Cephelilerin önderlik ettiği mücadeleler vardır.
Kısacası, İç Anadolu, Anadolu'nun halk kurtuluş savaşında, doğal ve kaçınılmaz olarak kilit bölgelerden biridir. Ankara MGK'sıyla, Meclisiyle, hükümetiyle, Cumhurbaşkanıyla halklarımızı açlığa ve sefalete boğan, zulmeden, kan döken, oligarşinin savaş karargahıdır. Burası halka karşı alınan her türlü kararın merkezidir. Emperyalizm ve oligarşi faşist devletin beynini korumak için herşeyi yapacaklar, ama sonuçta halkın karşısında direnemeyeceklerdir.
İç Anadolu ve Ankara, savaşın zaferinin ilan edileceği yer olacaktır belki. Susurluk Devleti'nin Meclisi yerle bir edildiğinde, Ankara kalesinde bağımsız, demokratik Türkiye'nin bayrağı dalgalanmaya başladığında, halk kurtuluş savaşımız da zaferini ilan etmiş olacaktır
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ocak 2010       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İç Anadolu Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda da oldukça önemli bir misyon yüklenmiştir. Kurtuluş Savaşında tayin edici bir rolü olan Sivas Kongresi, Ankara'da ilk Büyük Millet Meclisi'nin toplanması, bu bölgede gerçekleşen tarihsel öneme sahip olaylardır. İç Anadolu'da bir kaç il dışındaki şehirlerde açık işgal yaşanmamasına rağmen, bölgede canlı bir direniş ruhu hakim olmuş, Ankara, Kayseri, Çorum, Niğde, Konya gibi iller Kurtuluş Savaşının önemli lojistik merkezlerinden olmuşlardır. Cumhuriyetle birlikte İç Anadolu siyasi merkez haline de gelir. Başta Ankara olmak üzere bölgede belli bir gelişme görülür, ama yine de 'taşra'lığı, yoksulluğu pek değişmez.
Resmi verilere göre gelir dağılımı bozukluğu açısından Kürdistan'dan sonra ikinci sıradadır. Ankara ve Kayseri gibi şehirlerde gecekondular yoksulluk içindedir, ya da bu şehirlerin yanıbaşındaki kasaba ve köylerde onyıllar öncesinin tablosu pek değişmemiştir. Geçim sıkıntısı kırsal kesimde yaşayan halk için çekilmez boyutlardadır. Bölge düzeyinde kırsaldan kent merkezlerine ve bölge dışına yoğun bir şekilde göç yaşanmaktadır. Bölge içinde en fazla göç Ankara'yadır. Ankara bunun da bir sonucu olarak gecekondu mahalleleriyle çevrilmiştir.
İşsizlik bölge düzeyinde çok fazla olup, resmi devlet verilerinde bu oran % 28'dir. Sanayileşme cılız, tarım kaderine terkedilmiş olunca, işsizliğin bu oranla olması da doğaldır.
Halk değerlerinin, halk kültürünün en canlı yaşadığı bölgelerimizin başında gelir İç Anadolu. Anadolulu olmanın çeşitli özelliklerinin en belirgin olduğu bölgedir diyebiliriz. Sanki biraz ortalarda, muhkem yerde olmak, dış etkilere karşı daha korunaklı hale getirmiştir İç Anadolu'yu. Burjuva kültür, buralara ulaşmakta epey zorlanmış, halk değerleri çeşitli yörelerde oldukça canlı kalmıştır. İç Anadolu'da bölgecilik değil, daha çok hemşehricilik vardır. Örneğin bir 'Karadenizli'lik olgusu gibi 'İç Anadolu'luk' yoktur. İç Anadolu insanı için daha çok Sıvaslı, Konyalı, Çorumlu olmak ön plandadır. Ama 'Anadolu insanıyız' kavramı en çok bu bölgede kullanılır. Onu kendi kimliklerinin tanımı olarak görürler.
OLİGARŞİNİN İÇ ANADOLU'SU
Devletin başkenti bu bölgededir. Oligarşinin beynidir Ankara. Devlet kurumlarının merkezi, devleti yönetenler buradadır. Bu yüzden kente ve çevresine pek çok askeri birlik yerleştirilmiştir. Bu yüzden her türlü gerici, faşist örgütlenmenin İç Anadolu genelinde güçlendirilmesine hep özel bir önem verilmiştir. Kontrgerilla'nın 'sivil savunma' gibi çeşitli adlar altındaki 'teritoryal' örgütlenmelerinin en yaygın olduğu bölgelerden biri de İç Anadolu'dur.
Halkın devletle, mevcut ekonomik düzenle çelişkilerinin derin oluşu ve yaşanılan yoksulluk, onu sürekli olarak düzen dışı arayışlara itmiştir. Bölgede bu durum düzen partileri tarafından da kullanılmakta, özellikle FP yalan ve demagojileriyle var olan bu çelişkiyi oy kaynağı olarak değerlendirebilmektedir. Gerici, faşist örgütlenmeler özellikle Konya, Kayseri gibi şehirlerde yaygınlaştırılmıştır. Sivil faşistler dahi halkın yaşadığı yoksulluk ve çelişkiler nedeniyle kendilerini demagojik olarak yer yer kapitalizme veya devlete karşıymış gibi göstermektedir.
İç Anadolu, oligarşinin halkları birbirlerine düşürmeye yönelik provokasyonlarının en yoğun uygulandığı bölgelerimizin başında gelir. Bunlar, İç Anadolu tarihinin kara lekeleridir adeta. Elbette bu kara leke halkın değil, oligarşik devletin eseridir. İç Anadolu bölgesinde Türkmenler, Aleviler oldukça çok ve yaygındırlar. Tarih onların isyanlarıyla doludur. Devlete muhaliftirler. Devlet halkın bu siyasal özelliğinden hareketle mezhep çatışmalarını yaratmış, körüklemiş ve halkı bölerek, ezip sindirerek yönetmek istemiştir. Oligarşi, geçmişten bu yana bölgede sünni halkı kendisine yedekleme politikası izlemiş, düzenin geleceğini de bundan görmüştür. Bu nedenle hemen her şehirde bu politikayı hayata geçirmek için zemin yaratmaktadır. '80 öncesi Divriği'de, Sivas'ta yaşananlar, '93'te Sivas'ta gerçekleştirilen katliam bu politikanın sonuçlarıdır.
İÇ ANADOLU BOZKIRLARINDA, DAĞLARINDA, ŞEHİRLERİNDE PARTİ-CEPHE'NİN YOK EDİLEMEYEN, BÜYÜYEN SAVAŞI VARDIR
Oligarşinin tüm bu önlemlerine rağmen, İç Anadolu, başta da Ankara, devrimci hareketin doğuşunda, gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. 65'ler sonrası Mahirler, Ulaşlar, Cevahir'ler, Denizler, Ankara'da öğrencidirler. Ankara Fakülteleri pek çok devrimci gelişmeye ev sahipliği yapan bir okuldur... THKP-C'nin bu kentte şekillendiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Ankara'dan, Kayseri'ye, Eskişehir'e uzanır Parti-Cephe. Parti-Cephe'nin o dönemki önderleri katledilir. Ama Cephe bitmez. Anadolu unutmaz Mahirler'i. 72 sonrasında da Cephelilerin önderliğindeki mücadele, ülkenin her yanında olduğu gibi İç Anadolu'da da yankısını bulur. Mahirlerin, THKP-C'nin mirasını omuzlayıp savaşı sürdüren Devrimci Sol, devletin başkentinde de önemli darbeler vurur oligarşiye.
Devrimci Sol Ankara'da beyninden vurur faşizmi. Ankara, Gün Sazak, Hulusi Sayın, İsmail Selen gibi faşist şeflerin, kontrgerillanın kurmaylarının cezalandırılışına tanıklık eder. Anadolu'nun isyanı, Anadolu'nun kurtuluş savaşı sürmekte, zulmedenler cezalandırılmaktadır. Hiç kuşku yok ki, Ankara zulmedenlerin en çok olduğu bir karşı-devrimci karargahtır. Bu nedenle, bu tür eylemlerin Ankara'da olmasından daha doğal bir şey yoktur.
THKP-C Ankara'da doğmuştur. Cepheliler, yıllarca, 72'de örgütsel yapısı dağıtılan partiyi yeniden örgütlemek hedefiyle mücadele ettiler. Partileşme düşünü gerçekleştirdiklerinde, DHKP-C'nin kuruluşunu yine Ankara'da ilan ettiler. Eski bir Adalet Bakanı'nın, Mehmet Topaç'ın cezalandırılması, DHKP-C'nin de kuruluşunun ilanı olur. Parti-Cephe tarihinde Ankara yine önemli bir ana tanıklık etmiştir.
Tabii yalnız Ankara değildir bu savaşın tanığı. Dağları vardır İç Anadolu'nun. Dağlarında Parti-Cephe'nin gerillaları, şahanları vardır. Konya'dan Eskişehir'e Anadolu'nun bozkırlarında da Parti-Cephelilerin önderlik ettiği mücadeleler vardır.
Kısacası, İç Anadolu, Anadolu'nun halk kurtuluş savaşında, doğal ve kaçınılmaz olarak kilit bölgelerden biridir. Ankara MGK'sıyla, Meclisiyle, hükümetiyle, Cumhurbaşkanıyla halklarımızı açlığa ve sefalete boğan, zulmeden, kan döken, oligarşinin savaş karargahıdır. Burası halka karşı alınan her türlü kararın merkezidir. Emperyalizm ve oligarşi faşist devletin beynini korumak için herşeyi yapacaklar, ama sonuçta halkın karşısında direnemeyeceklerdir.
İç Anadolu ve Ankara, savaşın zaferinin ilan edileceği yer olacaktır belki. Susurluk Devleti'nin Meclisi yerle bir edildiğinde, Ankara kalesinde bağımsız, demokratik Türkiye'nin bayrağı dalgalanmaya başladığında, halk kurtuluş savaşımız da zaferini ilan etmiş olacaktır
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ocak 2010       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İç Anadolu Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda da oldukça önemli bir misyon yüklenmiştir. Kurtuluş Savaşında tayin edici bir rolü olan Sivas Kongresi, Ankara'da ilk Büyük Millet Meclisi'nin toplanması, bu bölgede gerçekleşen tarihsel öneme sahip olaylardır. İç Anadolu'da bir kaç il dışındaki şehirlerde açık işgal yaşanmamasına rağmen, bölgede canlı bir direniş ruhu hakim olmuş, Ankara, Kayseri, Çorum, Niğde, Konya gibi iller Kurtuluş Savaşının önemli lojistik merkezlerinden olmuşlardır. Cumhuriyetle birlikte İç Anadolu siyasi merkez haline de gelir. Başta Ankara olmak üzere bölgede belli bir gelişme görülür, ama yine de 'taşra'lığı, yoksulluğu pek değişmez.
Resmi verilere göre gelir dağılımı bozukluğu açısından Kürdistan'dan sonra ikinci sıradadır. Ankara ve Kayseri gibi şehirlerde gecekondular yoksulluk içindedir, ya da bu şehirlerin yanıbaşındaki kasaba ve köylerde onyıllar öncesinin tablosu pek değişmemiştir. Geçim sıkıntısı kırsal kesimde yaşayan halk için çekilmez boyutlardadır. Bölge düzeyinde kırsaldan kent merkezlerine ve bölge dışına yoğun bir şekilde göç yaşanmaktadır. Bölge içinde en fazla göç Ankara'yadır. Ankara bunun da bir sonucu olarak gecekondu mahalleleriyle çevrilmiştir.
İşsizlik bölge düzeyinde çok fazla olup, resmi devlet verilerinde bu oran % 28'dir. Sanayileşme cılız, tarım kaderine terkedilmiş olunca, işsizliğin bu oranla olması da doğaldır.
Halk değerlerinin, halk kültürünün en canlı yaşadığı bölgelerimizin başında gelir İç Anadolu. Anadolulu olmanın çeşitli özelliklerinin en belirgin olduğu bölgedir diyebiliriz. Sanki biraz ortalarda, muhkem yerde olmak, dış etkilere karşı daha korunaklı hale getirmiştir İç Anadolu'yu. Burjuva kültür, buralara ulaşmakta epey zorlanmış, halk değerleri çeşitli yörelerde oldukça canlı kalmıştır. İç Anadolu'da bölgecilik değil, daha çok hemşehricilik vardır. Örneğin bir 'Karadenizli'lik olgusu gibi 'İç Anadolu'luk' yoktur. İç Anadolu insanı için daha çok Sıvaslı, Konyalı, Çorumlu olmak ön plandadır. Ama 'Anadolu insanıyız' kavramı en çok bu bölgede kullanılır. Onu kendi kimliklerinin tanımı olarak görürler.
OLİGARŞİNİN İÇ ANADOLU'SU
Devletin başkenti bu bölgededir. Oligarşinin beynidir Ankara. Devlet kurumlarının merkezi, devleti yönetenler buradadır. Bu yüzden kente ve çevresine pek çok askeri birlik yerleştirilmiştir. Bu yüzden her türlü gerici, faşist örgütlenmenin İç Anadolu genelinde güçlendirilmesine hep özel bir önem verilmiştir. Kontrgerilla'nın 'sivil savunma' gibi çeşitli adlar altındaki 'teritoryal' örgütlenmelerinin en yaygın olduğu bölgelerden biri de İç Anadolu'dur.
Halkın devletle, mevcut ekonomik düzenle çelişkilerinin derin oluşu ve yaşanılan yoksulluk, onu sürekli olarak düzen dışı arayışlara itmiştir. Bölgede bu durum düzen partileri tarafından da kullanılmakta, özellikle FP yalan ve demagojileriyle var olan bu çelişkiyi oy kaynağı olarak değerlendirebilmektedir. Gerici, faşist örgütlenmeler özellikle Konya, Kayseri gibi şehirlerde yaygınlaştırılmıştır. Sivil faşistler dahi halkın yaşadığı yoksulluk ve çelişkiler nedeniyle kendilerini demagojik olarak yer yer kapitalizme veya devlete karşıymış gibi göstermektedir.
İç Anadolu, oligarşinin halkları birbirlerine düşürmeye yönelik provokasyonlarının en yoğun uygulandığı bölgelerimizin başında gelir. Bunlar, İç Anadolu tarihinin kara lekeleridir adeta. Elbette bu kara leke halkın değil, oligarşik devletin eseridir. İç Anadolu bölgesinde Türkmenler, Aleviler oldukça çok ve yaygındırlar. Tarih onların isyanlarıyla doludur. Devlete muhaliftirler. Devlet halkın bu siyasal özelliğinden hareketle mezhep çatışmalarını yaratmış, körüklemiş ve halkı bölerek, ezip sindirerek yönetmek istemiştir. Oligarşi, geçmişten bu yana bölgede sünni halkı kendisine yedekleme politikası izlemiş, düzenin geleceğini de bundan görmüştür. Bu nedenle hemen her şehirde bu politikayı hayata geçirmek için zemin yaratmaktadır. '80 öncesi Divriği'de, Sivas'ta yaşananlar, '93'te Sivas'ta gerçekleştirilen katliam bu politikanın sonuçlarıdır.
İÇ ANADOLU BOZKIRLARINDA, DAĞLARINDA, ŞEHİRLERİNDE PARTİ-CEPHE'NİN YOK EDİLEMEYEN, BÜYÜYEN SAVAŞI VARDIR
Oligarşinin tüm bu önlemlerine rağmen, İç Anadolu, başta da Ankara, devrimci hareketin doğuşunda, gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. 65'ler sonrası Mahirler, Ulaşlar, Cevahir'ler, Denizler, Ankara'da öğrencidirler. Ankara Fakülteleri pek çok devrimci gelişmeye ev sahipliği yapan bir okuldur... THKP-C'nin bu kentte şekillendiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Ankara'dan, Kayseri'ye, Eskişehir'e uzanır Parti-Cephe. Parti-Cephe'nin o dönemki önderleri katledilir. Ama Cephe bitmez. Anadolu unutmaz Mahirler'i. 72 sonrasında da Cephelilerin önderliğindeki mücadele, ülkenin her yanında olduğu gibi İç Anadolu'da da yankısını bulur. Mahirlerin, THKP-C'nin mirasını omuzlayıp savaşı sürdüren Devrimci Sol, devletin başkentinde de önemli darbeler vurur oligarşiye.
Devrimci Sol Ankara'da beyninden vurur faşizmi. Ankara, Gün Sazak, Hulusi Sayın, İsmail Selen gibi faşist şeflerin, kontrgerillanın kurmaylarının cezalandırılışına tanıklık eder. Anadolu'nun isyanı, Anadolu'nun kurtuluş savaşı sürmekte, zulmedenler cezalandırılmaktadır. Hiç kuşku yok ki, Ankara zulmedenlerin en çok olduğu bir karşı-devrimci karargahtır. Bu nedenle, bu tür eylemlerin Ankara'da olmasından daha doğal bir şey yoktur.
THKP-C Ankara'da doğmuştur. Cepheliler, yıllarca, 72'de örgütsel yapısı dağıtılan partiyi yeniden örgütlemek hedefiyle mücadele ettiler. Partileşme düşünü gerçekleştirdiklerinde, DHKP-C'nin kuruluşunu yine Ankara'da ilan ettiler. Eski bir Adalet Bakanı'nın, Mehmet Topaç'ın cezalandırılması, DHKP-C'nin de kuruluşunun ilanı olur. Parti-Cephe tarihinde Ankara yine önemli bir ana tanıklık etmiştir.
Tabii yalnız Ankara değildir bu savaşın tanığı. Dağları vardır İç Anadolu'nun. Dağlarında Parti-Cephe'nin gerillaları, şahanları vardır. Konya'dan Eskişehir'e Anadolu'nun bozkırlarında da Parti-Cephelilerin önderlik ettiği mücadeleler vardır.
Kısacası, İç Anadolu, Anadolu'nun halk kurtuluş savaşında, doğal ve kaçınılmaz olarak kilit bölgelerden biridir. Ankara MGK'sıyla, Meclisiyle, hükümetiyle, Cumhurbaşkanıyla halklarımızı açlığa ve sefalete boğan, zulmeden, kan döken, oligarşinin savaş karargahıdır. Burası halka karşı alınan her türlü kararın merkezidir. Emperyalizm ve oligarşi faşist devletin beynini korumak için herşeyi yapacaklar, ama sonuçta halkın karşısında direnemeyeceklerdir.
İç Anadolu ve Ankara, savaşın zaferinin ilan edileceği yer olacaktır belki. Susurluk Devleti'nin Meclisi yerle bir edildiğinde, Ankara kalesinde bağımsız, demokratik Türkiye'nin bayrağı dalgalanmaya başladığında, halk kurtuluş savaşımız da zaferini ilan etmiş olacaktır
badyboyss - avatarı
badyboyss
Ziyaretçi
5 Ocak 2010       Mesaj #10
badyboyss - avatarı
Ziyaretçi
bölgenin kurtuluş savaşındai yeri kurtuluş günleri

Benzer Konular

4 Ocak 2014 / türkçeci Soru-Cevap
28 Şubat 2013 / kelebek_kiss Soru-Cevap
2 Mayıs 2013 / Ziyaretçi Soru-Cevap
28 Nisan 2011 / Misafir Soru-Cevap
10 Aralık 2012 / Misafir Cevaplanmış