Arama

Kıbrıs'ın alınmasının tarihi ve sonuçları nelerdir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 27 Aralık 2008 Gösterim: 12.613 Cevap: 1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
27 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
kıbrısın alınmasının tarihi ve sonuçları
EN İYİ CEVABI fadedliver verdi
1571 yılında Osmanlılar adayı fethetmişler ve 1878 yılında, Britanya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yapılan bir savunma anlaşması uyarınca adayı Britanya’ya kiralayana kadar yönetmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’na Almanya’nın tarafında katılınca, 1925 yılındaKıbrıs Britanya tarafından ilhak edilmiş ve bir İngiliz Kolonisi haline gelmiştir. 1960 yılında Kıbrıslı Türkler ve Rumlar Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır. Ancak 1963 yılında Rumlar Anayasa’yı tek taraflı olarak değiştirmeye kalktıklarında toplumlararası çatışma çıkmış ve Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Cumhuriyeti’nden atılmışlardır. Toplam 103 Kıbrıs Türk köyü boşaltılmış ve Kıbrıslı Türkler adanın yüzde 3’ünü oluşturan enklavlarda yaşamaya zorlanmışlardır. 1974 yılında adayı Yunanistan’a bağlama amaçlı ve Yunanistan destekli bir darbenin ardından Türkiye adaya müdahale etmiştir. Müdahalenin ardından ada Kıbrıslı Türkler’in yaşadığı kuzey ve Kıbrıslı Rumlar’ın yaşadığı güney arasında ikiye bölünmüştür. 1975 Yılında Kıbrıslı Türk Federe Devleti kurulmuştur.
1983 yılında ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir.
Sponsorlu Bağlantılar
Nisan 2003’te kuzey ile güney arasında 30 yıl aradan sonra geçiş noktaları açılmıştır. 24 Nisan 2004’te Kıbrıslı Türkler, adayı birleştirmeye yönelik Annan Planı’nı kabul etmişlerdir. Ancak Kıbrıslı Rumlar planı reddetmişlerdir. 1 Mayıs 2004’te Rum tarafı, Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında ve tüm adayı temsilen Avrupa Birliği’ne girmişlerdir

Kıbrıs adası bugünde yaşayarak gördüğümüz gibi yüzyıllardır, savaşlar, katliamlar ve entrikalar ile çalkalanmıştır. Kıbrıs tarihine bakıp geleceğe yönelik fikir yürütmenin daha sağlıklı olacağını düşündüğüm için Kıbrıs tarihini kısaca hatırlamakta yarar var.
Kıbrıs adası, M. S. 648 yılında Hz.Osman tarafından fetih edilmiş ve o yıllardan itibaren adada islâmiyet var olmuştur. Venedik’lilerin zorba idaresi karşısında ada halkının sürekli yardım talepleri, II.Selim’in şehzâdeliği döneminde Mısır’dan gönderilen hediyelere el konulması, 1563 yılında, Mısır Hazîne defterdârının bindiği geminin yağmalanması üzerine Kıbrıs adası 1570’de Türkler tarafından fetih edilir.
Osmanlı ile bütünleşen ada bir daha da Türklerden koparılamaz. II. Abdülhamid, gelirinin Osmanlı Hazinesi’ne verilmesi şartıyla 4 Haziran 1878’de Kıbrıs adasını geçici olarak Ingiltere’ye terk eden antlaşmayı imzalar. Ayrıca 1 Temmuz 1878’de yapılan sekiz maddelik bir ek anlaşmayla Rusya’nın Kars ve Doğu Anadolu’yu terk etmesi durumunda Ingiltere’nin Kıbrıs’ı tahliye edeceği de kayıt altına alınır.
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında katılmasıyla Ingiltere 5-Kasım-1914 tarihinde Kıbrıs’ı tek taraflı olarak ilhâk etti. Osmanlı Devleti ise bu ilhâkı sadece protesto etmekle yetinmiş, Ingiliz tâbiiyetine girmek istemeyen 8.000 kadar Türk ailesi Anadolu’ya göç etmiştir. Tarih tekerrür ediyor, bakalım anlaşma olursa Kıbrıs’tan kaç bin kişi Türkiye’yedönmeye zorlanacak!!
23 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Anlaşması ile Itilaf Devletleri tarafından resmen tanınan Türkiye Cumhuriyeti, gelen yoğun baskılarla Kıbrıs’ın Ingiliz mülkü olduğunu kabul etmiştir. Lozan Anlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmek isteyen Kıbrıslı Türklere iki yıllık bir süre tanınması üzerine, Ingiliz idaresinden memnun olmayan çok sayıda Türk anavatan Türkiye’ye göç etmiştir.
15-20 Ocak 1950 tarihinde Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi “plebisit” yapılarak Kıbrıs’ın Yunanistan’ailhâkını istemiş ama Ingiltere bunu kabul etmemiştir. Barışçı yollardan “Enosis”i gerçekleştiremeyeceklerini anlayan Rumlar 1953 yılında kurdukları “EOKA” terör örgütünü 1 Nisan 1955’te harekete geçirdiler. “Grivas’ın” komutasındaki “EOKA” yayınladığı bildiriyle Ingilizleri ve Türkleri düşman ilan edip onları imha edeceklerini açıkladılar.
“Enosis” uğruna birçok Ingiliz ve Kıbrıslı Türk “EOKA”nın kurbanı oldu. Şiddet eylemleri karşısında kendini korumak isteyen Kıbrıs Türk Halkı 1-Ağustos-1956 tarihinde “Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı”nı (TMT) kurdu. 11-Şubat-1959’da Zürih Anlaşması’yla Kıbrıs Cumhuriyeti için ilk adımı atıldı.
Kıbrıs Türk ve Rum liderleri de 19 şubat 1959’da Londra Anlaşması’nı imzalayarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasını kabul ettiler. Bu anlaşmalara istinaden hazırlanan Kıbrıs Anayasası’nın kabulüyle 15/16-Ağustos-1959 gece yarısı “Kıbrıs Cumhuriyeti” ilan edildi.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilanıyla Yunanistan “Enosis”, Türkiye de “Taksim” tezinden vazgeçmiş oldu. Makarios’un Türkleri yok edip Kıbrıs’ı elde etme planlarını gerçekleştirmek üzere kurulan 20 bin kişilik EOKA, modern silahlarla donatılıp harekete hazır duruma getirilmesi ile Türkiye sert tepki göstermiş Kıbrıs Türk halkının imhâ tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu belirtmiştir.
Garantör devletlerden biri olan Türkiye gelişmeler üzerine, 15-Temmuz-1974’te Bakanlar Kurulu kararı ile, ülkenin menfaatleri ve güvenliği için her türlü tedbiri almak üzere Başbakan Bülent Ecevit’e tam yetki vermiştir. Bütün Kıbrıs’ta sıkıyönetim ilan eden darbeciler kısa zamanda Lefkoşe ve Girne’ye hâkim oldular. Nikos Sampson, Kıbrıs’ta bir “Helen Cumhuriyeti” kurulduğunu açıklıyordu. Ingilizler tarafından helikopterle adadan kaçırılan Makarios, “Kıbrıs’ın Yunanistan işgalinde” olduğunu açıklıyordu.
Türkiye, 1959 yılında imzalanan Londra Anlaşması’nın (4.) maddesine istinaden 20 Temmuz 1974 günü tek taraflı olarak Kıbrıs Barış Harekâtı’nı başlattı. Türk askerleriyle mücâdele edemeyen Millî Muhâfız Ordusu ve EOKA-B, Türk yerleşim birimlerine saldırarak büyük bir katliâma girişti. Yüzlerce Kıbrıslı Türk katledildi.
Kadınların ırzına geçildi, çocuklar sokak ortalarında öldürüldü, köyler yakılıp yıkıldı. Türk kuvvetleri 22 Temmuz’da Girne’yi ele geçirdi. 22 Temmuz akşamı Türkiye, BM Güvenlik Konseyi’nin ateşkes kararını kabul etti. Türk müdâhalesi sonucu Yunanistan’daki cunta idaresi ve onun Kıbrıs’taki kuklası Nikos Sampson hükûmeti de yıkıldı. Ateşkes kararından sonra 25 Temmuz 1974’te Türkiye, Yunanistan ve Ingiltere dışişleri bakanları “Birinci Cenevre Konferansı” çalışmalarına başladı.
30 Temmuz’da sona eren konferansta Türk tarafının istekleri doğrultusunda: “Ada’da bir güvenlik bölgesinin kurulması, Rum ve Yunan işgalindeki Türk bölgelerin derhal boşaltılması, esir durumda olan asker ve sivillerin mübâdele edilmeleri veya serbest bırakılmaları, barışın sağlanması ile birlikte anayasaya uygun bir hükümet kurulmasının temini, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Kıbrıs Türk Toplumu ile Kıbrıs Rum Toplumu olmak üzere iki otonom idarenin mevcûdiyeti” kabul ve ilan edildi.
Bu anlaşmaya rağmen, Rum-Yunan kuvvetleri Türk köylerine saldırılarını sürdürdüler. Türkiye, Rum-Yunan ikilisiyle anlaşmanın mümkün olmadığını görerek 22 Temmuz’da başlayan fakat ateşkes sonucu tamamlanamayan harekatın tamamlanmasına karar verdi. 14 Ağustos’ta başlayıp 16 Ağustos’ta sona eren üç günlük harekât neticesinde bir taraftan Magosa’ya diğer taraftan Lefke’ye varılarak Türk tarafının sınırları çizildi.
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın çizdiği sınırlar Türk tarafına devlet kurma imkânı verdi ve 13 şubat 1975 tarihinde “Kıbrıs Türk Federe Devleti” ilan edildi. Adalı Rumlar ve Yunanistan, yoğun kulisler sonucunda; BM’den KTFD’ni ortadan kaldırmayı öngören 13 Mayıs 1983 tarihli kararı çıkartmaya muvaffak oldular.
Bu durum karşısında, Kıbrıs Türk halkı, 20 Mayıs 1983 tarihinde Devlet Başkanı Rauf Denktaş’a bir muhtıra vererek bağımsızlık ilan edilmesini istedi. Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi de 15 Kasım 1983 tarihinde oybirliğiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etti.“Bağımsızlık bildirisi”Rauf Denktaş tarafından okundu KKTC’ni, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti resmen tanıdı. 17Nisan1984 tarihinde de büyükelçiler, karşılıklı olarak güven mektuplarını cumhurbaşkanlarına sundular.
Bugün ise Kıbrıs; adanın Rumlara devrini isteyenler ile Türk devleti ve milleti yaşasın diyenlerin mücadelesine sahne olmaktadır. Annan’cıların ve adanın Rum hakimiyetine geçmesini isteyenlerin başını M.Ali Talat çekmektedir.
CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, BDH Başkanı Mustafa Akıncı ile ÇABP Başkanı Ali Erel le işbirlikçi partilerin milletvekili adayları Türkiye ve KKTC aleyhinde sürekli olarak konuşmakta ve dış destekli kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadırlar.Kıbrıs’da ki muhalifler Türkiye’yi işgalci, ordusunu işgal ordusu olarak kabul etmekte ve açıkça söylemektedirler.
Kaynak
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
27 Aralık 2008       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
1571 yılında Osmanlılar adayı fethetmişler ve 1878 yılında, Britanya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yapılan bir savunma anlaşması uyarınca adayı Britanya’ya kiralayana kadar yönetmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’na Almanya’nın tarafında katılınca, 1925 yılındaKıbrıs Britanya tarafından ilhak edilmiş ve bir İngiliz Kolonisi haline gelmiştir. 1960 yılında Kıbrıslı Türkler ve Rumlar Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır. Ancak 1963 yılında Rumlar Anayasa’yı tek taraflı olarak değiştirmeye kalktıklarında toplumlararası çatışma çıkmış ve Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Cumhuriyeti’nden atılmışlardır. Toplam 103 Kıbrıs Türk köyü boşaltılmış ve Kıbrıslı Türkler adanın yüzde 3’ünü oluşturan enklavlarda yaşamaya zorlanmışlardır. 1974 yılında adayı Yunanistan’a bağlama amaçlı ve Yunanistan destekli bir darbenin ardından Türkiye adaya müdahale etmiştir. Müdahalenin ardından ada Kıbrıslı Türkler’in yaşadığı kuzey ve Kıbrıslı Rumlar’ın yaşadığı güney arasında ikiye bölünmüştür. 1975 Yılında Kıbrıslı Türk Federe Devleti kurulmuştur.
1983 yılında ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir.
Sponsorlu Bağlantılar
Nisan 2003’te kuzey ile güney arasında 30 yıl aradan sonra geçiş noktaları açılmıştır. 24 Nisan 2004’te Kıbrıslı Türkler, adayı birleştirmeye yönelik Annan Planı’nı kabul etmişlerdir. Ancak Kıbrıslı Rumlar planı reddetmişlerdir. 1 Mayıs 2004’te Rum tarafı, Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında ve tüm adayı temsilen Avrupa Birliği’ne girmişlerdir

Kıbrıs adası bugünde yaşayarak gördüğümüz gibi yüzyıllardır, savaşlar, katliamlar ve entrikalar ile çalkalanmıştır. Kıbrıs tarihine bakıp geleceğe yönelik fikir yürütmenin daha sağlıklı olacağını düşündüğüm için Kıbrıs tarihini kısaca hatırlamakta yarar var.
Kıbrıs adası, M. S. 648 yılında Hz.Osman tarafından fetih edilmiş ve o yıllardan itibaren adada islâmiyet var olmuştur. Venedik’lilerin zorba idaresi karşısında ada halkının sürekli yardım talepleri, II.Selim’in şehzâdeliği döneminde Mısır’dan gönderilen hediyelere el konulması, 1563 yılında, Mısır Hazîne defterdârının bindiği geminin yağmalanması üzerine Kıbrıs adası 1570’de Türkler tarafından fetih edilir.
Osmanlı ile bütünleşen ada bir daha da Türklerden koparılamaz. II. Abdülhamid, gelirinin Osmanlı Hazinesi’ne verilmesi şartıyla 4 Haziran 1878’de Kıbrıs adasını geçici olarak Ingiltere’ye terk eden antlaşmayı imzalar. Ayrıca 1 Temmuz 1878’de yapılan sekiz maddelik bir ek anlaşmayla Rusya’nın Kars ve Doğu Anadolu’yu terk etmesi durumunda Ingiltere’nin Kıbrıs’ı tahliye edeceği de kayıt altına alınır.
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında katılmasıyla Ingiltere 5-Kasım-1914 tarihinde Kıbrıs’ı tek taraflı olarak ilhâk etti. Osmanlı Devleti ise bu ilhâkı sadece protesto etmekle yetinmiş, Ingiliz tâbiiyetine girmek istemeyen 8.000 kadar Türk ailesi Anadolu’ya göç etmiştir. Tarih tekerrür ediyor, bakalım anlaşma olursa Kıbrıs’tan kaç bin kişi Türkiye’yedönmeye zorlanacak!!
23 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Anlaşması ile Itilaf Devletleri tarafından resmen tanınan Türkiye Cumhuriyeti, gelen yoğun baskılarla Kıbrıs’ın Ingiliz mülkü olduğunu kabul etmiştir. Lozan Anlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmek isteyen Kıbrıslı Türklere iki yıllık bir süre tanınması üzerine, Ingiliz idaresinden memnun olmayan çok sayıda Türk anavatan Türkiye’ye göç etmiştir.
15-20 Ocak 1950 tarihinde Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi “plebisit” yapılarak Kıbrıs’ın Yunanistan’ailhâkını istemiş ama Ingiltere bunu kabul etmemiştir. Barışçı yollardan “Enosis”i gerçekleştiremeyeceklerini anlayan Rumlar 1953 yılında kurdukları “EOKA” terör örgütünü 1 Nisan 1955’te harekete geçirdiler. “Grivas’ın” komutasındaki “EOKA” yayınladığı bildiriyle Ingilizleri ve Türkleri düşman ilan edip onları imha edeceklerini açıkladılar.
“Enosis” uğruna birçok Ingiliz ve Kıbrıslı Türk “EOKA”nın kurbanı oldu. Şiddet eylemleri karşısında kendini korumak isteyen Kıbrıs Türk Halkı 1-Ağustos-1956 tarihinde “Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı”nı (TMT) kurdu. 11-Şubat-1959’da Zürih Anlaşması’yla Kıbrıs Cumhuriyeti için ilk adımı atıldı.
Kıbrıs Türk ve Rum liderleri de 19 şubat 1959’da Londra Anlaşması’nı imzalayarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasını kabul ettiler. Bu anlaşmalara istinaden hazırlanan Kıbrıs Anayasası’nın kabulüyle 15/16-Ağustos-1959 gece yarısı “Kıbrıs Cumhuriyeti” ilan edildi.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilanıyla Yunanistan “Enosis”, Türkiye de “Taksim” tezinden vazgeçmiş oldu. Makarios’un Türkleri yok edip Kıbrıs’ı elde etme planlarını gerçekleştirmek üzere kurulan 20 bin kişilik EOKA, modern silahlarla donatılıp harekete hazır duruma getirilmesi ile Türkiye sert tepki göstermiş Kıbrıs Türk halkının imhâ tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu belirtmiştir.
Garantör devletlerden biri olan Türkiye gelişmeler üzerine, 15-Temmuz-1974’te Bakanlar Kurulu kararı ile, ülkenin menfaatleri ve güvenliği için her türlü tedbiri almak üzere Başbakan Bülent Ecevit’e tam yetki vermiştir. Bütün Kıbrıs’ta sıkıyönetim ilan eden darbeciler kısa zamanda Lefkoşe ve Girne’ye hâkim oldular. Nikos Sampson, Kıbrıs’ta bir “Helen Cumhuriyeti” kurulduğunu açıklıyordu. Ingilizler tarafından helikopterle adadan kaçırılan Makarios, “Kıbrıs’ın Yunanistan işgalinde” olduğunu açıklıyordu.
Türkiye, 1959 yılında imzalanan Londra Anlaşması’nın (4.) maddesine istinaden 20 Temmuz 1974 günü tek taraflı olarak Kıbrıs Barış Harekâtı’nı başlattı. Türk askerleriyle mücâdele edemeyen Millî Muhâfız Ordusu ve EOKA-B, Türk yerleşim birimlerine saldırarak büyük bir katliâma girişti. Yüzlerce Kıbrıslı Türk katledildi.
Kadınların ırzına geçildi, çocuklar sokak ortalarında öldürüldü, köyler yakılıp yıkıldı. Türk kuvvetleri 22 Temmuz’da Girne’yi ele geçirdi. 22 Temmuz akşamı Türkiye, BM Güvenlik Konseyi’nin ateşkes kararını kabul etti. Türk müdâhalesi sonucu Yunanistan’daki cunta idaresi ve onun Kıbrıs’taki kuklası Nikos Sampson hükûmeti de yıkıldı. Ateşkes kararından sonra 25 Temmuz 1974’te Türkiye, Yunanistan ve Ingiltere dışişleri bakanları “Birinci Cenevre Konferansı” çalışmalarına başladı.
30 Temmuz’da sona eren konferansta Türk tarafının istekleri doğrultusunda: “Ada’da bir güvenlik bölgesinin kurulması, Rum ve Yunan işgalindeki Türk bölgelerin derhal boşaltılması, esir durumda olan asker ve sivillerin mübâdele edilmeleri veya serbest bırakılmaları, barışın sağlanması ile birlikte anayasaya uygun bir hükümet kurulmasının temini, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Kıbrıs Türk Toplumu ile Kıbrıs Rum Toplumu olmak üzere iki otonom idarenin mevcûdiyeti” kabul ve ilan edildi.
Bu anlaşmaya rağmen, Rum-Yunan kuvvetleri Türk köylerine saldırılarını sürdürdüler. Türkiye, Rum-Yunan ikilisiyle anlaşmanın mümkün olmadığını görerek 22 Temmuz’da başlayan fakat ateşkes sonucu tamamlanamayan harekatın tamamlanmasına karar verdi. 14 Ağustos’ta başlayıp 16 Ağustos’ta sona eren üç günlük harekât neticesinde bir taraftan Magosa’ya diğer taraftan Lefke’ye varılarak Türk tarafının sınırları çizildi.
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın çizdiği sınırlar Türk tarafına devlet kurma imkânı verdi ve 13 şubat 1975 tarihinde “Kıbrıs Türk Federe Devleti” ilan edildi. Adalı Rumlar ve Yunanistan, yoğun kulisler sonucunda; BM’den KTFD’ni ortadan kaldırmayı öngören 13 Mayıs 1983 tarihli kararı çıkartmaya muvaffak oldular.
Bu durum karşısında, Kıbrıs Türk halkı, 20 Mayıs 1983 tarihinde Devlet Başkanı Rauf Denktaş’a bir muhtıra vererek bağımsızlık ilan edilmesini istedi. Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi de 15 Kasım 1983 tarihinde oybirliğiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etti.“Bağımsızlık bildirisi”Rauf Denktaş tarafından okundu KKTC’ni, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti resmen tanıdı. 17Nisan1984 tarihinde de büyükelçiler, karşılıklı olarak güven mektuplarını cumhurbaşkanlarına sundular.
Bugün ise Kıbrıs; adanın Rumlara devrini isteyenler ile Türk devleti ve milleti yaşasın diyenlerin mücadelesine sahne olmaktadır. Annan’cıların ve adanın Rum hakimiyetine geçmesini isteyenlerin başını M.Ali Talat çekmektedir.
CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, BDH Başkanı Mustafa Akıncı ile ÇABP Başkanı Ali Erel le işbirlikçi partilerin milletvekili adayları Türkiye ve KKTC aleyhinde sürekli olarak konuşmakta ve dış destekli kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadırlar.Kıbrıs’da ki muhalifler Türkiye’yi işgalci, ordusunu işgal ordusu olarak kabul etmekte ve açıkça söylemektedirler.
Kaynak

Benzer Konular

10 Eylül 2008 / Bia Türk ve İslam Dünyası
7 Ocak 2015 / Misafir Cevaplanmış
12 Ocak 2017 / Misafir Cevaplanmış