Arama

Kınalı Hasan kimdir, hayatı hakkında bilgi verir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 16 Mart 2011 Gösterim: 32.824 Cevap: 30
...Kadir... - avatarı
...Kadir...
Ziyaretçi
10 Şubat 2009       Mesaj #1
...Kadir... - avatarı
Ziyaretçi
kınalı hasan hakkında bilgi verir misiniz?
EN İYİ CEVABI UnknowN verdi
Cepheden kötü haberler gelmektedir. Şehit sayısı arttıkça daha çok asker gerekmekte ve askere alınma yaşı 18lere kadar düşmektedir. Hasanın köyü çok şehit veren köylerden biridir. Hasanın yaşı küçük olduğundan ve ailede başka erkek çocuk bulunmadığından yasal olarak askere gitmeme hakkı vardır. Babası bir şehittir ve ablasının kocası, eniştesinden hala bir haber yoktur. Bir yandan bu duygular onu askere çağırırken ve geceleri kabus haline gelirken, diğer yandan sevdiği kız Melekle bir gelecek hayali kurmadan edemez. Kalma ve gitme kararı kendisine aittir. Bu ikilem onu çok rahatsız eder. Ama o kararını gitmekten yana kullanır.
Hasanın annesi Akça Kadın yavrusundan ayrılmak istemeyen ama vatan için gerekirse evladını kurban etmekten kaçınmayacak kadar cefakar bir Türk kadınıdır. Hasanı askere uğurlarken Hasanın saçlarını kınalar. Hasan ve daha sonra cephe arkadaşları ve komutanları buna bir anlam veremez. Hatta, bu durum zaman zaman bir espri konusu bile olur. Hasan diğerlerine göre hem yaş hem de fizik olarak daha ufaktır. Ama kendini sevdirmeyi başarır ve cesareti parmakla gösterilir hale gelir. Cephede Anadolunun dört bir yanından gelen yiğitlerle tanışır. Hepsi, kendi memleketinde sıradan biri iken burada kahramana dönüşürler.
Sponsorlu Bağlantılar
Son saldırıda Hasan ve arkadaşları şehit olur. Hasanın kınasını yadırgayan komutan kurtulur ve Akça Kadının kına olayını açıkladığı mektubu okur. Mektupta Akça Kadın, kınanın üç şeye yakıldığını söyler:
Kurbanlık koyunlara, Allaha kurban olsun diye; Evlenen kızlara, kocasına kurban olsun diye; Askere giden gençlere, vatanına kurban olsun diye.

________________________________________________fadedLiveR'den ALıntıdır !
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
10 Şubat 2009       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
İŞTE KINALI HASAN DESTANI
Yüzbaşı Sırrı Bey, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken, bir yandan da onlarla sohbet ediyor, “Nerelisin?” ya da “Kaç kardeşsiniz?” gibi sorular soruyordu.
Sponsorlu Bağlantılar
Gözleri bir ara, saçının bir tarafı kınalanmış delikanlıya takıldı. Delikanlıyı yanına çağırdı ve merakla sordu:
“Adın ne senin, evladım?” dedi.
Delikanlı hazır ol durumuna geçti ve komutanın sorusunu bir solukta yanıtladı:
“Hasan komutanım” dedi. Sonra da, komutanın “Nerelisin?” sorusunu da aynı çeviklikte yanıtladı:
“Tokat’lıyım, komutanım” dedi. “Tokat’ın Zile kazasındanım…” Yüzbaşı Sırrı Bey şimdi de, kafasını kurcalayan sorusunu sordu: “Peki evladım, bu kafanın hali ne?” dedi. “Saçlarını ortası neden böyle kırmızı boyalı?”
Hasan, duraksamadan yanıt verdi:
“Cepheye gitmek için evden ayrılmadan önce anam saçıma kına yaktı, komutanım” dedi. “Neden yaktığını da bilmiyorum.”
Yüzbaşı daha fazla üstelemedi, “peki, gidebilirsin Kınalı Hasan” dedi.
Onun o gün ağzından çıkan “Kınalı Hasan” adı, Hasan’ın o günden sonraki adı oldu. Cephe de tüm arkadaşlarının ağzında onun adı artık, “Kınalı Hasan” idi. Arkadaşları ona “Hasan” yerine “Kınalı Hasan” demekle kalmıyorlar, saçlarının ortasındaki kınasına takılıyorlar, onun kınalı saçını, zaman zaman yoğunluğunu artırdıkları şakalarının konusu da yapıyorlardı.
Kınalı Hasan, arkadaşlarına karşı sevecen tutumu ve cephedeki cesur atılımlarıyla kısa sürede tüm arkadaşlarının sevgisini kazandı.
Bir gün memleketine mektup göndermek isteyince, arkadaşlarından yardım istedi.
“Anama, babama burada iyi olduğunu ve ellerinden öpmek istediğimi bildirmek istiyorum ama, okumam yazmam yok, mektup yazamıyorum” dedi. “Bana biriniz olsun yardım eder mi acaba?”
Bir değil, bir çok arkadaşı yardımına geldi Kınalı Hasan’ın:
“Sen söyle, biz yazalım mektubunu” dediler. Kınalı Hasan, söylüyor, bir arkadaşı yazıyor, öteki arkadaşları ise, mektubu yazanın sağıdan solundan başlarını uzatarak, söylenenleri doğru yazıp yazmadığını denetliyorlardı.
“Sevgili anacığım, babacığım” diye başlıyordu Kınalı Hasan’ın mektubu ve “hasretle ellerinizden öperim; ben burada çok iyiyim, beni sakın merak etmeyin” diye devam ediyor.
“Kız kardeşini, kendinden bir küçük erkek kardeşinin sağlığını ve hatırını soruyor, köydeki herkesin burnunda tüttüğünü ve kimsenin kendisini merak etmemesini” söyledikten sonra, “Biz burada var oldukça, bilesiniz ki düşman bir adım bile ilerleyemeyecektir” cümlesiyle bitiyordu. Mektubunu yazdırmayı bitiren Kınalı Hasan, tam zarfı kapatırken birden durdu ve “iki üç satır daha ekleteceğini” söyleyerek mektubunun sonuna şunları ekletti:
“Anacığım, beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama, burada komutanların da, arkadaşlarım da benimle hep dalga geçtiler. Cepheye gitmek sırası yakında inşallah Ahmet’e de gelecek. Onu gönderirken sakın kına yakma saçına. Burada onunla da dalga geçmesinler. Bir kez daha ellerinden öperim, sevgili anacığım.”
Gelibolu’da savaş giderek şiddetleniyordu. İngilizler kesin sonuç almak için tüm güçleriyle Gelibolu’ya yüklenmeye başlamışlardı. Gelibolu Cephesini savunan erlerimiz, önceleri teker teker, sonraları beşer beşer, onar onar şehit oluyorlardı. Onlara destek olmak için giden yedek güçler de yeterli olmuyor, onların sayıları da giderek azalıyordu. Gelibolu düşmek üzereydi. Kınalı Hasan’ın komutanı da bu durum karşısında çaresizliğinden ve hırsından yerinde duramıyordu. Kendisinin bölüğü, henüz sıcak temasa hazır değildi. Onlar yeni gelmişlerdi cepheye. Genç erlerini, insan bedenini süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu cepheye göndermek zorunda kalmaması için Allah’a dua ediyordu.
Komutanlarının bu düşünceli ve sıkıntılı durumunu gören ve cephenin düşmekte olduğunu bilen Kınalı Hasan ve arkadaşları, komutanlarına gittiler ve ondan, kendilerini cepheye göndermesini istediler. Erlerinin yalvarırcasına birkaç kez yineleyerek bildirdikleri bu istekleri karşısında komutanları daha fazla direnemedi ve ölüme gönderdiğini bile bile onların bu isteklerini kabul etmek zorunda kaldı.
Kınalı Hasan ve arkadaşları, sevinç çığlıkları atarak cepheye, bile bile ölüme gidiyorlardı.
Kısa bir süre sonra Hasan Cephede iken, anne ve babasından mektup geldi. Mektubu onun yerine komutanı okudu Kınalı Hasan’a. (Bu mektubun aslı Çanakkale Müzesi’nde sergilenmektedir.)
Gelibolu cephesine gitmeden önce onun, arkadaşlarına yazdırdığı mektubuna, aile adına babası yanıt veriyordu:
“Oğlum Hasan, nasılsın, iyi misin gözlerinden öperim, selam ederim” dedikten sonra şöyle devam ediyordu mektup:
“Öküzü sattık, parasının bir kısmını sana gönderiyoruz, bir kısmını da yakında cepheye gidecek küçük kardeşine veriyoruz. Şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum. Zaten artık Zahire’ye de fazla ihtiyacımız olmadığı için, yorulmuyorum da. Siz sakın bizi merak etmeyin, bizi düşünmeyin.”
Babası mektupta, köydeki herkesten, akrabalarından haberler verdikten sonra, “şimdi sana ananın da diyeceği bir şey var” diyerek sözü ona bırakıyordu. Mektubun bundan sonraki bölümü, Kınalı Hasan’ın anasının ağzından yazılmıştı. Şöyle diyordu anası:
“Ey gözümün nuru Hasanım,
Köyümüzde rahat rahat oturalım mı? Vatan sevgisi içimizde alev alev yanıyor. Sen ecdadından, babandan aşağı kalmazsın. ben, senin anan isem, beni ve seni Allah yarattı, vatan büyüttü. Allah, bu vatan için seni besledi. Bu vatanın ekmeği iliklerinde duruyor. Sen bu ailenin seçilmiş kurbanısın.
Hasanım söyle Zabit Efendi’ye, bizim köyde üç şeye kına yakarlar:
1) Gelinlik kıza, gitsin ailesine, çocuklarına kurban olsun diye,
2) Kurbanlık koça, Allah’a kurban olsun diye,
3) Askere giden yiğitlerimize, vatana kurban olsun diye…
Ben de seni evlatlarım arasından vatana kurban adadım. Onun için saçını kınalamıştım.
Allah’ın hükmüyle, Allah seni İsmail Peygamberin yolundan ayırmasın. Seni melekler şimdiden rahmetle anacaktır.
Gözlerinden öperim,
Annen Hatice,
O gün güle oynaya Gelibolu cephesinde ölümle buluşacakları yere koşan Kınalı Hasan cephede savaşır, savaşır. Sonra yaralanır, geriye alınır. Cephenin hemen gerisinde Sığındere Köyü’ndeki sargı yerine getirilir. Fakat tedavi göremeden şehit olur. Diğer şehitlerle birlikte, Hasan’ında kimlik tespiti yapılıp mezarlığa gömülecektir. Bu işlerle görevli Zabit Namzeti (Yedek Subay) Mehmet Efendi, Kınalı Hasan’ın üzerini aradı, anasının mektubunu ve tamamlanmamış bir şiir karalaması buldu.
“Anam yakmış kınayı adak diye,
Ben de vatan için kurban doğmuşum.
Anamdan Allah’a son bir hediye, Kumandanım ben İsmail doğmuşum.”

kaynak

Quo vadis?
UnknowN - avatarı
UnknowN
VIP VIP Üye
10 Şubat 2009       Mesaj #3
UnknowN - avatarı
VIP VIP Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Cepheden kötü haberler gelmektedir. Şehit sayısı arttıkça daha çok asker gerekmekte ve askere alınma yaşı 18lere kadar düşmektedir. Hasanın köyü çok şehit veren köylerden biridir. Hasanın yaşı küçük olduğundan ve ailede başka erkek çocuk bulunmadığından yasal olarak askere gitmeme hakkı vardır. Babası bir şehittir ve ablasının kocası, eniştesinden hala bir haber yoktur. Bir yandan bu duygular onu askere çağırırken ve geceleri kabus haline gelirken, diğer yandan sevdiği kız Melekle bir gelecek hayali kurmadan edemez. Kalma ve gitme kararı kendisine aittir. Bu ikilem onu çok rahatsız eder. Ama o kararını gitmekten yana kullanır.
Hasanın annesi Akça Kadın yavrusundan ayrılmak istemeyen ama vatan için gerekirse evladını kurban etmekten kaçınmayacak kadar cefakar bir Türk kadınıdır. Hasanı askere uğurlarken Hasanın saçlarını kınalar. Hasan ve daha sonra cephe arkadaşları ve komutanları buna bir anlam veremez. Hatta, bu durum zaman zaman bir espri konusu bile olur. Hasan diğerlerine göre hem yaş hem de fizik olarak daha ufaktır. Ama kendini sevdirmeyi başarır ve cesareti parmakla gösterilir hale gelir. Cephede Anadolunun dört bir yanından gelen yiğitlerle tanışır. Hepsi, kendi memleketinde sıradan biri iken burada kahramana dönüşürler.
Son saldırıda Hasan ve arkadaşları şehit olur. Hasanın kınasını yadırgayan komutan kurtulur ve Akça Kadının kına olayını açıkladığı mektubu okur. Mektupta Akça Kadın, kınanın üç şeye yakıldığını söyler:
Kurbanlık koyunlara, Allaha kurban olsun diye; Evlenen kızlara, kocasına kurban olsun diye; Askere giden gençlere, vatanına kurban olsun diye.

________________________________________________fadedLiveR'den ALıntıdır !
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ocak 2010       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı

kinali hasanin hayati


çanakkale savaşına katılan kınalı hasanın hayatı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Ocak 2010       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kınalı hasanın hayatını nerden bulabilirim?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2010       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kınalı hasan kimdir
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Şubat 2010       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ya ben kınalı hasanın hayatını soruyorum
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Şubat 2010       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
arkadaşlar...
ben kınalı hasanın kısaca hayat özetini arıyorum bulur musunuz ?? ben bulamadımdaaaaa
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Kasım 2010       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ya bana doğum tarihi ile ölüm tarihi lazımm lütfen doğum tarihi ile ölüm tarihinide yazınn .
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Kasım 2010       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Burada yazılanlarla ilgili bir sorun var. Kınalı Hasan Tokat'lı değil Yozgatlı'dır. Yozgat'ın Sorgun ilçesine bağlı bir köydendir. Hayatı ile ilgili ben de araştırma yapıyorum ama henüz tamamlanmadığı için başka bilgiler veremiyorum. Lakin ulaştığım bilgilere göre Kınalı Hasan'ın kardeşi İsmail'in oğlu Yusuf hala Sorgun'da yaşamaktadır.

Benzer Konular

6 Aralık 2016 / şekerler nbr Cevaplanmış
26 Şubat 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
29 Ocak 2010 / Ziyaretçi Soru-Cevap
25 Ekim 2013 / Misafir Soru-Cevap
20 Ocak 2011 / Misafir Taslak Konular