Arama

1. Dünya Savaşı sonunda Orta Doğu'da durum nasıldır?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 15 Kasım 2011 Gösterim: 27.110 Cevap: 11
barış89 - avatarı
barış89
Ziyaretçi
12 Mart 2009       Mesaj #1
barış89 - avatarı
Ziyaretçi
1.dunya savası sonrası orta doğu
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
Orta Doğu'nun Paylaşılması
Savaşın çıktığı ilk günlerden itibaren İngiltere, Osmanlı Devletinin
Sponsorlu Bağlantılar
Merkezi Devletlere eğilim gösterdiğini farkedince, Osmanlı
Devletini arkadan vurmak için bütün Arap alemini Osmanlı Devletine
karşı ayaklandırmak istemiş ve bunun için de Mekke Şerifi Hüseyin
ile temasa geçmişti. Şerif Hüseyin'in Hicaz'ın bağımsızlığını
ilan etmek istemesi ve Hilafet'in de Padişah'tan alınması hususunda
İngiltere'nin kendisine yardım etmesini şart koşması üzerine İngiltere
işin üstüne düşmekten vazgeçti. Bunun üzerine Hüseyin Osmanlı
Devletine başvurup, Hicaz Emirliğinin babadan oğula geçmek
üzere kendisine verilmesini istediyse de bu isteği kabul edilmedi.
Osmanlı Devleti de savaşa katıldıktan sonra ve savaş gün geçtikçe
şiddetlenince, İngiltere Şerif Hüseyin ile anlaşmak için çabalarını
arttırdı. Hüseyin, bütün Arap yarımadası ile bütün Suriyeyi ve
Irak'ı içine alacak bağımsız bir devlet kurulmasını ve başına da kendisinin
geçirilmesini istedi. 1915 yılı içinde yapılan uzun müzakerelerden
sonra, İngiltere ile Hüseyin arasında 1916 Ocak ayında bir
anlaşmaya varıldı. Lübnan hariç, İngiltere Hüseyin'in isteklerini
kabul etti.
İngiltere Hüseyin ile yaptığı bu müzakerelerden Fransayı ancak
1915 Kasımında haberdar etti. Bunun üzerine Fransa Orta Doğuyu
da paylaşma meselesi üzerinde ısrarla durdu ve sonunda, İngiltere
ile Fransa arasında 9 ve 16 Mayıs 1916 da, teati edilen notalarla bir
anlaşmaya ulaşıldı. Bu anlaşmaya göre:
Suriye'nin Akka'dan itibaren kuzeye doğru bütün kıyı bölgesi
(Beyrut dahil), Adana ve Mersin bölgeleri Fransa'nın olacaktı.
Bağdat-Basra arasındaki Dicle ve Fırat bölgesi de İngiltere'nin
olacaktı. Geri kalan topraklarda bir Arap devleti veya Arap devletleri
federasyonu kurulacaktı. Mamafih bu Arap devleti, Akka-Kerkük çizgisinin
kuzey kısmı Fransız nüfuz alanı, güney kısmı da İngiliz nüfuz alanı
olarak nüfuz alanlarına ayrıldı. Ayrıca İskenderun serbest liman ve
Filistin de milletlerarası bölge oluyordu.
Bağımsız Arap devletinin nüfuz alanı olması ve Suriye'nin kıyı
bölgelerinin Fransaya verilmesiyle İngiltere Şerif Hüseyine karşı iki
yüzlü bir oyun oynamış oluyordu.
İngiltere'nin Şerif Hüseyin'e oynadığı oyun bu kadarla da kalmadı.
Bir yandan da Necd Emiri İbni Suud ile de görüşmelere girişmişti.
Bu görüşmeler sonunda İbni Suud ile İngiltere arasında Aralık
1915 de bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma ile İngiltere, Necd
toprakları ve Basra körfezinin güney kıyılarında (Kuveyt hariç) İbni
Suud'un bağımsızlık ve egemenliğini tanıdı. Halbuki bu topraklar üzerinde
İngiltere Şerif Hüseyin'in egemenliğinl tanımıştı.
İngiltere ile anlaştıktan sonra İbni Suud Osmanlı Devletine savaş
ilan etmedi. Lakin Basra körfezinde İngiltereyi rahat bıraktığı
için, İngiltere'nin Irak'daki muharebelerini çok kolaylaştırmış oldu.
Şerif Hüseyin'e gelince, o 1916 Haziranında Osmanlı Devletine
savaş ilan etti. 1916 Ekiminde de kendisini Arabistan Kralı ilan
etti ki, İngiltere bunu hemen tanıdı.
1917 yılında Bolşevik İhtilali ile Çarlığın yıkılması ve Bolşeviklerin,
Çarlık diplomasisinin bütün gizli vesikalarını açığa vurması,
Araplar için soğuk bir duş oldu ve İngiltere'nin oyunlarını bütün
çıplaklığı ile gördüler.


kaynak

Son düzenleyen SEDEPH; 12 Mart 2009 18:49
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
12 Mart 2009       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Orta Doğu'nun Paylaşılması
Savaşın çıktığı ilk günlerden itibaren İngiltere, Osmanlı Devletinin
Sponsorlu Bağlantılar
Merkezi Devletlere eğilim gösterdiğini farkedince, Osmanlı
Devletini arkadan vurmak için bütün Arap alemini Osmanlı Devletine
karşı ayaklandırmak istemiş ve bunun için de Mekke Şerifi Hüseyin
ile temasa geçmişti. Şerif Hüseyin'in Hicaz'ın bağımsızlığını
ilan etmek istemesi ve Hilafet'in de Padişah'tan alınması hususunda
İngiltere'nin kendisine yardım etmesini şart koşması üzerine İngiltere
işin üstüne düşmekten vazgeçti. Bunun üzerine Hüseyin Osmanlı
Devletine başvurup, Hicaz Emirliğinin babadan oğula geçmek
üzere kendisine verilmesini istediyse de bu isteği kabul edilmedi.
Osmanlı Devleti de savaşa katıldıktan sonra ve savaş gün geçtikçe
şiddetlenince, İngiltere Şerif Hüseyin ile anlaşmak için çabalarını
arttırdı. Hüseyin, bütün Arap yarımadası ile bütün Suriyeyi ve
Irak'ı içine alacak bağımsız bir devlet kurulmasını ve başına da kendisinin
geçirilmesini istedi. 1915 yılı içinde yapılan uzun müzakerelerden
sonra, İngiltere ile Hüseyin arasında 1916 Ocak ayında bir
anlaşmaya varıldı. Lübnan hariç, İngiltere Hüseyin'in isteklerini
kabul etti.
İngiltere Hüseyin ile yaptığı bu müzakerelerden Fransayı ancak
1915 Kasımında haberdar etti. Bunun üzerine Fransa Orta Doğuyu
da paylaşma meselesi üzerinde ısrarla durdu ve sonunda, İngiltere
ile Fransa arasında 9 ve 16 Mayıs 1916 da, teati edilen notalarla bir
anlaşmaya ulaşıldı. Bu anlaşmaya göre:
Suriye'nin Akka'dan itibaren kuzeye doğru bütün kıyı bölgesi
(Beyrut dahil), Adana ve Mersin bölgeleri Fransa'nın olacaktı.
Bağdat-Basra arasındaki Dicle ve Fırat bölgesi de İngiltere'nin
olacaktı. Geri kalan topraklarda bir Arap devleti veya Arap devletleri
federasyonu kurulacaktı. Mamafih bu Arap devleti, Akka-Kerkük çizgisinin
kuzey kısmı Fransız nüfuz alanı, güney kısmı da İngiliz nüfuz alanı
olarak nüfuz alanlarına ayrıldı. Ayrıca İskenderun serbest liman ve
Filistin de milletlerarası bölge oluyordu.
Bağımsız Arap devletinin nüfuz alanı olması ve Suriye'nin kıyı
bölgelerinin Fransaya verilmesiyle İngiltere Şerif Hüseyine karşı iki
yüzlü bir oyun oynamış oluyordu.
İngiltere'nin Şerif Hüseyin'e oynadığı oyun bu kadarla da kalmadı.
Bir yandan da Necd Emiri İbni Suud ile de görüşmelere girişmişti.
Bu görüşmeler sonunda İbni Suud ile İngiltere arasında Aralık
1915 de bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma ile İngiltere, Necd
toprakları ve Basra körfezinin güney kıyılarında (Kuveyt hariç) İbni
Suud'un bağımsızlık ve egemenliğini tanıdı. Halbuki bu topraklar üzerinde
İngiltere Şerif Hüseyin'in egemenliğinl tanımıştı.
İngiltere ile anlaştıktan sonra İbni Suud Osmanlı Devletine savaş
ilan etmedi. Lakin Basra körfezinde İngiltereyi rahat bıraktığı
için, İngiltere'nin Irak'daki muharebelerini çok kolaylaştırmış oldu.
Şerif Hüseyin'e gelince, o 1916 Haziranında Osmanlı Devletine
savaş ilan etti. 1916 Ekiminde de kendisini Arabistan Kralı ilan
etti ki, İngiltere bunu hemen tanıdı.
1917 yılında Bolşevik İhtilali ile Çarlığın yıkılması ve Bolşeviklerin,
Çarlık diplomasisinin bütün gizli vesikalarını açığa vurması,
Araplar için soğuk bir duş oldu ve İngiltere'nin oyunlarını bütün
çıplaklığı ile gördüler.


kaynak

Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Aralık 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
1. Dünya Savaşi Sonrasi


MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI (30 EKİM 1918)



İngiltere Devleti temsilcisi Amiral Calthrope ile Osmanlı Devleti temsilcisi Bahriye Nazırı Rauf Bey'in başkanlıklarında süren görüşmelerden sonra 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması hükümleri şöyleydi:

1.Çanakkale ve İstanbul Boğazları'nın açılması ve Karadeniz'e serbestçe geçiş Çanakkale ve İstanbul Boğazları'nın İtilaf Devletleri tarafından işgali

2.Türk sularındaki tüm torpil tarlaları ile torpido ve kovan yerleri diğer engellerin yerleri gösterilecek ve bunları taramak veya kaldırmak için istenildiğinde yardım edilecektir.

3.Karadeniz'de bulunan torpil yerleri hakkındaki bilgiler verilecektir.

4.İtilaf Devletleri'nin savaş esirleri ile Ermeni esirleri tutukluları İstanbul'da toplanacak ve kayıtsız koşulsuz İtilaf Devletleri'ne teslim edilecektir.

5.Sınırların korunması ve iç güvenliğin sağlanması için gerekli görülecek askeri kuvvetten başkası hemen terhis edilecek. (İşbu askeri kuvvetin sayısı durumu İtilaf Devletleri tarafından Osmanlı Devleti ile görüşüldükten sonra kararlaştırılacaktır.)

6.Osmanlı kara sularında güvenlik ve buna benzer konular için kullanılacak küçük gemiler dışında Osmanlı sularında veya Osmanlı Devleti tarafından işgal edilen sularda bulunan bütün savaş gemileri teslim olunup Osmanlı liman veya limanlarında tutuklu bulundurulacaktır.

7.İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit edici bir durum olduğunda herhangi bir strateji noktasını işgal hakkına sahip olacaklardır.

8.Bugün Osmanlı Devleti işgali altında bulunan bütün liman ve demiryollarından İtilaf Devletleri gemilerinin yararlanması ve İtilaf Devletleri'yle savaş halinde bulunlara karşı kapalı bulundurulması. Osmanlı Devleti gemileri de ticaret ve ordunun terhisi konusunda buna benzer koşullarda yararlanacaklardır.

9.İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti'ne ait tersane ve limanlardaki bütün gemi onarım ve araçlarını kullanacaklardır.

10.Toros Tünelleri'nin İtilaf devletleri tarafından işgali

11.İran'ın kuzeybatı bölgesindeki Osmanlı Devleti kuvvetlerinin derhal savaştan önceki sınır gerisine çekilmesi konusunda önceden verilen emir uygulanacaktır. Kafkasya ötesinde önceleri Osmanlı kuvvetleri tarafından bir bölümü boşaltılan yerlerin geri kalan bölümü de İtilaf Devletleri tarafından yerinde incelenerek istenirse boşaltılacaktır.

12.Hükümet haberleşmeleri dışındaki telsiz ve kablolar İtilaf Devletleri memurları tarafından denetlenecektir.

13.Denizciliğe askerliğe ve ticarete ait maddelerin ve malzemelerin tahrip edilmesi önlenecektir.

14.Osmanlı Devleti'nin gereksinimi karşılandıktan sonra geri kalan kömür akaryakıt ve deniz gereçleri satın alınacak bunların hiçbiri dış ülkelere satılmayacaktır.

15.Tüm demiryolları İtilaf Devletleri subaylarının denetimine verilecektir. Bu demiryoları arasında halen Osmanlı Devleti'nin denetiminde bulunan Kafkas Demiryolları dahildir.İşbu Kafkas hatları serbest ve tam olarak İtilaf Devletleri memurlarının idaresi altına verilecektir. Halkın gereksiniminin karşılanması göz önünde tutulacaktır. Bu maddeye Batum'un işgali dahildir. Osmanlı Devleti Batum'un işgaine karşı koymayacaktır.

16.Hicaz Yemen Asir Suriye ve ırak'ta bulunan Muhafız Kıtaları en yakın İtilaf Devleti komutanına teslim olunacaktır. Kilikya'da bulunan kuvvetlerin düzeni koruması için gerekli sayıdan çoğu 5. maddedeki koşullara uyularak kararlaştırılacak şekilde geri çekilecektir.

17.Trablus ve Bingazi'de bulunan Osmanlı Devleti Subayları en yakın İtalyan kuvvetlerine teslim olacaklardır. Osmanlı Devleti teslim emrine uymadıkları taktirde bunlarla haberleşmeyi ve yardımı kesmeyi kabul eder.

18.Mısratada dahil olmak üzere Trablus ve Bingazi'de işgal edilen limanların en yakın İtilaf muhafız kıtalarına teslimi gerekmektedir.

19.Alman Avusturya deniz kara ve sivil memurların ve uyruklarının bir ay içinde ve uzak yerlerde bulunanların bir aydan sonraki en kısa zamanda Osmanlı Devleti'ni terk etmeleri

20.Beşinci madde gereğince terhis edilecek Osmanlı Devleti kuvvetlerine ait donanım silahlar ve cephane taşıma araçlarının kullanılmasına ait verilecek emirlere uyulacaktır.

21.İtilaf Devletleri'nin çıkarlarını korumak için İaşe Nezaretinde İtilaf temsilcisi bulundurulacak ve kendilerine bu yolda gerekli görülen bütün bilgiler verilecektir.

22.Osmanlı savaş esirleri İtilaf Devletleri'nce tutulacaktır. Sivil savaş esirleri ile askerlik yaşları dışında olanların bırakılması gözönünde bulundurulacaktır.

23.Osmanlı Devleti İttifak Devletleri ile tüm ilişkisini kesecektir.

24.Vilayet-i Sitte'de (altı ilde: Erzurum Van Harput(Elazığ) Diyarbakır Sivas Bitlis) karışıklık çıktığında bu illerin herhengi bir bölümünün ele geçirilmesi hakkını İtilaf Devletleri saklı tutar.

25.İtilaf Devletleri ile Osmanlı Devleti arasında çatışma 1918 yılı Ekiminin otuz birinci günü yerel saatle öğle zamanı kesilecektir.

MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI'NIN ÖNEMİ

Bu ateşkes antlaşmasının hükümleri gereğince Osmanlı Devleti fiilen tarihe karışıyordu. Çünkü bu bir ateşkes değil kayıtsız koşulsuz bir teslim belgesi idi. Yaklaşık sekiz yıl savaştan sonra bir zamanların muhteşem Osmanlı Devleti perişan bir şekilde yenilmiş orduları dağılmış morali çökmüş savaşlarda büyük insan kayıplarına uğramış kaynakları tükenmiş galiplerin kendisi hakkında vereceği karara razı ve kadere boyun eğmiş bir görünümdeydi. Ordu dağılıyor silah cephane ve ulaşım yolları ile tüm haberleşme araçları ve liman tersaneler İtilaf Devletleri'nin denetimine bırakılıyordu. İtilaf Devletleri'ne 7. maddeye dayanarak ülkenin herhangi bir yerini işgal hakkı tanınıyor Doğu Anadolu'da bir Ermeni Devleti kurulması için olanak hazırlanıyor ve İtilaf Devletleri'ne işgallerine yardımcı olunacağı belirtiliyordu.

İtilaf Devletleri özellikle İngiltere savaştan yenik çıkmış olan Almanya Avusturya ve Bulgaristan'a Osmanlı Devleti'ne uyguladıkları paylaşma politikasını izlemiyorlardı. Almanya Avusturya ve Bulgaristan'ın topraklarına ateşkes imzaladıkları tarihte İtilaf devletleri askerlerince girilmişti. Oysa Osmanlı Devleti ateşkes imzaladığı tarihte ülkesine düşman askeri girmemişti. İngiltere Mondros'un imzalanmasından sonra Türk Ulusu'na doğu ulusu gözüyle bakıyor Türk Ulusu'nu padişahın buyruğu altında bir sürü olarak görüyor ve padişah elde edilince tüm ulusun da avuç içinde olacağını düşünüyordu. Lloyd George'nin planı Yunanistan'ı yeter derecede güçlendirmek ve Güney Kafkasya'da Rusya ile Osmanlı Devleti arasında kalmış olan hükümetlere yardım edip Osmanlı Devleti'ni doğudan ve batıdan istila ve baskı altına almaktı. Avrupanın hasta adamı ölmüş ve mirasını paylaşmak birinci derecede İngiltere'nin sonra Fransa ve diğerlerinin eline kalmıştı. Rusya savaştan çekilmiş olduğu için Doğu Sorunu nu İngiltere ve Fransa'nın diledikleri gibi çözebileceklerdi. Avrupa'yı pasta dilimleri gibi ulusal sınırlara bakmaksızın bölen II. Dünya Savaşı'nın tohumlarını daha o zaman eken İtilaf Devletleri tüm Orta Doğu'yu yani Osmanlı Devleti'nin topraklarını yağma edebilecek şekilde ele geçirmişlerdi. 1878'den beri Osmanlı Devleti ile ilgili politikasını değiştirmiş bulunan İngiltere Osmanlı Devleti'nin artık yaşayamayacağına karar vermişti.Yüzyıllardır güneye inmek isteyen Rusya'nın Balkanlar üzerinden Boğazlara ve Kafkasya üzerinden ise İskenderun ve Basra Körfezleri'ne ilerleyişinin ve buraları ele geçirmesinin Osmanlı Devleti tarafından durdurulamacağını gören İngiltere 1. Dünya Savaşı sonunda kendi politikasını uygulama olanağı bulduğundan Kafkasya'daki Rus ilerleyişini durdurmak için Ermenistan ve Balkanlar'da ilerleyen Rus tehlikesine karşı da Ege Denizi'ne egemen Batı Anadolu'yu hatta Kıbrıs'ı da içine alan güçlü bir Yunanistan yaratmak ve İngiltere'nin desteğinde bu devletleri Rusya'ya karşı tampon olarak kullanmak bu sayede İngiltere'nin sömürge yollarının güvenliğini sağlamak istiyordu. İşte Mondros Ateşkes Antlaşması İngiltere'nin bu politikasının ürünü olarak İngiltere temsilcisi Amiral Calthrope'nun dikte ettirdiği şekilde kabul edilmişti.



PARİS BARIŞ KONFERANSI (18 Ocak 1919)



1. Dünya Savaşı sonunda barış antlaşmalarını hazırlamak amacıyla İtilaf Devletleri arasında yapıldı. Konferansın kararlarına hakim olan beş devlet vardı: ABD İngiltere Fransa Japonya ve İtalya. Konferansa esas itibariyle İngiltere ve Fransa hakim oldu. Konferansa katılan ABD Başkanı Wilson'un amacı Milletler Cemiyeti'nin kurulmasını sağlamaktı. İngiltere ve Fransa ise barışı düşünmekten çok barış düzeninde kendi çıkarlarını en iyi şekilde gerçekleştirecek yolu arama çabası içindeydiler.

Fransa'nın amacı Almanya'yı bir daha savaş yapamayacak duruma getirmekti. İngiltere'ye gelince esas amacı Alman tehlikesini ortadan kaldırmak ve Avrupa'nın dengesini bozucu faktörleri yok etmekti. Toprak ve sömürge taleplerinden vazgeçmek istemeyen Fransa ve İngiltere savaş öncesi benimsedikleri Wilson'un İlkelerini dikkate almadılar.


SAN REMO KONFERANSI



I. Dünya Savaşından sonra 19 Nisan 1920'de İtalya'nın San Remo kasabasında Osmanlı topraklarının durumunu belirlemek için bir konferans toplandı.

26 Nisana kadar süren görüşmeler sonunda Lübnan ve Suriye Fransızların; Irak Filistin ve Musul İngilizlerin korumasına giriyordu. Doğu Anadolu'da bağımsız Ermenistan ve Özerk Kürdistan devletlerinin kurulması kararlaştırıldı. Ayrıca Trakya ve Batı Anadolu Yunanistan'a bırakılıyordu.



SEVR ANTLAŞMASI



İtilâf Devletleri savaştan sonra yenilmiş devletlerle ayrı ayrı barış - antlaşmaları yapmışlardı. Osmanlı Devleti ile hemen barış yapmağa yanaşmıyorlardı. Hazırlayacakları barış şartlarını Osmanlı Hükümetine kabul ettireceklerinden emin bulunuyorlardı. Fakat mütarekeden sonra aradan geçen iki sene içinde Millî Kurtuluş hareketi başlamış Ankara' da yeni bir Türk Hükümeti kurulmuştu.

Bu sırada İtilâf Devletleri San-Remo Konferansında Osmanlı Devletine teklif edecekleri barış şartlarını hazırladılar. 22 Nisan 1920'de Osmanlı Hükümetini Paris'te toplanacak barış konferansına davet ettiler. Padişah eski Sadrazam Tevfik Paşa'nın başkanlığında bir heyeti Paris'e gönderdi. 30 Nisan günü ise Mustafa Kemal Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin kurulduğunu bütün devletlerini dışişleri bakanlıklarına bildirdi. Bu suretle İstanbul Hükümetine kabul ettirecekleri barış şartlarını Türk Milletinin ve yeni hükümetin kabul etmeyeceğini bildirmek istemişti.

Paris'e gelen Tevfik Paşa'ya barış şart1arı bi1diri1diği zaman: "Barış şartları bağımsız bir devlet kavramı ile bağdaşamaz!" diyerek görüşmelere girmedi. Esasen İtilâf Devletleri arasında da bir birlik yoktu.

Fransa Güney Cephesinde Ankara Hükümeti ile mütareke yapmıştı. Müttefikler arasındaki bu anlaşmazlık barış görüşmelerini uzattı. İtilâf Devletleri barış şartlarını diplomasî yoluy1e kabul ettirmeyeceklerini anlayınca Yunanlıların Anadolu içlerine doğru ilerlemelerine izin verdiler. Bir taraftan da İngilizler Mudanya ve Bandırma'ya asker çıkardılar.

Tevfik Paşa'nın barış görüşmelerini terk ederek geriye dönmesi üzerine İstanbul Hükümeti Damat Ferit Paşa başkanlığında ikinci bir heyet gönderdi. Hadi Paşa Filozof Rıza Tevfik Bern Sefiri Reşat Halis'ten meydana gelen bu heyet Paris'e giderek Osmanlı Devleti için ebedî bir leke olan Sevr Antlaşmasını imzaladı (10 Ağustos 1920)

Büyük Millet Meçlisi Hükümeti bu antlaşmayı tanımadı. Meclis "Misak-ı Millî"ye yemin ederek Türk topraklarının parçalanmasına müsaade etmeyeceğini dünyaya ilân etti. Bu münasebetle Musta.fa Kemal İdamımıza hükmeden düşmanlarımıza karşı daha. azimkârane ve daha kuvvetli mukavemet çarelerini düşünmek gerektiğini söyleyerek bu antlaşmayı tanımadığını belirtti.


I. Sevr Antlaşmasının önemli maddeleri :

a) Trakya'da Midye doğusunda Podima denilen yerin yedi kilometre kuzey-doğusunda bir noktadan Marmara kıyılarında Kalitarya -Selimpaşanın bir kilometre güney-doğusuna kadar uzanan bir çizginin batısında kalan kısım Yunanistan'a bırakılacaktır.

b) Fransa'ya: Osmanlı Devleti Suriye'yi Fransa'ya terk ediyordu. Sınır Mardin Urfa ve Cebetibereket'in kuzeyinden geçecektir.

c) İngiltere'ye: Arabistan ve Mezopotamya (Musul dahil) İngiltere'ye bırakılacaktır.


II. Siyasî hükümler :

a) İstanbul: Azınlıkların haklarını gözettiği müddetçe İstanbul Osmanlı Devletinin başkenti olarak kalacak aksi takdirde Türklerden alınacaktır.

b) Boğazlar: Savaş zamanında bile bütün devletlerin gemilerine açık bulundurulacak "Boğazlar Komisyonu" adını taşıyan bir komisyonun idaresine bırakılacaktır. Türkiye'nin bu komisyonda üyesi bulunmayacak komisyonun ayrı bayrağı ayri bütçesi olacaktır.

c) Kürdistan: Doğudaki Kürtler ayrı bir devlet kurmak isterlerse Türkiye buna müsaade edecektir.

d) Ermenistan: Doğu Anadolu -illerinin bir kısmında hür ve bağımsız bir Ermenistan kurulacaktır. Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırın saptanması Birleşik Amerika Devletleri Cumhurbaşkanı Vilson'un hakemliğine bırakılacaktır.

e) İzmir: Türk egemenliğinde kalacak fakat Osmanlı Devleti egemenlik haklarını Yunanistan'a bırakacaktır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Aralık 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ya benim aradığım bu degil yanlış yazmışınız 1. DÜNYA SAVAŞI'NDAN ÖNCE ORTADOĞU!NUN SİYASİ VE SOSYAL DURUMU sizde yok mu yaaaaaaaaaa???????????????????????????????
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Aralık 2009       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
. DÜNYA SAVAŞI'NDAN ÖNCE ORTADOĞU!NUN SİYASİ VE SOSYAL DURUMU
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ocak 2010       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
1.dünya savaşı sonrası ortadogunun durumu nasıldı?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ocak 2010       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
1. dunya savasi oncesi ortadogunun durumu
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Şubat 2010       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
birinci dünya savaşi'ndan önce orta doğu'nun siyasal sosyal durumunu ve savaş sonrasında orta doğu haritasının çizilmesi ve manda yönetimlerinin kurulması sürecinde geçen gelişmeleri araştırınız buluğunuz verilerden hareketle manda yönetimlerinin kurulma amaçlarını ve gelişmelerini günümüze yansımalarını tespit ediniz en geniş şekilde yazınız ?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ekim 2010       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası Orta Doğu'nun durumu nasıldır?
birinci dünya savaşi'ndan önce orta doğu'nun siyasal sosyal durumunu ve savaş sonrasında orta doğu haritasının çizilmesi ve manda yönetimlerinin kurulması sürecinde geçen gelişmeleri araştırınız buluğunuz verilerden hareketle manda yönetimlerinin kurulma amaçlarını ve gelişmelerini günümüze yansımalarını tespit ediniz en geniş şekilde yazınız ?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Kasım 2010       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
lady is centilmen 1 dünya sovaşından önce orta doğunun siyasi ve sosyal durumu nasıldı??

Benzer Konular

15 Kasım 2016 / Misafir Eğitim Bilimleri
9 Haziran 2012 / ThinkerBeLL Coğrafya
22 Eylül 2014 / Misafir Soru-Cevap
20 Ekim 2009 / angelova Soru-Cevap
9 Haziran 2012 / buz perisi X-Sözlük