Arama

Ritim ve ahenk çözümlemesi yapılmış şiir örnekleri verir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 24 Kasım 2011 Gösterim: 13.336 Cevap: 6
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
15 Ocak 2009       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
şiirde ahenk için çözülmüş bir örnek şiir yollarmısınız çok aciiiiiiiil
EN İYİ CEVABI fadedliver verdi
ŞİİRDE AHENK ÖĞELERİ (4)

Sponsorlu Bağlantılar

Diziliş yönünden kafiye derken kafiyeli dizelerin sıralanış biçimini kastediyoruz. Halk ve Divan edebiyatlarında düz ve çapraz dizilişten başka mani tipi dediğimiz kafiye dizilişi de mevcuttur. Servet-i Fünun döneminde Batıdan alınan sone nazım şekliyle birlikte şiirimizde sarma diziliş de görülür.

Düz diziliş kafiyeli dizelerin alt alta olmasıdır. Buna mesnevi tarzı da diyoruz.

Tarihin dilinden düşmez bu destan
Nehirler gazidir, dağlar kahraman.

Bu beytin kafiyeleri değer olarak tam, diziliş olarak düzdür. Halk edebiyatındaki koşma, semai, varsağı, destan, ilahi gibi nazım şekillerinde birinci dörtlük hariç hep düz diziliş görülür.

Ben kocadım sen genceldin
Başa bela nerden geldin
Kâhi indin kâh yükseldin
Şimdi oldun turna gönül

Âşık Veysel’den aldığım yukarıdaki dörtlüğün ilk üç dizesi birbiriyle kafiyelidir. Görüldüğü gibi bu dörtlük düz dizilişe sahiptir. İstiklal Marşı’mız düz dizilişin mükemmel bir örneğidir çünkü dörtlüklerdeki her dize birbiriyle kafiyelidir.

Çapraz diziliş genellikle Halk edebiyatında ve şiirlerin ilk dörtlüklerinde görülür. Bu dizilişte dörtlüklerin sadece 2. ve 4. dizeleri kafiyeli olabilir. Mesela yine Âşık Veysel’den aldığım aşağıdaki dörtlük böyledir.

Güzelliğin on Par’etmez
Şu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa

Necip Fazıl’dan aldığım aşağıdaki dörtlükte 1. ve 3. dizeler kendi arasında; 2. ve 4. dizeler kendi arasında kafiyelenerek çapraz diziliş oluşturmuştur.

Gaiplerden bir ses geldi: Bu adam
Gezdirsin boşluğu ense kökünde
Ve uçtu tepemden birdenbire dam
Gök devrildi, künde üstüne künde

Mani tipi dediğimiz dizilişte ise 1, 2. ve 4. dizeler kendi arasında kafiyelidir; üçüncü dize serbesttir. Dizilişe adı verilen manilerden bir örnek:

Bahçelerde saz olur
Gül açılır yaz olur
Ben yârime gül demem
Gülün ömrü az olur.

Mani tipi diziliş Divan şiirindeki tuyuğ ve rubailerde de görülür.

Sarma diziliş yukarıda belirttiğimiz gibi edebiyatımıza Batıdan girmiştir. Bu diziliş Halk ve Divan şiirinde görülmez. Sarma dizilişte 1. ve 4.dizeler kendi arasında; 2. ve 3. dörtlükler kendi arasında kafiyelidir. Yahya Kemal’in Ok şiirinden aldığım aşağıdaki dörtlükte sarma diziliş görüyoruz.

Yavuz Sultan Selim Han’ın önünde
Ok atan ihtiyar Bektaş Subaşı
Bu yüksek tepeye dikti bu taşı
O yüce hünkârın mutlu gününde.

Anlayış yönünden kafiye ise “Kafiye göz için midir, kulak için midir?” tartışmasına dayanır. Bu tartışma Servet- i Fünun edebiyatının doğmasını sağlamıştır. Tartışmanın sebebi 1928’den önce kullandığımız Arap alfabesinin çok harfliliğidir.

Harf nedir? Harf seslerin yazıdaki işaretidir. Bizim şu anda “k” ile gösterdiğimiz ses Arap alfabesinde “kaf, kef” olmak üzere iki farklı harfle gösteriliyordu. Mesela “ak” sözcüğünde kaf, “ek” sözcüğünde kef kullanılırdı. Divan edebiyatında “ak” ile “ek” kafiye kabul edilmezdi. Kulağa kafiyeli gelen bu sözcükler farklı harflerle yazıldığı için göze kafiyeli görünmüyordu. Oysa Halk şairleri bu ayrıntıya dikkat etmemiş, kafiyeyi kulağa göre uygulamışlardır.

Tanzimat edebiyatının son döneminde “abes” ile “muktebes” kafiyeli midir, kafiyesiz midir tartışması yaşanmış, edebiyatçılar ikiye bölünmüştür. Bu sözcüklerde de “ak” ile “ek”e benzeyen bir sorun vardır. Bizim “s” ile gösterdiğimiz ses Arap alfabesinde “sin, se, sad” gibi üç farklı harfle gösterilirdi. Abes “se” harfiyle, muktebes sin harfiyle bitiyordu. Yani bu sözcükler kulağa kafiyeli geliyordu ama yazımları farklıydı. Bundan başka bizim “h” ile gösterdiğimiz ses “ha, hı, he” olmak üzere üç farklı harfle gösterilmiştir.

“Kulak için mi, göz için mi kafiye”nin aslı budur. Günümüzde böyle bir sorun yoktur.
Şiirdeki ahenk unsurlarından biri de rediftir. Redifin ne olduğunu, redif ile kafiye arasındaki farkları daha önce vurgulamıştık. Redifleri kafiye zannederek şiir yazanları eleştirip onları acemilikle suçlamıştık.

Edebiyatımızda redifi ahenk öğesi kabul etmeyen, rediflerden olabildiğince kaçınan şairler olmuştur. Mesela Ahmet Hamdi Tanpınar böyle bir anlayışa sahiptir. Ona göre rediften yararlanmak bir zayıf şairlerin işidir. Kulağa hoş gelecek kafiye bulamayanların başvurduğu bir yoldur. Fakat gelmiş geçmiş şairlerimizin ezici bir çoğunluğu redifi benimsemiş, ahenk öğesi olarak kullanmayı bilmişlerdir.

Redif tek harften oluşacağı gibi dizelerin hemen hemen tümü rediften ibaret de olabilir. Köroğlu’dan aldığım “Bizim yaylanın uşağı / Belinde Aydın kuşağı” dizelerinin sonundaki “-ı” ekleri tek sesten ibaret rediftir. Nedim’den aldığım aşağıdaki dizelerde kafiyeler, redifin baskısıyla ezilmiş, ikinci plana itilmiştir:

Safa-yı aşkı kim anlar kiminle söyleşelim
Vefa-yı aşkı kim anlar kiminle söyleşelim

Bu beyitte “safa ve vefa” sözcüklerindeki “fa” hecesi kafiye, diğer sözcükler rediftir.

Biz dünyaya veda ettik
Kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua
Kılanlara selam olsun

Yukarıdaki dörtlük Yunus Emre’ye aittir. Dörtlüğün 1. ve 3. dizelerinde kafiye yoktur; 2. ve 4. dizelerde ise “kal- ve kıl- fiil köklerindeki “l” ünsüzü yarım kafiye “-anlara selam olsun” ek ve sözcükleri rediftir. Bu dörtlüğe ahenk katan öğe hiç şüphesiz ki bu güzel rediflerdir.

Gül yüzünde göreli zülf-i semensay gönül
Vay gönül vay bu gönül vay gönül eyvay gönül

Divan edebiyatı şairlerinden birine ait yukarıdaki dizelere “gönül” redifinin kattığı ahengi ve güzelliği anlatmaya gerek yok sanırım.

O gül endam bir al şale bürünsün yürüsün
Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün
Bu beyitteki redifler de ustaca bulunmuş, şiire ahenk katan öğelerden biri haline gelmiştir.

Halk şairleri kafiye konusunda daima rahat olmuşlardır. Öyle ki Divan şairleri asla yarım kafiye kullanmamışlar, kafiyelerinin en az iki sesten oluşmasına dikkat etmişlerdir. Halk şairleri ise tek sesten ibaret kafiyelerle yetinmişlerdir. Hatta en usta Halk şairleri bile bazı dörtlüklerinde kafiye kullanmamış, rediflerle yetinmiştir. Mesela Karacaoğlan’dan aldığım aşağıdaki dörtlük böyledir:

Aradılar bir tenhada buldular
Yaslandılar şivgalarım kırdılar
Yaz bahar ayında bir od verdiler
Yandım gittim ala dağlı kar iken

Bu dörtlükte kullanılan “buldular, kırdılar, verdiler” sözcüklerindeki “-dular, -dılar, -diler” ekleri rediftir; “bul-, kır-, ver-“ köklerindeki “r” yarım kafiyedir ama ilk dizedeki fiil kökünde kafiye yoktur. Yine Karacaoğlan meşhur bir semaisinden bir dörtlük:

Bana kara diyen dilber
Gözlerin kara değil mi
Yüzünü sevdiren gelin
Kaşların kara değil mi

Bu dörtlüğün 2. ve 4. dizelerinde kullanılan “göz ve kaş” isim kökleri kafiyeli değildir. “-lerin kara değil mi” ek ve sözcükleri rediftir. Kısaca bu dörtlükte kafiye yoktur, şiire ahenk katan öğe rediflerdir. Bu şiir ve şairi için “Kafiye kullanmamış, redifleri kafiye gibi kullanmış; kötü şiir, kötü şair.” demek mümkün müdür?

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Ustaca kullanılmış redifler şiire en az ölçü ve kafiye kadar ahenk katar.
kaynak
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
16 Ocak 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
ŞİİRDE AHENK ÖĞELERİ (4)

Sponsorlu Bağlantılar

Diziliş yönünden kafiye derken kafiyeli dizelerin sıralanış biçimini kastediyoruz. Halk ve Divan edebiyatlarında düz ve çapraz dizilişten başka mani tipi dediğimiz kafiye dizilişi de mevcuttur. Servet-i Fünun döneminde Batıdan alınan sone nazım şekliyle birlikte şiirimizde sarma diziliş de görülür.

Düz diziliş kafiyeli dizelerin alt alta olmasıdır. Buna mesnevi tarzı da diyoruz.

Tarihin dilinden düşmez bu destan
Nehirler gazidir, dağlar kahraman.

Bu beytin kafiyeleri değer olarak tam, diziliş olarak düzdür. Halk edebiyatındaki koşma, semai, varsağı, destan, ilahi gibi nazım şekillerinde birinci dörtlük hariç hep düz diziliş görülür.

Ben kocadım sen genceldin
Başa bela nerden geldin
Kâhi indin kâh yükseldin
Şimdi oldun turna gönül

Âşık Veysel’den aldığım yukarıdaki dörtlüğün ilk üç dizesi birbiriyle kafiyelidir. Görüldüğü gibi bu dörtlük düz dizilişe sahiptir. İstiklal Marşı’mız düz dizilişin mükemmel bir örneğidir çünkü dörtlüklerdeki her dize birbiriyle kafiyelidir.

Çapraz diziliş genellikle Halk edebiyatında ve şiirlerin ilk dörtlüklerinde görülür. Bu dizilişte dörtlüklerin sadece 2. ve 4. dizeleri kafiyeli olabilir. Mesela yine Âşık Veysel’den aldığım aşağıdaki dörtlük böyledir.

Güzelliğin on Par’etmez
Şu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa

Necip Fazıl’dan aldığım aşağıdaki dörtlükte 1. ve 3. dizeler kendi arasında; 2. ve 4. dizeler kendi arasında kafiyelenerek çapraz diziliş oluşturmuştur.

Gaiplerden bir ses geldi: Bu adam
Gezdirsin boşluğu ense kökünde
Ve uçtu tepemden birdenbire dam
Gök devrildi, künde üstüne künde

Mani tipi dediğimiz dizilişte ise 1, 2. ve 4. dizeler kendi arasında kafiyelidir; üçüncü dize serbesttir. Dizilişe adı verilen manilerden bir örnek:

Bahçelerde saz olur
Gül açılır yaz olur
Ben yârime gül demem
Gülün ömrü az olur.

Mani tipi diziliş Divan şiirindeki tuyuğ ve rubailerde de görülür.

Sarma diziliş yukarıda belirttiğimiz gibi edebiyatımıza Batıdan girmiştir. Bu diziliş Halk ve Divan şiirinde görülmez. Sarma dizilişte 1. ve 4.dizeler kendi arasında; 2. ve 3. dörtlükler kendi arasında kafiyelidir. Yahya Kemal’in Ok şiirinden aldığım aşağıdaki dörtlükte sarma diziliş görüyoruz.

Yavuz Sultan Selim Han’ın önünde
Ok atan ihtiyar Bektaş Subaşı
Bu yüksek tepeye dikti bu taşı
O yüce hünkârın mutlu gününde.

Anlayış yönünden kafiye ise “Kafiye göz için midir, kulak için midir?” tartışmasına dayanır. Bu tartışma Servet- i Fünun edebiyatının doğmasını sağlamıştır. Tartışmanın sebebi 1928’den önce kullandığımız Arap alfabesinin çok harfliliğidir.

Harf nedir? Harf seslerin yazıdaki işaretidir. Bizim şu anda “k” ile gösterdiğimiz ses Arap alfabesinde “kaf, kef” olmak üzere iki farklı harfle gösteriliyordu. Mesela “ak” sözcüğünde kaf, “ek” sözcüğünde kef kullanılırdı. Divan edebiyatında “ak” ile “ek” kafiye kabul edilmezdi. Kulağa kafiyeli gelen bu sözcükler farklı harflerle yazıldığı için göze kafiyeli görünmüyordu. Oysa Halk şairleri bu ayrıntıya dikkat etmemiş, kafiyeyi kulağa göre uygulamışlardır.

Tanzimat edebiyatının son döneminde “abes” ile “muktebes” kafiyeli midir, kafiyesiz midir tartışması yaşanmış, edebiyatçılar ikiye bölünmüştür. Bu sözcüklerde de “ak” ile “ek”e benzeyen bir sorun vardır. Bizim “s” ile gösterdiğimiz ses Arap alfabesinde “sin, se, sad” gibi üç farklı harfle gösterilirdi. Abes “se” harfiyle, muktebes sin harfiyle bitiyordu. Yani bu sözcükler kulağa kafiyeli geliyordu ama yazımları farklıydı. Bundan başka bizim “h” ile gösterdiğimiz ses “ha, hı, he” olmak üzere üç farklı harfle gösterilmiştir.

“Kulak için mi, göz için mi kafiye”nin aslı budur. Günümüzde böyle bir sorun yoktur.
Şiirdeki ahenk unsurlarından biri de rediftir. Redifin ne olduğunu, redif ile kafiye arasındaki farkları daha önce vurgulamıştık. Redifleri kafiye zannederek şiir yazanları eleştirip onları acemilikle suçlamıştık.

Edebiyatımızda redifi ahenk öğesi kabul etmeyen, rediflerden olabildiğince kaçınan şairler olmuştur. Mesela Ahmet Hamdi Tanpınar böyle bir anlayışa sahiptir. Ona göre rediften yararlanmak bir zayıf şairlerin işidir. Kulağa hoş gelecek kafiye bulamayanların başvurduğu bir yoldur. Fakat gelmiş geçmiş şairlerimizin ezici bir çoğunluğu redifi benimsemiş, ahenk öğesi olarak kullanmayı bilmişlerdir.

Redif tek harften oluşacağı gibi dizelerin hemen hemen tümü rediften ibaret de olabilir. Köroğlu’dan aldığım “Bizim yaylanın uşağı / Belinde Aydın kuşağı” dizelerinin sonundaki “-ı” ekleri tek sesten ibaret rediftir. Nedim’den aldığım aşağıdaki dizelerde kafiyeler, redifin baskısıyla ezilmiş, ikinci plana itilmiştir:

Safa-yı aşkı kim anlar kiminle söyleşelim
Vefa-yı aşkı kim anlar kiminle söyleşelim

Bu beyitte “safa ve vefa” sözcüklerindeki “fa” hecesi kafiye, diğer sözcükler rediftir.

Biz dünyaya veda ettik
Kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua
Kılanlara selam olsun

Yukarıdaki dörtlük Yunus Emre’ye aittir. Dörtlüğün 1. ve 3. dizelerinde kafiye yoktur; 2. ve 4. dizelerde ise “kal- ve kıl- fiil köklerindeki “l” ünsüzü yarım kafiye “-anlara selam olsun” ek ve sözcükleri rediftir. Bu dörtlüğe ahenk katan öğe hiç şüphesiz ki bu güzel rediflerdir.

Gül yüzünde göreli zülf-i semensay gönül
Vay gönül vay bu gönül vay gönül eyvay gönül

Divan edebiyatı şairlerinden birine ait yukarıdaki dizelere “gönül” redifinin kattığı ahengi ve güzelliği anlatmaya gerek yok sanırım.

O gül endam bir al şale bürünsün yürüsün
Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün
Bu beyitteki redifler de ustaca bulunmuş, şiire ahenk katan öğelerden biri haline gelmiştir.

Halk şairleri kafiye konusunda daima rahat olmuşlardır. Öyle ki Divan şairleri asla yarım kafiye kullanmamışlar, kafiyelerinin en az iki sesten oluşmasına dikkat etmişlerdir. Halk şairleri ise tek sesten ibaret kafiyelerle yetinmişlerdir. Hatta en usta Halk şairleri bile bazı dörtlüklerinde kafiye kullanmamış, rediflerle yetinmiştir. Mesela Karacaoğlan’dan aldığım aşağıdaki dörtlük böyledir:

Aradılar bir tenhada buldular
Yaslandılar şivgalarım kırdılar
Yaz bahar ayında bir od verdiler
Yandım gittim ala dağlı kar iken

Bu dörtlükte kullanılan “buldular, kırdılar, verdiler” sözcüklerindeki “-dular, -dılar, -diler” ekleri rediftir; “bul-, kır-, ver-“ köklerindeki “r” yarım kafiyedir ama ilk dizedeki fiil kökünde kafiye yoktur. Yine Karacaoğlan meşhur bir semaisinden bir dörtlük:

Bana kara diyen dilber
Gözlerin kara değil mi
Yüzünü sevdiren gelin
Kaşların kara değil mi

Bu dörtlüğün 2. ve 4. dizelerinde kullanılan “göz ve kaş” isim kökleri kafiyeli değildir. “-lerin kara değil mi” ek ve sözcükleri rediftir. Kısaca bu dörtlükte kafiye yoktur, şiire ahenk katan öğe rediflerdir. Bu şiir ve şairi için “Kafiye kullanmamış, redifleri kafiye gibi kullanmış; kötü şiir, kötü şair.” demek mümkün müdür?

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Ustaca kullanılmış redifler şiire en az ölçü ve kafiye kadar ahenk katar.
kaynak
CEZA+SAGO - avatarı
CEZA+SAGO
Ziyaretçi
22 Şubat 2009       Mesaj #3
CEZA+SAGO - avatarı
Ziyaretçi
Cok teşekkür ederim cok işime yaradı.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Aralık 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yarım kafiyel ile yazılmış şiirler
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Nisan 2010       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Arkadaşlar Bana 20 Tane Şiirin Ritim Ahenk v.b Özellikleri Bulunmuş Hali Lazım Benim Ödevim Bu Lütfen Yardım Edermisiniz ?????
Ritim ve Ahengi Bulunmuş 20 Tane Şiir !!!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Nisan 2010       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı

kafiyeli siir ornekleri

REDİF Mısra sonlarında yazılışları, okunuşları, anlamları ve görevleri aynı olan eklerin, kelime ve kelime gruplarının tekrar edilmesine "redif" denir.

Örnek-1
Bizim elde bahar olur, yaz olur.
Göller dolu ördek olur, kaz olur.
Sevgi arasında yüz bin naz olur.
Suçumu bağışla, ben sana kurban. (Ercişli Emrah)
Örnek-2
Bu ıslıkla uzayan, dönen, kıvrılan yollar,
Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.
Gökler bulutlanıyor, rüzgar serinliyordu. (F. Nafiz Çamlıbel)
Ayrıntılı bilgi için ayrıca bakınız>> Redif nedir? Redif Çeşitleri

KAFİYE (UYAK)
Mısra sonlarındaki yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları ve görevleri farklı kelimelerin, eklerin benzerliğine kafiye denir.

Yanıp tutuşmadan aylarca yummadım gözümü,
Nücuma sor ki, bu kirpikler uyku görmüş mü? (Mehmet Akif ERSOY)
KAFİYE ÇEŞİTLERİ
1) Yarım Kafiye
Tek ses benzerliğine dayanan kafiyedir.

Örnek-1
Ben çektiğim kimler çeker
Gözlerim kanlı yaş döker
Bulanık bulanık akar
Dağlarım seliyim şimdi (Kul Mustafa)
Örnek-2
İstedim kendimi bu göle atam
Elimi uzatıp yavruyu tutam
Örnek-3
Üstümüzden gelen boran kış gibi
Şahin pençesinde yavru kuş gibi
Seher sabahında rüya düş gibi
Çağıta bağırta aldı dert beni
2) Tam Kafiye
İki ses benzerliğine dayanan kafiye türüdür.

Örnek-1
Yollarda kalan gözlerimin nurunu yordum,
Kimdir o, nasıldır diye rüzgarlara sordum,
Hulyamı tutan bir büyü var onda diyordum
(Y. Kemal Beyatlı)
Örnek-2
Sen miydin o afet ki dedim, bezm-i ezelde
Bir kanlı gül ağzında ve mey kasesi elde,
Bir sofrada içtik, ikimiz aynı emelde,
Karşımda uyanmış gibi bir baktı sarardı. (Yahya Kemal Beyatlı)
Örnek-3
On atlıya karar verdim yaşını
Yenice sevdaya salmış başını
El yanında yakar gider kaşını
Tenhalarda gülüşünü sevdiğim.

3) Zengin Kafiye
Üç ya da daha çok ses benzerliğine dayanan kafiye türüdür.
Örnek-1
Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,
Soğuk bir mart sabahı.. Buz tutuyor her soluk (Faruk Nafiz Çamlıbel)

Örnek-2
Baygın bir ihtizaz ile bi-huş akar dere,
Sahillerinde çocuklar uzanmış çemenlere. (Orhan Seyfi Orhon)
Örnek-3
Miskin Yunus biçareyim
Baştan ayağa yareyim
Dost ilinden avareyim
Gel gör beni aşk neyledi (Yunus Emre)
4) Cinaslı Kafiye
Anlamları ayrı, fakat yazılış ve okunuşları aynı olan kelime ve kelime gruplarının mısra sonunda tekrarı ile oluşan kafiyedir.

Örnek-1
Niçin kondun a bülbül
Kapımdaki asmaya
Ben yarimden vazgeçmem
Götürseler asmaya
Örnek-2
Bilmem ki yaz mı gelmiş
Niçin açmış gül erken
Aklımı kayıp ettim
Nazlı yarim gülerken
Örnek-3
Kendin çöz kendin tara Bağ bana
Değmesin el başına Bahçe sana bağ bana
Ben yarime kavuştum Değme zincir kar etmez
Darısı el başına Zülfün teli bağ bana
KAFİYE ŞEMASI
Mısraların son seslerine bakılarak bir dörtlüğün kafiye düzeni çıkarılır. Kafiye düzenlerinin, mısralarının son seslerindeki düzene göre çeşitleri vardır.

1. Düz Kafiye: "a a a b" "bbbc" "cc" "a a b b" olmalı.
İftardan önce gittim Atik-Valde semtine
Kaç defa geçtiğim bu sokaklar, bugün yine,
Sessizdiler, Fakat Ramazan maneviyyeti
Bir tatlı intizara çevirmiş sukuneti
2. Çapraz Kafiye: "a b a b" "cdcd" olmalı.
Hayran olarak bakarsınız da
Hülyanızı fetheder bu hali
Beş yüz sene sonra karşınızda
İstanbul fethinin hayali
3.Sarma Kafiye: "a b b a" "cdcd" olmalı.
İhtiyar, elini bağrına soktu,
Dedi ki: "İstanbul muhasarası
Başlarken aldığım gaza yarası
İçinden çektiğim bu oktu.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Kasım 2011       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
slm

Benzer Konular

24 Şubat 2017 / Ziyaretçi Cevaplanmış
11 Aralık 2013 / Misafir Soru-Cevap
18 Ekim 2015 / İlknur Soru-Cevap
3 Mayıs 2014 / Misafir Soru-Cevap
31 Mart 2011 / Misafir Soru-Cevap