Arama

Teknolojik ve bilimsel gelişmelerin besin çeşitliliğindeki artışa katkısı nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 15 Aralık 2012 Gösterim: 20.630 Cevap: 12
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
14 Ocak 2009       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
TEKNOLOJİK VE BİLİMSEL GELİŞMELERİN BESİN ÇEŞİTLİLİĞİNDEKİ ARTIŞA ETKİSİ NE KADARDIR???
EN İYİ CEVABI fadedliver verdi
Dünya ticaret hacmindeki gelişmeler, uluslararası sermaye hareketlerindeki artış, çok uluslu şirketlerin gün geçtikçe daha fazla büyümesi ve güçlenmesi küreselleşmede etkili olan unsurlardır. Bu unsurlar aynı zamanda tarım ve gıda sektöründeki gelişmelerde ve teknolojik ilerlemelerde de etkili olmuştur. Küreselleşme ve iletişim olanaklarındaki gelişmeler dünya ticaretinde değişikliklere yol açmış, yeni ürünleri ve kavramları ortaya çıkarmıştır. Modern biyoteknolojideki gelişmelere bağlı olarak biyoteknolojik ürünlerin ve ayrıca, refah ve bilinçlenme düzeyindeki artışa bağlı olarak organik ürünlerin ticareti konusu gündeme gelmiştir. Uruguay Round çok taraflı ticaret müzakereleri sonucunda kabul edilen anlaşmaların 1995 yılında hayata geçmesiyle birlikte tarım sektörünün küresel ekonomiye entegrasyonu hızlanmış ve çok taraflı ticaret sisteminde tarım ürünleri ticaretine uygulanacak kurallar hükme bağlanmış; teknik engel ve sağlık önlemi olarak yapılacak uygulamalar belirli bir disiplin altına alınmış; fikri mülkiyet hakları alanında uygulanacak kurallar belirlenmiş; yeni bir kurumsal yapıyla etkin olarak çalışan bir uluslararası kuruluşa -Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)- hayat verilmiştir. Günümüzde, genel olarak, konvansiyonel ürünler olarak tanımlanan geleneksel ürünler ile modern biyoteknoloji yöntemleri kullanılarak üretilen genetik ürünler ve organik ürünlere uygulanan çok taraflı ticaret kuralları arasında farklılıklar bulunmamaktadır. Çok taraflı ticaret sisteminin bütün bu ürünler için geçerli olan en temel prensipleri; yerli ve yabancı ürünler arasında ayırım yapmamayı öngören milli muamele kuralı, bir ülke ürünlerine yönelik lehteki uygulamanın bütün diğer üye ülkelerin ürünlerine yönelik olması gerektiği konusundaki MFN kuralı ve ayrıca, dış ticaret uygulamalarında açıklığı öngören şeffalık kuralıdır.

Sponsorlu Bağlantılar
Dünya ticaretinde biyoteknolojik ürünlerin pazar payı hızla artmaktadır. Bu yöntemle büyük ölçekli üretim yapılabilmesi ve ayrıca, biyoteknolojik ürünlerin üretilmesi için gerekli teknolojik gelişmenin patent haklarının saklı tutulabilmesi nedenleriyle ticari kazancın boyutları da hızla artmaktadır. Modern biyoteknoloji yöntemleriyle elde edilen ürünlerin yaklaşık %74'ü ABD'de, geriye kalanı ise Arjantin (%15); Kanada (%10); Avustralya, Meksika, İspanya, Fransa Güney Afrika ve Çin Halk Cumhuriyeti'nde (%1) üretilmektedir. Bugün için, modern biyoteknoloji yöntemleriyle üretilen yaklaşık 80 adet genetik ürünün uluslararası ticarete konu olduğu bilinmektedir. Yapılan araştırmalar, 1998 yılında biyoteknolojik yöntemlerle üretilen bitkilerin tüm satışlarının 1,5 milyar dolar civarında olduğunu, bu ürünlerin 1995-1998 dönemindeki satış gelirlerinin % 20 oranında arttığını göstermektedir. Bu trendin devam etmesi halinde, sözkonusu bitkilerin tüm satışlarının bu yıl 3 milyar dolara, 2005 yılında 8 milyar dolara, 2010 yılında ise 25 milyar dolara ulaşabileceği tahminleri yapılmaktadır. Biyoteknolojik ürünlerin tamamında, orta ve uzun dönemde, 100-150 milyar dolarlık potansiyel bir ticaret hacminden söz edilmektedir

Uluslararası ticareti yönlendiren unsurlardan biri tüketici tercihleridir. Tüketiciler bilimsel ve teknolojik gelişmeler karşısında daha bilinçli davranmak durumunda olan kesimdir. Bu kesim konuya sağlık, çevre ve etik kurallar olmak üzere üç farklı açıdan yaklaşmaktadır. Genel olarak tüketiciler, teknolojik gelişmelerin çok yönlü etkilerinin bulunduğunu ve bu etkilerin bazılarının olası riskleri de beraberinde getirdiğini bilirler ve kararlarını bilinçli olarak vermek isterler. Ayrıca, bunları bilimsel ve etik değerlendirmelerin gerektirdiği kritik kararlar olarak görürler. Yapılan araştırmalar, OECD ülkeleri arasında, Kuzey Amerika ülkeleri ile Avrupa ülkeleri arasında, biyoteknolojik ürünlere yaklaşım şeklinde önemli farklılıklar bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bir kesim -Amerikalılar- gıda üretimi için modern biyoteknolojinin kullanımına olumlu yaklaşır ve modern biyoteknolojinin gıda üretimi açısından olduğu gibi, çevrenin de yararına olduğunu belirtirken, diğer kesim -Avrupalılar- bu düşüncenin aksine konuya şüpheyle yaklaşmaktadır. Amerika ve Avrupa ülkeleri arasındaki bu yaklaşım farklılığı mevzuat düzenlemelerine de yansımıştır. AB genetik olarak değiştirilmiş mikroorganizmalardan üretilen ürünlerin onaylanması konusunda ABD'den farklı bir süreç izlemekte ve uygulamaları "ihtiyatlılık" ilkesine dayanmaktadır. AB'nin Yeni Gıdalar Yasası, biyoteknolojik yöntemlerle üretilen ürünlerin etiketlenmesini gerektirmektedir. Biyoteknolojik ürünlerin ticaretinde uygulanacak kurallar konusunda, AB ile ABD arasında ciddi görüş farklılıkları bulunmaktadır. AB uluslararası kuruluşlardaki çalışmalarda, biyoteknolojik ürünlere yönelik etiket uygulamasının yaygınlaşması için çalışmaktadır. ABD ise, bu ürünlerin besin değeri, sağlık üzerine etkileri ve alerjik özellikleri bakımından incelendiğini ilgili kuruluşlar tarafından onaylanan genetik ürünlerin geleneksel benzerlerinden farklı bir sağlık riski taşımadığının kanıtlandığını belirtmekte, AB'yi ticarette korumacı uygulamalar yapmakla suçlamaktadır. Her iki taraf konuyu Transatlantik Ekonomik Ortaklığı, Transatlantik İş Diyaloğu ve OECD bünyesinde ve ayrıca, DTÖ tarım müzakereleri kapsamında görüşmektedir.
kaynak



fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
14 Ocak 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Dünya ticaret hacmindeki gelişmeler, uluslararası sermaye hareketlerindeki artış, çok uluslu şirketlerin gün geçtikçe daha fazla büyümesi ve güçlenmesi küreselleşmede etkili olan unsurlardır. Bu unsurlar aynı zamanda tarım ve gıda sektöründeki gelişmelerde ve teknolojik ilerlemelerde de etkili olmuştur. Küreselleşme ve iletişim olanaklarındaki gelişmeler dünya ticaretinde değişikliklere yol açmış, yeni ürünleri ve kavramları ortaya çıkarmıştır. Modern biyoteknolojideki gelişmelere bağlı olarak biyoteknolojik ürünlerin ve ayrıca, refah ve bilinçlenme düzeyindeki artışa bağlı olarak organik ürünlerin ticareti konusu gündeme gelmiştir. Uruguay Round çok taraflı ticaret müzakereleri sonucunda kabul edilen anlaşmaların 1995 yılında hayata geçmesiyle birlikte tarım sektörünün küresel ekonomiye entegrasyonu hızlanmış ve çok taraflı ticaret sisteminde tarım ürünleri ticaretine uygulanacak kurallar hükme bağlanmış; teknik engel ve sağlık önlemi olarak yapılacak uygulamalar belirli bir disiplin altına alınmış; fikri mülkiyet hakları alanında uygulanacak kurallar belirlenmiş; yeni bir kurumsal yapıyla etkin olarak çalışan bir uluslararası kuruluşa -Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)- hayat verilmiştir. Günümüzde, genel olarak, konvansiyonel ürünler olarak tanımlanan geleneksel ürünler ile modern biyoteknoloji yöntemleri kullanılarak üretilen genetik ürünler ve organik ürünlere uygulanan çok taraflı ticaret kuralları arasında farklılıklar bulunmamaktadır. Çok taraflı ticaret sisteminin bütün bu ürünler için geçerli olan en temel prensipleri; yerli ve yabancı ürünler arasında ayırım yapmamayı öngören milli muamele kuralı, bir ülke ürünlerine yönelik lehteki uygulamanın bütün diğer üye ülkelerin ürünlerine yönelik olması gerektiği konusundaki MFN kuralı ve ayrıca, dış ticaret uygulamalarında açıklığı öngören şeffalık kuralıdır.

Sponsorlu Bağlantılar
Dünya ticaretinde biyoteknolojik ürünlerin pazar payı hızla artmaktadır. Bu yöntemle büyük ölçekli üretim yapılabilmesi ve ayrıca, biyoteknolojik ürünlerin üretilmesi için gerekli teknolojik gelişmenin patent haklarının saklı tutulabilmesi nedenleriyle ticari kazancın boyutları da hızla artmaktadır. Modern biyoteknoloji yöntemleriyle elde edilen ürünlerin yaklaşık %74'ü ABD'de, geriye kalanı ise Arjantin (%15); Kanada (%10); Avustralya, Meksika, İspanya, Fransa Güney Afrika ve Çin Halk Cumhuriyeti'nde (%1) üretilmektedir. Bugün için, modern biyoteknoloji yöntemleriyle üretilen yaklaşık 80 adet genetik ürünün uluslararası ticarete konu olduğu bilinmektedir. Yapılan araştırmalar, 1998 yılında biyoteknolojik yöntemlerle üretilen bitkilerin tüm satışlarının 1,5 milyar dolar civarında olduğunu, bu ürünlerin 1995-1998 dönemindeki satış gelirlerinin % 20 oranında arttığını göstermektedir. Bu trendin devam etmesi halinde, sözkonusu bitkilerin tüm satışlarının bu yıl 3 milyar dolara, 2005 yılında 8 milyar dolara, 2010 yılında ise 25 milyar dolara ulaşabileceği tahminleri yapılmaktadır. Biyoteknolojik ürünlerin tamamında, orta ve uzun dönemde, 100-150 milyar dolarlık potansiyel bir ticaret hacminden söz edilmektedir

Uluslararası ticareti yönlendiren unsurlardan biri tüketici tercihleridir. Tüketiciler bilimsel ve teknolojik gelişmeler karşısında daha bilinçli davranmak durumunda olan kesimdir. Bu kesim konuya sağlık, çevre ve etik kurallar olmak üzere üç farklı açıdan yaklaşmaktadır. Genel olarak tüketiciler, teknolojik gelişmelerin çok yönlü etkilerinin bulunduğunu ve bu etkilerin bazılarının olası riskleri de beraberinde getirdiğini bilirler ve kararlarını bilinçli olarak vermek isterler. Ayrıca, bunları bilimsel ve etik değerlendirmelerin gerektirdiği kritik kararlar olarak görürler. Yapılan araştırmalar, OECD ülkeleri arasında, Kuzey Amerika ülkeleri ile Avrupa ülkeleri arasında, biyoteknolojik ürünlere yaklaşım şeklinde önemli farklılıklar bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bir kesim -Amerikalılar- gıda üretimi için modern biyoteknolojinin kullanımına olumlu yaklaşır ve modern biyoteknolojinin gıda üretimi açısından olduğu gibi, çevrenin de yararına olduğunu belirtirken, diğer kesim -Avrupalılar- bu düşüncenin aksine konuya şüpheyle yaklaşmaktadır. Amerika ve Avrupa ülkeleri arasındaki bu yaklaşım farklılığı mevzuat düzenlemelerine de yansımıştır. AB genetik olarak değiştirilmiş mikroorganizmalardan üretilen ürünlerin onaylanması konusunda ABD'den farklı bir süreç izlemekte ve uygulamaları "ihtiyatlılık" ilkesine dayanmaktadır. AB'nin Yeni Gıdalar Yasası, biyoteknolojik yöntemlerle üretilen ürünlerin etiketlenmesini gerektirmektedir. Biyoteknolojik ürünlerin ticaretinde uygulanacak kurallar konusunda, AB ile ABD arasında ciddi görüş farklılıkları bulunmaktadır. AB uluslararası kuruluşlardaki çalışmalarda, biyoteknolojik ürünlere yönelik etiket uygulamasının yaygınlaşması için çalışmaktadır. ABD ise, bu ürünlerin besin değeri, sağlık üzerine etkileri ve alerjik özellikleri bakımından incelendiğini ilgili kuruluşlar tarafından onaylanan genetik ürünlerin geleneksel benzerlerinden farklı bir sağlık riski taşımadığının kanıtlandığını belirtmekte, AB'yi ticarette korumacı uygulamalar yapmakla suçlamaktadır. Her iki taraf konuyu Transatlantik Ekonomik Ortaklığı, Transatlantik İş Diyaloğu ve OECD bünyesinde ve ayrıca, DTÖ tarım müzakereleri kapsamında görüşmektedir.
kaynak



Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Ekim 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
besin çeşitliliğinde yapılan teknolojik çalışmalar nelerdir
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
10 Ekim 2009       Mesaj #4
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

besin çeşitliliğinde yapılan teknolojik çalışmalar nelerdir

Besin çeşitliliğinde teknoloji kullanımını üretim, işleme ve tüketime hazırlama vb. gibi alanlarda ayrı ayrı incelemek gereklidir. Gıda Mühendisliği bilim dalı bu ihtiyaçlardan doğmuştur.
Gıda mühendisinin temel görevleri arasında; beslenme değeri yüksek ve güvenli besin üretmek, gıda işlemede biyokimyasal, teknolojik ve ekonomik değerlendirmeleri yaparak yeni işleme teknikleri ve yöntemleri geliştirmek, gıda maddelerini değerlendirmek, gıda kaynak savurganlığını önlemek, gıdanın nitelik ve nicelik yönünden korunmasını sağlamak, hammaddeden çok yönlü yararlanmak ve böylece gıda çeşitliliğini arttırmak gelir.
Sağlıklı beslenme, geleneksel alışkanlıkları korumakla birlikte, gelişen teknolojik imkanlardan yararlanarak çoğu zaman daha güvenilir sonuçlarla ele alınmaktadır.
Teknolojinin rolü, besinleri oluşturan gıdaların yetiştirilmesinden itibaren başlar. Toprağın hazırlanması, gübre vb ile desteklenmesi, besinlerin ekilip dikilip bakımını yapılmasında teknolojinin kullanıldığını zaten biliyoruz.
Hayvan ya da sebze ve meyveler artık bu sayede daha çeşitli isimlerle ve kullanım özelliklerine göre ayrı işlenerek değerlendirilebilmektedirler. Tarım araçlarının gelişimiyle sebze ve meyvaların daha hızlı toplanıp korumaya (konserve, dondurma, anında işlenme vb işlemler) alınmasıyla birlikte tüketiciye sunulan besinlerin hem miktarı hem de çeşidi artmıştır.
Yine tarımda ilaçlamalarla korunup kurtarılan besin miktarı az değildir. Hayvansal üretimde de, taze üretim kadar teknolojinin olanaklarıyla yapılan ve tüketiciye sunulan besinlerdeki çeşitlilikten söz edebiliriz.
Teknoloji hemen her besinin çeşitlenmesinde yer alır. Gıda maddeleri ve onların tek tek ya da birlikte işlenmesiyle oluşan besinler tüketiciye sağlıklı bir şekilde teknoloji sayesinde sunulmaktadır.
Doğalına göre ne kadar sağlıklı olduğunu konu dışında bırakarak söyleyebiliriz ki; teknoloji balık, kümes hayvanları, küçük ve büyük baş hayvanlar, sebze ve meyvelerden daha çok çeşitle yararlanmamızı sağlar.
Fabrikalarda uzun yıllardır yapılan üretimlerin çeşitlenmesinden bunu anlayabilirsiniz. Bir örnek verirsek; domates ve biberi işleyerek salça üreten imalathane ve fabrikalar, sofralara sadece salça olarak değil, biber ve domatesten oluşan çeşitli besinlerle gelmektedirler.

Kaynak: MsXLabs
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Ekim 2009       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
teknolojik ve bilimsel gelişmelerin besin çeşitliliğindeki artışa etkisi var mıdır
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Ekim 2009       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
k gereklidir. Gıda Mühendisliği bilim dalı bu ihtiyaçlardan doğmuştur. Gıda mühendisinin temel görevleri arasında; beslenme değeri yüksek ve güvenli besin üretmek, gıda işlemede biyokimyasal, teknolojik ve ekonomik değerlendirmeleri yaparak yeni işleme teknikleri ve yöntemleri geliştirmek, gıda maddelerini değerlendirmek, gıda kaynak savurganlığını önlemek, gıdanın nitelik ve nicelik yönünden korunmasını sağlamak, hammaddeden çok yönlü yararlanmak ve böylece gıda çeşitliliğini arttırmak gelir.
Sağlıklı beslenme, geleneksel alışkanlıkları korumakla birlikte, gelişen teknolojik imkanlardan yararlanarak çoğu zaman daha güvenilir sonuçlarla ele alınmaktadır.
Teknolojinin rolü, besinleri oluşturan gıdaların yetiştirilmesinden itibaren başlar. Toprağın hazırlanması, gübre vb ile desteklenmesi, besinlerin ekilip dikilip bakımını yapılmasında teknolojinin kullanıldığını zaten biliyoruz.
Hayvan ya da sebze ve meyveler artık bu sayede daha çeşitli isimlerle ve kullanım özelliklerine göre ayrı işlenerek değerlendirilebilmektedirler. Tarım araçlarının gelişimiyle sebze ve meyvaların daha hızlı toplanıp korumaya (konserve, dondurma, anında işlenme vb işlemler) alınmasıyla birlikte tüketiciye sunulan besinlerin hem miktarı hem de çeşidi artmıştır.
Yine tarımda ilaçlamalarla korunup kurtarılan besin miktarı az değildir. Hayvansal üretimde de, taze üretim kadar teknolojinin olanaklarıyla yapılan ve tüketiciye sunulan besinlerdeki çeşitlilikten söz edebiliriz.
Teknoloji hemen her besinin çeşitlenmesinde yer alır. Gıda maddeleri ve onların tek tek ya da birlikte işlenmesiyle oluşan besinler tüketiciye sağlıklı bir şekilde teknoloji sayesinde sunulmaktadır.
Doğalına göre ne kadar sağlıklı olduğunu konu dışında bırakarak söyleyebiliriz ki; teknoloji balık, kümes hayvanları, küçük ve büyük baş hayvanlar, sebze ve meyvelerden daha çok çeşitle yararlanmamızı sağlar. Fabrikalarda uzun yıllardır yapılan üretimlerin çeşitlenmesinden bunu anlayabilirsiniz. Bir örnek verirsek; domates ve biberi işleyerek salça üreten imalathane ve fabrikalar, sofralara sadece salça olarak değil, biber ve domatesten oluşan çeşitli besinlerle gelmektedirler.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Aralık 2009       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ilk çağdan günümüze kadar gelen bilimsel gelişmeler
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Eylül 2010       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
teknolojinin gelişmesinin tarım üzerindeki etkileri nelerdir???
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Eylül 2010       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
teknolojinin gelişmesiyle artan besinler nelerdir
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
30 Eylül 2010       Mesaj #10
ener - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

teknolojinin gelişmesiyle artan besinler nelerdir


Dünya ticaret hacmindeki gelişmeler, uluslararası sermaye hareketlerindeki artış, çok uluslu şirketlerin gün geçtikçe daha fazla büyümesi ve güçlenmesi küreselleşmede etkili olan unsurlardır. Bu unsurlar aynı zamanda tarım ve gıda sektöründeki gelişmelerde ve teknolojik ilerlemelerde de etkili olmuştur. Küreselleşme ve iletişim olanaklarındaki gelişmeler dünya ticaretinde değişikliklere yol açmış, yeni ürünleri ve kavramları ortaya çıkarmıştır. Modern biyoteknolojideki gelişmelere bağlı olarak biyoteknolojik ürünlerin ve ayrıca, refah ve bilinçlenme düzeyindeki artışa bağlı olarak organik ürünlerin ticareti konusu gündeme gelmiştir. Uruguay Round çok taraflı ticaret müzakereleri sonucunda kabul edilen anlaşmaların 1995 yılında hayata geçmesiyle birlikte tarım sektörünün küresel ekonomiye entegrasyonu hızlanmış ve çok taraflı ticaret sisteminde tarım ürünleri ticaretine uygulanacak kurallar hükme bağlanmış; teknik engel ve sağlık önlemi olarak yapılacak uygulamalar belirli bir disiplin altına alınmış; fikri mülkiyet hakları alanında uygulanacak kurallar belirlenmiş; yeni bir kurumsal yapıyla etkin olarak çalışan bir uluslararası kuruluşa -Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)- hayat verilmiştir. Günümüzde, genel olarak, konvansiyonel ürünler olarak tanımlanan geleneksel ürünler ile modern biyoteknoloji yöntemleri kullanılarak üretilen genetik ürünler ve organik ürünlere uygulanan çok taraflı ticaret kuralları arasında farklılıklar bulunmamaktadır. Çok taraflı ticaret sisteminin bütün bu ürünler için geçerli olan en temel prensipleri; yerli ve yabancı ürünler arasında ayırım yapmamayı öngören milli muamele kuralı, bir ülke ürünlerine yönelik lehteki uygulamanın bütün diğer üye ülkelerin ürünlerine yönelik olması gerektiği konusundaki MFN kuralı ve ayrıca, dış ticaret uygulamalarında açıklığı öngören şeffalık kuralıdır.

Dünya ticaretinde biyoteknolojik ürünlerin pazar payı hızla artmaktadır. Bu yöntemle büyük ölçekli üretim yapılabilmesi ve ayrıca, biyoteknolojik ürünlerin üretilmesi için gerekli teknolojik gelişmenin patent haklarının saklı tutulabilmesi nedenleriyle ticari kazancın boyutları da hızla artmaktadır. Modern biyoteknoloji yöntemleriyle elde edilen ürünlerin yaklaşık %74'ü ABD'de, geriye kalanı ise Arjantin (%15); Kanada (%10); Avustralya, Meksika, İspanya, Fransa Güney Afrika ve Çin Halk Cumhuriyeti'nde (%1) üretilmektedir. Bugün için, modern biyoteknoloji yöntemleriyle üretilen yaklaşık 80 adet genetik ürünün uluslararası ticarete konu olduğu bilinmektedir. Yapılan araştırmalar, 1998 yılında biyoteknolojik yöntemlerle üretilen bitkilerin tüm satışlarının 1,5 milyar dolar civarında olduğunu, bu ürünlerin 1995-1998 dönemindeki satış gelirlerinin % 20 oranında arttığını göstermektedir. Bu trendin devam etmesi halinde, sözkonusu bitkilerin tüm satışlarının bu yıl 3 milyar dolara, 2005 yılında 8 milyar dolara, 2010 yılında ise 25 milyar dolara ulaşabileceği tahminleri yapılmaktadır. Biyoteknolojik ürünlerin tamamında, orta ve uzun dönemde, 100-150 milyar dolarlık potansiyel bir ticaret hacminden söz edilmektedir

Uluslararası ticareti yönlendiren unsurlardan biri tüketici tercihleridir. Tüketiciler bilimsel ve teknolojik gelişmeler karşısında daha bilinçli davranmak durumunda olan kesimdir. Bu kesim konuya sağlık, çevre ve etik kurallar olmak üzere üç farklı açıdan yaklaşmaktadır. Genel olarak tüketiciler, teknolojik gelişmelerin çok yönlü etkilerinin bulunduğunu ve bu etkilerin bazılarının olası riskleri de beraberinde getirdiğini bilirler ve kararlarını bilinçli olarak vermek isterler. Ayrıca, bunları bilimsel ve etik değerlendirmelerin gerektirdiği kritik kararlar olarak görürler. Yapılan araştırmalar, OECD ülkeleri arasında, Kuzey Amerika ülkeleri ile Avrupa ülkeleri arasında, biyoteknolojik ürünlere yaklaşım şeklinde önemli farklılıklar bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bir kesim -Amerikalılar- gıda üretimi için modern biyoteknolojinin kullanımına olumlu yaklaşır ve modern biyoteknolojinin gıda üretimi açısından olduğu gibi, çevrenin de yararına olduğunu belirtirken, diğer kesim -Avrupalılar- bu düşüncenin aksine konuya şüpheyle yaklaşmaktadır. Amerika ve Avrupa ülkeleri arasındaki bu yaklaşım farklılığı mevzuat düzenlemelerine de yansımıştır. AB genetik olarak değiştirilmiş mikroorganizmalardan üretilen ürünlerin onaylanması konusunda ABD'den farklı bir süreç izlemekte ve uygulamaları "ihtiyatlılık" ilkesine dayanmaktadır. AB'nin Yeni Gıdalar Yasası, biyoteknolojik yöntemlerle üretilen ürünlerin etiketlenmesini gerektirmektedir. Biyoteknolojik ürünlerin ticaretinde uygulanacak kurallar konusunda, AB ile ABD arasında ciddi görüş farklılıkları bulunmaktadır. AB uluslararası kuruluşlardaki çalışmalarda, biyoteknolojik ürünlere yönelik etiket uygulamasının yaygınlaşması için çalışmaktadır. ABD ise, bu ürünlerin besin değeri, sağlık üzerine etkileri ve alerjik özellikleri bakımından incelendiğini ilgili kuruluşlar tarafından onaylanan genetik ürünlerin geleneksel benzerlerinden farklı bir sağlık riski taşımadığının kanıtlandığını belirtmekte, AB'yi ticarette korumacı uygulamalar yapmakla suçlamaktadır. Her iki taraf konuyu Transatlantik Ekonomik Ortaklığı, Transatlantik İş Diyaloğu ve OECD bünyesinde ve ayrıca, DTÖ tarım müzakereleri kapsamında görüşmektedir.
kaynak




Benzer Konular

19 Ekim 2009 / Ziyaretçi Tıp Bilimleri
8 Ekim 2014 / Misafir1 Soru-Cevap
24 Mart 2013 / Misafir Soru-Cevap
25 Mart 2007 / Mystic@L Sanat