Arama

Japonya'daki evler neden depreme daha dayanıklıdır?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 27 Şubat 2018 Gösterim: 56.076 Cevap: 7
aksakal10 - avatarı
aksakal10
Ziyaretçi
1 Mart 2009       Mesaj #1
aksakal10 - avatarı
Ziyaretçi
Japonya'daki evler neden depreme daha dayanıklıdır?
EN İYİ CEVABI nötrino verdi

Japon Evleri ve Teknik Özellikleri!


Japonya, sık sık yer sarsıntılarına uğrayan bir ülkedir. Bu bağlamda da Japonlar evlerini söz konusu faktörü göz önüne alarak çok hafif gereçlerden ve tek katlı yaparlar. Eğilip bükülmeye dayanıklı bir özelliğe sahip ağaçlar, evi depremin vereceği hasardan koruyabilecek yegane bir yapı gerecidir.
Sponsorlu Bağlantılar

Japon evleri genelde dikdörtgen biçimindedir. Odaları ayıran bölmeler ince ahşap levhalardan veya kartondan yapılmıştır. Bunlar yerlerinden çıkarılıp, yeniden takılabilir bir özellik taşır. Bu bağlamda ev sahibi istediği zaman iç yapı düzenini değiştirebilir. İlgili bölmeler, evin iç süslemeleriyle birlikte her yıl değiştirilir.
Son düzenleyen Safi; 27 Şubat 2018 02:15
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
1 Mart 2009       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımı
"Depreme dayanıklılık" kavramı, zihinde bir yapının yürürlükteki deprem yönetmeliklerine uygun olarak tasarlanmasını, hesaplanmasını ve uygulanmasını çağrıştırmaktadır ve genellikle de yönetmeliğe uygunluğun, depremlere karşı güvenliği garanti ettiği düşünülmektedir. Oysa bu ve buna benzer yorumlar gerçekle sınandığında, kısmen geçerlidir (Zacek, 2000a).
Sponsorlu Bağlantılar
Deprem yönetmeliklerinin amacı yapıların hasar görmesini engellemek değil, can kaybını önlemektir. Büyük bir depremde yapı büyük miktarda strüktürel ve strüktürel olmayan hasara uğrayabilir, fakat yapı yıkılmadığı müddetçe, yönetmelikler amaçlarına ulaşmış olarak kabul edilir (Arnold ve diğ., 1982).
Bu nedenle, ABD, Japonya, İtalya gibi deprem yönetmeliklerinin sürekli geliştirildiği, yasaların ve yönetmeliklerin titizlikle uygulandığı, malzeme ve uygulama kalitesinin belirli bir düzeyin üzerinde olduğu ülkelerde dahi, depremlerde oluşan hasarların çoğunlukla tasarım hatalarına bağlı olduğu görülmektedir

Cezayir, ABD ve Japonya'da deprem hasarları konusunda çalışmalar yürüten Wang, Kaliforniya'da hasar gören yapılar üzerinde yaptığı incelemelerde, mimari tasarım kararlarının, bazı yapıların hasar görmesinde, diğer tasarım kararlarına göre açık bir şekilde belirleyici olduğu sonucuna varmıştır (Charleson, 1995).
Depreme dayanıklı mimari tasarımın en az yönetmeliklerin uygulanması kadar önemli bir rol oynadığı görülmektedir.
Depreme dayanıklı mimari tasarım, tasarımda ve uygulamada yer ve zemin etkilerinin (topografya, zemin v.b.), uygun yapı biçimlenmesinin, taşıyıcı sistem seçiminin, yapısal ayrıntıların biçimlendirilmesinin, tasarım süreci içinde ele alınmasını içermektedir.
Yıkıcı depremlerden çıkarılan dersler, depreme dayanıklı yapı tasarımı için aynı önemde ve aynı anda üç temel koşulun bir araya getirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.
a. Depreme dayanıklı mimari tasarım
b. Yasa ve Yönetmeliklere uygunluk
c. Nitelikli malzeme, uygulama ve denetim
Mimari tasarım açısından hatalı ve eksik tasarım kararları, özellikle rezonans, burulma, farklı salınımlara bağlı gerilme yığılmaları, deprem yükleri altında bazı yapı bölümlerinin zayıflaması (yumuşak kat etkisi), deprem yüklerinin bazı elemanlar üzerinde yoğunlaşması (kısa kolon etkisi vb.) gibi etkenlere bağlı olarak yıkıcı hasarlara neden olabilmektedir (Zacek,1996).

Mimar, mesleği gereği, her türlü emniyet ve konfor şartlarını sağlayan binalar gerçekleştirmekle sorumludur. Bir binanın depremlere karşı dayanımı sadece yönetmeliklere uygun hesaplamalar ile sağlanamayacağı için, tasarım, aynı zamanda yönetmeliklerin olumsuz özelliklerini gidermeye yönelik olmalıdır.
Taşıyıcı sistemi çok iyi hesaplanmış, ancak düzensiz taşıyıcı sisteme sahip bir yapının deprem davranışı, taşıyıcı sistemi kabaca hesaplanmış, ancak taşıyıcı sistemi oldukça düzenli olan bir yapının davranışından daha olumsuzdur. Taşıyıcı sistemi iyi düzenlenmemiş bir yapının depremde davranışını hesapla artırmak olanaklı değildir (Çelik ve diğ., 2000).
Bu nedenle, depreme dayanıklı yapı tasarımı sürecinde, mimari tasarım kararları en az yasa ve yönetmeliklerin uygulanması kadar yapının deprem sırasındaki davranışını olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilecek, hayati bir öneme sahiptir.
Bu önem öncelikle, yapının deprem sırasındaki performansını büyük oranda etkileyecek ve mimar tarafından mimari tasarım süreci eskiz aşamasında karar verilecek olan yapı geometrisi, taşıyıcı sistem seçimi ve taşıyıcı sistemin deprem yükleri altındaki davranışı gibi kritik ve temel kararlara bağlıdır.
Özellikle tasarım atölyeleri ölçeğinde, bu bilincin mimar adayı öğrencilere verilmesi gerekli görülmektedir. Güncel yönetmeliklerin karmaşıklığı ve bunların tasarım ve uygulamada birçok soruna neden olabileceği olasılığı, bu karmaşıklığın önlenmesine yönelik olarak depreme dayanıklı mimari tasarımın, tasarım atölyelerinde özel bir eğitim süreci ile verilmesini zorunlu kılmaktadır.
6 Mayıs 2002 tarihli Ulusal Deprem Konseyi Raporunda, Depreme dayanıklı yapı tasarımı ve uygulamalarının başarısının, bu alanda faaliyet gösteren meslek adamlarının ve teknik elemanların üniversite eğitimlerinin iyileştirilmesine bağlı olduğu vurgulanmaktadır.

M. Tolga AKBULUT1
Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi,
Mimarlık Bölümü, İstanbul

Son düzenleyen Safi; 27 Şubat 2018 02:18
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
1 Mart 2009       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Ancak hemen hemen her gün büyük ya da küçük çapta sarsıntılar yaşayan Japonya’da bu yıkıcı depremlerin özellikle konut mimarisinin gelişimi üzerindeki etkileri yıkıcı değil yapıcı şekilde gelişme göstermiştir. Ülkenin üzerinde yer aldığı doğal yapı ve toplumun sosyo kültürel yapısını dikkate alan mekan tasarımcıları sadece depreme dayanıklıstrüktürler tasarlamakla kalmamış aynı zamanda toplumun örf ve adetlerine, güncel yaşama uygun mekanlar oluşturmuşlardır. Minimal mekanlarda eylemlerin gerektirdiği ölçü ve sayılarda eşya kullanımı ile Japon insanı konutkullanımında depremin sarsıcı ve öldürücü etkilerinden sakınarak yaşama yoluna gitmiştir. Sürekli iletişim araçları ve eğitim yoluyla tüm Japon halkı küçük yaşlardan itibaren eğitilmekte ve Japonya’da yaşayacak olan yabancılar için de
deprem öncesi ve sonrasında mekanda alınması gereken önlemler konusunda uyarılar yapılmaktadır. Nitekim; son dokuz yıl içinde Japonya’da meydana gelen en büyük depremlerden biri Ekim 2004’de olmuş, meydana gelen depremde de bina yıkımı yaşanmamış; sadece 1 kişi araba devrilmesi sonucu ölmüş, yaralanan 311 kişinin ise iç mekanda mobilya ve eşya devrilmesi sonucu etkilendiği tespit edilmiştir (Daily Times, 09 Ekim 2004). Büyük deprem gerçeğiyle en son binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremleri ile karşılaşan ve meydana gelen her küçük sarsıntıda bu gerçekle yüzleşen toplumumuzda ise depremin toplum yaşamı üzerindeki yıkıcı etkileri mekan tasarımcıları ile çeşitli bilim dallarından uzman kişilerin çabalarına rağmen devam etmektedir. En ufak
bir sarsıntıda binalar yıkılmasa dahi mekan içindeki eşyaların devrilmesi ve çıkan panik sonucu çoğu insan zarar görmektedir. 1999 yılında meydana gelen depremlerde sağlam kalan binalardan çıkan insanlarda bile mekandaki eşyaların devrilmesi sonucu yaralanmaların oluştuğu gözlenmiştir. İletişim araçları yardımı ile toplumdaki insanların deprem sırasında mekandaki eşyalardan nasıl korunmaları gerektiği, büyük ve ağır mobilyaların sabitlenmesinin önemi, sürekli gündeme getirilmektedir. Ancak, böyle bir uyarıya neden ihtiyaç duyulmaktadır? Niçin toplumumuzda insanlara zarar veren mekanlar ve eşyalar kullanılmaktadır? Japonya’da da durum böyle mi? Japonlar sadece strüktürel açıdan depreme dayanıklı bina tasarımı yaparak soruna çözüm mü getirmişler? Neden Japon insanı televizyonda canlı yayın esnasında meydana gelen depremlerde oturduğu yerden kalkmadan işine devam ediyor? İşin özünde elbette depreme karşı dayanıklı özel tasarlanmış ve yalıtılmış mekanlar ile toplum bilinci yatmaktadır. Ancak, unutulmaması gereken önemli bir nokta da depreme karşı dayanıklı mekan bilhassa da konut mekanı tasarımında insan, işlev, eşya kullanımı, malzeme seçimi ve strüktür ilişkisinin bir bütün olarak değerlendirilmesidir. Bu doğrultuda depremsellik açısından
Japon ve Türk insanının geçmişte ve günümüzde içinde yaşadığı konut mekanları incelendiğinde bazı ortak noktalara rağmen önemli farklılıkların bulunduğu gözlenmektedir.

Geleneksel ve Çağdaş Japon Konut Mimarisi ve İç Mekan Kullanımı
Japon konut mimarlığında mekan oluşumunu belirleyen veriler doğal ve sosyo kültürel veriler olarak iki başlıkta toplanmaktadır. Doğal veriler, coğrafi ve jeolojik özellikler, iklim, yapı malzemeleri ve doğal kaynaklardan oluşurken;sosyo kültürel veriler de yaşam tarzı, gelenekler, din gibi unsurlardan meydana gelmektedir. Bir adalar ülkesi olan Japonya’nın 366.500 km²’lik yüzölçümünün dörtte üçünün % 15 ‘den fazla eğimi bulunmaktadır. Jeolojik bakımdan genç bir oluşum olan Japonya’da sık sık deprem yaşanmaktadır. Japon iklimi de muson bölgesinin sınırları içindedir. Ülkenin güneybatı bölgeleri kuzeydoğu bölgelerinden daha yağışlıdır. Japon iklimine yön veren diğer bir olgu da her yıl sonbahar başlarında görülen tayfunlardır (BUGÜNKÜ JAPONYA, 1971). Yükseltilmiş döşeme, dikme ayakları, açıkta
bırakılmış strüktür ve metal malzeme kullanılmaması, geleneksel konut mimarisine yansımış en belirli iklimse
l olgulardır (Murdoch,1991). Geleneksel Japon konut mimarisinin temel yapı malzemesi iklim ve deprem faktörlerinin etkisiyle ahşaptır. Geleneksel Japon konut mimarisini etkileyen sosyo kültürel verilerin başında ise din unsuru gelmektedir. Şinto dini, doğal olaylara tapılma esasına dayandığı için Japonlar bu dinin etkisi ile mimari mekanlarını oluştururken doğaya önem vermişlerdir. Geleneksel konut mekanları doğanın içine, doğa da evin içine sokulmuştur.

Çin’den Japonya’ya gelen Budizm dini de sanat ve mimariyi etkilemiştir. Bu dinlerin de etkisiyle Japon halkının yaşam biçiminde özgürlük ve bağımsızlık duyguları yer almamaktadır. Bu nedenle Japon geleneksel halk konut mimarisi hiç bir zaman içe dönük ve kapalı olmamıştır. İmparatordan çiftçilere, kadınlardan rahiplere kadar toplumda her insanın konut tasarım bilgilerinin mevcut olduğu bilinmektedir (Ayverdi,1972). Tarih boyunca Hint, Yunan, Pers etkilerini taşıyan Çin ve Kore’den etkilenen Japon mimarlığında 1500’lü yıllardan itibaren Hristiyan misyonerlerin aracılığı ile batı etkisi görülmekle birlikte bu etki kamu mimarlığı ile sınırlı kalmıştır. Ancak II. Dünya Savaşından sonraki dönemde Japon toplumu tüm eylemlerinde ve konut mimarisinde geleneksel verilerle uluslararası veriler arasında
bocalamaya başlamış ve kısmen etkilenmiştir.

Japon geleneklerinde her canlı gibi yapının da canlı bir organizma olduğu kabul edilmektedir. Dolayısıyla geleneksel konut mimarisinde yapı ve mekan kısa ömürlüdür. Mekanın geçiciliği, dinamik bir iskelet aracılığıyla sağlanmaktadır. Bu amaçla geleneksel konutlarda yıkıp-yapma kolaylığı açısından hiç çivi kullanılmamış; tüm birleşim detayları büyük ölçüde geçmelerle çözülmüştür. Mekanda herşeyin varoluş nedeni işlevdir. Mekanda işlev dışı hiç bir tasarıma yer verilmemiştir. Mekanda ve işlevdeki geçicilikler ve değişiklikler günlük olabileceği gibi mevsimlik hatta yıllık olabilmektedir. Japon evinde iç mekanda bir tapınak havası verilmeye çalışılmıştır. Bu mimari mekan bir dizi ilişki; ve mekanı içine alan biçimin ve mekanın kendisinin zaman, derinlik, sesler, ısı gibi unsurlarca bağıllaştırıldığı mekandır.
Japon kültüründe bir “yere oturma kültürü”nden söz edilmektedir. Japonların eskiden iskemlede oturduklarına ilişkin kanıtlanamamış kuramlar da bulunmaktadır. Yaklaşık 1200 yıldır uygulanan “yerde oturma kültürü” ile “yere bakma kültürü” Japon iç mekanının oluşumunu etkileyen diğer unsurlardır. Yani zemin düzeyinden 1,60 m. kadar yukarıda yer alan insan gözünün bakış çizgisinin yatay düzlem altında kalması söz konusudur. Bu nedenle iç mekanda kullanılan eşyalar yüksek tutulmamaktadır. Tüm mekanlar da yere oturma kültürünün bir unsuru olan ve “tatami” adı verilen yer hasırlarının boyutlarına göre modüler bir şekilde biçimlenmektedir. Geleneksel Japon mimarlığının “Kivari” adı verilen ilkesine göre, yapı elemanları taşıdıkları yüklerle doğru orantılı olarak büyümekte ya da küçülmektedir. Öyle ki; mekanın tatami ölçüsü seçilmiş ise taşıyıcı strüktür öğelerinin büyüklükleri de belirlenmiş olmaktadır. Geleneksel ve çağdaş Japon konut mimarisinde gerek dış gerekse iç mekanda sadelik anlayışı hakimdir. Süsleme amacıyla hiç bir uygulama yapılmamıştır. Strüktür olduğu gibi bırakılmış, strüktürü kapatıcı bir uygulama yapılmamıştır. Yapının strüktürü iç mekanda da olduğu gibi açıkça görülebilmektedir. İç mekanda kullanılan mobilyalarda dahi strüktür açıkça
görülebilmekte ve süsleme sınırlı oranda kullanılmaktadır.

Geleneksel ve çağdaş Japon konut mimarisinde rasyonel bir plan anlayışı görülmekte, çıkma ve cumba gibi hareketli plan anlayışı görülmemektedir. Geleneksel Japon evinde mekan kullanımı uzun zaman içinde oluşmuş alışkanlıklardan doğmuştur. Geleneksel konut mimarisinde yemek yeme, yemek pişirme, yatma, iş, misafir ağırlama, toplantı, bayram, düğün, cenaze töreni gibi eylemler görülmekte ve bu eylemler minimal bir mekan anlayışı ile gerçekleştirilmektedir.
Geleneksel Japon konutunda yaşama mekanı (ima) ailenin günlük yaşantısını sürdürdüğü ana mekan olup; yemek pişirme ve yeme eylemlerinin ve zaman zaman da yatma eylemlerinin gerçekleştirilmesi maksadıyla da kullanılmaktadır. Oda ise geleneksel Türk konutunda olduğu gibi bir çok işleve cevap vermektedir. Odalarda bir çok ihtiyaca cevap veren sabit dolaplar ile depolama ihtiyacına çözüm getirilmiştir. Odalar arasında bulunan sürme kapılar gerektiğinde açılarak odaların birleştirilmesine ve esnek mekan oluşumuna olanak vermektedir. Günümüz Japon konutlarında da yoğun bir çalışma temposu içinde olan ve kalabalık bir nüfus oluşturan Japon insanının apartmanlaşan konutu içinde daha az zaman geçirdiği ancak temel yaşam eylemleri için konut mekanlarını ve donatılarını kullandıkları
belirlenmektedir. İskelet sistemde yapılmış geleneksel ahşap Japon konutlarında duvar kalınlıklarının 5-6 en fazla 8 cm. olduğu dikkati çekmektedir. Bölmeler, kapılar ve pencereler çok ince, hafif, ağaç çıtalar üzerinde ışığı geçiren cam ve kağıtlar ile detaylandırılmıştır. Bir tatami boyutundaki (90x180 cm) kapının ağırlığı bir kaç kiloyu geçmemektedir.

İstendiğinde sürme yuvalarından kolayca çıkartılarak bir yerde topluca istif edilebilir. Mutfak, hamam, antre ve koridor dışındaki tüm mekanlar “tatami” adı verilen Japon hasırı ile örtülüdür. Çağdaş konut tasarımında da yapı strüktür sistemlerinin çağdaş metotlara bağlı olarak değişmiş olmasına rağmen; bu mekan öğelerinin kullanıldığı ve bu öğelerin oluşturduğu mekan kuruluşunun devam ettiği görülmektedir. (Yamamoto, 1989) Geleneksel ve çağdaş Japon konutlarında günlük yaşam alışkanlıkları, yaşam tarzı, gelenek ve göreneklere bağlı olarak az sayıda, hafif, çok işlevli mobilyaların kullanıldığı görülmektedir. Yatma eylemi mobilyadan çok döşek, yastık ve yorgan ile gerçekleştirilmekte ve bunlar sürme kapaklı gömme dolaplarda depolanmaktadır. Oturma eylemi daha önce de belirtildiği üzere bugünün
konutlarında bile hala yerde oturmaya yönelik özel oturma elemanları ile çözülmekte, masa da bu eylemin gerçekleştirilme özelliğine bağlı olarak ölçülendirilmektedir. Günümüz konutlarında televizyon, video, müzik seti gibi iletişim araçlarının özel kapaklı alçak mobilyalarda depolandığı, böylelikle deprem sırasında devrilme risklerinin ortadan kaldırıldığı gözlenmektedir. Günümüz konutlarının iç mekan düzenlemelerinde dahi apartman dairesi ya da bahçeli konut olmasına bakılmaksızın “az çoktur (less is more)” ilkesi benimsenmiştir. Özellikle toplu konutlarda evlerin kullanım alanları 40- 60 m²’dir. İç mekanda Japon geleneksel donatı elemanları ile birlikte kullanılan batı tarzındaki mobilyalar nitelik ve nicelik olarak abartıya kaçmadan sadece ihtiyaçlar ölçüsünde Japon halkının yaşam alışkanlıkları ve geleneklerine uygun olacak şekilde kullanılmıştır. İç mekanın tasarımında kullanılan donatı elemanlarının, eşyaların ve malzemelerin mimariyle bir bütün sağlaması ve yalınlık ilkesi baz alınarak doğayla uyumlu yaşam sağlanması amaçlanmıştır. Bir evin atölyesi konumunda olan ve çok sayıda alet ve cihazı bünyesinde bulunduran mutfak mekanında bile tezgah altı dolaplar ve büfe tarzında alçak depolama elemanları ile mekanın işlevsel hale getirildiği ve sarsıntı sırasında büyük tehlike oluşturan tezgah üstü dolaplara ve açık raflara ise neredeyse hiç yer verilmediği görülmektedir. Elbette bu konuda Japon yemek kültürünün de etkisi büyüktür.

Son düzenleyen Safi; 27 Şubat 2018 02:24
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
1 Mart 2009       Mesaj #4
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
JAPONYA'DA EVLERİN YÜZDE 90'I DEPREME DAYANIKLI OLACAK...
earthquake25
Plan, ülke genelinde depreme dayanıklı ev sayısı oranını yüzde 75'ten, 2014 yılına kadar yüzde 90'a çıkarmayı hedefliyor.
Japonya, büyük depremlerde can ve mal kaybını en aza indirgemek için gelecek 10 yıl içinde depreme dayanıklı evlerin sayısını artırmayı planlıyor.
Hükümetin sözkonusu planı hayata geçirmesi halinde, Japonya'nın merkezi konumundaki Tokai bölgesinde Richter ölçeğine göre 8.0 şiddetinde meydana gelecek bir depremde ölecek insan sayısı 9 bin 200'den 4 bin 500'e düşecek. Ortaya çıkacak maddi zarar ise 19 trilyon yenden (180 milyar dolar), 37 trilyon yene inecek.
Plan, ülke genelinde depreme dayanıklı ev sayısı oranını yüzde 75'ten, 2014 yılına kadar yüzde 90'a çıkarmayı hedefliyor.
Hükümet planında belirtilen tahminlere göre, Tokai bölgesinin yanı sıra Tonankai ve Nankai bölgelerinde de büyük ölçekte depremler meydana gelecek. Bu iki bölgedeki depreme dayanıklı evlerinin sayısındaki artışla, muhtemel bir depremde ölecek kişi sayısının 17 bin 800'den 9 bin 100'e düşürülmesi amaçlanıyor.
Son düzenleyen Safi; 27 Şubat 2018 02:24
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
1 Mart 2009       Mesaj #5
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Japonlar depreme dayanıklı evlerine Türkiye'den de müşteri arıyor
Kâğıt katlama sanatı olarak bilinen 'origami' depreme dayanıklı konutların inşası için mimarlara ilham oldu. Söz konusu sanat çeşidinden etkilenen mimarlar 'Japon afet evleri'ni tasarladı.

Silindirik ve 3 katlı olarak tasarlanan konutların içinde elektrik, su gibi ihtiyaçları karşılayacak entegre bir sistem bulunuyor.
Küp şeklinde olan ve istenildiği anda duvarlarındaki sistem sayesinde şişirilerek genişleyen evlerde 4 kişi yaşayabiliyor. Örnek çalışmaları yapılan ve 2008'de kullanılabilecek olan evler, Sultan Abdülaziz döneminde yaptırılan Ertuğrul Firkateyni'nin 1890 yılında kontrolden çıkarak battığı Kushimoto şehrine kurulacak. Projenin başına getirilen Türk astronot adayı Doç. Dr. Serkan Anılır, uzay mekiği şeklindeki evleri 'altyapısız teknoloji' olarak tanımlıyor.

Anılır, "Mobil evler deprem ve sel felasketinde bölgeye anında kurulabilecek ve mağdurlar, iki ay su ve elektriğe ihtiyaç duymadan hayatlarını idame ettirebilecek." diyor. Projenin tamamlanmasıyla 400 bin kişinin başını sokabileceği bir eve kavuşabileceğini aktaran Anılır, ilk deney ünitesi için öngörülen maliyet bütçesinin 600 bin dolar olduğunu ifade ediyor. Evlerin fiyatlarının uçuk gibi görünse de deprem konutlarının devlete 120 bin yeni liraya mal olduğunu hatırlatan Anılır, proje sayesinde devletin altyapıya gerek duymadan evleri bölgeye kurabileceğini söylüyor. Anılır, Japonya'da proje aşamasında olan altyapısız ünite (deprem konutu) projesine başta Japon hükümeti olmak üzere Japon üniversitelerin ve 8 banka ile 2 uluslararası kuruluşun da destek verdiğini belirtiyor. Projeyi destekleyen Kale Grubu şirketlerinin İcra Kurulu Başkanı Zeynep Bodur da, "Biz de kendimize düşen payı yapacağız." diyor. Türkiye, 13 Aralık'ta Kale Grubu'nun desteği ile Harbiye Askeri Müzesi'nde ilginç bir sempozyuma ev sahipliği yapacak. Geleceğin ev teknolojisinin masaya yatırılacağı sempozyumda doğal afetler sonrasında altyapının çökmesi durumunda bile, günlük hayatı devam ettirmeye imkan tanıyan elektrik, su ve benzeri ihtiyaçları karşılamaya yönelik söz konusu sistem tanıtılacak.
Son düzenleyen Safi; 27 Şubat 2018 02:25
Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Şubat 2012       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
japonya depreme dayanıklı binalar yapmıştır . ve bu binaların altına uzun büyük ve sağlam insaat mühendisleri tarafından yapılan bilyeler dosenmektedir . bu bilyeler deprem anında evlerin altında evin sallanmasıyla oynayarak haraket eder ve binada üstünde olduğu için birkaç ileri geri gidip oynar ve evler yıkılmaz.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
25 Şubat 2018       Mesaj #7
Avatarı yok
Yasaklı
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.

Japon Evleri ve Teknik Özellikleri!


Japonya, sık sık yer sarsıntılarına uğrayan bir ülkedir. Bu bağlamda da Japonlar evlerini söz konusu faktörü göz önüne alarak çok hafif gereçlerden ve tek katlı yaparlar. Eğilip bükülmeye dayanıklı bir özelliğe sahip ağaçlar, evi depremin vereceği hasardan koruyabilecek yegane bir yapı gerecidir.

Japon evleri genelde dikdörtgen biçimindedir. Odaları ayıran bölmeler ince ahşap levhalardan veya kartondan yapılmıştır. Bunlar yerlerinden çıkarılıp, yeniden takılabilir bir özellik taşır. Bu bağlamda ev sahibi istediği zaman iç yapı düzenini değiştirebilir. İlgili bölmeler, evin iç süslemeleriyle birlikte her yıl değiştirilir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Şubat 2018       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Japonya’da çok deprem olmaktadır. Bunun üzerine tsunami de olur. Eğer depreme dayanıklı evler olmasaydı bütün evler şu anda yok olmuştu. Bu yüzden dolayı depreme dayanıklı evler yapılır.

Benzer Konular

25 Şubat 2018 / Misafir Cevaplanmış
31 Ocak 2014 / tatlı ezgi12 Cevaplanmış
10 Temmuz 2014 / Misafir Soru-Cevap