Arama

Çizgi film kahramanlarının özellikleri nelerdir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 16 Nisan 2016 Gösterim: 432.054 Cevap: 19
kızmızı_don - avatarı
kızmızı_don
Ziyaretçi
5 Mart 2009       Mesaj #1
kızmızı_don - avatarı
Ziyaretçi
Çizgi film kahramanlarının özellikleri nelerdir ?
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
Bugs Bunny
Roger Rabit'ten önce tavşan Bugs vardı. Bunun elinde sürekli bir havuç bulunur, "arkiidiişşş" diye konuşurdu. Deliğinden çıkar, maceralara koşardı. Bunun belalısı kel kafalı, bodur bir dayı vardı. Bir keresinde Bugs Bunny bu herifin kafasına masaj yapmış, çalı gibi saç çıkmasını sağlamıştı.
Sponsorlu Bağlantılar
Bir özelliği de kızdırmak istediği insanın kulaklarından tutup dudaklarından muccckkkk diye öpmesiydi. Pompom bi kuyruğu vardı. Dizideki diğer tüm karakterlere türlü eziyetler etmiş, burunlarından dökmüştü fitil fitil.

Tweety

Kocaman turuncu ayakları, eşşek gözü gibi mavi gözleri olan sarışın bir kuştu. Bu da hünsa karakterlerendi, yani kız mı, erkek mi anlaşılmazdı. Bu kuşcağız yaşlı bir nineyle yaşar, kafesinde uslu uslu otururdu.
Sevimli ve güzel kedi Silvester'i görünce "aaa bi kedi gördüm sanki" der, tüneğinde tepinerek "gördüm bir kedi gördüm " diye bağırırdı. Silvester'in derdi günü Tweety'i 2 dilim tost ekmeği arasına koyup, tuzlayarak yemekti. Bazen de bunu başarırdı, ama lokmasını sindiremeden Nine yetişir, Silvester'i kuyruğundan kaldırıp poposuna vurarak "tükür tükür" diye bağırırdı. Tweety pat diye yere düşer, "yaramaz kediiii" diye Silvester'i azarlardı.

ROADRUNNER
Tobeepornottobeep
Roadrunner çölde yaşayan çılgın bir kuştu, bunun belalısı Coyote diye bir çakaldı. Bunlar çölde deliler gibi koşar ama Coyote hep arkada kalırdı. Roadrunner buna bir saniye görünür, "beep beep" diye korna gibi öterek sinirini bozar, sonra yine tozu dumana katarak ortadan kaybolurdu. Coyote buna tuzaklar kurmuş, kafasına kayalar atmış, yine de yakalayamamıştı.

TOM VE JERRY
tomjerry
En meşhur çizgi filmlerden biriydi. Jerry pervasız ve de cüretkar bir fareydi. Hiç çekinmeden yaşadığı evin buzdolabını boşaltır, deliğine taşırdı. Tom elinden geleni ardına koymaz, bunu yakalayıp ekmek arası afiyetle yemek için planlar yapardı. Bunların çizgi filminde insanların suratı hiç görünmezdi, sadece bacakları görünürdü. Tom sahibesine melek gibi gülümser sonra canavar gibi Jerry'nin peşine düşerdi. İkisi de birbirini pataklar ama sonunda minik Jerry kazanırdı.

Duffy Duck

Bugs Bunny'nin arkadaşlarındandı. Kaçık bir ördekti, sürekli bela çıkartır, karşılığında da pestil gibi olana dek dayak yerdi.
Özellikle Bugs Bunny buna etmediğini bırakmaz, kafasına örsle vurup gagasını ensesinden çıkartırdı. İstisnasız bütün Looney Toons elemanlarından dayak yemişliği vardır kendisinin.

Speedy Gonzales

Meksikalı bir fareydi, kocaman şapkası bile vardı. Bunun en önemli özelliği acayip hızlı koşması, mütemadiyen civardaki kedilerin eline vermesiydi.
Üç Küçük Domuzcuk'tan sonra Gaye arkadaşımızın en sevdiği karakterdi kendisi ayrıca. Bu fare yüzünden bazı arkadaşlarımız deli gibi acılı kurufasülye yemiş, dilleri şişip dudakları kabararak resmen rezil olmuşlardır..

Bugs Bunny
Roger Rabit'ten önce tavşan Bugs vardı. Bunun elinde sürekli bir havuç bulunur, "arkiidiişşş" diye konuşurdu. Deliğinden çıkar, maceralara koşardı. Bunun belalısı kel kafalı, bodur bir dayı vardı. Bir keresinde Bugs Bunny bu herifin kafasına masaj yapmış, çalı gibi saç çıkmasını sağlamıştı.
Bir özelliği de kızdırmak istediği insanın kulaklarından tutup dudaklarından muccckkkk diye öpmesiydi. Pompom bi kuyruğu vardı. Dizideki diğer tüm karakterlere türlü eziyetler etmiş, burunlarından dökmüştü fitil fitil.

Tweety
Kocaman turuncu ayakları, eşşek gözü gibi mavi gözleri olan sarışın bir kuştu. Bu da hünsa karakterlerendi, yani kız mı, erkek mi anlaşılmazdı. Bu kuşcağız yaşlı bir nineyle yaşar, kafesinde uslu uslu otururdu.
Sevimli ve güzel kedi Silvester'i görünce "aaa bi kedi gördüm sanki" der, tüneğinde tepinerek "gördüm bir kedi gördüm " diye bağırırdı. Silvester'in derdi günü Tweety'i 2 dilim tost ekmeği arasına koyup, tuzlayarak yemekti. Bazen de bunu başarırdı, ama lokmasını sindiremeden Nine yetişir, Silvester'i kuyruğundan kaldırıp poposuna vurarak "tükür tükür" diye bağırırdı. Tweety pat diye yere düşer, "yaramaz kediiii" diye Silvester'i azarlardı.

Temel Reis
Çocukluğumuzun efsane denizcisiydi. Sevgilisi Safinaz'la bir türlü evlenmediler, yüzyıllarca nişanlı kaldılar.
Safinaz fasülye sırığı gibiydi, ölçüleri 40-40-40 tı. Bu Safinaz pek ayran gönüllüydü, kendisine yan bakan, çiçek veren her herifin peşinden gider, kollarına atlar, sonra başı sıkışınca Temeeel diye bağırırdı. Temel Reis bir kutu ıspanak yiyince pazıları kocaman şişerdi. Sonra da Safinaz'ı öpmeye çalışan adamı döver, . Bu kötü adamların en meşhuru Kabasakal'dı.
Bir nesil bu Temel yüzünden "ıspanak ye, ıspanakta demir vardır, güçlenirsin çocuğum" lafını dinlemiş, zorla ıspanak yemiştir. O yüzden bizim kuşak ıspanaktan nefret eder.

Red Kit
Gelmiş geçmiş en hızlı silah çeken kovboydu, gölgesinden bile hızlı ateş eder, sürekli Joe, Jack, William ve Avarel Dalton kardeşlerin peşinden koşar, aptal köpek Rin Tin Tin'in başını beladan kurtarır, emektar atı Düldül ile muhabbet ederdi.
Red Kit herkesin sevdiği bir klasikti, Milliyet gazetesi yıllarca bunun çizgi romanını vermişti. Red Kit her maceranın sonunda ortadan kaybolur, batan güneşe doğru atını sürerken, ben yalnız bir kovboyum diye şarkı söylerdi. Kıyafeti hep aynıydı, ama yıllar sonra sigara içmeyi bırakmış, onun yerine ağzında bir ot taşır olmuştu.
Sarah Bernhard'la, Kalamiti Jane ile maceralar yaşamış, bir keresinde Nensi diye bir kızla nişanlanmıştı. Çinli çamaşırcı, akbaba cenaze levazımatçısı en sevilen tiplerdendi. Posta arabası şirketi Wells Fargo Co. sloganı Yolculukta Banko idi. Kızılderililer'le barış çubuğu içer, Papatya Kasabası'nı korur, posta arabalarına eşlik ederdi. Kusursuz adamdı. Aşıktım herhalde ben Red Kit'e.

Şirinler
Şirinler 3 elma boyunda, mavi renkli ve de kukuletalı bir grup yaratıktı. Mantarların dibinde bir köyde yaşarlardı, köy imamı da Şirin baba diye sakallı muhterem bir zattı.
Bunun donuyla şapkası kırmızı idi. Ama o da diğerleri gibi üstsüz gezerdi. Sonradan köye çirkin bir kız gelmiş, Şirin baba büyüleriyle kızı Britney Spears'a çevirmiş, ismini de Şirine koymuştu, Şirine yüzünden bütün şirinler birbirine girmişti.
Bunların gözlüklü bilgin şirini, şişko aşçı şirini, uykucu tembel şirini, adaleli güçlü şirini vardı. Ama en güzeli peşlerindeki hain Gargamel'di, kedisi Azman'la bu dırdırcı Şirinler'i yakalamaya çalışır, birtürlü beceremezdi. Gargamel yıllar sonra sanal alemde bizim kuşağın en çok tercih ettiği takma ad olmuştu.
Son düzenleyen Safi; 16 Nisan 2016 01:16
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Mart 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Japon futbol çizgi filmleri ekolünden izlediğimiz ikinci çizgi Gol idi. Bunun kahramanı Benjamin diye İtalyan-Japon kırması bir çocuktu. Bu çizgi filmin en önemli özelliği, sürekli Tsubasa ile karıştırılan , maagnuum vuruuşuu, aakuulee vuruşuuu, cart vuruşu, curt vuruşu teknikleri idi, kahramanlarımız magnum vuruşu diye bağırır, sonra bacaklarını anatomiye tamamen aykırı şekilde havaya kaldırıp, zavallı topa bi tane geçirirlerdi. Top topluktan çıkar, şirazesi kayar, yamulur, bir elips haline gelerek ağları delerdi. Sayısız Türk çocuğu mahalle maçında bu vuruşları yapayım derken pantolonlarını yırtmış, bacaklarını ayırmışlardır.

Sponsorlu Bağlantılar

PEPEN'İN BALONU

pepin 720971
Bu aslında çizgi olmasa da hepimiz uykudan önce Pepen'i izlemiştik. Bu Pepen bir boruyu üfürünce oyuncak maymun, karga, kızıl saçlı kız birden balonun içine girip uçarak bir yerlere gider, maceralar yaşardı. Karga "hey Pepen uçur bizi haydi" derdi, maymunun da "üzüntü ve muz kabuğu" lafı klasik olmuştur. Varsan baksan Yakari kadar embesil, uyutucu birşeydi.

KUMKUM

kumkum 784806
En eski çizgi filmlerdendi, sevgili Gaye arkadaşım bunun özellikle hastasıydı. Hatta en baştan beri siteye Kumkum'u koymadık diye bize kızmıştı kulakları çınlasın! Kumkum taşdevrinde yaşayan bir gurup çocuğun maceralarını anlatırdı.Bunlar dağ başında yaşar, başlarını düzenli olarak belaya sokarlardı. O zamanlar İstanbul'da Kumkum çocuk mağazası bile açılmıştı.

Pazartesi, Nisan 17, 2006

BİBERLEYELİM

biberleyelim
İşte bizim kuşağın en çok seyrettiği, herkesin ezbere bildiği, hepimize "biraz biberleyelim çocuklar" lafını öğretmiş çizgi film bu idi. TRT bunu her iki program arasında, her boşlukta, her fırsatta gösterir, biz de her seferinde izlerdik. Bir müzeye kaldırılmış beyzbol topunun hatıralarını anlatıyordu. Bu top oradan oraya gidiyor, stadyumda oyuncular "haydi biraz biberleyelim çocuklar" diyerek topu atıp tutuyorlardı. En sonunda meşhur bir oyuncu buna bir tane geçirip stadyum dışına yolluyor, o tarihten sonra bizimki müzelik oluyordu. Filmin sonunda da kameraya kıçını dönüp meşhur oyuncunun imzasını gösterirdi. Bu "biberliyelim"i herhalde hatırlamayan yoktur, hepimizin beyninde yer etmiş efsanevi bir çizgi filmdi

SPACE ADVENTURE COBRA

cobra
Bu aslında oldukça eski bir manga iken animesi yapılmış, Show Tv de bunu alıp yayınlamıştı. Sarışın ve de yakışıklı kahramanımızın sol kolu silahtı, bu kolunu çıkartır, lazer kılıcıyla önüne geleni doğrardı. Kırmızı taytlarıyla bir ekoldü. Ayrıca çok seksi bir yardımcısı da vardı bunun. Hakettiği yerlere gelememiş bir anime klasiği idi bu çizgi dizi. Sonunda ne oldu bilemiyorum.

G.I. JOE

jo
Uzun süre TRT'de hafta içi akşamları yayınlanmış bir çizgi filmdi. Bir grup Amerikan askerinin Kobra kumandana karşı mücadelesini anlatırdı. Bunların her biri kendi özgü bir tip olup çeşit çeşit özellikleri olurdu. Kobra kumandan bir örnek giyimli askerleriyle insana Darth Vader'i anımsatırdı. Ben bu Joe'lardan Flint'in hastasıydım, onun aşkına her bölümünü izlerdim GI Joe'nun. Ama birgün bunun elemanları değişti, bir grup başka askerin maceraları başladı, ben de seyretmeyi bıraktım. Bunun oyuncakları da deli gibi ortalığı sarmıştı, ben de yan gözle bakardım Flint'in oyuncağı var mı diye ortamlarda.

MUPPET BEBEKLERİ

muppet babies
Herkesin bayıldığı çılgın Muppet Show karakterlerinin bebekliklerini anlatan bir çizgi diziydi, yaz tatili sırasında seyretmiştik biz bunu. Kermit ve Piggy'nin ufaklık halleri ne kadar şeker olursa olsun, o gecelik entarisi ve fırfırlı bonesiyle Animal hepsinin feriştahı idi. Şirinlik muskası olmakta onun eline hiçbiri su dökemezdi. Bu Muppet veletleri mütemadiyen yaramazlık eder, olmadık olaylara bulaşır, sonunda tabii işin içinden sıyrılırlardı.

VÜCUDUMUZU TANIYALIM

vucudumuz
İnsan vücudu içinde geçen çok enteresan bir çizgi filmdi. Burada en unutamadığım şey akyuvarlardı. Nerede vukuat olsa akyuvarlar koşarak yetişir, yarayı tamir etmeye, pıhtılaşarak kanamayı durdurmaya çalışırlardı. Vücudun içinde ufolarla gezen tipler vardı. Olayları da anlatan sakallı yaşlı bir dede idi. Herhalde gelmiş geçmiş en öğretici çizgi film buydu. Bundan sonra şımarık sarışın kızların maceraları başladı ve bir daha hiç böylesi bir çizgi film yayınlanmadı.

MONÇİÇİLER

monchhichis
Nilgün arkadaşımızın en sevdiği çizgi filmdi. Bunlar minicik, yüzleri hariç her yerleri tüylerle kaplı maymundan bozma şirin yaratıklardi. Bulutların üstünde Monçiçiya diye bir ülkede yaşıyorlardı. Bunların tüm derdi yaşadıklari ağaçların dallarına kuyruklarıyla tutunup daldan dala atlamaktı. Her zaman mutluydular, öyle çocuğun okul taksidi, vergi iade formu gibi dertleri yoktu. Sanki çok eskiden bende bu tipten bir oyuncak vardı, çünkü oyuncağını çizgisinden daha çok hatırlıyorum. Bunların da Şirinler gibi dedesi, güzeli, muciti vb. var oğlu vardı, ama Şirinler'den daha eskidir.

AFACAN AYILAR

carebears
Bunları ilk çıkartmaların, kartpostalların falan üzerinde tanımıştık. Sevgi böcüğüydüler. Bulutların üzerinde yaşayan pek pofuduk şeylerdi. Herbirinin göğsünde özelliğini gösteren bir sembol bulunurdu. Hayatta tek dertleri derdi olana yardım etmekti.

AKILLI BIDIK

huck
Küçük, mavi ve de son derece zeki köpek Bobi'nin maceralarını izlerdik. Hatta bu çizgi filmden sonra bilmiş çocuklara ya da okuldaki kısa boylu ama cin gibi tiplere akıllı bıdık demek moda olmuştu. TRT'nin mükemmel seslendirmesinin de hakkını vermek gerek. Taşdevri ve Ayı Yogi gibi Akıllı Bıdık ta bir seslendirme harikasıydı.

SEVİMLİ AYI AİLESİ

hillbear
İşte Gaye arkadaşımızın en sevdiği çizgi film bu idi. Biz nasıl Red Kit'e, Süpermen'e falan aşık idiysek, o da bu çizgideki salıncaklı koltuğunda oturup pipo içen, homur homur konuşan baba ayı Tom'a aşıktı. Günlerce resmini bulayım diye beynimi yedi, nihayet uzun uğraşlar ve ayı araştırmaları sona erdi ve kahramanlarımıza kavuştuk: Ayı aleminin Bundy'si , Hillbilly ailesi!

MİNİK FOK

minikfok
Cumartesileri yayınlanırdı. Kahramanımız Seabert minicik bir fok yavrusuydu. Çevrecilik bilincimizi geliştiren ilk çizgiydi. Bunu avlayıp kürk yapmak isteyen kötü adamlar vardı, biri eskimo 2 tane velet bu kötü adamlarla uğraşır, her seferinde yavruyu kürk olmaktan kurtarırlardı. Ama zırt pırt "Seabööört çok ayııpp" diye ayar verirlerdi diye anımsıyorum. Bir seferinde çocuklar kötü adamın ofisine girmişler, adam bunlara kim olduklarını, hangi bölümde çalıştıklarını sorunca da "biz otur konuş bölümünde çalışıyoruz" demişlerdi, ben de bu lafı yıllar sonra kazık kadar olup çalışmaya başlayınca kullanır olmuştum.

ALVİN VE SİNCAPLAR

alvin4
Alvin, Simon ve Theodore Chipmunk kardeşlerin maceralarını anlatan bir çizgi filmdi. Bunların en cerzebelisi Alvin'di. Elebaşı oydu. Bunlar rock star falandılar galiba. Kendilerini evlat edinen Dave diye bir adamla yaşarlardı. Tuhaf gecelik entarisi gibi kıyafetleri vardı bu elemanların.

YAVRU GEYİK

yavru
Feci acıklı, kesinlikle izlememek gereken bir çizgi diziydi. Pazarları yayınlanırdı. Kahramanımız Jody'nin babasını yılan sokunca adamın hayatını kurtarmak için bir geyik öldürmüşler, geyiğin kimsesiz yavrusunu da bu Jody evde kedi köpek niyetine beslemeye başlamıştı. Gel zaman git zaman yavru geyik büyüdü, ailenin ekinlerini yemeye başladı. Birtürlü engelleyemiyorlardı. Sonunda Jody geyiğini vurup öldürmüştü. O geyiğin öldüğü sahne şu yaşımda bile beynimden çıkmamıştır, çıkamamıştır. Ne fenaydı yarabbim, içimiz parçalana parçalana seyrederdik biz pazar günleri bu çizgi diziyi.

AFACAN İLE BABACAN

talespin
(TALESPIN) Sanırım 90'larda bir yaz tatili ekranında yayınlanmış bir Disney Çizgisiydi. 1930'larda geçerdi, pırpırlı deniz uçağı olan bir ayı ve bunun dedektiflik maceralarını anlatırdı, oldukça eğlenceliydi, çok maceralıydı, oldukça sevdiğimi hatırlıyorum ben bu çizgi diziyi.

TAZMANYA CANAVARI
taz
Deli dolu, azman,kuduruk, gerçek bir canavardı. Hön hön hön diye dönerek çıka gelir, ne var ne yok yer, ortalığı silip süpürürdü. Memleketimizde çok popüler olmuş, her yerde bir sürü tişörtü, oyuncağı görülmüştür. Taz-mania, taz-mania diye hareketli bir şarkısı vardı.

ROADRUNNER

Tobeepornottobeep
Roadrunner çölde yaşayan çılgın bir kuştu, bunun belalısı Coyote diye bir çakaldı. Bunlar çölde deliler gibi koşar ama Coyote hep arkada kalırdı. Roadrunner buna bir saniye görünür, "beep beep" diye korna gibi öterek sinirini bozar, sonra yine tozu dumana katarak ortadan kaybolurdu. Coyote buna tuzaklar kurmuş, kafasına kayalar atmış, yine de yakalayamamıştı.

TOM VE JERRY

tomjerry
En meşhur çizgi filmlerden biriydi. Jerry pervasız ve de cüretkar bir fareydi. Hiç çekinmeden yaşadığı evin buzdolabını boşaltır, deliğine taşırdı. Tom elinden geleni ardına koymaz, bunu yakalayıp ekmek arası afiyetle yemek için planlar yapardı. Bunların çizgi filminde insanların suratı hiç görünmezdi, sadece bacakları görünürdü. Tom sahibesine melek gibi gülümser sonra canavar gibi Jerry'nin peşine düşerdi. İkisi de birbirini pataklar ama sonunda minik Jerry kazanırdı.


WOODY WOODPECKER

woody
Kocaman kırmızı bir saçı olan mavi bir ağaçkakandı. En acayip özelliği tuhaf kahkahasıydı, abimle biz yıllarca böyle gülmeye çalışmıştık. Bu deli kuş, ahahahaa diye katılarak güler, sonra takatakataka ağaçları gagalardı.



DAFFY DUCK

dafi
Bugs Bunny'nin arkadaşlarındandı. Kaçık bir ördekti, sürekli bela çıkartır, karşılığında da pestil gibi olana dek dayak yerdi. Özellikle Bugs Bunny buna etmediğini bırakmaz, kafasına örsle vurup gagasını ensesinden çıkartırdı. İstisnasız bütün Looney Toons elemanlarından dayak yemişliği vardır kendisinin.


SPEEDY GONZALES

speedy

ayrıca bakınızMsn Happy
Çizgi Film Karakterleri

Son düzenleyen Safi; 16 Nisan 2016 01:17
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
5 Mart 2009       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Anime ve diğer çizgi filmler

Animeler normalde insanların anladığı şekilde çizgi filmler değillerdir. Çizgi film denilince insanların ilk aklına gelen şey Bugs Bunny, Tweety, Scooby Doo gibi çocuk zekasındaki animasyonlardır. Halbuki animeler her yaştan insan için yapılır ve gerçek hayatta olan veya olmayan hemen her şey onun konusu olabilir. Çizimleri çok farklı ve etkileyicidir. Hatta Japonya da Prime Time denilen izlenme aralığına konan milyonlarca kişinin izlediği animelerde bulunmaktadır. Çoğu animenin içerisinde cinsellik öğeleride vardır ve bunu Walt Disney ekolü animasyonlarda göremezsiniz. Küçük izleyicilerin anlamayacağı sadece yetişkinlerin sezebileceği yapımlardır. Örneğin meşhur Sailormoon animesinde lezbiyen karakterler bulunmaktadır. Tabiki anime sadece cinsellik üzerine kurulu değildir. Örnek olarak pokémon adlı animede ash adlı pokémon eğitmeninin dünyanın en iyi pokémon eğitmeni olmak için gösterdiği çaba ve maceraları anlatılmaktadır. Buna pek çok örnek daha verilebilir.

Büyük göz ve ufak ağız

Bazı animelerde karakterlerin büyük gözleri, uzun bacakları vardır. Bunu Japonların kısa boylu ve çekik gözlü olmalarının yarattığı bir komplekse bağlayarak açıklayanlar vardır ancak bu açıklama çizimlerin kökeninde batlı örnekler olduğunun bilinmemesinden kaynaklanır . İlk Walt Disney çizgi filmlerindeki karakterlerin büyük gözleri ve uzun bacakları vardı (Bambi vb.). Bu çizim tarzı bugün bazı batı animasyonlarında hala kullanılmaktadır. Örnek olarak Show TV ve TRT'de yayınlanmış olan Genç Pocahontas'ı ve İngiltere'de yapılmış olan Genç Robin Hood'u gosterebiliriz. Bu çizgi filmlerde de büyük gözleri, uzun bacakları olan karakterler kullanılmıştır ama bunlar anime değildir.

Walt Disney'den etkilenen Osamu Tezuka'nın yapmış olduğu animeler Disney'in bu tür çizimlerini kullanmışlardır ve bu uygulama bazı animelerde bügün de sürmektedir. Yani bu çizimlerin kökeni Japonların kısa olması değil, Walt Disney'in etkisidir. Bütün animelerde uzun bacak ve büyük göz kullanılmaz. Türkiye'de genelde sadece bu tür de olan animeler yayınlandığı için bu konuda bilgisi olmayan insanlar böyle sanmaktadır.

Japonların boy-göz takıntıları nedeniyle böyle şeyler yaptıklarına dönük inanç tamamen bir Aristo Mantığı'nın bir çıkarımıdır. Yani "biber acıdır, hayat da acıdır, demek ki hayat biberdir" gibi bir önermedir. Bu konuda doğru ve gerçek yorumlar yapabilmek için derin bir tarih ve psikoloji bilgisine ihtiyaç vardır. Uzakdoğu insanında böyle bir takıntı olduğu yadsınamaz. Japonya'da çoğu genç kız uzun topuklu ayakkabı giyer. Ama unutulmaması gereken bir şey varsa bunun sadece uzakdoğuya özgü bir takıntı olmadığıdır. Bu takıntı az veya çok dünyadaki bütün ülkelerde, bütün ırklarda vardır.Ama animelerde sadece büyük gözler uzun bacaklar değildir göze çarpan çoğunluğunda bizim normal hayata verdiğimiz tepkiler mimikler ve jestler daha fazla abartılı bir görsellikle ifade edilir.Örn: ağlayan bir anime çizgi kahramanın gözü yaşlarından sel olması başından dumanlar çıkması gibi...

Animelerin dünya animasyonundaki yeri

Türkiye'de bilinmemesine karşın birçok anime dünya çapında hayranlıkla izlenmekte ve değişik ülkelerdeki birçok saygın festivalde ödüller kazanmaktadır.

İlk renkli anime sinema filmi olan 1958 yapımı The White Snake Enchantress'ın Venedik, Meksika ve Berlin festivallerinde ödüller kazanmasının ardından dünya çapında söz sahibi olmaya başlayan animeler, uluslararası yarışmalardaki bu başarılarını her yıl daha da arttırarak sürdürmektedirler.

Anime'nin başarısına doğal olarak batılı animasyon şirketleri de kayıtsız kalmamaktadır. Uzun süredir batılı şirketlerle ortaklaşa birçok proje yapılmaktadır ve sonuçta ortaya mükemmel animeler çıkmaktadır. Buna Fransız-Japon ortak yapımı olan Mysterious Cities of Gold (Türkiye'de bilinen ismiyle Güneşin Oğlu Esteban) gibi birçok örnek sayılabilir. Ayrıca, batı animasyonun temsilciliğini yapan Disney de artık anime'lerin başarısını açıkca kabul etmektedir.

Bu nedenle, 1996 yılında yapılan Disney-Tokuma anlaşmasıyla Disney, Japon animasyonunun en büyük temsilcisi olan Studio Ghibli'nin anime filmlerinin dünya çapında dağıtımını ve pazarlanmasını üstlenmiştir. Ayrıca Disney, Studio Ghibli'nin hazırladığı anime filmlerinin üretim masraflarının bir kısmını karşılayarak bu filmlere yatırım yapmaya başlamıştır. Mesela Studio Ghibli'nin Tonari no Yamada-kun (My Neighbors the Yamadas) adlı filminin 2.4 milyar yen tutan üretim maliyetinin %10'u Disney tarafından ödenmiştir. Ayrıca Disney, anlaşma uyarınca dağıtımını üstlendiği Studio Ghibli filmlerinden olan Princess Mononoke'nin İngilizce dublajı için 2.4 milyon dolar harcayarak animelere vediği önemi bir kez daha vurgulamıştır.
Son düzenleyen Safi; 16 Nisan 2016 01:08
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
7 Mart 2009       Mesaj #4
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Sevimli Hayalet Casper (Casper Kimdir? - Casper Hakkında)
casper
Çocuklara hayaletleri sevdiren çizgifilm Sevimli Hayalet " Casper " bir klasiktir. Casper, amcaları Stretch, Stinkie ve Fatso ve diğerleri... hepsi bir şatoda yaşamktadırlar. Amcaları çok kötü kalplidirler ve işleri güçleri insanları korkutmaktır ama sevimli hayalet casper ise insanların iyiliğini isteyen bir hayaletti. Casper,insanlarla arkadaş olmaya çalışamakta fakat arkadaş edinmesi pekte kolay olmamaktadır. Casperla bizlere arkadaşlıkların ne kadar önemli olduğu anımsatılmaktadır.


casperw560h420





PEMBE PANTER


Pembe panter ilk çekildiği yıl olan 1963'te, blake edwards yönetmen koltuğuna, peter sellers kamera karşısına geçtiğinde, prenses dala'ya babası tarafından armağan edilmiş dünyanın en büyük elmasına verilen isimdi pembe panter. gözlerini tam ortasına dikenlerin zıplayan pembe bir panter görüntüsüyle karşılaştığı bu elmas, bütün hikayenin odak noktasıydı. phantom adı altında mücevher hırsızlığı yapan sir charles lytton'ın yeğeni, bu harikulade elması çalmakla suçlandığında, bu kabahati, amcasının gizli kimliği olduğunu bilmeden, phantom'un üzerine atıyordu. phantom'un davasında ise sahneye peter sellers tarafından canlandırılan sakar müfettiş jacques clouseau giriyordu. ilk filmde, baş kahraman olarak konumlandırılmayan clouseau, öylesine sevildi, öylesine takdir topladı ki bir anda hikayenin merkezine yerleşiverdi. daha önce hikayenin merkezinde yer alan paha biçilmez elmasın adı da bir daha sadece pembe panter'in dönüşü ve pembe panter'in izinde de geçti. filmin açılış sekansında karşımıza çıkan çizgi film karakteri her ne kadar hikayede sözü geçen elmasla bağdaştırılabilecekse de bir süre sonra anlamını kaybetti ve peter sellers'ın hayat verdiği clouseau karakterinin animasyonu gibi algılanmaya başlandı. serinin ikinci filmi a shot in the dark dışında bütün filmlerin açılışında bizi karşılayan, kapanışında bizi uğurlayan bu çizgi karakter ilerleyen yıllarda kendi şovuna dahi sahip oldu. ve bize her daim peter sellers'ı hatırlattı durdu. serinin üçüncü filmi inspector clouseau'da alan arkin, sellers'ın ölümünden sonra çekilen curse of the pink panther'da roger moore tarafından canlandırılıyor olsa da, pembe panter'i seyircilerin kalplerine kazıyan isim daima peter sellers oldu. ve başarılı bir dedektif olduğuna inanan, fransız aksanlı ingilizcesiyle bin bir çeşit diyalog karmaşasına imza atan, kılık değiştirmedeki "ustalığı" dillere destan olan, bütün sakarlıklarına rağmen kaderin yüzüne hep güldüğü clouseau, zamanla tam bir komedi klasiği halini aldı ve günümüzde de birçok film karakterine ilham kaynağı oldu. *




Bir Fenomen: Pembe Panter
1pix 1pix 60'lardan 80'lere damgasını vuran bir karakter Pembe Panter. Çocukluk çağlarında çikolatadan çıkan oyuncaklarını biriktirmenin neredeyse bir ritüel olduğu, esprilerinin arkadaş sohbetlerine defalarca konu edildiği, müziğini aklımızdan çıkaramadığımız, fıkralara uyarlanan bir karakter, bir film, başlı başına bir fenomen.
Kimdir, Nedir Bu Pembe Panter?
İlk çekildiği yıl olan 1963’te, Blake Edwards yönetmen koltuğuna, Peter Sellers kamera karşısına geçtiğinde, Prenses Dala’ya babası tarafından armağan edilmiş dünyanın en büyük elmasına verilen isimdi Pembe Panter. Gözlerini tam ortasına dikenlerin zıplayan pembe bir panter görüntüsüyle karşılaştığı bu elmas, bütün hikayenin odak noktasıydı.
Phantom adı altında mücevher hırsızlığı yapan Sir Charles Lytton’ın yeğeni, bu harikulade elması çalmakla suçlandığında bu kabahati, amcasının gizli kimliği olduğunu bilmeden, Phantom’un üzerine atıyordu. Phantom’un davasında ise sahneye Peter Sellers tarafından canlandırılan sakar Müfettiş Jacques Clouseau giriyordu. İlk filmde, baş kahraman olarak konumlandırılmayan Clouseau, öylesine sevildi, öylesine takdir topladı ki bir anda hikayenin merkezine yerleşiverdi. Daha önce hikayenin merkezinde yer alan paha biçilmez elmasın adı da bir daha sadece Pembe Panter'in Dönüşü ve Pembe Panter'in İzinde de geçti.

Filmin açılış sekansında karşımıza çıkan çizgi film karakteri her ne kadar hikayede sözü geçen elmasla bağdaştırılabilecekse de bir süre sonra anlamını kaybetti ve Peter Sellers’ın hayat verdiği Clouseau karakterinin animasyonu gibi algılanmaya başlandı. Serinin ikinci filmi A Shot in the Dark dışında bütün filmlerin açılışında bizi karşılayan, kapanışında bizi uğurlayan bu çizgi karakter ilerleyen yıllarda kendi şovuna dahi sahip oldu. Ve bize her daim Peter Sellers’ı hatırlattı durdu. Serinin üçüncü filmi Inspector Clouseau'da Alan Arkin, Sellers’ın ölümünden sonra çekilen Curse of the Pink Panther'da Roger Moore tarafından canlandırılıyor olsa da, Pembe Panter’i seyircilerin kalplerine kazıyan isim daima Peter Sellers oldu.

Ve başarılı bir dedektif olduğuna inanan, Fransız aksanlı İngilizcesiyle bin bir çeşit diyalog karmaşasına imza atan, kılık değiştirmedeki “ustalığı” dillere destan olan, bütün sakarlıklarına rağmen kaderin yüzüne hep güldüğü Clouseau, zamanla tam bir komedi klasiği halini aldı ve günümüzde de birçok film karakterine ilham kaynağı oldu.

Hangi Kılıklara Girmiştir?
Bilindiği üzere Müfettiş Jacques Clouseau’nin kılık değiştirme yöntemleri son derece kendisine hastır. Serinin on filmi boyunca değiştirdiği kılıklara bakarsak bin bir surat lakabını kendisine rahatlıkla yakıştırabileceğimiz Clouseau, bu konudaki üstün başarısı ile tanınır. Serinin ilk filmi olan Pembe Panter'de bir şövalye kılığına giren Clouseau’nün, The Pink Panther Strikes Again'de bir kambura ve yaşlı bir dişçiye büründüğü sahnelerle izleyenleri gülmekten kırıp geçirmiştir. Fakat bütün bunların yanında Pembe Panter'in İntikamı'nda büründüğü kılıklar seyircinin favorisidir.
Tecrübeli bir denizciden, bir mafya babasına, bir rahipten, bir kadına dönüştüğü bir filmlik süre boyunca Clouseau canlandırmakta olan Peter Sellers, izleyenleri kendisine hayran bırakmıştır. Bununla beraber serinin çeşitli filmlerinde zaman zaman bir telefon tamircisi, bir havuz temizleyicisi zaman zamansa otelde çalışan bir temizlik görevlisi olarak karşımıza çıkan Clouseau, bu kılıklar içinde kendisini düşürdüğü zor durumlardan, acayip diyaloglara kadar seyredenleri kahkahalara boğar.
Dostları, Düşmanları Kimlerdir?
Hemen hemen bir çizgi roman mantığıyla ilerleyen bir seri diyebiliriz aslında “Pembe Panter” için. Merkezinde hep belirli bir kahramanı olmasının yanı sıra, etrafında dolaşan belli başlı sabit karakterlere de sahip çünkü. Bu karakterleri sırayla tanıtacak olursak:
Cato: Müfettiş Clouseau’nün yardımcısıdır. Dövüş sanatları üzerine uzmanlaşmıştır. Clouseau’nün gerçekten iyi bir dedektif olduğuna inanmakta mı, yoksa onunla sadece alay etmekte mi olduğu merak konusudur. Müfettiş’in dövüş yeteneklerini geliştirmek amacıyla beklemediği zamanlarda üzerine saldırmasıyla ünlüdür. İlerleyen filmlerde Clouseau’nün üzerinde çalıştığı bazı davalarda kendisine yardımcı da olmaya başlayan Cato, bu görevlerde göze çarpmamak için büyük gözlükler taksa da, değişik görünüşünden dolayı daha da dikkat çeker. Burt Kwouk tarafından canlandırılır.
Baş Müfettiş Dreyfus: Clouseau’nün üstüdür. Dreyfus ile ilk kez serinin ikinci filmi olan A Shot in the Dark'ta tanışırız. Clouseau’nün şaşkınlıkları ve sakarlıkları karşısında çıldırasıya sinirlenen ve aşırı tepkiler veren Dreyfus, Pembe Panter'in Dönüşü filminin sonunda bir akıl hastanesinde hapisken ayağıyla duvara “Clouseau’yu öldür!” yazarken dahi görülür. Aklını yitirdikten sonra Pembe Panter’in karşısında yer alır. Blake Edwards tarafından yönetilen filmlerde Herbert Lom tarafından canlandırılan Dreyfus’un, bir de François isimli bir yardımcısı vardır. Genellikle patronunun Clouseau ile ilişkilerini gözlemleyen ve geçirdiği sinir krizlerine alışkın, sakin tepkiler veren François’ya Andre Maranne hayat verir.

The Phantom: Serinin birçok filminde Clouseau’nün düşmanı olarak karşımıza çıkan Phantom, bir mücevher hırsızıdır. Halk tarafından Sir Charles Lytton adıyla bilinen Phantom, anlaşılabileceği üzere çift kimliklidir. Robin Hood benzeri bir döngünün içindedir: zenginlerden çalıp, yine zengin olan kendisine verir. Soygun yaptığı mekanlarda iki şey bırakması ile klasikleşmiştir: bir telefon kartı ve üzerinde güzelce işlenmiş bir “P” harfi olan beyaz bir eldiven. İlk filmde David Niven tarafından canlandırılan Phantom, Pembe Panter'in Dönüşü'nün ardından Christopher Plummer tarafından oynanmıştır.

Nasıl Badireler Atlatmıştır?
Seneler boyunca maceradan maceraya koşan Clouseau’nün başına gelmeyen kalmamıştır aslında. İlk filmde Pembe Panter elmasının peşine düşen sakar müfettiş, ikinci film A Shot in the Dark'ta zengin bir ailenin şoförünü kimin öldürdüğünü bulmaya çalışır. Bütün kanıtlar hizmetçiyi gösteriyor olsa da, güzel kadından etkilenen Clouseau kendisinden beklendiği gibi, katilin o olduğunu inanmak istemez ve hizmetçiyi hapisten çıkarır. Kadının bir şeyler sakladığından emin bir halde “gizlice” onu takip etmeye başlar. Daima yanlış zamanlarda doğru yerlerde olmayı başaran Clouseau, bu filmdeki çıplaklar kampı sahnesiyle izleyenlerin akıllarına kazınmıştır.
Arada çekilen Alan Arkinlı bir filmin ardından Peter Sellers ve Blake Edwards ikilisi “The Return of the Pink Panther” ile geri döner. Pembe Panter elması yine çalınmıştır ve değerli mücevheri Phantom’un çaldığından şüphelenmekte olan Clouseau yine iş başındadır. Clouseau’nün Charles Lytton ile karısını mı yoksa Colonel Sharky’i mi tutuklayacağından bir türlü emin olamadığı son sahnede, sinir krizi geçirmekte olan Dreyfus’un, Clouseau’ye ateş açması filmde hatırlanan en komik karmaşalardan biridir. Kimi fanatikler tarafından serinin en başarılı filmi olarak tanımlanan The Pink Panther Strikes Again, Dreyfus’un akıl hastanesinden kaçarak Clouseau’yü öldürmeye çalıştığı bölümdür. Tüm dünya liderlerini elindeki atom parçalayıcı ışınla tehdit eden Dreyfus’un tek istediği görevlendirilen katillerin Clouseau’yü öldürmesidir. Sakar müfettişin ayakkabılarını bağlamak üzere eğilmesinin, bütün katillerin birbirlerini öldürmesiyle sonuçlanan olaylar dizisine yol açması filmi unutulmaz yapar.

Bir sonraki film olan Pembe Panter'in İntikamı'nda tüm dünya Müfettiş Jacques Clouseau’nün öldüğüne inanmaktadır. Aslında gayet hayatta olan Clouseau, bu durumu bir avantaja dönüştürmüş, niçin öldürülmek istendiğini anlamaya çalışmaktadır. Hayallerinin gerçek olduğuna inanan Dreyfus’un Clouseau’nün cenazesinde yaptığı konuşma hatırlanmaya değerdir. Bu filmin ardından gelen Pembe Panter'in İzinde güldürücü olmaktan çok üzücüdür. Çünkü Peter Sellers 1980 yılında vefat etmiştir ve bu filmde sadece flashback'lerin ve arşiv görüntülerin yardımıyla görülebilmektedir.

Ölümsüz Pembe Panter

Pembe panter elması yine çalınmıştır. Ancak Clouseau’nün uçağı yolda ortadan kaybolmuştur. Film, Fransız bir gazeteci kadının Dreyfus, Sir Charles ve Lady Lytton, yeğen George Lytton ve Cato ile yaptığı görüşmeler üzerine kurulur. Ertesi yıl çekilen “Curse of the Pink Panther”da Peter Sellers yer almaz ve panterin eski tadı yoktur. 1993 yılında Roberto Benigni’nin Clouseau’nün oğlunu canlandırdığı Son of the Pink Panther isimli bir film gelir. Yeni vizyona giren Steve Martin'li Pembe Panter ise geçmiş filmlere referans yapsa da bütün olayları en başından ele alan yepyeni bir Clouseau filmidir.


Son düzenleyen Safi; 16 Nisan 2016 01:10
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
17 Nisan 2009       Mesaj #5
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Bugs Bunny
Roger Rabit'ten önce tavşan Bugs vardı. Bunun elinde sürekli bir havuç bulunur, "arkiidiişşş" diye konuşurdu. Deliğinden çıkar, maceralara koşardı. Bunun belalısı kel kafalı, bodur bir dayı vardı. Bir keresinde Bugs Bunny bu herifin kafasına masaj yapmış, çalı gibi saç çıkmasını sağlamıştı.
Bir özelliği de kızdırmak istediği insanın kulaklarından tutup dudaklarından muccckkkk diye öpmesiydi. Pompom bi kuyruğu vardı. Dizideki diğer tüm karakterlere türlü eziyetler etmiş, burunlarından dökmüştü fitil fitil.

Tweety

Kocaman turuncu ayakları, eşşek gözü gibi mavi gözleri olan sarışın bir kuştu. Bu da hünsa karakterlerendi, yani kız mı, erkek mi anlaşılmazdı. Bu kuşcağız yaşlı bir nineyle yaşar, kafesinde uslu uslu otururdu.
Sevimli ve güzel kedi Silvester'i görünce "aaa bi kedi gördüm sanki" der, tüneğinde tepinerek "gördüm bir kedi gördüm " diye bağırırdı. Silvester'in derdi günü Tweety'i 2 dilim tost ekmeği arasına koyup, tuzlayarak yemekti. Bazen de bunu başarırdı, ama lokmasını sindiremeden Nine yetişir, Silvester'i kuyruğundan kaldırıp poposuna vurarak "tükür tükür" diye bağırırdı. Tweety pat diye yere düşer, "yaramaz kediiii" diye Silvester'i azarlardı.

ROADRUNNER
Tobeepornottobeep
Roadrunner çölde yaşayan çılgın bir kuştu, bunun belalısı Coyote diye bir çakaldı. Bunlar çölde deliler gibi koşar ama Coyote hep arkada kalırdı. Roadrunner buna bir saniye görünür, "beep beep" diye korna gibi öterek sinirini bozar, sonra yine tozu dumana katarak ortadan kaybolurdu. Coyote buna tuzaklar kurmuş, kafasına kayalar atmış, yine de yakalayamamıştı.

TOM VE JERRY
tomjerry
En meşhur çizgi filmlerden biriydi. Jerry pervasız ve de cüretkar bir fareydi. Hiç çekinmeden yaşadığı evin buzdolabını boşaltır, deliğine taşırdı. Tom elinden geleni ardına koymaz, bunu yakalayıp ekmek arası afiyetle yemek için planlar yapardı. Bunların çizgi filminde insanların suratı hiç görünmezdi, sadece bacakları görünürdü. Tom sahibesine melek gibi gülümser sonra canavar gibi Jerry'nin peşine düşerdi. İkisi de birbirini pataklar ama sonunda minik Jerry kazanırdı.

Duffy Duck

Bugs Bunny'nin arkadaşlarındandı. Kaçık bir ördekti, sürekli bela çıkartır, karşılığında da pestil gibi olana dek dayak yerdi.
Özellikle Bugs Bunny buna etmediğini bırakmaz, kafasına örsle vurup gagasını ensesinden çıkartırdı. İstisnasız bütün Looney Toons elemanlarından dayak yemişliği vardır kendisinin.

Speedy Gonzales

Meksikalı bir fareydi, kocaman şapkası bile vardı. Bunun en önemli özelliği acayip hızlı koşması, mütemadiyen civardaki kedilerin eline vermesiydi.
Üç Küçük Domuzcuk'tan sonra Gaye arkadaşımızın en sevdiği karakterdi kendisi ayrıca. Bu fare yüzünden bazı arkadaşlarımız deli gibi acılı kurufasülye yemiş, dilleri şişip dudakları kabararak resmen rezil olmuşlardır..

Bugs Bunny
Roger Rabit'ten önce tavşan Bugs vardı. Bunun elinde sürekli bir havuç bulunur, "arkiidiişşş" diye konuşurdu. Deliğinden çıkar, maceralara koşardı. Bunun belalısı kel kafalı, bodur bir dayı vardı. Bir keresinde Bugs Bunny bu herifin kafasına masaj yapmış, çalı gibi saç çıkmasını sağlamıştı.
Bir özelliği de kızdırmak istediği insanın kulaklarından tutup dudaklarından muccckkkk diye öpmesiydi. Pompom bi kuyruğu vardı. Dizideki diğer tüm karakterlere türlü eziyetler etmiş, burunlarından dökmüştü fitil fitil.

Tweety
Kocaman turuncu ayakları, eşşek gözü gibi mavi gözleri olan sarışın bir kuştu. Bu da hünsa karakterlerendi, yani kız mı, erkek mi anlaşılmazdı. Bu kuşcağız yaşlı bir nineyle yaşar, kafesinde uslu uslu otururdu.
Sevimli ve güzel kedi Silvester'i görünce "aaa bi kedi gördüm sanki" der, tüneğinde tepinerek "gördüm bir kedi gördüm " diye bağırırdı. Silvester'in derdi günü Tweety'i 2 dilim tost ekmeği arasına koyup, tuzlayarak yemekti. Bazen de bunu başarırdı, ama lokmasını sindiremeden Nine yetişir, Silvester'i kuyruğundan kaldırıp poposuna vurarak "tükür tükür" diye bağırırdı. Tweety pat diye yere düşer, "yaramaz kediiii" diye Silvester'i azarlardı.

Temel Reis
Çocukluğumuzun efsane denizcisiydi. Sevgilisi Safinaz'la bir türlü evlenmediler, yüzyıllarca nişanlı kaldılar.
Safinaz fasülye sırığı gibiydi, ölçüleri 40-40-40 tı. Bu Safinaz pek ayran gönüllüydü, kendisine yan bakan, çiçek veren her herifin peşinden gider, kollarına atlar, sonra başı sıkışınca Temeeel diye bağırırdı. Temel Reis bir kutu ıspanak yiyince pazıları kocaman şişerdi. Sonra da Safinaz'ı öpmeye çalışan adamı döver, . Bu kötü adamların en meşhuru Kabasakal'dı.
Bir nesil bu Temel yüzünden "ıspanak ye, ıspanakta demir vardır, güçlenirsin çocuğum" lafını dinlemiş, zorla ıspanak yemiştir. O yüzden bizim kuşak ıspanaktan nefret eder.

Red Kit
Gelmiş geçmiş en hızlı silah çeken kovboydu, gölgesinden bile hızlı ateş eder, sürekli Joe, Jack, William ve Avarel Dalton kardeşlerin peşinden koşar, aptal köpek Rin Tin Tin'in başını beladan kurtarır, emektar atı Düldül ile muhabbet ederdi.
Red Kit herkesin sevdiği bir klasikti, Milliyet gazetesi yıllarca bunun çizgi romanını vermişti. Red Kit her maceranın sonunda ortadan kaybolur, batan güneşe doğru atını sürerken, ben yalnız bir kovboyum diye şarkı söylerdi. Kıyafeti hep aynıydı, ama yıllar sonra sigara içmeyi bırakmış, onun yerine ağzında bir ot taşır olmuştu.
Sarah Bernhard'la, Kalamiti Jane ile maceralar yaşamış, bir keresinde Nensi diye bir kızla nişanlanmıştı. Çinli çamaşırcı, akbaba cenaze levazımatçısı en sevilen tiplerdendi. Posta arabası şirketi Wells Fargo Co. sloganı Yolculukta Banko idi. Kızılderililer'le barış çubuğu içer, Papatya Kasabası'nı korur, posta arabalarına eşlik ederdi. Kusursuz adamdı. Aşıktım herhalde ben Red Kit'e.

Şirinler
Şirinler 3 elma boyunda, mavi renkli ve de kukuletalı bir grup yaratıktı. Mantarların dibinde bir köyde yaşarlardı, köy imamı da Şirin baba diye sakallı muhterem bir zattı.
Bunun donuyla şapkası kırmızı idi. Ama o da diğerleri gibi üstsüz gezerdi. Sonradan köye çirkin bir kız gelmiş, Şirin baba büyüleriyle kızı Britney Spears'a çevirmiş, ismini de Şirine koymuştu, Şirine yüzünden bütün şirinler birbirine girmişti.
Bunların gözlüklü bilgin şirini, şişko aşçı şirini, uykucu tembel şirini, adaleli güçlü şirini vardı. Ama en güzeli peşlerindeki hain Gargamel'di, kedisi Azman'la bu dırdırcı Şirinler'i yakalamaya çalışır, birtürlü beceremezdi. Gargamel yıllar sonra sanal alemde bizim kuşağın en çok tercih ettiği takma ad olmuştu.
Son düzenleyen Safi; 16 Nisan 2016 01:34
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
17 Nisan 2009       Mesaj #6
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Pokemon (Pokémon Resimleri)
Bu konuda Pokemon (Pokémon Resimleri) bulunmaktadır
Pokemon logo1

Pokémon, Satoshi Tajiri'nin 1995 yılında yarattığı ilk oyun daha sonra çizgifilm ve de son olarak film çıkarmıştır, kart oyunu, manga gibi dallara uzanan bir animedir.
Pokémon'un hikayesi çok değişiktir. Çıkış noktası, Pokémon'un yaratıcısı olan Satoshi Tajiri'nin küçüklükten gelme böcek toplama hobisinden doğduğu söylenebilir. Hikayesini de değişik kılan olgu da "Hepsini Yakala" mottosudur. Yaratıcı ve eğlenmeye yönelik olan konsol firması Nintendo'nun aklına bir fikir gelir ve bu fikri oyun olarak uygular.

Nintendo'nun projesi bir oyundur ve Nintendo'nun Gameboy konsolunda oynanılır. Oyun o kadar çok tutar ki Final Fantasy i bile geçer. Bu kadar çok tutmuşken Tv Tokyo ile anlaşılır ve animesi yapılır. Animesi için kurulmuş grup bile vardır. Şarkıları bu grup söyler grubun adı Pokérap'dir. Buna ek olarak çizgi film Çin'deyken bazı ses efektlerini ise Pokémonun orkestrası yapar.Türkiye'de ise tartışmalara neden olan olay bir çocuğun ben Pikachu'yum diye camdan atlaması. Fakat Ash'in ilk Pokémon'u olan Pikachu'nun uçma özelliği yoktur.Pokemonun İngilizce dublajında Ash ve Ash'in annesini seslendiren kişi aynıdır.Seslendiren kişinin adı Veronica Taylor'dur. Annesinin varlığı anime ve manga boyunca, ve hatta oyun boyunca sık sık geçerken babasından sadece ilk bölümde Ash Viridian Şehrine gittiğinde bahsedilmiştir. İşbu olunca bazı fansiteleri ve kamu içinde Rocket takımının patronun olan Giovanni'nin Ash'in babası olduğu fikri öne sürülmüştür. Gerçekliği Nintendo tarafından kabul edilmese de inkarı da olmamış bu olay kafalarda tesadüfi soru işaretleri oluşturmaktadır.


Pokémon kelimesi "Pocket" (Cep) ve "Monster" (Canavar) kelimelerinin birbirlerine eklenmesiyle ve eklenen kelimelerin kısaltılmasıyla elde edilmiştir. Bundaki mantık şudur; Pokémonlar, "Pokéball"ların (Pokétop) içine girerek cebe girecek kadar kolay taşınabilir hale gelirler.Pokémon Nintendo'nun The Pokémon Company (Pokémon Şirketi) firması tarafından kontrol ediliyor.
Pikachu
Pikachu, Ash'in ilk pokemonu.
Fare türünden çıkmış bir Pokémon'dur. Kolaylıkla fark edilen özellikleri; sarı tüylerinin ve sırtında kahverengi çizgilerinin olmasıdır. Yanaklarındaki kırmızı noktalardan elektrik salınımı yapar. Vucudundaki elektriğin yayımı sayesinde çeşitli saldırılarla genellikle karşısındaki rakibi geçici olarak felç eder. Bunun haricinde küçüklüğünden kaynaklanan hızı sayesinde karşısındaki rakibi şaşırtma olanağına sahiptir. Animesinde Ash Ketchum'ın ilk Pokémon'u Pikachu'dur. Ash onu genellikle pokemon topunun içine almaz. Gelişmemişi Pichu, gelişmişi Raichu'dur. Bir elektrik pokemonu olan Pikachu'nun numarası 25'tir. Su pokemonlarını çok rahat yener. Ash'in en sevdiği pokemondur.
136px Bulbasaur

Bulbasaur (Bulbasaur Fushigidane japonca'daki geçek adı) Pokedex'teki 493 hayali karakterden ilkidir. Ken Sugimori tarafından tasarlanmıştır. Küçüktür ve dört ayağının üzerinde belirsizce giden bir yaratıktır.
Arbok
Arbok 493 hayalî Pokémon türünden biridir. Bir zehir Pokémonu olan Arbok, evrimin ikinci ve son aşamasındadır. Aynı zamanda ilk nesil Pokémonlarından biridir. Arbok daha fazla gelişmez. Bir gelişmemiş hâli Ekans'tır.Arbok çizgifilmde kötü karakter olan roket takımının pokemonudur ve zehir tipi saldırıları vardır bunlar _zehirli iğne _zehirli ısırık _sinirli bakış _sarmal atak _karşı ataktır.
Quo vadis?
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
10 Mayıs 2010       Mesaj #7
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Bugs Bunny

Bugs Bunny is a fictional character who appears in the Looney Tunes and Merrie Melodiesanimated films produced by Leon Schlesinger Productions, which became Warner Bros. Cartoons in 1945. In 2002, he was named by TV Guide as the greatest cartoon character of all time, an honor he shares with Mickey Mouse. Currently, he is the corporate mascot for Warner Brothers, especially its animated productions. Bugs starred in 163 shorts in the Golden Age of American animation, and made cameos in three others along with a few appearances in non-animated films. series of

According to Bugs Bunny: 50 Years and Only One Grey Hare, he was "born" in 1940 in
Brooklyn, New York, created by Tex Avery (who directed A Wild Hare, Bugs Bunny's debut) and Robert McKimson (who created the definitive Bugs Bunny character design), among many others. According to Mel Blanc, the character's original voice actor, Bugs Bunny has a Flatbush accent, an equal blend of the Bronx and Brooklyn dialects (of the New York Accent). His catchphrase is a casual "Eh...what's up, doc?", usually said while chewing a carrot. His other popular phrases include "Of course you realize...this means war" and "Ain't I a stinker?"

An unnamed rabbit bearing some of the personality, if not physical characteristics of Bugs, first appeared in the cartoon short Porky's Hare Hunt, released on April 30, 1938. Co-directed by Ben Hardaway and an uncredited Cal Dalton (who was responsible for the initial design of the rabbit), this short had a theme almost identical to that of the 1937 cartoon, Porky's Duck Hunt (directed by Tex Avery), which had introduced Daffy Duck. Porky Pig was again cast as a hunter tracking another nutty prey who seemed less interested in escape than in driving his pursuer insane; this short replaced the black duck with a small white rabbit. The rabbit introduces himself with the odd expression "Jiggers, fellers", and Mel Blanc gave the rabbit nearly the voice and laugh that he would later use for Woody Woodpecker. This cartoon also features the famous Groucho Marx line that Bugs would use many times: "Of course you know, this means war!" The rabbit developed a following from the audience viewing this cartoon which inspired the Schlesinger staff to further develop the character.

Jones, where he is the pet rabbit of unseen character Sham-Fu the Magician. Two dogs, fleeing the local dogcatcher, enter his absent master's house. The rabbit harasses them, but is ultimately bested by the bigger of the two dogs.

His third appearance was in another 1939 cartoon, Hare-um Scare-um, directed by Dalton and Hardaway. This short, the first where he was depicted as a gray bunny instead of a white one, is also notable both for the rabbit's first singing role. Charlie Thorson, lead animator on the short, was the first to give the character a name. He had written "Bugs' Bunny" on the model sheet that he drew for Hardaway, implying that he considered the rabbit model sheet to be Hardaway's property. In promotional material for the short (such as a surviving 1939 presskit), the name on the model sheet was altered to become the rabbit's own name: "Bugs" Bunny (quotation marks only used at the very beginning), evidently named in honor of "Bugs" Hardaway.

In Chuck Jones' Elmer's Candid Camera the rabbit first encounters Elmer Fudd. This rabbit has more of a physical resemblance to the present-day Bugs, being taller and having a more similar face. The voice for this rabbit, however, was not similar to the well-known Brooklyn-Bronx accent, but spoke in a rural drawl. In Robert Clampett's 1940 Patient Porky, a similar rabbit appears to trick the audience into thinking that 750 rabbits have been born (however the design is of the earlier white rabbit).

In his later years, Mel Blanc stated that a proposed name was "Happy Rabbit".[Ironically, the only time the name "Happy" was used was in reference to Bugs Hardaway. In the cartoon Hare-um Scare-um, the newspaper headline reads, "Happy Hardaway"

Son düzenleyen Safi; 16 Nisan 2016 01:11
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
13 Mayıs 2010       Mesaj #8
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Tweety
Kocaman turuncu ayakları, eşşek gözü gibi mavi gözleri olan sarışın bir kuştu. Bu da hünsa karakterlerendi, yani kız mı, erkek mi anlaşılmazdı. Bu kuşcağız yaşlı bir nineyle yaşar, kafesinde uslu uslu otururdu.
Sevimli ve güzel kedi Silvester'i görünce "aaa bi kedi gördüm sanki" der, tüneğinde tepinerek "gördüm bir kedi gördüm " diye bağırırdı. Silvester'in derdi günü Tweety'i 2 dilim tost ekmeği arasına koyup, tuzlayarak yemekti. Bazen de bunu başarırdı, ama lokmasını sindiremeden Nine yetişir, Silvester'i kuyruğundan kaldırıp poposuna vurarak "tükür tükür" diye bağırırdı. Tweety pat diye yere düşer, "yaramaz kediiii" diye Silvester'i azarlardı.

Son düzenleyen Safi; 16 Nisan 2016 01:12
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
26 Mayıs 2010       Mesaj #9
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Pinokyo
Pinokyo, İtalyan yazar Carlo Collodi' nin 1881yılında yazdığı ünlü çocuk klasiğinin kahramanıdır. Yalan söyledikçe burnunun uzamasıyla meşhurdur.

Pinokyo, önce Kiraz usta tarafından sıradan bir odun olarak bulunur. Kiraz usta konuşan kütüğü bulunca çok şaşırır. Bu yüzden arkadaşı Gapetto usta ondan kütük isteyince hiç düşünmeden hem ağlayan hem gülen kütüğü ona verir. Böylece asıl hikaye başlamış olur.

Pinokyo türlü türlü yaramazlıklar yapar. Bir keresinde arkadaşıyla birlikte oyuncak kentine gitmiştir. Burada Perşembe günleri okul yoktur ve hafta sonu okul tatildir. Bu kentte haftanın 5 günü perşembe günüdür ve geri kalan günler hafta sonudur. Çocuklar burada ders çalışmadıkları için eşeğe dönüşmüşlerdir. Satıcı da onları satarak zengin olmuştur. Pinokyo, eşek haliyle tam ölecekken Mavi peri onu çocuğa dönüştürmüştür.

Tahtadan bir kukla olarak yaratılan Pinokyo'nun tek isteği Gapetto babasının dileği gibi gerçek bir oğlan çocuğu olmaktır. Ama bunu elde edebilmesi için egoist kişiliğinden vazgeçmesi gerekecektir. Bunun için Gepetto'nun sevgi dolu yuvasından ayrılıp dünyayı keşfetmek üzere eğitici bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk sonunda Pinokyo mavi peri tarafından gerçek bir çocuğa dönüştürülür.
Son düzenleyen Safi; 16 Nisan 2016 01:12
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
12 Ekim 2010       Mesaj #10
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Çizgi film kahramanlarını birbirinden ayırt edici özelliktir. Şöylede diyebiliriz: Kendine özgü yapısı, onu başkalarından ayıran temel belirti ve çizgi film kahramanlarının davranış biçimlerini belirleyen, üstün ana özellik, öz yapı, ıra, seciye:
Son düzenleyen Safi; 16 Nisan 2016 01:12
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

15 Ekim 2014 / Jeem Cevaplanmış
15 Ocak 2014 / Misafir Soru-Cevap
29 Kasım 2016 / AlCoLiC Forum Oyunları
29 Haziran 2011 / nicely Soru-Cevap