Arama

Disleksi nedir, nasıl tedavi edilir? - Sayfa 4

En İyi Cevap Var Güncelleme: 22 Eylül 2013 Gösterim: 81.960 Cevap: 35
sade - avatarı
sade
VIP hazan
10 Aralık 2012       Mesaj #31
sade - avatarı
VIP hazan
Haftanın günlerini öğrenebilecek mi?", "Mars’ta yaşam üzerine konuşabiliyor, ama 2 ile 2’yi neden toplayamıyor?", "Niye okulda iyi değil?", "dede"yi neden "bebe" diye okuyor?", " b ve d harfleri arasındaki farkı göremiyor mu?", "Anlamını bildiği bu kelimeleri neden okuyamıyor?" "Neden aklı kadar başaramıyor?", "Dört farklı aritmetik probleminin hepsine birden neden aynı cevabı veriyor?", "Çok iyi bir çocuk, çok çalışıyor ama neden yapamıyor?", "Her yıl aynı noktada, sanki yalnızca yaşı büyüyor". Anne babalarda bu soruları uyandıran çocuk kimdir? Onlar okulda başarısız, ama zeki çocuklardır. Bu çocuklar "çini"yi "için" diye okurlar. 41’i 14 yazarlar, p’yi d, d’yi b yazarlar ve bir kelimeyi oluşturan harflerin sırasını hatırlayamazlar. Ödevlerini tahtadan alamazlar, kaybederler, kitaplarının yerini unuturlar, eşyalarını kaybederler, içinde bulundukları yılı, günü ve mevsimi ayırt edemezler. Kahvaltıya öğle yemeği diyebilirler; dün, bugün ve yarını karıştırabilirler. Gördüklerini hatırlayamazlar ya da zihinlerinde canlandıramazlar. Bu çocuklar sınıfta öğrenemezler. Bu çocuklar, bir cümle ya da fikrin ortasından başlayabilirler ya da bir cümlenin ortasında durabilirler. Bazı durumlarda toplama, çarpma yapabilirler; ama çıkartma ya da bölme yapamazlar. Kimi zamanda matematiği yalnızca zihinden yapabilirler, ama yazamazlar. Kelimeleri yüksek sesle okurken harfleri ve heceleri atlayabilirler ya da ekleyebilirler.

Sponsorlu Bağlantılar
ALTI YAŞINA GELEN tüm normal çocuklar artık bir eğitim alabilecek zihinsel gelişim düzeyine gelirler. Okula giderler ve ilk öğrendikleri şey okumaktır. Öğrenme bozukluğu adı verilen sorunu yaşayan çocuklarda ise bu hazırlık henüz tamamlanmamıştır. Öğrenmeye yardım eden zihinsel organizasyon bazı bakımlardan yeterli değildir. Okuyamazlar, yazamazlar, matematikte zorluklar yaşayabilirler; ancak zekâ düzeylerinde bir sorun yoktur. Bu çocuklar, özellikle öğrenme bozukluğunun tanınmadığı toplumlarda okulda ve ailelerinde "anlaşılamama" sorunu yaşarlar. Okuyamadıkları ya da yazamadıkları için zekâ düzeylerinden kuşku duyulur. Aileler paniğe kapılır, öğretmen öğretememenin sıkıntısını duyar ve giderek büyüyen bir sorunlar yumağıyla çoğunlukla herkes çocuğa yüklenir durur. Tabii bu yüklenme biraz boşadır, çünkü çocuğun bu farklı durumuna ilişkin pek bir şey bilinmiyordur. Yalnızca öğretmek vardır. Bu tablonun sergilendiği bir çocuk için bir doktor "nörolojik bir olgunlaşmamışlık" ya da "minimal beyin disfonksiyonu"; bir eğitimci "öğrenme bozukluğu" adlandırmalarını kullanır.

Öğrenme bozukluğunun son yıllarda en çok kabul gören tanımı 1988 yılında ABD Ulusal Öğrenme Bozukluğu Birleşik Komitesi (NJCLD) tarafından yapılmıştır. Bu tanıma göre, "Öğrenme bozukluğu genel bir terimdir ve dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren heterojen bir bozukluk grubudur". Bu bozuklukların bireyin yapısıyla ilgili olduğu ve merkezi sinir sistemindeki işleyiş bozukluğuna bağlı olduğu varsayılıyor. Ayrıca kendini idare etme, sosyal algılama ve sosyal etkileşim sorunları da birlikte görülebilir. Bu tanım, sorunun yaşla birlikte düzelmediğini ve öğrenme bozuklukları ile öğrenme sorunlarının farklı olduğunu vurgulamaktadır. Öğrenme bozukluğu, genel kapsamlı bir terim; çünkü, çok sayıda sorunu içeriyor. Örneğin, okuma sorunları için disleksi (dyslexia), yazı sorunları için disgrafi (disgraphia), matematik sorunları için diskalkuli (dyscalculia) terimleri kullanılıyor ve öğrenme bozukluğu bu sorunların tümünü içeriyor. Öğrenme sorunlarından diğer bir grup da hiperaktivite ve dikkat eksikliği bozukluğu gibi terimlerle adlandırılıyorlar.

Öğrenme bozukluğunun ortaya çıkmasının tek bir nedeni yok. Doğum öncesi (yetersiz beslenme, annenin geçirdiği enfeksiyonlar, ilaç kullanma...), doğum sırasında (uzun ve zor doğum, plasenta ve göbek kordonu anomalileri...), doğum sonrası (doğumdan sonra nefes alana kadar geçen sürenin uzunluğu, erken yaşta ateşli hastalık, başa hızlı darbe...) ve kalıtsal (ailelerde öğrenme bozukluğu olan başka kişilerin de olması) etmenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Öğrenme bozukluğunun ortaya çıkma nedeni ne olursa olsun, önemli olan ailelerin ve eğitimcilerin sorunun varlığını kabul edip çözüme yönelmesidir. Bu çocukların aileleri doğal olarak diğer anne babalara göre farklı duygular yaşarlar. Kimisi sorunun nedenini dışarıda görür ve çözümü, okul-öğretmen gibi dış etmenleri değiştirmekte arar. Kimisi suçluluk duyar, kızgınlık hisseder. Endişe veren bu durum, anne babaları depresyona kadar sürükler. Tüm bunlar, aslında sorunun varlığını kabul edememeyle ilgili tepkilerdir. Çocuk ve anne baba açısından en olumlu yaklaşım, anne babanın sorunun varlığını kabul ederek, çocuğa yardım yoluna geçebilmesidir. En uygun ve yeterli yardımın verilebilmesi şansı "Evet, benim çocuğumda öğrenme bozukluğu var." diyebilmeyi yürekten başarmayla artar.

Öğrenme bozukluğu olan çocuk neler hisseder, neler yaşar? "Hiçbir şeyi doğru yapamıyorum.", "Ben yeterince iyi değilim.", "Ben aptalım.", "Ben geri zekâlıyım.", "Kimse beni sevmiyor." gibi duygu ve düşünceler öğrenme bozukluğu olan ve psikolojik destek almayan çocukların hissettiklerinden yalnızca bir kısmı. Bu cümlelerden de anlaşılacağı gibi öğrenme bozukluğu nedeniyle yaşantısının ona sunduğu deneyimler, onun kendine ilişkin olumsuz düşünceler geliştirmesine yol açar. Çünkü, ailesi ya da öğretmeni çoğunlukla yalnızca olumsuz yönleriyle ilgilenir; olumlu yönleriyle ilgilenen pek olmadığından kendini sevmemesine ve kabul etmemesine yol açan duygu ve düşüncelere sahip olur. Kendi dünyasını hep yanlışlardan (yanlış yazan, yanlış okuyan, yanlış hesaplayan) oluşan bir dünya olarak algılar ve sonuçta kendini "yanlış" bulur hale gelir.

"Benim neyim var?" sorusunu çok sık sorar. Bu noktada özellikle anne baba ve öğretmenin çocukla etkili bir iletişim içinde olması çok önemlidir. Duyulmaya ve anlaşılmaya çok gereksinimi vardır. Gerçekte zeki olduğunu, ama öğrenmek için diğerlerine göre daha çok zaman harcaması gerektiğini ve yavaş da olsa bir gün mutlaka yapacağını bilmeye çok gereksinimi vardır. Benlik algısının güçlenmesi için kendiyle ilgili olumlu mesajlara da çok gereksinim duyar. Çoğunlukla diğerlerinin beklentilerini karşılayamadığı için kızgındır. Kendine kızgındır. Geç olgunlaştığı için bağımsız bir birey olmak adına kazanacağı becerileri daha geç kazanır. Toplu taşım araçlarını kullanmak, para hesabı yapmak, basit yemekler pişirmek, saati anlamak, masa hazırlamak, yatak toplamak, telefon kullanmak gibi işleri kendi başına başarmayı öğrenmek ona iyi gelir. Çünkü, bağımsızlığa geçişte bu becerileri kazanmış olmak oldukça önemlidir.

Akıllıyım, Yaratıcıyım, Disleksiliyim

En sık rastlanan öğrenme bozukluklarından olan disleksi ile ilgili ilk bulgular, 1896 yılında bir İngiliz doktor olan W. Pringle Morgan tarafından elde edildi ve British Medical Journal’da yayınlandı.

Morgan makalesinde 14 yaşında olan Percy adındaki erkek çocuğunun her zaman akıllı ve zeki bir tutum içinde olduğunu, yaşıtlarıyla kıyaslandığında oyunlarda hızlı olduğunu ve arkadaşlarından geride kalan hiçbir yönü olmadığını, ancak okuyamadığını belirtiyordu. Bu dönemlerde disleksinin görme sistemiyle ilgili olduğu düşünülüyordu. Çünkü, disleksinin en belirgin özelliklerinden biri harflerin ve kelimelerin karıştırılması ve tersten algılanmasıydı.

Bu bakış açısından yola çıkan bir düşünceyle disleksiyle baş etmek için göz eğitimleri yaptırılıyordu. Daha sonra yapılan çalışmalar ise disleksinin görmeyle ilgili bir bozukluk olmayıp dil sistemiyle ilgili bir bozukluk olduğunu ortaya koydu. Bugün göz eğitiminin disleksiyle yaşamayı kolaylaştırmadığı da artık kesinlikle kabul gören bir gerçek. Bugünkü bilgilerin ışığında, disleksi, fonem adı verilen dil birimlerinin birbirinden farklılıklarının ayırt edilmesi sırasında ortaya çıkan bir bozukluk.

Disleksi, genellikle çocukluk döneminde, okumaya başlama aşamasında fark ediliyor. Bir hastalık değil, ama okumayla ilgili zihinsel süreçlere ilişkin bir farklılık. Bozukluğun bilim adamlarına en çok zorluk çıkaran yönlerinden biri de bu özelliği taşıyan çocukların hiçbirinin birbiriyle tam bir benzerlik içinde olmaması. Bu bozukluğu taşıyanların en belirgin özelliği aynı yaş ve zekâ düzeyindeki diğer çocuklara kıyasla okuma düzeylerinin daha düşük olması. Okuma düzeyinin düşüklüğü örneğin, ilkokul dördüncü sınıftaki bir çocuğun okuma düzeyinin ikinci sınıftaki bir çocuğunki gibi olması anlamına geliyor. Bu durumdaki bir çocuk "okumada iki yıl geride" olarak adlandırılıyor. Böyle bir çocuğun okuma düzeyinin düşük olmasının nedeni her durumda disleksi olmayabiliyor.

Disleksi olmayıp okuma sorunları yaşayan çocukların olduğu da unutulmaması gereken bir konu. Okumayı sınıf düzeylerine göre değerlendirmek bazı yönlerden yeterli olabilir; ancak yanıltıcı da olabilir. İlkokul dördüncü sınıftayken iki yıl geride olan bir çocuk, lise ikinci sınıfta olup, iki yıl geride olan bir çocuğa göre büyük zorluklar içindedir. İlkokul dördüncü sınıftaki çocuk ilk sınıflarda öğretilen okuma becerilerinin az bir kısmını öğrenebilmiştir; ancak bu ölçüye göre lise ikinci sınıftaki öğrenci aradaki 3 yıllık zaman içinde iyi bir okuyucu olmak için gereken becerilerin % 80’ini kazanmış olur.

Samuel T. Orton, disleksi üzerinde ilk çalışan nörologlardan biri olup, 1920’lerde disleksinin sık karşılaşılan özelliklerini şöyle belirlemişti:

* Yazılı kelimeleri öğrenme ve hatırlamada zorluk.
* b ve d, p ve q harflerini, 6 ve 9 gibi sayıları ters algılama; kelimelerdeki harfleri ya da sayıları karışık algılama, ne’yi en; 3’ü E; 12’yi 21 olarak algılamak gibi.
* Okurken kelime atlamak.
* Hecelerin seslerini karıştırmak ya da sessiz harflerin yerini değiştirmek, sıklıkla yazım hatası yapmak.
* Yazı yazmada zorluk.
* Gecikmiş ya da yetersiz konuşma.
* Konuşurken anlama en uygun kelimeyi seçmede zorluk.
* Yön (yukarı, aşağı gibi) ve zaman (önce, sonra, dün, yarın gibi) kavramları konusunda sorunlar.
* Elleri kullanmada hantallık ve beceriksizlik; okunamayan el yazısı.

Disleksili çocukların çoğunda bu sorunların birkaç tanesi var; ancak bunlardan yalnızca bir tanesinin var olması bile çocuğun özel eğitim gereksinimi duymasına yeterli. Bir de disleksiyle ilgili yanlış kanılar var. Ayna yazısı adı verilen yazıyı tersten yazma,
harf ya da kelimelerin yerini değiştirme durumunun yalnızca disleksililerde görüldüğü görüşü bunlardan biri. Oysa, yazmayı yeni öğrenen her çocukta ayna yazısı yazma durumu ortaya çıkabiliyor. Ayna yazısı, yazmayla ilgili acemilik döneminin olağan görüntülerinden biri; ancak acemilik döneminden sonra da sürerse, disleksiden şüphelenilmesi gerekiyor.

Disleksililer kelimeleri kopyalarken değil, adlandırırken zorluk çekiyorlar. Disleksinin yaş ilerledikçe geçtiği düşüncesi de artık kabul görmüyor. Bozukluk yetişkinlikte de sürüyor. Disleksililerin çoğu yetişkinliklerine kadar okumayı öğrenmiş oluyorlar, ancak yavaş okuyorlar. Disleksiyle ilgili yanlış kanıların en önemlilerinden biri de bu bozukluğun zekâ düzeyi yüksek olanlarda görülemeyeceğine ilişkin olanı. Oysa, disleksililer zekâ düzeyleri düşük olmadığı gibi özel yetenekli de olabiliyorlar. Buna en önemli kanıt, disleksili olduğu bilinen bilim adamları ve sanatçılar: Albert Einstein, William Butler Yeats, George Patton, Harry Belafonte, Leonardo da Vinci, Auguste Rodin ve Cher gibi.

Yukarıdaki bulguların da ortaya koyduğu gibi disleksi bir hastalık değil. Disleksililer de toplumların ilgilenip destek vermesi gereken "farklı"lardan. Onları kelime dünyalarında zorlukları olan bireyler olarak görmek gerekiyor. Günlük yaşamda dile ve kelimelere dayalı bir kültür söz konusu. Böyle bir kültür içinde yaşam disleksililere birçok güçlük sunuyor. Adres yazmak ya da tren tarifesi okumak onlar için çok zor oluyor. Günümüzde toplumlardaki bilgi paylaşımı giderek daha dile dayalı hale geldiği için disleksililere destek vermenin önemi de artıyor.

Beyin üzerinde yapılan çalışmalar normal bireylerde sağ beyin yarımküresinin sol beyin yarımküresine göre daha küçük, disleksililerde ise eşit büyüklükte ya da sol beyin yarımküresinin daha küçük olduğunu ortaya koyuyor. Disleksililerin sol beyin yarımküresindeki farklılıkların bu bozukluğun nedeni olduğu düşünülüyor. 1978 ve öncesine kadar bu alanda birbirine çok ters düşen düşünceler vardı.

Disleksililere sanat eğitimi vermemek gerektiği, çünkü sağ beyin yarımküresinin daha da gelişeceği ve sol beyin yarım küresinin daha zayıf kalacağı gibi. Bu düşünce de artık terk edildi. Davranış bozukluklarıyla disleksililere özgü dil bozuklukları arasında da özel bir ilişki olmadığı belirlenmiş. Davranış bozukluklarının olma sıklığı normal insanlarda ne kadarsa, disleksililerde de o kadar. Bu çocuklarda yaratıcılığın oldukça yüksek olduğu da belirlenmiş.

Disleksililerde, dikkat eksikliği ve hiperaktivite gibi diğer sorunlar da olabiliyor, ancak koşul değil.

Disleksi bir lanet (!) değil de, bir takdir gibi yaşandığında, diğer insanların okuma düzeyini yakalamak ve yetenek sahibi olduğu diğer özelliklerini de ortaya koyabilmek şansı doğuyor. Disleksinin tanınmadığı aile ve okul ortamlarında yetişen çocuklarda okuyamamak ve varsa diğer öğrenme bozukluklarını da yaşamak yüzünden güven kaybı oluyor ve bu temel güvensizlik duygusu yaşamın her alanına yansıyor. Başarılı oldukları kabul edilen disleksililerin özgüven sahibi oldukları, benlik algılarının olumlu olduğu, kim olduklarının ve nasıl düşündüklerinin farkında oldukları da belirlenmiş. Fikirlerinin ve yaklaşımlarının genelden değişik olduğunu fark ettiklerinde zihinsel becerilerinin yetersiz olduğu düşüncesinden vazgeçip, yaratıcılıklarını yaşamlarında kullanma yönünde güdülendikleri de ortaya konmuş.

Okuma Nasıl Gerçekleşiyor?

Disleksinin fonemleri birbirinden ayırt etmeyle ilgili bir bozukluk olduğunun kabul edilmesi ve bunu açıklayan modeller, zekâ düzeyi yüksek bazı insanların okumayı öğrenmede ve dille ilişkili bazı işleri yapmada neden zorluk çektiklerini de açıklayabiliyor. Son 20 yıl içinde, disleksinin fonolojik (sese ilişkin) süreçlerle ilgili olduğu model kabul görüyor.
Fonolojik model, disleksinin klinik belirtileriyle ve nörologların beynin fonksiyonu ve organizasyonuna ilişkin bulgularıyla da tutarlı görünüyor. Fonolojik modelin nasıl olduğunu anlamak için önce dilin beyinde nasıl bir süreçten geçtiğini bilmek gerekiyor. Araştırmacılar, dil sistemini her biri dilin belirli bir yönüyle ilgili olan bileşenlerin aşamalı dizilişi olarak kavramsallaştırıyor. Bu aşamalı dizilişin en alt basamağında bir dilin içerdiği ayırt edici ses parçacıklarını (fonemleri) süreçten geçiren fonolojik modüller var. Linguistik sistemin temel öğesi de fonemler. Kelimelerin tanınması, anlaşılması ve hafızada depolanması ya da gramer açısından incelenmesi için beynin fonolojik modülü tarafından fonetik birimlerine ayrılması gerekiyor. Bu süreç konuşma dilinde otomatik olarak gerçekleşiyor.

Okuma, konuşma dilini yansıtıyor, ancak dil psikoloğu Alvin M. Liberman’ın belirttiği gibi okuma kazanılması daha zor olan bir beceri. Liberman, konuşma ve okumanın her ikisinin de fonolojik süreçlerle ilgili olduğunu, ama aralarında önemli bir fark olduğunu belirtiyor. Bunu "Konuşma doğal, okuma değil. Okuma bir buluş olduğundan, bilinç düzeyinde öğrenilmesi gerekiyor." diye ifade ediyor. Okuyan kişinin görsel alfabetik yazıyı dille ilgili kavramlara çevirmesi gerekiyor. Bu da harfleri (grafemleri) ilgili fonemlere çevirmek anlamına geliyor. Bunun için, okumaya yeni başlayan birinin konuşma sırasında kullanılan kelimelerin fonolojik yapısının farkında olması gerekiyor. Bundan sonra ise, bu fonolojiyi temsil eden harflerin kâğıttaki dizilişini (ortografi) anlaması gerekiyor.

Bir çocuk okumaya başlarken olan şey bu; ancak disleksili bir çocukta, dil sisteminde fonolojik modül düzeyindeki bir eksiklik, yazılı bir kelimenin fonolojik bileşenlerine parçalanmasına engel oluyor ve yazı bütününün anlaşılmasını önlüyor. Kavrama ve anlamlandırma ile ilgili süreçler bu işe dahil değil, çünkü bunlar ancak kelime tanındıktan sonra devreye giriyor. Fonolojik modül eksikliğinin etkisi en açık okuma sırasında ortaya çıkıyor, ancak bazı durumlarda konuşmayı da engelliyor. Disleksililerin çoğu için okumak son derecede zor ve çok büyük enerji gerektiren bir işlem.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ocak 2013       Mesaj #32
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
tedaviyi biraz daha açık anlatırmısınız
Sponsorlu Bağlantılar
_GüzelikMeleği_ - avatarı
_GüzelikMeleği_
Ziyaretçi
9 Ocak 2013       Mesaj #33
_GüzelikMeleği_ - avatarı
Ziyaretçi
DISLEKSI (OZEL OGRENME BOZUKLUGU)


Çocuklardaki öğrenme bozuklukları çoğu zaman öğretmenler ve veliler tarafından zeka geriliğiyle karıştırılıyor. Çocuğunuz okumayı yazmayı öğrenemiyorsasağıyla solunu ayırt edemiyorsa hemen geri zekalı diye damgayı basmayın.Belkide bu durum "disleksi" ya da öbür tanımıyla özel öğrenme bozukluğundan kaynaklanıyordur.Türkiye de yanlızca ilkokul çağında sayıları 1 milyon civarında olduğu tahmin edilen dislektik çocukların büyük çoğunluğu normal veya normalin üzerindeki düzeyde zekaya sahip. Disleksinin nedeni henüz tam olarak bilinemiyor ancak beyne ait duygusal veya davranışsal bozukluktan kaynaklanan akademik becerilerde gerilik olarak tanımlanıyor. Erkek çocuklarda kızlara nazaran 4 kat daha fazla görülüyor.Türkiye de ise bu tür çocuklar genellikle hiperaktif (dikkat dağınıklığı olan) çocuklarla karıştırılıyor.

Metin 5 yaşında konuşmaya başlayabilmiş okul çağının gelmesiyle de bazı sorunlarının olduğu ortaya çıkmış.Bütün arkadaşları okumaya başladığı halde o hala okumayı çözemiyordu.Harfleri ters yazıyorders dinlemiyor ve de "arkadaşlarıyla iyi geçinemiyordu.Çevresindeki herkez annesi de dahil olmak üzereonun geri zekalı olduğunu düşünüyordu.Metin bütün çabalara rağmen yanlış yazmaya sağını solunu karıştırmaya devam etti.Sınıf öğretmenin tavsiyesi üzerine özel öğretmen tutuldu.Ancak özel öğretmen de birkaç ders sonra artık gelemeyeceğini aksi taktirde cinnet geçireceğini söyleyerek ailesini daha da telaşlandırdı.Bunun üzerine annesi Metin i zeka testi uygulatmak üzere Cerrahpaşa Çocuk Psikiyatrisi bölümüne götürmüş. Sonuçta Metin in zeka seviyesinin normalin çok üstünde olduğu ortaya çıkmış ve buradaki uzmanlar Metin e doğru teşhisi koymuş : Dislektik.

Çoğunlukla normal ya da üstün zekalı çocukların "geri zekalı" damgasını yemesine neden olan disleksi genellikle okul çağında farkedilebiliyor.Ülkemizde de yeni yeni tanınan bu hastalığın öğretmenler ve veliler tarafından yeterince bilinmemesi bu durumu daha da zorlaştırıyor.

9 yaşındaki Oğuz televizyondaki bütün açıkoturum ve belgeselleri başından sonuna kadar izliyor araştırmacıboş zamanlarını bilim ve teknik ansiklopedilerini okuyarak geçiriyor.Zeka düzeyi ise normalin çok üstünde. Ancak Oğuz okula başladığı ilk yıl diğer dislektik çocuklar gibi ne okuyabilmiş ne de yazabilmiş. Annesi okuldan almayı düşünmüşöğretmeni ise sabredin açılacaktır demiş. Oğuz şu anda okuma-yazma biliyorancak bazen ters yazıyor veya okurken satır atlıyoryön bulma problemleri de halen geçmemiş.

Öğrenme bozukluğu olan çocukların sorunlarının derecesi farklı olmasına rağmen hepsinin ortak yanı normal veya normalin üzerinde zekaya sahip olmaları. Ancak okumayı-yazmayı öğrenmede harfleri ve sembolleri hatırlamada zorluk çekerler. Harfleri ters çevirirler 8 bal yerine dal pasta yerine basta gibi ) veya kelimedeki haflerin sırasını değiştirirler (için yerine çini gibi) .

Heceleme hatası yaparlar el yazılarının okunması çok güçtür. Ayrıca çok unutkandırlar. Okulda defterlerini kalemlerini aaaalerini unuturlar. Sakar ve dalgın olabilirler. Matematik problemini siz sorarsanız çözer de kendisine verirseniz çözemez. Çarpım tablosunu öğrenmede zorlanır ona 6->9 7->4 15->51 gibi görünür. Toplama yerine çarpma yaptığı toplamaya soldan başladığı görülür. Bazen yazıların aynada aksetmesi gibi ters yazarlar.

Türkiye de 5 yıldır bilinen disleksinin tedavisi mümkün. Zekaları normal veya normalin üzerinde olduğu halde akademik beceri kazanamayan bu çocuklar uzman bir pedagogun katılımıyla uygulanan grup veya bireysel terapilere katılarak tedavi ediliyorlar. Ama öncelikle teşhisi doğru koymak gerekiyor. Oysa disleksi Türkiye de öğretmen ve veliler tarafından yeterince tanınmıyor bu da işleri zorlaştırıyor. Milli Eğitim Bakanlığı bu konuda 1992 yılında rehber öğretmen ve diğer ilgili öğretmenlereokullarda hizmet içi eğitim verilmesini kararlaştırdı. Bu konuda Davranış Bilimleri Merkezi çocuk psikoloğu Şeniz Pamuk şunları söylüyor: "Disleksinin ülkemizde tedavisi için çok az sayıda yer mevcutancak bazı hastanelerin psikiyatri bölümlerinde ve davranış bilimleri merkezlerinde bu konudaki uzman kişiler bu tedaviyi sağlıyabiliyorlar. Örneğin İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi Psikiyatri bölümünde haftada bir gün birer saatten bireysel veya grup terapileri uygulanıyor.Çocuğun probleminin yoğunluğuna ve de motivasyonuna bağlı olarak bazılarında 6 aylık bir tedavi yeterli olabilirken bazılarında tedavi 3-4 yıl sürebiliyor. Genellikle bireysel olarak çocuk ve psikiyatristin ikili yürüttüğü tedaviye daha sonraları diğer çocuklar da eklenerek grup halinde sosyalleşme sürecine geçiliyor".

Çevrenize baktığınız zaman her çocuğun farklı yapıda olduğunu görürsünüz. Kimisi hızlı koşabilir kimisi yavaş kimisi en güç problemleri kısa sürede çözer kimisi daha geç. Boyları saç rekleri ağırlıkları hep farklıdır. Disleksili çocuklar da bu farklılıklara sahiptir. Bu çocukların da diğerlerinden farklılıkları öğrenme-algılama bozukluklarının olmasıdır.

İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Pedagogu Ümran korkmazlar disleksinin ailelere ve öğretmenlere anlatılarak aydınlatılması gerektiğini söylüyor: "Beyin ilginç bir organımızdır ve yaş küçük olduğu oranda da elastikdir. Bu çocuklar okumayı yazmayı zorlukla öğrenirler ama öncelikle ailenin öğretmenin ve arkadaşlarının anlayış ve desteğine ihtiyaç duyarlar. İyi kullandıkları yeteneklerini ön plana çıkarmak atılacak ilk adımlardandır. Özel öğrenme bozukluğu Türkiye de ortalama % 5-10 civarında yani 40 kişilik bir sınıfta 2 çocukta disleksi var demektir. Bu çocuklara özel psiko-pedagojik yaklaşımla yardım edilmeli disleksi bir hastalık değil de çözülmesi gereken bir yumak olarak görülmelidir."

Dislektik çocuk;

• Harfleri ya da rakamları ters algılar.Örneğin 3 rakamını E harfi gibiveya 6 rakamını 9 olarak görür

• Okurken ve yazarken satırları veya sözcükleri atlar

• Uzaklık ve derinlik algılamasında sorunları vardır.Bu nedenle eşyalara çarpabilirsandalyelerden düşebilirler

• Yön tayin edemezsürekli saği solu karıştırırlar

• Benzer sesleri birbirine karıştırırörneğin soba yerine sopa kova yerine kofa der

• Günleri ard arda sayamaz

• Ödevlerini yapmayı unutursürekli hatırlatmak gerekir

• Kendisini çok zor ifade ederkelimeleri sıralayıpcümle oluşturmakta güçlük çeker

• Önce-sonra dün-bugün gibi kavramları karıştırır

• Arkadaşları ile olan ilişkileri genellikle bozuktur

• Değişikliklere uyum sağlayamaz.
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
9 Ocak 2013       Mesaj #34
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
DİSLEKSİ (ÖĞRENME BOZUKLUĞU)
logok
DİSLEKSİ NEDİR ?
dis5
Disleksi dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren bir öğrenme bozukluğudur.
İlkokula başlayan disleksili çocuklarda eğitim alabilecek zihinsel gelişim henüz tamamlanmadıgı için okuyamazlar,yazamazlar ve matematiksel işlemleri kavramada zorluk çekerler. Ancak bu onların zeka düzeylerinde bir sorun olduğunu göstermez.
Hatta zeka düzeyi çok yüksek çocuklarda da görülmektedir. Fakat bazen hastalıkfarkedilmeyebilir.Disleksililer zeka düzeyleri düşük olmadığı gibi özel yeteneklere desahip olabilirler. Buna önemli kanıt disleksili olduğu bilinen bilim adamları vesanatçılardır: İzafiyet teorisini ortaya çıkaran büyük bilgin Albert Einstein, kalipso müziğinin kralı Harry Belafonte, büyük mimar, heykeltraş ve Mona Lisa’yı resim dünyasına armağan eden ressam Leonardo da Vinci, İrlandalı yazar Yeats, başta “Düşünen adam”olmak üzere pek çok önemli eserin sahibi heykeltraş Rodin, sinema oyuncusu Tom Crouse, şarkıcı ve sinema oyuncusu Cher disleksili ünlüler arasındadır.
einstein leo tomcruise
Disleksi’li çocuklarda dikkat bozukluğu da görülür. Bu nedenle bu çocuklara bir uzman tarafından sistemli bir dikkat eğitimi verilmelidir.Sözel, işitsel, görsel eğitim metodları seçilmelidir. Sınav sorularını çabuk okuyamazlar ve cevapları yazamazlar. Bu nedenle bu çocuklara sözlü sınav yapılması daha etkin olur. Çoktan seçmeli sınavlarda (test) daha başarılı olurlar.
dis10 dis6
DİSLEKSİ TÜRLERİ



Disleksi doğuştan gelen gelişimsel ve travmaya bağlı disleksi olarak ikiye ayrılır. Doğuştan gelen disleksi doğum öncesi ,doğum sırasında ve doğum sonrası komplikasyonlara bağlı olarak üçe ayrılır.

Doğum öncesi disleksiye, yetersiz ve dengesiz beslenme, gebelik sırasında geçirilen enfeksiyonlar ve bilinçsiz ilaç kullanımı etken olabilir.Uzun ve zor doğum plesenta anomalileri doğum sırasında oluşan disleksiye ,doğumdan sonra bebeğin nefes almasındaki gecikme ve geçirdiği ateşli hastalıklar da doğum sonrası oluşan disleksi sebeplerindendir. Kalıtsal etmenlere bağlı olarakda disleksi ortaya çıkabilir.
dis
Beyin Kelimeleri Nasıl Okur ?
Beyin üzerinde yapılan çalışmalar normal beyinlerin sağ beyin yarım küresinin sol beyin yarımküresine göre daha küçüktür. Normal bir bireyde beyinin işleyiş şekli şöyledir :

Ses birimi üretimi : (sol inferior frontal gyrus)
Beyinin bu bölümü sesli veya sessiz olarak kelimeleri seslendirmeye yardımcı olur. Bu bölüm ayrıca kelimeleri oluşturan küçük sesleri analiz eder. Bu bölüm daha çok yeni okumaya başlayanlarda daha aktiftir.

Kelime çözümleyiciler : ( sol parieto temporal bölge)
Beyinin bu bölümü daha çok yazılı kelimelerin analizini yapar. Bu bölümde kelimeyi oluşturan hece, ses ve harfler uygun bir şekilde seslendirilir.
Otomatik Dedektör bulucu : ( sol occipito temporol bölge)
Beyinin bu bölümünün görevi kelimelerin otomatik olarak tanınmasını sağlamaktadır. Otomatik bulucu aktive edilir ve okuyucu hızlı bir şekilde kelimeyi algılar.

dis1
Bu durum disleksilerde daha farklıdır. Sağ beyin yarımküresinin, sol beyin yarımküresine eşit büyüklükte ya da sol beyin yarım küresinin daha küçük olduğunu ortaya koyar. Disleksilerin sol beyin yarımküresindeki farklılıkların bu bozukluğun nedeni olduğu düşünülüyor.
Disleksi okuma sorunu, yazmada meydana gelen ve matematiksel işlemlerde meydana gelen işlemler olarak ayrılır ve farklı adlar alır.


dis4

  • Okuma sorunları reading disorder diğer adıyla Dyslexia
  • Yazma sorunu Disgraphia
  • Matematiksel işlemlerden kaynaklanan sorunlar dyscalculia terimleri ile adlandırılır.
Disleksi üzerine ilk çalışan nörologlardan Samuel T. ORTON disleksinin sık karşılaşılan özelliklerini şöyle belirlemiştir.

Yazılı kelimeleri öğrenme ve hatırlamada zorluk.
dis8bullet1 b ve d, p ve q harflerini, 6 ve 9 gibi sayıları ters algılama; kelimelerdeki harfleri yada sayıları karışık algılama, ne’yi en; 3’ü E; 12’yi 21 olarak algılamak gibi.
bullet1 Okurken kelime atlamak.
bullet1 Hecelerin seslerini karıştırmak ya da sessiz harflerin yerini değiştirmek, sıklıkla yazım hatası yapmak.
bullet1 Yazı yazmada zorluk.
bullet1 Gecikmiş ya da yetersiz konuşma.
bullet1 Konuşurken anlama en uygun kelimeyi seçmede zorluk.
bullet1 Yön (yukarı, aşağı gibi) ve zaman (önce, sonra, dün, yarın gibi) kavramları konusunda sorunlar.
bullet1 Elleri kullanmada hantallık ve beceriksizlik.


dis2 Erken tanı bu çocukların gelecekte alacakları eğitimin tespiti açısından çok önemlidir.Bu konuda çocuğa yardımcı ve destek olunmalıdır.
Bu da veli-öğretmen-psikolog işbirliği ile olmalıdır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Mart 2013       Mesaj #35
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
disleksi nedir ?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Eylül 2013       Mesaj #36
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Keten Prenses adlı kullanıcıdan alıntı

DISLEKSI (OZEL OGRENME BOZUKLUGU)


Çocuklardaki öğrenme bozuklukları çoğu zaman öğretmenler ve veliler tarafından zeka geriliğiyle karıştırılıyor. Çocuğunuz okumayı yazmayı öğrenemiyorsasağıyla solunu ayırt edemiyorsa hemen geri zekalı diye damgayı basmayın.Belkide bu durum "disleksi" ya da öbür tanımıyla özel öğrenme bozukluğundan kaynaklanıyordur.Türkiye de yanlızca ilkokul çağında sayıları 1 milyon civarında olduğu tahmin edilen dislektik çocukların büyük çoğunluğu normal veya normalin üzerindeki düzeyde zekaya sahip. Disleksinin nedeni henüz tam olarak bilinemiyor ancak beyne ait duygusal veya davranışsal bozukluktan kaynaklanan akademik becerilerde gerilik olarak tanımlanıyor. Erkek çocuklarda kızlara nazaran 4 kat daha fazla görülüyor.Türkiye de ise bu tür çocuklar genellikle hiperaktif (dikkat dağınıklığı olan) çocuklarla karıştırılıyor.

Metin 5 yaşında konuşmaya başlayabilmiş okul çağının gelmesiyle de bazı sorunlarının olduğu ortaya çıkmış.Bütün arkadaşları okumaya başladığı halde o hala okumayı çözemiyordu.Harfleri ters yazıyorders dinlemiyor ve de "arkadaşlarıyla iyi geçinemiyordu.Çevresindeki herkez annesi de dahil olmak üzereonun geri zekalı olduğunu düşünüyordu.Metin bütün çabalara rağmen yanlış yazmaya sağını solunu karıştırmaya devam etti.Sınıf öğretmenin tavsiyesi üzerine özel öğretmen tutuldu.Ancak özel öğretmen de birkaç ders sonra artık gelemeyeceğini aksi taktirde cinnet geçireceğini söyleyerek ailesini daha da telaşlandırdı.Bunun üzerine annesi Metin i zeka testi uygulatmak üzere Cerrahpaşa Çocuk Psikiyatrisi bölümüne götürmüş. Sonuçta Metin in zeka seviyesinin normalin çok üstünde olduğu ortaya çıkmış ve buradaki uzmanlar Metin e doğru teşhisi koymuş : Dislektik.

Çoğunlukla normal ya da üstün zekalı çocukların "geri zekalı" damgasını yemesine neden olan disleksi genellikle okul çağında farkedilebiliyor.Ülkemizde de yeni yeni tanınan bu hastalığın öğretmenler ve veliler tarafından yeterince bilinmemesi bu durumu daha da zorlaştırıyor.

9 yaşındaki Oğuz televizyondaki bütün açıkoturum ve belgeselleri başından sonuna kadar izliyor araştırmacıboş zamanlarını bilim ve teknik ansiklopedilerini okuyarak geçiriyor.Zeka düzeyi ise normalin çok üstünde. Ancak Oğuz okula başladığı ilk yıl diğer dislektik çocuklar gibi ne okuyabilmiş ne de yazabilmiş. Annesi okuldan almayı düşünmüşöğretmeni ise sabredin açılacaktır demiş. Oğuz şu anda okuma-yazma biliyorancak bazen ters yazıyor veya okurken satır atlıyoryön bulma problemleri de halen geçmemiş.

Öğrenme bozukluğu olan çocukların sorunlarının derecesi farklı olmasına rağmen hepsinin ortak yanı normal veya normalin üzerinde zekaya sahip olmaları. Ancak okumayı-yazmayı öğrenmede harfleri ve sembolleri hatırlamada zorluk çekerler. Harfleri ters çevirirler 8 bal yerine dal pasta yerine basta gibi ) veya kelimedeki haflerin sırasını değiştirirler (için yerine çini gibi) .

Heceleme hatası yaparlar el yazılarının okunması çok güçtür. Ayrıca çok unutkandırlar. Okulda defterlerini kalemlerini aaaalerini unuturlar. Sakar ve dalgın olabilirler. Matematik problemini siz sorarsanız çözer de kendisine verirseniz çözemez. Çarpım tablosunu öğrenmede zorlanır ona 6->9 7->4 15->51 gibi görünür. Toplama yerine çarpma yaptığı toplamaya soldan başladığı görülür. Bazen yazıların aynada aksetmesi gibi ters yazarlar.

Türkiye de 5 yıldır bilinen disleksinin tedavisi mümkün. Zekaları normal veya normalin üzerinde olduğu halde akademik beceri kazanamayan bu çocuklar uzman bir pedagogun katılımıyla uygulanan grup veya bireysel terapilere katılarak tedavi ediliyorlar. Ama öncelikle teşhisi doğru koymak gerekiyor. Oysa disleksi Türkiye de öğretmen ve veliler tarafından yeterince tanınmıyor bu da işleri zorlaştırıyor. Milli Eğitim Bakanlığı bu konuda 1992 yılında rehber öğretmen ve diğer ilgili öğretmenlereokullarda hizmet içi eğitim verilmesini kararlaştırdı. Bu konuda Davranış Bilimleri Merkezi çocuk psikoloğu Şeniz Pamuk şunları söylüyor: "Disleksinin ülkemizde tedavisi için çok az sayıda yer mevcutancak bazı hastanelerin psikiyatri bölümlerinde ve davranış bilimleri merkezlerinde bu konudaki uzman kişiler bu tedaviyi sağlıyabiliyorlar. Örneğin İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi Psikiyatri bölümünde haftada bir gün birer saatten bireysel veya grup terapileri uygulanıyor.Çocuğun probleminin yoğunluğuna ve de motivasyonuna bağlı olarak bazılarında 6 aylık bir tedavi yeterli olabilirken bazılarında tedavi 3-4 yıl sürebiliyor. Genellikle bireysel olarak çocuk ve psikiyatristin ikili yürüttüğü tedaviye daha sonraları diğer çocuklar da eklenerek grup halinde sosyalleşme sürecine geçiliyor".

Çevrenize baktığınız zaman her çocuğun farklı yapıda olduğunu görürsünüz. Kimisi hızlı koşabilir kimisi yavaş kimisi en güç problemleri kısa sürede çözer kimisi daha geç. Boyları saç rekleri ağırlıkları hep farklıdır. Disleksili çocuklar da bu farklılıklara sahiptir. Bu çocukların da diğerlerinden farklılıkları öğrenme-algılama bozukluklarının olmasıdır.

İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Pedagogu Ümran korkmazlar disleksinin ailelere ve öğretmenlere anlatılarak aydınlatılması gerektiğini söylüyor: "Beyin ilginç bir organımızdır ve yaş küçük olduğu oranda da elastikdir. Bu çocuklar okumayı yazmayı zorlukla öğrenirler ama öncelikle ailenin öğretmenin ve arkadaşlarının anlayış ve desteğine ihtiyaç duyarlar. İyi kullandıkları yeteneklerini ön plana çıkarmak atılacak ilk adımlardandır. Özel öğrenme bozukluğu Türkiye de ortalama % 5-10 civarında yani 40 kişilik bir sınıfta 2 çocukta disleksi var demektir. Bu çocuklara özel psiko-pedagojik yaklaşımla yardım edilmeli disleksi bir hastalık değil de çözülmesi gereken bir yumak olarak görülmelidir."

Dislektik çocuk;

? Harfleri ya da rakamları ters algılar.Örneğin 3 rakamını E harfi gibiveya 6 rakamını 9 olarak görür

? Okurken ve yazarken satırları veya sözcükleri atlar

? Uzaklık ve derinlik algılamasında sorunları vardır.Bu nedenle eşyalara çarpabilirsandalyelerden düşebilirler

? Yön tayin edemezsürekli saği solu karıştırırlar

? Benzer sesleri birbirine karıştırırörneğin soba yerine sopa kova yerine kofa der

? Günleri ard arda sayamaz

? Ödevlerini yapmayı unutursürekli hatırlatmak gerekir

? Kendisini çok zor ifade ederkelimeleri sıralayıpcümle oluşturmakta güçlük çeker

? Önce-sonra dün-bugün gibi kavramları karıştırır

? Arkadaşları ile olan ilişkileri genellikle bozuktur

? Değişikliklere uyum sağlayamaz.





Disleksi Tedavisi



Disleksi tedavisinde önemli olan çocuğun durumunu anlayabilmek ve bu duruma uyum sağlayabilmektir. Ailenin eğitimi ön planda gelir. Çocuğa yönelik olarak sosyal beceri kazandırma, destekleyici terapi ve gereğinde ilaç tedavisi uygun bir yaklaşımdır.

kaynak

oğlum 8 yaşında 3 yıldır pskologa gidiyor dikkat dagınıklıgı denildi benim araştırmalarıma dayanarak disleksi olduguna kanaat getirdim tersten yazıp sayıları karıştırıyo ve okumayı ögrenemedi bu konu hakkında daha bilgi edinmek istiyorum..

Benzer Konular

3 Ocak 2013 / Ziyaretçi Tıp Bilimleri
18 Temmuz 2016 / mami403 Tıp Bilimleri
12 Ocak 2016 / MaKaLeLe Sağlıklı Yaşam
26 Kasım 2016 / Ziyaretçi Tıp Bilimleri
30 Ekim 2015 / gencosamsun Tıp Bilimleri