Arama

İpek kumaş üretimi hakkında bilgi verebilir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 3 Haziran 2013 Gösterim: 37.723 Cevap: 14
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
27 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
İPEK KUMAŞ NASIL ÜRETİLİR ÖĞRENMEK İSTİYORUM. İPEĞİN ÜRETİMİNİ BULDUM AMA, KUMAŞ EVRESİNİ BULAMADIM. ŞİMDİDEN TEŞEKKÜRLER
EN İYİ CEVABI sistem verdi
Aslında tam sorunun cevabı değil ama en azından kumaş aşaması ile ilgili ufak bilgiler veriyor.
İpek
Sponsorlu Bağlantılar
İpek denince akla göz alıcı, kaygan, renk renk, çok değerli kumaşlar gelir. Bu kumaşların tümüne yakın bölümü dut ipekböceğinin (Bombyx mori) ördüğü kozalardan çekilen ipeklerle dokunmuştur. Ama ipekböceği dışında birçok kelebeğin ve tüm örümceklerin de havada sertleşerek iplik biçimini alan salgısı da ipekten başka bir madde değildir.

Örümcekler salgıladıkları ipek iplikleriyle tuzak ağları hazırlar, yuvalarını döşer, yumurtalarını ve yavrularını taşır, boşlukta düşmeksizin aşağı ve yukarı doğru hareket ederler. Kullanım amacına göre farklı ipek bezlerince salgılanan ipeğin yapısı önemli ölçüde değişebilir.

Tropik bölgelerde yaşayan bazı örümceklerin dev tuzak ağları yerli halk tarafından ipek olarak değerlendirilmektedir. Kelebek tırtıllarının çoğu ise ipek salgılayarak barındıkları yeri döşer ve kozasını oluşturur. Koza olgunlaşan tırtılın çevresinde ördüğü ve içinden kanatlı bir erişkin olarak çıktığı başkalaşma odasıdır. İşte bunlardan ipek elde etmek için en elverişli olan dut ipekböceğinin kozası, binlerce yıllık çalışmaların sonucu geliştirilmiştir.

Dut ipekböceği 5.000 yıl kadar önce Çin'de evcilleştirilmiş ve Çinliler ipeğin sırrını yüzlerce yıl büyük bir özenle korumuşlardır. İpekböcekçiliğinin batılılarca öğrenilip uygulanması ancak İÖ 6. yüzyılda başlamıştır.

İpeğin Oluşumu ve İpekböcekçiliği

İpekböceğinin erişkini tombul gövdeli ve soluk boz renklidir. Kanat açıklığı 4-5 santimetreyi bulur. İki ya da üç günlük ömrü boyunca uçmaz ve beslenmez. Ama bu süre erkek ve dişilerin üreyip yeni bir kuşak oluşturmasına yeter.
Her dişinin bıraktığı 300-500 dolayında yumurta ertesi yılın bahar aylarına kadar serin bir yerde bekletildikten sonra tek ya da çok katlı sekilere yayılır. Yumurtadan çıkan tırtıllar dut yapraklarını yer; özellikle de beyaz dut yapraklarını yeğlerler. Bir tırtıl uzunluğu 7 santimetreyi aşana kadar gece gündüz demeden 20-30 gün boyunca beslenir.

Bu süre içinde tükettiği yaprağın ağırlığı, vücut ağırlığını kat kat aşar. Tırtıl dört kez deri değiştirdikten sonra olgunlaşır. Koza örmeye hazırlanan bu tırtıllar için sekilere dal parçaları yerleştirilir. Tırtıllar da dallara çıkar, kendilerini ipek iplikleriyle askıya alarak kozalarını örmeye başlarlar. İpek bir çift ipek bezinden salgılanır ve tırtılın altdudağmdaki meme denen çok küçük deliklerden dışarı sızar.

Kozanın dışındaki iplikler gevşek ve dolaşık, içindeki iplikler düzgündür. Oluşan kozaların küçük bir bölümü kelebeklerin çıkıp yumurta vermesi için bekletilir. Öbürlerinde ipekböceği kozayı delerek çıktığında ipeğe zarar vereceğinden, boğma denen bir işlemle koza içinde öldürülür. Kozaların boğulması buhar ya da sıcak, kuru hava püskürtülerek sağlanır.

Bu işlemden sonra ipek ipliğinin liflerini yapıştıran ipek zamkının (serisin) yumuşatılması gerekir. Yumuşatma için kozalar kaynar suya atılır. İplik çekmeye elverişsiz olan dıştaki ipek elendikten sonra, içteki iplikler çekilerek çile haline getirilir. Bir koza 900 metre uzunluğunda kesiksiz tek bir iplik verebilir. Genellikle daha sağlam iplikler elde etmek için, birkaç değişik kozanın iplikleri birlikte çekilip bükülür.

Dut ipeğinin dışında ticari üretimi yapılan birkaç çeşit ipekten söz edilebilir. Bunlardan beyaz ya da krem renkli eri ipeğini üreten kelebek, dut ipekböceği gibi tümüyle evcilleş-tirilmiştir. Gene değişik tür kelebeklerden elde edilen tasar ipeği daha koyu renkli, muga ipeği ise soluk bronz renklidir.

İpekböcekçiliğinin Gelişimi

İÖ 2640 dolayında yaşamış bir Çin imparato-riçesinin kendini ipekböceği yetiştiriciliğine adadığı ve ipek dokumak için bir tezgâh icat ettiği söylenir. Çin'de saygın bir uğraş olarak yüzyıllar boyunca, büyük bir gizlilik içinde yürütülen ipekböcekçiliği yavaş yavaş ülke sınırlarının dışına taşar. İS 300 dolayında Japonya'da daha sonra da Hindistan'da ipekböceği yetiştirilmeye başlanır. Ama bu sır, batıya ulaşana kadar Asya'yı boydan boya aşıp Türkiye üstünden Avrupa'ya uzanan gelmiş geçmiş en önemli kervan yoluna unutulmaz adını vermiştir: İpek Yolu (bak. ipek yolu).

Roma İmparatorluğu'nun gücünün Konstantinopolis'e (İstanbul) kaymasından sonra İmparator Jüstinyen ipek elde etmek hakkının yalnızca kendi tekelinde olduğunu belirten bir yasa çıkarmıştı. Uzun yıllar Çin'de yaşamış iki din adamı yaklaşık İS 550'de Konstantinopolis'e döndüklerinde, beraberlerinde ipekböceği yumurtaları da getirdiler. Yumurtalar, kamış bastonların içine saklanmıştı. Daha o yıllar Bursa yöresi kozacılık merkezi olarak önem kazandı. Osmanlı Devleti döneminde ipekböcekçiliği konusunda yavaş da olsa bazı gelişmeler sağlandı. Cumhuriyet Türkiye'sinde bu çabalar sürdü. Ama zaman zaman çıkan ipekböceği hastalıkları, dış pazarlardaki rekabet, eldeki yumurtaların yozlaşarak verimlerinin düşmesi, üretimde önemli dalgalanmalara yol açtı. Tüm bu gelişmeler içinde Bursa, ipekböcekçiliği ve ipekli dokuma sanayisi alanında önemini korudu.

İpekböcekleri İtalya'ya, İstanbul'a getirilmelerinin üzerinden 600 yıl geçtikten sonra ulaşabildi. Bundan sonra İtalya dokuduğu ipekten kadifeleri ve işlemeli kumaşlarıyla ün kazandı. İtalya'ya getirilmelerinden 400 yıl sonra da ipekböcekleri Fransa'ya getirildi.

İngiltere'de ipek kumaşlar ilk kez 15. yüzyılda, VI. Henry döneminde dokunmaya başlandı. Fransa'dan buraya gelen Fransız Protestan göçmenler, ipek sanayisini Londra'nın doğusunda, Spitalfields'de kurdular.

Günümüzde en büyük ham ipek üreticileri Güney Kore, Rusya ve Japonya'dır.

Modern İpek Üretimi

Kozalardan çekilen ipekler sağlamlaşsın diye bir arada bükülerek bobinlere sarılır. Daha sonra iki ya da daha fazla sayıda bobinden alınan iplikler tek bir bobinde birleştirilir. İpek ipliklerinin büküm sayısı kullanım yerine göre belirlenir. Az bükümlü ya da hiç bükülmemiş ipek saten yapımında, çok bükümlü ipekler ise ipek krep kumaşların dokunmasında kullanılır.

Bu aşamada ipek hâlâ ipek zamkı içerir ve "ham ipek" olarak adlandırılır. İpek zamkı, iplik bükümü ya da dokuma aşamasında ipeğin sabunlu suda kaynatılmasıyla giderilir. İpek bu işlem sırasında ağırlığının yaklaşık yüzde 30 kadarını kaybeder. Ama kalay, kurşun ve çinko gibi bazı madensel tuzları emebildiğinden ağırlığını ve dökümlülük özelliğini artırmak için bu tuzları içeren bir çözeltiye batırılabilir.

İpeklerin çoğu uzun, kesintisiz iplikler biçiminde olduğundan, eğirmek gerekmez. Ama iplik çekim aşamasında bazı iplikler kopar ve bunlardan ibrişim adlı iplik elde edilir.

bilgirizgah.com
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
27 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Doğanın Mucuzevi TekstilcisiKültür & Sanat
ipek
Sponsorlu Bağlantılar
KAYNAK : Ev Tekstili Dergisi – (sayı 41)
Çok eski zamanlarda, Çin’de Lişing adında güzel bir kız yaşıyormuş. Fakat nişanlısı vefasızlık etmiş. Kız bu vefasızlığa çok üzülmüş ve bir gün Begobe Tapınağı yanında bir ağacın gölgesine sığınarak göz yaşı döküp vefasız nişanlısını beklemeye başlamış. Saatler geçmiş nişanlısı gelmemiş. Kız artık hıçkıra hıçkıra kahrolurken bir kelebek nazlı nazlı uçarak kızın yanına sokulmuş ve kulağına şu sözleri fısıldamış :
‘Senin gölgesine sığındığın ağaç çok yaralı ve kutsal bir ağaçtır. Başını yukarı kaldır ve bu ağacın dallarına bak!...Ben o dallar yuva kurdum Bu yuvanın adı kozadır. Bu dut ağacıdır. Hemen gel bu kozaları devşir ,onlardan ipek çıkart ve kendine şimdiye kadar hiçbir kadının giymediği bir kumaştan, ipekten giysiler dik .Bu dut ağacının ve onun üzerindeki kozalarımın sayesinde yapacağın giysi ile o kadar güzel olacaksın ki, nişanlın sana bir daha vefasızlık yapmayacak.’’
Çinli kız ,kelebeğin sözlerinin yerine getirmiş. Kozaları dut ağacından toplamış, bunlardan ipek çıkarmış, bu ipeklerden de kendisine güzel bir giysi yapmış. Giysiler öyle güzelmiş ki bu kızı yüz kere daha güzelleştirmiş. Kızın nişanlısı da bu dünyalar kadar güzel kıza bir daha vefasızlık edememiş. Evlenmişler ve ömürlerinin sonuna kadar dut ağacına ve ipek kozasına dua ederek mutlu bir ömür yaşam sürmüşler...
İpeğin Anadolu’ya Gelişi

Anadolu’da dut ağacı ve ipekböceğinin ortaya çıkışına değin bu söylenceler anlatılmaktadır Gerçektende ipek böceğinin keşfi, İ.Ö. 2.600 yıllarında Çin imparatorluğu Hoangiti zamanında ,saray bahçesinde yaprak yerken görülen tırtılların incelenmesi ile gerçekleştiği, kaynaklarda yazılıdır.
Kozacık ise Çinlilerin gizli bir sanatı olarak yüzyıllarca kalmıştır. Çin için çok önemli bir zenginlik kaynağı olan ipekçilik sanatının dışarı çıkmasını önlemek için ölüm cezaları getirilmiştir. Çinlilerin bu ulusal sanatını dünyaya, Türklerin yaydığı söylenir. İ.S.149 yılında Türkistan’ın Hotan Eyaleti Hakanı bir Çin prensesi ile evlenmiştir. Prenses gerek ihtişamını sürdürmek gerekse eşine bir düğün armağanı vermek üzere saçlarının arasında İpekböceği tohumlarını Çin’in dışına çıkarıp Hotan’a getirdiği söylenir .
552 yılında Bizans İmparatoru Justinien zamanında ise, Türkistan’a gönderilen iki rahip, kozacılığı öğrendikten sonra, bastonları içinde sakladıkları kozalar ile, İpekböceğini Anadolu’ya taşımışlardır .Bir başka söylenceye göre ise, Türk Hakanı Tuman’ın Bursa’ya gönderdiği 400 koza ustası sayesinde İpekböceği Aandolu’ya yayılmıştır.
10-15 yıl önce, Japonların İpek Yolu ile ilgili yaptıkları, saatler süren TV programını dikkatlice izlemiştim.Bu programda benim en çok bir şey dikkatimi çekti. Bu yol üzerindeki kentlerden, insanlar, anıtlardan söz ediyordu. Ancak ipekten hiç söz edilmiyordu. İpekten ve ipek böceğinden ancak yolları Bursa’ya geldiği zaman söz edilmişti.
Gerçekten de Anadolu’nun ve Avrupa‘nın en önemli İpek üretim merkezi Bursa idi.. İpek deyince insanın aklına hemen Bursa geliyordu.1330 ’lu yıllarda Bursa’ya gelen İbni Batuha ,Bursa’da ipekli dokumaların varlığından söz etmektedir. 1501 yılında Bursa’ya gelen Floransalı Maringhi ise, Bursa kumaşlarının Çin de bile bulunmadığını yazmaktadır. Arşiv belgelerine göre ise Bursa kumaşları, sadece Osmanlı padişahlarını değil, birçok Avrupa kralını bile giydirmiştir.
İpek öylesine bereketli ve zengin bir ürün idi ki, bu işle uğraşanları zengin ediyordu .Öyle ki, Osmanlı devletinin ihtişamlı sultanlarından Yavuz Sultan Selim bile bu zengin Bursalı ipek tüccarından borç istemekteydi.
İpek, Emek Demek...
Çarşı pazarda alıp, giydiğimiz o asil ve zarif ipeğin üretilmesi hiç de kolay değildir. İpek ipliği için yaşamını feda eden İpekböceğinin dışında, nice koza yetiştiren köylünün, ve nice ipek dokuyan genç kızın emeği vardır o güzelim ipekte ...
Bursa ve köylerinde, eskiden kalma 3-4 katlı ve 10-15 odalı ahşap evleri gördüğümde, Bursalıların ne kadar çok konukları olduğunu veya evlerinde ne kadar fazla insan yaşadığını düşünürdüm. Oysa evlerin içine girdiğimde evlerin sadece birkaç odasını oturulmaya uygun olduğunu gördüğümde ise şaşırmıştım . Sonradan öğrendiğime göre, bu boş odalarda insanlar değil, yılda 35-40 gün ipek böceği ağırlanırmış...
İpek böcekleri evlerde bakılırdı. Anımsadığım kadarıyla böcek bakım odası önceden temizlenir, acı biber yakılarak tütsüler yapılırdı. Çünkü böceğin nazara gelmesinden çok korkulurdu.
Önceden evin serin bir yerinde, temiz bir kap içine ipekböceği tohumları saklanırdı. Bu tohumlar, Hıdrellez ‘den bir gün önce çıkarılıp, beyaz bir bez çıkın içine konulup, bahçedeki bir gül ağacının dalına asılırdı. Bir gün sonra, yani Hıdrellez günü ise, bu böcek çıkınını genellikle bir küçük kız tarafından oradan alınırdı. Buna halk arasında Hıdrellez Kaması denilirdi. Diğer yandan da bakım odası hazırlanırdı. Böcek bakım odasına, Nisan yağmurları tarafından ıslanmış kerevetler asılırdı. Hıdrellez kaması tohumlara, Nisan Yağmurları da kerevete sinince artık, İpekböceği tohumunun çıkınından çıkarma zamanı gelmiş demekti ...
Heyecanla, evin en yaşlı kadını torbayı alıp, ilk önce bir süre göğsünde tutardı. Aslında bu gelenek çok eskidir. Çünkü, çok eskiden bu tohumlar için gerekli ısıyı sağlamak üzere ,böcek tohumları bir hafta kadar kadınların koyunlarında tutulurdu.
İpekböceği tırtılları yumurtadan çıktığı zaman kahverengi veya siyah renkte ve tüylüdür... Tüyleri dökülür, yumuşak bir deri halini alır. Bir toplu iğne ucu kadar ufak olan bu tırtıllar, altı haftalık ömürlerinde, beş yaş yaşarlar. Her yaş, 7-8 gün sürüp sonra 1-2 gün uyurlar. Böcekler bu kısa ömürlerinde dört kez uykuya dalarlar. Uyandığı zaman böceklere dut yaprağı verilirdi. Her uykudan uyanan İpekböceğine alaldı denilirdi. Bu nedenle Kozacılar, her yaşa; birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü alaldılar derlerdi.
Artık 35-40 gün bahçede yemek yenir, ev süpürülmezdi. Böceklere, ikinci alaldıdan sonra dut dallarından döşekler yapılırdı. Bu tarihten sonra böcek evlerinde müthiş tatlı telaş başlardı. İpekböcekleri büyük bir hışırtıyla, yüzlerce kilo dut yaprağını azgın bir şekilde kemirerek yerler ve gittikçe büyürlerdi. Evin erkeği, böceklere yaprak yetiştirmek için çırpınırdı. Eğer yaprak yetişmez ise, evdeki kadınların küpeleri bilezikleri satılır ama o yapraklar mutlaka bulunup böceğe verilirdi .
Herkes hoş bir telaş içinde iken, bazı evlerde ise bir sessizlik görülürdü. Çünkü bu evlerdeki böcekler yemekten kesilmiştir. Mahalleyi bir telaştır alır, böceğe hastalık geldi diye. Herkes biran önce askıyı çıkartmak ister. Artık evlere nazar değmiştir. Çünkü koza bakan aileler için en büyük korku hastalıktır .
1907 yılında Fransa‘ya satılan Bursa iplikleri üzerinde, ona büyük ün veren sırrın ,bu ipeklerin üzerinde beyaz lekeler olduğu görülmüştü. Fransız araştırmacılar yıllarca incelemelerine karşın, bu beyaz lekelerin sırrını bir türlü anlaşılamamıştı. Oysa bu ak lekeler, ipek fabrikalarında çalışan Bursalı genç kızların alın terinden başka bir şey değildi...
Bursa’da ipekçilik

Bursa , 1840’lı yıllarda dünyanın en önemli ipek üretim merkezi idi. 1860‘lı yıllardan sonra Avrupa kozasını saran Parpin hastalığı, kısa sürede ülkemize gelmiş ve ipek üretimimizi nerede ise sıfıra indirmişti .Ünlü Fransız hekim Pastör, 1870 yılında hastalıksız İpekböceği üretmişti. Ülkemizde ise halen batıl inançlarla hastalığa karşı mücadele ediliyordu.
Fransa’da yaşayan Kevork Torkomyan adlı bir Ermeni ‘nin önderliğinde, Darülharir /İpek evi açılmıştır.Bu okulun açılması ile Bursa ve çevresinde tekrar büyük ölçüde İpekböceği üretimi artmıştır.Daha önce 95 ons olan ipek üretimi, 1914 yılında sadece bir milyon ons tohum dış ülkelere satılmıştı. Cuinet, 1984 yılında Bursa’da, 3 milyonun üzerinde dut ağacı olduğu yazar. Ancak Birinci Dünya Savaşı sırasında da bu kez dutlara büyük bir hastalık dadanmış, yaş koza üretimimiz 4 milyon kilodan kg’dan 500 kilograma düşmüştür .
Gerçi, Bursa’daki İpek enstitüsü’nde, 1905 yılında bir laboratuar kurulmuştur. Ancak ipekböceği hastalığına karşı halkın en önemli ilacı yüzyıllardır yine de batıl inançları olmuştur. İşte Kozacılar bu endişeler içinde, batıl inançlar ile ipekböceklerini hastalıklardan koruyarak bakımlarını sürdürürlerdi. Son alaldıya gelince böcekler kılavuz vermeye başlarlar.Kılavuz, böceğin ilk koza sarmaya başladığı andır. Böcek, başını kaldırıp bir şey arıyormuş gibi sallanmaya başladığı zaman, ipek çıkarmaya başlayacak demektir. Bu arada, meşe ve çam gibi dallar arasında kendilerine yer bulmaya çalışırlar. İpekböceği, ipek sararken teneke çalıp gürültü çıkarmak eskiden bir gelenekti. Çünkü, bu gürültü nedeniyle böceğin ürküp, daha kısa sürede iplik saracağına inanılırdı. Oysa İpekböceği kozasını her zaman üç gün içinde örerdi.
Böcekler koza örmesini tamamlayınca evde düğün bayram yapılırdı. Bu düğüne Koza Yolma Düğünü denirdi. Bir taraftan içilir, diğer yandan da koza çalılardan çıkarıp, yolunurdu. Dargınlar barışır, komşular koza yolmaya çağrılır, Koza Helvası yapılırdı. Genç kızlar; ‘’Bursalı mısın kadifeli gelin’’, ‘’Hey Bursalı Bursalı. Beli ipek korsalı’ türküleriyle mahalleyi çınlatırken yaşlı kadınlar ise ‘’Hikmetullah şehrinin bir tanesi. Oğlunu karnında yatar annesi’’ dizelerini mırıldanırdı.
Böcekler askıdan çıkar çıkmaz hemen satılır.Çünkü koza içindeki böcek bir şekilde öldürülmez ise, 10-15 gün içersinde kozayı delen böcek, başkalaşım geçirerek kelebek olarak dışarı çıkacaktır. Bu durumda koza delindiği için, ipeğin değeri de düşecektir.Ayıklanan kozalar hoş bir telaş içinde en kısa sürede Bursa’daki Koza Hanı’na götürülürdü. Çünkü yüzyıllardır, sadece bu handa koza alımı yapılmaktaydı. İpek gibi ince ve zarif , İpekböceği kadar vefalı Koza Han’ında, tellalların bağrışları arasında satılan kozaların paraları daha cebe girmeden, hemen yanında bulunan Bursa Çarşısı’nda harcanırdı. Bursa Çarşısında kadınlara allı yeşilli giysiler ile, sarıliralar alınır, borçlar ödenirdi. Koza evinde ise, bir ayın yorgunluğunun semeresini görmek üzere, heyecan ve merakla aile reisinin dönüşü beklenirdi. Böylece;’’sabır ve koruk helva ile, dut ağacı atlas olmuştur.’’
Kozasını Ören Şehir Bursa
Koza üreticisinin işi bitmiştir, ancak ipeğin öyküsü burada bitmemiştir. İpekböceği’nin üzerine sardığı ipeği özenle almak, sonra bunu kumaş yapmak için daha birçok iş yapmak gerekiyordu. Koza içindeki ipekböceği, ya güneşe bırakılıp yada sıcak su buharında öldürülüp, kozayı delmesi önlenirdi, önce Sonra 80-90 derece sıcaklıktaki su kazanlarına atılan kozaların iplikleri yumuşatıldıktan sonra, bir süpürge ile ustaca kozaların üzerine vurularak, kozaların uç vermesine çalışılır. Uç veren kozaların birkaçı birlikte bir uçta toplanıp,bir çıkrık ile çekilir.
Çıkrık döndükçe, kozanın üzerindeki ipek ipliği yavaş yavaş çözülür.Böylece ham ipek ipliğini çıkaran alete çıkrık denmektedir. Yüzyıllardır kozadan ipek, bu yöntemle çıkarılmaktaydı.
Kurtuluş Savaşı sonrasında, 1920 yılında ipek üretimi ancak 320 bin kg idi.Cumhuriyet yönetimi, ipekçiliğe yeniden önem vermiş, 1921 yılında İpek okulu yeniden açılmıştır. Bu çabalar sonucunda 1933 yılında ipek üretimi yılda 9 milyon kilograma kadar yükselmiştir. Bu dönemde ise ,Ülkemizde 50 binin üzerinde aile ipekböcekçiliği bakımıyla ilgilenmekteydi. Bunlara ipek fabrikalarında çalışanlar ile, ipek halı dokuyan kızlarımızı da eklersek, İpekböcekçiliğinin ülkemiz için önemi daha iyi anlaşılır.
Suni ipeğin yaygınlaşması ve 1985 yılından sonra fiyatların uluslararası kurlara göre açıklanması ile ülkemizde
İpek üretimi gittikçe azaldı.İpek böceği için gerekli temel ürün olan dutların da, sürekli ilaç alanları içinde kalması da ko0zacılığı da geriletmiştir..Bugün dünyada başta Çin ve Japonya olmak üzere Hindistan ve Orta Asya ülkelerinde ipekböcekçiliği yoğun bir biçimde ve ucuz olarak üretilmektedir. Türk kozacılığı bu ülkeler ile rekabet edemeyecek duruma gelmiştir.Özellikle son yıllarda Orta Asya kozalarının kaçak olarak yurdumuza sokulması ile ülkemizde ipekböcekçiliği nerdeyse tamamıyla sona ermiştir. 1995 yılında Bursa’da sadece 20 ton koza satın alınmıştır. Yüzyıllardır, her temmuz ayı koza yükleriyle dolup taşan Koza Hanı’nda ilk kez bu yıl, Koza borsası açılmıştır.
KAYNAK:Ev Tekstili Dergisi – (sayı 41)
Quo vadis?
sistem - avatarı
sistem
Ziyaretçi
27 Aralık 2008       Mesaj #3
sistem - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Aslında tam sorunun cevabı değil ama en azından kumaş aşaması ile ilgili ufak bilgiler veriyor.
İpek
İpek denince akla göz alıcı, kaygan, renk renk, çok değerli kumaşlar gelir. Bu kumaşların tümüne yakın bölümü dut ipekböceğinin (Bombyx mori) ördüğü kozalardan çekilen ipeklerle dokunmuştur. Ama ipekböceği dışında birçok kelebeğin ve tüm örümceklerin de havada sertleşerek iplik biçimini alan salgısı da ipekten başka bir madde değildir.

Örümcekler salgıladıkları ipek iplikleriyle tuzak ağları hazırlar, yuvalarını döşer, yumurtalarını ve yavrularını taşır, boşlukta düşmeksizin aşağı ve yukarı doğru hareket ederler. Kullanım amacına göre farklı ipek bezlerince salgılanan ipeğin yapısı önemli ölçüde değişebilir.

Tropik bölgelerde yaşayan bazı örümceklerin dev tuzak ağları yerli halk tarafından ipek olarak değerlendirilmektedir. Kelebek tırtıllarının çoğu ise ipek salgılayarak barındıkları yeri döşer ve kozasını oluşturur. Koza olgunlaşan tırtılın çevresinde ördüğü ve içinden kanatlı bir erişkin olarak çıktığı başkalaşma odasıdır. İşte bunlardan ipek elde etmek için en elverişli olan dut ipekböceğinin kozası, binlerce yıllık çalışmaların sonucu geliştirilmiştir.

Dut ipekböceği 5.000 yıl kadar önce Çin'de evcilleştirilmiş ve Çinliler ipeğin sırrını yüzlerce yıl büyük bir özenle korumuşlardır. İpekböcekçiliğinin batılılarca öğrenilip uygulanması ancak İÖ 6. yüzyılda başlamıştır.

İpeğin Oluşumu ve İpekböcekçiliği

İpekböceğinin erişkini tombul gövdeli ve soluk boz renklidir. Kanat açıklığı 4-5 santimetreyi bulur. İki ya da üç günlük ömrü boyunca uçmaz ve beslenmez. Ama bu süre erkek ve dişilerin üreyip yeni bir kuşak oluşturmasına yeter.
Her dişinin bıraktığı 300-500 dolayında yumurta ertesi yılın bahar aylarına kadar serin bir yerde bekletildikten sonra tek ya da çok katlı sekilere yayılır. Yumurtadan çıkan tırtıllar dut yapraklarını yer; özellikle de beyaz dut yapraklarını yeğlerler. Bir tırtıl uzunluğu 7 santimetreyi aşana kadar gece gündüz demeden 20-30 gün boyunca beslenir.

Bu süre içinde tükettiği yaprağın ağırlığı, vücut ağırlığını kat kat aşar. Tırtıl dört kez deri değiştirdikten sonra olgunlaşır. Koza örmeye hazırlanan bu tırtıllar için sekilere dal parçaları yerleştirilir. Tırtıllar da dallara çıkar, kendilerini ipek iplikleriyle askıya alarak kozalarını örmeye başlarlar. İpek bir çift ipek bezinden salgılanır ve tırtılın altdudağmdaki meme denen çok küçük deliklerden dışarı sızar.

Kozanın dışındaki iplikler gevşek ve dolaşık, içindeki iplikler düzgündür. Oluşan kozaların küçük bir bölümü kelebeklerin çıkıp yumurta vermesi için bekletilir. Öbürlerinde ipekböceği kozayı delerek çıktığında ipeğe zarar vereceğinden, boğma denen bir işlemle koza içinde öldürülür. Kozaların boğulması buhar ya da sıcak, kuru hava püskürtülerek sağlanır.

Bu işlemden sonra ipek ipliğinin liflerini yapıştıran ipek zamkının (serisin) yumuşatılması gerekir. Yumuşatma için kozalar kaynar suya atılır. İplik çekmeye elverişsiz olan dıştaki ipek elendikten sonra, içteki iplikler çekilerek çile haline getirilir. Bir koza 900 metre uzunluğunda kesiksiz tek bir iplik verebilir. Genellikle daha sağlam iplikler elde etmek için, birkaç değişik kozanın iplikleri birlikte çekilip bükülür.

Dut ipeğinin dışında ticari üretimi yapılan birkaç çeşit ipekten söz edilebilir. Bunlardan beyaz ya da krem renkli eri ipeğini üreten kelebek, dut ipekböceği gibi tümüyle evcilleş-tirilmiştir. Gene değişik tür kelebeklerden elde edilen tasar ipeği daha koyu renkli, muga ipeği ise soluk bronz renklidir.

İpekböcekçiliğinin Gelişimi

İÖ 2640 dolayında yaşamış bir Çin imparato-riçesinin kendini ipekböceği yetiştiriciliğine adadığı ve ipek dokumak için bir tezgâh icat ettiği söylenir. Çin'de saygın bir uğraş olarak yüzyıllar boyunca, büyük bir gizlilik içinde yürütülen ipekböcekçiliği yavaş yavaş ülke sınırlarının dışına taşar. İS 300 dolayında Japonya'da daha sonra da Hindistan'da ipekböceği yetiştirilmeye başlanır. Ama bu sır, batıya ulaşana kadar Asya'yı boydan boya aşıp Türkiye üstünden Avrupa'ya uzanan gelmiş geçmiş en önemli kervan yoluna unutulmaz adını vermiştir: İpek Yolu (bak. ipek yolu).

Roma İmparatorluğu'nun gücünün Konstantinopolis'e (İstanbul) kaymasından sonra İmparator Jüstinyen ipek elde etmek hakkının yalnızca kendi tekelinde olduğunu belirten bir yasa çıkarmıştı. Uzun yıllar Çin'de yaşamış iki din adamı yaklaşık İS 550'de Konstantinopolis'e döndüklerinde, beraberlerinde ipekböceği yumurtaları da getirdiler. Yumurtalar, kamış bastonların içine saklanmıştı. Daha o yıllar Bursa yöresi kozacılık merkezi olarak önem kazandı. Osmanlı Devleti döneminde ipekböcekçiliği konusunda yavaş da olsa bazı gelişmeler sağlandı. Cumhuriyet Türkiye'sinde bu çabalar sürdü. Ama zaman zaman çıkan ipekböceği hastalıkları, dış pazarlardaki rekabet, eldeki yumurtaların yozlaşarak verimlerinin düşmesi, üretimde önemli dalgalanmalara yol açtı. Tüm bu gelişmeler içinde Bursa, ipekböcekçiliği ve ipekli dokuma sanayisi alanında önemini korudu.

İpekböcekleri İtalya'ya, İstanbul'a getirilmelerinin üzerinden 600 yıl geçtikten sonra ulaşabildi. Bundan sonra İtalya dokuduğu ipekten kadifeleri ve işlemeli kumaşlarıyla ün kazandı. İtalya'ya getirilmelerinden 400 yıl sonra da ipekböcekleri Fransa'ya getirildi.

İngiltere'de ipek kumaşlar ilk kez 15. yüzyılda, VI. Henry döneminde dokunmaya başlandı. Fransa'dan buraya gelen Fransız Protestan göçmenler, ipek sanayisini Londra'nın doğusunda, Spitalfields'de kurdular.

Günümüzde en büyük ham ipek üreticileri Güney Kore, Rusya ve Japonya'dır.

Modern İpek Üretimi

Kozalardan çekilen ipekler sağlamlaşsın diye bir arada bükülerek bobinlere sarılır. Daha sonra iki ya da daha fazla sayıda bobinden alınan iplikler tek bir bobinde birleştirilir. İpek ipliklerinin büküm sayısı kullanım yerine göre belirlenir. Az bükümlü ya da hiç bükülmemiş ipek saten yapımında, çok bükümlü ipekler ise ipek krep kumaşların dokunmasında kullanılır.

Bu aşamada ipek hâlâ ipek zamkı içerir ve "ham ipek" olarak adlandırılır. İpek zamkı, iplik bükümü ya da dokuma aşamasında ipeğin sabunlu suda kaynatılmasıyla giderilir. İpek bu işlem sırasında ağırlığının yaklaşık yüzde 30 kadarını kaybeder. Ama kalay, kurşun ve çinko gibi bazı madensel tuzları emebildiğinden ağırlığını ve dökümlülük özelliğini artırmak için bu tuzları içeren bir çözeltiye batırılabilir.

İpeklerin çoğu uzun, kesintisiz iplikler biçiminde olduğundan, eğirmek gerekmez. Ama iplik çekim aşamasında bazı iplikler kopar ve bunlardan ibrişim adlı iplik elde edilir.

bilgirizgah.com
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Aralık 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kumaş nasıl elde edilir?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ocak 2010       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı

ipek bocegi kozasi nasil olusur

ipek kozası işi örnekleri

Alıntı

ipek bocegi kozasi nasil olusur

Kıbrısta yapılan ipek kozası tablo motif örnekleri
Son düzenleyen Misafir; 6 Ocak 2010 08:53 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
6 Ocak 2010       Mesaj #6
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

kumaş nasıl elde edilir?

Kumaş

Kumaş, İpliklerin, çeşitli yöntemlerle bir araya getirilerek oluşturduğu kaplayıcı yüzeylerdir. Pamuk, yün, ipek, keten vb maddelerden elde edilir. Birbirlerine dik ve paralel konumda bulunan ipliklerin birbirlerinin altından üstünden geçirilmesi ile kumaş oluşturulur.

Kumaşın Tarihçesi


Giyinmek insanın temel ihtiyaçlarındandır. İlk olarak kumaş üretimi keten ile başlanmıştır. Daha sonrasında yün kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonraları pamuklu kumaşlar yaygınlaşmıştır. Bu sayılanlara da ipek eklemekde yanlış olmayacaktır. XVII. yüzyılda Fransa'da, sonra İngiltere'de merinos yünüyle imal edilen kumaşlar yayıldı. Pamuk ise başlangıçta Kuzey Amerika'da XVII. yüzyıldan beri ekiliyordu. Fakat diğerlerinin aksine ipek daha yavaş bir yayılım göstermiştir. Genel olarak lüks sembolüydü ipek. Başlıca olarak Lyon de ipek üretimine başlandı.

Kumaşın Üretimi


Kumaş dokuma veya örme metodu ile üretilir. Dokumada genel prensip atkı ve örgülerin birbirinin içerisinden geçmesidir. Bu alanda yapılmış en büyük yenilik Leonardo da Vinci'nin icadı (1490), olan mekiğin kullanılmasıydı.bu metodda atkı iplikleri mekik içindeki bir çubuk üzerinde sarılıdır. Zincir belirli aralıklarda ipliklerin yerini değiştirip iplikleri birbirlerinden uzaklaştıklarında, dokumacı açılan kanala bir kenarından diğer kenarına mekiği geçirir. daha sonra iplikler tersi yönde birbirinden uzaklaşır. Dokumacı yeniden mekiği bir uçtan diğer kenara kadar geçirir. Bu işlem sürekli devam eder.

Kumaş çeşitleri


Keten
Pamuklu
Yünlü
İpek
Angora
Kaşmir
Akrilik
Lasteks
Naylon
PolyesterKumaşların sınıflandırılması

Örme kumaşlar

İpliklerin iğneler vasıtasıyla ilmekler haline getirilerek oluşturulan esnek, elastik, dolgun ve yumuşak tekstil yüzeyleridir. Örme kumaşlar örgü yapısını oluşturan ilmeklerin özel şekil bağlantıları nedeni ile elastik yapıya sahiptirler.
Tek plaka örme kumaşlar


Yanmaz Kumaş

Su geçirmez kumaşlar

Gore adı verilen bu kumaşlar, santimetrekaresinde 1,4 milyar adet gözenek içeren çok ince bir kumaş çeşididir. Gore, naylon veya polyester gibi yüksek performanslı sentetik kumaşlar üzerine lamine edilerek (ısıl işlemle yapıştırma) su ve rüzgar geçirmez fakat bunun yanında nefes alabilir giysiler elde edilir

Kumaşın çekmesi

Kumaş ıslanınca lifler şiştiğinden boyunun az bir miktar uzaması gerekir ama bükümlerin açılarındaki deformasyonun yarattığı çekme kuvveti daha fazla olduğundan sonuçta kumaş boydan kısalır. Çekme miktarı ipliklerin boyutlarına, miktarlarına, dokunma şekillerine, kıvrımlarına ve kumaşın geçmişine bağlıdır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Ocak 2010       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ipek yolu ismini nerden almıştır?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Aralık 2010       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İPEĞİN KUMAŞ OLUŞ DÖNEMİ AÇIKLAYICI BİLGİ İSTİYORUM
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Haziran 2011       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
daha kısa açıklama yapar mısınız?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Haziran 2011       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ipek ve ipekli ürünlerin aşamaları

Benzer Konular

18 Ocak 2017 / Misafir Cevaplanmış
29 Temmuz 2017 / Misafir Cevaplanmış
18 Mart 2010 / misafiR Soru-Cevap
1 Mayıs 2010 / Veronicaaaa!! Soru-Cevap