Arama

Peygamberimizin güzel ahlakı ile ilgili hadis ve ayet örnekleri var mı?

Güncelleme: 4 Aralık 2018 Gösterim: 172.908 Cevap: 5
Eyüp kaya - avatarı
Eyüp kaya
Ziyaretçi
11 Şubat 2009       Mesaj #1
Eyüp kaya - avatarı
Ziyaretçi
Peygamberimizin güzel ahlakı ile ilgili hadis ve ayet örnekleri var mı?
Son düzenleyen Safi; 4 Aralık 2018 21:12
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
11 Şubat 2009       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
En yüce ahlâka sahip olduğunda; yüzyıllar boyunca, dost ve düşman, herkesin üzerinde birleştiği tek bir insan vardır: Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselam.
Hz.Muhammed (sav) alemlere rahmet olarak gönderilmiş olan en son peygamber ve bütün insanlık için en güzel ahlak örneğidir. Yüce Mevla’mız Kuranı Kerimde onun için şöyle buyurmaktadır.
Sponsorlu Bağlantılar
Şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin” Kalem Suresi 4
Zaten o, yeryüzünde bulunuş maksadını, " Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim ” buyurarak net olarak ifade ediyordu.
“Andolsun size bir Peygamber geldi ki sizin sıkıntıya uğramanız onu incitir ve üzer. Çünkü o size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir.” Tevbe Suresi 128
“ Rasulüm biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik” Enbiya Suresi 107
“ Andolsun ki Rasulullah sizin için, Allah’a ve ahıret gününe kavuşmayı umanlar için ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir” Ahzab Suresi 21
Alemlere rahmet olarak gönderilen o Yüce Rasul güzel ahlak konusunda şöyle buyurmuştur:
“ Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim”
“ Sizin en hayırlınız ahlakça en güzel olanınızdır”
“ Kişi güzel ahlakı ile geceleri ibadetle gündüzleri oruçla geçirenin derecesine yükselir”
“ Su buzu erittiği gibi, güzel ahlakta günahları eritir (yok eder); sirke balı bozduğu gibi kötü ahlakta ameli bozar.”
“ Allah’ım beni güzelleştirdiğin gibi ahlakı mı da güzelleştir”
Hz. Aişe Validemize Hz.Peygamber (sav)’in ahlakı sorulduğu zaman “Siz hiç Kuran okumuyor musunuz. Onun ahlakı kurandı.” cevabını vermiştir.
Kuran ahlakı; Yüce Mevla’mızın Kuranı Kerimde bize bildirdiği, Hz. Peygamber (sav)’inde bizzat yaşayarak örnek olduğu ahlaktır.
HZ. MUHAMMED (SAV)'İN AHLAKI VASIFLARI
Ayet-i kerimeler, hadis-i şerifler ve İslâm büyüklerinin mübârek sözlerinin ışığında, Yüce Rasûlullah (s.a.s.)'ın ahlâkî vasıflarını özetlemeye çalışalım :
* Rasulullah (s.a.s.) güler yüzlü, tatlı sözlüydü,
* Kimseye fena söylemez, kimsenin sözünü kesmezdi,
* Sert değildi, yumuşak idi,
* Edep ve hayâ âbidesiydi,
* İnsan severdi, Dosttu,
* Çok mütevâzi idi. Vâkurdu.
* Boş ve lüzumsuz konuşmazdı.
* Karşısındakini candan dinlerdi.
* Çocukları çok sever ve okşardı. Bir hadisi şeriflerinde şöyle buyururlar : "Büyüklerimize hürmet etmeyen, küçüklerimize merhamet etmeyen bizden (kâmil ümmetimizden) değildir"[1]
* Fazilet sahiplerine saygı gösterirdi.
* Akrabasını ve komşusunu hatırdan çıkarmaz, onlara ikrâmdâ bulunurdu. Fakat onları kendilerinden üstün, faziletli olanlara tercih etmezdi.
* Cömertti, şefkatliydi,
* Sözünde mutlaka dururdu.
* Dinlemesini, söylemekten fazla severdi,
* Nefsine hâkimdi,
* Beyaz giymeyi tavsiye ederlerdi,
* Namazı noksansız kıldıranların en hafif kıldıranıydı.
* Güleceği zaman mübarek elini, mübarek ağzının üzerine koyardı.
* Kahkaha ile gülmez, fakat daima mütebessim bulunurdu.
* Verilen müjdeler şükrederdi,
* Uyurken mübârek sağ elini, mübârek yanağının altına koyardı.
* Herkesin isteğini mümkün olan ölçüde, yerine getirirdi.
* Eli çok açıktı, cömertliği deryadan farksızdı,
* İlim, hikmet çağlayanı, sabır timsaliydi,
* Atılgandı, tehlikeden korkmazdı, heybetliydi.
* Gelmiş ve gelecek insanların en cesur ve en kahramanı, en kuvvetlisiydi.
* Hanımlarına karşı insanların en yumuşağı ve ikrâmlısıydı. Onlara karşı daima tebessümlüydü,
* Ne yer, ne içerse hizmetçisine de aynısını verirdi, Vefat ederken son anlarında dahi "Elinizin altındakilere (hizmetçi ve işçilere) iyi davranmamızı, onların haklarını gözetmemizi ve namaza dikkat etmemizi" tavsiye buyurmuştu.[2]
* Sofradan daima doymadan, yarı aç kalkardı.
* Temizliğe son derece ehemmiyet verir ve riâyet ederdi,
* Özel işlerini kendisi yapardı. Döşeği içi hurma lifi dolu deridendi.
* Dünya malına asla rağbet göstermezdi, Bir gün yanında dünyalıktan bahsettiler, Buyurdu ki : "İşitmiyor musunuz? Sâde hayat imandandır"'
* Ekseri yediği arpa ekmeği ve hurmaydı, Allah'ın huzuruna kavuştuğu vakit, evinde az bir arpadan başka yiyecek maddesi bulunmamıştı.[3]
* Kimsenin ayıbını yüzüne vurmazdı,
* Çok adildi.
* Sosyal adaleti ve kardeşlik hukukunu en güzel o uyguladı.
* Çalışmaya, ilim ve irfana, icad ve keşiflere teşvik etmiştir.
* Daima Hakk'ın ve haklının yılmaz savunucusuydu.
* Zulüm ve sömürünün amansız düşmanıydı.
* İnsanların faydası için, kendi rahatını terk ederdi,
* İnsanlara madde ve mevkisine göre değil, takvâ ve ahlâkına göre değer verirdi.
* İlim-irfan âdab-erkân şiârıydı.
* Hayatı iman ve cihad olarak görmüştür,
* Cahil bir toplumu, dünyanın en insâni, en müreffeh devleti haline getirmiştir, O'nun tebliğ ettiği İslam Nizamı'nı hayatlarına gerçek mânasıyla tatbik eden cemiyetler, yine aynışekilde dünyanın ve insanlığın efendisi olurlar,
* Modern medeniyetin öncüsü ve insanlığın manevi mimarıdır.
* İlk defa insan haklarını tam manâsıyla o açıklamış ve bunu tatbik etmiştir.
Rasulullah (s.a.s.) her yönden örnek alınacak en mükemmel insandır, Her müslümanın O'nu en güzel şekilde öğrenip tanıması; Onun yüce ahlâkını yaşamaya ve yaşatmaya çalışması lazımdır, Çünkü O'nun ahlâkı, Kur'ân ahlâkı idi. Hz. Âişe (r,anha) Validemize, Sahabeler Rasulullah'ın (s.a.s.) ahlâkını sordular. Buyurdu ki : "Siz Kur'ân okumuyor musunuz Allah Rasulü (s.a.s.)'nün ahlak-ı Kur'an idi"
Şair Nabi şöyle diyor :
"Çalış, ehl-i kemâl ol, uyma her nâdân-ı gümraha,
Baş eğ, el bağla, sonra gel Huzüru Hazreti Şâh'a."
Rasulullah (s.a.s.) Efendimizin çok yapmış olduğu dualarından biri şudur :
"Allah'ım: Fayda vermeyen ilimden, kabul olmayan amelden, müstecâb olmayan duadan sana sığınırım" (250 Hadis, H, No: 95).
Bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur: "Ey mü'min, sende şu dört şey bulunursa dünyada kaybettiğin (elde edemediğin) şeylere üzülme: Doğruluk ve sadakat, emanetlere riayet, güzel huy ve yüksek ahlâk, meşru çalışıp helalden kazanmak"
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
11 Şubat 2009       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
* PEYGAMBERİMİZİN [S.A.V] GÜZEL AHLAKI *
*…Şüphesiz sen pek büyük bir ahlak üzerindesin.*[Kalem Suresi 4]
ayetinde de belirtildiği üzere çok güzel ahlaklı şefkatli anlayışlı ince düşünceli bir insandı.Tüm Müminlerin maddi ve manevi her türlü sorunu ile ilgilenir sağlıkları ve güvenlikleri için tüm tedbirleri alır imanlarını ve takvalarını sürekli takviye etmeleri için onlara hatırlatmalarda bulunurdu.Peygamberimiz [sav]in tüm insanlığa örnek olan şefkati ayetlerde şöyle bildirilmektedir:
* Andolsun size içinizden sıkıntıya düşmeniz Onun gücüne giden size pek düşkün müminlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir. *[Tevbe Suresi 128]
* Ve müminlerden sana tabi olanlara koruyucu kanatlarını ger.* [Şuara Suresi 215]
Kuran ahlakını yaşayan ve Peygamberimiz [sav]in sünnetlerinin izinden giden Müminler de onun güzel özelliklerini kendilerine örnek almalıdırlar.Müminler için her türlü fedakarlıkta bulunmalı her durum karşısında şefkatli ve merhametli olmayı ön planda tutmalıdırlar.Bir ayette müminlerin birbirleri için yaptıkları fedakarlıklar şöyle anlatılmaktadır:
* Kendilerinden önce o yurdu Medineyi hazırlayıp imanı gönüllerine yerleştirenler ise hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç arzusu duymazlar.Kendilerinde bir açıklık ihtiyaç olsa bile kardeşlerini öz nefislerine tercih ederler.Kim nefsinin cimri ve bencil tutkularından korunmuşsa işte onlarfelah kurtuluş bulanlardır.* [Haşr Suresi 9]
Müminlerin merhamet ve yardımseverlikleri hayatın her anında kendini göstermektedir.Örneğin savaş anında esirlere yolculuk esnasında yolda kalmışlara zorluk içinde olan yoksullara ve yetimlere yardım etmeyi de Kuran ahlakının gereği olarak seve seve yerine getirirler.Kuranda şu şekilde bildirilir:
* Kendileri ona duydukları sevgiye rağmen yemeği yoksula yetime ve esire yedirirler.Biz size ancak Allahın yüzü rızası için yediriyoruz sizden ne bir karşılık istiyoruz ne bir teşekkür.Çünkü bizasık suratlızorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz. * [İnsan Suresi 8-10]
Peygamber Efendimiz [sav] hadisi şeriflerinde merhametin ve şefkatin önemine şu şekilde değinmiştir:
* Merhamet edin merhamet olunasınız.Af edin af olunasınız.Yazık laf ebesi olanlara.Yazık günahlarına bilerek devam edip istiğfar etmeyenlere. *[G.Ahmed Ziyaüddin Ramuz El Hadis]
* Merhamet etmeyene merhamet edilmez. * [G.Ahmed Ziyaüddin Ramuz El Hadis]
* Allah refikdir merhametli ve şefkatli rıfkı sever ve rıfka mükabil verdiğini başka hiçbir şeyle vermez. *[Kütüb-i Sitte Muhtasarı ]
Tüm müminler Peygamberimiz [sav]in şefkatli ve merhametli yapısını örnek almalıdırlar. Çünkü bu Müminlerin Allahın rızasını kazanıp aralarındaki kardeşlik bağlarının da artmasına ve güçlü bir birlik olmalarına vesile olacaktır.

Kaynak :
Kuran-ı Kerim
İlmi Araştırma dergisi makalesinden alıntıdır
Son düzenleyen Safi; 4 Aralık 2018 21:15
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
11 Şubat 2009       Mesaj #4
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Peygamber Efendimizin hayatının her anında, müminlere çok güzel örnekler bulunmaktadır. Hz. Muhammed (sav)'in sahabeleriyle olan sohbetleri, onlara hitapları, şakaları, çocuklara olan sevgi ve ilgisi, hanımlarına karşı adaletli, sevecen ve ilgili tavrı, hem ailesi hem de tüm Müslümanlar için örnek bir koruyucu olması, güler yüzü, neşesi, canlılığı, müminlere olan düşkünlüğü ve şefkati, güzel ahlakın ve ideal insan modelinin önemli bir örneğidir. Bu bölümde Peygamber Efendimizin Allah'ın hoşnut olduğu güzel hayatından örnekler verilecektir.

Peygamberimiz (sav) güler yüzlüydü ve güler
yüzlü olmayı tavsiye ederdi:

Peygamber Efendimiz, üzerindeki ağır sorumluluğa ve karşılaştığı türlü zorluklara rağmen, son derece tevekküllü, teslimiyetli ve huzurlu bir insandı. Hayatının her anında imanın neşesi ve şevki içindeydi. Hem bu imani neşesi, hem de güzel ahlakı nedeniyle daima güler yüzlü ve candan bir tavrı vardı. Sahabeler, Peygamberimiz (sav)'in bu halini şöyle anlatmaktadırlar:

Hz. Ali (ra): "Onun güler yüzlü oluşu ve herkese nazik davranışı adeta onu halka bir baba yapmıştı. Herkes onun katında ve nazarında eşit idi (İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, s. 33) ."

Allah Resulü daima güler yüzlü, yumuşak huylu idi (İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, s.34) ...

"Allah Resulü... halkın en çok gülümseyeni ve en neşelisi idi (Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.801) ."

Peygamberimiz (sav) ashabına da güler yüzlü olmalarını tavsiye etmiş ve şöyle demiştir:

"Sizler insanları mallarınızla memnun edemezsiniz, onları güzel yüz ve güzel huyla hoşnut edersiniz (Bezzar, Ebu Yala, Taberani; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 111) ."

"Allah Teala kolaylık gösteren ve güler yüzlü kişiyi sever (Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998,, s.444) ."

Peygamberimiz (sav)'in sahabeleri ile olan ilişkisi ve sohbetleri

Peygamberimiz (sav), çevresindeki Müslümanlarla çok yakından ilgilenirdi. Onların her birinin imanını, tavrını, temizliğini, neşesini, sağlığını yakından takip ederdi. Her birinin eksiklerini, ihtiyaçlarını gözetir, temin edilmesini sağlardı. Onlarla olan sohbetlerinde ise, onları çok hoş tutar, gönüllerini alırdı. Sahabeler yanından neşe ve huzur içinde ayrılırlardı.

En yakınlarından biri olan Hz. Ali (ra), Peygamberimiz (sav)'in sohbetlerindeki ortamı ve sahabeleriyle olan ilişkisini şöyle açıklamıştır:

"Resulullah insanların eli en açık, gönlü en geniş ve şivesi en düzgün olanı, yüklendiği işi en iyi şekilde ifa edeni, en yumuşak huyluları ve sohbeti en güzel olanıydı. Onu tanıyıp sohbetinde bulunanlar ona severek sokulurdu. Onu niteleyen: 'Ondan önce de ondan sonra da onun gibisini görmedim' derdi. Ne zaman kendisinden bir şey istense onu mutlaka verirdi (Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.814) ."

"(Birlikte) oturduğu kimselerin her biriyle ilgilenir, farklı muamele ettiği izlenimi vermezdi. İhtiyacını gidermesi için onunla oturan veya onu ayakta tutan kimseye karşı sabırlı olur, o kişi ayrılmadıkça kendisi onu terk edip ayrılmazdı (İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, s.33) ."

"Ashabını özler, (göremediği zaman) sorardı. İnsanların durumlarının nasıl olduğunu, işlerinin ne alemde olduğunu da sorardı. Güzele güzel, çirkine çirkin derdi (İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, s.33) ."

"Daima doğruların yanındaydı, başkasını kabul etmezdi. Yanına geçici olarak girerlerdi, çıktıklarında mutmain olarak çıkarlardı. Yanından birer delil ve kılavuz olarak çıkarlardı (İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, s.33) ."

Gelen yabancıların aşırı ve mantık dışı davranışlarını sabırla karşılardı. Ashab bazen buna kızarlardı da o onları teskin eder, şöyler derdi: "böyle kimseleri gördüğünüzde onu irşad edin! (İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, s.34) "

"Kimsenin sözünü kesmez, bitirinceye kadar beklerdi (İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, s.34) ."166

"... İnsanları birbirine sevdirecek, birbirlerine kaynaştıracak şeyleri konuşurdu. Onları ürkütmez, kaçırmazdı. Her kavmin liderine önem atfederdi; ikram ederdi.. (İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, s.33) ."167

Torunu Hz. Hasan (ra) ise Peygamberimiz (sav) için şunları söylemiştir:

"Bakışları son derece anlamlı idi... Mani kelimelerle (az sözle çok mana ifade edecek şekilde) gayet güzel ve veciz konuşurdu. Sözlerinde ne fazlalık olurdu ve ne de eksiklik (İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, s.32) ."

İleri gelen kimselerle de sade vatandaşlarla da eşit şekilde konuşurdu. Onlardan hiçbir şeyi saklamazdı (İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, s.32) ."

Ebu Zer (ra,) Peygamberimiz (sav)'in sahabelerine karşı sevgi dolu tavrını şöyle anlatmıştır:

"Bir gün Peygamberimizin yanına gittim. Bir divanda oturuyordu. Kalktı beni kucakladı. Bu kucaklaması gerçekten pek içtendi (Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.459) ."

Ebu Hüreyre (ra) ise Hz. Muhammed (sav)'in insanlara karşı son derece ince düşünceli ve insaniyetli olan güzel tavrını şöyle tarif etmiştir:

"Allah Resulü'nün elini birisi tuttuğunda o kişi elini bırakmadıkça, Resulullah elini çekmezdi. Kendisiyle konuşan herkese karşı yüzünü döndürür, konuşan lafını bitirmeden çehresini çevirmezdi (Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.443) ."

Peygamberimiz (sav), sahabelerinin rahatsızlıkları ile de yakından ilgilenirdi. Zayıf olanların kilo almaları, kilosu fazla olanların diyet yapmalarını, yiyeceklerin faydalı olanlarını seçmelerini tavsiye ederdi (Tirmizi, ibni-mace; İmam Gazali, Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 4. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.570) . Örneğin bazı hastalıklarında, sahabelerine bal şerbeti içmelerini tavsiye etmiştir (Konyalı Mehmed Vehbi, Tam Metni Sahih-i Buhari, 4. cilt, Üçdal Neşriyat, İstanbul 1993, s.304) .

Hz. Ebu Hüreyre (ra)'nin anlattığına göre, bir gün Ebu Hüreyre (ra) bayıldığında, Peygamberimiz (sav) onu kendisi ayağa kaldırmış, evine getirmiş ve aç olduğunu anlayarak ona ilk önce süt içirmiştir (Konyalı Mehmed Vehbi, Tam Metni Sahih-i Buhari, 4. cilt, Üçdal Neşriyat, İstanbul 1993, s.260) .

Peygamberimiz (sav) sahabelerine şakalar yapar, onlarla birlikte gülerdi

Sahabelerin aktardıkları olaylardan anlaşıldığı gibi, Peygamber Efendimiz hem ailesi hem de sahabeleri ile sık sık şakalaşır, onların yaptıkları esprilere güler ve onlara güzel isimler veya lakaplar takardı. Ancak, her konuda olduğu gibi şakalaşma konusunda da Peygamberimiz (sav) çok ince düşünceli, vicdanlı ve anlayışlı davranırdı. Peygamberimiz (sav)'in şakalar konusunda ashabına verdiği tavsiyeler şöyle özetlenebilir:

"Ben şaka yaparım ama sadece doğru olanı söylerim"

"Bir Müslümanın kardeşini korkutması helal değildir"

"Kardeşinle münakaşa etme, alaya alarak onunla şakalaşma."

"Başkalarını güldürmek için yalan söyleyene yazıklar olsun."

"Kul, şaka da olsa yalan söylemeyi, doğru da olsa münakaşa etmeyi bırakmadıkça iyi bir mümin olamaz."

"Şaka da olsa yalan söylemeyin (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 15. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 209) ."175

Peygamberimiz (sav)'in sevgi konusundaki tavsiyeleri

Peygamber Efendimizin özellikle üzerinde durduğu en önemli konulardan biri, müminlerin birbirlerini hiçbir çıkar gözetmeden, içten bir sevgi ile sevmeleri ve birbirlerine karşı kin, öfke ve kıskançlık gibi kötü hisler beslememeleriydi. Peygamberimiz (sav) hem bu konuda müminlere en güzel örnek olmuş, hem de onlara sık sık bu konularda tavsiyelerde bulunmuştur.

Allah bu konu hakkında Kuran'da şöyle buyurmaktadır:

İşte Allah, iman edip salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. De ki: "Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik kazanırsa, biz ondaki iyiliği arttırırız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir .(Şura Suresi, 23)

Peygamber Efendimizin sevgi, dostluk ve kardeşlik hakkındaki hadis-i şeriflerinden bazıları ise şöyledir:

"Mümin kendisi için sevdiğini kardeşi için de arzular (Buhari ve Müslim; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 152) ."

"Hediyeleşin, birbirinizi sevin. Birbirinize yiyecek hediye edin. Bu, rızkınızda genişlik hasıl eder (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.239) ."

"Ziyaretleşin, hediyeleşin. Çünkü ziyaret sevgiyi perçinler, hediye de kalpteki kötü duyguları söker atar (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.239) ."

"Birbirinizi kıskanmayınız, birbirinize kin tutmayınız, birbirinize çirkin sözler söylemeyiniz, birbirinize sırtlarınızı dönmeyiniz, kiminiz kiminizi arkasından çekiştirmesin. Allah'ın kulları kardeşler olunuz (Buhari ve Müslim; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 315) ."

"Sizden önceki toplumların derdi size de bulaştı: Haset ve kin. Kin beslemek kökten kazıyan şeydir. Allah'a yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. Size birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi? Aranızda selamı yayın (Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 425) ."

Peygamber Efendimizin çocuklara olan ilgisi ve şefkati

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in tüm insanlığa örnek olan şefkati, merhameti ve müminlere olan düşkünlüğü, çocuklara olan tavrında da çok yoğun olarak görülmektedir. Peygamberimiz (sav) hem kendi çocukları ve torunları hem de ashabının çocukları ile çok yakından ilgilenmiş, doğumlarından isimlerinin konmasına, sağlıklarından ilimlerinin artmasına, giyimlerinden oynadıkları oyunlara kadar onlar için tavsiyelerde bulunmuş, hatta bizzat yol göstermiş, ilgilenmiştir.

Örneğin, Peygamber Efendimiz, kızı Hz. Fatıma (ra)'ya, her iki torununun doğumundan hemen önce "Doğum olunca bana haber vermeden çocuğa hiçbir şey yapmayın"181 diye tembihlemiştir. Bebeklerin doğumundan sonra ise onların beslenmelerini, bakımlarını ve nasıl korunacaklarını bizzat göstererek anlatmıştır.

Peygamberimiz (sav) ayrıca, yeni doğan bebeklere, çocuklarına, torunlarına ve ashabının çocuklarına hep dua etmiştir. Onları severken ya da onların oyunlarını izlerken, onlar için Allah'tan hayırlı ve uzun bir ömür, ilim, hikmet ve iman istemiştir. Örneğin torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e her vesilede dua etmiş ve bu duasının, Hz. İbrahim'in Hz. İshak ve Hz. İsmail için ettiği dua olduğunu belirtmiştir (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.450) .

Ashabından İbn-i Abbas (ra) çocukken Peygamberimiz (sav)'in kendisine "Allah'ım buna hikmeti öğret" diye dua ettiğini aktarır. Ashabından Enes (ra)'e ise çocukluk döneminde, Allah'ın mal ve evladını çok ve ömrünü uzun kılması ve verdiklerinin Enes (ra) hakkında hayırlı ve mübarek olması için dua etmiştir (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.450-51) .

Peygamber Efendimiz çocukların oyununa da çok önem vermiş, hatta zaman zaman onlarla oyun oynayarak ilgilenmiştir. Hz. Peygamber (sav), "Çocuğu olan onunla çocuklaşsın (Peygamberimizin Çocuk Sevgisi
) " diyerek, anne babalara çocuklarını bizzat eğlendirmelerini tavsiye etmiştir. Peygamberimiz (sav) çocukların yüzme, koşu, güreş gibi oyun ve sporlarla meşgul edilmelerini de tavsiye etmiş, hatta torunlarını ve çevresindeki çocukları buna teşvik etmiştir.

Birçok sahabe, Peygamber Efendimizin çocukları nasıl sevdiğini, onlarla nasıl ilgilendiğini ve oyunlar oynadığını aktarmıştır. Bunlardan bazıları şöyledir:

Hz. Enes (ra): "Resulullah aleyhissalatu vesselam çocuklarla şakalaşmada insanların en önde olanıydı (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 15. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.209) ."

El Bera (ra): "Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellemi Hasan omuzunda iken gördüm.. (İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, s.135) ."

"Peygamberimiz (sav) kızı Hz. Fatıma (ra)'ya şöyle derdi: 'Haydi şu oğullarımı (Hasan ve Hüseyin) çağır bana!' Ondan sonra o ikisini göğsüne basar, koklardı (İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, s.136) ."

Ya'la İbnu Mürre (ra) Peygamberimiz (sav)'in çocuklara olan sevgisine, onlarla nasıl şakalaştığına dair şunları anlatmıştır:

"Bir grup ashab, Resulullah ile birlikte aleyhissalatu vesselam'ın davet edildiği bir yemeğe gittiler. Yolda torunu Hüseyin'e rastladılar, çocuklarla oynuyordu.

"Resulullah (sav) çocuğu görünce ilerleyip cemaatin önüne geçip onu tutmak için ellerini açtı. Çocuk ise sağa sola kaçmaya başladı. Resulullah da onu takliden sağa sola koşarak, tutuncaya kadar peşinde koştu. Yakalayınca ellerinden birini çenesinin altına diğerini de ensesine koyup öptü ve 'Hüseyin bendendir. Ben de Hüseyindenim. Kim Hüseyin'i severse Allah da onu sevsin. Hüseyin sıbtlardan bir sıbttır (torun)' buyurdu (Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.519) ."

Hz. Enes (ra)'in bildirdiğine göre Resulullah (sav), "dünyadaki iki reyhanım" dediği torunları Hasan ve Hüseyin'i sık sık yanına çağırtıp onları koklar ve bağrına basardı (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 508) .

İbnu Rebi'ati'ibni'l Haris (ra) diyor ki:

"Babam beni, Abbas (ra)'da oğlu el-Fadl (ra)'ı Resulullah'a gönderdi. Huzurlarına girdiğimiz zaman bizi sağlı sollu oturttu ve bizi öylesine sıkı kucakladı ki daha kuvvetlisini görmedik (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 508) ."

Resulullah (sav)çocuklara olan sevgisini gösterirken sıkça onların başlarını okşardı ve onlara hayır duaları ederdi. Örneğin Yusuf İbni Abdillah İbni Selam (ra), "Hz. Peygamber (sav) beni Yusuf diye isimlendirdi, başımı okşadı" der. Amr İbnu Hureys (ra) ise annesinin kendisini Hz. Peygamber (sav)'in huzuruna götürdüğünü, Resulullah (sav)'ın başını okşayıp bol rızka kavuşması için dua ettiğini, Abdullah İbnu Utbe (ra) de beş-altı yaşlarındayken Peygamberimiz Efendimizin başını okşayarak, zürriyeti ve bereketi için dua ettiğini hatırlayabildiğini anlatır (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 509) .

Hz. Muhammed (sav)'in çocuklara gösterdiği ilgili ve sevgi dolu tavrı, Ebu Hüreyre (ra) de şu örneklerle anlatmıştır:

"Meyvenin ilk çıkanı getirildiği zaman Resulullah (sav) şöyle derdi: 'Allah'ım Bize, Medinemize, meyvelerimize, müdd ve saımıza (yani ölçeklerimize) kat kat bereket ver' diye dua ederdi. Sonra meyveyi orada bulunan en küçük yaştakine verirdi (Haydar Hatipoğlu, Sünen-i İbni Mace Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları, 9. cilt, İstanbul 1983, s. 82) ."

"Çocuğa karşı yumuşak davranmak Allah Resulü'nün adetlerindendi. Allah Resulü bir seferden döndüklerinde çocuklar kendilerini karşılarlardı. Allah Resulü de durur sahabelerine çocukları kaldırmalarını emrederdi. Onlar da çocukların kimini Allah Resulü'nün önüne kimisini terkisine bindirir ve bazılarını da kendileri bineklerine alırlardı (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 510) ."

"Resulullah (sav) Hz. Fatıma'nın evinin avlusuna geldi ve oturdu. 'Burada çocuk var mıdır?' diye sordu. Hz. Fatıma'nın çocuğu (Resulullah'ın torunu), süratle koşarak geldi ve Resulullah'ın boynuna sarıldı. Resulullah çocuğu öptü (Konyalı Mehmed Vehbi, Tam Metni Sahih-i Buhari, 2. cilt, Üçdal Neşriyat, İstanbul 1993, s.411) ."

"Çocuklarla o kadar içice olmuştu ki, bir defasında yarış yapan çocukları görmüştü de, onların neşesine katılmak için birlikte koşmuştu (Peygamberimizin Örnek Ahlakı
)"

Cabir İbnu Semüre (ra) de aynı konuda şunları anlatmıştır:

"Resulullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte ilk namazı kıldım. Sonra aleyhissalatu vesselam ehline gitti. Onunla ben de çıktım. Onu bir kısım çocuklar karşıladı. Derken onların yanaklarını bir bir okşamaya başladı. Benim yanağımı da okşadı. Elinde bir serinlik ve hoş bir koku hissettim (Müslim, Fezail 80, (2329); Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 15. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.369) ."196

Kız çocuklarının doğar doğmaz öldürüldükleri bir dönemde peygamber olarak görevlendirilen Hz. Muhammed (sav), kız çocuklarını da erkek çocuklardan ayırmamak gerektiğini, kız çocuklarını öldürmenin günah olduğunu bildirmiş, ve hepsine eşit sevgi ve ilgi göstererek, topluma da güzel bir örnek olmuştur. Peygamberimiz (sav)'in kız çocuklarındaki güzel özellikleri vurguladığı sözlerinden biri şudur:
"Kız ne güzel evlattır. Şefkatli, yardımsever, munis, kutlu ve analık duyguları ile doludur (Vesail, Ebvab-ı Ahkam-ül-Evlad, 4.bab, 4.haber-Meşkiniden naklen; Hüseyin Hatemi, İlahi Hikmette Kadın, Birleşik Yayıncılık, 4. baskı, İstanbul, 1999, s. 72) ."197

Peygamberimiz (sav) sevgisini hem sözleriyle hem de davranışlarıyla gösterirdi. Çocuklara onları sevdiğini söylerdi (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.511) .

Peygamber Efendimiz, çocuklara olan şefkatinde hiçbir ayırım gözetmezdi. Kendi çocuklarına ve torunlarına gösterdiği sevgi ve merhametin aynısını diğer Sahabî çocuklarına da gösterirdi. Halid bin Said (ra), Peygamberimiz (sav)'i ziyarete geldiğinde yanında küçük kızı da vardı. Habeşistan'da doğduğu için, Peygamberimiz (sav) ona ayrı bir yakınlık gösterirdi. Bir seferinde Peygamberimiz (sav)'in eline işlemeli bir kumaş parçası geçmişti. Hz. Halid'in kızını çağırttı ve ona verdi, sevindirdi.

Cemre o sıralar küçük bir çocuktu. Babası alır, onu Peygamberimiz (sav)'in huzuruna götürür, derdi ki: "Yâ Resulallah, şu kızım için Allah'a bereketle dua eder misiniz?" Peygamber Efendimiz Cemre'yi kucağına oturttu, elini başına koydu ve bereketle dua buyurdu.

Peygamberimiz (sav)'in yardımcısı Hz. Zeyd (ra)'in oğlu Üsame (ra) Peygamber Efendimiz ile ilgili şunları anlatmıştır:

"Resulullah bir dizine beni, bir dizine de torunu Hasan'ı oturtur; sonra ikimizi birden bağrına basar ve 'Ya Rabbi, bunlara rahmet et. Çünkü ben bunlara karşı merhametliyim' diye dua ederdi (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.508) ."

Bazı kimseler, Peygamberimiz (sav)'in çocuklarla oyun oynamasını, onlarla ilgilenmesini anlamıyorlardı. Bir defasında Akra bin Habis (ra), Peygamberimiz (sav)'i, Hz. Hasan'ı öperken gördü ve şöyle dedi:

"Benim on çocuğum var. Şimdiye kadar hiçbirini öpmedim." Bunun üzerine Peygamberimiz, "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” buyurdu (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.507) ."

Peygamber Efendimiz mübarek evladı Hz. İbrahim'i de, süt annesinin evinde sık sık ziyarete gider, şefkat ve merhametini göstererek, başını okşar, bağrına basardı. Peygamber Efendimizin hizmetkarı Hz. Enes (ra), ilgili bir hatırasını şöyle anlatır:

"Ben ev halkına Resul-i Ekremden (sav) daha şefkatli, daha merhametli davranan bir kimse hayatımda görmedim. İbrahim, Medine'nin Avali kısmında sütannesinin yanında bulunurken, Peygamberimiz onu görmeye gider, biz de beraberinde bulunurduk... Peygamberimiz içeri girer, oğlunu alır, öper, sonra dönerdi... Yine bir gün gittiğimizde Resulullah çocuğunu getirtti, bağrına bastı. Ona bazı sözler söyledi, onunla konuştu (Müsned, 4:194; Müslim, 4:1807, Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 506-507) ."

Hazret-i Ali anlatıyor:

"Peygamber Efendimiz bize ziyarete gelmişti. O gece bizde kaldı. Hasan ve Hüseyin de uyuyorlardı. Bir ara Hasan su istedi. Peygamberimiz hemen kalktı ve su kırbasından bir bardak su aldı, çocuğa verdi.. (Peygamberimizin Örnek Ahlakı
) ."

Peygamberimiz (sav), ayrıca müminlere çocukları arasında adaletle davranmalarını hatırlatmış ve şöyle demiştir:

"Allah'tan korkun. Çocuklarınızın size itaatli olmalarını istediğiniz gibi siz de onların aralarında adaletle davranınız (G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 13/10) ."

"Allah öpücüğe varıncaya kadar her hususta çocuklar arasında adaletli davranmanızı sever (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.498) "

Peygamberimiz (sav)'in çocukların eğitilmeleri ve güzel ahlak ile terbiye edilmeleri üzerinde de durmuş ve bu konuda birçok tavsiyede bulunarak yol göstermiştir. Peygamberimizin (sav) bu konudaki sözlerinden bazıları şöyledir:

"Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.512) ."

"Çocuğun, babası üzerindeki haklarından biri ismini ve edebini güzel yapmasıdır (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.512) ." 206

"Çocuklarınıza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapın.. (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.515) ."207

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), her konuda olduğu gibi, çocuklarla ilgilenmesi, onlara gösterdiği sevgi ve şefkat ile müminlere en güzel örnektir. Peygamberimiz (sav) "Küçüklerimize şefkat etmeyen ... bizden değildir (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.506) " diyerek, çocuklara gösterilen şefkatin önemini belirtmiştir.

Peygamber Efendimizin eşleri müminlerin anneleridir:

Peygamber Efendimizin eşleri, tüm müminlerin anneleri, tüm Müslüman kadınlara örnek, takva sahibi müminlerdir. Kuran'da, hadis-i şeriflerde ve Peygamber Efendimizin hayatı hakkındaki rivayetlerde Hz. Muhammed (sav)'in eşlerinin huyları, imanları, Peygamberimiz (sav)'e nasıl yardımcı oldukları, yaptıkları tebliğ ve güzel ahlakları hakkında birçok bilgi verilmektedir.

Kuran'da Peygamber Efendimizin eşleri hakkında verilen bilgilerden biri, onların tüm müminlerin annesi olduğudur:

Peygamber, müminler için kendi nefislerinden daha evladır ve onun zevceleri de onların anneleridir... (Ahzab Suresi, 6)

Bir başka ayette ise, Allah müminlere, Peygamberimiz (sav)'den sonra onun eşlerini nikahlamalarını yasaklamıştır. Bu ayet şöyledir:

... Allah'ın Resûlüne eziyet vermeniz ve ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedi olarak (helal) olmaz. Çünkü böyle yapmanız, Allah katında çok büyük (bir günah)tır. (Ahzab Suresi, 53)

Kuran'ın bazı ayetlerinde ise, Peygamberimiz (sav)'in hanımlarının diğer kadınlar gibi olmadıkları belirtilmiş ve onların nasıl bir tavır içinde olmaları gerektiği haber verilmiştir. Ayetlerde şöyle buyrulur:

Ey peygamberin kadınları, siz kadınlardan herhangi biri (gibi) değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin. Evlerinizde vakarla-oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah'a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister. Evlerinizde okunmakta olan Allah'ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, latiftir, haberdar olandır. (Ahzab Suresi, 32-34)

Peygamberimizin takva sahibi eşlerinin ayetlerde bildirilen tutumları, yani sözü maruf, akla ve vicdana uygun bir şekilde söylemeleri, vakarlı tavırları, sakınmaları, ibadetlerde ve Peygamber Efendimize itaatteki titizlikleri, Kuran'ı ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetini çok iyi biliyor olmaları tüm mümin kadınlara örnektir.

Allah, ayetlerinde Peygamberimiz (sav)'in hanımlarının ecirlerinin iki kat verileceğini şöyle bildirmiştir:

Ey peygamberin kadınları, sizden kim açık bir çirkin-utanmazlıkta bulunursa, onun azabı iki kat olarak arttırılır. Bu da Allah'a göre pek kolaydır. Ama sizden kim Allah'a ve Resûlü'ne gönülden -itaat eder ve salih bir amelde bulunursa, ona ecrini iki kat veririz. Ve Biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır. (Ahzab Suresi, 30-31)

Peygamber Efendimizin mübarek eşlerinden ilki, Hz. Hatice (ra)'dir. Hz. Hatice aynı zamanda ilk Müslümanlardandır. Peygamberimiz (sav), ilk vahyi aldığında hemen kendisine söylemiştir. Aklı, feraseti, basireti ve hikmeti ile tanınan Hz. Hatice, hemen iman etmiş ve o günden sonra Peygamberimiz (sav)'e büyük destek olmuş, Kuran ahlakının yayılmasında maddi ve manevi olarak büyük bir çaba göstermiştir.

Peygamberimiz (sav)'in Hazreti Sûde, Hazreti Aişe, Hazreti Hafsa, Hazreti Zeyneb, Hazreti Ümmü Seleme, Hazreti Cuveyriye, Hazreti Ümmü Habibe, Hazreti Safiye, Hazreti Meymune gibi isimleri zikredilen diğer hanımları da fedakarlıkları, sabırları ve Peygamber Efendimize olan bağlılıkları ile sahabelere örnek olmuşlardır.

Peygamberimiz (sav), hem hanımları hem de çocukları ile çok yakından ilgilenmiş, onların imanlarını, sağlıklarını, neşelerini ve ilimlerini artırmalarına vesile olmuştur. Rivayetlerde Peygamberimiz (sav)'in hanımları ile oyunlar oynadığı, koşu yarışları yaptığı da belirtilir. Sahabeler "Peygamber (sav) hanımlarıyla en fazla şakalaşan kişiydi (Hasan B. Süfyan Müsnedi'nde aktarılmıştır; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.105) " diyerek, Peygamber Efendimizin eşlerine olan ilgisini belirtmiştir.

Ayrıca Hz. Aişe (ra)'den rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz, "Hanımlarına karşı insanların en yumuşağı, en kerimi, güler yüzlüsü ve mütebessim olanı idi (G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 531/7) ."

Peygamber Efendimizin bilinen bir başka özelliği ise, hanımları arasında son derece adaletli olmasıdır. Hatta rivayetlerde. eşlerini ziyaretlerini eşit olarak taksim ettiği belirtilir. Bu konuda Hz. Aişe (ra) şöyle der:

"Resulullah (sav) gece taksiminde adalete riayet eder ve derdi ki: "Ey Allah'ım. Bu taksim benim iktidarımda olanda yaptığım bir taksimdir. Senin muktedir olup benim muktedir olmadığım şeyden dolayı beni levmetme (Ebu Davud., nikah 39, (21347); Tirmizi. Nikah 42, (11407); Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 66) ."211

Hz. Enes (ra) anlatıyor:

"Resulullah (sav)'ın yanında dokuz hanımı vardı. Hanımlara uğrama işini sıraya koyuyordu. Birinci hanımına ikinci uğrayışı dokuz gün sonra oluyordu. Hanımları her akşam Resullulah'ın o gün geleceği odada toplanıyordu (Müslim, Rada 46, (1462); Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 68) ."212

Peygamber Efendimiz birçok sözünde de mümin kadınların ne kadar değerli varlıklar olduklarını belirtmiştir. Örneğin bir sözünde "Dünya bir metaıdır. Dünya metaının en hayırlısı saliha kadındır (Müslim, Rada 64, (1467); Nesai, Nikah 15, (6,69); Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 15. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 514) "213 dediği belirtilir.

Peygamber Efendimiz ashabına da eşlerine karşı nasıl bir tutum içinde olmaları gerektiğini anlatmıştır:

"En olgun imana sahip mümin huyu en güzel ve ailesine karşı en nazik, lütufkar olanıdır (Nesai, Tirmizi ve Hakim'in de yaklaşık anlamda rivayetleri vardır.; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.105) ."214

"En hayırlınız, hanımlarına en hayırlı olanınızdır. Ben hanımlarına karşı sizlerin en iyisiyim (Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.10) ."215

Peygamberimizn Geleceğe Dair Verdiği Haberler

Her insanın, her toplumun ve her ülkenin bir kaderi vardır. Dünya üzerinde henüz hiçbir insan yaratılmamışken, her insanın gelecekte neler yaşayacağı, bir ülkenin hangi olaylara şahit olacağı, bir toplumun geçireceği evreler ve bu gibi her olay Allah katında tüm detayları ile belirlenmiştir. Ancak insanlar, önceden belirlenmiş, Allah'ın katında yaşanmış ve hatta bitmiş olan bu olayların hiçbirinden haberdar olmazlar. Bunları, ancak yaşadıkça görür ve bilirler. Dolayısıyla gelecek insanlar için gaybtır, yani bilinmezdir.

Ancak Allah, bazı kullarına gayba dair bazı bilgiler verdiğini Kuran'da bildirmiştir. Bu kişilerden biri de Hz. Yusuf'tur. Hz. Yusuf, zindanda iken, Allah'ın varlığının delillerini anlattığı iki arkadaşına şöyle demiştir:

Dedi ki: "Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben, Allah'a iman etmeyen, ahireti de tanımayanların ta kendileri olan bir topluluğun dinini terk ettim." (Yusuf Suresi, 37)

Ayette de bildirildiği gibi, Hz. Yusuf gayb olan bir haberi bildiğini söylemektedir. Bu, Allah'ın Hz. Yusuf'a verdiği bir ilim ve mucizedir. Allah, Hz. Yusuf'a ayrıca rüyaları yorumlama ilmini de vermiştir. Hz. Yusuf -Allah'ın dilemesi ile- gelecekte olacak bazı olayları görebilmektedir.

Hz. Yusuf'a verilen ilmin bir benzeri başka peygamberlere de verilmiştir. Allah ayetlerde, elçilerinden seçtiği kimselere gayb haberlerini açıklayacağını şöyle bildirmiştir:

O, gaybı bilendir. Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz.) Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyici (gözetleyici)ler dizer. (Cin Suresi, 26-27)

Elbette Rabbimiz Peygamber Efendimize de gayba dair pek çok haber vermiştir. Peygamberimiz (sav) hem geçmişte meydana gelen ve kimsenin bilmediği olayları, hem de gelecekte gerçekleşecek olan birçok olayı Allah'ın bildirmesiyle öğrenmiştir. Bir ayette Allah bu gerçeği şöyle haber verir:

Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf'un kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin. (Yusuf Suresi, 102)

Bu bölümde, Allah'ın, Peygamber Efendimize hem Kuran aracılığı ile, hem de kendisine özel olarak bildirdiği ve Peygamberimiz (sav)'in hadisleri aracılığı ile bize ulaşan bu gayb haberlerinden birkaçına yer verilecektir. (Detaylı bilgi için Harun Yahya, Kuran Mucizeleri, Global Yayıncılık)

Bu haberlerin pek çoğu gerçekleşmiştir ve insanlar da bu mucizeye şahit olmuşlardır. Bu, hem Peygamber Efendimizin Allah'ın elçisi olduğunun hem de Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunun delillerinden biridir.

Peygamberimiz (sav)'e Kuran ile verilen gayb
haberlerinden bazıları

Elif, Lam, Mim. Rum (orduları) yenilgiye uğradı. "Dünyanın en alçak yerinde". Ama onlar, yenilgilerinden sonra yeneceklerdir. Üç ile dokuz yıl içinde. Bundan önce de, sonra da emir Allah'ındır. Ve o gün müminler sevineceklerdir. (Rum Suresi, 1-4)

Peygamber Efendimize Kuran aracılığı ile gelecek hakkında verilen haberlerden biri, Rum Suresi'nin hemen başındaki ayetlerde yer alır. Bu ayetlerde Bizans İmparatorluğu'nun bir yenilgiye uğradığı, ama çok kısa bir zaman sonra tekrar galip geleceği bildirilmiştir.

Bu ayetler, Hıristiyan olan Bizanslıların, putperest bir toplum olan Persler karşısında çok ağır bir yenilgiye uğramasından yaklaşık 7 sene sonra, M.S. 620 civarında indirilmişti. Ve ayetlerde Bizans'ın çok yakında galip geleceği haber veriliyordu. Oysa o sırada Bizans o kadar büyük kayıplara uğramıştı ki, değil tekrar galip gelmesi, ayakta kalması bile imkansız görülüyordu. Yalnız Persler değil Avarlar, Slavlar ve Lombardlar da Bizans devletine karşı büyük tehdit oluşturmaktaydı. Avarlar İstanbul önlerine kadar gelmişlerdi. Bizans Kralı Heraklius, ordunun masraflarını karşılayabilmek için kiliselerdeki altın ve gümüş süs eşyalarının eritilip paraya çevrilmesini emretmişti. Hatta bunlar da yetmeyince bronzdan heykeller bile para yapımı için eritilmeye başlanmıştı. Pek çok vali, Kral Heraklius'a isyan etmiş, imparatorluk parçalanma noktasına gelmişti. Önceden Bizans toprağı olan Mezopotamya, Kilikya, Suriye, Filistin, Mısır ve Ermenistan, putperest Perslerin işgali altına girmişti.

Kısacası, herkes Bizans'ın yok olmasını bekliyordu. Ama tam bu dönemde, Rum Suresi'nin ilk ayetleri vahyedildi ve Bizans'ın dokuz yıl geçmeden yeniden galip geleceği haber verildi. Bu galibiyet öylesine imkansız gözüküyordu ki, Arap müşrikleri Kuran'da haber verilen bu zaferin, asla gerçekleşmeyeceğini düşünüyorlardı.

Fakat Kuran'ın tüm haberleri gibi bu da hiç kuşkusuz gerçekti. Rum Suresi'nin ilk ayetlerinin indirilmesinden yaklaşık 7 yıl sonra, M.S. 627 yılının Aralık ayında, Bizans ve Pers İmparatorlukları arasında Ninova harabeleri yakınında büyük bir savaş daha oldu. Ve bu kez Bizans ordusu, Persleri yenilgiye uğrattı. Birkaç ay sonra da Persler işgal ettikleri yerleri Bizans'a geri veren bir anlaşma imzalamak zorunda kaldılar. Böylece Allah'ın Kuran ile Peygamber Efendimize bildirdiği

"Rum'un zaferi", mucizevi bir şekilde gerçek oldu.

Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren O (Allah) yücedir. Gerçekten O, işitendir, görendir. (İsra Suresi, 1)

Bu ayetlerde yer alan bir başka mucize de, o dönemde kimsenin tespit etmesinin mümkün olmadığı coğrafi bir gerçeğin haber verilmesidir.

Rum Suresi'nin 3. ayetinde, Rumların "Dünyanın en alçak yerinde" yenildikleri belirtilir. Arapçası "Edna el ard" olan bu ifade, bazı meallerde "yakın bir yer" olarak da tercüme edilir. Ancak bu tercüme, orijinal ifadenin tam karşılığı değil, mecazi bir yorumudur. "Edna" kelimesi Arapçada "alçak" demek olan "deni" kelimesinden türemiştir ve "en alçak" anlamına gelir. "Ard" ise yeryüzü demektir. Dolayısıyla "Edna el ard" ifadesi de "yeryüzünün en alçak yeri" manasına gelmektedir.

Bizans İmparatorluğu ile Persler arasındaki savaş, yeryüzünün gerçekten en alçak noktasında gerçekleşmiştir. Söz konusu savaşın yeri, Suriye, Filistin ve şimdiki Ürdün topraklarının kesiştiği bölgede yer alan Lut Gölü havzasıdır. Ve bilindiği gibi deniz seviyesinden 395 metre aşağıda olan Lut Gölü çevresi, yeryüzünün "en alçak" bölgesidir. Yani Rumlar, tam ayette belirtildiği gibi, "yeryüzünün en alçak yeri"nde yenilmişlerdir.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Lut Gölü'nün rakımının, ancak modern çağdaki ölçümlerle tespit edilebilmiş olmasıdır. Daha önce hiç kimsenin Lut Gölü'nün dünyanın en alçak bölgesi olduğunu bilmesi mümkün değildir. Ama bu bölge Kuran'da "yeryüzünün en alçak yeri" olarak tanımlanmıştır. Bu, Kuran'ın İlahi bir söz olduğunun ve Peygamberimiz (sav)'in Allah'ın Resulü olduğunun delillerinden birini oluşturmaktadır.

Bu ayette Allah, Peygamber Efendimizi bir gece Mescid-i Aksa'ya götürdüğünü ve orayı gösterdiğini bildirmektedir. Bu, çok büyük bir mucizedir. Bilindiği gibi, Mescid-i Haram Mekke'de, Mescid-i Aksa ise Kudüs'tedir. Ve Peygamber Efendimiz, bu olay gerçekleştiğinde Mekke'de bulunmaktadır. O dönemin koşullarında ise, bir gece içinde Mekke'den Kudüs'e gitmek imkansızdır. Ayrıca şunu da belirtmeliyiz ki, Peygamber Efendimiz, Kudüs'ü ve Mescid'i Aksa'yı daha önce hiç görmemiştir.

Ertesi gün, bu büyük mucizeyi çevresindekilere anlattığında, Mekke'li müşriklerin ona inanmadıkları ve delil göstermesini istedikleri rivayet edilir. Kureyşlilerin içinde Mescid-i Aksa'yı görmüş olanlar vardır ve Peygamber Efendimiz Mescid-i Aksa'yı tarif etmesini istemişler, kendisine bununla ilgili sorular sormuşlardır.

Peygamber Efendimiz, Mescid-i Aksa'yı doğru olarak anlatınca, müşrikler Peygamberimiz (sav)'in Mescid-i Aksa'yı tanımlamada isabet buyurduğunu söylemişler, sonra da, o yoldan gelmekte olan kervanlar ile karşılaşıp karşılaşmadığını sormuşlardır.

Peygamberimiz (sav) bu soru üzerine, "Evet, onun kervanlarıyla karşılaştım, Revhâ'da idi. Bir deve kaybetmişler arıyorlardı. Yüklerinde bir su kadehi vardı. Susadım onu alıp su içtim ve yine eskiden olduğu gibi yerine koydum. Geldiklerinde sorun bakalım kadehte suyu bulmuşlar mı?" buyurdu. Kureyşliler, "Bu da diğer bir alâmettir" dedikten sonra, Peygamber Efendimize kervanla ilgili detaylar sormaya devam etmişlerdir. Peygamberimiz (sav) ise, sorduklarının hepsine cevap vermiş ve şöyle demiştir: "İçlerinde şu kişi önde, boz renkte bir deve üzerinde dikilmiş iki harar olduğu halde şu gün güneşin doğması ile beraber gelirler". Bunun üzerine: "Bu da diğer bir âyettir" diyerek o gün hızla Seniyye'ye doğru yola çıkarak güneşin doğuşunu bekledikleri rivayet edilmektedir. Gerçekten de güneşin doğması ile söz konusu kervan da görünmüştür. Kervanın önünde ise aynı Peygamber Efendimizin tarif ettiği gibi bir boz deve de bulunmaktadır.

Andolsun Allah, elçisinin gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah dilerse, mutlaka siz Mescid-i Haram'a güven içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, (kiminiz de) kısaltmış olarak (ve) korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi, böylece bundan önce size yakın bir fetih (nasib) kıldı. (Fetih Suresi, 27)

Allah'ın, Peygamberimiz (sav)'e, hayatı boyunca hiç görmediği bir mekanı, oraya gitmeden göstermesi çok önemli bir mucizedir. O dönemde, Mekke'den Kudüs'e, bir gecede ulaşmanın imkansız olması ise bu mucizeyi daha açık ve görülür hale getirmektedir.

Peygamber Efendimiz, Medine'de iken rüyasında, müminlerin güven içinde Mescid-i Haram'a girdiklerini ve Kabe'yi tavaf ettiklerini görmüş ve müminleri bu haberle müjdelemiştir. Çünkü, Mekke'den Medine'ye hicret eden müminler, o zamandan beri Mekke'ye girememektedirler. Peygamber Efendimiz (sav)'in bu rüyasını açıklaması üzerine, rivayetlere göre, müminler Mekke'ye umre niyetiyle gitmişler, ancak müşrikler onların Mekke'ye girmelerine izin vermemişlerdir. Münafıklar ise fitne çıkarmak için bunu fırsat bilmişler, ne Kabe'ye gidebildiklerini, ne de saçlarını tıraş edebildiklerini söyleyerek, Peygamberimiz (sav)'in gördüğü rüyayı yalanlamaya çalışmışlardır.

Allah, Peygamberimiz (sav)'e katından bir yardım ve destek olarak Fetih Suresi'nin 27. ayetini vahyetmiş ve rüyasının doğru olduğunu, Allah eğer dilerse müminlerin Mekke'ye girebileceklerini bildirmiştir. Gerçekten de, bir süre sonra, önce Hudeybiye barışı ve ardından gelen Mekke'nin fethi ile, Müslümanlar, aynı ayette bildirildiği gibi güven içinde Mescid-i Haram'a girmişlerdir. Böylece Allah, Peygamber Efendimizin önceden haber verdiği müjdenin gerçek olduğunu göstermiştir.

Burada önemli olan bir başka nokta ise şudur: Peygamber Efendimiz müminlere bu müjdeyi verdiğinde, ortada hiç böyle bir durum bulunmamaktadır. Hatta, koşullar tam aksini göstermekte, müşrikler müminleri kesinlikle Mekke'ye sokmamakta kararlı görünmektedirler. Bu ise, kalbinde hastalık olanların, Peygamber Efendimizin söylediklerine şüphe ile bakmalarına neden olmaktadır. Ancak Peygamberimiz (sav) Allah'a güvenerek, insanların ne diyeceklerini hiç önemsemeden, Allah'ın kendisine bildirdiğine iman etmiş ve bunu insanlara açıklamıştır. Söylediklerinin Kuran ayetleri ile teyid edilmesi ve yakın bir gelecekte, söylediklerinin gerçekleşmesi ise Peygamberimiz (sav)'in ve Kuran'ın önemli bir mucizesidir.

Kitapta İsrailoğulları'na şu hükmü verdik: </B>"Muhakkak siz yer(yüzün) de iki defa bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir kibirleniş-yükselişle kibirlenecek-yükseleceksiniz. Nitekim o ikiden ilk-vaid geldiği zaman, oldukça zorlu olan kullarımızı üzerinize gönderdik de (sizi) evlerin aralarına kadar girip araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdü. Sonra onlara karşı size tekrar 'güç ve kuvvet verdik', size mallar ve çocuklarla yardım ettik ve topluluk olarak sizi sayıca çok kıldık”. </B>(İsra Suresi, 4-6)

İsra Suresi'ndeki bu ayetlerde bildirildiği gibi, İsrailoğulları yeryüzünde iki kez bozgunculuk çıkaracaklardır. Bunlardan ilk "bozgun ve kibirli yükseliş"lerinin ardından, Allah onların üzerine güçlü bir ordu gönderdiğini bildirmektedir. Gerçekten de, İsrailoğulları, Hz. Yahya'yı öldürdükleri ve Hz. İsa'yı öldürmek için tuzak kurdukları dönemin, yani kibirli yükselişlerinin ve bozgunculuklarının hemen ardından, M.S. 70 yılında, Romalılar tarafından Kudüs'ten sürülmüşlerdir. Kudüs'teki Hz. Süleyman tapınağı ise darmadağın edilmiştir.

M.S. 70 yılında Filistin'den sürülmelerinin ardından Yahudiler tüm dünyaya yayılmışlardır. Hz. İsa'nın katilleri olarak görüldükleri için de, Avrupa'da bulundukları ülkelerde genellikle küçük görülmüş, zor koşullar altında yaşamışlar, hatta çoğu zaman dinlerini gizlemek zorunda kalmışlardır. Peygamber Efendimize bu ayet vahyedildiği zaman da, Yahudiler bu zor koşullar altında yaşamaktaydılar ve bir devletleri dahi bulunmamaktaydı. Ancak Allah ayetlerde İsrailoğullarına tekrar güç vereceğini haber vermiştir.

Peygamber Efendimizin hayatta olduğu dönemde oldukça uzak ve zor bir ihtimal olarak görünen bu olay, daha sonra tam olarak gerçekleşti. Yahudiler, Filistin'e geri döndüler ve 1948 yılında İsrail Devleti'ni kurdular. İsrail'in günümüzdeki siyasi ve askeri gücü ve etkisi ise bilinen bir gerçektir.

Hani Peygamber, eşlerinden bazılarına gizli bir söz söylemişti. Derken o (eşlerinden biri), bunu haber verip Allah da ona bunu açığa vurunca, o da (Peygamber) bir kısmını açıklamış bir kısmını (söylemekten) vazgeçmişti. Sonunda haberi verince (eşi) demişti ki: "Bunu sana kim haber verdi?" O da: "Bana bilen, (herşeyden) haberdar olan (Allah) haber verdi" demişti. (Tahrim Suresi, 3)

İsrailoğulları ile ilgili olan bu ayette ve diğer ayetlerde önemli olan noktalardan biri, o dönemde imkansız görünen ve olmasına dair hiçbir gelişme veya ipucu bulunmayan olayların, ileride gerçekleşeceğinin haber verilmesidir. Elbette tüm bunlar Kuran'ın bir mucizesidir.

Bu ayette bildirildiği üzere, Peygamber Efendimiz hanımlarından bazılarına bir sır vermiştir. Ancak onlar bu sırrı tutmayarak, birbirlerine aktarmışlardır. Allah, Peygamber Efendimize, onların bu tavrını bildirmiş ve aralarındaki gizli konuşmaları onlara haber vermiştir. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz hanımlarına, aralarındaki gizli konuşmayı bildiğini söylemiştir.
Son düzenleyen Safi; 4 Aralık 2018 21:16
Quo vadis?
Unregistered - avatarı
Unregistered
Ziyaretçi
30 Kasım 2009       Mesaj #5
Unregistered - avatarı
Ziyaretçi
AHLAK İLE İLGİLİ AYETLER
BAKARA SURESİ
129 - Ey bizim Rabbimiz, bir de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, onlara senin âyetlerini tilavet eylesin, kendilerine kitabı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapıp onları pâk eylesin. Hiç şüphesiz Azîz sensin, hikmet sahibi Sensin.
151 - Nitekim içinizden size bir peygamber gönderdik. O size âyetlerimizi okuyor, sizi temizliyor, size kitabı ve hikmeti öğretiyor. Size bilmediğiniz şeyleri öğretiyor.
172 - Ey iman edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların hoş ve temiz olanlarından yiyin ve Allah'a şükredin, eğer yalnız O'na kulluk ediyorsanız.
232 - Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiklerinde, aralarında meşru bir şekilde rızalaştıkları takdirde, kendilerini kocalarıyla nikâhlanacaklar diye sıkıştırıp, engellemeyin. İşte bu, içinizden Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere verilen bir öğüttür. Bu, sizin hakkınızda daha hayırlı ve daha nezihtir. Allah bilir, siz bilemezsiniz.

AL-İ İMRAN SURESİ
77 - Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azab vardır.
164 - Andolsun ki Allah, müminlere kendilerinden, onlara kendi âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitab ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.

NİSA : 49 - Kendi nefislerini temize çıkaranları görmüyor musun? Hayır! Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Onlara kıl kadar zulmedilmez.
ENFAL : 53 - Bu, Allah'ın bir kavme verdiği nimeti, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmemesinden dolayıdır. Gerçekten de Allah hakkiyle işiten, herşeyi bilendir.
TEVBE : 103 - Onların mallarından sadaka al ki, onunla kendilerini temizlersin, tertemiz edersin. Bir de haklarında hayır dua et. Çünkü senin duan kalblerini yatıştırır. Allah işitendir, bilendir.

KEHF SURESİ
19 - Onları bir mucize olarak uyuttuğumuz gibi, birbirlerine sorsunlar diye kendilerini uyandırdık da içlerinden bir sözcü şöyle dedi: "Ne kadar durup kaldınız?" (Kimi) "Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık" dediler. (Kimi de) şöyle dediler: "Ne kadar durduğunuzu, Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi, bu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise, ondan size azık getirsin. Hem çok dikkatli davransın ve sizi kimseye sezdirmesin."
74 - Yine gittiler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında Hızır hemen onu öldürdü. Musa: "Kısas olmadan masum bir cana nasıl kıyarsın? Doğrusu sen çok fena bir şey yaptın" dedi.

MERYEM : 19 - Melek: "Ben, sana temiz bir oğlan bağışlamak için, Rabbinin gönderdiği bir elçiyim" dedi.
TAHA : 76 - Adn cennetleri vardır ki, altlarından ırmaklar akar, onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. Ve işte bu, (küfür ve isyandan) arınanların mükafatıdır. Meâl-i Şerifi

NUR SURESİ
21 - Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, şunu bilsin ki o, edepsizlikleri ve kötülüğü emreder. Eğer üstünüzde Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse temize çıkmazdı. Fakat Allah, dilediğini arındırır. Allah işitir ve bilir.
28 - Orada kimse bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size, "Geri dönün!" denilirse, hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha temiz bir davranıştır. Allah, yaptığınızı bilir.
30 - (Resulüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.

FATIR : 18 - Hem günah çeken bir kimse, başkasının günahını çekmeyecek; yükü ağır basan, onun yüklenilmesine çağırsa da ondan bir şey yüklenilmeyecek, isterse bir yakını olsun. Fakat sen ancak o kimseleri sakındırısın ki, gaybda Rablerinin korkusunu duyarlar, namazı dürüst kılarlar. Temizlenen de sırf kendisi için temizlenir. Nihayet dönüş Allah'adır.
CUMA'A : 2 - O'dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah'ın âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderdi. Oysa onlar, önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler.
KALEM : 4 - Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.
ABESE : 3 - Ne bilirsin, belki o temizlenecek?
ABESE : 7 - Onun temizlenmemesinden sana ne?
ŞEMS : 9 - Elbette nefsini temizleyip parlatan kurtulmuştur.
LEYL : 18 - O ki, Allah yolunda malını verir, temizlenir.

ALAK SURESİ
6 - Hayır! Doğrusu (kâfir) insan azgınlık eder.
7 - Kendisinin muhtaç olmadığını zannettiği için.
8 - Muhakkak ki dönüş mutlaka Rabbinedir.
Son düzenleyen Safi; 4 Aralık 2018 21:20
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
25 Kasım 2010       Mesaj #6
ener - avatarı
Ziyaretçi
Allah’a takva ve güzel ahlak.” (En ziyade neyin insanları cennete sokacağını soruyorlar.)
(Tirmizi, Birr 62, kutub-ı sıtte, 16. Cilt , sf. 329)

Ruhumu kudret altında tutan Allah'a yemin ederim ki cennete sadece güzel ahlak sahipleri girer.

Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.792

Müminin mizanında en ağır basacak şey güzel ahlaktır. Muhakkak ki, Allah Teala işi ve sözü çirkin olan ve hayasızca konuşan kimseye buğz eder"

G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 15/9

İmanın kemali, güzel ahlakladır.

G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 344/4

Güzel ahlak hataları eritir. Suyun buzu erittiği gibi. Fena ahlak ta ameli bozar. Sirkenin balı bozduğu gibi.
(Hz.İbni Abbas r.a.) Ramuz el-Hadis s.215

"Sizler insanları mallarınızla memnun edemezsiniz, onları güzel yüz ve güzel huyla hoşnut edersiniz."

Bezzar, Ebu Yala, Taberani; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 111

"Allah Teala kolaylık gösteren ve güler yüzlü kişiyi sever."

Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998,, s.444

Peygamber Efendimiz (sav)’in Sevgi, Merhamet ve Adalet ile İlgili Sözleri

“ Kardeşini güler yüzle karşılaman, kendi kovandan kardeşinin kabına su vermen de birer maruftur.”

Tirmizi, Hz. Cabir’den rivayet etti kutub-ı sıtte, 2. Cilt

“ Mümin kişi, diğer mümine karşı duvar gibidir, birbirlerini takviye ederler.”
(Nesai kutub-ı sıtte, 2. Cilt , Sf. 374)

Size vermekte olduğu nimetlerinden ötürü Allah'ı sevin, beni de Allah beni sevdiği için seviniz.

Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 4. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.594

Allah uğrunda birbirine muhabbet eden kimseler, O’nun gölgesinden başka gölge olmayan günde, O’unu Arş-ı Alâsının gölgesindedirler. Kendilerine nurdan kürsüler kurulur. Onların Rableri ile olan meclislerine, Peygamberler, sıddıklar ve şehidler bie imrenirler.
(Hz. Muaz İbni Cebel r.a.) Ramuz El-Hadis s.233

"Mümin kendisi için sevdiğini kardeşi için de arzular."

Buhari ve Müslim; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 152

"Hediyeleşin, birbirinizi sevin. Birbirinize yiyecek hediye edin. Bu, rızkınızda genişlik hasıl eder."

Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.239

"Ziyaretleşin, hediyeleşin. Çünkü ziyaret sevgiyi perçinler, hediye de kalpteki kötü duyguları söker atar."

Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.239

"Birbirinizi kıskanmayınız, birbirinize kin tutmayınız, birbirinize çirkin sözler söylemeyiniz, birbirinize sırtlarınızı dönmeyiniz, kiminiz kiminizi arkasından çekiştirmesin. Allah'ın kulları kardeşler olunuz."

Buhari ve Müslim; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 315

"Sizden önceki toplumların derdi size de bulaştı: Haset ve kin. Kin beslemek kökten kazıyan şeydir. Allah'a yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. Size birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi? Aranızda selamı yayın."

Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 425

Mü’minler birbirlerine muhabbetli ve hayırlıdır, evleri ve bedenleri ayrı olsa da. Facirler ise birbirlerini aldatıcıdırlar. Evleri ve bedenleri toplu olsa da. Ve birbirleriyle mücadele ederler.
(Hz. Enes r.a.) Ramuz El-Hadis s.233

Merhamet edin, merhamet olunasınız. Af edin, af olunasınız. Yazık, laf ebesi olanlara. Yazık günahlarına bilerek devam edip, istiğfar etmeyenlere.

G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 70/10

Kolaylaştırın, güçleştirmeyin. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Birbirinizle iyi geçinin, ihtilafa düşmeyin.

Hz. Said İbni Ebu Berde; G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 510/5

Allah yoluna birbirlerini sevenler, arşın gölgesinden başka gölge olmayan o günde, arşın gölgesindedirler. Nurdan münberler üzerinde. Onların mekanlarına Nebiler ve Sıddıklar gıbta ederler.
(Hz. Muaz r.a.) Ramuz El-Hadis s.233

Allah yolunda muhabbet edenler, Arşı Alâ etrafında yakuttan kürsüler üzerinde olurlar.
(Hz. Ebu Eyyub r.a) Ramuz El-Hadis s.233

"Sana zulmedeni affet. Sana küsene git, sana kötülük yapana iyilik yap. Aleyhine de olsa hakkı söyle."
Son düzenleyen Safi; 4 Aralık 2018 21:21

Benzer Konular

6 Nisan 2015 / hsnbozkurt Cevaplanmış
3 Mart 2011 / Ziyaretçi Cevaplanmış
27 Haziran 2013 / Misafir Cevaplanmış
23 Mart 2016 / Misafir Müslümanlık/İslamiyet