Arama

Nazım Hikmet şiire ne gibi yenilikler getirmiştir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 28 Mart 2017 Gösterim: 7.467 Cevap: 2
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
6 Ocak 2009       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Nazım Hikmet`in edebiyatımıza etkisi nedir, ne gibi yenilikler yapmıştır?
EN İYİ CEVABI Misafir verdi

Üslubu ve Başarıları


İlk şiirlerini hece vezni ile yazmaya başlamasında rağmen içerik bakımından diğer hececilerden uzaktı. Şiirsel gelişimi arttıkça hece vezninin sınırlarıyla tatmin olmamaya ve şiiri için yeni formlar aramaya başladı. Sovyetler Birliğinde yaşadığı ilk yıllar olan 1922-1925 arası bu arama tepe noktasına ulaştı.
Sponsorlu Bağlantılar

Hece vezninden ayrılarak Türkçe'nin vokal özellikleri ile harmoni oluşturan serberst vezini benimsedi. Mayakovski ve gelecekçilik taraftarı genç Sovyet şairlerindenden esinlendi. Şiirlerinden bir çoğu müzisyen Zülfü Livaneli tarafından bestelendi. Bir kaç şiiri ise Yunanlı besteci Manos Loizos tarafından bestelendi.

BAKINIZ: Nazım Hikmet Ran
Son düzenleyen Safi; 28 Mart 2017 18:52
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ocak 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.

Üslubu ve Başarıları


İlk şiirlerini hece vezni ile yazmaya başlamasında rağmen içerik bakımından diğer hececilerden uzaktı. Şiirsel gelişimi arttıkça hece vezninin sınırlarıyla tatmin olmamaya ve şiiri için yeni formlar aramaya başladı. Sovyetler Birliğinde yaşadığı ilk yıllar olan 1922-1925 arası bu arama tepe noktasına ulaştı.
Sponsorlu Bağlantılar

Hece vezninden ayrılarak Türkçe'nin vokal özellikleri ile harmoni oluşturan serberst vezini benimsedi. Mayakovski ve gelecekçilik taraftarı genç Sovyet şairlerindenden esinlendi. Şiirlerinden bir çoğu müzisyen Zülfü Livaneli tarafından bestelendi. Bir kaç şiiri ise Yunanlı besteci Manos Loizos tarafından bestelendi.

BAKINIZ: Nazım Hikmet Ran
Son düzenleyen Safi; 28 Mart 2017 18:52
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
15 Aralık 2015       Mesaj #3
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Nazım Hikmet`in Edebiyatımıza Etkisi


MsXLabs.org

Nâzım Hikmet'in Memleketimden İnsan Manzaraları'nın yaşanmış tarihin ve hayatın şiirle kuşatılması güç alanlarını içselleştiren yepyeni bir anlatım biçimi olarak ortaya çıkışı elbette büyük yenilikti. Hem Nâzım Hikmet'in şiirinin, hem de yeni Türk edebiyatının dönüm noktalarından biri ve düzyazıyla şiirin olanaklarını iç içe geçiren bir destan oluşu, neden sonra birbirinden sıcak dört siyasal dönem yaşamış olan ülkenin edebiyatta bulabileceği karşılıklar için simgesel bir anlam taşımış, ama o anlamdan yansıyan yazınsal karşılıklar yaratamamıştır. Memleketimden İnsan Manzaraları şiirin kendine öteki yazınsal türlerden yararlanarak yepyeni bir biçim kazandırmanın örneğiydi ve şiirimizin o güne dek girdiği bütün yollardan farklı bir arayışın göstergesi oldu.

Mehmet Fuat, Memleketimden İnsan Manzaraları'nın örnek alınabileceğini sık sık düşünmüş ve belirtmiştir, ama hem onu örnek almanın güçlüğü yüzünden sonraki kuşakların şairleri aynı yoldan gitmemiş, hem de şiir sanatımızın geçirdiği niteliksel evrim aynı biçimi yapay kılabilecek yeni yazınsal koşulların oluşumunu sağlamıştır. Ne Orhan Veli için örnek olabilirdi Memleketimden İnsan Manzaraları ne de günümüz şairleri için. Örnek alınmaya kalmadan aşılmış bir deney olarak dururken Memleketimden İnsan Manzaraları, şiirimizin özellikle 1970'lerden sonraki seyrini ki aynı zamanda Nâzım Hikmet'in gerçek anlamda keşfedildiği yıllardır düşünsel olarak derinden etkilemiştir.

Düşünsel olarak Nâzım Hikmet'in etkisinden söz edince, elbette onun cumhuriyet dönemi edebiyatımızın uluslaşma bilincini tamamlamaya çalıştığı yıllara beklenmedik düşünsel müdahalesinin yarattığı kopuş üstünde de durmak gerekir. Kendini bütün benliğiyle ait gördüğü siyasal kutbun neden sonra sarsak bir sosyalizm dünyası yarattığını gördükten sonra, Sovyet sosyalizmini değil de Marksizmi çıkış noktası almak kurtarmıştır onu. Ekim Devrimi'nin ülkenin aydınları ve yazarları üstündeki etkisinin sınırlı bir çevreyi içine alması, sonraki yıllar boyunca korunma güçlüğünün de acı biçimde yaşanmasına neden oldu. Kemalizmin devlet ideolojisi oluşu 1930'lar Türkiyesinin sosyalist aydınları için ciddi bir tedirginlik kaynağı yaratmıştı. Ama Nâzım Hikmet'in sosyalizmle şiiri birleştiren, biri için öbüründen ödün vermeyen, ama ikisini birbirinden ayrı tutmayı da başaran şair kimliği sonraki bütün edebiyat kuşaklarının üstüne gölgesini düşürdü. Bugün hâlâ Nâzım Hikmet üstüne düşünüp tartışıyorsak, bunun ayırt edici nedeni Türk şiirini hiç bilmediği bir serüvene çıkarması ve orada geleneksel şiir anlayışının tamamıyla dışında, yenilikçi bir şiir yaratmasıdır. Ondan sonra Türk şiiri Nâzım Hikmet'e bakmadan kendini tanıyamadı.

Türk edebiyatının geleneksel ana damarında ilk çatlağı yaratıp ayrı bir varoluş yolu çizmiş, en büyük değişimi başlatmış, ilk büyük yenilikçiydi Nâzım Hikmet. Memet Fuat, "Yeni Türk şiiri hangi şairle başlamıştır?" sorusuna verilen yanıtlar arasında, Yahya Kemal, Ahmet Haşim ve Orhan Veli'nen adları da verilmekle birlikte, Nâzım Hikmet'in o başlangıcı yaratan asıl şair olduğunu belirtir. Serbest nazmın Türk şiirinde daha 1920'lerdeki yaratıcısı olmakla kalmayıp edebiyatımızda bilinmeyen bir serbest nazım biçimi yaratmanın da öncüsüdür Nâzım Hikmet.

835 Satır yayımlandığı zaman (1929), bir edebiyatın beklediği şairin, beklenen yenilikçi şiirin ne olabileceği de görüldü. Moskova'da keşfedilen füturizm, değil mi ki eski biçimleri yıkma ve yeni bir içerikle bu yeni içeriğe uygun biçimler bulmayı amaçlıyordu, Nâzım Hikmet'in Türk edebiyatının o günlerinin, bilinçli biçimde olmasa da, tarihsel olarak beklediği şair olduğu da kuşkusuzdu. Ancak verili ve geleneksel olana yıkıcı karşı koyuşlar bir edebiyatı dinginlikten çıkarıp irili ufaklı kollara böler, her birinin debisi farklı yeni akarsular oluşturur. Bizde korkulan bu olmuştur, oysa birbirinden ayrılan suların tümü sonunda denize dökülür, sonunda zengin, verimli bir delta yaratarak.

Etkisi gitgide artan şair
Sonra gelen Jokond ile Si-Ya-U, Varan 3, 1+1=1 ve Sesini Kaybeden Şehir serbest nazmı yalnızca biçimsel bir yenilik olmaktan çıkarırken Türk şiirinde insanı ve hayatı o güne dek şiir içinde görülmemiş biçimde anlatmanın yollarını gösteriyordu. Bu ne Yahya Kemal'in duruş biçimine benziyordu, ne de Ahmet Haşim başta, dönemin öteki etkin şairlerininkine. Tam da ulusal ve ulusalcı bir edebiyatın egemenliğinin belirgin biçimde hissedilmeye başlandığı koşullarda, aykırı bir çıkıştı bu. Bunu yapmanın en uygun biçimi şiiri serbest nazım içinde kullanmaktı; öyle ki aynı içeriği Yahya Kemal ya da Tevfik Fikret'in şiir yapısı içinde dile getirmek hem aynı etkiyi yaratmayacaktı, hem de o şiir biçimi içinde Nâzım Hikmet'in yazdıklarını yazmak olanaksızdı.

Aynı dönemin etkili serbest nazım örneklerini yazan Ercümend Behzad Lav ya da Mümtaz Zeki Taşkın'ın Gerçeküstücülük, Dadacılık gibi Batı'da ortaya çıkan akımlardan etkilenerek yazdıkları şiir, hem kendi dönemlerinde, hem de her zaman olduğu gibi, sözgelimi 1970'lerin sıcak siyasal dünyası içinde, "yozlaşmış edebiyat" örnekleri olarak nitelendi ki, geleneksel ana akım eğilimi bu tür yenilikçi arayışları köşeye sıkıştırmayı her dönemde denemiştir. Sanırım o günlerde bu deneysel arayışları "yozlaşma" olarak niteleyenler, bugün aynı suçlamayı yapmayacaktır.

Nâzım Hikmet'in gençlik yıllarından başlayarak gitgide etkinliği artan bir şair oluşu, Memleketimden İnsan Manzaraları ve Kurtuluş Savaşı Destanı'nda, ülkesinin tarihine eşsiz bir boyut kazandırdığı gibi, Şeyh Bedreddin Destanı'nda olduğu gibi, geçmişe dönük bir dünya görüşünün şiirde ne denli etkileyici sonuçlar verebileceğini de gösterdi. Bunlar elbette o güne dek görülmemiş bir şiir anlayışını getirirken edebiyatımıza, şairinde de büyük değişimlere neden oluyordu.

Nedim Gürsel de Dünya Şairi Nâzım Hikmet adlı değerli incelemesinde, "Nâzım Hikmet'in asıl önemi, bence, Türk şiirinde yol açtığı yenilikçi hareket ve gelişiminin belli bir evresinde geleneksel halk yazınıyla kurduğu bağ çerçevesinde aranmalıdır," biçiminde bir saptama yapar ki, tartışmaya değer. Belki Nâzım Hikmet'in asıl önemi değildir orada gösterilen de, geleneksel halk edebiyatıyla kurduğu ilişkiden ve bunun olumlu sonuçlarından söz etmek daha doğru olur. Jokond ile Si-Ya-U'dan Rubailer'e, Şeyh Bedreddin Destanı'na, halk şiirinin biçim özelliklerine, Divan şiirinin deyiş biçimlerine, yalnızca kendi şiirinin biçimsel yapısını yaratmak için başvurması bile onun şair kimliğini bütünüyle gösterir.

Çağdaş Türk şiirinin yenilikçi atılımları, onunla aynı düzeyde bulunmasa bile, tavır olarak onun açtığı yoldan yürümüş, aynı ataklığı, aynı arayış derinliğinde göstermiştir. Nâzım Hikmet, hem de hiç öykünmeden, füturizmle Türk şiirinin biçimsel özelliklerini ve sesini bireştirmiştir. Dünya görüşünü sınıfsal bir boyut içinde şiire taşımak; o güne dek şiirimizde anlatılmamış konulara, sorunlara dalmak; düşünsel olarak sert bir kararlılığı şiirin ritim, ses ve uyaklı söyleyişi içinde dile getirmek; gelenekten yararlanmanın en ileri örneğini vermek; serbest nazmı bazen tipografiden, dizelerin kırılmasından, farklı hizalara yerleştirilmiş tam ve kırık dizelerin uyumundan, uyaklara yüklenen ses zenginliğinden yararlanarak yepyeni biçimde oluşturmak, tamamıyla kendine özgü bir şiirin yaratılmasını sağlamıştı.

Yahya Kemal ve Ahmet Haşim başta, Faruk Nafiz, Necip Fazıl, Yedi Meşaleciler, Fecr-i Atî ve Cumhuriyet edebiyatının ideolojik taşıyıcıları olan romancıların etkin bulunduğu koşullarda, sürüden ayrılmaktı Nâzım Hikmet'inki. Reşat Nuri Güntekin, Peyami Safa, Sadri Ertem, Reşat Enis, Mahmut Yesari, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar gibi romancıların çevresini kuşattığı edebiyat anlayışının da dışındaydı Nâzım Hikmet. Üstelik onun kendisini ulusal edebiyat içinde gördüğüne de kuşku yok, Türkçenin kendinden önceki şairlerin anladığının ötesinde bir şiir dili olduğuna inancını taşıdığına da.

Selahattin Hilav, Nâzım Hikmet'in Türkçeyi başkalarının kullandığı deyiş ve sözcüklere birer nesneye yaklaşır gibi yaklaşıp hem onların içinde saklı tatlar ve çağrışımlardan yararlandığını, hem de onları aşarak kendi şiirinde içselleştirdiğini belirtir. Dil, Nâzım Hikmet için verili olandan yararlanıp şairin ona yüklemek istediği anlamı saran bir biçimdir. Nedim Gürsel'in en çok da Şeyh Bedreddin Destanı'na dayanarak açıkladığı geleneksel halk edebiyatından ve dilin geleneksel anlam ve kalıplarından yararlandığını belirttiği düzey de budur.

Nâzım Hikmet'in edebiyatımızın ana akımından ilk büyük kopuşu gerçekleştirmesinin anlamı üstünde durmak, bugüne ışık tutacaktır.
Son düzenleyen Safi; 28 Mart 2017 18:52
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

13 Mart 2012 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Eylül 2014 / Misafir Edebiyat tr
18 Ocak 2006 / nobody34 Edebiyat
15 Kasım 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış