Arama

İzmir ve Aydın neleri ile meşhurdur?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 24 Şubat 2013 Gösterim: 12.576 Cevap: 7
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
29 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
izmir ve aydın ortak olarak neleri ile tanınır?
EN İYİ CEVABI Misafir verdi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

izmirin özelikleri veefsanesi

iZMiR
izmir Saat Kulesi, Kadife Kale, Meryem Ana Evi, Kültürpark, Efes-Bergama Antik Kentleri, Balçova Kaplıcaları, Kemeraltı çarşısı, çamaltı Tuzlası ve Kuş Cenneti, çeşme Kalesi, Kordon Boyu, Asansör, Kızlar Ağası Hanı, Birgi çakırağa Konağı, izmir Köfte, Lokma ve Kemalpaşa Tatlıları, Foça, çeşme, Seferihisar, Selçuk, Alaçatı Turizm Merkezleri ünlüdür.
Sponsorlu Bağlantılar
Selçuk’ta Yedi Uyurlar Efsanesi


Vakti zamanında Dakyanus adlı bir oduncu, her gün Efes Dağlarına gider, akşama kadar topladığı odunları satar, geçimini temin edermiş. Bir gün dakyanus yerde bir yazılı taş bulur.. İlgisini çektiği için onu yanına alıp kasabaya getirir. Kasabanın bakkalına götürür ve onu okumasını rica eder. Bakkal kitabeyi okuduktan sonra:

-Sen fakir adamsın, paraya ihtiyacın var. Bırak şu odunculuğu, bu dükkanı sana bırakayım, yeter ki taşın çıktığı yeri bana göster, taş ta senin olsun der.

Oduncu kabul etmez;

-Ben senin dükkanını falan istemem. Eğer okuyacaksan bunu oku, yoksa bırak başkasına okutturayım, deyince; bakkal (bilgili ve okur-yazar bir insandır) kitabeyi okur ve der ki: “Sakın taşı kimseye verme, sen cahilsin, bu taşın çıktığı yerde üç küp altın bulacaksın. Zengin olup ilerde kral olacak ve hatta Tanrılığını ilan edeceksin.” Oduncu güler ve işine devam eder.fakat bu sözler onu bir düşünceye salar ve merak uyandırır. Ertesi günler taşın çıktığı yerleri deşmeye başlar. Açılan delikte bir tuğlanın altından toprak kayarak deliği büyütür ve bir mahzende gerçekten üç küp altın bulur. Altınları hemen götürmeye çekinir ve hergün peyderpey onları taşımaya başlar. Tabii zengin olur, çok iyilik seven bir insan olduğu için fakirlere yardım etmeye ve kasabaya bir hayrat yapmaya başlar.

Derken devrin kralı ölür. O zamanlar kralları halk seçermiş. Kimi kral seçelim derken akla Dakyanus gelir. Halk, “Fakirlere yardım ediyor, devlet bütçesine ihtiyacı yok” der. Sonra karar uygun görülür ve Dakyanus kral seçilir. Zamanla çok ünlü bir kral olunca kendini büyük görmeye başlar ve Tanrılığını ilan etmek ister.

Bir gün vezirlerini toplar ve bu kararını ilan etmek üzereyken bir sinek musallat olur ve kulağına, gözüne, burnuna, ağzına konarak kralı konuşmaktan alıkoyar. Buna rağmen kral :

- Arkadaşlar! Bir sinek konuşmama mani oluyor, kısa kesmek isterim. Ben Tanrılığımı ilan ediyorum.

Böyle deyince vezirlerden altı tanesi hemen yerinden fırlayarak;

-Fakat bizim Tanrımız var. O varken ikinci bir Tanrıya inanmamız güçtür, derler.

Kral Dakyanus celallenir ve onları huzurundan kovar. Daha büyük bir kötülük yapmasından korkan altı vezir sarayı terk ederek şehirden kaçarlar. Şimdiki kızlar cimnazı (Kızıl Gedik)’nın bulunduğu yere gelince, orada köpeği ile bir çoban görürler ve hadiseyi anlatırlar. Çoban:

-Benim efendim de aynı şekilde iddialarda bulunuyor, ben de kaçmak istiyorum. Sizinle beraber geleceğim, der. Hepsi beraber şimdiki yedi uyuyanlar Mağarasına girerek derin bir uykuya dalarlar. Zabıtalar Efes dağlarını arar tarar, fakat onları bulamazlar. Bilinmez aradan kaç yıl geçtikten sonra uyandıkları zaman çok acıktıklarını hissederler ve içlerinden biri şehre ekmek almaya iner.

O zaman Dakyanus ölmüş ve yeni krallar bu zengin kralın hazinelerinin nerede olduğunu merak eder dururlarmış. Bu bakımdan halka verilen bir emirle kimde o devre ait olan bir para bulurlarsa yakalayıp saraya getirmeleri tembih edilmiş.

Fırıncı o devrin parasını görünce, adamın saç, sakal ve kıyafetinden şüphelenerek durumu saraya haber verir. Zabıtalar hemen adamı yakalayarak geldiği yeri göstermelerini emrederler. Fakat geldiklerinde mağaranın kapısı Tanrı’nın emriyle tekrar kapanır. Ve bir daha açılmaz.

Rivayet edilir ki, sonradan eshab-ı Kehf denen ve mağarada 200 yıl yaşadıkları anlaşılan yedi uyurların kaç yıl uyudukları şöyle anlaşılmış: Beraberinde bulunan çoban köpeği her yıl tüy değiştirirmiş. Onun yattığı yer bulunmuş ve üst üste duran tüylerden anlaşılmış.

( Sabahattin TÜRKOĞLU Selçuk İlçesinden Hasan KİMSESİZ’den derlemiştir. T.F.A.)




GELİN TAŞI VE DEDE TEPESİ EFSANESİ




Güzel İzmir'imizin Bergama ve Dikili ilçeleri ara­sında Kaynarca denilen büyük bir bataklık varmış. Sazlarla örtülü olan bu bataklıkta pek çok kaynak gizliymiş. Bu kaynaklara düşenler, tabaklanmış deriye dönerlermiş.

Vaktiyle bu Kaynarca'nın olduğu yerde bir mem­leket varmış. Verimli tarlaları, besili hayvanları pek çokmuş. Bu memleketin halkı o kadar zengin ol­muşlar ki, ekinlerini ekmek, hayvanlarım otlatmak için başka yerlerden işçi getirip çalıştırıyorlarmış. Fa­kat gelenler oranın ahlakını bozmuş, halkı baştan çıkarmışlar.

Bir gün bu memlekete bir pir gelir, halka na­sihatta bulunarak akıllarını başlarına toplamalarını söyler. Bu pîrin sözlerine kimse kulak asmadığı gi­bi, bir de altın ve gümüş dolu iki kuyunun arasına ekmek su vermemeksizin hapsederler. Pîrin haline acıyan bir kız, kimselere görünmeden bu ihtiyara ekmek ve su getirir, onu ölmekten kurtarır.

Bir müddet sonra bu kızın düğünü olur. Kırk gün, kırk gece süren eğlencelerden sonra bütün halk sarhoş olur, yerlerde sürünmeye başlarlar. Ge­lin yeni evine gitmek için atına biner, yola çıkılır. O bölgenin âdetine göre, geline, köyün hemen ya­kınında bulunan bir kuyudan üç yudum su içirmek ve aynı kuyunun etrafında üç defa dolaştırmak ge­rekir. Kuyunun başına gelinir, tam gelin su içeceği sırada o pîr karşılarına çıkar ve der ki:

. «Durmadan arkamdan yürüyün, sakın arkanıza bakmayın. Yoksa hepiniz taş olursunuz!»

Pîrin bu sözlerinden korkan halk onun peşine takılır ve koşmaya başlar. Arkalarından müthiş gü­rültüler kopar, acı çığlıklar atılır. Buna dayanamayan birisi arkasına dönüp bakar. Evlerden suların fışkırdığını, memleketi kara dumanların bürüdüğünü görünce «Yandım.» diye Kendisini yere atıverir. Ne olduğunu anlamak için hepsi arkalarına bakarlar ; pî­rin sözünü dinlemedikleri için de taş kesilirler. Kur­tarmak istediği kızın taş kesilmesine çok üzülen pîr, tepeye tırmanır ve fazla gidemeden orada ruhunu teslim eder.

Bu hadiseden sonra, kızın taş kesildiği yere Ge­lin Taşı, pîrin ruhunu teslim ettiği tepeye de Dede Tepesi adı verilir.

Bu efsaneyi tamamlayan şu iki motifi de bura­ya eklemeyi faydalı buluyoruz.

Kaynarca'daki memleketin batması sırasında baş­ka bir gelin de bir katar deve ile birlikte Çandarlı'ya gidiyormuş. Bu kafile de oldukları yerde taş kesilmiş. Çandarlı yolunda, Demirtaş'ın yanındaki Katar Kayalar adını bu hadiseden alıyormuş.

O büyük felâket sırasında Kaynarca'dan kaçmak isteyen bir bezirgân Kalarga Tepesine sığınır. Bütün eşyası ile birlikte taş olmaktan kurtulamaz. Bugün Kalarga tepesinde görülen kayalar, halkın ifadesine göre, birbiri üstüne konmuş bez toplarına ve bir adama benzemekteymiş.

[ Osman BAYATLI : Bergama’da Efsaneler Âdetler. İstanbul, 1941 s. 28]

Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
30 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
AYDIN
Deve Güreşleri, Büyük Menderes Nehri, Afrodisias-Milet- Didim-Priene Antik Kentleri ile Kuşadası, Aydın inciri, Dilek Yarımadası Milli Park
Sponsorlu Bağlantılar

iZMiR
izmir Saat Kulesi, Kadife Kale, Meryem Ana Evi, Kültürpark, Efes-Bergama Antik Kentleri, Balçova Kaplıcaları, Kemeraltı çarşısı, çamaltı Tuzlası ve Kuş Cenneti, çeşme Kalesi, Kordon Boyu, Asansör, Kızlar Ağası Hanı, Birgi çakırağa Konağı, izmir Köfte, Lokma ve Kemalpaşa Tatlıları, Foça, çeşme, Seferihisar, Selçuk, Alaçatı Turizm Merkezleri


Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Ekim 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
izmirin özelikleri veefsanesi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Ekim 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

izmirin özelikleri veefsanesi

iZMiR
izmir Saat Kulesi, Kadife Kale, Meryem Ana Evi, Kültürpark, Efes-Bergama Antik Kentleri, Balçova Kaplıcaları, Kemeraltı çarşısı, çamaltı Tuzlası ve Kuş Cenneti, çeşme Kalesi, Kordon Boyu, Asansör, Kızlar Ağası Hanı, Birgi çakırağa Konağı, izmir Köfte, Lokma ve Kemalpaşa Tatlıları, Foça, çeşme, Seferihisar, Selçuk, Alaçatı Turizm Merkezleri ünlüdür.
Selçuk’ta Yedi Uyurlar Efsanesi


Vakti zamanında Dakyanus adlı bir oduncu, her gün Efes Dağlarına gider, akşama kadar topladığı odunları satar, geçimini temin edermiş. Bir gün dakyanus yerde bir yazılı taş bulur.. İlgisini çektiği için onu yanına alıp kasabaya getirir. Kasabanın bakkalına götürür ve onu okumasını rica eder. Bakkal kitabeyi okuduktan sonra:

-Sen fakir adamsın, paraya ihtiyacın var. Bırak şu odunculuğu, bu dükkanı sana bırakayım, yeter ki taşın çıktığı yeri bana göster, taş ta senin olsun der.

Oduncu kabul etmez;

-Ben senin dükkanını falan istemem. Eğer okuyacaksan bunu oku, yoksa bırak başkasına okutturayım, deyince; bakkal (bilgili ve okur-yazar bir insandır) kitabeyi okur ve der ki: “Sakın taşı kimseye verme, sen cahilsin, bu taşın çıktığı yerde üç küp altın bulacaksın. Zengin olup ilerde kral olacak ve hatta Tanrılığını ilan edeceksin.” Oduncu güler ve işine devam eder.fakat bu sözler onu bir düşünceye salar ve merak uyandırır. Ertesi günler taşın çıktığı yerleri deşmeye başlar. Açılan delikte bir tuğlanın altından toprak kayarak deliği büyütür ve bir mahzende gerçekten üç küp altın bulur. Altınları hemen götürmeye çekinir ve hergün peyderpey onları taşımaya başlar. Tabii zengin olur, çok iyilik seven bir insan olduğu için fakirlere yardım etmeye ve kasabaya bir hayrat yapmaya başlar.

Derken devrin kralı ölür. O zamanlar kralları halk seçermiş. Kimi kral seçelim derken akla Dakyanus gelir. Halk, “Fakirlere yardım ediyor, devlet bütçesine ihtiyacı yok” der. Sonra karar uygun görülür ve Dakyanus kral seçilir. Zamanla çok ünlü bir kral olunca kendini büyük görmeye başlar ve Tanrılığını ilan etmek ister.

Bir gün vezirlerini toplar ve bu kararını ilan etmek üzereyken bir sinek musallat olur ve kulağına, gözüne, burnuna, ağzına konarak kralı konuşmaktan alıkoyar. Buna rağmen kral :

- Arkadaşlar! Bir sinek konuşmama mani oluyor, kısa kesmek isterim. Ben Tanrılığımı ilan ediyorum.

Böyle deyince vezirlerden altı tanesi hemen yerinden fırlayarak;

-Fakat bizim Tanrımız var. O varken ikinci bir Tanrıya inanmamız güçtür, derler.

Kral Dakyanus celallenir ve onları huzurundan kovar. Daha büyük bir kötülük yapmasından korkan altı vezir sarayı terk ederek şehirden kaçarlar. Şimdiki kızlar cimnazı (Kızıl Gedik)’nın bulunduğu yere gelince, orada köpeği ile bir çoban görürler ve hadiseyi anlatırlar. Çoban:

-Benim efendim de aynı şekilde iddialarda bulunuyor, ben de kaçmak istiyorum. Sizinle beraber geleceğim, der. Hepsi beraber şimdiki yedi uyuyanlar Mağarasına girerek derin bir uykuya dalarlar. Zabıtalar Efes dağlarını arar tarar, fakat onları bulamazlar. Bilinmez aradan kaç yıl geçtikten sonra uyandıkları zaman çok acıktıklarını hissederler ve içlerinden biri şehre ekmek almaya iner.

O zaman Dakyanus ölmüş ve yeni krallar bu zengin kralın hazinelerinin nerede olduğunu merak eder dururlarmış. Bu bakımdan halka verilen bir emirle kimde o devre ait olan bir para bulurlarsa yakalayıp saraya getirmeleri tembih edilmiş.

Fırıncı o devrin parasını görünce, adamın saç, sakal ve kıyafetinden şüphelenerek durumu saraya haber verir. Zabıtalar hemen adamı yakalayarak geldiği yeri göstermelerini emrederler. Fakat geldiklerinde mağaranın kapısı Tanrı’nın emriyle tekrar kapanır. Ve bir daha açılmaz.

Rivayet edilir ki, sonradan eshab-ı Kehf denen ve mağarada 200 yıl yaşadıkları anlaşılan yedi uyurların kaç yıl uyudukları şöyle anlaşılmış: Beraberinde bulunan çoban köpeği her yıl tüy değiştirirmiş. Onun yattığı yer bulunmuş ve üst üste duran tüylerden anlaşılmış.

( Sabahattin TÜRKOĞLU Selçuk İlçesinden Hasan KİMSESİZ’den derlemiştir. T.F.A.)




GELİN TAŞI VE DEDE TEPESİ EFSANESİ




Güzel İzmir'imizin Bergama ve Dikili ilçeleri ara­sında Kaynarca denilen büyük bir bataklık varmış. Sazlarla örtülü olan bu bataklıkta pek çok kaynak gizliymiş. Bu kaynaklara düşenler, tabaklanmış deriye dönerlermiş.

Vaktiyle bu Kaynarca'nın olduğu yerde bir mem­leket varmış. Verimli tarlaları, besili hayvanları pek çokmuş. Bu memleketin halkı o kadar zengin ol­muşlar ki, ekinlerini ekmek, hayvanlarım otlatmak için başka yerlerden işçi getirip çalıştırıyorlarmış. Fa­kat gelenler oranın ahlakını bozmuş, halkı baştan çıkarmışlar.

Bir gün bu memlekete bir pir gelir, halka na­sihatta bulunarak akıllarını başlarına toplamalarını söyler. Bu pîrin sözlerine kimse kulak asmadığı gi­bi, bir de altın ve gümüş dolu iki kuyunun arasına ekmek su vermemeksizin hapsederler. Pîrin haline acıyan bir kız, kimselere görünmeden bu ihtiyara ekmek ve su getirir, onu ölmekten kurtarır.

Bir müddet sonra bu kızın düğünü olur. Kırk gün, kırk gece süren eğlencelerden sonra bütün halk sarhoş olur, yerlerde sürünmeye başlarlar. Ge­lin yeni evine gitmek için atına biner, yola çıkılır. O bölgenin âdetine göre, geline, köyün hemen ya­kınında bulunan bir kuyudan üç yudum su içirmek ve aynı kuyunun etrafında üç defa dolaştırmak ge­rekir. Kuyunun başına gelinir, tam gelin su içeceği sırada o pîr karşılarına çıkar ve der ki:

. «Durmadan arkamdan yürüyün, sakın arkanıza bakmayın. Yoksa hepiniz taş olursunuz!»

Pîrin bu sözlerinden korkan halk onun peşine takılır ve koşmaya başlar. Arkalarından müthiş gü­rültüler kopar, acı çığlıklar atılır. Buna dayanamayan birisi arkasına dönüp bakar. Evlerden suların fışkırdığını, memleketi kara dumanların bürüdüğünü görünce «Yandım.» diye Kendisini yere atıverir. Ne olduğunu anlamak için hepsi arkalarına bakarlar ; pî­rin sözünü dinlemedikleri için de taş kesilirler. Kur­tarmak istediği kızın taş kesilmesine çok üzülen pîr, tepeye tırmanır ve fazla gidemeden orada ruhunu teslim eder.

Bu hadiseden sonra, kızın taş kesildiği yere Ge­lin Taşı, pîrin ruhunu teslim ettiği tepeye de Dede Tepesi adı verilir.

Bu efsaneyi tamamlayan şu iki motifi de bura­ya eklemeyi faydalı buluyoruz.

Kaynarca'daki memleketin batması sırasında baş­ka bir gelin de bir katar deve ile birlikte Çandarlı'ya gidiyormuş. Bu kafile de oldukları yerde taş kesilmiş. Çandarlı yolunda, Demirtaş'ın yanındaki Katar Kayalar adını bu hadiseden alıyormuş.

O büyük felâket sırasında Kaynarca'dan kaçmak isteyen bir bezirgân Kalarga Tepesine sığınır. Bütün eşyası ile birlikte taş olmaktan kurtulamaz. Bugün Kalarga tepesinde görülen kayalar, halkın ifadesine göre, birbiri üstüne konmuş bez toplarına ve bir adama benzemekteymiş.

[ Osman BAYATLI : Bergama’da Efsaneler Âdetler. İstanbul, 1941 s. 28]
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Nisan 2011       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
aydıne
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Mayıs 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
PEKİ BODRUMDA NELER VAR
biriperi - avatarı
biriperi
Ziyaretçi
26 Aralık 2011       Mesaj #7
biriperi - avatarı
Ziyaretçi
aydının bana neyi meşhur falan gibi soruların cevapları lazım resim öğretmeni ödev verdi aydını araştır ve resimle die yardımcı olun lütfenn...
francesco - avatarı
francesco
Ziyaretçi
24 Şubat 2013       Mesaj #8
francesco - avatarı
Ziyaretçi
Don't Cry

Benzer Konular

23 Şubat 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Aralık 2013 / Ziyaretçi Soru-Cevap
22 Kasım 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
24 Ekim 2014 / Misafir Arşive Kaldırılan Konular