Arama

1960 darbesi ve soğuk savaş döneminde Türkiye'nin ekonomisi nasıldı?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 26 Mayıs 2017 Gösterim: 12.844 Cevap: 1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
8 Ocak 2009       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
1960 darbesi ve soğuk savaş döneminde Türkiye'nin ekonomisi nasıldı?
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
27 Mayıs 1960 Devrim Hareketi
27 Mayıs 1960 günü Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Demokrat Parti iktidarının diktatörlüğe doğru olan tutumuna son vermek ve bir kardeş kavgasını önlemek amacı ile iktidarı devralmak suretiyle meydana getirdiği hareket.
Sponsorlu Bağlantılar

Türkiyede 1946 yılından itibaren başlayan çok partili siyasal hayat, 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan genel seçimlerde sonucunu vermiş, Türkiye Cumhuriyeti nin kuruluşundan bu yana iktidarı elinde bulunduran Cumhuriyet Halk Partisi, bu iktidarı, 1946 yılında kurulmuş olan Demokrat Partiye devretmiştir.

Türk milletinin büyük bir çoğunluğunu temsil ederek Büyük Millet Meclisinde çoğunluk partisi olan Demokrat Parti, hükümetini kurmuş ve memleketi, muhalefet yıllarında vaat edilen demokratik bir düzen içinde yöneltmeğe başlamıştı.

Ancak birkaç yıl süren bu demokratik düzen içinde yaşama durumumuz, Demokrat Parti yöneticileri tarafından yeter görünmüş bunlar, ülkemizi, demokratik düzenler dışında yönetmenin çarelerini aramağa başlamışlardı.

1954 yılında yapılan genel seçimlerde de büyük bir çoğunlukla iktidarı ellerinde tutmalarından kuvvet alarak, düşündükleri demokratik düzen dışı hareketleri uygulamağa başlamışlardır.

Bir biri arkasına çıkarılan kanunlarla, başlıca muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisinin bütün malları elinden alınmış, basın, zaman zaman çıkarılan kanunlarla ve kaldırılan İspat hakkı ile memleket gerçeklerini yazamaz olmuş, üniversitenin bağımsızlığı baltalanmış, Türk adaletinin güven kaynağı olan yargıçlar teminatsız bırakılmış, toplantılar ve siyasi gösteriler ağır kayıtlar altına alınmış, Meclis içinde ve dışında muhalefet partileri temsilcilerinin konuşmalarına engel olunmuş, Anayasamızın her alanda vatandaşlara siyasi teşekküllere, bilim kurumlarına, basına tanımış olduğu haklar çiğnenmiş ve kayıtlar altına alınmış bulunuyordu.

Bu durum, gittikçe artmalar göstererek 1960 yılının ilk aylarında, bütün Türkiyede siyasi huzursuzluğun çok geniş bir ölçüde yayılmasına yol açmıştı.

1960 yılının Şubat, Mart ve Nisan aylarında, Demokrat Parti yöneticileri ve bu partinin siyasi kudreti ellerinde tutan milletvekilleri, önüne geçilmez bir kinle basını, muhalefet partilerini, üniversiteyi yok etmeyi hedef alan bir tutumun, açık olarak taraftarlığını yapmağa başlamışlardı.

Belliydi ki, Türkiyede bir dikta rejimi uygulanmağa başlamıştır.

1960 yılının Nisan ayında, Büyük Millet Mecliside Bir kısım Basın ve Siyasi Partiler Hakkında gerekli tahkikatı yapmak ve bunlarla ilgili tedbirlerin alınmasına öncülük etmek düşüncesi ile bir Tahkikat Komisyonu nun kurulması, huzursuzluk bardağını taşıran son damla olmuştur.

Bu komisyona geniş yetkiler veren kanunun 27 Nisan 1963 tarihinde kabul edilmesi üzerine, bir ay sürecek olan hareketler başlamıştır. Demokrat Parti İktidarının bu gidişini ve kurulmuş olan Tahkikat Komisyonunu protesto etmek amacı ile, İstanbul Üniversitesi gençleri, 28 Nisan 1980 sabahı, Üniversite bahçesinde, Atatürk ün heykelinin önünde toplanmışlar, protesto hareketlerinde bulunmuşlardır. Atatürk Devrimlerinin bekçisi olan gençliğin bu hareketi yöneticiliklerini Demokrat Parti adına yapmakta olanları kızdırmış, partizanca tutumları ile ün kazanmış polislerin, Üniversite binasına girerek, gençliği dağıtma teşebbüsünde bulunmaları sonucunu doğurmuştur. Üniversite bahçesinde gençler ve öğretim üyeleri aynı baskılar altında kalmışlar, Beyazıt alanında gittikçe büyüyen kalabalıkla polis kuvvetleri arasında mücadeleler başlamıştır. Bu sıralarda çıkan kargaşalıkta, polisler, gençliğe ve halka ateş açmışlar, bu arada bir çok gencin yaralanmasına ve genç bir üniversite öğrencisi olan Turan Emeksizin şehit düşmesine sebep olmuşlardır.

28 Nisan 1960 sabahı İstanbul Üniversitesinde başlayan bu hareket bütün Türkiyede Demokrat Parti iktidarına beslenen nefretin fiili olarak açığa çıkmasına yol açan bir hareketin başlangıcı olmuştur.

Ayni gün, D.P. hükümeti tarafından, Ankara ve İstanbulda Sıkıyönetim ilan edilmiş, böylece, bu taşkınca nümayişlerin önlenmesi yoluna gidilmiştir.

Sıkıyönetim idaresinin gerek İstanbul da, gerekse Ankarada aldığı çok sıkı hürriyet kısıcı kayıtlarına rağmen, Türk gençliği, bir an bile yılmamıştır.

İstanbul Üniversitesinde öğrencilere ve öğretim üyelerine yapılan hareketi, Üniversite muhtariyetine indirilen ağır darbeyi ve bardağı taşıran son antidemokratik gidişi protesto etmek için, 29 Nisan 1960 sabahı, Ankarada Hukuk ve siyasal Bilgiler Fakültelerinde Sıkıyönetime rağmen öğrenciler toplanmışlar ve ateş açılmasına, tevkiflerin yapılmasına yaralananların olmasına yol açan gösterilerde bulunmuşlardır.

Bu tarihten itibaren, İstanbul da, Ankarada, yurdun çeşitli bölgelerinde Demokrat Parti iktidarının tutumunu yeren hareketler, hemen her gün devam eder bir özellik kazanmıştır.

Gittikçe artan bu huzursuzluğu ve olabilecek bir kardeş kavgasını önlemek düşüncesi ile gerek muhalefet partilerinden, gerek basından, gerekse vatanını seven ve sorumlu mevkilerde bulunan bazı kimselerden, Demokrat Parti yöneticilerine karşı gerekli ikazlar yapılmıştır.Bu arada, ordunun çok sevilen bir orgenerali olan ve başında bulunduğu Kara Kuvvetleri Komutanlığından zorunlu izinle ayrılmak durumunda kalan Cemal Gürsel, son olaylar üzerine alınması gerekli tedbirlerin neler olacağını, bir mektupla, zamanın Milli Savunma Bakanına bildirmiştir.

Ne bu mektuba, ne de başka ikazlara önem verilmemiş, gün geçtikçe artmakta olan fiili huzursuzluğu daha çok arttırmak isteyen bir yol takip edilmiştir.

Gün geçtikçe artmakta olan ve sonuçları bütün memleket için çok feci olabilecek olayların meydana gelmesine yol açabilecek bir kardeş kavgasının başlamak üzere olduğunu izleyen Türk Silahlı Kuvvetleri temsilcileri, artık Demokrat Parti iktidarının Anayasa dişi tasarrufların da üstüne çıkan bu davranışına son vermekten başka çıkar bir yol kalmadığını görmüş, iktidarı, Türk milleti adına devralmaktan başka çare kalmamış olduğu sonucuna vararak 27 Mayıs 1960 gece yarısından itibaren kuvvet kullanarak devralmıştır.Aynı gün, Demokrat Parti iktidarı yöneticileri, başta Cumhurbaşkanı, Başbakan, Büyük Millet Meclisi Başkanı, Bakanlar olmak üzere D. P. milletvekilleri ve bütün D. P. sorumluları, Türk milleti adına yapılacak bir yargılamada Türk kanunları karşısında hesap vermek üzere nezaret altına alınmışlardır.
Son düzenleyen Safi; 26 Mayıs 2017 01:03
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
9 Ocak 2009       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
27 Mayıs 1960 Devrim Hareketi
27 Mayıs 1960 günü Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Demokrat Parti iktidarının diktatörlüğe doğru olan tutumuna son vermek ve bir kardeş kavgasını önlemek amacı ile iktidarı devralmak suretiyle meydana getirdiği hareket.
Sponsorlu Bağlantılar

Türkiyede 1946 yılından itibaren başlayan çok partili siyasal hayat, 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan genel seçimlerde sonucunu vermiş, Türkiye Cumhuriyeti nin kuruluşundan bu yana iktidarı elinde bulunduran Cumhuriyet Halk Partisi, bu iktidarı, 1946 yılında kurulmuş olan Demokrat Partiye devretmiştir.

Türk milletinin büyük bir çoğunluğunu temsil ederek Büyük Millet Meclisinde çoğunluk partisi olan Demokrat Parti, hükümetini kurmuş ve memleketi, muhalefet yıllarında vaat edilen demokratik bir düzen içinde yöneltmeğe başlamıştı.

Ancak birkaç yıl süren bu demokratik düzen içinde yaşama durumumuz, Demokrat Parti yöneticileri tarafından yeter görünmüş bunlar, ülkemizi, demokratik düzenler dışında yönetmenin çarelerini aramağa başlamışlardı.

1954 yılında yapılan genel seçimlerde de büyük bir çoğunlukla iktidarı ellerinde tutmalarından kuvvet alarak, düşündükleri demokratik düzen dışı hareketleri uygulamağa başlamışlardır.

Bir biri arkasına çıkarılan kanunlarla, başlıca muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisinin bütün malları elinden alınmış, basın, zaman zaman çıkarılan kanunlarla ve kaldırılan İspat hakkı ile memleket gerçeklerini yazamaz olmuş, üniversitenin bağımsızlığı baltalanmış, Türk adaletinin güven kaynağı olan yargıçlar teminatsız bırakılmış, toplantılar ve siyasi gösteriler ağır kayıtlar altına alınmış, Meclis içinde ve dışında muhalefet partileri temsilcilerinin konuşmalarına engel olunmuş, Anayasamızın her alanda vatandaşlara siyasi teşekküllere, bilim kurumlarına, basına tanımış olduğu haklar çiğnenmiş ve kayıtlar altına alınmış bulunuyordu.

Bu durum, gittikçe artmalar göstererek 1960 yılının ilk aylarında, bütün Türkiyede siyasi huzursuzluğun çok geniş bir ölçüde yayılmasına yol açmıştı.

1960 yılının Şubat, Mart ve Nisan aylarında, Demokrat Parti yöneticileri ve bu partinin siyasi kudreti ellerinde tutan milletvekilleri, önüne geçilmez bir kinle basını, muhalefet partilerini, üniversiteyi yok etmeyi hedef alan bir tutumun, açık olarak taraftarlığını yapmağa başlamışlardı.

Belliydi ki, Türkiyede bir dikta rejimi uygulanmağa başlamıştır.

1960 yılının Nisan ayında, Büyük Millet Mecliside Bir kısım Basın ve Siyasi Partiler Hakkında gerekli tahkikatı yapmak ve bunlarla ilgili tedbirlerin alınmasına öncülük etmek düşüncesi ile bir Tahkikat Komisyonu nun kurulması, huzursuzluk bardağını taşıran son damla olmuştur.

Bu komisyona geniş yetkiler veren kanunun 27 Nisan 1963 tarihinde kabul edilmesi üzerine, bir ay sürecek olan hareketler başlamıştır. Demokrat Parti İktidarının bu gidişini ve kurulmuş olan Tahkikat Komisyonunu protesto etmek amacı ile, İstanbul Üniversitesi gençleri, 28 Nisan 1980 sabahı, Üniversite bahçesinde, Atatürk ün heykelinin önünde toplanmışlar, protesto hareketlerinde bulunmuşlardır. Atatürk Devrimlerinin bekçisi olan gençliğin bu hareketi yöneticiliklerini Demokrat Parti adına yapmakta olanları kızdırmış, partizanca tutumları ile ün kazanmış polislerin, Üniversite binasına girerek, gençliği dağıtma teşebbüsünde bulunmaları sonucunu doğurmuştur. Üniversite bahçesinde gençler ve öğretim üyeleri aynı baskılar altında kalmışlar, Beyazıt alanında gittikçe büyüyen kalabalıkla polis kuvvetleri arasında mücadeleler başlamıştır. Bu sıralarda çıkan kargaşalıkta, polisler, gençliğe ve halka ateş açmışlar, bu arada bir çok gencin yaralanmasına ve genç bir üniversite öğrencisi olan Turan Emeksizin şehit düşmesine sebep olmuşlardır.

28 Nisan 1960 sabahı İstanbul Üniversitesinde başlayan bu hareket bütün Türkiyede Demokrat Parti iktidarına beslenen nefretin fiili olarak açığa çıkmasına yol açan bir hareketin başlangıcı olmuştur.

Ayni gün, D.P. hükümeti tarafından, Ankara ve İstanbulda Sıkıyönetim ilan edilmiş, böylece, bu taşkınca nümayişlerin önlenmesi yoluna gidilmiştir.

Sıkıyönetim idaresinin gerek İstanbul da, gerekse Ankarada aldığı çok sıkı hürriyet kısıcı kayıtlarına rağmen, Türk gençliği, bir an bile yılmamıştır.

İstanbul Üniversitesinde öğrencilere ve öğretim üyelerine yapılan hareketi, Üniversite muhtariyetine indirilen ağır darbeyi ve bardağı taşıran son antidemokratik gidişi protesto etmek için, 29 Nisan 1960 sabahı, Ankarada Hukuk ve siyasal Bilgiler Fakültelerinde Sıkıyönetime rağmen öğrenciler toplanmışlar ve ateş açılmasına, tevkiflerin yapılmasına yaralananların olmasına yol açan gösterilerde bulunmuşlardır.

Bu tarihten itibaren, İstanbul da, Ankarada, yurdun çeşitli bölgelerinde Demokrat Parti iktidarının tutumunu yeren hareketler, hemen her gün devam eder bir özellik kazanmıştır.

Gittikçe artan bu huzursuzluğu ve olabilecek bir kardeş kavgasını önlemek düşüncesi ile gerek muhalefet partilerinden, gerek basından, gerekse vatanını seven ve sorumlu mevkilerde bulunan bazı kimselerden, Demokrat Parti yöneticilerine karşı gerekli ikazlar yapılmıştır.Bu arada, ordunun çok sevilen bir orgenerali olan ve başında bulunduğu Kara Kuvvetleri Komutanlığından zorunlu izinle ayrılmak durumunda kalan Cemal Gürsel, son olaylar üzerine alınması gerekli tedbirlerin neler olacağını, bir mektupla, zamanın Milli Savunma Bakanına bildirmiştir.

Ne bu mektuba, ne de başka ikazlara önem verilmemiş, gün geçtikçe artmakta olan fiili huzursuzluğu daha çok arttırmak isteyen bir yol takip edilmiştir.

Gün geçtikçe artmakta olan ve sonuçları bütün memleket için çok feci olabilecek olayların meydana gelmesine yol açabilecek bir kardeş kavgasının başlamak üzere olduğunu izleyen Türk Silahlı Kuvvetleri temsilcileri, artık Demokrat Parti iktidarının Anayasa dişi tasarrufların da üstüne çıkan bu davranışına son vermekten başka çıkar bir yol kalmadığını görmüş, iktidarı, Türk milleti adına devralmaktan başka çare kalmamış olduğu sonucuna vararak 27 Mayıs 1960 gece yarısından itibaren kuvvet kullanarak devralmıştır.Aynı gün, Demokrat Parti iktidarı yöneticileri, başta Cumhurbaşkanı, Başbakan, Büyük Millet Meclisi Başkanı, Bakanlar olmak üzere D. P. milletvekilleri ve bütün D. P. sorumluları, Türk milleti adına yapılacak bir yargılamada Türk kanunları karşısında hesap vermek üzere nezaret altına alınmışlardır.
Son düzenleyen Safi; 26 Mayıs 2017 01:04
Quo vadis?

Benzer Konular

26 Mayıs 2017 / ManantiaL Siyasal Bilimler
6 Şubat 2017 / Misafir Cevaplanmış
19 Kasım 2008 / Ziyaretçi Soru-Cevap
26 Şubat 2013 / Misafir Soru-Cevap