Arama

İslam dininde matematikçilerin matematiğe katkıları nedir? - Sayfa 2

En İyi Cevap Var Güncelleme: 25 Mayıs 2013 Gösterim: 70.273 Cevap: 27
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Nisan 2010       Mesaj #11
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ulug beyin matematige katkilari
Sponsorlu Bağlantılar
séhéw!L - avatarı
séhéw!L
Ziyaretçi
13 Nisan 2010       Mesaj #12
séhéw!L - avatarı
Ziyaretçi
arkadaşlar bna acil olarak ömer hayyam'ın matematiğe katkıları nelerdir lazım çok acele bilen yazsın lütfenn...
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Nisan 2010       Mesaj #13
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Güzel Olmuş.Ama Daha Kısa Olazmaz mı Acaba? Bİr De Böyle MATEMATİĞE KZANDIRDIKLARI diye ayırın bence. Çok karışık oluyor.
ömer baran - avatarı
ömer baran
Ziyaretçi
24 Nisan 2010       Mesaj #14
ömer baran - avatarı
Ziyaretçi
yaw ben burda ısetıgım bılgılerı goremıyorum ama
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
24 Nisan 2010       Mesaj #15
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Alıntı
Keten Prenses adlı kullanıcıdan alıntı

ULUĞ BEY (1393-1449)

Türk matematikçilerinden birisi olan Uluğ Bey, Timur'un erkek torunlarından hükümdar olanlardan birinin oğludur. Asıl adı Mehmet'tir. Fakat o, daha çok Uluğ Bey adı ile ünlü olmuştur. 1393 yılında Sultaniye kentinde doğmuştur. Timur'un öldüğü sıralarda Uluğ Bey Semirkent'te bulunuyordu. Semirkent ve Maveraülnehir, Mirza Halil Sultan'ın saldırısı ve işgali üzerine babasının yanına gitmek zorunda kalmıştır. Babası buraları yeniden yönetimine alarak on altı yaşında olan Uluğ Bey'e yönetimini bırakmıştır. Uluğ Bey, bu tarihten sonra, hem hükümeti yönetmiş ve hem de öğrenimine devam etmiştir.
Uluğ Bey, bilgin ve olgun bir padişahtı. Boş zamanını kitap okumak ve bilginlerle ilmi konular üzerinde konuşmakla geçirirdi. Tüm bilginleri yöresinde toplamıştı. Uluğ Bey, dikkatlice okuduğu kitabı kelimesi kelimesine hatırında tutacak kadar belleği vardı. Matematik ve astronomi bilgileri oldukça ileri düzeydeydi. Bir söylentiye göre, kendi falına bakarak, oğlu Abdüllatif tarafından öldürüleceğini görmüş ve bunun üzerine oğlunu kendisinden uzak tutmayı uygun görmüştür. Baba ile oğlu arasındaki bu soğukluk, Uluğ Bey'in küçük oğluna karşı olan yakınlığı ile daha da şiddetlenmiş ve sonunda Uluğ Bey'in korktuğu başına gelmiştir.
Uluğ Bey, Semirkent'te bir medrese ve bir de rasathane yaptırmıştır. Kadı Zade bu medreseye başkanlık etmiştir. Rasathane için yörede bulunan tüm mühendis, alim ve ustaları Semirkent'e çağırmıştır. Kendisi için de bu rasathanede bir oda yaptırarak tüm duvar ve tavanları gök cisimlerinin manzaralarıyla ve resimleriyle süsletmişti. Rasathanenin yapım ve rasat aletleri için hiç bir harcamadan kaçınmamıştır. Bu gözlemevinde yapılan gözlemler, ancak on iki yılda bitirilebilmiştir.
Gözlemevinin yönetimini Kadı Zade ile Cemşit'e vermiştir. Cemşit, gözlemlere başlandığı sırada ve Kadı Zade de gözlemler bitmeden ölmüştür. Gözlemevinin tüm işleri o zaman genç olan Ali Kuşçu'ya kalmıştır. Bu gözlem üzerine Uluğ Bey, ünlü Zeycini düzenlemiş ve bitirmiştir. Zeyç Kürkani veya Zeyç Cedit Sultani adı verilen bu eser, birkaç yüzyıl doğuda ve batıda faydalanılacak bir eser olmuştur. Zeyç Kürkani bazı kimseler tarafından açıklanmış ve Zeyç'in iki makalesi 1650 yılında Londra'da ilk olarak basılmıştır. Avrupa dillerinin birçoğuna, çevrilmiştir. 1839 yılında cetvelleri Fransızca tercümeleriyle birlikte, asıl eser de 1846 yılında aynen basılmıştır.
Zeyç Kürkani'nin asıl kopyalarından biri Irak ve İran savaşlarından sonra Türkiye'ye getirilmiş ve halen Ayasofya kütüphanesindedir. Bir hile ile oğlu Abdüllatif tarafından 1449 yılında öldürülmüştür

Alıntı
Keten Prenses adlı kullanıcıdan alıntı

Bu konuda ki ilk matematikçimiz;

ALİ KUŞCU
Türk-İslam Dünyası astronomi ve matematik alimleri arasında, ortaya koyduğu eserleriyle haklı bir şöhrete sahip Ali Kuşçu, Osmanlı Türkleri'nde, astronominin önde gelen bilgini sayılır. "Batı ve Doğu Bilim dünyası onu 15. yüzyılda yetişen müstesna bir alim olarak tanır." Öyle ki; müsteşrik W .Barlhold, Ali Kuşcu'yu "On Beşinci Yüzyıl Batlamyos'u" olarak adlandırmıştır. Babası, Uluğ Bey'in kuşcu başısı (doğancıbaşı) idi. Kuşçu soyadı babasından gelmektedir. Asıl adı Ali Bin Muhammet'tir. Doğum yeri Maveraünnehir bölgesi olduğu ileri sürülmüşse de, adı geçen bölgenin hangi şehrinde ve hangi yılda doğduğu kesinlikle bilinmektedir. Ancak doğum şehri Semerkant, doğum yılının ise 15. yüzyılın ilk dörtte biri içerisinde olduğu kabul edilmektedir. 16 Aralık 1474 (h. 7 Şaban 879) tarihinde İstanbul'da ölmüş olup, mezarı Eyüp Sultan Türbesi hareminde bulunmaktadır. Ölüm tarihi; torunu meşhur astronom Mirim Çelebi'nin (ölümü, Edirne 1525) Fransça yazdığı bir eserin incelenmesi sonucu anlaşılmıştır. Mezar yerinin 1819 yılına kadar belirli olduğu ve hüsn-ü muhafazasının yapıldığı; ancak 1819 yılından sonra, Ali Kuşcu'ya ait mezarın yerine, zamanının nüfuzlu bir devlet adamının mezar taşının konmuş olduğu anlaşılmaktadır.
Uluğ Bey'in Horasan ve Maveraünnehir hükümdarlığı sırasında, Semerkant'ta ilk ve dini öğrenimini tamamlamıştır. Küçük yaşta iken astronomi ve matematiğe geniş ilgi duymuştur. Devrinin en büyük bilginlerinden; Uluğ Bey , Bursalı Kadızade Rumi, Gıyaseddün Cemşid ve Mu'in al-Din el-Kaşi'den astronomi ve matematik dersi almıştır. Önce,Uluğ Bey, tarafından 1421 yılında kurulan Semerkant Rasathanesi ilk müdürü, Gıyaseddün Cemşid'in, kısa süre sonra da Rasathanenin ikinci müdürü Kadızade Rumi'nin ölümü üzerine, Uluğ Bey Rasathaneye müdür olarak Ali Kuşcu'yu görevlendirmiştir. Uluğ Bey Ziyc'inin tamamlanmasında büyük emeği geçmiştir. Nasirüddün Tusi'nin Tecrid-ül Kelam adlı eserine yazdığı şerh, bu konuda da gayret ve başarısının en güzel delilini teşkil etmektedir. Ebu Said Han'a ithaf edilen bu şerh, Ali Kuşcu'nun ilk şöhretinin duyulmasına neden olmuştur.
Kaynakların değerlendirilmesi sonucu anlaşılmaktadır ki; Ali Kuşcu yalnız telih eseriyle değil, talim ve irşadıyle devrini aşan bir bilgin olarak tanınmaktadır. Öyle ki; telif eserlerinin dışında, torunu Mirim Çelebi, Hoca Sinan Paşa ve Molla Lütfi (Sarı Lütfi) gibi astronomların da yetişmesine sebep olmuştur. Bu bilginlerle beraber, Ali Kuşcu'yu eski astronominin en büyük bilginlerinden birisi olarak belirtebiliriz.

ESERLERİ:
Ali Kuşcu'nun özellikle, matematik ve astronomi ile ilgili eserleri, gerçek ilmi kişiliğini ortaya koymaktadır. Bu eserlerinin adları şunlardır;
Risale-i fi'l Hey'e (Astronomi Risalesi)
Risale-i fi'l Fehiye (Fetih Risalesi)
Risale-i Hisap (Aritmetik Risalesi)
Risale-i Muhammediye (Cebir ve Hesap konularından bahseder)
Tecrid'ül Kelam (Sözün Tecridi)
Risale-i Adudiye
Unkud-üz zvehir fi Man-ül Cevahir (Mücevherlerin Dizilmesinde Görülen Salkım)
Vaaz
İstiarad


HARİZMİ (780-850)
Harizmi kentinde doğan Harizmi, bugünkü cebir ve trigonometrinin kurucusu sayılır. Avrupa'lıların en çok yararlandığı bir matematikçidir. Çalışmalarını bir süre Bağdat'ta sürdürdükten sonra Afganistan'a, oradan da Hindistan'a geçti. Hint'li bilginlerle tanıştı ve Hindistan cebiri ile ilgilendi.. 830 yılında, çalışmalarını daha önce çalıştığı Halife Me'mun'un kitaplığında sürdürdü. Cebir üzerinde çok sayıda eser verdi. Bunların birçoğu Latince'ye çevrilmiştir. Descartes'e kadar batı bilim dünyasında egemen olan Harizmi ve Harizmi cebiriydi. Bu nedenle Harizmi dünya çapında bir matematikçidir. Batılı kaynaklar da bunu böyle yazmaktadır. En önemli eseri, "Cebir ve Mukayese Hesabı" dır. Deneyler, enlem ve boylam kitapları vardır. Ayrıca bir de gökyüzü atlası vardır. Hindistan matematiğini dünya ya tanıtan yine Harizmi'dir

GELENBEVİ İSMAİL EFENDİ (1730-1790)

1730 yılında Aydın'ın Saruhan Sancağının Kırkağaç kazasının Gelenbe kasabasında doğan Gelenbevi İsmail Efendi, Osmanlı İmparatorluğu matematikçilerindendir. Asıl adı İsmail'dir. Gelenbe kasabasında doğduğu için ikinci adı onun bu doğduğu kasabadan gelir. Daha çok Gelenbevi adıyla ün kazanmıştır.
Gelenbevi'nin ataları, Gelenbe kasabasında müftü, müderris olarak ilim ve irfan yaymış olmalarına karşın, Gelenbevi'nin babası olan Mahmut Efendi'nin ölümü üzerine annesinin elinde öksüz kalan zavallı çocuk okumaya başlayamamıştı. Bir gün arkadaşlarıyla sokakta ceviz oyunu oynarken, babasının yakın dostlarından biri bu durumu görmüş. "Yazık sana! Baban ve deden ilim adamları olsun da, sen böyle sokaklarda başı boş oyun oyna" demiştir. Gelenbevi bu sözden çok alınmış ve mahcup olarak oyunu bırakmıştır. Bu söz üzerine de öğrenime başlamıştır.
Önce, kendi çevresindeki bilginlerden ilk bilgilerini almıştır. Daha sonra, öğrenimini tamamlamak üzere İstanbul'a gelmiştir. Burada, çok değerli ve kültürlü öğretmenlerden yararlandı ve matematiğini oldukça ilerletti. Müderrislik sınavına girerek kazandı ve otuz üç yaşında müderris oldu. Bundan sonra kendisini tümüyle ilme verdi.
Gelenbevi, eski yöntemle problem çözen son Osmanlı matematikçisidir. Sadrazam Halil Hamit Paşa ve Kaptanı Derya Cezayirli Hasan Paşa'nın istekleri üzerine, Kasımpaşa'da açılan Bahriye Mühendislik Okuluna altmış kuruşla matematik öğretmeni olarak atandı. Bu atama ona parasal yönüyle bir rahatlık getirdi. Fakat, hocası Müftüzade Mehmet Efendi ile Palabıyık Mehmet Efendi bu atamadan biraz hoşnut olmamışlarsa da, sonradan Reis Efendi bu problemi ve aralarındaki çekememezliği zararsız bir biçimde çözmüştür. Gerek Palabıyık ve gerekse hocası Mehmet Efendi hiç bir eser bırakmadıklarından, onların bugün sadece adları kalmıştır.
Bazı silahların hedefe vurmaması, padişah III. Selim'i kızdırmış ve Gelenbevi'yi huzura çağırarak ona uyarıda bulunmuştur. Hedefe olan uzaklığı tahmin ederek gerekli düzeltmeleri yapmış ve topların hedefe vurmalarını sağlamıştır. Gelenbevi'nin bu başarısı padişahın dikkatini çekmiş ve padişah tarafından ödüllendirilmiştir.
Gelenbevi'nin bu başarısını kıskanan Hamdizade Mustafa Efendi, bir yolunu bulup bir işten dolayı Gelenbevi'nin kendisine ağır bir ceza vermiştir. Bu cezanın etkisi ile zavallı Gelenbevi' ye felç gelmiştir. Gelenbevi'ye verilen bu ceza da haksızdı. Okuldan uzakta olması bir görev nedeniyleydi. Fakat, kıskançlığın ne kadar kötü bir duygu ve düşünce olduğu bu örnekle de görülmektedir. Bir ilim adamını felce kadar götürebilecektir. Bu felçten kurtulamayan zavallı Gelenbevi, 1790 yılında ölmüştür.
Gelenbevi, Türkçe ve Arapça olmak üzere tam otuz beş eser bırakmıştır. Türkiye'ye logaritmayı ilk sokan Gelenbevi İsmail Efendidir. Onu felç edenlerinse hiç bir eseri yoktur.

Alıntı
Keten Prenses adlı kullanıcıdan alıntı

müslüman matematikçiler

müslüman matematikçiler hakkındaki yazılar:



Ömer Hayyâm ve Bilim



khayam
Ömer Hayyâm
Ömer Hayyam denince akla önce rubaileri gelse de ben Ömer Hayyam’ın meşhur edebi yönünden değil de matematikteki ve astronomideki başarılarından söz edeceğim.
Ömer Hayyam, “Binom açılımı” olarak bilinen formülün katsayılarının kolayca elde edilmesine yarayan Pascal Üçgeni’ni Pascal'dan önce keşfedenler arasındadır. Pascal ise Ömer Hayyam’dan yaklaşık 400 yıl sonra aynı üçgen ile karşımıza çıkar. Zaten bu üçgeni “Hayyam Üçgeni” adıyla ananlar da yok değil.

hayyam ucgeni
hayyam veya paskal üçgeni

Alıntı
ömer baran adlı kullanıcıdan alıntı

yaw ben burda ısetıgım bılgılerı goremıyorum ama

.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
misafirr - avatarı
misafirr
Ziyaretçi
24 Nisan 2010       Mesaj #16
misafirr - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

islamda matematiğin yeri varmıdır

Matematik İslamın ta kendisidir bence ...İslam nasıl akıl ve mantık ilkelerine dayanıyorsa matematikte o akıl ve mantık ilkelerinden var olmuştur...Matematiksiz bir İslam düşünülemez düşünmek çok yanlış olur,İslam ve matematik birbirini tamamlayan bir bütün gibidir bence, bir parçayı koparırsan diğeri yarım kalır.........................Msn Happy
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Şubat 2011       Mesaj #17
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yaaaaa bulamadım aradığımı. matematik proje ödevi. lütfen ünlü türk islam matematikçilerinin kısaca hayatları ve matematiğe kazandırdıkları lazım.acil. bulamazsam bittim ben
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2011       Mesaj #18
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
olsun olmasın matematikte hayatımıza bu kadar şey kazandıranların türk olması türk insana gurur veriyor...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Nisan 2011       Mesaj #19
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bu bilim adamların bize en güzel hediyesidir. halkınBUNU BASİTE ALLMASINA ÇOK ÖZÜR AMA ONLARI BU BİZE VERDİKLERİ EN GÜZEL AMAÇLARI BUNLARIN OKUNMASI VE SAYILMASI AMA BUNDAN FAYDALANA YOK
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Aralık 2011       Mesaj #20
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
türk islam matematikçi kaç tane olduğunu bilen varmı

Benzer Konular

8 Mayıs 2011 / Ziyaretçi Cevaplanmış
16 Mart 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
14 Ocak 2016 / Misafir Cevaplanmış
28 Ekim 2011 / Misafir Soru-Cevap