Arama

Orhan Veli'nin "Anlatamıyorum" şiirinde yaygın olarak yer alan zihniyet nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 3 Ağustos 2016 Gösterim: 132.739 Cevap: 2
asddsaasddsa - avatarı
asddsaasddsa
Ziyaretçi
18 Nisan 2009       Mesaj #1
asddsaasddsa - avatarı
Ziyaretçi
Orhan Veli Kanık "Anlatamıyorum" şiirinde neyi anlatmıştır?

ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz, Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.

( Orhan Veli KANIK )
EN İYİ CEVABI Misafir verdi

Yalnızlık Üzerine


Orhan Veli Kanık Garip akımını kurmasıyla birlikte, Türk şiirindeki yapıyı değiştirmiştir. Orhan Veli’nin "Anlatamıyorum" ve "Yalnızlık Şiir"inde işlediği tema yalnızlıktır. Bu iki şiirde de gördüğümüz tema aynı olmasına rağmen dile getirilişleri tamamen farklıdır. Dilleri, hitapları, tonları, duyguları bu iki şiir de Türk edebiyatına katkıda bulunmuşlardır. Orhan Veli iki şiirin konusunun da yalnızlık olduğunu bilmemize karşın sanki farklı temaları varmış hissini vermiştir.
Sponsorlu Bağlantılar

Orhan Veli, Yalnızlık Şiir’inde yalnızlığın verdiği korkuyu anlatmıştır. Yalnız kimselerin yaptıkları, düştükleri halleri; bir insan, bir arkadaşa muhtaç olduklarını anlatmıştır. Yalnız yaşamayanların ise hiçbir zaman yalnız yaşayanları anlayamayacağını tekrar tekrar dile getirmiştir. Şiirde söylenmek istenen açıksa söylenmemiş ve okuyucuların çıkarması istenmiştir. Örneğin “Aynalara koşmak” söz öbeğiyle anlatılmak istenen yalnızlıktan dolayı konuşacak kimsesi olmadığından, kendisiyle konuşacak duruma gelmektir. Orhan Veli “Yalnızlık Şiir ”inde devrik cümlelere önem vermiştir. Burada “bilmezler” kelimesi iki kere kullanılarak hem söylenmek istenenin daha çok akılda kalması hem de verilmek istenen mesajı tekrarlaması yineleme kullanılarak sağlanmıştır. Şiirin temasından dolayı haliyle şiirde hüzün hâkimdir. Şair burada yalnız yaşamayanları anlatmıştır ve hitap şekli konuşma dilidir.

Anlatamıyorum şiirinde Orhan Veli kendini anlatacak kimse bulamadığı için yakınmıştır. Kimselerin sesini duyamayacağı, ona dokunamayacağı mecazı bir dille anlatılmıştır. Ayrıca şair yalnızlığı “Bu derde düşmeden önce” cümlesiyle bir dert olarak görmüştür. Aslında olmayacağına inandığı olayları ise soru sorarak onun olumsuzluğunu anlatmıştır. “Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda?” derken aslında duyulmayacağını, “Dokunabilir misiniz, göz yaşlarıma, ellerinizle?” derken de dokunulmayacağını kastetmiştir. Bu şiirde de devrik cümleler ön plandadır. Somut olayları soyutlaştırarak anlatılmıştır. Orhan Veli bu şiirinde konuşma dili kullanmış ve okuyucularına sorular sorarak konuşma havası vermiştir.

Temaları ikisinin de yalnızlık olan bu şiirler birbirinden tamamen farklı anlatılmıştır. Okuyucuya seslenişleri, duyguları, tonları, hatta anlamları bile farklıdır. Ortak olan yanlarından biri ise bu iki şiirde Orhan Veli’nin Türk edebiyatına olan katkılarındandır.

BAKINIZ Orhan Veli Kanık
Son düzenleyen Safi; 3 Ağustos 2016 00:11
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Kasım 2010       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ORHAN VELİNİ ŞİİRLERİNDE YER ALAN ZİHNİYET
Orhan Veli ,Varlık dergisinde yayımlanan ilk ürünlerinde, aslında “Saf Şiirciler “anlayışıyla yazar. Hatta hece vezni değil aruz vezniyle yazdığı bir iki şiir bile olur. Yani hem halk şiiri hem divan şiirine vakıftır.
Sponsorlu Bağlantılar

Orhan Veli ,bu eski şiir anlayışını 1937 yılından itibaren bırakır ve gündelik yaşam sahnelerinin yer aldığı şiirler yazmaya başlar. Bu şiir anlayışı başta Yahya Kemal olmak üzere bir çok kurallı şiir yazan şairleri kızdırır.Bunun üzerine yazdıkları şiirin savunmasını yapacağı “Garip “adlı bir önsöz yazar ,burada “Garip Şiiri”nin ilkelerini de belirtir.
  • -Vezinli kafiyeli şiirde hayır.
  • -Edebi sanatlara hayır.
  • -Burjuvaziye hayır.
  • -Eski biçimlere hayır.
  • -Duygusallığa hayır
  • -Şairaneliğe hayır.
Bunların ötesinde öyle bir cümle yazar ki bu önsöz en çok diğer genç şairleri etkiler. Bu söz şudur; ”Şiir, bütün özelliği söylenişinde olan bir söz sanatıdır. Yani tümüyle anlamdan oluşur.Anlam insanın beş duyusuna değil,kafasına seslenir.Bir gün gelecek,şiir yalnızca kafayla okunacak,edebiyat da böylece yeni bir yaşama kavuşacak.”
Orhan Veli Kanık kendisi gibi düşünen Oktay Rıfat Horozcu ve Melih Cevdet Anday’la birlikte bu ilkelerle yeni bir oluşum başlatmış olur: Garip Akımı.

Altın Dişlim
Gel benim canımın içi,gel yanıma
İpek çoraplar alayım sana
Taksilere bindireyim
Çalgılara götüreyim seni
Gel,
Gel benim altın dişlim
Sürmelim,ondüla saçlım,yosmam;
Mantar topuklum,bobsitilim,gel
O.Veli Kanık

Şiirde dönemin zihniyeti, o dönemdeki kadınların moda anlayışları verilirken,toplum tarafından eleştirilen kadın tipine Orhan Veli’nin bakışını da görmüş oluyoruz. İlginçtir ki”bobsitil” sözcüğü Atilla İlhan tarafından garip anlayışına mensup kişilere taktığı bir isimdir. Orhan Veli şiirde aynı zamanda kendisini beğenmeyen ,küçük gören ,alay edenlere de bu kadın tiplemesiyle karşılık vermiştir.”ondüla saç” ifadesi şiir için garip gelmiş hep eleştirilmiştir.

Orhan Veli’nin şiirlerinde bütün anlayışı öyle hakimdir ki tek bir mısrayı çıkardığınızda şiir anlamını tamamen kaybeder.Onun gücü” Var olanı” yazmaktan gelmiştir.

Orhan Velinin Şiirlerinde Kullandığı Dilin Özellikleri
Cumhuriyet döneminin bir başka önemli şahsiyeti olan Orhan Veli de, Batı şiirinin yanı sıra halk şiiri unsurlarından da beslenmiş güçlü bir şairdir. Orhan Veli halk edebiyatı türlerinden türkülerin etkisinde kalarak, halk deyimlerini
ustaca kullanmış ve biçim olarak da halk şiiri biçimlerini deneyerek yine şiirlerini bu disipline
yaklaştırmıştır. Orhan Veli’nin :
Çocuk gönlüm kaygılardan azâde
Yüzlerde nur, ekinlerde bereket,
At üstüne mor kâküllü şehzâde
Unutmaya başladığım memleket
Şakağımda annemin sıcak dizi
Kulağımda falcı kadının sözü
Göl başında padişahın üç kızı
Alaylarla Kaf Dağı’na hareket.
şiiri halk şiirinin etkisini açık bir şekilde gözler önüne seren örnek şiirlerdendir. “Masal” olan şiirin adı bile halk edebiyatının etkisini çağrıştırmaktadır. Şiir hece ölçüsüyle yazılmıştır ve halk edebiyatına özgü motiflerle yüklüdür.
Halk şiirine yaklaştığı şiirlerden biri de mani dörtlüklerinden oluşturduğu “Delikli Şiir”dir.

Kullandığı temalar

Her şeyin şiire konu edinilebileceğine inanan Orhan Veli ve arkadaşlarının Türk şiirine yaptığı en büyük katkılardan biri de bu inançlarını eserlerinde uygulamaları oldu.[94] Bunun için de ilk olarak sıradan insanı kendilerine konu edindiler. Böylece, eski şiirlerdeki kahramanlaştırılan ideal insan tipinin yıkılmasını sağladılar. Divan şiirinde insan, aşkın arayıcısı olan kusursuz ve soyut bir varlık; Namık Kemal, Tevfik Fikret ve Mehmet Akif gibi şairlerin eserlerinde toplumu için mücadele eden bir kahraman iken Orhan Veli’nin şiirlerinde gündelik sorunların peşinde koşan sıradan bir vatandaştı.[94] Örneğin Kitabe-i Seng-i Mezar şiirinin kahramanı olan Süleyman Efendi, hayattaki en önemli sorunu nasır olan, Allah’ın adını sık anmasa da günahkar sayılmayan, varoluş problemi yaşamayan bir adamdı.[95] Süleyman Efendi’yle ilgili olarak Orhan Veli: “Ben hayatı sadelik içinde geçmiş basit bir adamın hayatından bahsetmek istedim. Acayiplik olsun diye yazmadım şiiri, neşretmeden evvel de bu kadar yadırganacağını tahmin etmiyordum.” dedi. Nasırı önemseyip edebiyata soktuğu için eleştirenlere ise şu cevabı verdi: “Hayatından daha büyük manevi ızdırapları olmayan bir insan için nasırın mühim olduğunu telakki ediyorum.”
Toplum eleştirisi teması da Orhan Veli tarafından sık sık kullanıldı.[96] Fakat şair, bu konuyu kendisinden önce bu türün örneklerini veren Namık Kemal, Nazım Hikmet ya da Tevfik Fikret gibi isimlerin aksine ironi ve parodi tekniklerini kullanarak işliyordu. Hardalname, Cımbızlı Şiir, Vatan İçin, Bedava ve Kuyruklu Şiir’in örnek olarak verilebileceği şiirlerinde sadece durum tespiti yapıp herhangi bir ideolojiyi savunmaması sebebiyle sanatçı burjuva şairi olmakla da suçlandı.[97]
Orhan Veli Dedikodu, Söz, Tahattur, Şanolu Şiir, Sereserpe, Eski Karım, Aşk Resmigeçidi gibi pek çok şiirinde ise aşk ve cinsellik konusunu işledi. Öte yandan çocukluk şairin hem Garip öncesi hem de Garip döneminde sık sık kullandığı temalardan biriydi. Bu temanın örnekleri arasında Ağaç, Kuş ve Bulut, Rüya, Robenson sayılabilir. Sanatçının çocuk algısıyla yazdığı şiirlerde duygu tonu diğer şiirlerine göre çok daha fazladır.[98]
Şairin işlediği diğer temalar arasında yaşama sevinci (Ne Kadar Güzel, Sokakta Giderken, Güzel Havalar, Birdenbire), savaş (Bizim Gibi, Tereyağı, Gangster), yolculuk (Yolculuk, Seyahat) gelir. Talât Sait Halman’a göre varolmanın ve yaşamın sevincini Türk edebiyatına sistemli olarak yerleştiren isim Orhan Veli olmuştur.[79] Ayrıca, Kanık, Nedim ve Yahya Kemal ile birlikte Türk şiirinin sayılı İstanbul şairlerinden biri kabul edilmektedir.

Şiir gerçekliğini Orhan Veli nasıl vermiştir?

Garip ya da Birinci Yeni[1], Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday’ın öncülüğünü yaptığı şiir akımının adıdır. Türk şiirinde o güne kadar yer etmiş kalıp ve anlayışlardan kurtulmak gerektiğini savunur ve biçimciliğe, duygusallığa karşı çıkıp, söyleyiş güzelliğini esas alır. 1941'de Orhan Veli, M. Cevdet Anday ve Oktay Rifat üçlüsü, şiirde var olan aşırı duygusallığa, şairaneliğe, basmakalıp söyleyişe başkaldıran şiirlerini Garip adıyla bir kitapta topladılar. Kitaba koyulan Garip adı zamanla hem üç şairi yansıtan bir kimlik kazandı hem de Türk şiirinde yeni başlayan akımı yansıttı. Şiirde her türlü kurala ve önceden belirlenmiş kalıplara karşı çıkıp kuralsızlığı kural edindiler. Şiirin ölçü, uyak ve dörtlükle ilgisiz olduğunu, özgür yazılması gerektiğini savundular ve şiirin konularını genişlettiler. O güne kadar “seçkin” bir tür sayılan şiirin her konuda yazılabileceğini savundular. Konuşma dilini şiire dahil ettiler; “nasır” gibi bayağı bir sözcüğün de şiirde kullanılabileceğini gösterdiler. Halk deyişlerini şiire aktardılar. Bütün bu aykırı özellikleriyle şiir gibi görünmeyen ve Türk Edebiyatı içinde tepki toplayan Garip Akımı, ancak günümüzde anlaşılabildi.
Garipçiler, Garip adlı kitaplarına yazdıkları önsözde, Türk şiirini katı kurallara bağlı ve doğallıktan uzak bulduklarını belirtmişlerdir. Garipçilere göre bu durumun temel nedeni hece, uyak, aruz gibi kalıpların şiirde vazgeçilmez sanılmasıydı.
Garip akımını takip eden şairler bir türlü düzgün para kazanamamıştır. Kaderleriyle baş başa kalmışlardır. Genelde yalnız olarak hayata gözlerini yummuşlardır.

Orhan Veli Hangi geleneğe bağlı kalmıştır?
Yeni bir zevk ortaya çıkarabilmek için eski olan her şeyden uzak duran Orhan Veli, hece ve aruz vezinlerini kullanmayı reddetti. Kafiyeyi ilkel; mecaz, teşbih, mübalağa gibi edebi sanatları gereksiz bulduğunu açıkladı. “Geçmiş edebiyatların öğrettiği her şeyi, bütün geleneği atmak” amacıyla yola çıkan Kanık’ın bu arzusu şiirinde kullanabileceği teknik olanakları azaltsa da şair, ele aldığı konular, bahsettiği kişiler ve kullandığı sözcüklerle kendine yeni alanlar oluşturdu.[6] Yalın bir anlatımı benimseyerek şiir dilini konuşma diline yaklaştırdı. 1941 yılında, arkadaşlarıyla birlikte çıkardıkları Garip adlı şiir kitabında bu fikirlerinin örnekleri olan şiirleri yayınlandı ve Garip akımının doğmasına sebep oldu. Bu akım özellikle 1940-1950 yılları arasında Cumhuriyet dönemi şiirinde büyük etki bıraktı.[7] Garip şiiri hem yıkıcı hem de yapıcı özelliği ile Türk şiirinde bir mihenk taşı kabul edilir.[8]

Şairin Yaşamından Yetiştiği Ortamdaki İzler
Kanık, şiire getirdiği bu yenilikler yüzünden önceleri büyük ölçüde yadırgandı, çok sert eleştiriler aldı ve küçümsendi. Geleneklerin dışına çıkan eserleri, önce şaşkınlık ve yadırgama, daha sonra eğlenme ve aşağılamayla karşılansa da hep ilgi uyandırdı.[6] Bu ilgi ise kısa zamanda şaire duyulan anlayış, sevgi ve hayranlığın artmasına yol açtı.[6] Sait Faik Abasıyanık da Orhan Veli’nin bu yönüne dikkat çekerek onu “üzerinde en çok durulmuş, zaman zaman alaya alınmış, zaman zaman kendini kabul ettirmiş, tekrar inkâr, tekrar kabul edilmiş; zamanında hem iyi hem kötü şöhrete ermiş bir şair” olarak tanımladı.
Her ne kadar Garip döneminde yazdığı şiirleriyle öne çıksa da Orhan Veli “tek tür” şiirler yazmaktan kaçınmıştı. Durmadan arayan, kendini yenileyen, kısa yaşamı boyunca uzun bir şiir serüveni yaşayan Kanık’ın edebiyat hayatı farklı aşamalardan oluşmaktadır.[12] Oktay Rifat bu durumu “Orhan Fransız şairlerinin birkaç nesillik şiir macerasını kısacık ömründe yaşadı. Türk şiiri onun kalemi sayesinde Avrupa şiiriyle atbaşı geldi.” ve “Birkaç neslin belki arka arkaya başarabileceği bir değişmeyi o birkaç yılın içinde tamamladı.” sözleriyle açıkladı.
Son düzenleyen Safi; 3 Ağustos 2016 18:00
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Ocak 2011       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.

Yalnızlık Üzerine


Orhan Veli Kanık Garip akımını kurmasıyla birlikte, Türk şiirindeki yapıyı değiştirmiştir. Orhan Veli’nin "Anlatamıyorum" ve "Yalnızlık Şiir"inde işlediği tema yalnızlıktır. Bu iki şiirde de gördüğümüz tema aynı olmasına rağmen dile getirilişleri tamamen farklıdır. Dilleri, hitapları, tonları, duyguları bu iki şiir de Türk edebiyatına katkıda bulunmuşlardır. Orhan Veli iki şiirin konusunun da yalnızlık olduğunu bilmemize karşın sanki farklı temaları varmış hissini vermiştir.

Orhan Veli, Yalnızlık Şiir’inde yalnızlığın verdiği korkuyu anlatmıştır. Yalnız kimselerin yaptıkları, düştükleri halleri; bir insan, bir arkadaşa muhtaç olduklarını anlatmıştır. Yalnız yaşamayanların ise hiçbir zaman yalnız yaşayanları anlayamayacağını tekrar tekrar dile getirmiştir. Şiirde söylenmek istenen açıksa söylenmemiş ve okuyucuların çıkarması istenmiştir. Örneğin “Aynalara koşmak” söz öbeğiyle anlatılmak istenen yalnızlıktan dolayı konuşacak kimsesi olmadığından, kendisiyle konuşacak duruma gelmektir. Orhan Veli “Yalnızlık Şiir ”inde devrik cümlelere önem vermiştir. Burada “bilmezler” kelimesi iki kere kullanılarak hem söylenmek istenenin daha çok akılda kalması hem de verilmek istenen mesajı tekrarlaması yineleme kullanılarak sağlanmıştır. Şiirin temasından dolayı haliyle şiirde hüzün hâkimdir. Şair burada yalnız yaşamayanları anlatmıştır ve hitap şekli konuşma dilidir.

Anlatamıyorum şiirinde Orhan Veli kendini anlatacak kimse bulamadığı için yakınmıştır. Kimselerin sesini duyamayacağı, ona dokunamayacağı mecazı bir dille anlatılmıştır. Ayrıca şair yalnızlığı “Bu derde düşmeden önce” cümlesiyle bir dert olarak görmüştür. Aslında olmayacağına inandığı olayları ise soru sorarak onun olumsuzluğunu anlatmıştır. “Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda?” derken aslında duyulmayacağını, “Dokunabilir misiniz, göz yaşlarıma, ellerinizle?” derken de dokunulmayacağını kastetmiştir. Bu şiirde de devrik cümleler ön plandadır. Somut olayları soyutlaştırarak anlatılmıştır. Orhan Veli bu şiirinde konuşma dili kullanmış ve okuyucularına sorular sorarak konuşma havası vermiştir.

Temaları ikisinin de yalnızlık olan bu şiirler birbirinden tamamen farklı anlatılmıştır. Okuyucuya seslenişleri, duyguları, tonları, hatta anlamları bile farklıdır. Ortak olan yanlarından biri ise bu iki şiirde Orhan Veli’nin Türk edebiyatına olan katkılarındandır.

BAKINIZ Orhan Veli Kanık
Son düzenleyen Safi; 4 Ağustos 2016 20:53

Benzer Konular

3 Ocak 2014 / Misafir Cevaplanmış
4 Şubat 2013 / ekin Cevaplanmış
1 Nisan 2013 / Misafir Cevaplanmış